Tumgik
#Paralel Devlet Yapılanması
airgatoglu · 1 year
Text
SEÇİME 1 AY KALA...
Bugün itibariyle genel seçimlere tam 1 ay kaldı.
Cumhur İttifakı'nı oluşturan siyasi partiler arasında ;
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı sayın Destici ağıza alınmayacak şekilde ırkçılık yaparken.
Mevcut cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 'ın başını çektiği AKP'nin Millet İttifakına karşı " bunlar Kandil'in sözcüleri ve terör gruplarıyla (FETÖ,PKK vb.) işbirliği halinde " gibi söylemler üzerinden propoganda yapmalarını adeta şaşırmadan her gün ana akım medyada denk geliyoruz.
Bu yazdığım yazının amacına gelirsek sevgili okur ;
Sayın Erdoğan 'ın PKK ile çözüm sürecinde başbakanlığı döneminde Şivan Perver, İbrahim Tatlıses ve akil insanlar adı altında bir grup sözde sanatçılar tarafından terör örgütleriyle üzülerek söylemek gerekirse barış olmayacağını herkesin kabullenmesini bile terörle masaya oturması acıda olsa gerçektir.
FETÖ ayağına gelirsek yine sayın Erdoğan'ın Türkçe olimpiyatlarında Fetullah Gülen'e ülkenize dönün çağrısı üzerine Gülen'in Herkül. org üzerinden yaptığı açıklamada ayrışmanın ve ortak çıkarlarının temelden sarsılması üzerine 17-25 Aralık ve 15 Temmuz askeri darbe sonucunda çıkarları sert bir şekilde adeta zirveye çıkmıştır.
Yukarıda ki maddeye ek olarak 15 Temmuz darbe girişiminde dönemin Genel Kurmay Başkanı ve günümüzde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar kilit isimlerden birisi halindedir. Nedenini sorarsanız şu şekilde izah etmek istiyorum. Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin'in Dayının Casusları adlı kitabında dikkatimi çeken birşey vardı. Sayın bakan kara kuvvetlerinde öğrenciyken dönemin yüksek rütbeli askerlerinden olan Reha Taşkesen sayın Akar'a Turgut Özakman'ın " Şu Çılgın Türkler" eserini okumasını belirtiyor. Sayın bakanın cevabı ise " önce komutanıma sorayım sonra okurum" şeklinde bir ibarede bulunmuştur.
Sayın Bahçeli ise mevcut cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'a karşı " senden cumhurbaşkanı dahi olamaz " şeklinde mitinglerde konuşurken 15 Temmuz askeri darbesinden sonra 180 derece dönüş yaparak bir politika izlemiştir. Benim kendi düşünceme göre sayın Erdoğan 'ın sayın Bahçeli 'ye karşı ne gibi bir kozu var ?
Yazımın başında belirttiğim üzere evet seçime tam 1 ay kaldı ve Cumhur ittifakını meydana getiren siyasi parti liderleri neden Milet ittifakı adaylarına kendi yaptığı yanlış politikayı sanki onlar yapmış gibi lanse ediyor ?
Milet İttifakı'nın herhangibi bir terör örgütü sempatizanıyla özellikle paralel devlet yapılanması olan FETÖ terör örgütü lideri Fetullah Gülen ile çekilmiş bir fotoğrafını gösterebilirmisiniz ?
Terör örgütüyle barış adı altında çözüm süreci sırasında bir muhalefet partisine denk geldiniz mi ?
Köprüden önceki son çıkıştayız....
10 notes · View notes
medya-press · 1 month
Link
5 ilde FETÖ/PDY operasyonu: 6 gözaltı
0 notes
iahaber · 4 months
Text
0 notes
turkiyehaberi · 1 year
Link
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, “paralel devlet yapılanması” iddialarına karşı DDK'yı harekete geçmeye çağ...
0 notes
bunedycom · 2 years
Text
İstanbul'da PYD/YPG operasyonu: 11 kişi yakalandı
İstanbul’da PYD/YPG operasyonu: 11 kişi yakalandı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Paralel Devlet Yapılanması – Halk Savunma Birlikleri (PDY/YPG) terör örgütü içerisinde faaliyet yürüttüğü yönünde haklarında delil bulunan 11 şüpheli düzenlenen operasyonla yakalandı. Yakalanarak gözaltına alınan 11 şüphelinin emniyetteki işlemleri sürüyor. KAYNAK: İHA
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pazaryerigundem · 2 years
Text
Bursa Yıldırım'dan 15 Temmuz'a özel program
Bursa Yıldırım’dan 15 Temmuz’a özel program
Bursa’nın Yıldırım Belediyesi, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nün 6’ncı yıl dönümü dolayısıyla özel bir program düzenlendi. BURSA (İGFA) – 15 Temmuz 2016’da Paralel Devlet Yapılanması FETÖ tarafından gerçekleştirilen hain darbe girişimine karşı kazanılan zaferin 6’ncı yılı, Cumhurbaşkanlığı himayesinde yapılan çeşitli etkinliklerle ülke çapında kutlanıyor. Yıldırım Belediyesi de 15…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
medyatekhaber · 2 years
Text
TÜRKİYE’NİN ŞANLI DEMOKRASİ ZAFERİ 6 YAŞINDA
TÜRKİYE’NİN ŞANLI DEMOKRASİ ZAFERİ 6 YAŞINDA
15 Temmuz 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü Paralel Devlet Yapılanması FETÖ/PDY tarafından yapılan darbe girişiminin altıncı yıldönümü dolayısıyla Adıyamanlı vatandaşlar ellerinde Türk Bayraklarıyla Karayolları Kavşağından Eğriçay Parkına kadar mehteran eşliğinde yürüdü. Devletimizin bekası ve demokrasimize yönelik 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen hain darbe kalkışmasının milletimiz…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cejna · 2 years
Text
İzmir merkezli FETÖ operasyonu: 31 kuşkulu yakalandı
İzmir merkezli FETÖ operasyonu: 31 kuşkulu yakalandı
İzmir’de, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile çaba kapsmaında çalışmalar aralıksız devam ediyor… İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, FETÖ/PDY’ye yönelik yürütülen soruşturma çerçevesinde, örgütün ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) yapılanmasında yer alan ve ankesörlü/sabit çizgilerden ya da büfelerde heyeti, kontörlü telefonlardan bağlantı kurduğu tespit…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kolej-postasi · 3 years
Text
FET-ÖCÜ MÜYÜM?
Tumblr media
Öncesi, sırası, sonrası sorularla sorunlarla ve bilinmezlerle dolu 15 Temmuz kalkışmasından sonra hayatımıza kavramlar girdi: Fetö ve Fetöcü!
Emekli Asker ve Hukukçu Mehmet Alkan: Fet-Öcü müyüm?
Erdoğan’ın “fetöcüleri ihbar edin” çağrısından sonra menfaat ve dalkavukluk uğruna herkes birbirini sattı, iftiralar havada uçuştu. Baba oğlunu, kadın kocasını, dayıoğlu halaoğlunu, amir memurunu, komutan maiyetini, ast üstünü, komşu komşusunu, öğrenci öğretmenini, hasım hasmını ve hatta dost dostunu “fetöcü” diye ihbar etti. “İnsan insanın kurdudur” sözünü doğrular nitelikte herkes içindeki kötülüğü ortaya döktü. Fırsatı ganimete çevirmek isteyen siyasiler de ne kadar faili meçhul veya kötü olay varsa hepsini fetöye bağladı. Tecavüzden yargılanan da sahte diploma kullanan da hırsızlık yapan da kendisini “bu bana kurulan bir fetö kumpasıdır” diyerek savunur oldu. İş o kadar abartıldı ki rüşvetten ceza alan memur, uyuşturucu satan zehir taciri, iftira atan müfteri, hırsız, yankesici kim varsa kendisini yakalayan polisin, ceza veren hâkimin fetöden atıldığını yani fetöcü olduğunu dolayısıyla suçu olmadığını ve cezasının kaldırılmasını talep eder oldu.
15 Temmuzdan sonra aradan geçen neredeyse beş yıllık süreye rağmen hoşa gitmeyen bir şey yapan veya söyleyene hemen yapıştırıyorlar: Fetöcü! Görünen odur ki bu gidişle her nefis ölümü tadacaktır misali her muhalif de fetöcü olacaktır.
Peki, fetöcü ne demektir?
Kısaltması fetö olan fetullahçı terör örgütü üyesi/taraftarı demektir. Ancak bu kullanım doğru değildir zira tescilli terör örgütleri için pkkcı veya dhkpci şeklinde bir kullanım yoktur. Doğru kullanım X terör örgütü üyesi/mensubu şeklindedir. Bunun da ötesinde aslında sorun daha önceden yani fetö adından başlıyor. 15 Temmuzdan sonra yaşananları anlattığımız “OHAL Darbesi” kitabımızda da bahsettiğimiz gibi “hiçbir örgüt adında terör ifadesine yer vermez, verecek olması çok saçma bir durumdur nitekim en başta gelen terör örgütlerinden olan pkk ‘Kürdistan İşçi Partisi’nin kısaltmasıdır, bir örgütün terör örgütü olduğu eylemleri sonunda yargı kararlarıyla ortaya konulur. Oysa fetönün terör örgütü olduğuna dair ilk Yargıtay kararı 15 Temmuzdan neredeyse bir yıl sonra verilmiştir.” Bu bakımdan ilk düğme yanlış iliklenince gerisi de haliyle yanlış oluyor.
Konuya devam edersek hukuki açıdan fetöcü diye bir şey yoktur bu kavram iltisak ve irtibat kavramları gibi siyasi iktidar tarafından amacına hizmet etmek üzere uydurulmuş bir kavramdır. Konuya dilbilgisi açısından bakıldığında; Türkçede isimden isim türetmede kullanılan “cı” ekleri meslek, alışkanlık ve taraftarlık isimleri yapar. Örneğin, kitap-çı, kebap-çı, boya-cı, çay-cı, din-ci, sol-cu gibi. Kebapçı kebap yapar, kitapçı kitap satar peki fetöcü ne yapar ne satar? Dinci dine solcu sol ideolojiye taraftır peki fetöcü neye taraftardır? Dolayısıyla bir kişiye fetöcü demek fetöcülük yapan kişi demektir ve bu bir eylem isnadı değil anlamsız bir durum tespitidir.
Hem hukuka hem dilbilgisine aykırı bu kullanım siyasi iktidar tarafından başarıyla gerçekleştirilen bir algı yönetimi ve kurnazlık örneğidir. Hedef aldığı kişilere yasadışı bir eylem isnat edemeyen iktidar uydurduğu bu kavramla maksadına ulaşmaya çalışmakta ve maalesef başarılı olmaktadır. Oysa hukuk kişilerin durumuna değil eylemine, ne olduğuna değil ne yaptığına bakar. Bu kavram karanlık ortaçağ Avrupa’sındaki “cadı avı”nın günümüzdeki halidir. O gün içine cadı kaçtığı düşünülenler yakılırken bugün “fetöcü” olduğu düşünülenler hapse atılıyor, eziyet ediliyor, hayat hakkı tanınmıyor sosyal soykırıma tabi tutuluyor. Adeta “öcü” “fet-öcü” olarak kin ve nefret uygulamalarına maruz kalıyor, ötekileştiriliyor.
Fetöcülükle suçlananlar olarak sormak hakkımızdır; fetöcü dedikleriniz ne yapmıştır, hangi yasa dışı faaliyetlere girişmiştir, kime ne kötülük yapmışlardır kanunlarda yazan hangi suç eylemlerinde bulunmuşlardır? Bu noktada somut bir örnek vermek gerekirse yakın zamanda ülke olarak bir partinin il başkanının “fetöcü” olduğu gündemi uzun süre meşgul etti. Gazeteler, tv’ler yazdı çizdi konuştu; bu adam fetöcü! Ama kimse bu adam şu yasa dışı eylemi yapmış, şu kanundaki şu suçu kabahati işlemiş demedi diyemedi çünkü öyle bir şey yoktu.
Bu açıdan bakıldığında uydurma “fetöcü” kavramı bir sosyal soykırım ve düşünce suçu aracıdır. Zira bu suçlarda kişilerin ne yaptığına bakılmaz, ne yaptığının önemi olmaz önemli olan kişilerin bir duruma ya da düşünceye sahip olmasıdır.
Fetöcü denilen kişilerin ortak özelliği kamu görevlisiyse OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleriyle kamu görevlerinden çıkarılmış olmaları kamu görevlisi değilse bir dini cemaate mensup olmalarıdır. Onlara isnat edilen eylemler ise tamamen yasal ve rutin faaliyetlerdir. Hatta o kadar yasaldır ki devlet kurumları da bu faaliyetlere ortaktır.
Nasıl mı?
Birkaç örnek vermek gerekirse; özel okulda öğretmenlik yapmak fetöcülük yani terör faaliyeti oluyor ama Maliye bu terör okulunun kazancından vergi alıyor, Sgk prim alıyor, Valilik çalışmasına izin veriyor ve nezaret ediyor; yine düşünün ki bir terör örgütü ülkede banka işletiyor para yatıran terörist oluyor fetöcü oluyor ama bankacılık konusunda tek yetkili olan BDDK çalışmasına izin veriyor, Maliye kazancından vergi alıyor, Sgk pirim alıyor. Başka bir örnekteyse, iktidarın kendine göre milat ilan ettiği tarihten sonra açılan, mevzuata uygun şekilde kurulmuş bir eğitim sendikası valilikler tarafından üye olabilirsiniz diye öğretmenlere duyuruluyor, sendika üyelik aidatları devlet tarafından ödeniyor ama o sendikaya üye olan fetöcü yani terörist oluyor. Ne kadar mantıklı değil mi? Bu tür onlarca daha örnek verilebilir. Bunları görmek için adalet dağıtılması gerekirken adaletin katledildiği yerler olan adalet saraylarında sayıları her geçen gün artan “terör ağır ceza mahkemelerinin” duruşmalarını takip etmek yeterlidir. İleri demokrasi olduğu söylenilen Türkiye’de bugün cezaevinde olan insanların geride kalan eşlerine ve çocuklarına yaşayabilmeleri için maddi manevi yardım yapmak dahi “fetöcülük” denilerek terör suçu olarak işlem görüyor.
Konunun daha iyi anlaşılması için bir “fetöcü” olarak yaşadıklarıma kısaca değinmek isterim. Emeklilik dilekçesi vermiş ve 30 Ağustosta Albay olup emekli olmayı beklerken 15 Temmuzdan sadece 45 gün sonra 01.09.2016 gece yarısı yayımlanan ve sahte belgelere dayalı 672 sayılı khk ile hakka, hukuka, ahlaka açıkça aykırı bir eylemle kamu görevinden çıkarıldım. Sonrasında süreci kişilerden ve devletten gördüklerim olmak üzere ikiye ayırmak gerekir. Kardeşten ileri dediğimiz devre arkadaşlarım, diğer silah arkadaşlarım, bir kısım akrabalarım, dostlarım, hemşehrilerim benden uzak durmaya, aramamaya, görüşmemeye özen gösterdiler zira ben “fetöcü”ydüm ve bana selam verirlerse onlar da fetöcü olarak işlem görebilirdi. Kişiler tarafı kısaca bu şekildeyken devlet tarafında ise durum şuydu; emeklilik hakkım keyfi olarak 10 ay sonra verildi, Oyak birikimime İzmir Savcılığınca kumpasla tedbir konuldu, kumpasçı hakimler devam ettirdi, hakkımda gizli tanık ifadesiyle terör örgütü üyeliğinden dava açıldı, avukatlık yapmam adalet bakanlığınca mahkemeler eliyle gasp edildi, harp okulu ve hukuk diplomalarımın hiçbir işe yaramayan birer kâğıt parçası olması için her türlü idari, yasal ve yasa dışı tedbir alındı ve alınmaya devam ediyor. Yani ne kadar hoşgörülü olduğu söylenilen bu toplumun da dindarların ve milliyetçilerin taptığı devletin de ne olduğunu çok yakından gördük ve görüyoruz. Bana yapılan haksızlıkları hukuksuzlukları, Şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ı, ihraç, sonrası ve başımdan geçenleri “Ali’m ve sonrası” adlı kitabımızda okuyabilirsiniz.
Kısacası bugün bana veya başkasına fetöcü diyenler, o gözle bakanlar herhangi bir yasa dışı işlem ve eylem isnat edemiyorlar. Onların dayanağı khk ile ihraç edilmiş olmamız. Yani bizim fetöcülüğümüz bir eyleme değil devlet tarafından yapılan bir damgalamaya, fişlemeye dayanmaktadır. Daha açıkçası devlet insanlara “ben bir örgüt oluşturdum ve sen de bu örgütün üyesisin” diyor. “Öyle bir şey yok” dediğimizde “senin haberin olmayabilir ama ben öyle diyorsam öyledir” diyerek kestirip atıyor adeta bizlere örgüt üyeliği dayatılıyor. Adalet yerini bulsun diye değil adet yerini bulsun diye yapılan deli deli küpeli yargılamalarıyla da sıradan insanlara ceza yağdırılıyor.
Fazla uzatmayalım ben bu yazıyı durup dururken yazmadım. Kamuoyunun da yakından tanıdığı ve iktidara muhalif bir gazeteci geçenlerde bir tanıdığımıza sormuş: Mehmet Alkan fetöcü mü oldu? Gördüm ki bu düşünceye sebep; yazdığım yazılarda, röportaj ve sosyal medya paylaşımlarımda mağdur ve masumlara sahip çıkmam, onların hakkını sormam, iktidarın “fetöcü bunlar” söylemini kullanmadığım gibi reddetmemdir.
Sorun şu ki; bu ülkede herkes önce kendini düşünüyor, her koyun kendi bacağından asılır diyor, etliye sütlüye karışma ileri gitme geride de kalma ortada ol diyor, yılan kimi sokarsa soksun bana dokunmadığı sürece bin yaşasın diyor, kendisine hak gördüğünü başkasına çok görüyor, benim gibi düşünmüyorsan hainsin osun busun diyor. Oysa haksızlık kimden gelirse gelsin karşısında olmak mazlum kim olursa olsun yanında olmak gerekir. Ben haksızlığa dayanamıyorum, masumlara yapılanlara sessiz kalamıyorum. Ben kendimi kurtarayım da kimin ne hali varsa görsün diyemiyorum
600 bin kişilik TSK’da bin kişinin dahi katılmadığı 15 Temmuz bahane edilerek; Atatürk Cumhuriyetinin Ortadoğu krallığına çevrilmesine, cumhuriyet kazanımlarının ortadan kaldırılmasına, orduya siyaset sokulmasına, ordunun tasfiye edilmesine, askeri okulların imamlara bağlanmasına, yasa dışı hiçbir faaliyete karışmayan onbinlerce askeri personelin, hâkimin, öğretmenin, doktorun, akademisyenin, polisin, ev kadınının, hacı teyzenin, öğrencinin, esnafın velhasıl sıradan yurttaşların sorgusuz sualsiz terörist ilan edilmesine, abuk subuk sebeplerle cezaevlerine atılmasına, Suriyelilere bilmem kimlere milyarlarca lira harcanırken öz vatandaşların ekmeğe muhtaç edilmesine, zulüm görmesine, ömür boyu hatta sülale boyu fişlenmesine, fiili olarak vatandaşlıktan çıkarılarak sosyal soykırıma yani medeni/sivil ölüme tabi tutulmasına sessiz kalamam kalanları da hoş göremem. İster bana öyle desinler ister böyle desinler umurumda değildir. Tarih zulüm karşısında susanları, aslında susarak suça ortak olanları, değil sesini çıkaranları yazacaktır (Merak etmesinler onları da “Adaleti Katledenler” kitabına ben yazacağım).
Sön söz olarak; fetöcü diye bir şey yoktur. Bu kelime insanlara zulmetmenin iktidar tarafından uydurulmuş bir kılıfıdır. Bu kelime “başörtülü bacım” başta olmak üzere sıradan vatandaşlardan “silahsız terör örgütü” yaratanların “eylemsiz suç olmaz” evrensel hukuk ilkesini yok etmek için yarattıkları bir saçmalıktır. İktidar ve yandaşlarını geçtim diğerlerine çağrım; iktidarın uydurduğu bu kavramı kullanmaktan insanlara fetöcü demekten vazgeçin insanların ne olduklarını değil varsa yasa dışı olarak “ne yaptıklarını” söyleyin zalimin değirmenine su taşımayın, zulme ortak olmayın!
ARALIK 27, 2020 | MERİDYEN HABER*
MEHMET ALKAN |  FET-ÖCÜ MÜYÜM?
Tumblr media
0 notes
Link
Tumblr media
0 notes
medya-press · 2 years
Text
8 ilde FETÖ'ye operasyon: 42 gözaltı
8 ilde FETÖ’ye operasyon: 42 gözaltı
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına yönelik İstanbul merkezli 8 ilde düzenlenen operasyonlarda, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock kullanıcısı oldukları belirtilen 60 şüpheliden 42’si yakalanarak gözaltına alındı. Yakalananlar arasında örgütün ‘mahrem’ ve ‘bölge yapılanması’ içinde faaliyet gösteren şüphelilerin yanı sıra daha önce KHK ile kamudan ihraç edilmiş kişiler de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
multecibekes · 4 years
Text
Ahmet kahramanın yazisi
Mafya’nın Sultan Recebe şükran borcu
Bugün, en son Libya’da ortaya çıkan “kiralık Kürtler” konusunu yazacaktım. Başka bir güne erteledim, onu. Sultan Receb’in katiller, tecavüzcüler, hırsızlardan kurulu “paralel orduları”nın bir kolunun Mexmûr’da sivil, savunmasız Kürt Berivanlarına taarruzu da başka güne. Kürdistan’ın salgın günlerinde ilaç, tıbbi malzeme konusunda çırılçıplak kalması da…
Benim için, bugünün konusu, “görgüsüz Sultan’ın Mafya” ile ballı, güllü, çiçekli balayı…
Ama önce şunu söyleyeyim: Mafya, bütün yer yüzünün lanetli bir ağıdır. Adına “yer altı dünyası” da denilen bu ağ, yalnız bir yerde, belirli bir coğrafyada değil, yer küre boyunca kanun, ondan giderek hukuk dışıdır. Suç örgütüdür, yani. En başta politikacılar dahil, onunla ilişkisi, bağı, bağlantısı olan herkes suçlu muamelesi görmekte, suçu sabit görülenler ise mahkum edilmektedir.
Çünkü, örgütün yaptığı, yasadışılıktır. İnsanlığa karşı suç işlemekle iştigal etmektedir. Uyuşturucu temini ve dağıtımıyla insanları zehirlemekte, piyada alıcısı bulunup da kıtlığı hissedilen ne varsa, mesela sigara, içki, silah Mafyanın iştigal alanıdır. Yasa dışı kumar ve bahis çeşitleri, kiralık katillik, cinayet, gasp, haraç, fidye toplama, kadın ticareti ve aklınıza ne gelirse…
Mafya, elbette ki bir devlet yapılanması değildir. Ama devlet organları ve yöneticileriyle bağlantılıdır. Devletle bağınının olmadığı yerde, zaten Mafya olmaz. Devletin adli, idari ve polisiye aygıtları ile sarmal olduğu takdirde, Mafya vardır. Bu tür bağlantılardan yoksun yapılara, Mafya denmiyor. Çetedir bunlar. Derin desteksiz oldukları için de, ömürleri kısadır.
Öte yandan, her ülke kendince ama, bütün yer yüzünde, Mafya’ya karşı kesintisiz bir mücadele yürütülüyor.
Mafyanın ana vatanı İtalya, ta başından beri, bu suç örgütlenmesiyle savaş halindedir. Ama hiç bir zaman başarılı olamamıştı. Çünkü, bağlar derinliklerde, hükümetlerdedir.
Giulio Andreotti, İtalya tarihinin en önenli politikacılarından başlıcasıydı. 1950’lerden itibaren, Dışişleri başta olmak üzere, çeşitli bakanlık görevlerinde bulundu. Üç kez Başbakanlık yaptı. Ama sonunda Mafya ile dostluk ve karşılıklı yardımlaşma ilişkileri ortaya çıkınca halk tarafından üstü çizildi. Yıldızı söndü. 1990’larda, adı kayıplara karıştı.
Recep Tayyip oğlunun nikah şahitliğini de yapan yakın dostu İtalya Başbakanı Berlusconi, Mafya ile bağlarının gün ışığına çıkmasıyla baş aşağı yere çakıldı, sonra dibe battı.
Demek istiyordum ki, Mafya ile ilişki yüz karasıdır. Kara yüzlülük, büyük ayıp, ağır suçtur.
Ama Türkler, bu konuda da bir yer yüzü istisnası olarak güneşin altında ışıldadı. 12 Eylül 1980 darbecileri Mafyayı, “terör devleti hizmetine” aldı. Mafyayı kullanarak, Avrupa’da Ermenilere karşı terör rüzgarları estirdi.
Böylece, yer yüzünde suç örgütü ve insanlığın lanetli ayıbı olan Mafya bağ ile bağlantı, Türkler için, “şeref” sayıldı. Süleyman Demirel, 12 Eylül darbesinden sonra, yedinci kere Başbakanlığa dönerken, Mafya ile anılan en az iki ismi Bakan olarak yanına aldı. Cumhurbaşkanlığında, Başbakan yaptığı Tansu Çiller ise “devlet için, kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir” diyerek Mafyayı yüceltti. Dünya’da ilk defa, suç yapılanmasını kutsal makama oturttu.
Türk devleti, 1990’larda Mafya şefleri ve tetikçilerini Kürdistan’da, cellat ve savaş masraflarını karşılamak üzere, uyuşturucu naklinde kullandılar.
Tansu Çiller’in Adalet Bakanı (Memet Ağar), daha sonra düzeninin adaleti tarafından, Mafyacılıktan mahkum edildi. Bu adam, Recep Tayyip Faşizminin “şereflileri”inden başlıcasıdır.
12 Eylül darbesi öncesinin, MHP’nin “para-militer” ülkücü tetikçilerinden pek çoğu, daha sonra, Türk adaleti infazcıları olarak, iş adamlarının batık çek ile senetlerini, Mafya usulu ile (tehdit, içkence, yaralama ve hatta öldürme) tahsil etme işine girdiler. Bunlara “Ülkücü Mafya” veya “çek-senet Mafyası” deniyordu.
Abdullah Çatlı, Yeşil lakaplı Mahmut Yıldırım, Alaattin Çakıcı, Nurullah Ağansoy, Kürşat Yılmaz ve Erol Evcil bunlardan bir kaçıydı. Tümü, bunlar kendi nam ve hesabına gasp yapıp, haraç, fidye topluyor, çek-senet işi yapıyor, ek iş olarak çoğu devlet için, Kürtlere karşı tetik çekiyorlardı.
Sonra devir, dönem, iktidarlar, Mafya’nın ardındaki “baba güç” değişti. Çatlı, Ağar çetesiyle seyahatteyken bir trafik kazasında öldü. Yeşil kayıplara karıştı. Ağansoy, İstanbul Bebek’te bir gece, rakip Çakıcı ile giriştiği savaşta öldü. Çakıcı, Evcil ve Kürşat Yılmaz ise içeriye düştü.
Çakıcı iki yıl eski dostu, Mafyatik deyimle ülkücü “kankası” Devlet Bahçeli’yi yattığı hastane odasında kabul etti. Kendisi karısını da öldürtmekten hükümlü Çakıcı, cezaevinden çıkmak istiyor, büyüğünün önerisini soruyordu. Afta uzlaştılar. Bahçeli, “vatansever ülkücü”nün isteğini, büyük ortağı Recep Tayyip’e iletti. Ancak konjonktür el vermediği için üstü kapandı.
Sonra, Korona salgını baş gösterince, cezaevlerini seyrekleştirme adına, bu “vatan evladı”nın salıverilmesi gündeme geldi. Kanunu da, Çakıcı’nın avukatı MHP milletvekili hazırladı. Alaattin Çakıcı, el yazısıyla yayıp yayımladığı bir mektupla, Cumhurbaşkanı sıfatlı AKP reisi Recep Tayyip ile onun iktidar ortağı Bahçeli’ye şükranlarını sunuyor, bu vesileyle, hizmetlerinin karşılıksız kalmayacağını vaad ediyor, Devlet-Mafya ilişkilerini gün aydınlığına seriyordu.
Bunlar, Mafya babalarıyla birlikte, cami soyguncuları, ayakkabı, halı, kilim, ayakkabı hırsızları, katiller, çocuk tecavüzcülerini sokağa saldılar. Çakıcı, Mafya-Devlet ilişkilerinin sıcaklığında, tecavüzcüler, katillerin özgürlüğü için de teşekkür ediyordu.
Yerlerde sürünen devlete bakın, siz!..
Oysa Mafya ile bu ve benzeri ilişkiler ağı da değil, aralarında rabıta bulunduğuna dair söylenti yüzünden, dünyada pek çok politik hayat söndü. İktidarlar çöktü.
Demek ki neymiş; Türk devletinde Mafya, iktidar ortağıymış. Gerçek bu ve çıplak…
18/04/2020 Ahmet Kahraman
5 notes · View notes
mahrutibakis · 5 years
Video
youtube
Oda TV – Oda Röportaj – Barış Terkoğlu & Erkan Mumcu – 13 Temmuz 2019
0 notes
haberkaraman · 6 years
Text
Karaman Eski Emniyet Müdür Yardımcısı tutuklandı
Karaman Eski Emniyet Müdür Yardımcısı tutuklandı
KARAMAN (AA) – Karaman‘da yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması‘na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan eski il emniyet müdür yardımcısı tutuklandı.
Alınan bilgiye göre, Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla meslekten ihraç edilen eski Karaman Emniyet Müdür…
View On WordPress
0 notes
yenicagri · 7 years
Text
Tekirdağ'daki FETÖ/PDY soruşturması: 75 gözaltı
Tekirdağ’daki FETÖ/PDY soruşturması: 75 gözaltı
TEKİRDAĞ Tekirdağ merkezli 15 ilde, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında düzenlenen operasyonda gözaltı sayısı 75’e yükseldi. Alınan bilgiye göre, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında 9’u “asker abisi” olduğu değerlendirilen çeşitli rütbelerdeki 90 şüpheli hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. İl…
View On WordPress
0 notes
profdo-net-blog · 7 years
Text
FETÖ'den aranan 1 hakim ve 2 savcı için ek gözaltı süresi
FETÖ’den aranan 1 hakim ve 2 savcı için ek gözaltı süresi
İSTANBUL – Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında yakalanan eski hakim Dursun Ali Gündoğdu ile savcılar Adnan Çimen ve Sadrettin Sarıkaya için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı 2 gün ek gözaltı süresi verdi. FETÖ firarileri Gündoğdu, Çimen ve Sarıkaya yakalandı ”Selam Tevhid” soruşturmasında kumpas yaptıklarına ilişkin haklarında tutuklamaya…
View On WordPress
0 notes