Tumgik
#68 kuşağı
pateralba · 6 months
Text
Tumblr media
Doğu Almanya Cumhuriyeti Devrimci Görsel Sanatçılar Birliği başkanı ve kurucu ortağı Lea Grundig tarafından 1968'de çizildi.
0 notes
sezginer35 · 2 months
Text
Kitap okuyan bir insanın anlama kapasitesi hiç kitap okumayan bir insana oranla %60 daha fazla. Okumak beyni aptallıktan kurtaran bir ilaçtır.
Tumblr media
67 notes · View notes
kitaplardangelen · 6 days
Text
68 Kuşağı X,Y,Z kuşağı gibi satıldı.
Deniz Gezmiş'i parkasına emperyalizmin uşakları sığdırmak istedi.
O büyük yürek o parkaya sığmadığı için asıldı.
Ona sahip çıkmayan 68 kuşağı satıldı.
Önder Karaçay
10 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Video
youtube
Rodrigo’nun Gitar Konçertosu ile Deniz Gezmiş’i buluşturan gerçeklik
Asıl adı Joaquin Rodrigo Vidre… Ünlü İspanyol klasik müzik bestecisi ve piyano virtiözü… Tüm dünya onu Concierto de Aranjuez adlı eseriyle tanır. Bizdeki yaygın adıyla “Rodrigo’nun Gitar Konçertosu”…
Rodrigo 22 Kasım 1901’de İspanya’da, Valencia – Sagunto’da doğdu ve 6 Temmuz 1999’da 98 yaşındayken Madrid’te vefat etti.
Henüz üç yaşındayken difteri’ye yakalandıktan sonra görme yetisini kaybetti… Sekiz yaşında solfej, piyano ve keman eğitimine başladı. On altı yaşında armoni ve kompozisyon dersleri aldı. Piyano virtiözü oldu, bir çok klasik müzik eseri yazdı. Erken bir yaşta kör olmasına rağmen, büyük başarılar kazandı. Beklenilenin aksine, gitarı hiçbir zaman çok iyi çalamadı.
Rodrigo, 19 Ocak 1933’te, Valencia’da, Kamhi ailesinin kızı Victoria Kamhi ile evlendi.
Victoria Kamhi ünlü piyano hocaları Lalewichz, Lévy and Viñes’dan piyano eğitimi aldı. Rodrigo’yla 1929 yılında tanıştı ve Valencia’da evlendiler. 1939’da İspanya’ya dönmeden önce, İkinci Dünya Savaşı’nın en vahşi dönemlerinde, Hitler Faşizminin Fransa ve Almanya’sında yaşadılar. Üstelik, 27 Ocak 1941’de tek kızları Cecilia doğdu. Bu dönemlerinde yaşadıkları bile başlı başına bir sinema eseri olur sanırım; kör bir piyanist, onun Yahudi asıllı eşi…
Kamhi şartlar gereği piyano kariyerine son verip, çocukluğundan beri kör olan besteci kocasının asistanı oldu ve onun biyografisi olan, birçok dile çevrilmiş De la mano de Joaquín Rodrigo: Historia de nuestra vida’yı yazdı. (Türkçesi:Joaquin Rodrigo’yla el ele:Maestro’nun yanında hayatım)
Kamhi 1997’de kocası Rodrigo’dan iki yıl önce, 92 yaşında öldü. Kendisinin ve eşinin mezarları Aranjuez mezarlığındadır.
Gelelim meşhur konçerto’nun hikayesine…
Hitler ve Mussolini destekli General Franco’nun komutasındaki faşist güçlerin, 17 Temmuz 1936’da seçimle işbaşına gelen Sosyalistlerin “Halk Cephesi” koalisyonuna karşı ayaklanmasıyla İspanya bir iç savaşa sürüklendi…
Bir yanda Alman Nazi ordusunun bombardıman uçakları… Mussolini’nin askerleri… Ve faşist İspanya ordusu…
Diğer yanda birçok ülkeden gelen devrimcilerden, sosyalistlerden ve anti-faşistlerden oluşan ‘Enternasyonal Tugaylar’… Ve çeşitli partilerin bir araya gelerek oluşturduğu ve halkın desteğiyle iktidara gelen İspanya Sosyalistlerinin Halk Cephesi…
Üç yıl süren ve büyük yıkıma yol açan İç Savaş Halk Cephesi’nin yenilgisiyle sonuçlandı… Ve İspanya’da Franco’nun, 1975 yılında ölümüne kadar 40 yıl sürecek olan, diktatörlük dönemi başladı.
İşte, bu meşhur konçerto bu dönemi anlatır…
İspanya iç savaşı sırasında ve sonrasında Franco diktatörlüğünün halkına çektirdiği acıları, zulmü anlatan ve Faşizme karşı direnen devrimcilerin coşkusunu içeren bu muhteşem konçerto’yu Rodrigo görmez olduğu için bölümler halinde eşine yazdırmıştır.
Concierto de Aranjuez, varolanlar içerisinde çalınması en zor olan Gitar Konçertosu olarak bilinir. Ve Konçertoyu tam anlamıyla Paco de Lucia’nın çalabildiği söylenir…
Özellikle 68, 78, ve ‘88’ kuşağı gençliğini yaşayıp da Rodrigo’nun Gitar Konçertosunu ezbere bilmeyenine doğrusu ben pek rastlamadım.
Peki neden?… Hiç düşündünüz mü?…
Cevabını ben vereyim: Bizim Deniz’in etkisinden…
Deniz Gezmiş’ten bahsediyorum…
Ne güzel yazmış Can Yücel Mare Nostrum şiirinde Denizi…
En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim, O, onun en güzel yüz metresini koştu en sekmez lüverin namlusundan fırlayarak… En hızlısıydı hepimizin, en önce göğüsledi ipi… Acıyorsam sana anam avradım olsun, Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
Başka söze gerek var mı Denizi anlatmak için….
Öncülüğünün ve yaptıklarının yanı sıra, bizlere bu muhteşem konçertoyu keşfetme fırsatı verdiğin için de;
Aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!…
Deniz Gezmiş 6 Mayıs 1972’de idam edilmeden önce son arzusu olarak demli bir çay ve sigara eşliğinde Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’nu dinlemek istedi…
idama giderken arkadaşları ıslıkla ona bu konçertoyu çaldılar 
sonra da idam edildi 
14 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
Oyuncu TALAT BULUT’ dan 65 yaş üstü vatandaşlarımızı hor gören, alaylı laflar edenlere verdiği tokat gibi cevap .....
‘’ Her hangi bir yerde veya sokakta görüp yaşlarından ötürü alay ettiğin o insanlara,
tarih 68-78 kuşağı denir , yani delikanlıları .!
O delikanlılar, embesil büyümemek için ortaokul çağlarına geldiklerinde dünya ve Türkiye hakkında, okudukları kitaplardan ötürü çok bilgiye sahipti, hatta o insanlar, gençlik yıllarında meydanlara çıkıp haksızlıklara uğrayanların sesi olmuştu .
Bu uğurda ölenlerin, öldürülenlerin, asılanların kim oldukları hakkında hiç bir bilgiye sahip değilsin, merak bile etmemişsin .!
Senin merakın ne biliyor musun ?
Gün içinde çektiğin o selfilerin kaç kişi tarafından beğenildiği, kaç tane yorum yapıldığı ..akşamını böyle geçiriyorsun .!
O insanlar, akşam eve gelirken, koltuk altlarında mutlaka bir gazete, kitap bulundururlardı ..
Bir daha o insanlarla alay etmeden evvel,
kafanı iki kere duvara vur, acımasa bile en azından düşünmeyi hatırlarsın belki ..! ‘’
NOKTA...✍
5 notes · View notes
pazaryerigundem · 7 days
Text
Nilüfer’de “Üç Fidan”a duygu dolu anma
https://pazaryerigundem.com/haber/169345/niluferde-uc-fidana-duygu-dolu-anma/
Nilüfer’de “Üç Fidan”a duygu dolu anma
Tumblr media
68 kuşağının gençlik önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edilişlerinin 52. yılında Nilüfer’de iki ayrı etkinlikte anıldı. Üç Fidan Gençlik Parkı’nda düzenlenen söyleşide Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın teorileri, düşünsel mirasları ve mücadeleleri konuşuldu. Sabah saat 05.30’da da Üç Fidan için şafak nöbeti tutuldu.
BURSA (İGFA) –  Emperyalizme karşı tam bağımsızlık için mücadele eden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan, idam edilişlerinin 52.yılında Nilüfer’de düzenlenen çeşitli etkinliklerle anıldı. Nilüfer Kent Konseyi ve Nilüfer Belediyesi tarafından düzenlenen anma etkinliğine çok sayıda 68 kuşağı temsilcisi ve gençlerle birlikte, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ile eşi Nuray Özdemir, CHP Bursa Milletvekilleri Orhan Sarıbal, Kayıhan Pala, Hasan Öztürk, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Nilüfer İlçe Başkanı Özgür Şahin, Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş da katıldı. Bursa Devrimci Gençlik Platformu üyelerinin Nilüfer Metro İstasyonu önünden sloganlar eşliğinde alana gelmesiyle başlayan etkinlik, gençler adına Emin İşlek ve Ebrar Gül’ün yaptığı konuşmayla başladı. “Üç Fidan”ın bağımsızlık mücadelesine dikkat çeken gençler, emperyalizme karşı dik duruşa vurgu yaptılar.
Tumblr media
ÖZDEMİR: ÖNÜMÜZDE YENİ BAHARLAR VAR
Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir de karşılık beklemeden verilen mücadelenin önemine vurgu yaptı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve arkadaşlarının savaşsız, sömürüsüz, barışçıl bir dünya için mücadele ettiklerini ifade eden Başkan Özdemir, “Onlar hem dünya hem de Türkiye için barış, özgürlük istediler. O dönemin kuşaklarının bu davaya bakış açıları hala değişmedi. O gün Denizler de mücadelesini yaparken inançlarını kaybetmeden idama giderken bile başları dik ve onurluydular. Bugün ülke gençleri zamanla umutsuz duruma geldi. Ama son yerel seçimler umutsuzluğu yeniden yeşertti. Yeniden hayata döndük ve tam bağımsız Türkiye anlayışı hakim olmaya başladı. Artık önümüzde yeni baharlar var. Onların açtığı bağımsızlık yolu yeniden hayat bulacak ve yeşeren umutlar yeni dönemleri başlatacak” diye konuştu.
Etkinlikte konuşan Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş da ölümlerinin 52. yılında “Üç Fidan”ın unutulmadığını belirterek, tam bağımsız bir Türkiye için mücadeleye devam edeceklerini ifade etti. Emperyalizme karşı başlatılan mücadelenin kendilerine ışık olduğunu ifade eden Binbaş, İsrail’in Gazze’de başlattığı katliama dikkat çekerek dünya barışı için dileklerini ifade etti.
“YAKTIKLARI BAĞIMSIZLIK ATEŞİ 52 YILDIR SÖNMEDİ”
Konuşmalarının ardından “Üç Fidan”ın mücadele arkadaşları Hacı Tonak, Oktay Kaynak, Celal Beşiktepe’nin konuk olduğu “Denizlere çıkar sokaklar” başlıklı söyleşi gerçekleşti. Hacı Tonak, 5 Mayıs Hıdrellez gününde üç fidanın infazının gerçekleştirildiğini vurguladı. Tonak, onların hiçbir zaman ölümden korkmadıklarını ifade ederek, yaktıkları bağımsızlık ateşinin 52 yıldır sönmediğini belirtti.
“Üç Fidan”a yıllardır sahip çıkan Nilüfer Belediyesi’ne teşekkür eden Oktay Kaynak da, bu tür etkinliklerin gençliğin heyecanını diri tutarak, umutları yeşertmeye devam edeceğini belirtti.
Dünyada devrimci hareketlerin mutlaka birilerine bedel ödettiğini ifade eden Celal Beşiktepe de, Türk coğrafyasında her zaman direniş kültürü olduğuna işaret etti. Konuşmaların ardından sahne alan Grup Kucaklaşma, kısa bir müzik dinletisi sundu.  
  ŞAFAK NÖBETİ’NDE DE ANILDILAR
 Anma etkinlikleri 6 Mayıs sabahı Gezmiş, Aslan ve İnan’ın idam edildiği saat olan 5.30’da  “Üç Fidan Anıtı” önünde tutulan şafak nöbetiyle devam etti. Şafak nöbetine, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, CHP Bursa Milletvekilleri Kayıhan Pala, Orhan Sarıbal, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Nilüfer İlçe Başkanı Özgür Şahin, geçmiş dönem Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcıları, Nilüfer Belediye Meclisi Üyeleri ve sivil toplum örgütlerinden temsilcilerin katıldı.  Şafak nöbetinde “Üç Fidan”ın mücadele arkadaşları  Oktay Kaynak ve Celal Beşiktepe, 52 yıl önce  o an yaşanan duyguları dile getirdi. Üç Fidan Anıtı önünde üç dakika saygı duruşunda bulunulduktan sonra anıta karanfiller bırakıldı.  
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
gundemarsivi · 23 days
Text
Tumblr media
Türkçe Felsefesinin Kısa Tarihi
✍🏻 Prof Dr Doğan Göçmen
https://www.gundemarsivi.com/turkce-felsefesinin-kisa-tarihi/
Türkiye’de, başka birçok toplumda 18. yüzyılın ortalarında aşılmaya başlayan temellendirilmemiş bir felsefe düşmanlığı olduğu gibi temellendirilmemiş bir de felsefe sevgisi vardır. İkisi de felsefenin yadsınmasına götürüyor. Biri bilerek ve isteyerek felsefe adına her şeyi yok etmeye çalışarak, diğeri savunmaya kalktığı felsefenin ne olduğunu bilmediği için, felsefe adına yaptığı hemen her şey ile felsefenin yıkımını hızlandırarak.
Başka birçok toplumda 68 kuşağı ile felsefenin genel değere dönüştürülmesi konusunda gösterilen çaba doruk noktasına ulaştı ve bu hareketin yaratmış olduğu değişim ve dönüşüm, sıradan bilinçte bile felsefi bakımdan derin izler bırakmıştır. Bunun sonuncu olarak günlük bilinç bile her şeyi karşıtıyla düşünme eğilimi içindedir.
Bizdeki 68 kuşağı ile felsefenin toplumsal ortak iyiye dönüştürülmesi konusunda kaçmakta olan tren yakalanmaya çalışılmıştır. Fakat taze fidan gibi boynu kırıldı, kökten koparılmaya çalışıldı veya susuz bırakılarak kökten kurutulmaya çalışıldı. Felsefenin karşısına resmiyetin tüm gücü de kullanılarak felsefe adı altında bir ‘anti-felsefe’ yürürlüğe kondu.
Bizde felsefenin yeniden yeşermeye başlaması, başka birçok toplumda meyve vermeye başladığı bir döneme denk geliyor, başka toplumlarda toprağa düşen yeni tohumlar felsefenin bizde de yeniden yeşermeye başlamasına vesile oluyor. Başa dönüyoruz katedilen 8 yüz yıllık arpa boyu yolu unutmadan.
Doğan Göçmen
#Felsefe #Tarih #FelsefeDüşmanlığı #FelsefeSevgisi #TürkiyedeFelsefe #Sorgulama #NedenGeriKaldık #TürkçeFelsefe #FelsefeÖykümüz
0 notes
Text
Tumblr media
Geçmişe ve Geleceğe Not düşelim!
Sayın Uğur Dündar'a açık mektubumdur…
Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin "Bizim Uğur"u, TRT Genel Müdürü…
Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan'ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken-ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar…
"Gün geçmiyor ki" cümlesiyle başladığı her haber programında, fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde; "İnadına mini etek, inadına dekolte" sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında "Tesettür Faciası" başlığıyla, toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük "fedakarlıklar" yapan, andıçların Uğur Dündar'ı…
Her alanda, mevcut baskıcı iktidarın, sizin de içerisinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler, davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken, sizin çarkınız yine "şanlı şanlı" döner Uğur Bey.
Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi'ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960'lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere 6'lı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım.
Berkin Elvan'a da ağladık, Eren Bülbül'e de...
Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de...
Deniz Gezmiş'le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağdurları anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük.
Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük… Pislikler döküldü yürüdük...
Terör örgütleri kuşun sıktı, linçlendik, içerisinde bulunduğumuz ev için "Yakın o evi" dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt, size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana, canlı yayınlarda Dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem.
Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttım iddialarınıza susarım ama 6'lı masa bileşenlerine "siyasi rüşvet aldınız" imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam!
Sizin tabirinizle ; "Ben Kemal Kılıçdaroğlu'nu 70'li yıllardan beri tanırım. Kemal Bey'in asıl işi hesap sormaktır. Devletin nice kayıp trilyonlarını, tüyü bitmemiş yetim hakkını, yurt dışından getirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir." El hak doğrudur Uğur Bey. Benim asıl işim hesap sormaktır.
Büyük emeklerle ve ödenen bedellerle tesis edilen bu kardeşlik yapısına, bu toplumsal ittifaka ve bu helalleşmeye saldırmayı sürdürürseniz, milletin uygarlık yolundaki bu anlaşmaya halel getirmeye çalışırsanız, bunun hesabını sorarım.
Toplumu kutuplaştırma, ayrıştırma, partimi yeniden halktan koparma çabaları ve çalışmaları olduğunu hissettiğim zaman Uğur Bey, SİYASİ ARENADA MAKOSENLERİMİ TEKRAR GİYERİM ve bedeli ne olursa olsun bu uğurda mücadelemi veririm.
Tarih kimi affedecek, kimi affetmeyecek? Bu soruyu da not düşelim zaman göstersin…
Bu vesileyle de vatanperver gazetecimiz Sayın Mehmet Ali Birand'ı saygıyla anmış olalım. Onun şahsında bütün gerçek gazetecilere selam olsun…
“Bizim Uğur”lar sizin olsun, Tarıklar bizimdir…
Kalın sağlıcakla…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
Cumhuriyet Halk Partisi 7. Genel Başkanı / Anadolu'nun Kemal'i
0 notes
yenikibris · 5 months
Text
Kitap Eleştirisi: Vretçalı Hoca (1)* - Halil Paşa
(*) Vretçalı Hoca, Baranga yay, Abdullah Korkmazhan. Eğer 1950’li yıllarda AKEL ve PEO’da örgütlenerek sol düşünceden etkilenen Kıbrıslı Türkleri “birinci sol kuşak”, Türkiye 68 kuşağı solundan etkilenenleri de “ikinci sol kuşak”, Türkiye 78 solundan etkilenen kuşağımı da “Üçüncü sol kuşağa” eklemek mümkün. “Vretçalı Hoca” kitabında siyasi yaşamı anlatılan Ö. Özgür’e gelince. Onun siyasi yaşamı,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
dipnotski · 10 months
Text
Adam Zagajewski – İki Kent (2023)
‘İki Kent’, modern Polonya edebiyatının önde gelen temsilcilerinden ve aynı zamanda Polonya’da “68 Kuşağı” ve “Yeni Dalga” yazarları arasında önemli bir yere sahip olan Adam Zagajewski’nin hayal gücü ve tarih, şiir ve akıp giden zaman arasındaki boşlukları doldurduğu denemelerini içeriyor. Zagajewski kaybediş ve özlem arasında savrulup duran bir çocuğun hayreti ve satırlar arasında kendine yeni…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
theheartofmuses · 1 year
Text
68 kuşağı...en fazla manipüle edilen kuşak olmuştu
Başlarda iyi başlamıştı işin içine cia vs girdi
0 notes
Yazının Gücü
Uzun zamandır yazı yazmadım.. Başlığa %100 katılmama rağmen... Bu blogu yıllar önce başıma sürekli garip olaylar geldiğini düşündüğümden açmıştım. Almanya’ya yeni taşınmıştım, ve Türkiye’deki gibi burada da başıma garipliklerin geliyor olması etkisiyle bu ismi uygun görmüştüm. Fakat simdi bakıyorum da genel olarak “Hayat”ın tanımını yapmışım blog ismi ile aslında. Yazmışım bir takım şeyler. Şimdi eski paylaşımları okuyunca kafamın karışık olduğunu düşündürttü bu yazılar bana. Elimden geldiğince düşündüklerimi açıklamışım gerçi, fena da yapmamışım. 
Bugüne dair de ilham oldu bana: Yazının gücü.
“Günler uzundur, yıllar kısadır.” cümlesine denk geldim geçtiğimiz gün, yaşlı bir bireyin ağzından. Aklımdan çıkaramadım, buraya da not geçeyim dedim. Anlayacağınız üzere yazıya o nedenle vakit ayırmak istedim tekrardan.
Garip olaylar bitmiyor bir türlü. Önceki yazıları yazdığım zaman yaşadığım, algıladığım dünya bugünkünden farklı. Hem kişisel, hem toplumsal anlamda. Fakat toplumsal olarak ufak bir fark, kişisel anlamda daha büyük bir fark var gibi. O detayı atlamamak gerek.
Sorular hala çok kafamda.. Sorular ve cevaplar silsilenin bir parçası o halde. En azından kendime sorduğum soruların cevaplarının çoğunu aldım gibi. Sonuç olarak sorular bitmiyor.
Henüz başlamadığım ve yarıda kalan hikayelerimle nerede buluşacağım acaba?
Son yıllar berbat geçti...(bknz:2020-2021) Öyle ki Summer 19′ bir trademark oldu. 19 kuşağı diye manevi bir kuşak olur mu acaba? Çağdaş vatandaşlar adına hem kişisel hem toplumsal anlamda soruyorum. 68 kuşağı gibi. Pek dramatik değiliz belki, ama acımız samimi. Neden dramatik değiliz ki? Acı paylaştıkça azalıyorsa internet öyle bir paylaşım aracı oldu ki, acı tertemiz paylaşılıyor sosyal medya aracılığıyla... sanki? Bunların cevabı var ama yetkilileri beklemek en kabul gören karşılık bugünlerde. Ticksiz/Tickli insanların dünyası. Benders/non-Benders Avatar kafası. Equalistler de narsist lider sendromundan kurtulamıyor.
Neyse bu kadar politik yorum yeterli. Asıl amaç 19 Kuşağı’ndan yazıyla bahsetmekti. İlk ben yazmamışımdır bunu tabii ama kendime özgü yorumuma güvenerek, kalan değerlendirmeyi okurun yorumuna bırakmak istiyorum..
Bloga daha sık uğrayıp, yazı ve fotoğrafla meşgul olmak istiyorum.
Düşüncelerimin ve algımın maruz kaldığı zaman aşımını kayıt ve kontrol etmek amacım..
0 notes
mizemediaagency · 2 years
Text
Yeni Rapor, İçerik Üretici Ekonomisinin Büyümesine ve Yeni Platformların Fırsatlarına Bakıyor
Yeni Rapor, İçerik Üretici Ekonomisinin Büyümesine ve Yeni Platformların Fırsatlarına Bakıyor
Tumblr media
Sosyal platformlar, platform yıldızlarının markalar için değerlerini sergilemelerine veya ürünlerini doğrudan uygulama içinde satmalarına yardımcı olmak için tasarlanmış bir dizi yeni para kazanma aracı ve promosyon özelliği ekleyerek ‘Yaratıcı Ekonomisi’nde her şey dahil oluyor.
Bunun iki katı değeri vardır: içerik oluşturucular için sevdikleri şeyi yapmaya devam etmelerini ve sosyal uygulamalarda benzer düşünen insanlarla bağlantı kurmalarını sağlarken, platformların kendileri için de daha orijinal içeriğin akmasını sağlar. , sırayla, ilgili kitlelerinin daha sık geri gelmesini sağlar.
Ayrıca, en iyi uygulamalara zaten alışmış yaratıcı yeteneklerle ortaklık kurarak en son platform araçlarını ve özelliklerini kullanmak için yeni fırsatlar sunabilen ve hedef pazarlarınız arasında ilgi çekici içerik oluşturma geçmişine sahip markalar için.
İlk bakışta harika bir fırsat gibi görünüyor, ancak içerik oluşturucular gerçekten çabalarından para kazanıyor mu?
Adobe tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, bunların sayısı giderek artıyor. İçerik oluşturucuların %48’i artık yaratıcı etkinliklerinden en azından biraz para kazanıyor
9.000’den fazla veriye dayanan yeni rapor çevrimiçi profesyonel olmayan içerik oluşturucular, ayrıca para kazananların %40’ının iki yıl öncesine göre çevrimiçi olarak daha fazla para kazandığını gösteriyor. %77’si ise bunu sadece geçen yıl yapmaya başladı.
Adobe’nin 35 sayfalık ‘Yaratıcı Ekonomisinde Para Kazanma’ raporunu buradan indirebilirsiniz, ancak bu yazıda bazı önemli notlara göz atacağız.
Öncelikle, belirtildiği gibi, daha fazla içerik oluşturucu artık çalışmalarından para kazanıyor ve özellikle de birçok Z Kuşağı içerik oluşturucusu artık çevrimiçi içeriklerinden para kazanıyor.
Tumblr media
Burada görebileceğiniz gibi, çevrimiçi çalışmalarından para kazanan içerik oluşturucular ABD asgari ücretinin 6 katını kazanıyor. Demek istediğim, ABD asgari ücreti gelişmiş ülkeler arasında herkesin bildiği gibi düşük, bu yüzden belki de ‘başarı’nın en iyi ölçüsü olmayabilir. Ancak veriler, birçok etkileyicinin artık işlerinden makul paralar kazandığını gösteriyor ve para kazanan içerik oluşturucuların neredeyse yarısı, çevrimiçi çalışmalarının artık aylık gelirlerinin önemli bir bölümünü temsil ettiğini belirtiyor.
Bu figürlerin çerçevelenmesi de dikkate değerdir. Adobe, muhtemelen iyi görünmeyen yıllık gelir oranlarını kullanmak yerine, çok daha küçük ölçekli olan ve potansiyel olarak karşılaştırmalı gelirlerin daha iyi görünmesini sağlayan saatlik ve aylık gelir karşılaştırmalarını kullanmayı seçti. Sadece daha geniş bir ölçekte alakalı olabilecek veri sunumuna dair bir not.
Adobe, işlerinden para kazanan çevrimiçi içerik oluşturucular arasında fotoğrafçılık ve yaratıcı yazmayla ilgili becerilerin en yaygın olanı olduğunu söylüyor.
Tumblr media
Burada görebileceğiniz gibi, film yapımı ve video düzenleme gibi animasyon ve tasarım becerileri de talep edilen yaratıcı yetenekler listesinde üst sıralarda yer alıyor.
Bu bağlamda ‘yaratıcı yazarlığın’ neleri gerektirdiğine dair bir niteleyici olmadığı için bunun tam olarak ne anlama geldiğini bilmek zor, ancak bunlar şu anda çevrimiçi içerik oluşturucular için para kazanma fırsatlarını yönlendiren unsurlar.
Bu muhtemelen gelecekte değişecek olsa da, Katılımcıların %68’i metaverse’in yeni iş fırsatları getireceğine inandıklarını da belirtiyor.
Bu noktadan sonra – rapor ayrıca AR / VR’de çalışan tasarımcıların çalışmaları için diğer içerik oluşturuculardan önemli ölçüde daha fazla kazandığını gösteriyor.
Tumblr media
Peki, bu içerik oluşturucular çalışmalarından tam olarak nasıl para kazanıyor?
Çevrimiçi platformlardan elde edilen reklam geliri, temel gelir kaynağıdır ve bunu çevrimiçi iş satışı izler.
Tumblr media
Bu nedenle, çevrimiçi içerik oluşturucular öncelikle reklamlar aracılığıyla para kazanırken, diğerleri fiziksel çalışmalarını daha iyi tanıtabilir ve dijital platformlar aracılığıyla tüketicilere doğrudan satışları kolaylaştırabilir.
Ayrıca ne kadar çok takipçiniz varsa o kadar fazla ücret alabilirsiniz.
Tumblr media
Muhtemelen söylemeye gerek yok, ancak kullanıcı tarafından bildirilen tahminlere dayanan bu istatistikler, izleyici katmanlarına dayalı olarak ücretlendirilen karşılaştırmalı oranların ne olduğu konusunda bazı ek kapsamlar sağlıyor.
Burada, çevrimiçi içerik oluşturucuların çalışmalarından nasıl para kazandıkları ve bu platformların erişim ve maruz kalma açısından sunduğu genişletilmiş fırsatlar hakkında bazı ilginç notlar var. Veriler ayrıca, daha fazla insanın gerçekten para kazanma fırsatları aradığını gösteriyor – bu, markaların kitlelerine ve nişlerine uygun içerik oluşturuculara ulaşması ve içerik anlaşmaları düzenlemesi için iyi bir fırsat olabilir.
Ve takipçi sayılarına göre, işin karmaşıklığına bağlı olarak, ne ödemeyi beklemeniz gerektiği konusunda da bir kapsamınız var.
Adobe’nin “İçerik Oluşturan Ekonomide Para Kazanma” raporunun tamamına buradan göz atabilirsiniz.
Kaynak, Siteyi Ziyaret Edin
0 notes
danimarka-manset · 2 years
Text
Danimarka’da yaşayan ressam İbrahim Örs yaşamını yitirdi
Danimarka’da yaşayan ressam İbrahim Örs yaşamını yitirdi
Uzun yıllar Danimarka’da yaşayan Türkiye’nin önde gelen ressamlarından, 68 kuşağı temsilcilerinden ressam İbrahim Örs, Çarşamba günü 76 yaşında yaşamını yitirdi. KOPENHAG – Uzun yıllar Danimarka’da yaşayan farklı bir resim tekniği ve mozaik tarzındaki eserleriyle uluslararası alanda tanınan 68 kuşağı temsilcilerinden 76 yaşındaki ressam İbrahim Örs, Çarşamba günü yaşamını yitirdi. 1946 yılında…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
doriangray1789 · 1 year
Video
youtube
68 kuşağının üniversite  gençliğinde cesaret  , umut  , adalet ,özgürlük,  bağımsızlık vardı... 
 Bir zamanlar onurlu ve sağlam duruşlu halk vardı bu ülkede...
68 kuşağının özlemleri Tam bağımsız Türkiye ve Halkın sermaye sahiplerinin altında ezilmeden Halk  ile birlikte üretim hakça paylaşımdı 68 kuşağı ölümsüzdür 
10 notes · View notes
cinaraslan · 2 years
Text
19 ŞUBAT 1972 - Güvenlik güçleri, sabaha karşı Fındıkzade ve Arnavutköy'de operasyonlar düzenledi. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) üyesi, Ulaş Bardakçı öldürüldü.
DEVRİMCİ YOLDAŞIMIZ ULAŞ BARDAKÇIYI ÖLÜMÜNÜN 50.YIL DÖNÜMÜNDE SEVGİ VE SAYGIYLA ANIYORUM TANRI UÇMAĞA VARSIN ✊🏻🇦🇴
Tumblr media
2 notes · View notes