Biraz derin biraz da uzun bir meselemiz var eski zamanlardan bahsetmek birazda kendim gibi gordugum insanlar dan çorba gibi birsey aslında tatsız tuzsuz hastane de verilen çorba gibi hayatim çok kez mücadele verdim çok kez yıkıldım çok kez hayal kırıklığı oldu ağladım guldum mutlu oldum mutsuz da oldum yüzde yirmi mutlu yüzde seksen de mutsuz oldum hepimizin başından birseyler geldi geçti ve bitti diyoruz ama bitmiyormus demekki yasadiklarimiz aynisini tekrar tekrar yaşıyoruz hiç tanıdık geldimi sana da bu insan der gibi acısı aynı gülüş aynı sokaklar bile aynı insanlarda çok degismis içimdeki adam
İçimdeki bu adamla cokkez tartistim çok kez konustum derdimi anlattım ama hiç benden yana olmadi aslında her zaman yalnız başıma kaldım içimdeki ses bile beni terketti bir zaman sonra o bile beni anlamadı ki kaldı karsimdaki insanlar beni anlayacak anlamaz lar
Defalarca söyledim içimdeki sese bazen susmasini öğren diye onuda. Susturamadim çoğu kez hayattan koptum kenara çekildim Hayat a dort kolla sarıl diyenler kollarimi kırdılar farkında idim çoğu şeyin bense içimdeki sesi dinleyip kirmamayi denedim defalarca kirilmama rağmen
Sevgiden yana belki çok darbe de almış olsa bu gönül sevmekden asla vazgeçmedi çünkü ben sevmeyi değer vermeyi hoş gormeyi bildim ben böyle yaşadım böyle de devam etti hayatim
Hayatim boyunca kirmadan sevmeyi öğrendim yani böyle köşe yazarlarından değil severek öğrendim aldanmayi severek öğrendim kirilmayi acı ceke ceke öğrendim yaşamayı ayakta kalip duse kalka büyüdüm
Aslında en çok da çocuk yanimi ozledim çocuk iken en fazla duser dizimiz ACİRDİ ya şimdi oyle mi digil simdi nereye donsek sol yanimiz aciyor sol yanin acısı ile yatıp kalkan çok sevipde terkedilen gordum hayatim boyunca her zaman derim sevmelerin sonu terkedilmekse sevmeyin sevmek oyle basit bir şey değil ki sinemaya gidip mısır yiyip flim bitene kadar degilki bir insanı sevmek için bir çok insanımız elde etmek için her mücadele yi veriyor elde ettikten sonra ne oluyor mücadele sevgi aşk o güzelim sözler nerde bitti işte biz buna ne sevgi ne aşk diyoruz biz buna sinema filmde izlediğiniz mutsuz bir son filmi diyoruz askiniz bir flim kadar kısa ise yönetmen olmaya da oyuncu olmaya da izleyici olmayada gerek yok eğer bir kalbiniz varsa ve kalbiniz bir buz kütlesi gibi ise onu sıcak bir yurek ile eritin bu sizin gözlerinizden akacak olan mutluluk gözyaşları dir içimdeki sesinde haklı olduğu yerler var mesela bundan sana yar olmaz dediginde dinlemezdim yok bu öyle bir insan değil derdim çoğu zaman tartışmalar oldu içimdeki ses ile kimi deli der kimi ise aşık der ikisini birlestikmi deli aşık olur dimi hanginiz sevmediki deliler gibi deli aşık olmadi ki bu sevgiyi basit gormeyin içimizdeki sese kulak verin
Bir çocuk dünyaya geldiğinde bir zamani vardır gozleri ni dünyaya acmak için ve bir zaman sonra emekler ve sonra yurumek ister ama bir güce ihtiyaç vardır ona verilecek en büyük güç sevgidir işte oyuzden hic lafimi esirgemem sevgiyi okadar güçlü birseyki isteseniz de bir insanın kalbindeki sevgiyi yikamazsiniz ama yüzünü soldurabilir yuregindeki neseyi bitirebilir siniz ama kalpdeki sevgiyi bitiremezsiniz çünkü kalpde sevgi olduğu sürece yüzündeki gülümseme tekrar yeserecek yurekteki nese tekrar isinicak sevgi oyle bir kutsal birsey ki yüce rabbim kalplere sevgi asilamistir
Ne çok sevmek istiyor insan
birini denizi geçerken mavi,
birini yaz gibi düşlerken kuytu
ikindiyi uzatan o aşktan gövdeyi,
birini kopkoyu bir şiire batmışken
ve birini sanki onu sevmek için
dünyaya gelmiş gibi yalnızca
hem de çok ve kendinden de çok
ona inanır gibi sevmek ve şöyle demek:
Aşk kendine de inandırırmış insanı meğer
Yabancı bir ülke gibi özlerken birini,
hiç bilmediğin bir şehirde hiç olmamış birini,
hep olmuş hep varmış gibi sevme isteği,
bazen de korkuyla ya saklıyorsa diye
kanatlarını uçmak için günün birinde
bisikletiyle göğe çıkacakmış gibi o peri
ve birini değil sessizce, teni, ruhu
kendi bile duymadan sevmeyi, ki böylesine
yalnızca bir şiirde rastlanır belki...
Ve ne çok yazmak istiyor insan
birini o okusun diye değil ama
birini kimse öyle güzel beklemez diye
göz dolusu özler ve gönül dolusu güler
ve sesine bakıp bakıp da birini
yeniden bulmuş gibi seviyor insan
Ben gerçekten çabalayan insanı severim. Hatasını gören, kabul eden, gönül alan, dargın uyutmayan insandan razıyım.. Bana seni seviyorum demese de olur..
İnsanlar birbirinden güzel sözleri esirgiyor. İltifatı yasaklıyorlar birbirlerine. Çok mu zordu gönül almak gönül insanı olmak? hayır çok basit. bugün çok güzel olmuşsun, çok güzel gülüyorsun, elbisene bayıldım, çok iyi görünüyorsun, takdir sözcükleri söylemek zor değil. Hem karşıdaki insanı mutlu eder hem de biz mutlu oluruz. Gönlümüz birini mutlu etti diye neşelenir. Gönül alıcı şeyler söyleyelim birbirimize. hayat daha güzel bir yer olmaz mı, hı? Elbette olurdu.
"Tapınaklara gerek
yok dedim, burası sadece bir
yer ve yağmur yersizliğin
nehri"
— Hepimiz bu kadar eksikli yaratıldıysak, bu kadar çok istemeyi nereden öğrendik Şeyh Hazretleri?
— İstemek, demişti Şeyh Efendi, kendi noksanımızı gösterir. Unutmayınız ki bazen diğer insanlardan en çok istediğimiz, onlara en az verebildiğimizdir.
Ragıp Bey inatla başını sallayarak
— Doğru söylüyorsunuz da efendi hazretleri, bu bana göre değil, ben kulun noksanını böyle gönül rahatlığıyla kabul edemem.
— Cesaret sizin en iyi bildiğiniz şey Ragıp Bey, bazen tahammül etme cesaretini göstermek de iktiza edebilir, Allah sevgisi mutlaktır lakin bir kulu sevdiğinde onu hatasıyla, noksanıyla seveceksin…
Şeyh Efendi bir an durup içini çekmiş, sonra son cümlesini tekrar ederek konuşmaya devam etmişti,
— Ragıp Bey, kulu hatasıyla, noksanıyla seveceksiniz. Bana sorarsanız sevgi, eksikliğe rıza göstermektir. İnsanın kendine duyduğu aşktır, kulun eksikliğine gösterdiği tahammülsüzlük. Yüce Rabbim halkettiği bunca insanı hatasıyla, günahıyla seviyorsa, biz de bir kulu zaaflarıyla sevme kudretini göstermeliyiz.
— Bende o kudret yok Şeyh Hazretleri. Bu da benim eksiğim.
— Bu eksiklik başkalarının sizi sevmesine engel olmadı.
Ragıp Bey neredeyse acıyla gülümsemişti.
— Belki de olmuştur…
— Bir imkânsızın peşindesiniz, demişti Şeyh Efendi. Ragıp Bey, kalender bir şekilde omuzlarını silkmişti.
— Belki.
Şeyh Efendi sözlerinin bir faydası olmayacağını anlamıştı ama son kez uyarmak ister gibi konuşmuştu.
— Eksikliğe rıza göstermeyen çok acı çekebilir.
— Noksanlığın acısındansa, yokluğun acısını yeğlerim. Yarım olacağına hiç olmasın.
— Ragıp Bey, kibir insanın hayatını zehirler, Allah’ın verdiği sevme kabiliyetini yok eder, insanı kendi saadetinin düşmanı yapar. Kibirden vazgeçmeyen, sadece noksanlıkları, hataları, zaafları görür, var olanı görüp sevebilmek için tevazu iktiza eder. Biraz affedici olmalı insan…