Tumgik
a-saclisi · 4 years
Text
Tumblr media
Kırşehir, 31 August
14 notes · View notes
a-saclisi · 4 years
Text
Instagramımı kapattım. Kendimi sigarayı bırakmış gibi hissediyorum. Facebookta bile vakit geçirebiliyorum. Ben hiç sigaraya başlamadım. İnstagramı bıraktım.
Babylon Berlin dizisini izledim bu sürede. Of be nasıl bir senaryo nasıl bu kadar kapsamlı yazılmış diyordum ki kitap uyarlaması olduğunu öğrendim. Biraz rahatladım. Dizi 1.Dünya savaşı sonrası Berlin'i anlatıyor ama kapsamlı bir şekilde. Bir taraftan Rusya ile ilişkilerini bir taraftan Rusya'daki siyasi olayların etkisini, Troçkistleri, Stalinistleri, Berlin gece hayatını(o ne güzel danslardı öyle), film yapan, restaurant işleten mafyaları, savaşın insanlar üzerindeki etkisini, tıp bilimini (akıl bir şiir kıtabı değildir diye bir çıkış vardı), kadınları ve Faşizme giden yolu anlatıyor. En önemlisi Almanca'ya bayılmam gerçeği. Aslında dizi polisiye. Eğer öncesinde konusunu okusaydım asla bakmayacağım bir dizi türü. Ama oldu bir kere.
Beğendiğim etkilendiğim bir sahnesini de bulamadım bununla yetinelim.
Tumblr media
0 notes
a-saclisi · 4 years
Text
Üniversite zamanımda düşünce okulu adıyla derslere katılıyordum. Ne anlatıldı derslerin adı neydi onu dahi hatırlayamıyorum. Ama ilgimi çeken bir hoca vardı. Böyle nedensiz ilgilerimin hastasıyım. Doğaüstü bir güç olarak görüyorum. Ya da böyle hediye gibi hissediyorum. Her neyse. Bu hocayı bir kere Konya'da Çizgi kitabevinin karşısındaki yolda görmüştüm. Arkadaşının sırt çantasını taşıyordu. Ben uzaktan böyle bir gözlemi nasıl yaptım orasını bilemiyorum. Ama o kadar güzel bir andı ki. Arada ilahi bakış açısı ile etrafa bakmak lazım. Veee asıl haber bu hoca rektör olmuş.
0 notes
a-saclisi · 4 years
Text
Daha insan canlısı bir burç var mıdır acaba? Yoksa burçtan bağımsız ne yapacağım ben bu insan sevgim ile. Hayran oluyor ve merak doluyorum. Hikayesi, yaşam enerjisi, aşkı, heyecanı, kendince bir şeyler yapması, sessiz oluşu, planları, hayatı devam ettiren her işi ve yeni giriştiği işler yok mu arttıran? Bu da bir önyargı aslında, tanısam sevmemz. Bir süre herkese suçlu gözüyle bakarak dolaşıyordum ortalıklarda. Bazen herkesten nefret ediyorum pozları da vermiyor değilim. Değişiyor hissiyatlar bu bile mükemmel.Burada veya kendi blogunda yazı yazan insanlara da bir miktar hayranım. Kendi kendilerine bir dünyalar. Ve hayattaki en önemli mesele bu olabilir. Kimin okuduğundan, kimi ne kadar etkilediğinden habersiz yazıyorlar, çiziyorlar.
0 notes
a-saclisi · 4 years
Text
KATLİAM
İçimizin soğuması için sadece kelimelere başvurabiliyoruz. Öfkemizi ancak kelimelerle atabiliyoruz. Bu bir katliam evet. Tüm kadınlar artık bu korku ile yaşıyorsa katliam bu. Katliam ciddi bir olgu öyle hemen tüketilebilecek bir şey değil bunun da farkında olarak bilinçli olarak yazıyorum. Tüm kadınlar tehlikede. Kadınlar bunun farkında ve çok uzun süredir bu korku ile yaşıyorlar. Bu kadar kolay olmamalı. Katillerin bir yerlerden cesaret aldıkları belli. Devletin açık bir şekilde bir saldırı varken kadınları koruyamaması, korumak adına ciddi çabalarının olmaması öyle bir politik yapıyor ki bu ölümleri. Ailemiz arkadaşlarımız korku senaryoları üretip oraya gitme şu saatte şöyle yapma gitme gelme dikkat et dedikleri zaman kızıyordum onlara. O kadar haklılarmış ki o senaryolar o kadar gerçekleşiyor ki. Kendimizi  nereye kadar koruyabiliriz. Cesaretimiz nereye kadar yeter. Ölüm cinsel saldırı taciz tehlikesine cesaret gösterilebilir mi?  Güç karşısında ezilen varlıklar olarak bu gücü eşitleyecek hiçbir mekanizmanın da tam işlememesi olanların da kaldırılmak istenmesi bu güce hizmet ediyor. Bu nedenle bu öldürücü gücün engellenmesi adına atılan her adım yaşatır deniyor. Yok öfkemiz, üzgünlüğümüz üzerinden siyaset yapmayalım ekonomik kültürel nedenlerle olayı saptırmayalımmış. Siyasetiniz de kültürünüz de batsın ölüyoruz feci şekilde ölüyoruz. Ve en önemlisi hiçbir şey yapılmıyor. Bu durumda bile tek ses olunamıyor. Haykıramıyoruz.
0 notes
a-saclisi · 4 years
Text
Bugün 4 saat ifade dinledim. Tek yaptığım saçma polis esprilerine gülmekti. Zaten sıkıcı bir ortam bu daha çok bunalttı beni. Bir taraftan maske oturduğun sandalyeden kalkmamak. Tutanağı aldım çıktım. Bir de ne göreyim iki yavru kedi, bana doğru geliyorlar. Bulunduğum şehirde kediler asla kendilerini sevdirmiyorlar. Bir de kediler ile ilgili olay yaşamıştık. Ohh bi güzel sevdim, konuştum. Sonra iki bisikletli çocuk geçti. Birinin bisikletinde radyo vardı galiba. Ve ne çalıyordu? Gaye Su Akyol'dan Rüyalar'da Buluşuruz. GSA'NIN New York Times'da kendisini görmesi kadar mutlu oldum.
youtube
0 notes
a-saclisi · 4 years
Text
Bi taraftan watsapp gruplarında şu da evlenmiş diyerek güzel güzel fotolar ile uyanmak diğer taraftan boşanma dava dosyaları inceleyerek geceyi noktalamak. The Lobster filmi gibi günler..
0 notes
a-saclisi · 5 years
Text
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminden tanıdığımız Ahmet Uluçay’ın “Küller ve Kemikler” kitabını yeni bitirdim. Ahmet Uluçay 2009′da beyin tümöründen ölüyor. Kitap Küre Yayınları tarafından 2015′de basılıyor. Bir insanın öldükten sonra yazdıklarının paylaşılması bana baya hüzünlü geliyor o nedenle olacak kitabı biraz fazla beğendim. Her ne kadar devamlı şimdiki zamanda fillerle anlatması bana itici gelse de başka nasıl olurdu bilemedim şimdi.   Kitap kapağını Uluçay kendi tasvir etmiş. Kemiklere işeyen bir çocuk var kapakta. Yaşadığı olayları annesine teyzesine anlattığında onların bu anlattıklarını çok tuhaf karşılaması ve kendisini cinlenmiş olabileceğini  söylemesi, annesinin sen küçükken her sıkıştığın yerde işerdin küllerin kemiklerin üzerine işediğinden böyle oldun demesinden dolayı kitap ismi ve kapağı kendini ortaya çıkarıyor.  . Çekemediği “Bozkırda Deniz Kabuğu” filminin senaryosunu yazma sürecini anlatıyor Uluçay. Bu arada Senaryodaki Yakup’u ete kemiğe büründürüyor. (burada Ciahatcığım Duman’ın bir söyleyişide ayağını yorganına göre uzat deyimi minvalinde deyimler kullan köpeğin olurlar demesi altyazı olarak beynimden geçiyor neyse ki bir iddiam yok.) Bir nevi iç sesle konuşma gibi onunla konuşuyor, geziyor, senaryo hakkında tartışıyor. Tabii ki kitap yarım kalıyor.(şu an foto yüklemekle uğraşamadım sorry) Bir kaç benim için önemli olan sinema ile ilgili yazdıklarından alıntılar kaydetmek istiyorum.
Sinema biraz da bu değil mi zaten? Parmaklarımız arasından su gibi dökülüp giden zamana karşı cılız da olsa bir direnme?
İnsanlar nedense kendilerini olduklarından başka türlü göstermek istiyorlar. Sanat içimizdeki o zaaflar toplamı insanı en saf, en dokunulmamış haliyle görmek ve göstermek belki de… Bizim içimizde biraz herkes var. Herkesin içinde biraz biz…
Sen olmasaydın Yakup, bunalım filmleri çekerdim ben de, bilmem ne öyküleri yazardım… İnsan ruhunun kanalizasyonlarında libido avcılıklarına çıkardım. Klozetteki adam gibi entellektüel ıkınmalar, sıkınmalar, bilimsel geğirmelerle öykümün başında ekşirken, biraz Freud yetişirdi imdadıma, biraz Nietzsche, biraz da bilmem kim… Bu bağlamda ésosyo-psikolojik” açıklamalarda bulunurdu eleştirmenler. “Aydın yalnızlığı” filan derlerdi.
Köyümde herkes gibi iş bir iş tutup evimin nafakasını kazanmak, kısa yoldan küçük de olsa köşeyi dönmenin yolunu aramak varken  ben Beyoğlu’nun ara sokaklarında yapımcı peşinde koşuyorum. Taksim’de, taramvay durağında, bir gece yarısı cebimdeki kurumuş bir simit parçasını dişlerken, koltuğumun altındaki senin öyküne yaslanıp ısınmaya çalışıyorum. (tam olarak bu nedenle seviyorum Ahmet Uluçay’ı)
4 notes · View notes
a-saclisi · 5 years
Text
Tumblr media
"Kadınlar geçiyordu doğurgan - ve diri kızlar
turfanda yalnızlıklar almak için dünyadan
ve ben gövdemi denkleştirmek için doğaya
dineldim
dineldim
dineldim
Aşk; içimdeki ergen ölüsünü uğraştırıyordu. "
0 notes
a-saclisi · 6 years
Text
Tumblr media
nereye doğru PATLIYORUZ
0 notes
a-saclisi · 6 years
Photo
Tumblr media
Birinci bölüm hakkında düşündüklerimi beni etkileyen sahneleri yazmadan ikinciye geçmeyeyim dedim. Neden çünki tüketim toplumunun üyesi olmaktan rahatsızım. Kendimce çıkış noktaları arıyorum. Neredeyse bölümü unutacak kadar zaman geçtiğinden pek bahsetmeyeyim. Aslında unutmuyorsunuz gün içinde izlediğiniz şeyleri yaşıyorsunuz ve böylece kalıcılık artıyor da diyebilir miyiz? Bu nedenle hiçbir zaman hızlı bir okuyucu olamamışımdır. Yavaş yavaş yaşaya yaşaya not ala ala bahaneler bahaneler. Diziyi falan anlatamayacağım burada. İzlerken aklımdan geçen bir kaç şey. Tam olarak mesleğini isimlendiremediğim kahramanımız tanığı, insan öldürmekten tutuklu çocuk hakkında bilgi almak için sorgularken içeri yardımcısı girer ve bir kağıt verir. Ve der beyana gerek kalmadı çocuk hapishanede intihar etmiş. Bunun üzerine tanık derin üzüntü içinde olanları anlatır. Benim sormak istediğim soru ise bu tanık beyanı hukuka uygun bir delil midir? Devamlı parantez açıp içine başka şeyler yazmak istiyorum ama bu sefer yazım parantez araları ile doluyor. Hala Ahmet mithat efendi üstadımı okumamış olmam. Konu bütünlüğü sıfır otur ru. Bu ne kafa karışıklığı. Bu ne çok söz ile az hatta hiçbir şey anlatmamak. Tamam eğleniyoruz burada. Dünya bir oyun ve oyalanma yeri değil miydi. Burada bitiriyorum çünki felsefe soru sorma eylemidir. Diğer bir husus bu bölümde sorguda yalan makinası kullanılıyor ve bu makina suçlu olup olmadığını da anlıyor. Anlamak fiili makinalara kullanılabilir mi hiç bilmiyorum. Yani suçluluk hissedip hissetmediğini. Aslında çocuk öldürme fiilini gerçekleştirmemiş ama makina çocuğun suçluluk hissettiğini söylüyor. Çocuk öldürmeden değil ama başka bir olaydan dolayı derin suçluluk hissediyor gerçekten. Buradaki sorum da sizce neyi cezalandırıyoruz? Cezalandırılmayan suçluluk hisleri var. Peki cezalandırılan ama suçluluk hissetmediğimiz. Bu toplumun yargıdan neden memnuniyetsiz olduğu ile ilişkilendirilebilir. Diyeceklerim bu kadardır. Ha bi dk resimdeki yaşuklu ne alaka derseniz. Hiç resim fotoğraf tartışmasına girmeyeceğim zira TDK'nın askerleriyiz. Bana benzetenler oldu bu delikanlıyı. Ben de bu doğru sözlü sözlü çocukla pek anlaşamam ama abimdir kendisi dedim. Düşündüğünü söylemek ile doğru sözlü olmak arasındaki akrabalığı da siz çözün. Nihayet ikinci bölümü izleyebileceğim.
0 notes
a-saclisi · 7 years
Text
Yine, ‘yapamıyorum’ cümlesini kurdum. İçim yanıyor. Ama etraflıca bilmediğim bir konuda hiçbir şey yazamıyorum sayın olmayan dostlarım ve arkadaşlar ve baylar ve bayanlar. Hele okuduklarımdan özet çıkarıp aynı şeyleri tekrar ettiğim bir yazı yazmak benim için çile. Herkesin ulaşabileceği ya da zaten bildiği düşünceleri veya bilgileri de yazamıyorum. Böyle böyle hiçbir şey ortaya koymayınca kocaman bir yapamayan ben çıkıyor ortaya. Özelleştirini verirken hewal bol bol bahane uydur. Kendi bildiğim şeyleri de herkesin bildiği alelâde şeyler olarak değerlendirdiğim için söylemeye değer görmüyorum. Özgüven neydi, nerede kaybolmuştu, hiç varmıydı? “eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız” Kafiye göz için miydi kulak için mi? Ve ağlıyordum için için. Yazamamak büyük dert ve ben bunu sorunsallaştırdıkça üstüme üstüme geliyor. Yazamamanın anatomisini çıkaracağım ve kendime alternatif tıpta bir şifa bulacağım. Ama ne olur ne olmaz modern tıbba bir check up yaptırayım. Bitki zehirlenmesi yaşamak istemem. Bitti.
0 notes
a-saclisi · 7 years
Photo
Tumblr media
Entel vampir kardeşlerimize selam olsun. Yasmine Hamdan'dan bir parça alalım buraya.
0 notes
a-saclisi · 7 years
Photo
Tumblr media
1 note · View note
a-saclisi · 7 years
Photo
Tumblr media
Efsane film. Frances ha?
1 note · View note
a-saclisi · 7 years
Photo
Tumblr media
Bu film bana çok güzel bir hissi hatırlatıyor. Birini severiz, birlikte vakit geçiririz, geçirmek isteriz. İyi gelir. Hayatta bir şeyleri farketmemizi sağlar. Ama sonra herkes kendi işine, yoluna bakar. Burada sert bir ayrılık yoktur. Olağan bir şekilde olur. Bir çok arkadaşlığı da buraya dahil edebiliriz.
0 notes
a-saclisi · 7 years
Photo
Tumblr media
Her karesi güzel olan film. Ağıt toplama uğraşını Mehmet Atlı, Yaşar Kemal de vermiş. Gelecek daha ne kadar uzayacak? Ya ana dilini bilmeyip annesinin annesinden öğrendiği ağıdı yazıya geçirmeye sonra türkçe'ye çevirmeye çalışan Sümeyye. Tekrar saz eşliğinde söylenmesinde birlikte duyduğumuz o mutluluk.
0 notes