Tumgik
#Aşk sıcaklığı
seyhzade · 1 year
Text
Güleceğim ve sen ağlayacaksın, Ağlamak gülmek nedir anlayacaksın, Şömine başında aşk sıcaklığıma kapılmışken Bir kar tanesi olup damlayacaksın...♠️♠️♠️
Tumblr media
341 notes · View notes
deriinlerde · 18 days
Text
Söz verdiğimiz gibi birlikte olamayabiliriz ama paylaştığımız anılar içinde minnettarım. Kısa bir süreliğine de olsa beni dünyanın en mutlu insanı yaptın ve bunun için sonsuza kadar minnettarım sana. Veda etmek bana acı veriyor fakat yapmak zorundayım birlikte geçirdiğimiz zaman hayatımın en güzel bölümüydü. Kahkaha aşk ve unutulmaz anılarla dolu bir bölüm. Yollarımız artık ayrılmış olsa da varlığının sıcaklığı sonsuza kadar kalbimde kalacak sana veda ederken bunu içim burkularak yapıyorum ama yine de içimde kaderin bizi tekrar karşılaştıracağına dair bir umut var ve tekrar karşılaştığımızda seni bir kez daha kucaklamak için burada bekliyor olacağım.
26 notes · View notes
olafkardanadam · 1 month
Note
Aşktan bahset Bâyım, Aşk Nedir Sence..."🎈
Madam ne yazılırza yazılsın ne söylenirse söylensin hep eksik kalacak aşk.
Bazen aşk gider. Ve hayatta gider onun peşinden. Sen terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın. Bir sabah uyanırsın ki, gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir. Aynada tek parça görünen bedenin, aslında içinde lime limedir. Nefes diye içine çektiğin, ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır. Her sabah ölmeyip, neden uyandığına lanet edersin.
Bazen aşk gider. Önünde bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit, öylece bakakalırsın arkasından. Kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır. Zaman dursun saatler geçmesin istersin. Tanrım n'olur gerçek olmasın, n'olur güneş doğmadan geri dönsün, teninde başka bir tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki, hiç bir şey sormam ona, bu geceyi yaşanmamış sayarım, unuturum, yeter ki aşık olmasın. İçinde durmaksızın çığlık atar dualar. Ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden. Sonra sabah olur. Güneş doğar. Aşkın gelmez bir türlü. Bir gecede değişir ömrün. O bir türlü inanmak istemediğin kader, sanki seninle alay eder gibidir. Ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka hayata karışmıştır işte. Bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur. İnanamazsın.
Bazen aşk gider. Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten, valizler dolusu anılarla kendi yalnızlığına taşınırsın. Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları. Çekmeceden çıkan her giysi parçası onunla geçirdiğin anların tarihiyle ağırlaştıkça ağırlaşır. Onun kollarında geceler boyu cennet uykulara karıştığın yatak, sen giderken utancından bakamaz yüzüne. Doğmamış bebeğinin yerine koyup büyüttüğün cam önündeki o küçük mor menekşe, yapraklarına kondurduğun veda öpücüğündeki hasrete büker boynunu. Valizlerini kapı önüne yığıp, yüzün sırılsıklam, son bir sigara için koltuğa yığılırsın. Gidiyorsundur işte. Aşkını kendi ellerinle bir başka aşka teslim edip. Ömrünün onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine, sevdanı onun sevdasına ekleyip...
Bazen aşk gider. Ve adresi değişir evinin. Sesinin tonu değişir, yüzünün rengi. Yatağının sıcaklığı. Yediğin yemeğin tadı. Uykuların değişir. Ve rüyaların. Her akşam açıp girdiğim kapıdan başka bir sevda giriyordur artık. Her gün oturduğun koltukta, o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında başka bir sevda oturuyordur şimdi. Yıllardır evinde ağırladığın, masalarına konuk olduğun. Hayatlarını paylaştığın dostlarının kahkahaları arasına bir başka ses karışıyordur artik. Senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu. Her gece uyuduğun yastığa bir başka sevda kokusunu bırakıyordur. O öpmeye kıyamadığın dudaklarda bir başka sevdanın adı. Aşkının o tek cenneti bildiğin uykularında bir başka sevdanın rüyaları. Bazen aşk gider. Ve anılarda gider peşinden.
Siz hiç o yüreğinize sığdıramadığınız aşkınızı bir başka aşk için ağlarken gördünüz mü? Ben gördüm. Kör oldu gözlerim onunla sevdasına ağlamaktan. Bir alev topu gibi onun için çiğlik çığlığa yanarken, siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp, bu kadar çok seviyorsan sakın bırakma onu, sana kıyamam, n'olur git, diye yalvardınız mı? Onu bir başkasının kollarında düşünürken, siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mı?
''Unut onu, unut onu, unut onu ya da öl!''
İçinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını bastırsın diye kanatıncaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı? Gözyaşları içinde yastığınıza gömülüp, Tanrı’ya sığınmak istediğinizde, artik başka bir yüreğe sevdalı olan aşkınızı ondan geri istemekten utanıp, dua etmekten vazgeçtiğiniz oldu mu hiç?
Siz hiç yana yana sevdiğiniz bir sevgilinin yoluna gençliğinizi serip, yoluna kalbinizi serip, yoluna ölümünüzü serip, onu güle güle bir başka aşka uğurladınız mı?
Bazen aşk gider. Ama ölüm gelmez bir türlü. Ne yapsanız da öfke duyamazsınız, giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği geçmişinin alevleri içinde eriyip giden yüzünüze, silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza. Anlarsınız, aşktır bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen. Vefasız bir unutuşa kurban olsa da solup yitmeyen. Hayattan soğutup, size ölümü özleten. Ölü bir bedende canlı kalmakta direnen. Anlarsınız aşktır bu...
Bazen aşk gider. Günler geçer ardından. Ve aylar, bazen de yıllar. Bebekler büyür. İnsanlar yaşlanır. İnsanlar ölür. Eşyalar eskir. Evler yıkılır, kurur ağaçlar. Sokakların adı değişir. Anılar belleğin acımasızlığına teslim olur. Sevilen unutur, seven yanar. Bazen aşk gider. Ya da siz gittiğini sanırsınız.
24 notes · View notes
mavimorvesiyah · 17 days
Text
söz verdiğimiz gibi birlikte olmayabiliriz ama paylaştığımız anılar için de minnettarım, kısa bir süreliğine de olsa beni dünyanın en mutlu insanı yaptın ve bunun için sonsuza kadar minnettarım sana. veda etmek bana acı veriyo fakat yapmak zorundayım birlikte geçirdiğimiz zaman hayatımın en güzel bölümüydü.. kahkaha, aşk ve unutulmaz anılarla dolu bir bölüm. yollarımız artık ayrılmış olsada varlığının sıcaklığı sonsuza kadar kalbimde kalacak, sana veda ederken bunu içim burkularak yapıyorum ama yine de içimde kaderimizin bizi tekrar karşılaştıracağına dair bi' umut var ve tekrar karşılaştığımızda seni bir kez daha kucaklamak için burada bekliyo' olacağım...
5 notes · View notes
sayfalardadogmak · 8 days
Text
"Söz verdiğimiz gibi birlikte olamayabiliriz ,ama paylaştığımız anılar için minnettarım, kısa bir süreliğine de olsa beni dünyanın en mutlu insanı yaptın,ve bunun için sonsuza kadar minnettarım sana,veda etmek bana acı veriyor fakat yapmak zorundayım,birlikte geçirdiğimiz zaman hayatımın en güzel bölümüydü,kahkaha aşk ve unutulmaz anlarla dolu bir bölüm,yollarımız artık ayrılmış olsada "varlığının sıcaklığı hep kalbimde kalacak" sana veda ederken bunu içim burkularak yapıyorum ama yinede içimde kaderimizin bizi tekrar karşılaştıracağına dair bir umut var ve tekrar karşılaştığımızda seni bir kez daha kucaklamak için burada bekliyor olacağım..." 🦋
4 notes · View notes
geceleyinjupiter · 29 days
Text
Bir adama aşıktım.
Soğuk, siyah, acı..
Gözüm kimseyi görmezdi. Onu da göremedim.
Sıcaklığı göremedim, maviliği, vişne tadını..
Gördüğümde ise artık her şey için çok geçti.
Aşığı olduğum vişne tadını hiç alamadım. Şakayık kokusu doldurmadı burnumu. Şiirlerim saklandıkları o karanlık odadan çıkamadı.
Aşk böyle bir şey mi gerçekten?
Aşk hayatı kaçırmak mı?
3 notes · View notes
womanhidinginbooks · 4 months
Note
Cezmi ERSÖZ - BAZEN AŞK GİDER... ‘‘Yine seninle geldi hayat’’ adlı kitabından Yayınlama ;)
Bazen aşk gider. Ve hayatta gider onun peşinden. Sen terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın. Bir sabah uyanırsın ki, gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir. Aynada tek parça görünen bedenin, aslında içinde lime limedir. Nefes diye içine çektiğin, ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır. Her sabah ölmeyip, neden uyandığına lanet edersin.
Bazen aşk gider. Önünde bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit, öylece bakakalırsın arkasından. Kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır. Zaman dursun saatler geçmesin istersin. Tanrım n'olur gerçek olmasın, n'olur güneş doğmadan geri dönsün, teninde başka bir tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki, hiç bir şey sormam ona, bu geceyi yaşanmamış sayarım, unuturum, yeter ki aşık olmasın. İçinde durmaksızın çiğlik atar dualar. Ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden. Sonra sabah olur. Güneş doğar. Aşkın gelmez bir türlü. Bir gecede değişir ömrün. O bir türlü inanmak istemediğin kader, sanki seninle alay eder gibidir. Ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka hayata karışmıştır işte. Bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur. İnanamazsın.
Bazen aşk gider. Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten, valizler dolusu anılarla kendi yalnızlığına taşınırsın. Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları. Çekmeceden çıkan her giysi parçası onunla geçirdiğin anların tarihiyle ağırlaştıkça ağırlaşır. Onun kollarında geceler boyu cennet uykulara karıştığın yatak, sen giderken utancından bakamaz yüzüne. Doğmamış bebeğinin yerine koyup büyüttüğün cam önündeki o küçük mor menekşe, yapraklarına kondurduğun veda öpücüğündeki hasrete büker boynunu. Valizlerini kapı önüne yığıp, yüzün sırılsıklam, son bir sigara için koltuğa yığılırsın. Gidiyorsundur işte. Aşkını kendi ellerinle bir başka aşka teslim edip. Ömrünün onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine, sevdanı onun sevdasına ekleyip…
Bazen aşk gider. Ve adresi değişir evinin. Sesinin tonu değişir, yüzünün rengi. Yatağının sıcaklığı. Yediğin yemeğin tadı. Uykuların değişir. Ve rüyaların. Her akşam açıp girdiğim kapıdan başka bir sevda giriyordur artık. Her gün oturduğun koltukta, o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında başka bir sevda oturuyordur şimdi. Yıllardır evinde ağırladığın, masalarına konuk olduğun. Hayatlarını paylaştığın dostlarının kahkahaları arasına bir başka ses karışıyordur artik. Senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu. Her gece uyuduğun yastığa bir başka sevda kokusunu bırakıyordur. O öpmeye kıyamadığın dudaklarda bir başka sevdanın adı. Aşkının o tek cenneti bildiğin uykularında bir başka sevdanın rüyaları. Bazen aşk gider. Ve anılarda gider peşinden.
Siz hiç o yüreğinize sığdıramadığınız aşkınızı bir başka aşk için ağlarken gördünüz mü? Ben gördüm. Kör oldu gözlerim onunla sevdasına ağlamaktan. Bir alev topu gibi onun için çiğlik çığlığa yanarken, siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp, bu kadar çok seviyorsan sakın bırakma onu, sana kıyamam, n'olur git, diye yalvardınız mı? Onu bir başkasının kollarında düşünürken, siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mı?
''Unut onu, unut onu, unut onu ya da öl!''
İçinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını bastırsın diye kanatıncaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı? Gözyaşları içinde yastığınıza gömülüp, Tanrı’ya sığınmak istediğinizde, artik başka bir yüreğe sevdalı olan aşkınızı ondan geri istemekten utanıp, dua etmekten vazgeçtiğiniz oldu mu hiç?
Siz hiç yana yana sevdiğiniz bir sevgilinin yoluna gençliğinizi serip, yoluna kalbinizi serip, yoluna ölümünüzü serip, onu güle güle bir başka aşka uğurladınız mı?
Bazen aşk gider. Ama ölüm gelmez bir türlü. Ne yapsanız da öfke duyamazsınız, giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği geçmişinin alevleri içinde eriyip giden yüzünüze, silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza. Anlarsınız, aşktır bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen. Vefasız bir unutuşa kurban olsa da solup yitmeyen. Hayattan soğutup, size ölümü özleten. Ölü bir bedende canlı kalmakta direnen. Anlarsınız aşktır bu...
Bazen aşk gider. Aslında bilirsiniz nereye gittiğini. Onu çağıran o eksik, yaralı ve hep kanayan çocukluğudur. Onu çağıran, hani o gözlerinde görüp de belki ona en çok bu yüzden vurulduğunuz, ertelenmiş çocukluğunun o mavi bahçesidir. Dönüp dönüp yeniden baktığı o gizemli bahçede, onu eksik severek yaralanmış annesinin sesini duyar gibi olmuştur belki de. Yanıldığını anladığında da ürkekçe o bahçenin bir köşesine sığınıp, gözyaşlarına boğulmuştur. Belki de onu bu yüzden affedersiniz. Belki de bu yüzden başka bir sevda için karşınızda gözyaşlarına boğulduğunda onunla beraber ağlayıp, git ve aramaya devam et, unut beni, dersiniz. Çünkü bilirsiniz ki aşk çocukluğun arka bahçelerindeki dalıp gittiğiniz ve sonra evin yolunu kaybettiğiniz, kurallarını kimsenin bilmediği garip bir oyundur aslında. Bir gün ansızın o oyunda yanıvermiş, hak etmediğiniz halde bahçeden kovulmuşsunuzdur. Anlayamazsınız neden kovulduğunuzu, nerede hata yaptığınızı, neden unutulduğunuzu. Yıllardır oynadığınız o büyülü oyuna dalıp, hayatı dışınızda bıraktığınız için, bir gün aşk gider ve siz evinizin yolunu bir türlü bulamazsınız. Sonra zaman geçer. O karanlık bahçe aydınlanır. Ve anlarsınız ki sevda denen o büyülü oyunda herkesin kuralları bir birinden farklıdır. Siz aynı bahçede, aynı oyunu oynadığınız sanırsınız belki, ama onun sevdası sizinkinden farklıdır. Kendi bahçenizle onun bahçesini, kendi oyununuzla onun oyununu, kendi kurallarınızla onun kurallarını, kendi aşkınızla onun aşkını sınayamazsınız. Belki de bunu anladığınız için, kendi bahçenizden onun bahçesini, kendi çocukluğunuzdan onun çocukluğunu, kendi sevdanızdan onun sevdasını sevebildiğiniz için, bir gün aşk gider ve siz onun geçek aşk olduğunu anlayıp, unutamazsınız. Belki de bu yüzden bir kibrit ateşiyle yakıp gittiği ömrünün alevleri arasında sizi unutan aşkınız, çocukluğunun o karanlık bahçesinde annesinin yarım bıraktığı sevgiyi aramaya gittiğinde ona öfke duymazsınız. Ve belki bu yüzden, aslında yanıldığını anlayıp o bahçenin bir köşesinden ürkekçe size yeniden çocuk ellerini uzattığında, ona yüreğinizin kapılarını hasretle sonuna kadar açarsınız.
Bazen aşk gider. Günler geçer ardından. Ve aylar, bazen de yıllar. Bebekler büyür. İnsanlar yaşlanır. İnsanlar ölür. Eşyalar eskir. Evler yıkılır, kurur ağaçlar. Sokakların adı değişir. Anılar belleğin acımasızlığına teslim olur. Sevilen unutur, seven yanar. Bazen aşk gider. Ya da siz gittiğini sanırsınız.
Çok duygulandım yaa😥😢
4 notes · View notes
hepaciverir · 6 months
Text
İşte gidiyor, o çok güzel, o çok güzel. Ama çok kırıldı, o inanılmaz, hiç bilip bilmeyeceğini merak ediyorum. Yatak odasında oturuyor ve ağlıyor, evet ağlıyor. Ve gözlerinden gözyaşları düştükçe depresif hissediyor. Tek istediği aşk ama asla kendi içinde bulamıyor. Ve sadece kırık hissediyor. Yardım aramasının umutsuz olduğunu söyleyebilirim. İşte gidiyor, o çok güzel, o çok güzel. Ama çok kırıldı, o inanılmaz, hiç bilip bilmeyeceğini merak ediyorum. Her yönden dikkat çekiyor, ama umursamıyor. Reddedilmekten korkup korunmak için dua ediyor, orada kimse var mı? Eskiden gülüyordu, ama şimdi ağlıyor, acıdan bıkmış. Maskesini takıyor. Rol yapıyor ve iyi gibi davranıyor. Ve işte gidiyor, o çok güzel, o çok güzel. Ama çok kırıldı, o inanılmaz, hiç bilip bilmeyeceğini merak ediyorum. İşte yine o sahte rolü gerçekleştiriyor. O sahte maskeyi aldığında gerçek onu görmek zor. Babam bıraktı, asla geri dönmedi. Onu parçalara ayırdı ama bunu asla söylemezdi.
Aşk istiyor ama nereden alacağını bilmiyor. Ona asla vermeyen bir erkekten saygıyı öğrenmek zor. Böylece ağlıyor ve aynaya bağırıyor. "Dışarıda kimse var mı? Umurunda olan var mı?" Ve insanlar onu tanıdıklarını düşünüyorlar, ama gerçekten bir fikirleri yok. Üç işte çalışıyor, evet yapması gerekeni yapıyor. Strese giriyor ve erkekler onun güzel olduğunu söylüyor. Ama buna inanmazsa gerçekten bir şey ifade etmiyor. Güvensizlik devreye girmeye başlıyor. Sıcaklığı arıyor, ama soğumaya devam ediyor. Evet, görünüşünü ve benzerlerini açtığını biliyorum, ama dünyaya bakmayı bırak ve aramaya başla.
Tanrı seni güzel yaratmış.
Ve işte gidiyor, o çok güzel, o çok güzel. Ama çok kırıldı, o inanılmaz, hiç bilip bilmeyeceğini merak ediyorum.
2 notes · View notes
yasinnbb · 6 months
Text
ŞİİR: KASIM BAŞLIYOR
gece yine sensiz beliriyor penceremde,
ve ben, seni hatırlıyorum bir kasım sonbaharında,
sahip olduğum, o deli aşk,
kasım sağanakları gibi düşüyor gözlerimden,
kasım ayı her zaman hüzünlüdür,
kendimi üzüntüyle tüketiyorum,
ve üzüntünün izlerini taşıyorum,
umutlarım gelip giderken bir okyanus kıyısında,
hayat, beni dünyanın bir köşesine sürgün ediyor,
ay ve güneş olmadan,
sen olmadan,
sonsuzluğun sonuna ulaşmak istediğim,
yeni bir kasım doğuyor şimdi,
sessizliğe sözcükler koyarak,
hafızamdan çıkmak ve sessizliğin olmak istiyorum,
hem ilk hem de son düşüncen olmak istiyorum,
hem tutsağın, hem de özgürlüğün olmak istiyorum,
kasım başlıyor,
güneşin sıcaklığı rüzgarın peşinde kayboluyor,
milyonlarca insanın yalnız olduğu pencerelere yağmur yağıyor,
pişmanlıklar, sigara dumanı ve kahve kokusu sarıyor dört bir yanı,
çok umutsuzum,
zaman geçip gidiyor,
hayatta yalnız yürüyorum,
insanları kendimden uzaklaştırmanın gücüne sahibim,
geceye sıkışmış bir yıldız gibi,
gelecek sonsuz sislerin arasından,
sabahın solgun ışıkları doluyor penceremden içeri,
artık perdeyi kapatmanın vakti geldi,
sen, en iyi kısma sahipsin,
bense çok üzgünüm,
gözyaşlarım kasım yağmurlarına karışırken,
dünyanın içinde yalnızım,
deliriyorum ve sen, benim dünyamın her yerindesin,
her yalnız kaldığımda düşündüğüm,
hiç bulamadığım farklı bir dünya var,
işte oraya baktığımda,
hiçbir zaman kıskanmadım mutluluğu,
şimdi kasım başlıyor,
ve ben bir sığınak arıyorum,
beni hayallerinin sonuna götür,
beni hiç bulamadığım o farklı dünyaya, mutluluğa götür...
2 notes · View notes
yazarkisisi · 7 months
Text
Tumblr media
bir eylül akşamı
...
Bu his hiç mi bitmez, bu his hiç mi azalmaz? Dokundu mu tenime, geldi mi hayallerime sanki sadece o varmışcasına tüketiyorum dünya üzerinde bana vaat ettiği saatleri. Bir lütuf mu desem, bir keyf-i alem mi desem? Ne desem ne! Bilemesem de, bende her zaman aşktan geçiyordu ve aşk, saatler gibi değildi, zaman kavramı yoktu ve hiç tükenmiyordu. Sadece bende! O ise giderdi ve kapıyı vurdumu sadece unuturdu. Süslü püslü cümlelere gerek bile duymadan sadece unuturdu. Vefasız sevgili, diyemem ama şu güzelliği olmasa, benim onda gördüğüm hele olmasa çok fazla cümle kurardım inanın! Şimdi onu bunu bırakalım, deşelemeye hiç gerek yok acılarımı. Bugünü anlatalım!
Bugüne şiirler, şarkılar yazalım, ağaç dallarını konuşturalım, bulutlardan şekiller yapalım, kuşları seviştirelim, bu Eylül akşamında yeniden baharı getirelim, mevsimleri değiştirelim, evimin sokaklarını onun kokusuyla dolduralım ve en önemlisi evimin kalbini bu sevgilinin hayalleriyle süsleyelim ki, hayalden de öteydi orada, oracıkta evimde bulunan o güzelliği. Hep düşlerdim ve hatta hep düşlerdik. Düşlerdik? Çoğul konuştum evet, düşlerdik çünkü odamdaki Nazım, Veli, Müşfik, Küçük Prens her göz yaşımın içindeki hayallerime ortaktı. Çok sohbetlerimiz koyudur, doludur, yaşlıdır ama pek bir güzeldir. Hepsi tanır o sevgiliyi ve hatta Veli pek bir yakından tanır. Bugün geleceği için de pek bir heyecan duydu kendileri. Sağolsun, bu sevgilinin beni sevebilmesi için de pek bir uğraştı. Olmadı, sevmedi, sevemedi ama olsun buradaydı, odamda, tenimde, kokumda, duvarlarımda. Bir hayallimizi gerçekleştirmiştik. Onla her anı ilk ve sonmuşcasına yaşarken bu anın her saniyesi ezberlenmeliydi. Ne yapsaydım? Onu kitleyip acaba hiç mi bırakmasaydım? Ya da bir dağ kaçırsaydım olmaz mıydı? Bizim bu sohbetlerde bunlar da olurdu. Verirdi gazı Nazım yanına da ortak Veli'yi aldımı tutmayın beni! Müşfik pek karışmaz, benim bu sevgilinin sahnelere yakışır bir adam olduğunu söylerdi. Eee... Biliyor sonuçta, geçmiş şöyle bir yanından. O sahne var ya işte aşk Müşfik için oradan geçerdi ve güzeldi. Kaçırmaktan pek yana olmazdı anlayacağınız. Küçük Prens ise sadece emeğimin güzelliğine hayran kalırdı ve o kadar çok inanırdı ve beni de inandırırdı ki bir gün sevileceğime. Hayallerde bile muazzamdı. İşte şimdi bu sohbetlerden habersiz yatağımda tüm güzelliğini sergiliyordu, kıvranıyordu, dans ediyordu beni maffediyordu. Nasıl mıydı? Nasıl başlasam? Yüzü, yüzü sonsuz bir gökyüzüydü ve karanlığıyla odamın tavanında yıldızlar kaydırıyordu. Tüm dileklerim sensin sevgili! Ona göre bak! Teni, tenime değdi mi sıcaklığı beni sarıyordu, kucaklıyordu, onun olma isteği içimden hiç gitmiyordu ama onun değildim. Ben sadece onun olmak istiyordum. Ne başka bir ten, ne başka bir koku, ne de başka bir kalp bana ait değildi, alışamıyordu, istemiyordu, garipsiyordu ve hiç sahip çıkamıyordu. Kalbimin en büyük zaafıydı, dur dese durur, çarp dese çarpardı. Bu denli sevmekte neyin nesiydi? Şimdi saçlarına gelelim. Saçları, ah o uzun saçları şarkılara ilham olan saçları. Bozulup, bozulup topluyordu ama sevişirken sıkıca tutturuyordu. "Uzun saçların başıma dolansın sevgili..." Elleri, elleri yine günahtı bana. Tüm tenini, tüm bedeninin o güzel detaylarını bilirken elleri neredeydi? Dokundum mu, zehir gibi çekiyordum ellerimi geri. Korkuydu işte bu! Gidecek olanın elleri tutulurdu, gitmesin diye. Ben ise ellerini tutarsam gitmesine sebep olurdum. Kaybolurdu ortadan sonra bulabilene aşk olsun. Aşk olsun da, bu sevgiliye bu kelimeyi kullanmakta yasaktı ama farkında mıydı acaba odamın her köşesi ona aşkı bağırıyordu. Her şey ondan ilhamdı bana ve anlamış olmalıydı.
Üstünde gökten çalınmış koyu mavi bir tişört vardı. Bir eve girdiğinde gördüm, bir de çıkarken. Daha sonra hep teniyle meşguldüm. Ah! Bak nasıl unuttum kokusu... Bu nasıl bir koku azizim! Bir kokladım mı içim çiçek bahçesi doluyor. Boynundan çaldım kokuyu ciğerlerime. Hep yanımda değil ki bu sevgili. Susuz kalıyor içimdeki bahçelerim. Çektikçe çekmem lazım içime kokusunu. Evim sevgili kokuyor. Ne pencere açasım var, ne de başka kokular sıkasım. O sevgili gidecek olsa bile kokusu benle kalmalıydı. Bir kutunun içinde saklarcasına. Her şey ona ait olurcasına. Şu kalbim sadece onun olurcasına. İsterdim şu kalbimden bir tane daha olsun isterdim ve isterdim ki o kalbim sadece ve sadece onunla taşsın dursun. İster alsın saklasın, ister onu, o sevgiliyi yaşamak için çığlıklar atsın. Tüm günahım, sevabım o olsun ama sevsin de isterdim. Şimdi karşısında duruyorum bu güzel sevgilinin, tenimde sadece şeffaf bir tül görüyor. Göremiyor içimi, bilemiyor kalbimi ama tenim, o gördüğü pürürzsüz tenim günahlarını kahrolurcasına saklamaya çalışıyor, batıyor derin yaraları. Fakat günahlarımız ortak sevgilim! Seni ararken, zamanla sana benzedim. Unutuyorum bu hüzünlerimi yeniden öpüyorum o güzel dudaklarını, ömür boyu su içebilirim bu sevgilinin dudaklarından. Alıyor kollarının arasına pek bir güvenli, pek bir kalbine yakın. O kadar güzel ki, getirin bir japon yapıştırıcısı beni buraya yapıştırın. Hiç şikayet etmem, hiç beni ayırın demem. Daha sonra kalkıyor yataktan, salın ey sevgili evimin her odasında, her köşesinde. O güzel kara gözlerin değsin evimin her köşesine, bileyim, yaşayayım hep seni. Geçiyor oturuyor karşı koltuğuma artık evimin en şanslı, en güzel koltuğu oluyor kendileri. O su içtiğim dudaklarına konduruyor elleriyle sardığı zehrini, çekiyor içine, vuruyor yüzüne mum ışığının aheste dansı. Ne de muazzam bir an! Yine aynı yere geliyorum bitmese, şu an hiç bitmese. Hayallerimden çıkarmış, koymuşum seni oraya sevgili gel beraber bir ev kuralım ve hiç bitmesin, demek istiyorum ama yine boğazıma düğümleniyor cümlelerim. Saklıyorum, en iyi yaptığım şey gibi. Gözlerim bağırıyor, evimin duvarları bağırıyor, bağırıyor ama susuyoruz. Gitmesin, kaçmasın diye razı oluyoruz bu geçen senelerimize. Ayrılma vakti geliyor, gitmeye hazırlanıyor sevgili. Çıplak bedenini örtüyor sanki biraz önce hiç sevişmemişcesine, kokusunu ve en çok bırakmaktan zevk aldığı hayalini bırakıyor, dudaklarıma son öpücük mü telaşını aheste bir şekilde konduruyor ve evimin kapısını bir hayalmişcesine kapatıp kayboluyor... Ve ben beklemeye başlıyorum...
İlayda DEMİRKAN
3 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 2 years
Text
Tumblr media
İşte böyle yaşayacaksın. Ve böyle gideceksin dünyadan!!! diye seslendim kendi kendime.
Hergün hayaller kurup, sevdiğini söyleyecek, özleyecek, yanacak, küllerinden yeniden doğacak ve o kızgın, o amansız özlem ateşinde tekrar yanacaksın.
Olsun dedim kendi kendime tekrar, tekrar kendimi yalanlarcasına: yanmak da güzel….
Sevildiğini bilmek güzel, sesini duymak, hüzünlü gözlerine uzun uzun bakmak, gülüşü, sesinin titremesi, alelade birşeyden konuşurken gözlerindeki diğer sözcükleri seçmek, öpmek, sarılmak ve kalbinin en gizli yerine hıfz etmek…
Öyle ya… böyle yaşayacak ve gidecektik bu dünyadan.
Hergünün hayalini bir sonraki günde kuracak, şöyle olabilirdi, şunu yapabilirdik gibi renklerle boyatacaktık geçmişin o siyah beyaz tuvalini, ellerimizle. Parmak uçlarımızdaki renkleri yüzümüze bulaştıracak ve hüzünlü gözlerimizle silecektik akmayan gözyaşlarımızı.
Bir divana uzanıp, göğsüne sımsıkı bastıramayacak, saçlarının kokusunu içine çekemeyecek, dudaklarını, dudaklarındaki sıcaklığı hiç hissedemeyecektik.
Olsun…. Kelimelerle sevişecektik bizde. Hiç söylenmemiş kelimeler anlamlar yükleyip, hatta sahiplenip, başkalarına ait harflerle saracaktık birbirimizi.
…..
Çok kalabalıktım aslında kendi içimde. Kendi kendime hayaller kurarken bile, kendi içimde meydan savaşları veriyordum işte. Kendi kendimi yalanlıyor, kendi kendime inanıyor, kendi kendime aşk sözcükleri fısıldıyordum.
Hiç söylenmemiş, hiç söylenmeyecek belki de.
43 notes · View notes
yantekerlek · 2 years
Note
Merhaba 🌿
Dört yıldır tesettürlüyüm bazen çok bunaldığımı diğer kızlar kadar güzel olmadığımı farkediyorum. Yaşı benden buyuk kızlar bile bana abla diyor. Annem evli koca kadın gibi duruyorsun seni kimse beğenyecektir beğenen de eh işte biri olur der durur tam olarak böyle olmasa da söyledikleri buna benzer. Yaşıtlarımın yanında garip kalıyorum.
Bunaldım...
merhaba
Allah dört yıllık örtünme ibadetinizi kabul eylesin.
bu bir başörtüsü ve belli ölçülere sahip dış kıyafetlerle, başkalarının rızası, beğenisi doğrultusunda değil, Allah'ın rızası ve emri doğrultusunda yerine getirilen farz bir ibadet. bu ibadetin amaçları güzel olmak, evlenebilmek, insanlar arasında övülen bir konumda olmak, göze girmek, takdir toplamak, sıcaktan veya soğuktan korunmak, başörtüsüne ve islam'a karşı olan insanlar tarafından dışlanarak, itilerek, toplumdan silinmek istenerek çile çekilmesi yoluyla sevap kasmak değil. tesettür kıyafetle vücudun avret yerlerini örtmek demek. giyinmede Allah'ın koyduğu sınırlara riayet etmek demek. iklim, hava sıcaklığı, ırk, bulunulan enlem veya boylam, memleket, diploma notu, kaş güzelliği, boy uzunluğu veya kısalığı, afet-i devran hissetmek veya hissetmemek, zamanın ve insanların güzellik algısına uymak ya da uymamak bu ibadetin sorumluluğunu düşürmüyor üzerimizden. erkek veya kadın olmak da fark etmiyor. avret yerlerinin örtülmesi farz. müslüman bir hanımefendi dışarı çıktıkça veya evde bahçede balkonda mahrem olmayan biriyle karşılaşmanın muhtemel olduğu durumlarda kendine farz olan tesettür biçimini yerine getirmekle mükellef (siz bir hanımefendi olduğunuz için bir hanımefendinin tesettüründen bahsediyorum şu an).
anneniz bunun farkında olmayabilir. tesettürlüdür belki bilemiyorum ama farkında olmayabilir. neticede benim halam da yıllardır tesettürlü ama biz tesettürlü olmamıza rağmen ilk yıllarda kendi oğullarını onlar sizin abiniz diye takdim ederek üzerimizdekini ve başımızdakini çıkarmamızın bi sakıncası olmayacağını söylemişti. iyi niyetli bir kadıncağız. hala eyvallah onlar abilerimiz de bu da tesettür, akrabalık bağları tesettürü düşürmüyor, akrabalarımıza sapıklık ithamı da değil bu, gözü bende kesin, örtüneyim de bakamasın meselesi değil bu, demedik tabii. ehehhe mehehe yok hala böyle iyi dedik. kime neyi anlatacaksın dediğimiz bir andı. anlatsak olur mu yavrum onlar sizin aaaağabeyiniz denecekti tekrar. o yüzden sallamak lazım. Allahın rızası aksine bir şeyler teklif eden halamın söylemlerini de annenizin söylemlerini de. anne babanın teklifleri Allah rızasına aykırıysa saygıda kusur etmeden reddedilebilir şeyler. ha reddetsek bile hakikatin ne olduğunu bilsek bile insanların söyledikleri rahatsız edici şeyler bizi bunaltır. bunalabilirsiniz yani bunda bir anormal bir durum yok. direnmeniz gereken şey, bunaldığınız şeylerin sizin zihniyetinizi de şekillendirmesi. bunun için gözlemlerinizi, analiz yeteneğinizi, asaletinizi kullanmanız gerekiyor. tesettürün farziyetini reddedemeyen, tesettür farz değil gerek yok diyemeyen yan bahanelerle tesettürü boşa çıkarmaya, vazgeçilse farklı avantajlar elde edilecek bir şey olarak yansıtmaya çalışıyor. direkt çıkar deyin de yoo çıkarmıyorum diyelim. insanın gücüne gidecek şeylerle bir ikram tabağı hazırlıyorlar. beğenilmek, yuva kurmak insanın en temel isteklerinden. çaat buradan vuruyor vurmak isteyen. dediğim gibi analiz lazım gözlem lazım.
anneniz dünya güzeli bir hanımefendi olabilir, güzelliğinden aynalar çatlattığı için bir ayna fabrikasından yaptığı koli koli ayna siparişi ayna fabrikatörünün dünya yakışıklısı ve ahlaklısı oğlunun dikkatini çekmiş olabilir. inanılmaz bir aşk hikayesi sonunda kırk gün kırk gece düğün yapmış olabilirler. şu an dünyanın en mutlu kadını anketi yapılsa birinci anneniz çıkabilir. çünkü güzeldir ve güzelliği asla azalmamıştır, kırışık ne kelime yaşlandıkça cildi gerginleşmekte parlamaktadır. ama kendi tecrübesini size dayatması yanlış. kendisi güzelliği ve belki de güzelliğine ek olarak tesettürsüzlüğü sayesinde yuva kurduğundan yuva kurma algısı bu şekilde şekillenmiş olabilir ama sizin algınıza müdahale etmemeliydi. keşke biraz rahat bıraksa. veyahut siz biraz gözlem yapsanız evlenen, evliliğini sürdüren insanlara bi baksanız. instagram veya twitter üzerinden değil. markette bakın, pazarda bakın, akrabalarınızda bakın, yeni ve eski çiftlere bi bakın. sizin güzellik algınıza uyuyorlar mı? amcanıza yengenize bi bakın şimdiki hallerine veya gençlik hallerine, ikisine birden bakın. sizin güzellik algınıza uymadıkları halde nasıl evlenmişler ve evli kalmışlar. ya da bi gün müsait olursanız müthiş güzel boşanmış hanımlara veya hiç evlenmemiş bekar hanımlara bi bakalım. üstelik tesettür ibadetini yerine getirmeyenlerine bakalım. madem tesettür güzelliği de örtüp insanların yuva kurmasını ve evlenilecek eşin kalitesini belirliyor bi bakalım. boşanmış olanlara soralım çirkinleştiğiniz için mi boşandınız diye soralım terbiyesiz ve akılsızca bi soru ama soralım anlayışla karşılarlar. olmadı dayağımızı yer otururuz.
biraz gözlemleyin lütfen.
biraz güzellik algınızı zor olsa da başkaları merkezli geliştirmekten vazgeçin. bakın kendinizden hiç bahsetmediniz. tesettür emrini yerine getirmeye karar vermenizde etkili olan şeylere bir değinme yok. merkezde başkaları var. annem şöyle dedi, başkaları benden güzel bunaldım. anneniz öyle demiş olabilir başkaları size göre sizden güzel olabilir ama bunların tesettürle alakası yok. gözlemleyin. tesettürlüleri de tesettürsüzleri de, size göre güzel olan ve güzel olmayan tesettürlüleri de, size göre güzel olan ve güzel olmayan tesettürlüleri de. örneklem oluşturun. birçok örneği ele alın. güzellikle ve evlilikle ilgili çoğu fikrin boşa çıktığını göreceksiniz. benim dünya güzeli, ahlaklısı, beceriklisi arkadaşım boşanma aşamasında, üstelik yıllarca birçok evlenme teklifini reddetti. son derece seçici davrandı (yakışıklısını seçeyim anlamında değil, güzelliğiyle de alakası yoktu bunun). güzelim diyen biri de değildi. hâlâ çok güzel ama çok büyük bir ruhsal, hayatsal yıkıntıyla uğraşıyor. güzelliği kâr etmiyor. bunun kâr eden bir şey olduğunu iddia etmedi zaten. ama siz güzellik bazlı konuştuğunuz için diyorum. güzel olmak bir şeyleri çözmüyor. bi insanın egosu bununla tatmin oluyorsa egosunu tatmin eder o kadar. özgüveni güzelliğe bağladıysa kişi özgüveni yüksek olur. ama kendini beğenmeyen ilk kişide o da yıkılır. ona da gerek yok ya bi sivilce yeter moralin bozulması için. bir kaz ayağı yeter göz kenarında. o da çok çabuk gelişen bir detay göz kenarlarında 30-40 yıl yaşamak yeterli.
başkalarından, erkeklerden veya kadınlardan bağımsız, insanın güzel görünmeyi, kendini beğenmeyi istemesi çok normal bir şey. beğenin kendinizi tesettür ölçülerine uyarak, israftan kaçınarak, modaya göre değil kendi bütçenize, imkanlarınıza, zevkinize, rahatlığınıza göre giyinin. yaşıtlarımızın veya yaşıt olmayanlarımızın söylemleri bakışları elbet bi noktada etkiler bizi ama yönlendiricimiz olmasın. etkilenebiliriz dikkate alabiliriz ama her şeyi baştan silip başkalarına göre çizmek kişinin kendisine edeceği en büyük hakarettir. kişinin kendi kararıyla tesettürden vazgeçmesi ibadeti terk etmesi bir kayıptır kim ne derse desin. çünkü bu bir ibadet. basit bir üst çıkarma işlemi değil. başkaları bir sürü şey söyle ama bu bir müslüman için kayıptır. kimileri över harikasın der, kimileri yerer yazıklar olsun der. bu kimilerinden bağımsız kişinin kendisi için bir kayıptır. Allah bu kayba uğratmasın hiçbirimizi. en sevdiklerimiz en büyük destekçilerimiz bile kabrimizi terk etmek zorunda kalacaklar. hesap günü herkes kendi derdine düşecek. orda sen şey demiştin anne hani söylesene bana söylediklerini beni bunaltmıştın ya hani yersiz korkular endişeler büyütmeme sebep olmuştun da ben bunalmıştım diyemeyeceğiz, instagram kızlarını veya reeldeki insanları mahşer meydanında bulup gelin bi şeyler söyleyin hesap time. o yaptıklarınızı, beni etkileyişinizi güzellik algımı nasıl şekillendirdiğinizi benim gibi bir sürü insanın bakış açısını nasıl tek noktaya hapsettiğinizi anlatın. ne demek bize ne kapılmasaydın, aklın yok mu? ne demek ya. şşş alo bi baksanıza! diyemeyeceğiz. sosyal varlıklarız ümmetiz. müslümanlar olarak bireysel ve toplumsal planda sorumluluklarımız var. iyi veya kötü örnekliğimiz var, özendirmelerimiz var. bunlardan da hesaba çekileceğiz. çokça unuttuğumuz şey hesap kitap sorumluluklarımız. en çok hatırladığımız şey başkaları. denge lazım biraz bize.
bunalmak şu dünyanın en normal şeyi. hepimizin çevresiyle, nefsiyle mücadelesi, şartları farklı farklı. hepimizin farklı karakteri kişliği çözüm yöntemleri var. bulmak nasip olsun. Allah hepimize imtihanında başarılar versin. aklı ve kalbi doğru kullanmak, ibadetleri hakkıyla yerine getirmek nasip olsun.
hepimiz halihazırda imtihan halindeyiz. şöyle yapsaydınız böyle yapsaydınız şunu yapın bunu yapın vesaireler varsa yazıda bunu tuzu kuruluk olarak görmeyin lütfen. hepimizin sırtındaki tuz çuvalı ıslak ve bir ton. hiçkimse kendini veyahut başkasını imtihandan uzak, ununu elemiş eleğini asmış, her şeyi yoluna koymuş olarak görüp gıpta etmesin. işlerin bir dış bir de iç yüzü ver. iç yüzüne körüz. kolay gelsin hepimize.
16 notes · View notes
ghostmansblog · 10 months
Text
Tumblr media
Çayda ne buluyorsun diyorlar..
Benim çayla aramda aşk var..
Hergün ince belinden tutup dudağından öpüyorum,sıcaklığı içimi sarıyor...yetmezmi..🐞
5 notes · View notes
c4rwex · 1 year
Text
seninle daha aylar önce değilde sanki başka bir hayatta tekrar görüp sevmişim seni o kadar sıcak geliyorsunki bana benimle aynısın kopyamsın önceden tanıyormuşum gibi geliyor o kadar çok seviyorumki seni her göremediğim, konuşamadığım zaman çok özlüyorum seni. sanki önceden tanıdığım birini bulup tekrar sevmek için bekliyormuşum ve onuda buldum keşke hiç böyle olmasaydıda eski günler gibi yıldızların altında karanlık sokaklarda elini tekrar tutup o sokakları tekrar gezsek elini tutmak istiyorum geceleri fotoğraflarını tutamıyorum sevmeiyorum sarılıp öpemiyorum ellerimde senin ellerin lazım şizofren gibi fotoğraflarınla konuşmak yerine seni istiyorum sen ol yanımda yeter bana ne zorluk çıkarsa çıksın asla bırakmıyacağım seni günler geçmiyor zaman ilerlemiyor ağlamktan yoruldum ama gözlerim durmuyor kalbim seni istiyor senin verdiğin sıcaklığı istiyor geceleri göpsüme yatırıp uyutmak istiyorum seni aklım o kadar doluki bür sürü soruyla dolu kafam bütün gün kendi kendime soruyorum seninle konuşurmuş gibi kafamın içinde konuşuyorum kafamdan iyi geceler mesajı kuruyorum ama sana söyleyemiyorum bana kattığın her şey için verdiğin her sevgi için gösterdiğin her ilgi için nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum aklımda sadece seni sevmek var elinin sıcaklığını hiç unutmuyacağım elim üşüdüğünde sen ısıtıyordun ve haylada her elim üşüdüğünde senin ısıttığın aklıma geliyor seninle tanıştığım gün yemin ederim hayatımın en güzel günü her yüzünü gördüğüm gün o kada kıymetliki her an yanımda olmaz için nelerimi vermezdim trip atışını bile özlüyorum yanımda geldiğin anlar daha çok öpmediğin için o kadar pişmanımki keşke durmadan öpseydim seni hayallerimizi yazdığımız kitabı okuyup duruyorum o kadar güzel hayallerimiz varki o kitabı nerde okursam okuyayım her okuduğumda ağlamaktan deliye dönücem sanırsam. en son bana uyku düzenini bozma dediğinden beri erken yatıyorum ama uyku tutmuyor seni düşünüyorum sadece o kadar çok rüya görüyorumki ve hepside seninle ilgili belki o günden beri her gece rüya gördüm onları bile aklımdan sana anlatırmışsın gibi yaptım hatırlıyormusun ben senin vereceğin cevapları hep önceden tahmin ediyordum aklımdanda sana soru sorup kendim cevaplayıp duruyorum bazen diyorum aleynam olsa kesin şimdi aynısını derdi o olsa ona sorsam diyip duruyorum söylemeyemediğim belki iyi belki kötü bir sürü şey var ama hiç birin söyleyemiyorum sana diyemiyorum ilk buluşmamızda parka geldiğinizde o kadar tatlıydınki utanmaktan bakamıyordum bile elimde olsa o gün bile saatlerce bakardım doyamazdım belki baya fotoğrafın var ama benim için yetmiyor binlerce olsa bile her gün hepsine bakarım ben tokanı bile hayla kaybedeceğim diye o kadar korkuyorumki hatta öncekine göre daha çok korkuyorum sana yazamıyorum diye bazen sıksa bile çıkarmıyorum unuturm diye. ben sana deliler gibi aşık olmuşum cidden ya kalbimden kim istese bile asla çıkarmam ama o seni istiyor senin yokluğun onun canınıda yakıyor ama hiç bir zaman pes etmeyeceğim vazgeçmeyeceğim asla hayatımın son bir günü olsa bile genede bekleyeceğim. hani derler ya 40 yıllık 50 yıllık aşklar falan bu öyle bi aşk değil sonsuz bir aşk bu kimsenin koparamayacağı keşke sana böyle içimi döksem ama olsun güzel gözlüm güzel günler kolay kazanılmıyormuş her şeyin ilk başta bi zorluğu varmış sadece seni ölümüne sevdiğimi unutma yeter çok seviyorum seni.
3 notes · View notes
nisakin · 1 year
Text
Bulut ve güneşi aşka benzetmiş olsak ve öyle yorumlasak nasıl olur ?
Yazın güneşin kavurucu sıcaklığı bedenleri yakarken uzun süreli geçen o bulutun ferahlığında esen Rüzgâr’dır aşk. Hissederken derinden bir nefes alır, güzel bir şükür hissine kapılır ve iyi hissedersin.
Rüzgâr gibi hissettiren güneş ile bulut nerede ? Nerede bu sevginin pınarı? Seni susuz bırakan güneşten mi hesap soracaksın yoksa güneşin sıcaklığını nimetsizleştiren buluttan mı? Sen hangisisinki hangisini ararsın. Doğru kabul bildiğim söz gibi, Mevlana gibi;
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.
İşte o zaman özünü bulursun. Kalbe giden o kadar çok yol varken tabu adı altında egolarımızı yıkalım. Tabi ki eğer Aşk’ın peşinde isek..
2 notes · View notes
Text
SENİ SAKLAYACAĞIM
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemeyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın. -Lavinia - Aşk Şiirleri
8 notes · View notes