Sana ihtiyacımız var Ey Padişahların Padişahı, Sultan Hamid Han!
II. Abdülhamid döneminde İttihatçıların ve Osmanlı'ya karşı birleşmiş gâvur milletlerin Sultan II. Abdülhamid Han'a attığı iftiralara kanan Mehmet Akif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı daha sonrasında yaptıkları hatayı şu dizelerle dile getirdiler;
Nerdesin şevketlim,
Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına.
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsi Padişâhına.
"Pâdişah hem zâlim, hem deli" dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.
Divâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sade deli değil, edebsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına.
Topkapı Sarayı, İstanbul'un tarihi merkezinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezi sarayı ve müzesidir. Gelin bu eşsiz tarihi yapıyı birlikte inceleyelim...
/ Dök Mimarlık
Osmanlı İmparatorluğu, 1299 yılında Osman Gazi tarafından Batı Anadolu'da kurulan ve 1922 yılında yıkılan bir imparatorluktur. Altı yüzyıldan fazla bir süredir varlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu, en geniş sınırlarına 1683 yılında ulaşmıştır. Bu dönemde imparatorluk, üç kıtada toplam 24 milyon kilometrekarelik bir alanı kapsıyordu ve yaklaşık 35 milyon nüfusa sahipti. Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti 1453 yılında İstanbul'a taşınmıştır. İstanbul, imparatorluğun en önemli kültür, sanat ve ticaret merkezi olarak gelişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, uzun tarihi boyunca çok sayıda önemli eser vermiştir. Bunlar arasında Ayasofya Camii, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve Çırağan Sarayı yer almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu, ayrıca dünyanın en eski ve en uzun süreli imparatorluklarından biridir. 600 yıldan fazla bir süredir varlığını sürdürmüştür. İmparatorluk, uzun tarihi boyunca çok sayıda kültürü etkilemiş ve birçok önemli mirasa sahip olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı, Türklerin Anadolu'da kalıcı olarak yerleşmelerini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasını devam ettiren modern bir devlettir. Osmanlı İmparatorluğu'nun tanıtımı için aşağıdaki noktalar da vurgulanabilir: * Osmanlı İmparatorluğu, İslam dünyasının en güçlü imparatorluğu olmuştur.* Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da geniş topraklara hükmetmiştir.* Osmanlı İmparatorluğu, Türk kültürünün ve sanatının gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.* Osmanlı İmparatorluğu, dünyaya birçok önemli bilim insanı ve sanatçı yetiştirmiştir.* Osmanlı İmparatorluğu, günümüz Türkiye'sinin temellerini atmıştır.
Sobanın çok sonraları geldiği Osmanlıda evler, oda içinde taşınan mangallarla ısıtılırdı. İhtiyaç halinde ateş ve köz temini için komşuya gidilir ve ateşin sönmemesi için ayaküstü hal hatır sorulup dönülürdü.
İşte aceleciler için buradan çıkan bir deyim: "Ateş almaya mı geldin?"
Evlerde mangal yakmak mühim bir mesele idi. Çünkü odun kömürü de diğer kömürler gibi yanarken zehirli bir madde olan karbondioksit gazı çıkardığından ev içinde kapalı yerde mangal yakılamazdı. Bunun için mangallar ya mutfakta ocağın içinde, ya dışarıda bir yerde evin terasında yakılırdı.
Mangal, yani mangalda kömür yakmak için de yelpazelemek, yahut kırk santim boyunda mahruli sekilde üstü dar, altı daha geniş mangal boruları kullanmak icap ederdi. O devirde mangal kömürü yanarken zehirlenip bir gün mütemadiyen başı ağrıyan vatandaşların sayısı hesapsızdı.
في الإمبراطورية العثمانية، حيث ظهرت المواقد في وقت لاحق، تم تدفئة المنازل بواسطة حفلات الشواء التي يتم حملها داخل الغرفة. وفي حالة الحاجة، كان يذهب إلى جاره ليحضر نارًا وجمرًا، ��م يعود بعد أن يسأل عن أحوالهم، حتى لا تنطفئ النار.
وهنا تعبير للمستعجلين: "هل جئت لتأخذ النار؟"
كانت إضاءة الشواية في المنزل مسألة مهمة. لأن الفحم، مثل أنواع الفحم الأخرى، يطلق غاز ثاني أكسيد الكربون، وهو مادة سامة، عند حرقه، لا يمكن إشعال حفلات الشواء في الداخل. لهذا السبب، تم إشعال حفلات الشواء إما في موقد المطبخ أو في الخارج على شرفة المنزل.
من أجل حرق الفحم في الشواية، كان من الضروري تهوية أو استخدام أنابيب الشواء التي يبلغ طولها أربعين سنتيمترا، ضيقة من الأعلى وأوسع من الأسفل. وفي تلك الفترة، كان عدد المواطنين الذين أصيبوا بالتسمم أثناء حرق الفحم ويعانون من الصداع المستمر لمدة يوم لا يحصى.
In the Ottoman Empire, where stoves came much later, houses were heated with barbecues carried inside the room. In case of need, one would go to a neighbor to get fire and embers, and then return after asking how they were doing, so that the fire would not go out.
Here is an expression for those in a hurry: "Did you come to take fire?"
Lighting a barbecue at home was an important issue. Because charcoal, like other coals, releases carbon dioxide gas, a poisonous substance, when burning, barbecues could not be lit indoors. For this reason, barbecues were lit either in the kitchen stove or outside on the terrace of the house.
In order to burn coal in a barbecue, it was necessary to fan or use barbecue pipes that were forty centimeters long, narrow at the top and wider at the bottom. In that period, the number of citizens who were poisoned while burning charcoal and suffered from constant headaches for a day was countless.
-geçmişten günümüze kadar gelen ve kullanılmaya devam eden deyişler, deyimler ve atasözleri-
Yabancı dillerde Türkler için söylenmiş deyişler;
“Anneciğim, Türkler geliyor!” (“Mamma, li Turchi!”): Türkleri korkunç olarak gösteren İtalyanca bir deyiş.
“Neden ters bakıyorsun, Türk’ün domuz etine baktığı gibi?” (“Ի՞նչ ես թարս նայում, ոնց որ թուրքը խոզի մսին նայի?”): Kötü kötü bakan kişiyi betimlemek için kullanılan Ermenice bir deyiş.
“(Öfkesinden) Türk oldu.” (“Εγινε Τούρκος.”): Aşırı öfkelenen birini tanımlamak için kullanılan yaygın Yunanca bir deyiş.
“Türk.” (“Tork.”): Malta’da “Türk” kelimesi, doğası gereği korkulan ve istenmeyen kişiyi betimlemek için kullanılır.
“Türk gibi güçlü.” (“Fort comme un Turc.”): Fransızca bir deyiş.
“Türk gibi sinirli olmak.” (“Sint som en tyrker.”): Türklere yönelik Norveç'çe bir deyim.
“Türk ile dostluk yap, ama sopayı elinden bırakma, her an ısırabilir.” (“Թուրքի հետ ընկերություն արա, բայց փայտը ձեռքիցդ բաց մի թող.”): Ermenice bir deyiş.
“Türk müyüm?” (“Mela jien xi Tork, jew?”): Malta’da, bir gruptan dışlanıldığı zaman kullanılan bir deyiş.
“Türk, Türk kalıyor.” (“Թուրքը թուրք է մնում”): “Türk değişmez, hep barbar kalır.” anlamında kullanılan Ermenice bir deyiş.
“Türkler geliyor!” (“Die Türken kommen!”): Yakın bir tehlikeye işaret etmek için Avusturya’da kullanılan bir deyiş. Tarihi yüzyılları bulan bu ayrımcı deyişin özgün versiyonu: “Hava çoktan karardı, Türkler geliyor, Türkler geliyor!” (“Es ist schon dunkel. Türken kommen, Türken kommen!”) şeklindedir.
Herhalde Ermenilerin neden bu kadar kudurmuş olduklarını açıklamaya gerek yoktur diye düşünüyorum lakin Ermenice bir deyiş daha vardır ki onu da başka bir blog'da açıklamasını yaptıktan sonra video ile yayınlayacağım.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk padişahları, ihtişamdan, konfordan ve eğlenceden uzak büyük bir imparatorluk kurarak "Altın Çağ"ın temellerini attılar. 1520 yılında vefat eden Sultan Yavuz Selim'in sekiz yıllık saltanatı sırasında Osmanlı hazinesi en zengin dönemini yaşamıştır. Hazine, kendi ifadesine göre imparatorluğun sonuna kadar ancak Sultan Yavuz Yavuz'un mührü ile açılmıştır.
Eğiticinin Eğitimi
Read the full article