Tumgik
buraksahindogdu · 3 years
Text
Samimiyetimle...
Tumblr media
Fotoğraf: Burak Şahin Döğdü
Arkadaşlık samimidir. Sıcak bir çay eşliğinde sohbeti barındırır kimi zaman. Kimi zaman o sohbette geçen dertleri arındırır arkadaş dediğin. Destek olur sen mutlu ol diye. Mutlu olur sen varsın diye.
Kaç kişi aşık olduğu bir insanla samimi bir arkadaşlık kurabilir? Kursa bile bunun ne kadarı gerçekçi? İki yabancının iki yalancı olup kurduğu birliktelik midir arkadaşlık? Saman altından su yürütmektir sahtekarlık.
“Arkadaş kalabiliriz, kalalım...” Eğer bir insan bu sözleri duyuyorsa biraz gururu olmalı. Olmalı ki bunu diyen kişinin hayatına henüz birisi girmeden onun hayatında daha fazla yer almamalı. Seviyorsa bir insan net olup istediğini bilmeli. Sevmiyorsa karşısında ki, o her ne kadar istese de arkadaş kalmadan onu silebilmeli. Canı acısa da sesini dahi duymadığı vakitler, varsa birlikte çekinilen fotoğrafları; onları bile yırtıp atabilmeli!
Birbirlerinin eski aşklarını, yaşadığı anıları bilip, gören ve daha sonra birbirlerine ait olduğunu sanıp aşk yaşamaya çalışanları ne kadar samimiyetsiz buluyorsam birisini çok severken onunla yakın arkadaşlık kurmayı da o kadar samimiyetsiz buluyorum. Dünyanın en güzel duygularından biri olsa gerek ki seven birisinin sevgisine sadıkane bir şekilde böyle bir tutum gösterip sevdiği insanın önce düşüncelerine sonra kalbine düşmesi sonucu mutlu birer çift olduğuna şahit oldum. Zaman her şeyin ilacı olup sevilen kişi böyle bir duyguyla seven kişiye dönse de yahut hiçbir zaman sevilen kişinin hislerinde bir değişiklik olmadan hayatına devam etse de seven kişi bu ilacın etkisiyle başlarda duyduğu acıya önce alışır daha sonra bu hissiyatı giderek azalır ve diner.
Her gün aklınızda, kalbinizde barındırdığınız birisi varsa gidin ve konuşun derim ama sizi her gün aklında ve kalbinde barındıran biri olduğunu biliyorsanız oturun ve uzunca bir düşünün derim. Çünkü bir insan hemen etkilense bile birisinden öyle kolay sevmez birisini. Sevginin bir kalpten ibaret olduğunu bilin ve ona göre karar verin. Sizi seven bir insanın hayatına renk katacağınızı bir düşünün ama bir insanın hayatına renk katmak için ressam olmaya çalışmayın sakın. Aynaya bakın ve sizi resmeden o ressama şükredin. Resmin siz olduğunu biliyorsanız o kişinin hayatında ki renklerin sizde olduğunu biliyorsunuz. Samimiyetsizliği geçin ve bir yarayı ne birden fazla kez deşin ne de deştirin. Ya olun ya olmayın...
Mavi gözlü bir güzele ithafen...
Dalıp gitsem de gökyüzüne bakarken bir çift gözde uçamıyorum,
Dalıp gitmesem de denize bakarken bir çift gözde boğuluyorum...
Burak Şahin DÖĞDÜ.
04/05/2021
8 notes · View notes
buraksahindogdu · 3 years
Text
Bir Anlamı Olmalı
Tumblr media
Fotoğraf: Burak Şahin Döğdü
Küçücük bir kıvılcımdan yanan ormanları düşün ya da küçücük bir tohumdan yeşeren dünyayı. Sen küçücüksün, ufacıksın peki ya kıvılcım mı yoksa tohum musun?
Duygusal anlarda hayatımıza dair aldığımız kararların doğru kararlar olduğuna inanıyorum. Ya da şöyle belirtmeliyim ki; çöküntü yaşadığımız zaman dilimlerinde, bizlere o çöküntüyü yaşatanlara anlık nefret duyarak kendimize çeki düzen verme gereksinimi hissediyoruz. Önümüze hedefler koyup bir bir engelleri de aşarak o hedeflere doğru ilerlemek istiyoruz. Bazıları buna “hırs” derken insanın kendi hayatında doğru adımlar atmasını ben sevgiyle nitelendiriyorum. Ya da böyle nitelendirmeyi başaranların “hırs” kavramından ayrı kefede tutulması gerektiğini düşünüyorum.
Peki ya nefrete ne oldu?
Nefret sevgiden beslenen bir duygudur. Birisini tanıyıp sevmeden insan o kişiden nefret edemez değil mi? “Kuşları, köpekleri, kedileri ve bir insanı sevin. Nefret kötü ve kötülük beslemeyin.” demişler. Sevmek güzel şey tabi ki ve tabi ki nefretten daha az zararlı. Sevgiye “zararlı” diyorum çünkü abartısı ve özellikle de bu denli bir insanı sevmek insanın kendisine zarar vermesidir. Bu yüzden bir insanı sevmekten yeri geldiği zaman vazgeçebilmeli bir insan. “Aklı bile sende olmayan kişiyi yüreğinde taşımak kadar ağır bir yük yok.” demişler ve çok da güzel söylemişler. İnsan en başta kendisini sevmeli ve kendisine zarar vermemeli, kısacası ağır yüklerin altına girmemeli.
Birçok yazımı; yeni, eski demeden kaldırdım. Hayatımda ilk defa yazılarımı kaldırdığım ve radikal kararlar aldığım bu dönemde çünkü hayallerimden vazgeçirildim. Bir instagram gönderimin altına da yazdığım gibi; “Salıncağı sallayan adamın yerine koydum hayallerimde kendimi. Hayal diyerek vazgeçirildim ve sonra yaşadım hedeflerimi.” Çünkü anı düşünerek kimseyle beraber olmak istemedim. Elbet bir gün hayallerime ortak olacak kişi karşıma çıkacak, yanımda olmak isteyecektir nasıl olsa. O yüzden nefreti anlık duyup ardına bile bakmamalı insan. Kendisini bu denli sevdiği için de önüne çıkan bir engel diyerek geçiştirmeli böyle anları ve hedeflerine son sürat ilerlemeli.
Şimdi küçücük bir kıvılcım olsam ormanı yakacak güce sahip olurum ama geleceğe külden başka bir şey bırakmam. Ama bir tohum olsam mevsimin ve iklimin uygun olduğu bir kara parçasında filizlenir, dallanır ve tohumlar bırakarak belki de bir orman kadar yeşertirim geleceği.
O yüzden diyorum ki;
Nefret kıvılcımlarının üzerine su döküp söndür şimdi. Tekrar su dökmek için uygun mevsim ve iklimini bekle. Üzülme, gelecek; şu an nefretini duyduğun kişinin sana olan uzaklığından emin ol ki çok daha yakın. Pencereden bak; bir anlamı olmalı bu hayatın!
Burak Şahin Döğdü.
22/04/2021
3 notes · View notes
buraksahindogdu · 3 years
Text
Sonsuza Dek
Tumblr media
Fotoğraf: Burak Şahin Döğdü
Ben artık sensiz uyanacağım Çünkü sen ömür boyu uyuyacaksın. Gün ağarınca yüzüme çarpan güneş ışınları olacak. Gördüğüm sen olmayacaksın. Ama sen olduğunu sanıp, Yatağımdan fırlayıp, Pencereyi açacağım. Hafif bir esinti vuracak ardından kendime geleceğim. Sen değilsin ve işte ben böyle sensiz günlere başlayacağım. Dışarıya çıkıp insanların simalarına bakacağım. Dıştan sana benzeyenleri seçmeye çalışacağım. Belki de bulacağım ama içlerine aldanacağım. Kalbinin senin kadar temiz olan çok az insan olduğunu anlayacağım. Eğer günlerden ikimiz için özel bir gün ise O gün yanına çiçeksiz gelmeyeceğim. “Koparma çiçekleri, öldürme” diyeceksin sen şimdi. Hayır öldürmeyeceğim ! Bir fidan halinde alıp mezarına dikeceğim. Her gün suluyorum toprağını sen ölmedin, O çiçekler de ölmeyecek. Dualarla yanından ayrılacağım. Eve gidip akşam olmasını, Güneşin batıp yıldızların belirmesini bekleyeceğim. Ardından iki sandalye bir battaniye alıp onları seyredeceğim. Diğer sandalyede ki boşluğu gizleyeceğim. Ama yokluğunu hissedip üşüyeceğim. Titreyeceğim ! Daha öncesinde yıldızlara bakıp uzakların hayalini kurduğumuz gibi Bundan sonra uzaklarda ki senin hayalini kuracağım. Hayale dalıp uyuyacağım. Ama biliyorum ki yine ben sensiz uyanacağım. Ve sen sonsuza dek uyuyacaksın.
Burak Şahin DÖĞDÜ.
20/09/2015
6 notes · View notes
buraksahindogdu · 3 years
Text
Işık
Tumblr media
Fotoğraf: Burak Şahin Döğdü
Geceleri kaçıyor ise uykun gündüzleri yaşayamazsın ya da göremezsen güneşin doğuşunu, batışına doyamazsın. Kör olan birisine nasıl anlatabilir ki insan renkleri... Karanlıkta kalan birisine nasıl gösterebilir ki güzellikleri... Ne zaman anlarsa karanlıkta kalan bir kimse, ışık tutacak bir kimseye değil de ışığa ihtiyacı olduğunu, o zaman hıçkırıkları dinecek ve esir düşmüş yüreğinin de sesini duyacaktır. İçinden geçeni yaşa, içinden geleni yap. İnsanların seni yönlendirmesini bekleme, insanlara yön verecek kadar da kibirli olma. Yön yerine yol ver geçsin hayatından seni anlamayanlar. Doğru olan eğmez başını. Dik dur! Unutma! Senin insanlara ihtiyacın yok. İnsanlığın doğru olana ihtiyacı çok çünkü...
Burak Şahin Döğdü
12/10/2020
3 notes · View notes
buraksahindogdu · 3 years
Text
Gidiyorum...
Tumblr media
Fotoğraf: Burak Şahin Döğdü
Gidiyorum...
Yıllar öncesinde sen sandığımdan gittiğim gibi...
Uzun yolların uzun yıllara dönüşeceğinden habersiz gidiyorum...
Sular çekildi memleket bildiğim yerlerden,
Sana doğru süzülerek bir yol çizdi.
"Gel" dersen geleceğime dair binlerce sözle beraber;
Sılamdan uzaklaşıp gurbete gidiyorum...
Ve susuyorum.
İçimin yandığını, dilimin kuruduğunu hissederek susuyorum.
Dökülüyor gözyaşlarım,
Mürekkebi oluyor yazdıklarımın.
Ve karışıyor sana doğru süzülen sulara.
Kafanı toplayarak yaz demiştin;
Bende kalan seni toplayarak,
Sana, sana ait olan bir duygu bırakarak gidiyorum.
Hoşça kal...
08/07/2020
Burak Şahin Döğdü.
2 notes · View notes
buraksahindogdu · 4 years
Text
Kendime yazıyorum...
Tumblr media
Düşüncelerimin benimle ortaklık kurmadığı zamanlardan yazıyorum. Biraz kendime kızıyor, gelecekte ki kendime yazıyorum.
Bugünlerde öğrendim; kendimi bir başkasına anlatmayı düşünerek saçmalamaya başlamaktansa kağıtlara yazarak susmayı. Bugünlerde kurudu dilim, yandı içim; bugünlerde susuyorum. Susarken yazdım ve yazarken anladım kelimelerin yetersizliğini, cümlelerin kifayetsiz kalışını bugünlerde seyrettim buğulanmış gözlerimle... Herkes gibi olmayı istemediğim için bir hiç nasıl olunur bugünlerde öğrendim. Bugünlerde tattım iç çekerek hiçlik duygusunu. Bugünlerde çocuklaştım, bugünlerde olgunlaştım. Çünkü bugünlerde yaşadım, bugünlerde hissettim en derinimde aşkı. Bugünlerde öğrendim bilmeden yazdığım bir cümlenin anlamını; “ Aşk kişinin benliğini değiştiren tek duygudur. Aynı anda hem olgunlaştıran hem çocuklaştıran duygudur.” ve bugünlerde anladım devamını;  “Aşk ondan başkasına kör olup ona kördüğüm gibi bağlanmaktır.” diyerek bugünlerde hissettim sol yanımın varlığını ve gözümü kapattığımda bile sadece ona baktığımı. Bugünlerde yaşadım memlekette gurbeti, bugünlerde taşıdım bir ismin anlamını. Sevmeyi bilirdim sevmeyi düşündüklerimi ama sevmeyebilirdim. Çünkü insan düşününce değil soluna düşünce hissediyormuş sevmenin en güzel yanını. Güzel sevince hissediyormuş ağrısını, sancısını; bugünlerde anladım. Bugünlerde güzelleştirdim kalbimi. Bugünlerde biriktirdim anıları. Bugünlerde sevdim imkansızı. Bugünlerde anlattım imkansızı imkansıza imkansız bir şekilde. Yarım kalan cümleleri tamamladım. Ona anlatamadıklarımı onu anlatarak kendimi de tamamladım, tam anladım bugünlerde. Bugünlerde düğümlendi boğazımda söylemek istediklerim; bugünlerde nefes alamadım. Bir ilaç gibi kalemime sarıldım, yazdım; bugüne dek yazamadıklarımı. Yaz gelince tüm aşıklar bu ağacın gölgesinde serinlesin istedim ama sonbaharı yaşar gibi yaprak yaprak döküldüm sayfalara bugünlerde. Kırılmaya yüz tutmuş ince dallarımı gizlemeye çalıştım. Bir kuş gibi birileri oraya konunca benim kırılmamdan değil onların düşüp kanadının kırılmasından korktum. En keskin cümlelerim ile budadım bu ağacı, en sağlam yerine onlar konsun diye ama başaramadım. Dallarım kırıldı bugünlerde, onlar da uçup kondu başka yerlere. Çaresi zaman koşulan yaralarım iyileşmişti oysa ki, çaresi olmayan yaraların oluşacağını hiç bilmiyordum bugünlerde. Bugünlerde uzaklaşmak istedim bu yüzden sınır koydukları bu yerden. Bugünlerde istedim hafızalardan silinmeyi. Bugünlerde yazdım silemediklerimi. Bugünlerde hissettim yanarken üşümeyi. Bugünlerde istedim espri yapıp gülüşmeyi ama tavana bakarak beceremedim gülmeyi. Bugünlerde buldum sessizlikte çareyi. Bugünlerde susarak konuştum belki de bunu okuyan birçok kişiyle aynı dili...
Kafanı toplayarak yaz dediler. Bende kalanları toplayarak gittim. Sınırları ihlal ettim, biliyorum ama kaçmak değildi bu. Yalanları ve yanlışları kendilerinin görebilmesini, bunları tecrübe edinebilmesini ve daha sonra doğruların değerini anlamalarını istedim; doğru insanların sadece. Bir başkasının yaptığı yanlışları ve söylediği yalanları doğru bir insana göstermek veya söylemek doğru değildi, yoktu benim lügatımda. Susmak doğru olandı benim edebiyatımda. Sahtelikleri kalplerine işlemiş insanların, kalplerinde ki güzelliği yüzüne vuran insanlardan kalpten bir şey istemesi ne kadar doğru olabilirdi ki zaten... Eksilmesini istemedim o doğru insanlarda ki gülüşlerin. Çünkü anlık mutluydular yanlış ve doğru birlikte. 
Şimdi kendime yazıyorum... Yanlış olan sevmek değil doğru olanı. Çünkü sevmek yanlış değil ve unutmak değil gerçek olan. Unutamaz insan. Her acıya alıştırır nasıl olsa bu zaman ve çıkar karşına sana ondan daha çok değer veren biri hiç tahmin etmediğin bir an. Bir ağacı olgunlaştırdım bugünlerde. O ağaç çiçek açtı, meyve verdi, adı aşktı. Elbet yere dökülen meyveleri de toplayan birileri olacak bu hayatta. Her gecenin sonunda bir sabah olduğu gibi her kışın sonunda baharlar gelecek yeniden. Kalp bilemez, düşünemez ve panik ataklar geçirilir en sonunda. Biraz aklı zorladık mı bir bir yaparız atakları hayatımıza. Yeniden renk katarız kararan dünyamıza ve kartpostallar bırakırız ardımıza. Doğru dediğim her insanın zaman sonra karşıma çıkması veya ardımdan güzel cümleler kurması getirdi beni bugünlere. Birlikteyken yaşamadığımız mutluluğu naif dokunuşlar ile yaşattılar yanlış sandıkları bana; uzun zamanlar sonra. Bugün üzüldüğüm kişi de onlardan biri olacak nasıl olsa. En çok üzüldüğüm nokta benim lügatımda olmayıp söylemediğim şeyler yüzünden yanlış insanların doğru olan bu kişiyi üzecek olması. Umut değil bu bende ki sevgi. Hiçbir zaman doğru olanlardan eksilmeyen bir duygu bu. Büyük bir sınavdan geçtim bugünlerde ve düşününce hiç yanlış yaptığımı göremedim. Fazlasıyla üzülüp canımın acıdığını hissetsem de doğrularımdan geçmedim. Biraz kendimden geçsem de doğru olmaktan vazgeçmedim.
Ders niteliğinde ki bu yazımın bende ve kendini bulan herkese bir hayat boyu en doğruları göstermesi, öğretmesi temennisi ile...
Burak Şahin Döğdü.
20/04/2020
7 notes · View notes
buraksahindogdu · 4 years
Text
Aklımdan geçen kalbim...
Tumblr media
Hani anlatsan roman olur derler ya hayatın, işte öyleydi benim. Öyle ki kalpten düşünmeyi aklıma yerleştirmiş, merhamet duygumu yaşadıklarımı düşündükçe hiç kaybetmemiştim. Oradan geçenlerle insan nasıl dik durabilir ki, nereye kadar çabasını gösterebilir ki? Bu yüzden aklımı değil kalbimi yordum ben yıllarca bu şehirde. Bu yüzden istedim sadece kalbimden geçenleri. Bu sebepten gitmek istiyorum aklımın götürdüğü yere...
Bir bilseler o kadar yoruldu ki solum sanki duracak gibi hissediyorum. “Ölmek istiyorum” diyorum espriyle karışık sevdiğim insanlara. Aslında istediğim; yorgun düşen kalbimi dinlendirmek, aklımı kullanarak adımlarımı daha sağlıklı atabilmek.
Ötesi yok hayatımın, yaşadığım kadarıyla buradayım. Aldığım nefes kadar değerlidir anılarım. Öyle hemen “bırakıp gideceğim” demeye varmaz dilim, üzülürüm. Bir baksam gözlerine zamanında sevdiğim ama şimdilerde önemsemediğim insanlara bile dökülürüm narince, veda dilerim.
Kimse bilmez o kimseler çok yakınım değilse. Ben gördüklerimi yaşadım, dokunduklarımı hissettim, tattım. Çoğu acı olsa da bir tatlılığa umut ettim, atlattım. Hiç boş geçirdiğim zaman olmadı, çalıştım, çabaladım lakin çoğu da boş baktı, kırıldım. Bir bardak gibi kırıldıkça suları dışarı taşırdım, kızdım ama kırılmıştım. Kırılmaya da alıştım...
Bir damla göz yaşı değildi mürekkebim. Ağladıkça değil yazıp harcadıkça bitirdim. Tükendim, tükendikçe duruldum...
Bir bilseler şimdilerde aklımı nasıl yorduğumu, bir görseler, bir hissetseler derler ki sen yılları oraya nasıl sığdırdın. Özlediğim insanlara sarılamasam da kalbimi bir yorgan misali aklımla sardım, sarmaladım.
Çektiğim onca çileye bir gülüş bırakıyorum. Ben umutla gittiğim yolda mutluluğa koşuyorum. Hak iddaa etmiyorum, hak etmedin mi mutluluğu diye aynısını kendime ben de soruyorum.
Bir damla gözyaşı ile başladığım yıllarıma gülüşlerimle karışık binlerce gözyaşı bırakıyorum. Yorma beni kalbim, ben aklımdan geçenleri çoktandır yapmak istiyorum.
Düşünmek hiç bu kadar zor olmamıştı, alışık olmadığımdan olsa gerek. En çok düşündüğüm keşkelerim ise, keşke kalbime değil de aklıma kazınmış olsaydı, giderek. Sayılı günlerin sonunda gidip de ciğerlerime çekeceğim o derin nefesle unutacağım geçmiş günlerimi, bilerek, isteyerek...
Yorgun düşen gözlerimi de sanırım artık kırpmam gerek. Aklımdan geçen kalbime; kalbimdekilere veda dileyerek...
Hoşça kalın!
Burak Şahin Döğdü
28/02/2020
3 notes · View notes
buraksahindogdu · 4 years
Text
Bir serçe gibi uçup gidiyorum...
Tumblr media
Bazıları kör olur önündekini görmez, bazıları kördüğüm olur uzak düşüp görmese de bir şey değişmez...
Uzak kalmayı göze almış bir adamın yüreğine dokunuyor bu gece bu kalem. “Dokunan sadece kalem olsa keşke!” diyerek sarılıyor kalemine ona sarılmayı düşündüğü gibi. Bilse de cümle alem lâl olur da yazar bir kenara, kendine bile söyleyemez. Baksa da gözlerinin ta içine susar, susar da susuzluğunu gideremez. Dalı naziktir diye düşünür, bir serçe gibi narince konmayı hayal eder ama naiftir işte serçe, kırma korkusuyla konamaz dalına. Serçenin kendisi kırılana kadar sever o konmayı istediği dalı uzaktan, uzaktan... Bilir misin serçeler kırıldığı zaman ağlar, ağladığı zaman ölür...
Burak Şahin Döğdü.
26/02/2020
4 notes · View notes
buraksahindogdu · 4 years
Text
“O” olduğu için...
Tumblr media
Resimler hayal dünyasını yansıtır. Çok iyi resim çizemezdim. Belki de hâlâ öyle olduğundan geleceği çok iyi resmedemiyorum. Her şeyin güzel olacağını hayal edemediğimden de ona vaatler sunamıyorum. Ama gelecekte o olursa, “O” olduğu için her şeyin güzel olacağına inanıyorum.
Bir oyuncu değilim. Yeteneğim var mı onu bile bilmiyorum. Bir perdenin arkasına saklanmıyor veya bir beyaz perdeye yansımıyorum. Güneşe doğru baktığımda ardıma yansıyan gölgem olurken aslında içimi ısıtan düşüncelerde O’nu buluyorum. Ona bunları ifade etmeyi düşündüğümde ise bir piyese çalışır gibi aynanın karşısında saatlerce çalışırken kendimi buluyorum. Doğal davranmayı düşündüğümde ise iki sözü bir araya getirememekten korkuyorum.
Çok iyi bir söz yazarıydım. Herkesin derdini dinler, dertleri güzel sözler ile süslemeye çalışır, duygulara bir iç mimarın bir daireye yaptığı görsel dokunuşları gibi dokunuşlar yapmaya gayret ederdim. Terzi kendi söküğünü dikemez derler ya hani; sanırım bu durum bende biraz hallice. Kendimi ona sözcüklerle ifade etme girişimlerimin hepsi yarım. Belki de kelimelerin gücü yetersiz, sözcükler kifayetsiz kalıyor, bilmiyorum.
Kalbe yazılıdır adı. Peki ya nedir alın yazısı? Orada yazılı değilse adı yahut aynı sokağa çıkmıyorsa yolumuz, bir değilse kaderimiz... Yine de birikmişse anılar sonuna bir nokta koymalı herkes değil mi? Hatırladığı yerde anıları, anlatmak istediğinde yutkunmalı, içine atmalı değil mi? Ne olursa olsun güzellikleri içinde tutup devam etmeli, en azından denemeli insan. Giden mutluluk dediğim her hüznüm gibi ince bir düzen içerisinde her şeyin bir sebebi olduğuna en yakından şahit olanlardanım. İmkansız sandığımız hayallerin gerçek olması da bir tesadüf değildir herhalde... 
Biz ne O’nun gibi güzellikleri çizebilecek ressam olabiliriz, ne de bize yazmadığı bir piyesi oynayacak bir oyuncu. Dönmez ise dilimiz O’na, boşa tüketiriz mürekkepleri. Kalpten istemeyi bilmedikten sonra, beceremeyiz kalpten sevmeyi. O yüzdendir ki ressam olmayı düşünmeden, oyunculuğa soyunmadan, boşa söz sarf etmeden, onu böyle güzel resmedenden; O’ndan diliyorum. Varsa kaderde güneşe bakarken ardımıza düşen çift kişilik bir gölge olur. Zaman geçtikçe belki de üç, dört... Biliyorum ki  gelecekte o olmasa da, “O” olduğu için her şeyin güzel olacağına inanıyorum.
Burak Şahin Döğdü.
13/11/2019
3 notes · View notes
buraksahindogdu · 5 years
Text
Geçmişten Geleceğim
Tumblr media
Kayıp gitmesin diye yıldızları ne ay yapabilirim ne de hep gündüz olsun diye yine yıldızları güneş. Günlerde öyleydi işte... Tutamayınca günleri, günler ay oldu, unutmak mümkün olmayınca da aylar yıl oldu. Yıllar ise duyguları öldürdü. Nefreti bile! Ondan kalan doğrular ise şu yazdıklarımda ve daha fazla yazmak istemeyip, mürekkebine acıdığım kalemin ucunda saklı; 
“Gündüzüm, gözlerimi kapattığımda karşımda beliren gözlerinden saçılan ışıkla mümkün oldu. Oysa ki derin bir uykuydu yaşadıklarım... Baharın geldiğini fotoğraflarının üzerine düşen yağmur damlalarından anladım. Oysa ki fotoğrafların elimde, pencereden bakarken, manzaram çetin bir kış günüydü. Gerçek olan sadece fotoğraflarının üzerine düşen duygularımın bir parçası, gözyaşlarımdı. Seninleyken sana baktığımda hissedemediklerim gibi yaşadıklarım gerçeklikten uzak birer sahtelikten ibaretti.”
Ve şimdi;
Unutmanın tanımını yapıyorlar, “unuttum” derken bile unutamamanın varlığından habersiz bir şekilde. Umutla yürümeyi, yürürken gülmeyi, gülerken sevmeyi ve bence en önemlisi de severken sabretmeyi unutuyorlar geçmişe dönük yaşadıkları için birçok kişi oysa ki. Yeniden sevebilirsin dediğimde duruluyorlar ve gerçek aşk tanımını geçmiş sevdaların tozlu raflarında arıyorlar. Hiç araştırma yapmadan, bir kitap misali, sırf üst rafta diye kapağını dahi açmaya üşendikleri onca kitabın farklı anlatımlarla aynı konuyu işlediklerini savunuyorlar. Ya da sevdanın acısını öğrenmiş kimselerin aşkta mutluluk konusunu içeren kitaba elini sürmeye cesareti kalmıyor. Seven, gülüşlerini yitiriyor. Peşi sıra hep somurttuğu için sevilmeyi de...
Aşkın tanımını yapmıştım öncesinde. Ama gerçek aşkın tanımını inan ben de hiç bilmiyorum. Sahteliklerle yürüdüğüm için, yürüdüğüm yoldan geri dönüp doğruluğa umutla koşuyorum. Koşarken yorulunca bir dönüp ardıma bakıyorum. Uzaklaştığımı fark ettikçe sahteliklere gerçek bir gülücük çakıyorum. Arada bir yolumu şaşırıp “Seviyorum!” diyorum ya hani, inanın çıkmaz sokak olduğumu sonunu görmeden fark edemiyorum. Elimi hiç bırakmayan bir kız çocuğu ile sırtı dönük bir kadına, aynı rüyayı gördükçe hissediyorum ki bir adım daha yaklaşıyorum. Sanırım benim için de gerçek aşkın tanımı; üst rafta bulunan kitabın içinden çıkan adreste ki evde saklı. Rüyalarımda ki gibi...
Umudunuzu, neşenizi, sevginizi, sabrınızı yitirmemeniz dileğiyle diyor ve 2016 yılında yazmış olduğum şu satırlar ile yazıma son vermek istiyorum;
Rüyalarımda bir çocuk elimi hiç bırakmıyor. Sırtı dönük bir kadın, dönüp yüzüme bakmıyor.
Şimdi yolumu şaşırmadan yürürüm ince çizgide. Kabuslarım kaybolur, rüyalarımın içinde. Hayat, küçük elleriyle elimi tutan çocukta. Gün yüzü sanırım sırtı dönük kadında.
“Geçmişten Geleceğim” Mart 2016
Burak Şahin Döğdü
19/10/2019
4 notes · View notes
buraksahindogdu · 5 years
Text
En derin sessizlikte sensizlik...
Tumblr media
Kayboluyorum derinlerde bir yerlerde. Unutuyorum geçmişi, düşünüp hayal etmekten geleceği. Duruluyorum, iki kelime haricinde kifayetsiz kalan kelimelerde ve tükeniyorum ömür gibi, kurmak istediğim cümlelerde...
Bir sessizlik hakim; hükmü ömür boyu olan bir aşk davasında. Aylardır süregelen bir yakarış ve bu yakarış artık kaçıncı celsesinde... Hangi sanık hükmü ömür boyu olsun diye yalvarır, elleri semada, hakim olana?
Her gün aynı kaçamak cevaplar var kendimde. Nereye kadar bu umursamaz tavırlar, bilmiyorum. Yürüdüğüm yolda o, ağrıyan yanımda aslında. Kurduğum hayallerin hepsinde yine o var, lakin düşünmek istemediğim onsuz düşlerim de...
Düşünmek istemediklerime düşüyorum. Yaz gelirken kuzey yarım küreye, benim dünyamda bir soğukluk hakim; üşüyorum. "Seviyorum seni" diyebildiğim için üzülüyorum. Korkak olmadığım için kendime kızıyorum ve düğümleniyor sözcüklerim "seviyorum seni" diyebilmekten başka bir şey diyemediğim için...
Bir sessizlik hakim o yüzden bende. Bir durgunluk ve bir suskunluk. Ne bir kızgınlık var ona benden ne de bir kırgınlık. Adına şiirler yazdığım sevgiyle kalsın diye; bir duam daha var artık, yâr'a benden; yarına yanına alsın diye...
Burak Şahin Döğdü.
17/05/2019
2 notes · View notes
buraksahindogdu · 5 years
Text
Sevmek yenilmekti...
Tumblr media
Sevmek yangına körükle gitmekti. Pişman olmamak için söylemek, aslında yardan atlamaktı. Düşeceğin yer ya yarin kalbi ya da koca bir boşluktu. Dipsiz kuyulardan çıkmaya çalışmaktı onu unutma çabası. Yaşayan bir ölü gibi daha ona söyleyecek onca sözü söyleyemeyip normal kelimeleri bile bir araya getirememekte cabası... Kurduğun hayallerin yıkılması ise en korkunç depremleri bile geride bırakırdı. Sevmek yenilmekti kısacası...
Adının her harfine kıtalar yazan Sezai Karakoç aklıma gelir de ne benim için ilk ne de bir başkası için son olacak sevip yenik düşmek. Saatleri sayacaksın, günler olacak; günleri sayacaksın aylar geçecek; ayları sayacaksın yıllar bitecek ve mazi olacak seven yüreklerin pek azı haricinde sevdiği. Kimi notalar eşliğinde derin sözlerle baş başa kalacak, kimi anılarıyla karanlık bir köşede derinlere dalacak. Onun adını bir başkasında duyunca içi titreyecek kiminin, kimi ona benzetecek kimilerini...
Yıllar önce yazdığım bir dörtlük ile bitirmek istedim yazımı;
Aynı ay ve aynı yıldızın altında biz aynı yalnız. Aynı şehirde olsak bile yine dağları aşamayız... Aynı yağmurun altında iki farklı şemsiyeyle, Aynı caddede belki de tesadüfen adımlarız...
Yine de sevip, sevilmek dileğiyle...
Burak Şahin Döğdü
15/05/2019
11 notes · View notes
buraksahindogdu · 5 years
Text
Susuyorum
Tumblr media
İnce çizginin sonunda belirdin sen hayat perdesi,
Yasaklı cümlelerin gizli öznesi;
Aralansın tekrar bu hayatın perdesi,
Aralık bıraktım kapımı gir içeri.
Susuyorum...
Ya oku bu gözleri,
Ya da bitir bu ezgiyi,
Bu güzel sözleri...
Öyle bir bitir ki kapansın gözlerim.
Kapanmazsa onlar bil ki ömür boyu özlerim...
Susuyorum...
Dudaklarım kurudu, nutkum tutuldu.
Susuyorum...
Kalemim kırılmadı, ben hâlâ hayalleri,
Hâlâ seni yazıyorum.
Yazdıkça yanıyorum,
Sustukça,
Susuyorum...
Ben seni gözlerinden okudum.
Sen ise yazdıklarımı okuyorsun.
Şimdi ben seni, sende beni okuyarak ağlıyorum.
Dedim ya;
Sende beni okuyarak ağlıyorum.
Sende beni arayarak,
Sende beni bularak...
Hissediyorum yanıyorsun.
Çünkü yazdıkça yanıyorum...
Susuyorsun,
Çünkü sustukça susuyorum...
Susadıkça,
Susuyorum...
Burak Şahin Döğdü.
2014
3 notes · View notes
buraksahindogdu · 5 years
Text
Sessiz Çığlık
Tumblr media
Birazdan bitecek benim için de bir gün,
ve dalgalar kıyıya sessizce vuracak;
belki de sen sahilde oturup denizi izliyorsun diye,
dalgalar kıyıya sessizce vuracak...
Ürkek bir kedi gibi koşarak kaçacağım kalabalıktan.
Korkuyorum çünkü, dokundukları zaman canımın acımasından.
Sağanak bir yağmur yağsa ve gök gürlese de keşke,
karışsa gözyaşlarım yağmur sularına, dışarı çıksa içimde ki sessiz çığlık,
fark edilmesem insanların arasında...
Şahit olur mu gözlerin onlardan daha güzeline?
Bu bahar yeşerir mi onlar gibi her yer,
ya da yeşerir mi umutlarım sana ait olan kalbimde?
Gözlerin diyorum, hayalimde ki gibi,
bakıp bakıp kaybolsam da dört mevsimim bahar olsa...
Rüyalarım yaşantımın hazinesi,
gözlerin hayallerimin simgesi.
Şarkılar seni düşünürken güzel gelirken,
kifayetsiz kalıyor bu delinin şiirlere yansıyan iç sesi.
Ardına koyma beni, bağırsam duyamazsın.
Bir bilsen bende ki seni, canın acır belki de uyuyamazsın.
Sessiz bir çığlığım, sözsüz bir ezgiyim.
Bakarsan gözlerime o çığlık mutluluktan,
basarsan üzerime o ezgi yokluğundan ibaret.
Gün aydın olmak için dakikaları kovalıyor.
Umutlarım gündüzü yaşamak isterken,
gözlerim, gözlerini düşünürken kapanıyor.
Üzerime sinen tatlı bir yorgunluk olsa da,
Yüreğime dokunan ağır bir yük oldu bu gece.
Her hecede düşünmekten seni,
Hem mutluluk hem hüzün kapladı bu gece.
Nokta kadar bile değilim belki de içinde.
Sen dünyam ol yeter ki, razıyım.
Nokta kadar da olsa içinde, umutlarım olsun içimde,
Sen dünyam ol yeter ki, razıyım.
Duru bir hayat ve durulmuş bir ben kalırsa geriye,
Sen yoksun diye bu hâl, bu hikaye böyle.
Bakma şimdi hızlıca koştuğuma,
Sonsuzluğu yakalamak kolay değil öyle.
Üşüdüğümde ısıtsın içimi bu sevgi,
Seni düşünürken geçsin sadece zaman.
Gözlerin aklıma geldiğinde biliyim ki ilkbahar geldi.
Sonbaharı yaşayayım sadece öldüğüm zaman.
Zühre olmak istersen Tahir olurum.
Konmak istersen dalın, gitmek istersen yolun olurum.
İstersen ahirin ve aşkına zahir olurum.
Ama isteme sakın benden;
Bu şiirde bir yerlerde, ben de ise yüreğimde,
saklı kalan seni, çıkarırsam zehir olurum...
Burak Şahin Döğdü.
08/03/2019
1 note · View note
buraksahindogdu · 6 years
Text
Merhaba Eylül, Hoşça kal Yaz...
Tumblr media
Dökmek istersin de içini bir iç çekerek, dökülürsün yaprak yaprak yerlere. Sökmek istersin de yara üzerinde ki dikişleri, izini görürsün de üzülürsün. Hüznün etkisiyle, bir anda bastıran sağanak yağmur gibi durmak istemezse mürekkebin kalemde; satırları bir dere gibi taşırıp, kelimelerin yağmurdan kaçan insanların caddeleri boşalttığı gibi terk etmek ister içini. Derelerin taşması kâr eder mi, sayfaları bir deniz misali doldurmadan... Dalgaların kıyıya vurması dindirir mi öfkeni... Hangi duygu kelimelerin ifade edemeyeceği okyanus derinliğinde değil ki? Sayfalar dolusu kin kussa da kalemin unutma; aşktır, sevgidir mürekkebi... Merhaba eylül, merhaba sonbahar...
Hangi yaz günü solar ki bir çiçek, o koparılmadığı sürece. Kopan hangi çiçek hemencecik solar ki, bir suya koyan olduğu sürece... Bir bardak suya ihtiyaç duyar ya ihtiyar, su vereni olmaz ya hani, öyle bekledi işte o çiçekler sahibini... Esip geçmedi işte, bir serinlik hissettirmedi güneşin sevgisi. Esip geçti diyemedi hiçbir lügat, hiçbir kimse. Güneş tepede seyrederken kalp akla aykırıydı. Aynı ruh da iki kimse işte. Göz kalbi fısıldarken dil akıllı konuşuyordu... Yağmadı yağmur ama doldu bir defter. Konuşamadı hiç kimse... Bir "hoşça kal" diyemeden tükendi bütün kalemler. Bembeyaz bir sayfa ile başlamıştık, bembeyaz anılar ile kapadık bir defteri işte. Bir hoşça kal bile yazamadık ama sen yine de; hoşça kal güneş, hoşça kal yaz...
Burak Şahin Döğdü.
01/09/2018
14 notes · View notes
buraksahindogdu · 6 years
Text
Bahar Kokusu, Neden Yalnızız, Doğruluk
Tumblr media
Sıradan adımlarla ve günlük rutin telaşe ile yürürken yüzüme çarpan bahar havası... Tozu kaldıran hafif bir rüzgar gibi esintisi ile doluyor insanın gözleri... Kokusu sevgi ama çekip içime yokluğunu hissedince kalkıyor gözümün kiri... Çoktan ıslanmış kirpiklerim, yağmur yağıyor desem değil... Düşünceler sıralanıyor ve iç sesim ile tartışmalar içine giriyorum her zaman ki gibi...
Saçlarımdan belli çok dağınığım bu aralar. Yetişemiyorum çoğu şeyin hızına. Uykusuz geçen 24 saat bile yetmezken düşünmeye, yapmam gerekenlerin sonunda olduğunu söyleyerek kendime, “yapacaksın” diye şartlıyorum yine kendimi.
Her gün aynı evde, aynı yere bakarak farklı düşünmeye çalışmak... Aynaya baktığında gördüğün kişinin ev arkadaşın veya en yakın arkadaşın olduğunu varsayarak yalnızlığını ört pas etmek... Yemeğini bilgisayarından açtığın bir video eşliğinde özellikle de sohbet videoları eşliğinde yemeye çalışmak... Duygusal bir muhabbetin ortasında tam düşecekken damlası, gözlerini videoda ki kişiden bile kaçırmaya çalışmak...
“Özlediğini düşünüyorsun eskileri. Bilmiyorsun ki özleyeceksin yine bugünleri...” derim birisi özlem duysa... Ama bu düşüncemi ve motivasyonumu artık kendime gösteremiyorum. Kim özler ki yalnız geçen aylarını hatta yıllarını? O yüzden özlüyorum eskileri ve pencereden buğulanmış gözlerle bakarak bekliyorum geleceği, bir umutla...
Hayallerimde ne ömür boyu dolu dizgin yazmak ne de duygu dolu notalara basmak var aslında. Ama çoğu kimse de beni öyle tanıyor hiç olmadan farkında... Misal bir pazar kahvaltısı en az üç kişilik... Küçük ellerini tutup başından öperken içime çektiğim bir bahar kokusu... Hayatta ki en büyük arzum...
Geçmişe kin tutup kaçırıyorum geleceği, biliyorum. Ama yine de söylüyorum; geçmişi de çok özlüyorum. Yalan da olsa sarılmalar, cıvık da olsa muhabbetleri yalnızlığa bürünüp kaçırmaktansa geleceği tutunup onlara varmak istediğim yere kadar gitmeliydim onlarla... İç sesim “Sen aptalsın, yine katlanamazdın onlara !” diye bağırsa da orada, en azından denemeliydim sahteliği...
Doğru olmayı sevemedim. Hep bir çelişki içerisinde kaldım çünkü. “Yanlış olan ben miydim?” diyerek... Doğruyu sevip, doğruyu yaşayarak, içime ve içinize bahar kokusu dolması dileğiyle...
Burak Şahin Döğdü.
15/03/2018
0 notes
buraksahindogdu · 6 years
Text
Cebi dolu, Gönlü dolu...
Tumblr media
Üç çocuğu var yiğidin, hepsi ellerinizden öper... Derme çatma bir evi, yakabileceği birkaç odunu, ateşiyle karınlarını doyurmak adına ekmek yapabileceği birazcık unu... Herkesin, “Allah yardımcısı olsun.” dediği ama kimselerin ufacık yardımı bile dokunmayan hasta yatağında bir eşi...
Kışı da ayrı sever yiğit, biraz kahırlı olsa da... Kahrı da kendinedir; zamanında yapmadıklarınadır pişmanlığı... Bahar olur, iş olur, işi ekmek olur... O eker bahar aylarında, yazın gelmesi ve güneşin yüzüne vurmasıyla açar yüzünde çiçek misali gülücükleri... Toplar ektiğini sabahın erken saatleri, gider satar evine aş, eşine ilaç alabilmek için.
Günlük 3-4 kasa domatesi, 1 kasa salatalığı ve birazcık da biberi yükler bir yerlerde kırılacak diye korktuğu o tahta, pazar arabasına ve sürükler de sürükler... Bağırır avazı çıktığı kadar, akşama kadar, sesi kısılana kadar... Koşarak kaçar kimi zaman zabıtalardan, kimi zaman oturur bir kaldırım taşına orada tartıp pazarını kurar. Onu tanıyanlar sorgusuz sualsiz alışveriş yapsa da tanımayan bir yığın insan sıkar durur domatesleri “Taze mi?” diye... Her sabah yenisini toplasa da akşama kadar salça ederler domateslerini... O da salçalık için ayırır zaten...
Fidanını alıp ekmiş, suyunu kendi elleriyle vermiş... “İnce kabuklu mu?” sorusuna “İnce kabuklu.” cevabını verse de teyzem sıkar onu, bir yoklar. Amcam pazarlığa tutuşur yanında. “1,5 olur mu hiç, 1 de sen şuna. Markette 1′e satılıyor.” der. Eğer sabahın erken saatiyse ve o fiyata satmak istemezse homurdanır amcalar, teyzeler. Geç saatlere kadar kalan domatesler için ise onlar ne dese razı gelir, zarar etse de...
Cebi dolu o insanlara karşı gönlü doludur yiğidin. Onlar üç kuruş kısarak fazla eksilmek istemezler ama yiğit işte, “Üç kuruşum da onlara sadakam olsun. Hastaları, ödemeleri vardır...” diyerek güzel düşünür. O, kazandığı paranın bir kısmıyla o günü atlatmayı düşünürken bir kısmıyla kışa hazırlık yapma, eşine ilaç alabilme derdinden başka dert gütmez.
Kışı da ayrı sever yiğit işte... Çünkü eşinin yanındadır. O, hasta haliyle sobasını yakamaz, ısınamaz diye çalışamaz... Bir yere gidemez... “Ama olsun. Kalan parayla bir ay daha idare edebiliriz. Gerisine Allah Kerim, Allah büyük.” der...
Sözüm ona vicdanlı insanlar! Market kasasında pazarlık nedir bilir misiniz? Peki ya umarsız nedir? 
“Çare, şifa Allah’tan...” diyerek geçmeyelim. Nerede bir yetim görürsek başını okşayalım, nerede bir hasta görürsek ziyaret edelim, arayalım. Hayvanların dünyasına kat ve kat binalar dikildiğini ve bu sebepten ötürü yemek, su bulmakta zorlandıklarını unutmayalım. Sizden kimse komünist bir düzen sağlamanızı da istemiyor. Sadece biraz vicdan sahibi olarak ihtiyacı olanın ihtiyacını giderelim.
Gönlünüzü doldurun. Boş bırakmayın, bırakmayalım oraları...
Sevgi ve saygılarımla...
Burak Şahin Döğdü.
17/12/2017
0 notes