Tumgik
piyarent · 2 months
Text
Kıyamet başlıkları atıp şiir yazdılar bu aleme. El âlem ne der ile dürüp büktüler göğüslerini, Kıvılcımlar tüttürüp tükürdüler arsızca, peşkeş çekerek. Nasıl olur da anlamadan anlatmaya başladılar düşündüklerini, Herkes olması gerekeni bilse de, gönlündeki şürçülisanı yanlış eder. Dolambaçlı yolları severek gelir teferruat, Tiksinirsin, tıkanırsın soluğu kesilmiş soğuk ayaz gibi. Hıçkırarak ağlamaya başlar yitmiş gençliğinle sırça kafesin, Ben soldurmadım, ama solmasında nefesin. Ufkun ötesine dönük yerin küresi, Altın gök üstün toprak ve çamur cümlesi. Sıyrıklar, iplik ve düğüm tutuyor kefaret öncesi, Nerede bu yazgının kadersiz insan tümcesi? Gerekmez mi ölmeye ramak, bir kadının bir adamı dudaklarından öpmesi, Başlıklar atılmadan kıyamet öncesi.
1 note · View note
piyarent · 2 months
Text
Derlenip toplanan savurgan rüzgarlar
Aralarında konuşkan hezeyanlar ve zaman
Dileksiz bir dilek feneri kaplar avluyu
Bileklerinden kesik bir el tutar namluyu
Cinayet gibi kıvrımlarında arar zanlıyı
Demin işittim hatırlattı şimdi unuttum tümünü
Korkuyorum dedi ve tutamadı sözünü
Oysa ne vakit açar kırlangıçlar
Gövde deki boşluğa kuş evleri saklamamışlar
- gündüz zayi
2 notes · View notes
piyarent · 11 months
Text
Gün batımı gözlerinden daha solgun ama ikiside turuncu..
4 notes · View notes
piyarent · 2 years
Text
Bozkır da bir koy
Güvercin kanadına kuzgun korkusu. Talihsiz ve süregelen ayak oyunları Yorgun kadınların ölüm uykusu Uzunan eller ve buruk boyunları Delisin rüzgar uğulda kulağımda Esirge beni ikiyüzdoksantı durağında Doksan iki baharına kareli battiye ver Zaman makinesi olsa buna hakkaniyet der. Elem dert keder... Elim kir ve ter... Sence elalem ne der. Bence kalem eder.
8 notes · View notes
piyarent · 3 years
Text
Akşamüstü
Kara kulenin iz düşümü. Hırıszların kentten eli boş dönüşü. Sinek kaydı traşlı adamların gülüşü. “Ateş böceklerinin sönüşü.” Dilimizde tuttuğumuz her ne varsa. Göğsümüzden göğe uçuşur...
20 notes · View notes
piyarent · 3 years
Text
Duvara bakar Pencereler
Bir başkaldırıştır yürümek. Sokak lambalarının tozlu camlarına bakarken Sineye çekilmiş dikey ve yatay çizgiler gibi. Yanında soğuk renklerde gece mavileri. Mataranın dibine sinmiş konyak kokuları. Ayakkabının tozlu kalmasına yaraşır akşam üstleri. Kırışık gömlekler ve dikenden vücutlara arz talep. Semt bakkalından sokak faresinin çalıntı kırıntıları Zincir marketten balkon dahisinin pahalı hışırtısı. Yüzünü bahara dönen eksikler dolduruyor boş gözleri Loş ışık, daralmış hava ve sigara kokusu . Başıboşluğun ortanca evlat korkusu Evin küçüğünün pervasız neşesi Kimlikler boyu uzun yol hikayeleri. Sessizce uzaklara dalıyor şimdi koridor sokaklar. Çocuklar bile şeker nedir bilmeden korkaklar. Bunların sebebi sence neler ?  unutmadan.. Duvara bakar pencereler...
5 notes · View notes
piyarent · 3 years
Text
Şimdi buraya yeniden yazsam o ilk günü Düğüm boğum boğazımın yerini bulsam Hıçkırıkla karışık otoban sesi arasında...
2 notes · View notes
piyarent · 3 years
Text
Göğüs kafesinde kaptan kamarası
Göğsünde dalgalar yaratmaya başla aniden. Kırıktan cam tanelerini buzdan mızraklara bırak vakitsiz geçen sokak kedisi. Pencere önünde tel örgü, ardında parmaklıklar, ardında gökyüzü. Büyüt göz bebeklerini sana dolan her ne varsa bana dökülmüş grejuva ateşi. Sesinde sakinleşen bir köy hududu, insanın ödü kopuyor yarının mirasına. Topraktan kopma bir yaratılış, kanaat gerekçesiyle sunulmuş uzun çakıl yollar var dirseklerimizde. Huzurla kaçmaya kaç zaman yeter !
Seyreden jerusalem, incicen paris, gözü arkada kalan ise İstanbul. sarılmış çarşaflara yeniden dolmuş eski tütünler. Kıymetsiz binaların içinde kıyafetsiz tenlerin sarı, kırmızı, soluk renkleri. Duvarlda saat kuleleri asılı, Vakitsiz şakımalar ve mahalleden arkadaşlar uzak bir evin kıyısında içerledikleri hayatları geziyorlar.
Zaman tufanıyla sarsar mahluk bedenleri, terden kapan göz kapaklarını. Şimdi sizde aklınızda ne bu sahtekarlık dercesine derme çatma bir gecekondudasınız. Oysa yolunuz kaybolduğunda kuzeyde buz gibi suretime asılacaksınız. Dar ağaçların kutlu olsun soysuzluk.. Sırtımda dünyanın atlası kamburumda notter dame var..
- Gündüz Zayi
4 notes · View notes
piyarent · 3 years
Quote
Kendimce haklıyım… birlikte doğruyum…
1 note · View note
piyarent · 3 years
Text
Ya sisten kör güzün, yada aklın dilemma.
Nece konuşuyor gökyüzü, ellerim hükümsüz.
2 notes · View notes
piyarent · 4 years
Text
O sessizliği bozup, yüzümü yarısına dönsem.
O kimliksiz ismi alıp, bavullarla şehri gezsem.
Nice yitik kent birikir ardı sıra..
Vagonlar, trenler, yolcular, kendin gelsen.
- Gündüz Zayi
4 notes · View notes
piyarent · 4 years
Quote
Çocuk kal demişler bize sanki ?
Gündüz Zayi
3 notes · View notes
piyarent · 4 years
Text
CAM VE TAŞ
Şu an hissetmiyorum. Tam anlamlı bir zaman gibi karşıma çıkıp, otoriter bir orta doğu lideri gibi sıyrılan kemikleri depolamak koleksiyona girmemeli. Ruh arınmadan önce kendi toprağının gök dilimine bakarak yaldızlanmış kuru yosunları görüyor bence. Şehirler olsun mesela, onları koruyan muhafızlar.. İnanmak ne büyülü bir eylem değil mi? Yukarıdan inen bir mesaj gibi yarın gidilecek bir tiyatro ya da sıkışık vakitler ?? Aynı üstünde sevişilmiş ve hiç değiştirilmemiş kirli çarşaflar misali. Komidin de iki gram eksilmiş gurur, yastığın ucunda ruj lekesi, tavana doğru bakarken yakılmış sigara. Bir dedektif edasıyla odayı incelerken yaklaşık on dakika önce darmadağın olmuştuk. Sözcükler kısalıp şehvetler uzamıştı köprücük kemiklerine. İlk gözyaşını akıttın sanki kendi bedeninden habersizmiş gibi ya da bana öyle geldi. Eylem aynı zamanda söylemde gerektirir. Zaman ihtiyaca göre değil seçime göre aydınlatır giz de olanı gaz lambasının odağında, sırtına ilişmiş tırnak izlerinden korkmuş ve ürkek sesinle, alay ediyordun. Taş bu cam kadar keskin değildi elbet, kaygan ve hızlı bir isteksizlikti sanki bu. İncelen seslerin yerini özenle hırlamalar ve bulanık bir bakış almıştı. Kimse kimsenin kim olduğunu umursamadan ardı ardına yükselen karmaşaya tam otomatik bir tüfekle cevap veriyordu yaşlı ormanda. Dilemma tutkunluk yapıp sıyrılmıştı kefeninden, tetikte ve eli hazır. Kadim bir görü gibi sustun birden bire. Yoksulluk sardı şehirlerin girişlerini insanların boğazı okyanusun abisi kadar derin ve tuzluydu. Kan bürüdü hayvanın gözünü .. İçten içe kırkayak ve kemirgenler yürürlüğüne girdi. Av istiyordu kendini kendine kanıtlamak. Oysa savaş yok sessizlik hakimdi tepe üstünlük yok körebe oynuyordu çakallar muzip kirpilerde napalm gibi parlıyordu toprağın eşiğinde.Bir kaç adım sonra sustular, göz göze geldiler. İnce beline çarşafını alıp süzüldü bir hayalet gibi bir isim vermek geldi içimden ona Sonra vazgeçtim ama adını bulmuştum artık. “Helen” lakin ben ne Aşil ne de Paris ’tim. Ben bendim, kendim ve şahsım idi. Mitler yenilecek ve yenisini yazacaktım belli başlı şehirlerde. Kalçasına dokunurken sızlıyordu anladığım şey ise onun gölün yansımasından kendini görüşü olmuştu. Duraksadım elimi göğsüne uzatıp dudaklarına fısıldadım. “Cumhuriyet ikliminde ilk yasakları biz çiğnedik.” Suçluyduk artık kaçacak yerimiz yoktu. Unutma yaşayacaksak eğer bunu kimsenin bilmediği bizim olan bir dilde yapmalıydık. Değirmenlerde, Olimpos dağında, mezarlıkta, günün ilk saatlerinde.. Klişeleşmiş bir önsezim olacak bu ise Merkür güzeldir. Kış ayları yaşama dair tınılar taşır. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Bakışlarındaki o umursamaz tavır sadece pera nova’nın dürtüsel kimliği. Sen kendini zincirlere bırakırsan denizciler çözer, zindanlara atarsan gardiyanlar ıslık çalar. Bana bırakırsan kendini, sevgiyi baştan yaratırız. Tanrı şahit olduğu tüm tanımları geri çeker ve biz sıradanlığın mucizesini ölümsüzlerin diyarından buraya getirmiş oluruz. Demem o ki tenin camdan ve ben taş değilim.
- Piyarent
youtube
3 notes · View notes
piyarent · 4 years
Text
Kar’anlık
Ciddi tonları severim kayda değmediğim zamanlarda. Eskiyim ve eskitmekle biriktiremezler ceplerine harçlıklarını. Ziyadesiyle zaman akıyor ve ben içinde cümlelerin samimiyetine kömür taneli habis bir duyguyu görüyorum gözlerimle. Taşın pürüzsüz yüzeyini yonttum ve etine kancalar geçmiş bir adam. Kan damlası yaşlar ile ağır ağır yürüyor. Göğsünde kocaman bir yerdeniz gök kubbesi. Dağ omuzlarında, diğer herkes yarı insan ve kendiside otoban faresi gibi hızlı iştiraklerde bulundu. Aklına bireden hayalleri, öyle kolay keşfedilemediği geldi ve ekledi “Atlantis için deniz suyunu yudumlamayı göze almayan kimseler kurak kalacak yarınlarında.” Üçüncü dünya savaşını kendi çehresinde verip sağ çıkmıştı sol yanı. Günümüzde soldan akan orkideye kimse çiçek açtırmıyor. Kemklerin sayısı azalıyor bedende. Hislerin kargoculuğu yapılıyor enlem ve boylamda. Tarihsel bir anlatımla toplayamayarak bitiyorum bu naciz yazıyı. Kelebek avunuzdaysa siz bilirsiniz ..
Not: çekirdek çitleyerek eve gidiyordu gene Piya sonrasında mezarlıkları gezecekti terkrar.
- Piyarent
2 notes · View notes
piyarent · 4 years
Text
Örtülü bedenler ölü toprak
Sönen nedenler ışık ortak.
-Gündüz Zayi
1 note · View note
piyarent · 4 years
Text
Kalbe dokunur yarası yardan.
Kanar elimden kızıl kardan.
Yörem uzak şehir tepeden.
Kapanıyor gözlerim
Geceye gündüz demeden.
- Miraç
2 notes · View notes
piyarent · 4 years
Text
Kırkına zemheri aynalar biriken bir yoldaşsızlık gözümün önünde peydah olur. Saçlarımın yerine yelleri eken rüüzgarlarda gürlüyor nefessiz bağlama telleri. Yüzünü aya döner kaderin cilvesi, sanatim bileğimde prangadan dört yol gösterir. Jandarma basar karakolu, dağlar sırtlar ince ince ismimin merdivenleri. Nedir bu türkü acısında yaşadığım ümitsizlik, Nedir gücümün önünde dizi yaralı kapkara “Seküt” dağı. Kaynar yaralarıma kılıçözü nehri. Acem yolllarından Avşar elleri. Yorgunluğum anlayan yok, elinde kafeste tutan çok. Sakallarımın arasında nasipler, kısmetler, kimsesizliklerim. Oysa ben de isterim. Neyse ne ucunda kalan uçurumun adı taştan. Yarım ağızla gözsüz kaftan. Tabut içinde nemsiz katran, acıdır acı ardıardına artan.
Yorulmak yolsa çıkmıyor içimden, birden bire kapanıyor gözlerim. Unutuyorum geçmişi. Hep aynı şehir zindan, hep aynı ruh hüsran. Kimin dili yara göğsünde. Korkuların uçurtma da tecrübelerin çıtadan. Kırılır eskirsin, tıkanır yanarsın özden öze. Sözse tutulur silahtaki kurşun gibi neticesinde.
Neşet Emmiminde dediği gibi; “Sevsem öldürürler seversem öldüm.
- Miraç
4 notes · View notes