Ona ‘’Kalbinde acıma duygusu olmayan birinden daha kötü insan var mıdır? ‘’ diye sorulduğunda, “Vardır,” demişti. “Başkasının kendisine acımasını silah olarak kullanan insan…”
“Çok az hissediyorum. Anlamıyorum. Birçok şey için çok fazla cesaretim, ateşim, enerjim var, yine de çok inciniyorum, küçük şeylerle çok yaralanıyorum…”
” Konuştuklarımız başlangıçta her zamanki gibiydi, birbirimizi kavrıyorduk, ele geçiriyorduk, sonra sonra işin can damarına geldik.
Durdum. Benden söz açmıştı, beni bulmaktan.
‘Sen zaten arıyordun’ dedim, bir şeyler arıyordun, onları bulmaya hazırdın, o zaman karşına ben çıktım, hazırdın bulmaya, bende buldun o aradığını, bende görmek istediğin, bulduğun şeyleri bulmaya hazırdın.
İpi uzatmıştım, elimdeydi, çekişine göre ya düğümü sağlamlaştıracak ya da çözecekti.”
Tuhaf değil mi, kurtarmak istediği şeyi kurtarmak için ne gerekiyorsa yaptığını sanan kişinin, ömrünün sonunda o şeyi boğmakta en büyük payı kendi eliyle getirmiş olduğunu anlaması?