Tumgik
#kahve yapmalıyım
neysekahveyapalim · 4 months
Text
Neyse, günün geri kalanını kendime ayırıyorum. Bu kadar üzüntü yeter artık.
12 notes · View notes
1-ruhubozuk · 10 months
Text
bir eve çıktığımda buzdolabım çikolatalı dondurma, viski, çikolata, kahve ve su ile dolu olacak. yerde halı olmamalı, kışın bile soğukluğu hissetmem lazım. evin bir köşesi resim malzemelerimle dolu olmalı, bir köşesi spor köşem olmalı. yatak yerde olacak, baza falan bir şey olmamalı altında. evin her yanında mumlar olmalı. yatağımın baçucunda kitap, mum ve su olacak. her koridor başında kamera olacak, ağları şifrelemem gerek, izlenilmek istemem. misafir kalmamalı evimde, ev mahrem yerimdir benim. küvetim olmalı bide, başucunda mumlar ve jiletler... her yerde ayna olmalı. ev arkadaşım olmamalı, özgür olmalıyım. en üst katlarında olmalı, bütün şehir ayaklarımdayken resim yapmalıyım.
7 notes · View notes
otadam · 2 years
Text
Kardiyolojinin kapısında beklerken listeye gözüm ilişti, içlerinde en genç hasta bendim, 60+ yaşlar hep.
EKG ve tansiyon ölçümünden sonra içeri alıyorlar insanları, hepsi yorgun ve bitkin halde duruyordu ki sıra bana geldiğinde hemşire hanım ile göz göze geldik.
50 yaşlarında güler yüzlü bir ablaydı.
Önce EKG sonra tansiyon ölçümü vs yaptı sonra Dr ile görüşme vs. Kan verildi, sonuçlar bekleniyor..
İşlemler bitti, tekrar anjiyo, stent konuşmaları, ilaçlara devam edilecek, kesinlikle sigara içilmeyecek vs nasihatler klasik Dr tavsiyeleri işte.
Kan sonuçları çıkana kadar hastane bahçesinde bir kahve sigara yapmalıyım diye düşünüp cafeye geçtim. 2 saat sonra da danışmadan sonuçlar çıkacak vakit var henüz.
Öğlen saatleri, herkes telaş içinde sağa sola gidiyor, yaşama telaşı, ölüm korkusu vs işte.
Kalp hastanesi böyle oluyor sanırım.
Hemşire hanım ile denk geldik, çay sigara içiyordu, önünde olan kitabı gördüm, selam verdim, güzel kitaptır vs takıldım öyle, kitabın içinden bir de alıntı yapıp uzaklaştım, ardımdan baktı eminim.
Kitap Maksim Gorki'nin çocukluğum kitabıydı.
Alıntı da bu; Şimdi ölürsem çok zamansız olacak, sanki hiç yaşamamışım gibi..
6 notes · View notes
alasestrellas · 7 months
Text
Öğle arası Ali bey kahve içmeye çağırdı bulunduğum konuma gelmiş. Oturduk konuştuk uzunca iş açısından. Sonrasında 'Zor bir dönemde başladın. Hem burası için sıkıntılı birkaç süreç vardı sana yansıdı hem de kişisel hayatında sorunlar yaşadığın bi' evreydi anladığım kadarıyla az çok' deyip ardından 'güçlü olmaya devam et' temalı bir sürü cümle kurdu ve o da biraz beni bana anlattı. Oturup sadece izledim. Ne kadarını duydum ne kadarına hakimim inanın bilmiyorum konuşmanın. Sadece işte görüştüğüm birkaç kez üzgün görme fırsatı yakayan kişinin karşımda bana yol olmaya çalışma çabası içimde buruk bir an yaratttı. Bir gün öncesinde annemin yaptığı uzun bir konuşma bir gün sonrasında beni belki de hiç tanımayan birinin yaptığı konuşma. Garip bir şekilde sessizliğe itti beni. Akşamüstü ise bir teyzenin omzuma dokunup 'böyle devam et' kızım deyip gitmesi. İçsel bir durgunluğa sebebiyet verdi. Hayatımda en değer verdiklerimden birini toprağa verdim, bazı hisleri de gömdüğümün daha o gün bilincindeydim. İşsel birkaç problem söylenildiği gibi o süreçler de bana oldukça yansıdı her ne kadar işimi iyi yapsam da. Hayatımda önceden varolmuş bir insan ile diyaloğumuz oldu saçma sapan konular üzerine. Bir şeyler yaşanırken gelişine yaşanabiliyor fakat sonrası? Onunla da uzunca konuşma imkanım oldu. Uyanıkken ve uyurken. Peki ya son'uç? Bu hayatta kendime bir yer bulmuştum, o yerden çıkmamak için epey ısrarcı oldum. Şimdi o yer var mı yok mu sorgusundayım. Hiçbir yere ait hissedemiyorum. Aslına bakılırsa hiçbir şey hissedemiyorum. Binbir türlü konuşma. Hepsi kafamın için kendini yineliyor. Beni tanıyandan tanımayana. Hepsinden öte benim kendimle olan konuşmalarım. Kendime kurduğum güvenli alandan çıkmam gerekiyor sanırım artık ama bir yandan arkama bakmadan edemiyorum. Çıksam bir daha bu alanın kıyısından bile geçmeyeceğimin bilincinden tam olarak. Gitmem gerek deyip çoğu yerden ansızın sıyrıldığım yerlere dönüp bakmadığım şu hayatta tek bir yer de kapıya kadar geldim ve bir şey bekliyormuş gibiyim. Bekledikçe tükendiğimi hissediyorum. Benim şu an hissizliğin tam ortasında olma nedenim de bu sanırım. Gitmek istiyor muyum? Gitmeli miyim? Bazı soruların cevabını verdim sayılır kendime. Bir tarih belirledim bugün bunları yazarken. O günü bekleyeceğim. Çok uzun bir zaman dilimi değil. O güne kadar da hiçliğin ortasında bulunmaya elimden geldiğince devam etmeye çalışacağım. Sessiz, sakin, huzurlu bir yaşam için doğru olanı yapmalıyım. Şimdi biraz göğe bakma zamanı.
1 note · View note
dolunayinterlude · 8 months
Note
Fiziğimin seninki gibi olması için ne yapmalıyım
bebis benim fizik iyi degil ki yani toplum guzellik algisina uymuyor popo fln cok yok yani
dolunay gibi beslen!
sabah: sigara kahve su cola zero
oglen: sigara kahve su cola zero
aksam: yemek yeme vakti cola zero
kac adim attigima gore degisir bu arada cok attiysam 500 kaloriye kadar her seyi yerim
gece: bitki cayi su cola varsa cola ama bitmistir buyuk ihtimalle
0 notes
marceline-sorcha · 10 months
Text
28.07.2023 10:00
Başım ağrıyor, elimde kahve, midemin bulantısına rağmen içmek zorundayım çünkü bugün yeniden uyandım. Hayatımda yanlış giden şeyler düzeltmek için yine uyandım. Ama bi türlü düzeltemiyorum çok yorgunum herşeyimi kaybettim. Bu sefer kazanmalıyım ama sadece kendim için yapmalıyım.
1 note · View note
yorgunumevet · 1 year
Text
Kahvaltı yapmalıyım önce açılmak için kahve
0 notes
neysekahveyapalim · 4 months
Text
İlhamın, şiir yazmak için geldiği en güzel saatlerden biri.
7 notes · View notes
donguanto · 1 year
Text
anlam veremediğim duyguların ve içinde süzülemediğim bir boşluğun tam ortasındayım. ve burda yalnızca kademeleri olduğunu düşündüğüm karanlığın türleri olduğunu da keşfettim. her zaman ''ne yapmalıyım? ne yapmalıyım? ne yapmalıyım?'' diyerek dolanırdı çocukluğum etrafımda. sinirimi bozardı bazen. susmalısın derdim. fakat mevzu bahis olan durum bu değil. ne yapmalıyım sorusu, nerede olduğunu anladığın ve hangi durumun içinde bulunduğunu bildiğin zamanlarda sorulan bir soru tipidir. örneğin labirentin içinde olduğunu anlamışsındır ve yüzlerce farklı yoldan hangisi seçeceğini düşünüyorsundur. o zaman sorarsın. hiçbir zaman bu hisse kapılacağımı düşünmesem de burası neresi ve ben bunun neresindeyim diye sayıklamaya başladığımdan beri ne yapmalıyım sorusunu duymayı çok özledim. 
bazen böyledir. içinden çıkar ama açtığı yeri kapatamazsın. bu yüzden bir şeyleri atmak doğurmak anlamına da gelebilir kimi zaman. gelmiyorsa da gelsin artık. ben can verirken bir şeylerin can bulduğuna inanmak istiyorum. bununla yıkanmak istiyorum. olabileceğinin inancıyla içimden atabilmek bir şeyleri. 
hatırıma geldi. lisede rehberlik hocama burdan gidip bir evde tek başıma yaşayıp bütün gün kahve sigara içip bir şeyler yazmak istiyorum demiştim. aklımı sikeyim. ‘’bazen ne istediğine çok dikkat etmek lazım’’ demekten bir şey de isteyemiyorum artık. yani bazen. kafamı sikeyim.
1 note · View note
roomoffeel · 2 years
Text
Yarın yola çıkıyoruz. Bugünün bazı güzel anları; yanımda insanlar olsa bile kafamın içinde yalnız olmak🐛Mesela Thor'u izledik çok çok iyi değildi ama bazı sahneleri benim için çok duygusaldı, onun haricinde yemek yerken arkadaşımı dinledim, tek başıma mağazaları dolaştım, akşam annemlerin yanına geçince yine onlarla kalmayıp kahve içmeye gittik yani ben kendimle içmiş oldum. Bunu hayatımda daha çok yapmalıyım. Durup bir bakmalıyım hayatıma, kendi başıma kaldığım köşelerde sakin sakin oturmalıyım bazen. Düşününce bunu evden çıkmadan önce de yaptım. Uzanırken telefonu elime almadım sadece durdum çok hoştu. Sürekli bir şeyler yapmanın sonu gelmiyor.
1 note · View note
spotofmylife · 2 years
Text
Döngü
Düşündüm neden geldim bu dünyaya? Neden yaşıyorum? Nasıl bir hayatı yaşadım, yaşıyorum ve yaşayacağım? Her sabah erkenden alarm sesine uyanıp, giyinip işe gitmek. Yıllardır. Ender olarak heyecanla uyanıp zevk aldığım, mutlu edecek bir şeyler yapıyor olmam. Yemek, kahve, çalış, çalış. Sonra işten eve. Yemek, alkol tüket, yat, uyu, uyan. Döngü devam. Pandemi! dönemi bu döngü hepten daraldı. Üzerine ekonomik sıkıntılar, ülkece. Sıkışmış bir döngü dairesinde savrulmadan rutine devam.
Yarın öleceksin deseler, döngüyü tamamlar, yatağıma geçer yatar uyurum. O kadar umursamazlık. Ne olacak? Ne düşünmem gerekir? Ne yapmalıyım?
Bilmiyorum!
aligt
https://kalemimvekagidim.blogspot.com/2022/06/dongu.html
Tumblr media
0 notes
zarifee · 3 years
Text
Neyse neyse..kendimize dönelim.
Eve döndüm. Toparlanmam lazım ama düzeni sağlamak gözümde büyüyor.
Dur ya yapacağım bir şeyler. Yarın cumartesi. Kendime 24 saatin 4 saatini 2tez-2şop ayırarak verebilir miyim peki?
Termosumu bulup sıcak bir kahve yapmalıyım. Su almayı unutmamalıyım. Sarı defterimi unutmamalıyım. Bismillah demeyi de..
"Bismillah demeyi ve seni sevmeyi unutmamalıyım.."
4 notes · View notes
beniunutmaa · 4 years
Text
Benim Hikayem
Burayı hep günlüğümmüş gibi kullandım. Kimsenin okumasına gerek yoktu sadece içimi dökmek isteyipte konuşacak kimse bulamayınca buraya yazıp rahatlamaktı amacım. Şimdi de içimden uzun zamandır söküp atamadığım o koca ağırlık belki biraz olsun hafifler diye yazmak istiyorum kendi hikayemi. Belki de sıradan bir aşk hikayesi. Ama beni yerle bir etmeye yetti. 
11. sınıfım daha. Her şey toz pembe. Klasik lise aşklarından birini yaşayıp şerefsizin birinden ayrılmışım. Ergenlik çağları tabi dünyanın sonu  sanıyorum. Neyse atlattık bitti gitti. 11. sınıfta sınıflar değişmiş.Sınıfta yeni bir arkadaş grubu edinmişim ama ortam nasıl güzel. Böyle başladı zaten onunla hikayemiz. Wp grubumuzu kurmuşuz 5 6 kişi. Geç saatlere kadar mesajlaşıyoruz. Bir kaç ay sonra özelden yazmaya başladı bana. Anlıyorum tabi ben de hoşuma da gidiyor. Bir gün kafeye gittik çay kahve içiyoruz ben  Zeynepin yanına oturucam dedi oturdu yanıma. Sohbet muhabbet derken tabi şarkı da çalıyor bir yandan. 3 4 şarkı sonra Gülayın Cesaretin var mı aşka şarkısı çalmaya başladı. Döndü baktı bana. Sonra kulağıma eğildi ‘’Cesaretin var mı aşka ? ‘’ dedi. Sustum cevap veremedim. Nefesim kesildi o an sadece gülümsemekle yetindim. Neyse bir gün yine böyle gruptan ayrı mesajlaşıyoruz Zeynep dedi benim içimde çok kötü bir his var sonra konuşuruz. İki saat boyunca  girmedi. Kafayı yedim meraktan dua ediyorum. Ama ne yaptığımı da bilmez bir haldeyim. Bildiğim ne kadar dua varsa yazdım bir kağıda muska dikiyorum kendi ellerimle. Düşünemiyorum da tabi bu ne işe yarayacakki diye aklıma sadece o gelmiş onu korusun istemişim. 2 saatin sonunda geldiğinde o kadar etkilenmişiz ki ikimizde. Zeynep dedi hani kendini hiçbir yere ait hissetmediğini söylemiştin ya. Bana ait hisset çünkü ben öyle hissediyorum. O geceyi hiç unutamadım. Unutamadım çünkü kalbim öyle yerinden çıkarcasına atıyordu ki. Ertesi sabah okul var biz sevgiliyiz ama öyle utangacız ki ikimizde birbirimizden kaçıyoruz. Ama aynı sınıftasın nereye kadar kaçabilirsin ki. Neyse bir hafta sürdü bu tatlı kovalamaca. Bir haftanın sonunda yapamıyorum dedi. Ulan neyi yapamıyorsun hiçbir şey yaşanmadıki. Ayrıldık ama arkadaş ortamımızda bozulsun istemedi. Arkadaş kaldık. Bir insana nasıl 1 haftada bağlanılabilirdi ki ? Ama ben salağım bağlanmışım. Farklı geldi bana, herkesten farklı. Bir defter aldım elime her gün onu yazdım o deftere. Bana verdiği ilk çiçekten sakız çöpüne kadar her şeyini sakladım. 12. sınıfın 2. dönemine kadar her gün katlanarak artan sevgimi yazdım. Bu sırada o beni arkadaşı olarak görmekle yetindi sadece hatta şansını başkalarıyla bile denemek istedi ama ben bekledim. Tek dert ortağım günlüğümdü. Adını kullanmak istemediğim için bir isim de taktım ona. ‘’Abis’’ dedim. Anlamı deniz ve okyanuslarda ışığın ulaşamadığı kör nokta demek. Ben de ona ulaşamıyordum ki. Biliyordu, hiç saklamadım duygularımı, herkese karşı lanet bir gururum vardı ama ona bir kez bile gurur yapmadım çünkü dedim ya farklıydı herkesten ya da bendim ona bu kadar anlam yükleyen. Ama o hiç görmek istemedi. Kasım ayı geldi. Okulumuzda üniversite için yapılacak bir 10 kasım gösterisi için hummalı bir hazırlık var o da zeybek oynamak için seçilmiş. Ama o kadar güzel oynuyor ki. Geniş omuzlarıyla her kollarını kaldırışında o kadar heybetli duruyorduki. Gösteri günü geldi. İzlemeye gidicez arkadaşlarla. Özenle hazırlanmışım. Gittik salona oturduk. Sahnede bir şeyler oluyor ama benim umrumda değil ben onu bekliyorum heyecanla. Anons yapıldı o girdi sahneye. Yöresel kıyafetlerle öyle güzel zeybek oynadı ki orda bir kez daha  aşık oldum ben ona. Gösteri bitiminde sinemaya gittik hep beraber. Yanındaki koltuğa oturttu beni. Müslüm yeni girmişti vizyona. Kolu koluma yapışık nefesini hissede hissede içim yerinden çıkarcasına izledim filmi. Bir ara dayanamadım başımı omzuna yaslayabilir miyim dedim. Önce duymamazlıktan geldi sonra fikrini değiştirmiş olmalı ki tamam dedi. 1 yıldan sonra ilk kez  o kadar mutlu olduğumu hissetmiştim. Kanatlanıp uçacaktım sanki. Filmin sonunda yüzüme bile bakmadan gitti. Rahatsız olmuş gibiydi. Sonraki 2 gün okulda benimle hiç konuşmadı. ‘ günün sonunda karşıma geçip ben seni kardeşim gibi görüyorum sana umut vermek istemiyorum bunun için ne yapmalıyım dedi. Gözlerimi diktim gözlerine bağıra bağıra ben seni seviyorum dedim. Beklermiyordu bu ani çıkışımı tabi. İlk defa o an gururuma yenik düşüp bundan sonra konuşmayalım dedim. Ardından geçen 4 gün boyunca ne yüzüne baktım ne de bulunduğu ortama girdim. Ama benim küçük dünyamı ilk başıma yıkışıydı. Dengesizdi ne istediğini bilmezdi ve hep ikinci plana attı beni. Öncelikleri vardı ve bu öncelikler arasında ben yoktum. 4 günün sonunda karşıma geçti seni bu kadar sevdiğimi bilmiyordum, yüzüme bile bakmadığın her an seni ne kadar sevdiğimi anladım dedi. İlk defa  orda bana sevdiğim dedi ben de bir yıl boyunca beni görmezden gelişini, onu daha çok sevmeme ona daha çok bağlanmama sebep olan sözlerine hareketlerine rağmen beni reddedişini unuttum. Aptallıktı ama yaptım işte. 7 ay sürdü beraberliğimiz. Bu 7 ayda  o kadar yordu ki beni. Çok mutlu ettiği zamanlarda oldu. Zaten çok seviyordum ve yaptığı ufacık bir şey bile beni dünyalar kadar mutlu etmeye yetiyordu. Günlüğümü okuttum ona. Çok şaşırdı yazdıklarımı okuyunca. Bu sevgi değil bu başka bir şey ben seni bu kadar çok sevemem dedi. Olsun dedim çok sevme sadece sev. Ben benim sevgim ikimize de  yeter sandım. Yetmezmiş, yetmedi. Sınav senemizdi. Çalışıyorum derdi sürekli. Anlayışla karşılıyordum. Ama sadece bana ayıracak vakti yoktu yada bana gelince sınava çalışıyordu. Dedim ya öncelikleri arasında ben yoktum. Normal sevgililer gibi hiç vakit geçirmedik biz onunla. Tenefüste yanyana yürüyüp bahçeyi turlamaktan öteye gitmedi yani. Oysa ne çok isterdim saatlerce el ele yürüyüp kahkahalarla sohbet etmeyi. Ne çok isterdim dizlerine uzanmayı, saçımı okşamasını. Yaşayamadığım bir çok şey gibi buda içimde ukdedir. Mezuniyet törenimiz oldu. Alakalı alakasız herkesle fotoğraf çekmiştir de bir sevgilisiyle fotoğrafı yoktur. O kadar üzgünümki yaşama ihtimalimiz olup da yaşayamadığımız her şey için, o kadar kırgınım ki. Okul bitti sınava girdik, çalışmamıştım mezundum biliyordum. Onunla zaten olmayan sohbetlerimiz mesajlaşmalarımız günde iki üç cümleye kadar indi ve ben en sonunda kafayı yiyecek duruma geldim. Sanki çok değersizdim onun için ve bu beni  okadar yaraladıki. Kendi düşüncelerimle kendime zarar veriyordum ve bir gün dayanamayacak noktaya gelip ayrılmak istediğimi söyledim. Ama o kadar aptalım ki kafamdaki düşünce bir  kaç gün sonra beni özleyip barışacağımız yönündeydi. O ne yaptı peki. Ertesi gün beni her yerden engelledi. İstediği mesleği kazandı ve üniversiteye gitti. Dünyamın bu kez daha sarsıcı 2. kez başıma yıkılışıydı. Derslerime odaklandım. Silemedim fotoğraflarımızı ama girip bakmadım da hiç. Ama öyle bir his vardı ki içimde sanki bir gün karşıma çıkacaktı. Sanki yeniden dahil olacaktı hayatıma. 8 ay gibi bir süre boyunca kalbimdeki yerine hiç ihanet etmedim. 8 ay sonra bir kış günü bir film sahnesi gibi bir şey yaşandı. Arkadaşla yemek yiyecektik ama o kadar aksilik oldu ki sanki evren başka bir yerde yememi istiyordu gitiğim 2 3 yerde bir sürü aksilik yaşadım. En son girdiğimiz yerde  yemeğimizi yedik  kapıdan çıktık kafamı kaldırmamla göz göze geldik. Dünya dönmeyi bıraktı benim için desem yeridir. Arkadaşım bir şeyler söylüyordu ama ben duymuyordum. Sadece ona odaklanmıştım o da bana. Biz sustuk gözlerimiz konuştu sadece. 5 saniye sürdü bu bakışma ama benim için sonsuzlukla eşdeğerdi. 8 ay sonra kaldırdı engelimi ama yazamadım. O kadar kırgındım ki ona. Sonra bir gün tumblra girdim anonim olmuş biri ilk defa olan bir şey ve sadece bir soru işareti. Anladım o olduğunu ya da hissettim diyelim. Benim için tumblr açması o kadar şaşırtmıştı ki beni. Böyle şeyler yapmazdı hiç. Yani hiç uğraşmamıştı. Buruk bir sevinçti o an yaşadığım. Sonra takibe aldı beni. Girdim bloğuna. İlk postu şuydu; ‘’Hayat durdu, kalbim durdu, nefesim kesildi, o durmadı.’’ altında da beni gördüğü tarih. Yine o tanıdık kalp çarpmasını hissettim. O günden sonra 3 kez daha karşılaştık ve her karşılaşmamızda başka bir post paylaştı. Hiçbirine cevap vermedim. O mesaj attı. Adres saat ve cep telefonu numarası. Buluşalım dedi ben de sorgusuz sualsiz gittim. Gittim ve sarıldım ona. Özlemim ağır bastı kırgınlığıma. Afettim  onu bilmem kaçıncı kez. Seviyordum hem de çok. Bir gül, bir ayıcık bıraktı üniversiteye dönmeden önce bana. Johny koydum ayıcığın adını çünkü lisede onu Johny Bravoya benzetmiştim. Komik. Her gece Johny ye sarılıp uyudum. onunla konuştum. Değişti sandım ve iki ay konuştuktan sonra yeniden hayatıma aldım onu. Bu sefer farklı olur sandım. Öyle hissettirdi bana ben de yine yeniden kabul ettim onu. Sadece 2 ay sürdü. 2 ayın sonunda yine konuşmalarımız azaldı yine yabancılaştık ve yine koptuk birbirimizden hem de elle tutulur hiçbir sebep yokken. Bu kez daha çok değersizleştim daha çok önemsizleştim. Ama beni yaralamasına izin vermedim. Ve farkettim sonunda. İhmal edilen, öenmsenmeyen her şey ölürmüş. Onu sonsuza kadar seveceğimi zannederdim. Hİçbir şey sonsuza kadar sürmüyormuş.Ona ait olan her şeyi bir kutuya koydum ve zamanı geldiğinde yakacağım hepsini. Onu özlemiyorum artık. Johnyyi özlüyorum biraz ama alışırım. Onu unutacağım belki evet ama onu nasıl sevdiğimi asla.
6 notes · View notes
raskolnikovsendromu · 6 years
Text
c27
         Başımı eğmiş yürüyor, kaldırımın ilk güçlü yağmurda parçalanacak olan dandik zeminine bakıyordum. Neymiş, çoğu kişi çizgilere basmamaya çalışırmış. İnadına üzerlerinden geçiyordum onların. Herhangi bir istatistiğin içinde olmaktan oldum olası iğrenirdim zaten. Farklı olmak için değildi bu çaba. Benim derdim özgün olabilmekti.
         Etrafıma bakıyorum da, kaldırımdaki her parkeye bir insan düşüyor galiba. Çok fazla insan... Kalabalığı sevmiyorum. Yalnızlığı hatırlatıyor bana. Ve ayrıca bence çok insan, az insanlık demektir.
        Buruşturdum yüzümü ve ‘‘kahretsin!’’ dedim kendi kendime. Sildiğimi sandığım bir şarkı çarpıyordu kulaklarıma. O anda çıkardım kulaklıklarımı ve c27’yi beklemeye başladım. c27; metal yığını, külüstür bir otobüstür. İnsanları kucaklar ve onları evlerine, okullarına, iş yerlerine taşır. İçinde defalarca kez aşık olmuşluğum vardır. Birbirine bakmayan ama birbirini beğenen tiplerin ana vatanı otobüslerdir çünkü. Ne saçmalık ama. Çekingenlik değil bu. Önemsemiyormuş gibi davranıp da ilgilenilmenin zevkini tatmak. Sonuç basittir. Siktir olunup evlere, dershanelere, kafelere dağılınır ve küçük bakışmaların ardı biraz olsun ereksiyon olmuş egolardır. Her neyse işte. İnsan, psikolojisi tatmin olabileceği her durumu lehine kullanır sonuçta. Zaten öyle de yapmalıydı. Kimse otobüste tanışıp sevgili olmuyordu. Ama olmaması, bakışları ve tavırları daha bir cilveli yapıyordu. Stresin ve ter kokusunun dokunulabilecek kadar somut olduğu tek yerde üstelik. Lanet olsun: delirmiş canlılarız biz. Ve tüm bu delilikler artık bize normal geliyor. İşte asıl paradoks da bu. Toplum için normalleşen bir davranış biçimine delilik denebilir mi hiç?
         İşte yine oluyor. Göğsümde büyüyen şişkinliği hissedebiliyorum. Evet, onu gördüm. Yaşlı bir teyzenin yanına oturmuş, akıllı olduğu boyutundan belli olan telefonunu kurcalıyor. Türk olduğum için önce: ‘‘Ne olacak lan. Sevgilisiyle görüşüyordur amına koyayım.’’ dedim. Bilirsiniz, olumsuz düşünmeyi ve içsel küfrü huy edinmiş insanlarız biz. Ama nedense bu düşünceyi hemen def ettim aklımdan. -Galiba bugün gereksiz bir umut ile doluyum- Gözlerine diktim bakışlarımı. Çünkü bir an için dahi olsa bakışacaktık, biliyordum. Kaçamazdı bundan. Sırf  ‘‘Ne diye dik dik bakıyor ki bu mal.’’ demek için dahi olsa bakacaktı. Belkilerin en saçma tonlarını düşündüm o an. Anlatsam inanmazsınız. Hatta anlatsam; aynı yıldızın altından başlayıp greyin elli tonuna dek akar sayfalar. Ne fanteziler, ne büyük bir aşk, ne ender mutluluklar düşledim bir kaç saniyenin içinde. Ben de böyleydim işte. -kim bilir, dışımın yoksulluğu içimi zengin kılmıştı belkide- Bir Kıvılcım dahi yokken ortada, koca bir ormanı hiç zorlanmadan yakabilirdim. Ki işin sonunda istisnasız o kül olmuş araziye benim adımı verirlerdi: ‘‘İnanç ormanı.’’ -Umut yorgunu aşıkların mezarını kucaklardı topraklarım. Adıma şiirler, şarkılar yazılır, mutlu çiftlerin acıyarak andığı bir hikaye olur çıkardım-
         Acaba önümde duran amca kadar kötü mü kokuyordum? Telefonumda kredi var mıydı? Bir kafeye otursak cebimdeki para ona bir kahve ısmarlamaya yeter miydi? Ya da ‘‘hadi bana gidelim’’ diyecek olursa şayet, nöbetçi eczane hangisiydi bugün?.. Gözlere bakar mısın abi! Sağlıklı bir adam bu kadına aşık olmamak için sekiz numara miyop gözlükle bakmalıydı. Ki ben, bu kendi kendime gelin güvey olma safhasını atlatamadan c27 tıslayarak durdu. Hep dururdu zaten. Durmadan beş yüz metre gidebilmesi için, onu içindekileri de rehin alarak kaçırmanız gerekirdi. Nihayetinde hareket edeli bir kaç saniye olmasına rağmen dururdu ve kimse yadırgamazdı bu boktan durumu. Ama… Hassiktir! İndi. Kapı açıldı ve indi. Öylece indi. Ne yapmalıyım? Düşün, düşün… Buldum! –unut–
108 notes · View notes
epifizz · 5 years
Note
İşim yüzünden kitap okurken sürekli uyuya kalıyorum bir psikiyatrinin verdiği ilacı kullanıyorum sanırım oda uyku yapıyor sürekli okumak istiyorum boş zamanlarımın hepsini bilgi kazanarak geçirmek istiyorum ama çoğu zaman uyuyarak geçiyor kahve içiyorum pek bir faydası yok ne yapmalıyım sizce sayın epi
Bence sorun tamamen okuma eylemine yöneliminizde. Okumak boş zamanda yapılmaz, zaman ayrılarak yapılır. Bilgi kazandığınız zamanı boş olarak nitelemek ise zaten başlı başına hatadır. 
Yani diyeceğim o ki, programınızı okumaya göre ayarlayın okumanızı programınıza göre değil.
8 notes · View notes
kutuptakiseftalii · 2 years
Text
evet kahve bana iyi gelecek gidip yapmalıyım
0 notes