"Cyrano de Bergerac", Edmond Rostand tarafından yazılan ünlü bir tiyatro oyunudur. Oyun, 17. yüzyıl Fransa'sında geçer ve baş karakteri, geniş burunlu ve mütevazı bir şair olan Cyrano de Bergerac'dır. Cyrano, kendine güvenen ve esprili biridir, ancak burun boyutu nedeniyle dış görünüşünden dolayı kendisini çirkin olarak algılar.
Hikaye, Cyrano'nun güzel ve zeki bir kadın olan Roxane'e olan aşkını ifade etme çabalarını ve bu süreçte yaşadığı zorlukları anlatır. Roxane, Cyrano'nun duygularından habersizdir ve Cyrano'nun yakın arkadaşı Christian'a aşık olmuştur. Ancak Christian, duygularını ifade etme konusunda beceriksizdir.
Cyrano, Roxane'e olan aşkını dile getirmek için Christian'a yardım eder ve onun yerine aşk mektupları yazar. Ancak, bu durum zamanla karmaşık hale gelir ve trajik sonuçlar doğurur. Oyun, aşk, gurur, onur ve sadakat gibi temaları işlerken, aynı zamanda mizahi ve romantik unsurları da içerir.
youtube
Eksik olsun..
Ne yapmak gerek peki?
Sağlam bir arka mı bulmalıyım?
Onu mu bellemeliyim?
Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
Önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
İstemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret?
Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
Taklalar mı atmalıyım?
İstemem! Eksik olsun!
Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
Sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
İstemem! Eksik olsun böyle bir şöhret!
Eksik olsun!
Ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?
Eleştiriden mi çekinmeli?
“Adım Mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı?
İstemem!
İstemem! Eksik olsun!
Korkmak, tükenmek, bitmek…
Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
İstemem! Eksik olsun!
İstemem! Eksik olsun!
Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek…
Tek başına.
Özgür olmak.
Dünyaya kendi gözlerinle bakmak.
Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak.
Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak.
Ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
İsteyince Ay’a bile gidebilmek.
Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.
Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?
Çok mutluydu kadın.. Dünyanın nasıl bir yer olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Sadece iyi düşünen, güzel bakan çocuksu bir yanı vardı. Yirmi yaşına kadar her şeyden bihaber olarak yaşadı. İçinde hep saf duygular besliyor, dışarda çocukların oyunlarına katılıyor ve hep şarkı söyleyerek danslar ediyordu. Sonra...
Sonra aşık oldu. Saftı. Bihaberdi olacaklardan.
Kalbi gibi temiz sevdi… Heyecanlıydı…
Daha da çocuk oldu sevilince.
Haberi yoktu, sevgisiyle sınanacaktı. Ve bir gün yitirdi tüm çocuksu duygularını, büyüdü kadın. Kendinde olmayan duyguları keşfetmeye başladı. Özlem yerini öfkeye, aşk yerini nefrete, heyecan yerini kırık bir kalbe bıraktı.
Işıl ışıl gözlerinde tahammülsüzlüğün soğuk karanlığı vardı artık. Bu değildi o, buna dönüştürüldü. Midesinde uçuşan kelebekler bir anda dikenli tel örgülere dönüştü.
Öyle ya, aslında hiçbirimiz mutsuz değiliz, hepimiz sadece sevdiklerimizin ittikleriyiz karanlığa. O kız çocuğu artık kadın oldu, kendisinden çalınan duygularıyla. Afalladı... Daha önce güçlü olmaya hiç ihtiyaç duymamıştı.
Savunmasızlık ne demek, kandırılmak ne demek, kalp ve hayal kırıklığı, güvensizlik ne demek bilmiyordu, hazır da değildi o yüzden. Büyüdü kadın ama kendi değildi artık.
Arayacak arayacak ama bir daha kendine rastlamayacaktı...
இܓ Ya gözlerin aklımda *இܓ Yada aklım adında **இܓ Ya hayalin karşımda ***இܓ Ya Sesin kulagımda ****இܓ Ya ben çıldırıyorum ... ***இܓ Yada çok seviyorum **இܓ Ya sevmek çok güzel *இܓYada sevilen çok özel.
Kayınçoma Karısının Yanında Döşedim! 2 Bölüm (Aslan 33 Y., İstanbul)
Kayınçom ile sözleştiğimiz Cumartesi akşamı nihayet olmuştu. Evlerine vardığımda beni kapıda kayınçom karşıladı. İçeri girmemle kayınçomun dudaklarıma yapışması bir oldu. Ateşli öpüşmeyi zorla da olsa bitirdim ve "Dur biraz, karın yok mu yoksa?" diye sordum. Kayınçom, "Yukarıda hazırlanıyor. Çok özledim seni aşkım, hadi karım gelmeden bir posta bana boşal, çok istiyorum seni, üç gündür fena kaşınıyor götüm!" deyince, "Yakalanırız karına, rezil olmayalım. Merak etme seni de sikeceğim bu gece, ama şimdilik ağzına al boşalt beni çok istersen!" dedim.
Kayınçom hemen fermuarımdan yarrağımı çıkarmış ağzına almıştı. Ağzını hızlı hızlı sikip, çok sürmeden boşalıp bütün döllerimi yutturmuştum. Kayınçom, "Oh be dünya varmış, bu bile çok iyi geldi. Ama karım bizim durumu bilmiyor, nasıl ne ara sikeceksşn beni kocacığım?" dedi. "Sen merak etme, çağırınca yanımıza gel sen!" deyip merdivenlerden yatak odasına çıktım.
Karısı banyodan yeni çıkmış, altında kırmızı, ipli Tanga külot vardı sadece, südyenini takmaya uğraşıyordu arkası bana dönük. Sessizce arkadan yaklaşıp gergin karnına ellerimi koyup kulak memesini emmek isteyince, korkup, "Ayyyy!" diye çığlık attı. "Korkma, sikicin geldi, boşuna takma südyeni çıkaracaksın nasılsa!" dediğimde, dönüp, "Yaa sen ne zaman geldin, korkuttun beni, hem ne bu acele Aslan'ım?" dedi. "Kaç gündür bu anı bekliyorum bebeğim!" deyip, takmaya çalıştığı südyenini alıp kenara koydum. Portakal büyüklüğündeki memelerini avuçlayıp boynunu yalamaya başlayınca o da anladı ve "Haklısın, kaybedecek zamanım kalmadı, hadi kadın yap beni, yakışıklı Aslan'ım!" dedi.
Dudaklarımızın birleşmesiyle uzun uzun ateşli bir öpüşmeden sonra beni soymaya başladı. Sikimi görünce gözüme bakışı tırstığını açıkça gösteriyordu. Ama birşey demeden direk çömelip ağzına aldı. Ağzına yarısını bile sığdıramadan kalan kısmını da eliyle sıvazlıyordu. Fakat sikim küçük ağzına büyük geldiği için dişleri değiyor, bu benim hiç hoşuma gitmiyordu. Omuzlarından tutup ayağa kaldırdım. Yatağa sırtüstü yatırıp sevişmeye başladık. Dudaklar, boyun, kulak memeleri, göğüsleri ve göbeği derken, yalaya yalaya asıl hedefe sıra gelmişti. Amını zor kapatan küçük külotu çıkarınca gözlerime inanamadım. Çok am görmüştüm, karımınki dahil hepsi sanki baltayla yarılmış gibiydi, bunu ise jiletle kesmişlerdi sanki. İnce kısa bir çizgiden başka bişey görünmüyordu.
Ama öyle bir yumuldum, öyle bir yalıyorum ki, yiyesim geliyordu. O ise zevkten, "Ohhh aşkım çok güzellll, harikasın, süperrrr!" diye inim inim inliyordu. İlk orgazmını öyle yaşadı ki, zangır zangır titreyerek ve kulakları tırmalayan tiz bir sesle çığlık attı. Yalamayı bırakıp onu izliyordum. Kendine geldiğinde hafif kafasını kaldırıp, "Hadi, ne duruyorsun gir içime, hadi aşkım sok koca sikini, kadın yap beni, çıldıracağım, delirtme beni!" diyordu. Bense sikimin dibinden tutmuş, sikimle klitorisini 'Şap, şap!' şamarlıyordum. Bu onu iyice çileden çıkarıyor, götünü kaldırıp indiriyordu.
"Bu anı kocan da izlese ya, çağırsana kocanı!" dedim. Hiç düşünmeden, "Gel kocacığım sen de katıl bize!" diye bağırdıktan sonra, sesini alçaltıp bana, "Gel de am nasıl sikilir, karının kızlığını Aslan'ım nasıl bozacak sen de izle!" dedi gözlerime aşk ve ihtirasla bakarak. Çok ateşli idi, tabi kolay değil, 27 yaşında ilk seksini yapacaktı.
Kayınçom koşar adım gelmiş, hatta elinde telfonla bu büyük anı kaydetmek için izin istiyordu. Oluru alınca kayınçom kayda, ben de karısının bakire amına kaymaya başladım. Amı öyle küçük, öyle dardı ki, itmeyle kakmayla sikim girecek gibi değildi. Biraz da kendini kastığı için kafasını sokmam uzun zaman sürmüştü. Fakat sadece kafası girdiği halde, "Çok büyük, bu çok büyük, ahhhh!" diye bağırdı. Kayınçom da, "Dur aşkım daha kafası girdi, sen kendini kasma, rahat ol!" dedi. Bense sikimin kafasını kızlığına dayamış rahatlamasını bekliyordum. Ama sanki kalbi amına inmiş, sikimi sıkıp geri bırakması beni çıldırtıyor, boşalmamaya direniyordum, ilk defa böylesine dar bir am sikecektim.
Sonunda, "Hadi Aslan'ım, kalanında sok, al kızlığımı, bayılsam da gir dibine kadar!" demesiyle sikimi yavaş yavaş santim santim itmeye başladım. Öyle dardı ki, birden köklersem bayılır diye korkuyordum. Bir noktada sanki hafif bir viraj vardı sanki. Sonunda kızlığı benimdi artık ve kasıklarımız birleşmişti. Nefes nefese, "Aslan'ımmm, sonunda başardım, aldım koca yarrağını, kocamsın artık, sikici kocam hadi şimdi sik beni doya doya!" deyince yavaştan git gele başladım. Kayınçom az önce ağzıyla boşaltmasaydı çoktan boşalabilirdim. Yine de, ikinci kez o tiz çığlığıyla öyle bir orgazm yaşıyordu ki, o an sikim de fazla dayanamamış, amından istemeyerek çıkarıp göbeğine boşalmıştım.
Orgazmın etkisinden sonra kendine gelince, "Niye içime boşalmadın, o zevki de yaşamak istiyordum!" diye çıkıştı. Ben, "Hamile kalırsın yavrum, bunu istemeyiz değil mi?" deyince, "Belki sen istemiyorsun, ama ben istiyorum, senden çocuğum olsun istiyorum!" dedi. Ben, "Delirdin mi yavrum sen? Sik dediniz siktim, çocuk olayı farklı, büyük risk ve sorumluluk ister, ben bu riske giremem!" deyince, huyumu bilen kayınçom, "Enişte bu riskin mutlaka bir karşılığı vardır, ne karşılığında bu riske girersin, ne istersin? Bizim seks kadar çocuğa da ihtiyacımız var!" dedi.
Kayınçoma, "Konuşmamızda sadece karını sikme vardı, çocuk olayını demedin ki bana! Çocuk isterseniz şartlarım var:
1- Bu iş üçümüz arasında kalacak.
2- Çocuk başına güzel bir ev isterim.
3- Konuştuğumuz öbür konu var.
Eğer bu 3 şartımı kabul ederseniz olabilir, istediğiniz kadar çocuk korum karına. Haa birde normal doğum yapmayacak, bu güzel amın bozulmasını istemiyorum, bir ömür sikeceğim çünkü!" diye, gülerek isteklerimi sıralamıştım kendimden emin şekilde. Karısını bilmem ama kayınçomun kabul edeceğini biliyordum.
Banyoya girip sikimi yıkayıp geldiğimde ikisi de isteklerimi kabul etti. Ama karısı, "Hepsini anladım da, konuştuğunuz öbür konu ne anlamadım?" deyince, kafasını sikime bastırıp ağzına verdim ve "Hadi sen sikimi ikinci postaya hazırla, birazdan anlayacaksın, sikimi yiye yiye anlayacaksın karıcığım!" dedim. Kayınçom bir kenara oturmuş karısının sikimi yalayışını izliyor, karısına çaktırmadan bana öpücük atıyordu...
Sikim kalkmış, karısı kucağımda amına almış, inleyerek zıplıyor, bense daracık amın zevkini, küçük götünü avuçlayıp, taş gibi memelerini sırayla emerek yaşıyordum. Amı sulandıkça rahatlamıştı. Artık istediğim gibi sert sikmek istiyordum. İçinden çıkarmadan kucağımdayken ayağa kalktım. Bacaklarını belime dolayarak, kayınçomun önünde karısına gömüyorum. Karısı orgazm üzerine orgazm yaşıyordu ama kucağımda biraz yorulmuştu. Yatağın kenarına domalttım, amına sertçe pompalıyordum...
Gözüm küçük göt deliğine takılınca tükrük bırakıp başparmağımla masaja başladım. Yokluyordum bazen, ama mümkün değil götten vermez, versede benim malafat bu deliğe girmezdi. Yinede sikimi amından çıkarıp, göt deliğine sikecekmiş gibi bastırdım, ama beklediğim gibi reddetti. Ben kayınçoma göz kırpıp, "Hiç boşuna cırmalama yavrum, bu gece bu götü de sikeceğim!" dedim. Kayınçom da, "Hadi karıcığım nazlanma, bırak siksin adam, amın zevki başka götünki başka!" deyince, karısı, "Siktir pezevenk! Amıma alana kadar ölmüşüm yarrağı, görmüyor musun nasıl girsin götüme, alamam, mümkün değil! Hem kolaysa sende de göt var, götün yiyorsa gel seni siksin!" diyerek işimi kolaylaştırmıştı.
Kayınçoma, "Şimdi karın haklı, böyle güzel amı sikemedikten sonra götünü siktir de hayatta bir zevkin olsun. Hem sözün vardı, karın götten vermezse seni sikecektim!" dedim. Kayınçom kahpelenerek, "Erkek erkeğe olur mu, bilmem ki, alabilir miyim, yavaş sikersen olabilir!" deyince, karısı bana, "Konuştuğunuz öbür konu bu muydu? Götümü vermezsem demek kocamın götünü sikecesin ha? Tamam lan, oldu olan nasıl olsa, doğru dedin, beni sikemedikten sonra götünü siktirsin ibne pezevenk!" dedi, ama sanırım biraz kendi götünü kurtarmak için kabul ediyordu.
Kayınçom soyunup yanımıza geldi. Ben karısını tekrar domaltmış sikerken, kayınçomla dudaklarımız birleşmiş, bir elim karısının diğeri de kayınçomun götünü okşuyordu. Böyle güzel bir ortama 15 dakika dayanabildim, sonunda karısının dar amına döllerimi boşalttım ve amından çıkıp kendimi sırtüstü yatağa attım. Solumda amını döllediğim karısı, sağımda sikilmek için sabırsızlanan kayınçom...
Karısı biraz kendine gelince, "Ohhh be dünya varmış, hiç boşalmaycaksın sanmıştım, ama harika sikiyorsun Aslan'ım benim, çok mutlu ettin beni, çok!" deyip dudaklarıma öpücük kondurdu. Ona, "Götten de verseydin ben de çok mutlu olacaktım, ama neyse ki senin için herşeye katlanan kocan var, bakalım sikime katlanabilecek mi!" dedim. Kayınçom yine kahpelenerek, "Deneyeceğim eniştem, karım için yapamaycam fedakarlık yok, onu çok seviyorum, ama alamazsam zorlama beni, ilk defa deneyeceğim çünkü!" deyince, "Öyle kıvırmak yok amına koyum, bu gece göt sikmeden çıkmam bu evden! Hadi al ağzına, bakalım nasıl yarak yalıyorsun!" dedim.
Kayınçom bu işi karısından iyi yapıyordu. Kısa sürede sakso çekerek sikimi taş gibi yapmıştı. Karısı hayretle izlerken, "Vay ibne kocam vay! İçinden orospu çıktı adamın, görüyor musun nasıl yalıyor yarrağı!" dedi gülerek. Kayınçom sonra makyaj masasından aldığı Bebe yağı ile önce sikimi, sonra kendi götünün deliğini yağladı ve karısına, "Götümüz acımasın, rahat girsin, değil mi karıcığım, yoksa azman eniştem senin götünü sikecek, senin için herşeye katlanırım aşkım!" dedi.
Sonra üzerime çıktı, sikimi eliyle dik tutup deliğine denk getirdi. Sanki ilk defa alıyormuş gibi, yalandan acıyla bağıra bağıra ve yavaşça köküne kadar aldı. Çok güzel rol yapıyordu ibne. Ben de ona ayak uydurup, "İşte bu canım kayınçom, ibnem benim, sikiş avradını siktiğim, ohhh, göt sikmek te çok güzel, bundan sonra ikinizi de sikeceğim!" gibi şeyler söylüyordum. Kayınçom kucağımda yarım saate yakın zıplayarak hasret kaldığı sikin tadını almış, götüne boşalttığım döllerimle rahatlamıştı...
O gece dinlene dinlene sabaha kadar ikisini de sırayla siktim. 9 yıldır da aralıksız sikiyorum onları. Bir kız bir de erkek evlat sahibi yaptım onları. Ben de iki daire sahibi oldum. Kayınçom değil de, ben sikimle servete konmuştum :)
Kadın hem çok sever, hem korkar, bilirsin;Denktir birbirine onun korkusuyla aşkı;Ya ikisi de yoktur, ya ikisi de aşırı.Aşkım neymiş gördün artık kanıtıyla;O aşkın ölçüsü neyse, tıpkı öyle korkum da.Aşk büyük olunca, korkuya döner küçük kuşkular;Küçük korkular büyüyorsa, bil ki orada büyük aşk var.
Çok özlemekteyim deli zaman-ın içimde öldürdüğü fail'i meçhul aşk cinayet-ine kurban gitmiş olan kadın-ını____! Ben meşhur kadın-ı oldum zaman-ın şimdi , meşhur adam-ım nerede ? O'da meçhul mü oldu ne ?_____Gelse ya o'da geceden kalma sessizliğime ____! Öf yeniden sabah ve yeniden kargaşa içimde ____ 😔yeter çekilin şuradan beee____ 💙
Anlatacak öyle çok şey var ki! Biliyorum anlatmaya kalksam anlamayacaksınız, kiminiz anlamış gibi yapıp kafa sallayacak, kiminiz gülüp geçicek, ve kiminizde umursamayacak... Yorgunum bi hayli yaşadıklarımdan, ve yaşıyacaklarımdan, kimse anlamayacak beni, ne demek istediğimi! Hayat bana küçük iken anlatılan pembe masallara benzemiyor, küçük iken büyümek için can attan bizler bugün küçülmek için herşeyi vermeye razıyız, küçük iken kollarımızı bi açardık dünyayı kucaklardık , ya şimdi kollarımızı bi açıyoz bi insan bile sığdıramıyoruz, örnegin temiz kalmayı beceremiyoruz, küçük iken haftada bir yıkanırdık, ama temiz kokardık biz ne ara büyüyüp kirlenir oldukta yıkandıkça temiz kokmayı başaramadık... Hep hayat deniyo hayat suçlanıyor bizde hiçmi suç yok, biz hayattı adam gibi yaşamayı bildikte hayatmı bize armagan sunmadı... Sevda deniliyor saçma sapan ilişkilere ve adı aşk oluyor birlikteliklerin sevda ve aşk eskiden masallarda geçen imkansızlıklardı, ya şimdi herkesin ağzındaki çiğnenip atılacak birer sakız, karşılıksız sevmek yok hep bir karşılık bekler olduk, hani masumca sevmek , hani sevdgine kıyamamak, hani adam yüregini ortaya koyar, kadın ise ölümü göze alırdı! Hani seven sevdiğine kıyamazdı, ve aşklar temiz yaşanırdı, bu kadar uzakmı kaldık insanlıktan ve bu kadar mı kirlendik? Kusura bakmayn Insanlıktan uzak masumluktan uzak bir nesil olarak yetiştik...!
Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki Bayım!
Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca, havı dökülmüş yerlerine yüzümün büyük bir aşk yamadım. Hayır.. Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi Bayım. Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım… Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. Aşk diyorsunuz ya ben istemenin Allah'ını bilirim Bayım!
[kırılmış bir kadın]
Aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda Madam, içimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy, birkaç köy sular altında... Kalbimin doğusu Madam, her resme güneş çizen bir çocuktu. Gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda, kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları, Ölümün ötesinde bir köy vardı orda, uzakta, kalbimin en doğusunda şimdi bana yalnızca dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı Madam.
"Güzel beyaz bir tay doğururdu her sene hafızam, yorgundu oysa, durmadan, durmadan hatırlamaya koşmaktan."
Kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı Madam. Okyanusları mavi olmayan.
Stefan Zweig'ın hatırladığım kadarıyla en az sekiz kitabını okudum. Hepsini lisede okudum ve o yoğun duyguları etkileyici betimlemeleriyle anlatışı beni fena halde içine çekiyordu. Çok seviyordum. Sürekli yeni bir kitabını okuyasım geliyordu ve her okuduğum kitabı heyecanla aşk meşk işlerinden hiç hoşlanmayan bir arkadaşıma dizi anlatır gibi anlatıyordum. Onun aşk meşkten uzak biri olması çok tuhaf geliyordu bana liseli aşık, enerji ve hayat dolu bir bireyken. Hatta yıllar sonra onu bu konuda zorbaladığımı söyledi ve aşırı hak verdim, özür diledim. Şimdi Geçmişe Yolculuk adlı kitabını okuyorum yine Stefan Zweig'ın, sonlarına geldim sayılır. Ya kitap biraz dandik ya da benim geçmişteki halimden eser kalmamış. Hiçbir heyecan duymadım okurken. Anlatılan kavuşulamamış aşk hikayesi beni zerrrre kadar etkilemedi. Sadece "meh". Saçma sapan tavırlar bi şeyler. Biraz büyüyün be kardeşim, olmadıysa olmamıştır falan gibi şeyler düşündüm hep içimden. Adam hırslı bir köpek. Hırsı ve çalışma azmi sayesinde harika bir işe sahip oluyor. İnsanların istediği adalet onun için çalışıyor ve hakkıyla işinde yükseliyor. Hala bilmem kaç kilometre uzaktaki kadının yazdığı mektubun kat izlerini inceltiyor tekrar tekrar okumaktan, bazı kelimleri öpe öpe mürekkebi siliyor falan... Birader napıyosun ya bi kendine gel. Bi de şöyle bi şey var. Bu adam tam kadından ayrılıp uzaktaki harika işi için göçmeden önceki gece kadınla bir sevişme durumu hasıl oluyor. Kadın da "şimdi olmaz" diyor. Bu salak yıllarca ondan bu halde bence. Sevişseydi kafası rahat olurdu. Şimdi adam evlenmiş, çocuk yapmış hala daha yaşlı kadının peşinde "bana söz vermiştin" diyo, darlıyor. Çok sinirlendim ya adamı bulsam tokat manyağı yaparım nasıl a*salak bi şeymiş bu böyle. Hayatımda ilk defa şu rezil kelimeyi kullanmak zorunda bırakan Stefan Zweig sana da teşekkürler be abi