Tumgik
#içe dönüş
jupiterliyazar · 25 days
Text
İçimize dönelim
Kimsenin sesini duymadığımız bir yere
Kendimizi yargılamadığımız bir köşeye
25 notes · View notes
dilfiruzz · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Bir adım dahi atmadan
Yolun sonundan korkar olmuşuz.
Zamana bırakmışız
Ama zaman korkuyu geçirmezmiş daha da büyütürmüş.
Çünkü zaman her şeyin ilacı değilmiş.
8 notes · View notes
siirokumayisevenbikiz · 2 months
Text
bazen ne kadar inanırsa insan, o kadar yanılıyor. sen benim en büyük yanılgımsın. keşke her şey başladığı gibi devam etse. her şeyin bir sonu olduğuna inanmak acı veriyor. neyseki kötü şeylerinde bir sonu var diyerek yola devam ediyorum. yoksa bazı şeyler benim için çok fazla...
5 notes · View notes
psrksahmeran · 13 hours
Text
Tumblr media
İçe yolculuğun vardığı noktalara baktığım zaman ambalaj ve reklam stratejilerin bireyler üzerindeki sosyal hayata ne kadar etki ettiğini ayrıca yaşam ve tercih biçimlerinin bu pazarlama algısıyla gerçekleştiğini saflık ve gerçekliğin ne kadar değersiz hâle geldiğini görmekteyiz
0 notes
hurdahasblog · 1 year
Text
Geçmişte ki en güzel anlarımda bugünümün katilleri var. Oyüzden resimlere baktığım her an boğazım düğüm, içim buruk.
0 notes
eylences-blog · 10 months
Text
Kalın Yarak Özlemim! (2) (Tuğba 35 Y., İstanbul)
O geceki olaydan sonra, Mehmet'in aşk dolu mesajları gelmeye devam etti. Fakat buluşma konuşunda ısrar etmiyordu. O güzel sözlerine cevap vermedim. Aslında karşılık vermek istiyor, buluşup sikişmek istiyordum. Sanal yaşadığım o anlar aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Aklım hep bacaklarımın arasındaydı. Amım müthiş sikilmek istiyordu, ama kocamla bir türlü fırsatımız olmuyordu. Genelde İzmir'de oluyordu, geldiğinde ise hep yorgun oluyordu.
Kocamın evde olduğu bir gece çok istekli olmama rağmen, kocam, "Yorgunum Tuğba!" diye söylenip sırtını dönünce, kararımı verdim. Karmakarışık düşünceler içerisinde bir plan yaptım. Mehmet'in yarın izinli olduğunu biliyordum. Sabah ben de personel şefini arayıp iş yerinden izin alacaktım. Çocuklar sabahtan okula gidecekleri için Mehmet'le buluşabilirdik. Telefonu aldım ve "Kocam evde, cevap yazma sakın. Hazır ol, yarın buluşuyoruz. Öptüm seni!" diye Mehmet'e mesaj attım.
Sabah olmuş kocam işe gitmişti. Ardından çocukları okula yolladım ve Mehmet'i aradım. Sesinden çok sevinçli olduğu belliydi. Beni arabayla almayı teklif etti, ama kabul etmedim. Detayları konuştuk. Evimden çok uzakta olmayan bir rezidansta kalıyordu. Konuşmamız bittikten sonra doğruca banyoya girdim, vücudumdaki bütün kılları temizleyip, her yerimi kaymak gibi pürüzsüz yaptım. Kısacası tam yalamalık olmuştum. Aynanın karşısında vücuduma bakıyordum. Doğum nedeniyle karın bölgemde biraz çatlaklar vardı. İnce belim, geniş popom, büyük memelerim, eminim Mehmet'in hoşuna gidecekti. Derin bir çizgiyle ortadan bölünmüş tüysüz amım pırıl pırıl duruyordu.
Komodinin çekmecesini açtım, çamaşırlarıma baktım. Takım olan, beyaz iç çamaşırlarımı giydim. Tıpkı gerdeğe girecek olan bir gelin gibi. İç çamaşırlarımı giydikten sonra, üzerine beyaz bir gömlek, altına da siyah bir etek giydim. Başımı da kırmızı ipek eşarbımla örttüm. Hafif bir makyaj yapmıştım. Evden çıkarken dikkat çekmemem lazımdı. Üzerime, her zaman giyindiğim yazlık kabanımı aldım. Evden çıkmadan Mehmet'e mesaj attım, "Evden çıkmak üzereyim!" diye. "Sabırsızlıkla seni bekliyorum aşkım!" diye mesaj yolladı. Korku ve heyecan içindeydim. Adım adım sikilmeye gidiyordum.
Yoldan geçen bir taksiye bindim. Bana söylediği adresi taksiciye söyledim. Camdan dışarı izliyordum. 10 dakika sonra yüksek bir binanın önünde durduk. Arabadan inip binaya girdim, direkt asansöre bindim ve 5. katta indim. Dairenin kapısına geldim. Titrek elimle zile bastım. Artık geri dönüş yoktu, o kocaman yarağı yemeden buradan çıkış olmayacaktı. Bunu kendim istemiştim.
Kapıda göründü ve "Hoş geldin aşkım!" diyerek içeri davet etti. Üzerimdeki kabanı alıp astı. Belimden tutarak lüks bir salona geçtik. 1 oda 1 salon evdi. Bir kişi için idealdi. Ev güzel döşenmişti. Ben salonu incelerken, "Eee aşkım, heyecanlı mısın?" dedi. "Evet!" dedim. "Rahatla. Sakin ol. Gerçekten çok güzelsin!" dedi. "Evin güzelmiş!" dedim. Bir anda belimden tutarak kendine doğru çekti ve dudaklarıma yapıştı. Ben de aynı şekilde onun dudaklarına yapıştım. İlk kez kocamdan başka bir erkekle öpüşüyordum. İnanamıyordum, ama müthiş şekilde hoşuma gitmişti.
Mehmet oramı buramı ellemeye başlamıştı. Ben de çekingenliğimi atmış, karşılık veriyordum. Zaten oraya bunun için gitmemiş miydim? Başımda eşarbım halen duruyordu, öpüştükçe öpüşüyorduk. Elleri rahat durmuyordu, göğüslerimi, popomu, bacaklarımı, hemen hemen her yerimi okşuyordu. Sulanmaya başlamıştım. Herşey hızlı gelişiyordu. Önce beyaz gömleğimi, sonra da eteğimi indirdi ve "Ohhh, harikasın aşkım!" dedi. Sutyenin üzerinden göğüslerimi dişliyor ve sıkıyordu. Diğer eliyle amımı avuçlamış, bacaklarımın arasını okşuyordu. Kollarımı boynuna dolamış öpüşürken, göbeğime değen sertliği hissediyordum. Elimi pantolonun üzerine götürüp yokladığımda kalınlığı inanılmaz haldeydi.
Kemerini çözüp pantolonunu aşağı indirdi. Beyaz bir Boxer giyiyordu, ama içinde sanki kocaman bir canavar vardı. Boxerin üzerinden yarağın gövdesini avuçlamıştım. Aman Tanrım, inanılır gibi değildi. Parmaklarımla ancak yarısını sarabiliyordum. Bu nasıl bir yarak diye düşündüm. İnlemelerimiz salonda yankılanıyordu. Harika zevk alıyordum. Sutyenimi çıkarmış, memelerimin ucunu dudaklarıyla sıkıştırmış, içine çekiyordu. Öyle çekiyordu ki, sanki uçları kopacaktı...
Bir müddet böyle devam etti. Sonra yavaş yavaş göbeğimi yalarken külotumu topuklarıma indirdi. Artık çırılçıplaktım. Kocaman elleriyle götümün yanaklarını okşarken, dudakları amıma inmişti. Önden bakınca çizgi gibi görünen yeri yalıyordu. Yalamanın şiddeti artınca amımı ağzına bastırıyordum. Orgazm olmak üzereydim, ama bunu ona belli etmemeye çalışıyordum. Büyük bir zevkle orgazm olmaya başladım. "Immmmm!" diye saniyelerce kasılırken, iliklerime kadar titremiştim. Kocamın çok uzun zamandan beri yalamadığı amımı başka bir erkek tiksinmeden yalıyordu. Bu harika zevki kocam bana yaşatmamıştı.
Mehmet amımı yalamayı bırakıp birden ayağa kalktı. Artık sikiş zamanının geldiğini anlamıştım. Boxerini çıkardığında özgür kalan yarağı sağa sola yaylanarak sallandı. Kocamınkiyle kıyaslanmayacak kadar kalın ve uzundu. İkimiz de çırılçıplaktık. Mehmet'in yarağına kilitlenmiştim. Kocaman başı ve gövdesindeki şişmiş damarlarıyla değişik görünüyordu.
Beni dizlerimin üzerine çömeltince yalama sırasının bende olduğunu anlamıştım. O kocaman yarağı ağzıma almamı istiyordu. Daha önce hiç yalamamıştım. Bu ilk olacaktı. Acemi bir şekilde başını öpüyordum. Ucunda biriken kaygan bir sıvı dudaklarıma yapışıyordu. Bütün bunlar olurken öyle sulanmıştım ki. O sırada Mehmet, "Aşkım! Sanırım daha önce hiç bunu yapmadın. Yatak odasına geçelim!" dedi. Ayaklarımı yerden kesip kucağına aldı. Ben de bacaklarımı beline doladım. Dilini ağzımın içine sokup, dudaklarımı emerken, siki popoma değiyordu.
Öpüşürken sırt üstü yatırdı. Beline sardığım bacaklarımı çözdükten sonra, içime girmesini beklemeye başladım. Mehmet, "Hazır mısın aşkım?" dedi. "Hazırım! Sik beni, artık dayanamıyoruum!" diyebildim. Bacaklarımı iyice açtıktan sonra kendi de uygun pozisyona geçti. Bacaklarım ayrıldığından olsa gerek, amımın dudaklarının gerildiğini hissettim. Eğilip diliyle amımı iyice ıslattıktan sonra doğruldu, sikini gövdesinden tutup, o iri başını amımın ağız kısmına değdirdi. O an ürperdim. Sonra birkaç kez ileri geri hareket ettirerek yarağının başını amıma sürttü. Her şeyimle hazırdım. Amım ıslanmış, meme uçlarım şişmişti.
Amımın deliğine yarağının başını ayarladı. Alıştırmak için, belini ileri geri hareket ettiriyordu. Yavaş yavaş yüklenmeye başladı. Yrağının başını soktu, ardından yarağın gövdesi de içeri girdiği anda, ben, "Oohhh!" diye inledim. Sesim odanın duvarlarında yankılanmıştı. Sadece yarısı girdiğinde, "Aşkımım! Yavaş yavaş sok!" diyebildim. Küçük küçük ritimlerle ileri geri belini oynatırken, her seferinde derine, daha derine giriyordu. Hayalini kurduğum yarak artık tamamen içimdeydi...
Biraz alışmamı bekledikten sonra hızlı hızlı ileri geri hareket ederek sikmeye başladı. Kalınlığı tamamen içimi doldururken inanılmaz zevk alıyordum. "Ohhh, durmaaa! Ahh, ohhhh, ağğğııhhh..." diye ağzımdan sözler dökülüyordu. Kocamınkinden kalın olduğu için amım zevkten zonkluyordu. Mehmet işini harika yapıyordu. Amıma popmpalarken dudaklarıma yapışmış öpüyor, elleri de göğüslerimi yoğuruyordu...
Kalınlığı harikaydı, amımı tam olarak dolduruyordu. Hızlanmaya başlamıştı. Sürtünme nedeniyle amımın deliği yanıyordu. O anda zevkten kasılmaya başladım. Ben, "Ohhhh Mehmet, sakın durma, geliyorum, geliyorum, devam et, sik beni!" diye yalvarırken, daha da hızlandı. "İçine boşalmak istiyorum aşkım!" dedi. "Boşal içime!" diye inledim. Belimi tutup hızla kendine doğru çekerken, sert sert sikiyordu amımı. İşte tam o anda beynim uyuşmaya, kasıklarım sıkışmaya başladı. Zevk dalgasının tüm vücudumu sarmaya başladığı anda sarsıla sarsıla orgazm olmaya başladım.
Aman Tanrım, bu ne zevkti öyle! Orgazm olurken inlemelerim Mehmet'i daha da coşturmuştu. Çok geçmeden o da kasılmaya başladı. Hem sikiyor hem boşalıyordu. O sıcacık döllerini amıma akıtıyordu. Döllerinin sıcaklığı içimi yakıyordu. Boşalması sanki dakikalarca sürmüştü.
Hareketleri yavaşlayınca amımdan çıkıp yanıma uzandı. İkimiz de yorgun bir halde odanın tavanına bakıyorduk. Mutlu olup olmadığımı sordu. Dudaklarından öpüp, "Ben böyle bir zevk daha önce yaşamadım! Keşke daha önce beraber olsaymışız!" dedim. "Akşama daha çok var!" dedi. "Ne yani, yine yapacak mıyız?" dedim. "Seni çok uzun zamandan beri istiyordum, bulmuşken bir seferle bırakır mıyım?" dediğinde, "Manyaksın sen yaa! Bu kadarı bile bana yetti!" dedim. Kocamla uzun zamandan beri seks yapmamış olmama rağmen yarağa da doymuştum. Mehmet yormuştu beni.
Saate baktığımda 11:00'e geliyordu. Epey bir vaktimiz daha vardı. İçime boşaldığı için amımın içi vıcık vıcıktı. Duş almak için kalktım ve elimle amımı kapatarak banyoya gittim. Kocam bir sene biriktirse bile, bu kadar çok dölü amıma boşaltamazdı. Sırayla duşumuzu aldık.
İkimiz de çırılçıplak olduğumuz halde mutfaktaydık, su içiyorduk. "Çok büyükmüş!" dedim. "Kocanın ki büyük değil mi?" dedi. "Seninki kadar değil!" dedim. "Çok güzelsin Tuğba. Harika bir kadınsın. İki çocuğu var dediklerinde inanamadım!" dedi. Böyle güzel sözleri duymak hoşuma gitmişti. Bu ilk sikiş bana yetmişti, ama sanırım bu bugün son olmayacaktı. İlk sikilmem gerçekten mükemmel geçmişti. Benim için, hiçbir şeyden haberi olmayan biri olarak söz eden komşularım, bu yaptığımı duysalar acaba ne derlerdi?
Salona, üçlü koltuğa geçen Mehmet, "Gel aşkım, yanıma gel!" dedi. Sesi hem yumuşak hem de içimi okşuyordu. Kıvırta kıvırta yanına gidip, kendisine sokuldum. Memelerimi vücuduna yapıştırdım. Bir bacağımı bacaklarının arasına soktum. Bacağındaki kılların bacağıma sürtünmesi hoşuma gidiyordu. Sonra başımı göğsüne yasladım ve "Aşkım, gerçekten beğendin mi? Gerçekten zevk aldın mı?" diye sordum. Mehmet, "İnan bana, gerçekten çok güzelsin. Zevk vermesini ve zevk almasını biliyorsun!" dediğinde, sevinçle dudaklarından öptüm. O güne kadar kocamla bile konuşmadığım şeyleri Mehmet'le ile konuşurken oldukça rahattım.
Sonra aklıma bazı sorular takıldı, "Bir şeyleri öğrenmek istiyorum..." dedim. "Seni dinliyorum canım?" dedi. "Neden boşandın? Bir de, etrafta bu kadar güzel ve genç kadın varken neden benimle ilgilendin?" dedim. Mehmet, "Boşandım çünkü seks konusunda pek anlaşamadık. Ben her gün sikişmek istiyordum, karım ise pek yanaşmıyordu. Diğer konuya gelince, benim evli kadınlara karşı zaafım var. Üstelik senin gibi başörtülü, kapalı giyinenlere dayanamıyorum!" dedi. "Pekiii, kocaları duyar diye hiç korkmuyor musun?" dedim.
"Neden korkayım ki? Benlik bir şey yok. Zaten evli kadınlar daha kurnaz oluyor. İstemedikleri sürece yakalanmazlar. Dediğim gibi başörtülü, kapalı kadınları çekici buluyorum. Hatta internette özel bir seks sitesi var, bazı erkekler karılarının kullandığı eşarpları satıyor. İnternetten satın alıyorum, otuzbir çekerken sanki onların karılarını sikiyor muşum gibi hissediyorum. Dolapta çok eşarp var, ya satın aldığım, ya da siktiğim kadınlardan bir hatıra olarak!" dedi. "Benden de eşarp alacak mısın?" diye sordum. "Tabi alacağım. Vereceksin değil mi?" dedi. "Tabii ki veririm!" dedim. "Sen harika birisin!" deyip dudaklarımdan öptü.
Doğrusunu isterseniz bir kadına nasıl davranacağını ve sikmesini çok iyi biliyordu. Üstelik sadece yarağı da iri değildi, fiziksel olarak da çok güçlüydü. Anlattıklarına bakılırsa benim gibi başı örtülü, kapalı birçok kadın sikmişti. Bu beni pek te ilgilendirmiyordu. Önemli olan şu an benimle olmasıydı.
Bütün bunları konuşmak amımın sulanmasına neden olmuştu. Ayrıca o anlatırken, ben yarağıyla oynuyordum. Onun da hoşuna gitmiş olacak ki, yarağı avucumda iyice sertleşmişti. Başımı göğsünden aşağıya doğru kaydırdım. Yarağının kocaman mantar gibi kafası gözlerimin içine bakıyordu. Küçük küçük öpmeye, ardından dilimle etrafını yalamaya başladım. Sonra kafasının yarısını dudaklarımın arasına aldım. Öyle sıcak ve yumuşaktı ki! Elimle gövdesini sıvazlarken, kocaman kafasını da ağzıma almış somuruyordum. Bu hareketim Mehmet'in çok hoşuna gidiyordu, gözlerini kapamış, ne dediğini anlamadığım bir şeyler mırıldanıyordu.
Mehmet koltuktan doğrularak, "69 yapalım, ben de senin amını yalamak istiyorum!" dedi ve sırt üstü olduğu halde benim başım onun bacaklarına doğru, onun başı benim bacaklarıma doğru olacak şekilde vücudumu çevirdi. "Ohhhh!" diye mırıldanıp amımı yalamaya başlamıştı bile. Şişmiş olan klitorisimi dudaklarının arasına sıkıştırıp ezerken, zaman zaman da yalıyordu. Onun bu yaptığı beni daha da azdırırken, ben de onun yarağını hızla ağzıma sokup sokup çıkarıyordum. Her an orgazm olabilirdim. Mehmet bunu anlamış olacak ki, geri çekilerek domalmamı söyledi...
İtiraz bile etmedim, dediğini yapıp domaldım. Avucuna tükürüp önce yarağın başına, sonra da amımın ağız kısmına sürdü tükürüğü. Yarağının kafasını amımın dudakların arasına birkaç kez sürttükten sonra, amımın deliğine ayarladı. Belimden tutup kendine doğru çektiğinde yavaş yavaş içime doğru girmeye başladı. Dibine kadar soktuğunda ise amımdaki boşluk yine tamamen dolmuştu. Amımın dudakları gerilmiş, yarağını sımsıkı sarmıştı. Zorlanmama rağmen içimin kayganlığı beni rahatlatıyordu.
Biraz bekledikten sonra yarağını ileri geri hareket ettirmeye başladı. İleri sokunca, "Ahhh!", geri çekince de "Ohhhh!" diye bağırıyordum. Büyük zevk alıyordum. Az sonra öyle bir hızlanmıştı ki, "Ahhhh! Ohhhh! Çok güzeeel! Harikasın devam et! Ahhh! Durma, sikkk!" diye inliyordum. O anda oraya kocam bile gelse umurumda değildi, beni bu sikişten kimse alıkoyamazdı. Mehmet de argo konuşmaya başlamıştı. "Demek kocan sikmiyor seni haaa! Al bakalım orospu! Seni öyle sikeceğim ki, amın yarağa doyacak, parçalayacağım amını!" demesi beni daha da tahrik ediyordu. Ben de ona uydum ve "Sik aşkım, sik orospunu, kocamın sikemediği amımı parçala, darmadağın et! Sik beni, doyur amımı, doyuuurrr! Ahhh! Ohhhh! Haarikaaa!" diye bağırıyordum.
Yaklaşık 15 dakikadır bu şekilde sikişmeye devam ediyorduk. Ne Mehmet'in boşalmaya, ne de benim bu pozisyondan ayrılmaya niyetim vardı. Adam gibi sikilmek dedikleri bu olmalıydı. Bu yaşadıklarımı bir hafta önce hayal bile edemezdim. Gerçek sikilmek böyle bir şeymiş...
Mehmet kadar ben de terden sırılsıklam olmuştum. Beni koltuğun kenarına yatırıp, bacaklarımı omuzuna aldı ve tekrar amıma soktu, belimden tutup sikmeye başladı. Sikerken gözlerinin içine bakıyordum. Amım öyle sulanmıştı ki, birbirine sertçe vuran kasıklarımızın sesleri odada yankılanıyordu. Ahlar ohlar arasında inlerken birden beynim uyuşmaya, vücudum titremeye, kasıklarım sıkışmaya başladı. Büyük bir zevk kasırgası bedenimi sarıyordu. Nefesim kesilmeye, nabzım hızlı hızlı atmaya başlamıştı. "Hızlı! Daha hızlııı! Devam et! Devam et lütfen! Ahhh! Ohhh!" bu kelimeleri sayısızca tekrarlamıştım. Üçüncü kez orgazm oluyordum. Bu benim için bir ilkti. Ve çok büyük zevk alıyordum...
Ben orgazm olurken, Mehmet daha da hızlanmış, yarağı amımı yırtacak gibiydi. "Aşkım! Boşal artık, amım acımaya başladı!" dedim. Mehmet beni duymuyordu bile. O sikti, ben bağırdım. O sikti, ben bağırdım. Bir ara amımın gerçekten yırtıldığını bile düşünmeye başlamıştım. Nitekim benim orgazmımdan uzunca bir süre sonra böğürerek boşalmaya başladı. Hem boşalıyor hem de amıma girip çıkmaya devam ediyordu. Amım dölleriyle dolmuştu. Sonra durdu ve içimden çıktı.
Sonra kollarını belime ve bacaklarıma sararak kucağına aldı, beni yatak odasına taşıyıp, yatağa bıraktı. Bu hareketi çok hoşuma gitmişti. Böyle bir taşımayı kocamdan görmemiştim. Göğsüne yaslanarak dinlenmeye çekildik. Yaklaşık 2 saat uyumuşum. Uyandığımda Mehmet halen uyuyordu. Onu dürterek, "Kalk aşkım, saat dmrde geliyor. Çocuklar eve gelmeden çıkmalıyım!" dedim. Mehmet ise, "Aşkım, iyi dinlenebildin mi?" dedi. Evet anlamında başımı salladım.
Sırt üstü döndüğünde göbeğine vuran yarağıyla karşılaştım. Yarağı kalkmış, heykel gibi duruyordu. Hayretle, "Aşkım bunun hali ne böyle?" demişim. "Ne olacak aşkım, seni istiyor!" dedi. "İnanmıyorum sana yaa! Yine mi?" dedim. Bana sarılarak, "Seni çok istiyorum aşkım!" dedi. Yavaş yavaş öpmeye ve okşamaya başlamıştı. Sonra, "Aşkım seninle en çok sevdiğim şeyi yapmak istiyorum!" dedi. Merakla, "Neymiş o?" diye sordum. "Aşkım başını örtsene eşarbınla!" dedi. "Neden?" dedim. "Hadi aşkım kırma beni, seni hayallerimde hep başın örtülü olarak siktim. Şimdi bu hayalimi gerçekleştir aşkım!" dedi.
Yataktan kalktım ve başımı eşarbımla örttüm. Ayakta çırılçıplak karşısında duruyordum. "Muhteşemsin aşkım!" deyip elini uzattı. Yeniden yatağa çekti, öpüşmeye başladık. Mehmet vahşi bir şekilde öpüyordu. Bu halim onu daha da tahrik etmişti sanırım. Çenelerimize kadar ağızlarımız burunlarımız tükürük ve salya içinde kalmıştı. Nefes nefese kalıp dudaklarımız ayrıldığında, Mehmet, "Seni seviyorum Tuğba. Hayallerimi gerçekleştirdin!" dedi. "Sen yeter ki böyle sik beni, hep mutlu ederim seni!" diye karşılık verdim.
Mehmet, "Aşkım hadi ağzına alsana!" dedi. Oral seksi bilmiyordum. İlk defa Mehmet'in yarağını bugün ağzıma almıştım. Bunun için biraz tereddüt ediyordum. Göz göze geldik, yalvaran gözlerle bana bakıyordu. Dayanamadım ve bacaklarının arasına kaydım. Kazık gibi ve başı kocaman olmuş yarağının önce başını öpmeye başladım. Dudaklarımın temasıyla, Mehmet, "Ohh! Harikasın aşkım! Em onu, yala!" dedi. Nabız gibi atan ve gayet temiz, traşlı bu yarağın başını yumuşak hareketlerle dudaklarımın arasına aldım ve emmeye başladım.
Ağzım alıştıkça gitgide daha büyük bir kısmını ağzımın içine alıyordum. Arada bir emmeyi kesiyor, kayganlaşması için dilimi yarağın gövdesinde dolaştırıyor, uzun uzun yalıyordum. Böylece kısa sürede yarağının büyük bir kısmını rahatlıkla ağzıma sokmaya başladım. Ağzımın nemli sıcaklığı, dilimin kaygan teması Mehmet'i kendinden geçirmişti. İki eliyle birden eşarbımdan tutup başıma bastırıyor, kendi belirlediği ritimle emdirmek istiyordu yarağını. Beni dudaklarımla yarağına mastürbasyon yapmaya zorluyordu. Ağzımın içindeki yarağın damarları şişmişti. Bu şekilde biraz daha devam edersek ağzıma boşalabilirdi.
"Devam et canım, devam et. Çok güzel! Harikasın Tuğba'm! Ohh! Taşaklarım patlayacak!" dedi. Bu son sözlerle bir an durakladım. Mehmet her an ağzıma boşalabilirdi. Bu alışık olmadığım ve istemediğim bir şeydi. "Neden durdun? Lütfen, emmeye devam et. Ağzınla boşalt beni!" dedi. Ağzımdaki yarağı çıkardım ve "Mehmet, buna emin değilim. Hiç yapmadım da!" dedim. O ise, "Senin de hoşuna gidecek. Bunda çekinecek birşey yok ki! Gayet normal birşey!" diyordu. "Bilmiyorum. Bu çok mu önemli?" diye sordum. "Evet! Çok istiyorum. Bak gör, senin de hoşuna gitmezse bir daha asla yapmayız. Hem beğenmezsen tükürürsün. Hadi şimdi devam et aşkım!" dedi.
Yeniden yarağı ağzıma aldım ve emmeye devam ettim. Bir an önce sonuca ulaşmak için bir yandan müthiş bir istekle emerken, bir elimle de Mehmet'in taşaklarını okşamaya, sıkıştırmaya başladım. Derken dilimde hafif bir acılık hissettim. Bu Mehmet'in önden gelen zevk sıvılarıydı. Yarağın başını yalayarak iyice tadına baktım. Hoşlanmamıştım, ama Mehmet'i de memnun etmek istiyordum. Yarağını gitgide hızlanan bir tempoyla somurmaya başladım. Neredeyse gırtlağıma kadar sokuyor, bir an durup, ağzımın içinde pıt pıt atan yarağını hissediyor, sonra yeniden emmeye devam ediyordum. Yarakla dudaklarım ve dilim arasında tükürükten köprüler, baloncuklar oluşuyordu...
Birden, "Geliyorum Tuğba'm. Geliyorum. Ağzına geliyorum, ohhhh!" deyip inleyen Mehmet'in tüm vücudu elektriğe kapılmış gibi kasılmaya, zangır zangır titremeye başladı. Ellerini ipek eşarbımın üzerinde gezdiriyor, "Ağzını doldurucağım döllerimle Aşkım! Ohhhh! Aşşkımmm!" diyordu. Hiç ara vermeden emmeyi sürdürdüm. Birden ilk fışkıran dölleri gırtlağıma kadar çarptı. Bir an boş bulunup durakladım. Mehmet, "Devam et aşkımmm!" dedi. Benim se heyecandan sesim çıkmıyordu. Bu arada yutkununca ilk döl dalgasını bir anda yuttum. Tadı hoşuma gitmemişti, ama emmeye devam ettim.
Mehmet önce kesik kesik, ardından fışkırırcasına boşaldı ağzıma. Ben ise hiç ara vermeden, hem ytabidiğii yutuyor, hem emiyordum yarağını. Boşalması yaklaşık 20 saniye sürdü ve sonunda ağzımdaki yarağı çıkardım. Ağzım Mehmet'in yutamadığım dölleriyle doluydu. Başımdaki eşarbı çıkarıp ağzımdaki dölleri üzerine tükürdüm...
Mehmet başımı iki elinin arasına aldı ve minnettar gözlerle bakarak, "Aşkım harikaydın. Sen muhteşem bir kadınsın!" dedi. Yeniden dudaklarımızı birleşti, çılgınlar gibi öpüştük.
Gitme vaktim geldiğinde Mehmet bana temiz bir eşarp verdi, ben de benim döllü eşarbımı ona hediye bıraktım :)
154 notes · View notes
girifit · 20 days
Text
benim içimde öldüğün gün, gittiğin gün değildi hayır. benden gittiğini iliklerime kadar hissettiğim gündü. çünkü içimde bir yerlerde her ne kadar silik bir anı gibi var oluyor ve var olacak olsan da ,ki bu artık tamamen bir muamma, bir daha olmayacağını biliyordum. bir daha biz olmayacaktık. sen ve ben olacak ve öyle kalacaktık. farklı cümlelerin öznesi, bambaşka hikayelerin baş karakterleri olacaktık ve olacağız. geriye dönüş yolunu ikimiz el birliğiyle ateşe verdik. benzini sen döktün, kibriti ben attım. çiçeklerimi soldurdum, çiçeklerimi soldurdun. ama sorarsan şayet ardıma dönüp baktığım tek kişi sendin. ardımda gölgesini aradığım sendin. sözlerini duymak istediğim de sendin. her şey sendin. en azından bir zamanlar öyleydin. şimdi, ne ardıma dönüp bakarım ne de seni ararım. ben acımasız dediğim babama, korkak dediğim anneme büründüm. görsen beni ne çok acırsın. ne çok kızarsın. çünkü ben bu değildim ve bu olmak en büyük korkumdu, bilirdin. hâlâ bilir misin bilmiyorum. bana kattığın şeyler oldu. mesela bir kez daha tıpkı babam gibi sevilmemem gerektiğini öğrettin bana. çünkü sen beni sevdiğin her gün içten içe zehirlendin. benim sevgim zehirdi ve sana etki etti. ilaç değildim asla da olmadım. bir binaysak sen ve ben, temelimizden eksiktik. çünkü her zaman sallandık ve yıkılıp paramparça olmayı bekledik. beklediğimiz oldu. yıkılıp paramparça olduk ve öyle kalacağız. seni ve beni toparlayacak hiçbir şey kalmadı. bir şair bile seni ve beni aynı şiire yazmaz artık. sen ve ben. olmayız artık, oldurmam. çünkü bir ben biliyorum neler olduğunu. beni paramparça edip ardında bıraktığın gün neler olduğunu. jilete nasıl sarıldığımı, anneme nasıl ağladığımı, abime nefesim kesilirken seni nasıl anlattığımı, hastanelerde haftalarca neler çektiğimi, babama 'ben ne yapacağım' diyerek geçirdiğim krizleri, içtiğim ilaçları, ilaçlara nasıl bağımlı olduğumu, aylarca adam akıllı yemek yemeyip hastalığımı nüksettirdiğimi. bunları ve daha bir çoğunu. bir ben bilirim. senin ruhun bile duymaz. senin kılın kıpırdamaz. kıpırdamasın da bu saatten sonra. aylarca senin için inanıp inanmadığımı dâhi bilmediğim bir tanrıya yalvarmışlığım var. bir duvar dibinde, kimsesiz bir kedi misali. tüm bunlara rağmen ahım üzerinde olmasın. benim dilim sana kötü ol demeye varmaz, varmıyor. yalnızca kalbin gibi bir hayat yaşamanı diliyorum. ben seni affettim.
ne acı.
19 notes · View notes
sumeyyeberraa · 5 months
Text
Tumblr media
Doğduğum, büyüdüğüm yerden hiç gitmeseydim bunlar yine olur muydu? Bazı şehirler tanıdım çünkü. Önce anlamadım insanları. Sonra da ne yaparsam yapayım anlayamayacağımı anladım. Daha kendimi bile anlamazken... Azınlıkla güldüm, eğlendim; çoğunlukla gülüyor, eğleniyor gibi yaptım. Kısmen de astım suratımı, oturdum aşağı. İşte o zaman da fark ettim ki kimsenin umrunda değil! Ondan sonra kadim dostlarıma kesin dönüş yaptım: kitaplarıma. Kitaplar okudum. Kendimi aradım içlerinde. Onlar benim kendime bile söyleyemediklerimi bana tokat atar gibi söylediler. Ben de sustum o zaman. Sanki benden başka birisi daha bilse bütün büyü bozulacakmış gibi. Sustum. Artık içimden gelerek konuştuğum nadirdi. Okudukça kafamın içindeki dünya büyüdü, dışarıdaki küçüldü. Okudukça insanlardan sıkılmaya başladım. Her yerdelerdi. Hiçbirisi benim gibi değildi. Meğersem hiçbir zaman hiçbirisi benim gibi değilmiş. Yeni anladım. Anlamaya başladım. Kaçmaya devam ettim. Kaçışımın da en nihayetinde bir kaçıştan çok arayış olduğunu fark ettim sonra. Kendimi ikna etmem uzun zamanımı aldı. Direndim çünkü önce. Bugüne kadar gelişinin azımsanmayacak bir kısmını inadına borçlu birisi olarak direndim, direndim. Baktım olacak gibi değil, tamam dedim; kaçmıyorum, arıyorum. Bu sefer yolculuk daha çetrefilli bir hâl aldı. Ne aradığımı bilmiyordum!
İçimdeki ses biliyordu, duymak istemedim. Bir insanın iç sesi hep mi duymak istemediklerini söyler? Dinlemedim önce. Hâlâ dinlemiyorum. Bir boşluktayım. Boşluğun içinde bir salıncağa oturmuş sallanıyorum. Ara sıra tutabileceğim eller belirir gibi oluyor.
Elimi uzatamıyorum! Tutamıyorum! Boşluğun ortasında, bir salıncağa oturmuş, bir ileri bir geri, sallanıyorum. Zaman geçiyor.
29 notes · View notes
bulutlarmiisalii · 1 year
Text
Biraz herşeyden ve herkesten uzaklaşma içe dönüş vakti.
71 notes · View notes
murat-o41 · 10 months
Text
Kalın Yarak Özlemim! (2) (Tuğba 35 Y., İstanbul)
O geceki olaydan sonra, Mehmet'in aşk dolu mesajları gelmeye devam etti. Fakat buluşma konuşunda ısrar etmiyordu. O güzel sözlerine cevap vermedim. Aslında karşılık vermek istiyor, buluşup sikişmek istiyordum. Sanal yaşadığım o anlar aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Aklım hep bacaklarımın arasındaydı. Amım müthiş sikilmek istiyordu, ama kocamla bir türlü fırsatımız olmuyordu. Genelde İzmir'de oluyordu, geldiğinde ise hep yorgun oluyordu.
Kocamın evde olduğu bir gece çok istekli olmama rağmen, kocam, "Yorgunum Tuğba!" diye söylenip sırtını dönünce, kararımı verdim. Karmakarışık düşünceler içerisinde bir plan yaptım. Mehmet'in yarın izinli olduğunu biliyordum. Sabah ben de personel şefini arayıp iş yerinden izin alacaktım. Çocuklar sabahtan okula gidecekleri için Mehmet'le buluşabilirdik. Telefonu aldım ve "Kocam evde, cevap yazma sakın. Hazır ol, yarın buluşuyoruz. Öptüm seni!" diye Mehmet'e mesaj attım.
Sabah olmuş kocam işe gitmişti. Ardından çocukları okula yolladım ve Mehmet'i aradım. Sesinden çok sevinçli olduğu belliydi. Beni arabayla almayı teklif etti, ama kabul etmedim. Detayları konuştuk. Evimden çok uzakta olmayan bir rezidansta kalıyordu. Konuşmamız bittikten sonra doğruca banyoya girdim, vücudumdaki bütün kılları temizleyip, her yerimi kaymak gibi pürüzsüz yaptım. Kısacası tam yalamalık olmuştum. Aynanın karşısında vücuduma bakıyordum. Doğum nedeniyle karın bölgemde biraz çatlaklar vardı. İnce belim, geniş popom, büyük memelerim, eminim Mehmet'in hoşuna gidecekti. Derin bir çizgiyle ortadan bölünmüş tüysüz amım pırıl pırıl duruyordu.
Komodinin çekmecesini açtım, çamaşırlarıma baktım. Takım olan, beyaz iç çamaşırlarımı giydim. Tıpkı gerdeğe girecek olan bir gelin gibi. İç çamaşırlarımı giydikten sonra, üzerine beyaz bir gömlek, altına da siyah bir etek giydim. Başımı da kırmızı ipek eşarbımla örttüm. Hafif bir makyaj yapmıştım. Evden çıkarken dikkat çekmemem lazımdı. Üzerime, her zaman giyindiğim yazlık kabanımı aldım. Evden çıkmadan Mehmet'e mesaj attım, "Evden çıkmak üzereyim!" diye. "Sabırsızlıkla seni bekliyorum aşkım!" diye mesaj yolladı. Korku ve heyecan içindeydim. Adım adım sikilmeye gidiyordum.
Yoldan geçen bir taksiye bindim. Bana söylediği adresi taksiciye söyledim. Camdan dışarı izliyordum. 10 dakika sonra yüksek bir binanın önünde durduk. Arabadan inip binaya girdim, direkt asansöre bindim ve 5. katta indim. Dairenin kapısına geldim. Titrek elimle zile bastım. Artık geri dönüş yoktu, o kocaman yarağı yemeden buradan çıkış olmayacaktı. Bunu kendim istemiştim.
Kapıda göründü ve "Hoş geldin aşkım!" diyerek içeri davet etti. Üzerimdeki kabanı alıp astı. Belimden tutarak lüks bir salona geçtik. 1 oda 1 salon evdi. Bir kişi için idealdi. Ev güzel döşenmişti. Ben salonu incelerken, "Eee aşkım, heyecanlı mısın?" dedi. "Evet!" dedim. "Rahatla. Sakin ol. Gerçekten çok güzelsin!" dedi. "Evin güzelmiş!" dedim. Bir anda belimden tutarak kendine doğru çekti ve dudaklarıma yapıştı. Ben de aynı şekilde onun dudaklarına yapıştım. İlk kez kocamdan başka bir erkekle öpüşüyordum. İnanamıyordum, ama müthiş şekilde hoşuma gitmişti.
Mehmet oramı buramı ellemeye başlamıştı. Ben de çekingenliğimi atmış, karşılık veriyordum. Zaten oraya bunun için gitmemiş miydim? Başımda eşarbım halen duruyordu, öpüştükçe öpüşüyorduk. Elleri rahat durmuyordu, göğüslerimi, popomu, bacaklarımı, hemen hemen her yerimi okşuyordu. Sulanmaya başlamıştım. Herşey hızlı gelişiyordu. Önce beyaz gömleğimi, sonra da eteğimi indirdi ve "Ohhh, harikasın aşkım!" dedi. Sutyenin üzerinden göğüslerimi dişliyor ve sıkıyordu. Diğer eliyle amımı avuçlamış, bacaklarımın arasını okşuyordu. Kollarımı boynuna dolamış öpüşürken, göbeğime değen sertliği hissediyordum. Elimi pantolonun üzerine götürüp yokladığımda kalınlığı inanılmaz haldeydi.
Kemerini çözüp pantolonunu aşağı indirdi. Beyaz bir Boxer giyiyordu, ama içinde sanki kocaman bir canavar vardı. Boxerin üzerinden yarağın gövdesini avuçlamıştım. Aman Tanrım, inanılır gibi değildi. Parmaklarımla ancak yarısını sarabiliyordum. Bu nasıl bir yarak diye düşündüm. İnlemelerimiz salonda yankılanıyordu. Harika zevk alıyordum. Sutyenimi çıkarmış, memelerimin ucunu dudaklarıyla sıkıştırmış, içine çekiyordu. Öyle çekiyordu ki, sanki uçları kopacaktı...
Bir müddet böyle devam etti. Sonra yavaş yavaş göbeğimi yalarken külotumu topuklarıma indirdi. Artık çırılçıplaktım. Kocaman elleriyle götümün yanaklarını okşarken, dudakları amıma inmişti. Önden bakınca çizgi gibi görünen yeri yalıyordu. Yalamanın şiddeti artınca amımı ağzına bastırıyordum. Orgazm olmak üzereydim, ama bunu ona belli etmemeye çalışıyordum. Büyük bir zevkle orgazm olmaya başladım. "Immmmm!" diye saniyelerce kasılırken, iliklerime kadar titremiştim. Kocamın çok uzun zamandan beri yalamadığı amımı başka bir erkek tiksinmeden yalıyordu. Bu harika zevki kocam bana yaşatmamıştı.
Mehmet amımı yalamayı bırakıp birden ayağa kalktı. Artık sikiş zamanının geldiğini anlamıştım. Boxerini çıkardığında özgür kalan yarağı sağa sola yaylanarak sallandı. Kocamınkiyle kıyaslanmayacak kadar kalın ve uzundu. İkimiz de çırılçıplaktık. Mehmet'in yarağına kilitlenmiştim. Kocaman başı ve gövdesindeki şişmiş damarlarıyla değişik görünüyordu.
Beni dizlerimin üzerine çömeltince yalama sırasının bende olduğunu anlamıştım. O kocaman yarağı ağzıma almamı istiyordu. Daha önce hiç yalamamıştım. Bu ilk olacaktı. Acemi bir şekilde başını öpüyordum. Ucunda biriken kaygan bir sıvı dudaklarıma yapışıyordu. Bütün bunlar olurken öyle sulanmıştım ki. O sırada Mehmet, "Aşkım! Sanırım daha önce hiç bunu yapmadın. Yatak odasına geçelim!" dedi. Ayaklarımı yerden kesip kucağına aldı. Ben de bacaklarımı beline doladım. Dilini ağzımın içine sokup, dudaklarımı emerken, siki popoma değiyordu.
Öpüşürken sırt üstü yatırdı. Beline sardığım bacaklarımı çözdükten sonra, içime girmesini beklemeye başladım. Mehmet, "Hazır mısın aşkım?" dedi. "Hazırım! Sik beni, artık dayanamıyoruum!" diyebildim. Bacaklarımı iyice açtıktan sonra kendi de uygun pozisyona geçti. Bacaklarım ayrıldığından olsa gerek, amımın dudaklarının gerildiğini hissettim. Eğilip diliyle amımı iyice ıslattıktan sonra doğruldu, sikini gövdesinden tutup, o iri başını amımın ağız kısmına değdirdi. O an ürperdim. Sonra birkaç kez ileri geri hareket ettirerek yarağının başını amıma sürttü. Her şeyimle hazırdım. Amım ıslanmış, meme uçlarım şişmişti.
Amımın deliğine yarağının başını ayarladı. Alıştırmak için, belini ileri geri hareket ettiriyordu. Yavaş yavaş yüklenmeye başladı. Yrağının başını soktu, ardından yarağın gövdesi de içeri girdiği anda, ben, "Oohhh!" diye inledim. Sesim odanın duvarlarında yankılanmıştı. Sadece yarısı girdiğinde, "Aşkımım! Yavaş yavaş sok!" diyebildim. Küçük küçük ritimlerle ileri geri belini oynatırken, her seferinde derine, daha derine giriyordu. Hayalini kurduğum yarak artık tamamen içimdeydi...
Biraz alışmamı bekledikten sonra hızlı hızlı ileri geri hareket ederek sikmeye başladı. Kalınlığı tamamen içimi doldururken inanılmaz zevk alıyordum. "Ohhh, durmaaa! Ahh, ohhhh, ağğğııhhh..." diye ağzımdan sözler dökülüyordu. Kocamınkinden kalın olduğu için amım zevkten zonkluyordu. Mehmet işini harika yapıyordu. Amıma popmpalarken dudaklarıma yapışmış öpüyor, elleri de göğüslerimi yoğuruyordu...
Kalınlığı harikaydı, amımı tam olarak dolduruyordu. Hızlanmaya başlamıştı. Sürtünme nedeniyle amımın deliği yanıyordu. O anda zevkten kasılmaya başladım. Ben, "Ohhhh Mehmet, sakın durma, geliyorum, geliyorum, devam et, sik beni!" diye yalvarırken, daha da hızlandı. "İçine boşalmak istiyorum aşkım!" dedi. "Boşal içime!" diye inledim. Belimi tutup hızla kendine doğru çekerken, sert sert sikiyordu amımı. İşte tam o anda beynim uyuşmaya, kasıklarım sıkışmaya başladı. Zevk dalgasının tüm vücudumu sarmaya başladığı anda sarsıla sarsıla orgazm olmaya başladım.
Aman Tanrım, bu ne zevkti öyle! Orgazm olurken inlemelerim Mehmet'i daha da coşturmuştu. Çok geçmeden o da kasılmaya başladı. Hem sikiyor hem boşalıyordu. O sıcacık döllerini amıma akıtıyordu. Döllerinin sıcaklığı içimi yakıyordu. Boşalması sanki dakikalarca sürmüştü.
Hareketleri yavaşlayınca amımdan çıkıp yanıma uzandı. İkimiz de yorgun bir halde odanın tavanına bakıyorduk. Mutlu olup olmadığımı sordu. Dudaklarından öpüp, "Ben böyle bir zevk daha önce yaşamadım! Keşke daha önce beraber olsaymışız!" dedim. "Akşama daha çok var!" dedi. "Ne yani, yine yapacak mıyız?" dedim. "Seni çok uzun zamandan beri istiyordum, bulmuşken bir seferle bırakır mıyım?" dediğinde, "Manyaksın sen yaa! Bu kadarı bile bana yetti!" dedim. Kocamla uzun zamandan beri seks yapmamış olmama rağmen yarağa da doymuştum. Mehmet yormuştu beni.
Saate baktığımda 11:00'e geliyordu. Epey bir vaktimiz daha vardı. İçime boşaldığı için amımın içi vıcık vıcıktı. Duş almak için kalktım ve elimle amımı kapatarak banyoya gittim. Kocam bir sene biriktirse bile, bu kadar çok dölü amıma boşaltamazdı. Sırayla duşumuzu aldık.
İkimiz de çırılçıplak olduğumuz halde mutfaktaydık, su içiyorduk. "Çok büyükmüş!" dedim. "Kocanın ki büyük değil mi?" dedi. "Seninki kadar değil!" dedim. "Çok güzelsin Tuğba. Harika bir kadınsın. İki çocuğu var dediklerinde inanamadım!" dedi. Böyle güzel sözleri duymak hoşuma gitmişti. Bu ilk sikiş bana yetmişti, ama sanırım bu bugün son olmayacaktı. İlk sikilmem gerçekten mükemmel geçmişti. Benim için, hiçbir şeyden haberi olmayan biri olarak söz eden komşularım, bu yaptığımı duysalar acaba ne derlerdi?
Salona, üçlü koltuğa geçen Mehmet, "Gel aşkım, yanıma gel!" dedi. Sesi hem yumuşak hem de içimi okşuyordu. Kıvırta kıvırta yanına gidip, kendisine sokuldum. Memelerimi vücuduna yapıştırdım. Bir bacağımı bacaklarının arasına soktum. Bacağındaki kılların bacağıma sürtünmesi hoşuma gidiyordu. Sonra başımı göğsüne yasladım ve "Aşkım, gerçekten beğendin mi? Gerçekten zevk aldın mı?" diye sordum. Mehmet, "İnan bana, gerçekten çok güzelsin. Zevk vermesini ve zevk almasını biliyorsun!" dediğinde, sevinçle dudaklarından öptüm. O güne kadar kocamla bile konuşmadığım şeyleri Mehmet'le ile konuşurken oldukça rahattım.
Sonra aklıma bazı sorular takıldı, "Bir şeyleri öğrenmek istiyorum..." dedim. "Seni dinliyorum canım?" dedi. "Neden boşandın? Bir de, etrafta bu kadar güzel ve genç kadın varken neden benimle ilgilendin?" dedim. Mehmet, "Boşandım çünkü seks konusunda pek anlaşamadık. Ben her gün sikişmek istiyordum, karım ise pek yanaşmıyordu. Diğer konuya gelince, benim evli kadınlara karşı zaafım var. Üstelik senin gibi başörtülü, kapalı giyinenlere dayanamıyorum!" dedi. "Pekiii, kocaları duyar diye hiç korkmuyor musun?" dedim.
"Neden korkayım ki? Benlik bir şey yok. Zaten evli kadınlar daha kurnaz oluyor. İstemedikleri sürece yakalanmazlar. Dediğim gibi başörtülü, kapalı kadınları çekici buluyorum. Hatta internette özel bir seks sitesi var, bazı erkekler karılarının kullandığı eşarpları satıyor. İnternetten satın alıyorum, otuzbir çekerken sanki onların karılarını sikiyor muşum gibi hissediyorum. Dolapta çok eşarp var, ya satın aldığım, ya da siktiğim kadınlardan bir hatıra olarak!" dedi. "Benden de eşarp alacak mısın?" diye sordum. "Tabi alacağım. Vereceksin değil mi?" dedi. "Tabii ki veririm!" dedim. "Sen harika birisin!" deyip dudaklarımdan öptü.
Doğrusunu isterseniz bir kadına nasıl davranacağını ve sikmesini çok iyi biliyordu. Üstelik sadece yarağı da iri değildi, fiziksel olarak da çok güçlüydü. Anlattıklarına bakılırsa benim gibi başı örtülü, kapalı birçok kadın sikmişti. Bu beni pek te ilgilendirmiyordu. Önemli olan şu an benimle olmasıydı.
Bütün bunları konuşmak amımın sulanmasına neden olmuştu. Ayrıca o anlatırken, ben yarağıyla oynuyordum. Onun da hoşuna gitmiş olacak ki, yarağı avucumda iyice sertleşmişti. Başımı göğsünden aşağıya doğru kaydırdım. Yarağının kocaman mantar gibi kafası gözlerimin içine bakıyordu. Küçük küçük öpmeye, ardından dilimle etrafını yalamaya başladım. Sonra kafasının yarısını dudaklarımın arasına aldım. Öyle sıcak ve yumuşaktı ki! Elimle gövdesini sıvazlarken, kocaman kafasını da ağzıma almış somuruyordum. Bu hareketim Mehmet'in çok hoşuna gidiyordu, gözlerini kapamış, ne dediğini anlamadığım bir şeyler mırıldanıyordu.
Mehmet koltuktan doğrularak, "69 yapalım, ben de senin amını yalamak istiyorum!" dedi ve sırt üstü olduğu halde benim başım onun bacaklarına doğru, onun başı benim bacaklarıma doğru olacak şekilde vücudumu çevirdi. "Ohhhh!" diye mırıldanıp amımı yalamaya başlamıştı bile. Şişmiş olan klitorisimi dudaklarının arasına sıkıştırıp ezerken, zaman zaman da yalıyordu. Onun bu yaptığı beni daha da azdırırken, ben de onun yarağını hızla ağzıma sokup sokup çıkarıyordum. Her an orgazm olabilirdim. Mehmet bunu anlamış olacak ki, geri çekilerek domalmamı söyledi...
İtiraz bile etmedim, dediğini yapıp domaldım. Avucuna tükürüp önce yarağın başına, sonra da amımın ağız kısmına sürdü tükürüğü. Yarağının kafasını amımın dudakların arasına birkaç kez sürttükten sonra, amımın deliğine ayarladı. Belimden tutup kendine doğru çektiğinde yavaş yavaş içime doğru girmeye başladı. Dibine kadar soktuğunda ise amımdaki boşluk yine tamamen dolmuştu. Amımın dudakları gerilmiş, yarağını sımsıkı sarmıştı. Zorlanmama rağmen içimin kayganlığı beni rahatlatıyordu.
Biraz bekledikten sonra yarağını ileri geri hareket ettirmeye başladı. İleri sokunca, "Ahhh!", geri çekince de "Ohhhh!" diye bağırıyordum. Büyük zevk alıyordum. Az sonra öyle bir hızlanmıştı ki, "Ahhhh! Ohhhh! Çok güzeeel! Harikasın devam et! Ahhh! Durma, sikkk!" diye inliyordum. O anda oraya kocam bile gelse umurumda değildi, beni bu sikişten kimse alıkoyamazdı. Mehmet de argo konuşmaya başlamıştı. "Demek kocan sikmiyor seni haaa! Al bakalım orospu! Seni öyle sikeceğim ki, amın yarağa doyacak, parçalayacağım amını!" demesi beni daha da tahrik ediyordu. Ben de ona uydum ve "Sik aşkım, sik orospunu, kocamın sikemediği amımı parçala, darmadağın et! Sik beni, doyur amımı, doyuuurrr! Ahhh! Ohhhh! Haarikaaa!" diye bağırıyordum.
Yaklaşık 15 dakikadır bu şekilde sikişmeye devam ediyorduk. Ne Mehmet'in boşalmaya, ne de benim bu pozisyondan ayrılmaya niyetim vardı. Adam gibi sikilmek dedikleri bu olmalıydı. Bu yaşadıklarımı bir hafta önce hayal bile edemezdim. Gerçek sikilmek böyle bir şeymiş...
Mehmet kadar ben de terden sırılsıklam olmuştum. Beni koltuğun kenarına yatırıp, bacaklarımı omuzuna aldı ve tekrar amıma soktu, belimden tutup sikmeye başladı. Sikerken gözlerinin içine bakıyordum. Amım öyle sulanmıştı ki, birbirine sertçe vuran kasıklarımızın sesleri odada yankılanıyordu. Ahlar ohlar arasında inlerken birden beynim uyuşmaya, vücudum titremeye, kasıklarım sıkışmaya başladı. Büyük bir zevk kasırgası bedenimi sarıyordu. Nefesim kesilmeye, nabzım hızlı hızlı atmaya başlamıştı. "Hızlı! Daha hızlııı! Devam et! Devam et lütfen! Ahhh! Ohhh!" bu kelimeleri sayısızca tekrarlamıştım. Üçüncü kez orgazm oluyordum. Bu benim için bir ilkti. Ve çok büyük zevk alıyordum...
Ben orgazm olurken, Mehmet daha da hızlanmış, yarağı amımı yırtacak gibiydi. "Aşkım! Boşal artık, amım acımaya başladı!" dedim. Mehmet beni duymuyordu bile. O sikti, ben bağırdım. O sikti, ben bağırdım. Bir ara amımın gerçekten yırtıldığını bile düşünmeye başlamıştım. Nitekim benim orgazmımdan uzunca bir süre sonra böğürerek boşalmaya başladı. Hem boşalıyor hem de amıma girip çıkmaya devam ediyordu. Amım dölleriyle dolmuştu. Sonra durdu ve içimden çıktı.
Sonra kollarını belime ve bacaklarıma sararak kucağına aldı, beni yatak odasına taşıyıp, yatağa bıraktı. Bu hareketi çok hoşuma gitmişti. Böyle bir taşımayı kocamdan görmemiştim. Göğsüne yaslanarak dinlenmeye çekildik. Yaklaşık 2 saat uyumuşum. Uyandığımda Mehmet halen uyuyordu. Onu dürterek, "Kalk aşkım, saat dmrde geliyor. Çocuklar eve gelmeden çıkmalıyım!" dedim. Mehmet ise, "Aşkım, iyi dinlenebildin mi?" dedi. Evet anlamında başımı salladım.
Sırt üstü döndüğünde göbeğine vuran yarağıyla karşılaştım. Yarağı kalkmış, heykel gibi duruyordu. Hayretle, "Aşkım bunun hali ne böyle?" demişim. "Ne olacak aşkım, seni istiyor!" dedi. "İnanmıyorum sana yaa! Yine mi?" dedim. Bana sarılarak, "Seni çok istiyorum aşkım!" dedi. Yavaş yavaş öpmeye ve okşamaya başlamıştı. Sonra, "Aşkım seninle en çok sevdiğim şeyi yapmak istiyorum!" dedi. Merakla, "Neymiş o?" diye sordum. "Aşkım başını örtsene eşarbınla!" dedi. "Neden?" dedim. "Hadi aşkım kırma beni, seni hayallerimde hep başın örtülü olarak siktim. Şimdi bu hayalimi gerçekleştir aşkım!" dedi.
Yataktan kalktım ve başımı eşarbımla örttüm. Ayakta çırılçıplak karşısında duruyordum. "Muhteşemsin aşkım!" deyip elini uzattı. Yeniden yatağa çekti, öpüşmeye başladık. Mehmet vahşi bir şekilde öpüyordu. Bu halim onu daha da tahrik etmişti sanırım. Çenelerimize kadar ağızlarımız burunlarımız tükürük ve salya içinde kalmıştı. Nefes nefese kalıp dudaklarımız ayrıldığında, Mehmet, "Seni seviyorum Tuğba. Hayallerimi gerçekleştirdin!" dedi. "Sen yeter ki böyle sik beni, hep mutlu ederim seni!" diye karşılık verdim.
Mehmet, "Aşkım hadi ağzına alsana!" dedi. Oral seksi bilmiyordum. İlk defa Mehmet'in yarağını bugün ağzıma almıştım. Bunun için biraz tereddüt ediyordum. Göz göze geldik, yalvaran gözlerle bana bakıyordu. Dayanamadım ve bacaklarının arasına kaydım. Kazık gibi ve başı kocaman olmuş yarağının önce başını öpmeye başladım. Dudaklarımın temasıyla, Mehmet, "Ohh! Harikasın aşkım! Em onu, yala!" dedi. Nabız gibi atan ve gayet temiz, traşlı bu yarağın başını yumuşak hareketlerle dudaklarımın arasına aldım ve emmeye başladım.
Ağzım alıştıkça gitgide daha büyük bir kısmını ağzımın içine alıyordum. Arada bir emmeyi kesiyor, kayganlaşması için dilimi yarağın gövdesinde dolaştırıyor, uzun uzun yalıyordum. Böylece kısa sürede yarağının büyük bir kısmını rahatlıkla ağzıma sokmaya başladım. Ağzımın nemli sıcaklığı, dilimin kaygan teması Mehmet'i kendinden geçirmişti. İki eliyle birden eşarbımdan tutup başıma bastırıyor, kendi belirlediği ritimle emdirmek istiyordu yarağını. Beni dudaklarımla yarağına mastürbasyon yapmaya zorluyordu. Ağzımın içindeki yarağın damarları şişmişti. Bu şekilde biraz daha devam edersek ağzıma boşalabilirdi.
"Devam et canım, devam et. Çok güzel! Harikasın Tuğba'm! Ohh! Taşaklarım patlayacak!" dedi. Bu son sözlerle bir an durakladım. Mehmet her an ağzıma boşalabilirdi. Bu alışık olmadığım ve istemediğim bir şeydi. "Neden durdun? Lütfen, emmeye devam et. Ağzınla boşalt beni!" dedi. Ağzımdaki yarağı çıkardım ve "Mehmet, buna emin değilim. Hiç yapmadım da!" dedim. O ise, "Senin de hoşuna gidecek. Bunda çekinecek birşey yok ki! Gayet normal birşey!" diyordu. "Bilmiyorum. Bu çok mu önemli?" diye sordum. "Evet! Çok istiyorum. Bak gör, senin de hoşuna gitmezse bir daha asla yapmayız. Hem beğenmezsen tükürürsün. Hadi şimdi devam et aşkım!" dedi.
Yeniden yarağı ağzıma aldım ve emmeye devam ettim. Bir an önce sonuca ulaşmak için bir yandan müthiş bir istekle emerken, bir elimle de Mehmet'in taşaklarını okşamaya, sıkıştırmaya başladım. Derken dilimde hafif bir acılık hissettim. Bu Mehmet'in önden gelen zevk sıvılarıydı. Yarağın başını yalayarak iyice tadına baktım. Hoşlanmamıştım, ama Mehmet'i de memnun etmek istiyordum. Yarağını gitgide hızlanan bir tempoyla somurmaya başladım. Neredeyse gırtlağıma kadar sokuyor, bir an durup, ağzımın içinde pıt pıt atan yarağını hissediyor, sonra yeniden emmeye devam ediyordum. Yarakla dudaklarım ve dilim arasında tükürükten köprüler, baloncuklar oluşuyordu...
Birden, "Geliyorum Tuğba'm. Geliyorum. Ağzına geliyorum, ohhhh!" deyip inleyen Mehmet'in tüm vücudu elektriğe kapılmış gibi kasılmaya, zangır zangır titremeye başladı. Ellerini ipek eşarbımın üzerinde gezdiriyor, "Ağzını doldurucağım döllerimle Aşkım! Ohhhh! Aşşkımmm!" diyordu. Hiç ara vermeden emmeyi sürdürdüm. Birden ilk fışkıran dölleri gırtlağıma kadar çarptı. Bir an boş bulunup durakladım. Mehmet, "Devam et aşkımmm!" dedi. Benim se heyecandan sesim çıkmıyordu. Bu arada yutkununca ilk döl dalgasını bir anda yuttum. Tadı hoşuma gitmemişti, ama emmeye devam ettim.
Mehmet önce kesik kesik, ardından fışkırırcasına boşaldı ağzıma. Ben ise hiç ara vermeden, hem ytabidiğii yutuyor, hem emiyordum yarağını. Boşalması yaklaşık 20 saniye sürdü ve sonunda ağzımdaki yarağı çıkardım. Ağzım Mehmet'in yutamadığım dölleriyle doluydu. Başımdaki eşarbı çıkarıp ağzımdaki dölleri üzerine tükürdüm...
Mehmet başımı iki elinin arasına aldı ve minnettar gözlerle bakarak, "Aşkım harikaydın. Sen muhteşem bir kadınsın!" dedi. Yeniden dudaklarımızı birleşti, çılgınlar gibi öpüştük.
Gitme vaktim geldiğinde Mehmet bana temiz bir eşarp verdi, ben de benim döllü eşarbımı ona hediye bıraktım :)
[Tuğba]
42 notes · View notes
bir-devrin-tarihcisi · 3 months
Note
selamun aleyküm evlilik görüşmesinde hangi sorular sorulmalıdır?
Ve aleyküm selam kardeşim mailden görünce dönüş yapıyorum. Bekletme için kusurumu maruz görün.
Öncelikle kardeşim bu sorular sizin düşünceniz fikirleriniz, beklentileriniz ve hayalleriniz doğrultusunda şekillenir katıldığım eğitimler, okuduğum kitaplar doğrultusunda bir kaç kelam edeyim naçizane aklınızda bir fikir olsun.
Mesela dini hassasiyetleriniz varsa nasıl bir düğün istediğinizi sorabilirsiniz , çalgılı karma yada gelinlik konusu dış çekim hepsi konuşulursa görüşlerini öğrenmiş olursunuz en azından ilerde bu meseleler tartışma konusu olabiliyor.
Helal gıda hassasiyetleriniz varsa buda konuşulmalı yarın öbür gün evinize alışveriş yapacaksınız çünkü onun beklentileri ne sizinki ne vs...
Kitaplar bile konuşulmalı, kitap okumayı çok seviyorum der bakarsınız en son okuduğu kitap cin Ali'dir. Kitabın adını bile sorun. Hayaliniz bir tefsir hadis kitabı müteala etmek ise oda Harry Potter meraklısı ise belki zorlanırsınız. Yada televizyon bağımlısı ise siz çocuklarınız ile okuma saati yapmak isterken siz okuyun işte deyip TV izliyorsa buda sizi yıpratır. Çocuklar bu sefer babam TV izliyor bende onla izliycem diyor (çevremde yakınan ablaları görünce belirtmek istedim bunuda)
Yani en ince ayrıntısına kadar konuşun yarın öbür gün giyiminiz bile sorun olmasın mesela feracelisinizdir o ise pantolon vs giymeyinizi ister yada çarşaflısınızdır buna bile müsade etmez çevremizden duyup üzüldüğümüz meseleler bunlar. Evlilik görüşmesinde sen bilirsin deyip sonra zorla çıkartan kişiler gördüm. Kırmızı çizgilerinizi bilsin yada hassasiyetlerinizi. Maalesef ki yanıma yakış dışardan çok güzel gözükmelisin diyen kesim de var..
Ve önem verdiğim diğer husus saydam olunmalı yani ilerde eşinize sürpriz olmasın bilsin öfke kontrolü varsa yada başka kötü özellik bunları bilmeli hanımefendi gibi durup yada utanıyormuş gibi yapılmamalı aklınıza takılan herşeyi sorun çok konuşan biriyseniz yada yemek yapmayı bilmiyorsunuzdur (öğrenmek içinde çabalayın bilmiyorum deyip kenara çekilmeyin tabi zaman istemiş olursunuz bir nevi)tabi ilk görüşmede zor tamamen tanımak evlilik süreci içinde bir sürü huyunu öğrenirsiniz en azından temel şeyleri bilinki yeni öğrendiğiniiz bir huyuna uyum sağlamanız da kolay olsun.
Kendinizi daha iyi bilirsiniz ona göre şekillenir bu sorular
(Fikrimce kovid aşısı bile sorulmalı yani) alternatif tıbba ön yargılı ise siz doğal şeyler hacamat derken o size şu koca karı şeylerini bırak derse buda sizi yıpratır.
Sizi tanımıyorum bu soruyu şahsıma yönelttiğinize göre bu fikir ve düşüncelerde olduğunuzu zannedip böyle konuşuverdim. İnşaallah istifadeli olur
(((İç sesim böyle 500 soruluk eğitim bilimleri ağırlıklı genel kültür sonra temel dini bilgiler ağırlıklı bir test hazırla diyorda neticede çocuklarımıza baba seçiyoruz dimi çok önemliiii.. ama siz bunu yapmayın tabi:))))
Tabi kardeşim bunu sıfır tecrübe ile yazıyorum deneyimlemiş evli ablalar varsa onlarlada istişare yapabilirsiniz.
Rabbim hayırlı bir yuva kurmanızı nasip etsin. Salihalardan olup Salihlere denk gelesiniz. 🤲🏻🤲🏻
(okurken çok yani dediğimi farkettim, neyse öyle işte yani)
السلام عليكم dua ile
9 notes · View notes
derdiderun · 5 months
Text
Tumblr media
Dünya sona sürükleniyor, sıranın sonuna da yaklaşmışken bizi kıtlık, açlık, susuzluk, teknolojinin yok oluşu, ilkel hayata dönüş bekliyor diye hayıflanıp durmak, endişeyi geçim gailesiyle sınırlamak; ahvali idrak edememekten ötürü.
Çünkü kuraklığı da çoraklığı da zaten yaşıyoruz.
İnsanlık manevi yönden her gün biraz daha kurak ve çorak bir sabaha uyanıyor.
Bosna burnunun dibindeydi yine de Batı’nın umurunda değildi; Doğu Türkistan, Irak, Suriye, Myanmar'da sürüp giden katliamlar ise coğrafi uzaklık sebebiyle dünya gündemini belirleyen Batı'nın kayıtsız şartsız umurunda olmadı.
Ancak Filistin için böyle bir bahane yok, çünkü dünyanın tam ortası. Çünkü Batı'nın sahiplendiği Siyonizmin işgalinde. Çünkü Siyonizmin uzak hedefine ulaşmak için yola çıktığı en önemli katliam beldesi.
Siyonizmin koruması Batı, yine duyarsız.
Ama bu bildiğimiz bir manzara. Biliyoruz ki oralar -yeşermek için gayretle çabalayan vicdanlara rağmen- çorak ve kurak. Ve zaten çoktan bozulmuş.
Peki bize ne oluyor? Medeniyet mirası Filistin topraklarındaki kan durduralamazken, hiçbir şey olmuyormuş gibi eğlenceliklere ara vermeden, tek endişesi gündelik konforundan ödün vermek olanlar bizim aramızda ne arıyor? Biz acının da katliamın da soykırımın da komşusuyken bu tokluk niye?
Demek ki biz de bir miktar çorak, kurak, bozuk ve çürük durumdayız.
Hâlbuki İyileşme çürümeden önce olmalı. Âlem zaten çorak ve kurak, iç âlemlerimiz kurtarılmaya, iyileşmeye muhtaç. Ama çürümeden önce...
Yaradan yeşertmek/iyileştirmek isterse diye gayretler bâki. Ölüyü diriltmek ve çorağı yeşertmek O’nun istemesiyle…
Dualar bâki.
| Elif Sönmezışık Aydın
17 notes · View notes
musfika-hanim · 4 months
Text
bazen böyle olması gerekiyor sanırım, farklı hüzünlü bir içe dönüş, acıyla tekrar yüzleşme, yürekle hesaplaşma, depresif bir ruh hali ve irkilme.. sonuç hep aynı.
13 notes · View notes
endergelisenataklar · 9 months
Note
tek kanallı dönemler gibisin bir meziyetin yok ama insan merak ediyor ne yaptığını, içinde ne gösterdiğini. o dönemdeki insanlar belki karlı izledi yayınları, biz de seni çoğu zaman kendini sansürlemenle izliyoruz. herkesin evinde yoktu televizyon belki de herkes ikinci kanalın çıkmasını bekledi, aynı şekilde sen de herkese hitap etmiyorsun başkalarının zihnine konuk olamıyorsun. haftada üç kez deneme yayını yapılırdı, sen de aynı şekilde tek farkla her gün yayın yapıyorsun. hamiyet yücesesi dinleme imkanı bulan insanlar vardı bizim seni dinleme imkanımız neden yok sorarım sana
öyle anonimler geliyor ki bazen, tuhaf bir şekilde insan sadece ben okuyayım istiyor, dolayısıyla cevap vermek dahi başlı başına bir meziyet haline gelebiliyor. işte bu anonim de o anonimlerden bir tanesi, şüphesiz. sana bir hikâye anlatayım. üç kanallı bir televizyonumuz vardı, bundan yaklaşık on beş sene evveline dayanıyor bu hikâye. altı-yedi yaşlarında çelimsiz, toy bir çocuktum. belgeselleri izlerdim. aslanlara ilgim vardı. k��ş günleri, köyde, sobalı bir odada, kendi iç dünyamda, saf, tertemiz bir anadolu çocuğuydum. okula başladım. birinci sınıfın ilk dönemini bitirdikten sonra taşındık köyden. bir şehrin merkezinde, hakimi olamadığım, bolca ayak takımından insanların bulunduğu egzoz kokulu bir mahallenin gecekondusuna. öylesine yabancıydım ki her şeye, hiçbir yere ait olamamanın dayanılmazlığı ile yedi yaşımda tanıştım, elbette hiçbir şeyden haberim olmadan. televizyonumuz değişti ilkin. üç kanallı televizyon on beş kanala evrildi birden. hemen ardından şehir hayatıyla mücadelem başladı. trafiğe alışkın değildim çünkü ilk defa yığınla arabayı aynı celsede görüyordum. yeni okuluma alışamadım. çünkü ilk defa öylesine heybetli bir binayı görüyor, üstelik oraya okumak için gönderiliyordum. sınıfımı dahi üç-beş kere yanlış sınıflara girmeden tek celsede bulamıyordum. eve dönüş yolunu dahi bilmiyordum. oraya yakışmıyordum fakat bunu aileme sunabileceğim kolektif bir ifade biçimim yoktu. sonra bir gün acayip sıkıştım okulda. teneffüs zili çalar çalmaz lavaboya doğru yol aldım. boş olan kapılardan birinden içeri girip, bir çırpıda ihtiyacımı giderdim. fakat tahmin etmediğim bir sorunla karşılaştım. tuvaletin kapısı üzerime kilitlenmiş, içerden açılamıyor, ya da ben açmasını bilmiyordum. çünkü pimapenlerle ilk defa o an tanışıyordum. kapıyı açamadım. yarım saatten fazla orada mahsur kalmama rağmen bir kez olsun, herhangi bir yardım çığlığında bulunmadım. kapıyı dahi tıklatmadım. öylece kalakaldım. saflığa, masumluğa yorumlanabilir bu tavrım elbet veya her şeye olan yabancılığıma. ama hiçbirisi değildi biliyor musun? varsa bir sebebi şüphesiz ki o da korkuydu. evet, korku. kapıyı tıklatırsam birileri kızar korkusu. yardım çığlığında bulunursam, birileri kapıyı açamadığım için rencide eder korkusu. o günden sonra bir daha lavaboya gidemedim. altıma yaptığım günümü dahi hatırlıyorum sadece bu sebepten dolayı ama bir kez olsun gitmeye müracaat etmedim. sonra aradan yıllar geçti, bu korku hâlâ geçmedi. şu an dahi evin dışında herhangi bir lavaboya giderken çekiniyorum. bu hikâyeyi anlatma sebebim hayatımın bu hikayenin minvalinde şekillenmesiydi. olan biten her şeye yabancılığım, karakterime de sirayet etti. yakın arkadaşlıklar kuramadım. hep okudum. necip fazıl’ın kaldırımlar şiirini ezbere bilen ama aynı zamanda ikinci sınıfa giden bir çocuktum. bugün kendimi sansürlüyorsam, insanlara olan yabancılığımdan. bugün herkese hitap etmiyorsam, hiçbir yere ait olamamdan. oğuz atay’ın bahsetmiş olduğu mağara benim küçükken içerisinde hapsolduğum lavabomdu. dolayısıyla o dönemdekiler hamiyet yüceses’i dinleme fırsatına erişir ama sizin beni dinleyebilmeniz için benim hapsolduğum lavabomdan kurtulmam gerek, fakat hacet yok çünkü çekiniyor bir o kadar da sanırım bunu istemiyorum. umarım anlatabilmişimdir. güzel bakan kalbine zeval gelmemesini diliyor ve mesajın için çokça teşekkür ediyorum. mutlu ettin, güzel gecelerin olsun. :)
18 notes · View notes
earlgreyninja · 1 year
Text
Şöyle bir düşünce var kafamda. Bu kadar hedef cart curt koyuyoruz da tam olarak ne istiyoruz? Mutluluk benim için nedir? Ulaşılacak bir şey olmaması lazım mutluluğum, sürekli bir şey olması lazım.
Mesela benim için mutluluk sürekli iyi ilişkiler sahibi olmak ve iyi insanlarla birlikte olmak, bir şeyler paylaşmak, bir yandan da güzel şeyler üretmek, bunları üretirken de geçimimi sağlamak. Tabi bunlar biraz genel. Biraz örnek vermeye çalışayım.
Mutlu Bir Gün
Mesela mutlu bir günüm nasıl geçebilir? Sabah erken kalkarım, şöyle daha kimse kalkmamışken. Bir çay koyarım, doğayla iç içe bir şeyler yaparım. Ne bileyim belki deniz manzarasına karşı çay içer kitap okurum veya belki sessiz bir yürüyüş yaparım. Ondan sonra huzurlu bir ortamda bilgisayarımın karşısında çalışırım.
Ne iş yaparım bilmiyorum ama şu tarz işler olabilir. Kurduğum birkaç işle ilgilenirim. Veya kimbilir belki yazar olmuşumdur yazarım, ilgi alanlarımda bir şeyler kısacası. Gün böyle geçer herhalde ama çalışma günüm erken biter, maksimum 4-5. Sonrasında çıkarım evden deniz kenarı sevdiğim bir yere giderim, denize karşı bir bira içerim. Sonrasında belki arkadaşlarla güzel bir akşam yemeği, sonra yine arkadaşlarla güzel bir Catan döneriz belki, kırmızı şarap eşliğinde. Sonrasında eve dönüş ve uyku.
Bu rutin beni pek baymaz bence ama illa ki rutinlerin dışına da çıkmak gerekir. Gönül ister ki bu rutin şöyle şeylerle bozulsun. Üç dört günlük bir Ankara seyahati veya bir haftalık yurtdışı veya yurtiçi bir seyahat. Yakın bazı arkadaşlarımızın gelip bende kalması bir süre. Yeni bir proje için bir yerlere gitmek, iş için olur başka bir şey olur. Konser olur, bir konuda konferans olur, çeşitli etkinlikler için seyahat etmek. Bu tarz şeyler işte.
Bu çok zor bir hayat mı, çok zor değil bence, biraz zor, ama çok zor değil. Bu hayata ulaşmak için çalışmak lazım. Peki ilk konumuza geri dönersek, şöyle demiştik, mutluluk sürekli bir şey olmalı, sadece ulaşılabilecek bir nokta değil. Böyle bir hayata ulaşmak için çabalamak da insanı mutlu eder mi? Bence eder.
Tabi böyle sürekli mutluluk nedir, ben mutlu muyum diyen insan pek mutlu mudur sorgulamak lazım. Bunların aklımıza gelmediği günlerde görüşmek dileğiyle.
...
-Mutluluk Tanımlama Çabası
45 notes · View notes
senkilomuverdin · 9 months
Text
Ayrılık anksiyetesi! 
Terapistim tatile çıkıyordu çok büyük kavga çıkardım alakasız bir sebepten, sonra değiştiriyorum seni diye de tehdit ettim. Gidip İranlı olduğunu ve blues grubunda gitar çaldığını öğrendiğim bir başkasını buldum. YouTube’da çok yumuşak başlı konuşuyordu. Tamam dedim. Adama yapay zeka kullanarak mektup yazdım bana dönmedi. O sırada sinirim geçmişti terapistimle devam ettik.
 Aynı sırada kız arkadaşımla da ayrılcam diye kavga edip duruyorum. Ona da beni ihmal etmesi sebebiyle, 2 ay beni görmezden geldi falan, ayrılıyorum ulan diyorum ayrılmıyor. Bişiy de düzeltmiyor. 
Haftada bir gördüğüm hastam var. O da aynı şeyleri anlatıyor, sevgilim beni ihmal ediyor. artık onun beni boşvermesi, yalnız kala kala aramızda o kadar mesafeler açtı ki, o yaptı ama bunu.. hislerim de eskisi gibi değil. Dedi. Aynı ben. yabancı etmiş kendini.
Bir de temizlikçi abla sanki özensiz temizliyor. Onu da değiştirdim. bu hafta yeni bir ablayı denedim yani.. Sevgiliden ayrılıp yenisini bulmak, terapisti değiştirmek, temizlikçiyi değiştirmek..  Hepsi iç içe. Giden temizlikçinin arkasından aşk acısı.. Zaten sevgilimden ayrılamıyorum, suçluluk psikolojisi olabilir, başkasına pek bi yönelimim yok. yeni temizlikçiyi çağırdım. Kaba saba konuşan Sivaslı bir abla geldi. Okuma yazma bilmediği için duraktan alıp eve ben getirdim. Normalde navigasyondan falan buluyorlar. 
Pilotlara işe gittiğinden, pilotların doktorlardan fazla kazandığından benim evimin ne kadar  eski olduğundan pilotların çılgın sitelerde yaşadıklarından falan bahsetti durdu. Benim eski ablayı özledim, onun çok daha tatlı bir insan olduğuyla ilgili, sevgili değiştirmek gibi bişi aslında. Seni kıran ihmal eden işini eksik yapan temizlikçi. Sonra muhabbet ederken de aslında hiç aşılamayacak kopuklukları aşmaya awkward sessizlikleri ne bileyim bir espriyle bir yorumla ekonomiden falan bahsederek aşmaya çalışıyorsun. Bir insanı evine almak zor ya temizlik için bile olsa.. Neyse yani gelen gideni aratır gibi sivaslı ablayla da aramızda aşamayacağımız pilotları övme huyu var. Benim abla en azından böyle mal mülk düğün muhabbeti yapıp duran materyalist bir insan değildi. Ama çok iyi temizledi, eski ablayı kötüleyerek.
Sonra akşam geri bırakmam gerekti beraber yürüdük. Sana da iş oldu dedi, ben de olsun bana yürüyüş oldu dedim. Aaa sen haftasonları çıkmıyor musun ya dedi? Belki biraz merhamet beslemiştir ama sonra pilotların bedava uçak biletiyle ne kadar gezdiğini anlattı.
Kıyamam teyzenin okuma yazması olmadığı için eve dönüş yolu gerildi, yolunu bulamama ihtimaline karşı panik oldu. Durağa Vardık beraber otobüs bekliyoz. Meğer bizim hesapladığımız otobüs biraz önce çıkmış. Tramvayı denk getirebileceği başka bir otobüs gördük. Aynı otobüse bine çok beyaz türk bi kadına sordum hanımefendi bu tramvayın ordan geçiyor mu diye. Sivaslı abla o anki çaresizliğin getirdiği girişkenlikle, yine bana konuştuğu gibi kaba saba kadına Şurdan geçiyor mu burdan geçiyor mu sen nereye gidiyon diye sordu, peki bundan insem tramvaya çok yürür müyüm dedi, yürümekten değil de bulamamaktan çekiniyordu muhtemelen.  Kadına sen nerede iniyon bana gösterir misin ineceğim yeri falan dedi. Kadın kabul edince abla çok mutlu oldu. Ben de böyle ablaya karşı sevecen hisler besleyerek akşamüstü tek başıma hiçbir sosyal planım olmayan haftasonuma geri döndüm . 
19 notes · View notes