Tumgik
#şehir kütüphanesi
ismetgurbuz1994 · 7 months
Text
Tumblr media
Stadtbibliothek Pforzheim
0 notes
sakaryamilat · 8 months
Text
Yüce'den mecliste Şehir Kütüphanesi ve KONUT A.Ş müjdesi: "Başlıyoruz"
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda Şehir Kütüphanesi Projesi’nin yapımı için bakanlıkla protokol aşamasına gelindiğini müjdeledi. Yüce, ayrıca binlerce Sakaryalının beklediği KONUT A. Ş.’nin 240 konutluk ilk projesinin temelini atacaklarını açıkladı. Yüce, “Sakarya’mızın kalbinde yapacağımız şehir kütüphanesi şehrin cazibe merkezi olacak. Ayrıca…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hacegah · 4 months
Video
youtube
Ne okuyalım da bugün Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları
Gerek kitap olarak gerekse filim çok seveceğiniz bir yapıt Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları serisi
Hele müziğine bayılacaksınız.
Sıkılmadan akıcı bir şekilde başlayıp biten normalde 4 serilik bir kitap. Hikayemiz küçük bir çocuğa büyükbabası tarafından anlatılan ilginç öykülerle başlıyor. Jacob, dedesinin ani ölümünde söylediği son cümlelerden yola çıkarak aksiyon ve maceranın hızı hiç düşmediği bir bir adaya gidiyor. Öyle ki kimi olaylar o kadar gerçekçi geliyor ki, acaba bunlar kurgu değil mi diye düşünmeden edemiyorsunuz
Mutlaka ama mutlaka okuyun. Özellikle de kitap okuyamıyorum , hemen sıkılıyorum diyenler... Okumaya zamanınız yoksa da izleyin.. Kitapların baskıları ve görüntüleri de sizi sizden alacak türden
1-Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları 2-Gölge Şehir 3- Ruhlar Kütüphanesi 4- Günler haritası.
Keyifli okumalar ve keyifli izlemeler
Tumblr media
19 notes · View notes
kaanozer · 3 years
Text
Gürültüsüz çalışamam!
“Çamlıca'da otururum. Çöp arabalarının sesiyle tam saat 6'da uyanırım. Arkasından zerzavatçı geçer, sesi güzelcedir, makamını pek kestiremem, Hicazkârıkürdiye de benzer, Acemaşiran'a da. Arkasından elmacı geçer, arkasından has yufka telkadayıfçı geçer, arkasından yine sesi güzellerden biri olan, halis keskin sirkeci geçer, arkasından pek onlar kadar sesi güzel olmamakla birlikte, usûle aşina olan tahinci geçer. Ve bu büylece akşamlara kadar sürer gider. Bu seslere ve orijinâl nağmelere o kadar çok alışmışımdır ki eğer Şehir bir sessizlik talimatnamesi yapar da ortada çıt işitilmezse, itiyatlarım bozulur, çalışamam diye korkarım!”
2 notes · View notes
ozamanbenyokum · 1 year
Text
Solo Travel: Meryem Ana, Efes ve Şirince
Herkese merhaba. Solo Travel yani tek başıma seyahat yapmayı özlemişim. Bazı insanlar vardır. Yalnız başına hiçbir şey yapamaz. Tatil yapmayı bırakın tek başına bir kafeteryada oturup kahve bile içemez. Ben asla onlardan olmadım. Kendimle eğlenmeyi bilen ve seven biriyim. Elbette sosyal olmam gereken zaman dilimleri oluyor. Fakat kendimi eğlendirmesini de bilirim. Bir ara solo travel ile ilgili detaylı bir yazı yazmayı düşünüyorum, avantajlarını ve dezavantajlarını konuşuruz.
Cumartesi hep aklımda olan ama bir türlü zaman bulamadığım bir tura gittim. Meryem Ana-Efes-Şirince üçlüsünü şöyle bir gezdim. Meryem Ana'ya 2012 yılında gitmiştim. Efes'e gidişimi bile hatırlamıyorum. Düşünün o kadar eski. Şirince'ye ise yıllar yıllar önce.
Tumblr media
Öncelikle Meryem Ana Evi'nden bahsetmek istiyorum. Hristiyan dininin en önemli kişilerinden biri Hz. Meryem, herhangi bir birliktelikle değil kutsal ruh aracılığıyla Hz. İsa'yı doğurur. Hz. İsa'nın ölümünden 4-6 yıl sonra kadar Hz. John'un Meryem Ana'yı Efes'e getirdiği söylentiler arasında yer alır. Bu arada tabii ki Meryem'in nerede olduğuna dair araştırmalar bir yandan devam eder. Alman rahibe A. Katherina Emmerick rüyasında Meryem Ana'nın evini görür. Lazarist papazlar da bu rüya üzerine yola çıkarlar ve Meryem Ana'nın Efes'te yaşadığını ortaya çıkarırlar. Tabii bu buluş Hristiyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olur. Müslümanlarca da kutsal sayılan bu evde 1967 yılından beri her Ağustos ayının 15. gününde ayinler düzenlenir.
Tumblr media
Meryem Ana Evi'nin hemen aşağısında neredeyse beş tane çeşme bulunuyor. İlk üçü Aşk, Sağlık, Para çeşmesi. Üçünden de içtim. Sonra da bir peçete veya kağıda dileklerinizi asıp yazabiliyorsunuz. Tabii bir peçeteye dileğimi yazıp bağladım. Meryem Ana Evi'nde fotoğraf çekmek elbette yasak. Flaşlı yahut flaşsız, fark etmiyor.
Tumblr media
Meryem Ana Evi'nden çıktıktan kısa bir süre sonra Efes'e varıyoruz. Aslında yukarıdaki fotoğraf Efes Antik Kent'in için yer alan belki de en önemli eser. Celsus Kütüphanesi ile Efes son bulsa da ben kütüphane ile başlamak istedim. Celsus Kütüphanesi, MS 110-135 yılları arasında Celsus onuruna oğlu Gaius Julius Aquila tarafından yaptırılmış. Ortalama 12-14 bin arasında kitap bulunan kütüphanenin mimarisi de ilginç. Duvarın iki katlı olması kitapların çok soğuk ve çok sıcak dönemlerde hasar almasını engellemiş. Kütüphane dış yüzeninde ise bizi kadın heykel karşılamakta. Bunlar: Sophia(bilgelik, akıl), Arete(erdem, karakter), Ennoia(kader, muhakeme), Episteme(ilim, bilim)
Tumblr media
Efes Antik Şehri, oldukça büyük ve her yapı gerçekten saatlerce incelenebilir. Fakat hafta sonu olduğu için çok kalabalıktı, sadece önemli bilgileri alıp başka esere geçtik. O yüzden detaylıca öğrenebilme olanağım olmadı. Bir ara yine tek başıma gitmeyi düşünüyorum. Yukarıda paylaştığım ise Hadrian Tapınağı. Küçük olmasına göre gösterişli. Kemerli yapıların ortasında mutlaka bir taş bulunmak zorundaymış. Burada da görüyoruz. Bu yapı, Roma İmparatoru Hadrianus'u onurlandırmak için yapılmış. Korinth düzenine göre inşa edilen tapınak, MS 4. yüzyılda kısmen yıkıldığı için bir daha inşa edilmiş ve dönemin tarihlerini gösteren 4 kabartma eklenmiş. Bunlar: Ephesos’un kurucusu Androklos’un yaban domuzunu öldürüşü, Herakles’in Theseus ile savaşı, Amazonlar ve tanrılar toplantısı, Dionysos ile alayı.
Tumblr media
Aslında biraz da Efes Antik Kenti efsanesine kısaca göz atalım istiyorum. Atina prensi Androklos, şehir kurmak ister ve bunun için de bir kahine gider. Kahin, prense yaban domuzuyla balığı birlikte gördüğü yerde şehri kurabileceğini söyler. Prens, bugünkü Pamucak sahilinde balık avlar. Balıkları ateşe atıp pişirirken yaban domuzu karşısına çıkar, kahinin sözü aklına gelir. Böylelikle prens Androklos, Efes Antik Şehri'ni kurar. İlk kurulduğu dönemde nüfusu 250 bin civarında olan Efes'te tüm toplumlar birbirinden etkilenmiştir elbette. Düşünsenize kimler kimler gelmiş geçmiş bu topraklardan. Ticaretler yapılmış, tuvaletlerde sosyalleşilmiş... Tiyatrolarda oyunlar oynanırken bir yandan meclis konuşmaları yapılmış. Ne kadar yazsam sanki hep az kalacak gibi. O kadar çok görülmesi gereken yapı var ki... Hepsinin de ayrı bir hikayesi var. Mutlaka gezmeniz gerekiyor, mutlaka.
Tumblr media
Efes'i gezdikten sonra yolumuz Şirince'ye düştü. Bu arada İsa Bey Camii'sini de gezecektik fakat kapalıymış, başka sefere dedik. Rotamızı bu güzel köye çevirdik. Özgün adı olan Kırkınca'nın, efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Kırkınca adı, Kirkice, Kirkince ve en nihayetinde Çirkince olmuş. Fakat İzmir valisi Kazım Dirik'in, talimatıyla Şirince adını almış.
Tumblr media
Gerçekten tatlı ve şirin bir köy olan Şirince'nin adı Çirkince kalsaydı çok üzülürdüm. Meyve şaraplarıyla ünlü köyün, bence gözlemeleri de oldukça meşhur. Yemeğinizi yedikten sonra bir kumda kahve içmeden de olmaz. Kahve için Nuta'yı tercih edebilirsiniz. Çoğu yerde meyve şaraplarının tadım ikramlığı yapılıyor. Biz tur olarak, Taş Mahzen Şaraphane'yi tercih ettik. Nar ve Vişne şarapları diğerlerinden biraz daha pahalı. Karadut şarabı da efsaneydi. Sahipleri ve çalışanlar da oldukça ilgili ve güler yüzlüler.
Çok güzel bir gün geçirip eve döndüm. Genellikle ailesiyle gelenler çoktu. Günübirlik turlarda fazla sohbet etme şansınız olmuyor insanlarla. Ama yine de tanıştığım birkaç kişi oldu. Efes'in bu kadar yakınımda olması büyük bir şans gerçekten. Gezilecek o kadar yer var ki... Keşke benden bir tane daha olsaydı diyorum. O hep gezsin, para sıkıntısı da olmasın. Ama işte mümkün değil. Şimdilik benden bu kadar.
Sevgiyle, sanatla ve adaletle kalın...
12 notes · View notes
namikkemalaksoy · 8 months
Text
Tumblr media
Akdeniz’den Kızıldeniz’e rüya gibi bir mısır programı hazırladık. Mısır’ı en kuzeyinden en güneyine doyasıya gezeceğiz. Çiğdemim Derneği, Ayşatur işbirliği ile daha önce de birçok yurtdışı programı yapmıştık. Bu kez rotamızı Afrika kıtasının en güneyine belirledik. 27 katılımcı ile gece saatlerinde mahallemizde başladı yolculuğumuz. Akdeniz’in Denizkızı lakaplı İskenderiye (ALEXANDRIA) şehrinde güneşin doğuşu açtık gözlerimizi. Mısır’ın en büyülü şehirlerinden birine iniş yapmıştık. Ya da biz öyle hayal etmiştik. Havalimanında bizi bekleyen otobüsümüze binerek şehir merkezine doğru hareket ettik. İlk durağımız Roma dönemi yeraltı mezarları ve Pompei sütunu olacaktı. Ama ne yazık ki sabahın daha erken saatlerinde bir mısır polisinin İsrailli turist grubuna yaptığı silahlı katliam nedeniyle bölge ziyarete kapatılmıştı. Grubun moralini bozmadan durumu idare etmeye çalışan rehberimizin yönlendirmeleriyle İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ ile gezimiz başlamış oldu.
İskenderiye Kütüphanesi, MÖ 3.yy başlarında Ptolemaios hanedanı tarafından kurulmuş olan antik kütüphanedir. Varlığını 4. yüzyıla kadar sürdüren ve ünü bütün dünyaya yayılmış olan kütüphanenin Sezar tarafından, İskenderiye'yi kuşattığı sırada yok edildiği görüşü oldukça hakimdir. Yakılan İskenderiye kütüphanesinin bulunduğu alanda Yeni İskenderiye Kütüphanesi yapılmış ve 2002 yılında hizmete açılmıştır. Yeni kütüphanenin (resmi adıyla Bibliotheca Alexandrina) ana binası eğik duran dev bir davula benziyor. Cam ve alüminyumdan yapılmış çatısı yaklaşık iki futbol sahası büyüklüğünde. Bu çatıya ana okuma salonunu aydınlatan pencereler yerleştirilmiş. Bir kısmı deniz seviyesinin altında bulunan geniş, kesik bir silindir şeklindeki kütüphanede halka açık alanlar bulunuyor. Binanın yedi katlık bir yükseklikten hafif bir eğimle aşağı doğru duran düz ve parlak yüzeyi derin bir çukur oluşturuyor. Güneş ışığını yansıtan metalik yüzeyi ile bu yapı uzaktan, doğan bir güneşi andırıyor. Gri granitten yapılmış ana yapının dış duvarlarına, bilginin çoğalmasına katkıda bulunan unsurları simgeleyen antik ve modern alfabelerden harfler oyulmuş.
Daha gezimiz planlanma aşamasındayken “İskenderiye’ye gelip deniz mahsulleri eşliğinde balık yemeden gidilmez” demiştik, dediğimizi de yaptık. Fish Market Marina ‘da öğle yemeğimizi deniz manzarası eşliğinde afiyetle yedik. 
15. yüzyılda Memlük Sultanı Kayıtbay tarafından şehri savunma amacıyla bir zamanlar dimdik ayakta duran ve dünyanın yedi harikasından bir olan İskenderiye Feneri’nin kalan parçalarıyla yapılmış ve zaman içerisinde çok zarar görmüşse de, 1984’te yapılan restorasyonla yeniden iyileştirilen KAYITBAY KALESİ’ nde muhteşem manzaralar eşliğinde turumuzu tamamlıyoruz. Ve akşam saatlerinde Kahire’ ye doğru yola koyuluyoruz.
Mısır’ın başkenti Dünyanın nüfus yoğunluğu en fazla olan şehirlerinden 12 milyon nüfuslu Kahire. Trafiğin her saatte çok yoğun olduğu (bir uçtan diğer uca yaklaşık 2.5 saat süren trafik) şehirde, trafik ışıklarının neredeyse hiç kullanılmaması, kimin nereden nasıl döndüğü, nereye gittiğinin belli olmaması bunda en büyük etken. İskenderiye için daha renkli, daha turistik, daha sevimli bir kent hayal edip karşılaştığımız manzara Kahire içinde farklı olmadı. Toprak rengi binalar ve toz bulutları. Binaların dış cepheleri neredeyse hiç tamamlanmamış ve birbirine bitişik nizam inşa edilmiş. Bina, araç ve insan yoğunluğunun üzerinize üzerinize geldiği ve bir taraftan da seyyar satıcıların size göz açtırmadığı bir karmaşa. Göz teması kurulur kurulmaz peşinizden bir ordu şeklinde gelen seyyar satıcılar. 500 Egp ile başlayan pazarlıklar genellikle 100 Egp ile sonuçlanıyor. Bir satıcıdan kurtulduğunuz anda nefeslenmek için birkaç saniyeniz oluyor ardından yeni satıcılar peşinize düşüyor. En güzel fotoğraf buradan çekilir diye size yol gösterip hemen arkasından bahşiş isteyen çok mısırlı ile karşılaştık. (içlerinde silahlı devlet görevlileri bile vardı) Çektiğiniz bir fotoğraf karesine eğer bir mısırlı girmişse mutlaka bir bahşişi hak etmiştir. Neyse biz programımıza geri dönelim. Sabah kahvaltı sonrası ekip otobüste yerini aldı. Bugün Piramitler günü. İlk durak Dünyanın en eski Basamaklı piramidi unvanına sahip Memfis bölgesi SAKKARA PİRAMİTLERİ. Nil nehri kanalları ile tarıma elverişli hale getirilen yeşil bir vadi üzerinde şehirden uzaklaşırken yeşilin kendini aniden sapsarı çöl kumlarına bıraktığı platoya geldik. Ve bugünden sonra milyonlarca kere karşılaşacağımız x-ray cihazlarında geçerek çölün ortasında Sakkara piramitlerine ulaşıyoruz. Ve grup olarak ilk yeraltı mezar ziyaretimizi gerçekleştiriyoruz. Farklı bir duygu, inanılmaz derecede heyecanlı. Yıllarca belgesellerde izlediğimiz piramit kompleksinin içindeyiz. Gözümüzden hiçbir detayın kaçmasına izin vermek istemiyoruz. Tabi ki bu ilk deneyim olduğu için bu kadar heyecanlanmışız. Bu ilerleyen günlerde çok daha iyi anlayacağız. Gize bölgesine geçmeden önce bir papirüs yapım atölyesini ziyaret ediyoruz. Naneli çay, hibiskus çayı ve kahve eşliğinde papirüs yapımına şahit oluyor ve alışverişimizi yaptıktan sonra öğle yemeği için Gize bölgesine geçiyoruz.
Yemek sonrasında Gize piramitlerine “Keops, Kefren ve Mikerinos” kavuşma zamanı. Kalp atışımın hızlandığını hissedebiliyorum. Çocukluğumuzun hayali piramitlerin yanı başındayız. Bu anda ne rehberimizin anlattıkların nede okuduğumuz kitaplarda yazılanların bir anlamı yok. Sadece Keops piramidinin insanı büyüleyen ihtişamını izliyoruz. Yanına yaklaştıkça devasa yapı daha da büyüyor. Dışarıdan görmekti aslında buraya gelmeden önce düşüncemiz, ama Meliha hanımın “buraya kadar gelip içine girmeden gidersek bir şeyler eksik kalır” cümlesinin yarattığı heyecanla dünyanın yedi harikasından ilki Keops piramidinin taaaa içine kadar giriyoruz. Piramitleri yakından görmenin heyecanı bu kez Keops piramidinin içine girecek olmanın heyecanına bırakıyor yerini. Önce hep birlikte o devasa blokların ikinci katına kadar yürüyoruz. Sonra içeri girmek isteyen 15 katılımcımız ile birlikte daracık koridorlardan geçerek ve neredeyse 90 derecelik merdivenlerden tırmanarak mezar odasına kadar ilerliyoruz. İnanılmaz sıcak ve havasız mezar odasında çektiğimiz fotoğrafa şimdi bakarken aslında ne kadar büyük bir iş başardığımızı daha iyi anlıyorum. İniş de bir o kadar zorlu bu arada. Dışarı çıktığımızda inanılmaz bir hafiflik hissediyoruz ve mutluluğumuz yüzümüze yansıyor. Piramitleri panaromik olarak fotoğrafladıktan sonra Büyük Gize Sfenksini daha fazla bekletmemek için yola koyuluyoruz. Aslan pençeli, boğa bedenli ve insan başlı devasa heykel hala piramitlerin koruyucusu olarak dimdik durmaya devam ediyor.
Otelimize dönüş yolunda son durağımız Mısır’ın ünlü parfüm ve esanslarının yapıldığı atölye oluyor. Önce tüm esansların kokularını tek tek kokluyor, deneyimliyor ve ardından Mısır ekonomisine katkıda bulunarak otelimize geri dönüyoruz. Ertesi gün Müzeler günü.
Sabah kahvaltı sonrası ilk durak Kahire kalesi. İçerisinde Mahmet Ali Paşa Cami’sini de barındıran kaleden Kahire’yi tüm görkemiyle seyreyledikten sonra Antik Mısır Uygarlığı’nın en görkemli eserlerini bünyesinde bulundurmasıyla ünlü ve kurulduğu 1891 yılından beri yaklaşık 120.000 esere ev sahipliği yapan Mısır Ulusal müzesine ulaşıyoruz. Müthiş bir kalabalık içeri girmek için sıra bekliyor. Biletlerin ve kulaklıkların alınması sonrasında gezimize başlıyoruz. Tutankhamon’ a ait oda en kalabalık olan mekan, ayrıca Amenhetop ‘un maskesi, Narmer paleti, Keops heykeli, Zozer anıtı, Kedi mumyaları, Hatşepsut heykeli en dikkat çekici eserler arasında. Tabi ki tüm eserlere zaman ayırmak mümkün değil. Sırada tüm dünyanın canlı yayınla izlediği görkemli bir törenle yeni ikametgahlarına taşınan mumyalar salonu ile ünlü NMEC (National Museum of Egyptian Civilization) müzesi var. Salona giriş çok ihtişamlı bir video ile başlıyor. Müzik ve ses daha içeri girmeden sizi havaya sokuyor. Salon çok güzel dizayn edilmiş. 12 firavun ve kral mumyası sizi içeride karşılıyor herbiri için ayrı odalar yapılmış. Mısır pasaportuna sahip tek Firavun olan  II. Ramses’in mumyası ve kıvırcık saçları ile ünlü Tiye ‘nin mumyası beni en çok etkileyen oldu sanırım. Akşam saatlerinde Mısır’ın en ünlü çarşısı Han-el Halili ‘ye ulaşıyoruz. Işıl ışıl ve rengarenk ama daracık sokaklarda bir taraftan yürümeye diğer taraftan etrafı seyretmeye çalışıyoruz. Satıcılar sizin gözlerinize odaklanmış durumda en küçük bir temasta avlarını yakalamaya hazırlar. Bizim hedefimizde ise El Fishway var. Burada çay ve kahve için aylar öncesinden verilmiş sözümüz var. Müzik, seyyar satıcılar ve insan kalabalığı arasında kahvelerimizi yudumluyor ve havanın kararması ile bambaşka bir boyuta ulaşan çarşıdan artık ayrılma zamanı. Sanki bütün Kahire sokaklarda. Evlerde neredeyse hiç ışık yok ama sokaklar bir o kadar ışıl ışıl. Otobüsümüzün o kalabalık ve daracık sakalardan nasıl çıktığını sanırım hiçbir zaman anlayamayacağım.
Kahire’den ayrılma vaktimiz geldi. Bambaşka bir coğrafyaya hareket edeceğiz. Daha da güneye inmek üzere havaalanındayız. Daha günün aydınlanmasına çok var. Ama gezgin olmak bunu gerektiriyor. Erken kalkan yol alır. Uçağımız Aswan’a iniş yapıyor. İskenderiye ve Kahire ile kıyaslamak gerekirse daha düzenli, daha temiz ve nispeten renki bir şehir burası. Aswan barajı ziyareti sonrasında, Aswan’da bir granit ocağında bulunan Bitmemiş Dikilitaş’ ziyaret ediyoruz. 42 m uzunluğunda ve eğer tamamlanmış olsaydı yaklaşık 1100 ton ağırlığıyla Eski Mısır’da şimdiye kadar kesilmiş en ağır dikilitaş maalesef daha yapım aşamasında üzerinde çatlaklar oluşması nedeniyle kesimi durdurulmuş ve o haliyle terkedilmiştir. Her ne kadar başarısızlıkla sonuçlansa da bahsi geçen kayadan nasıl yapıldığına dair somut bir örnek niteliği taşıyan Bitmemiş Dikilitaş; Antik Mısır’ın fizik ve matematik alanında bu bilgileri eyleme dökme bağlamında ne kadar gelişmiş bir medeniyet olduğunu gözler önüne sermektedir. Şimdi bir Akdeniz kenti havasının hakim olduğu ve bir o kadar renkli limandan teknelerimizle İsis (philiale) tapınağına doğru yol alıyoruz. Antik Mısır’ın en büyük tanrıçası İsis için inşa edilmiş bu tapınak, ülkedeki en kıymetli tarihi eserlerden biridir. 2000 yılı aşkın bir mazisi bulunan tapınağa, Mısır’a hakim olan her medeniyet farklı bir katkı yapmıştır. Dolayısıyla Philae Tapınağı, hem Mısır uygarlığının, hem de Yunan ve Roma uygarlıkları gibi farklı kültürlerin bizlere bıraktığı ortak bir mirasa dönüşmüştür. Fakat tapınak, Asvan Barajı’nın yapımında çok büyük hasar gördüğü için yok olmanın eşiğine gelmiştir. Bu duruma çözüm olarak, UNESCO’nun yürüttüğü, bölgedeki diğer tarihi eserleri de kapsayan program dahilinde, tapınak Philae Adası’nın yakınlarındaki Agilkia Adası’na taşınmıştır. Parça parça yeniden inşaa edilen tapınak, tüm bu yaşananlardan sonra turistler tarafından sıkça ziyaret edilen bir nokta haline dönüşmüştür. Philae Tapınağı, kültürel geçmişinin yanında tasarım ve mimari anlamında da zengin bir yapıttır. Tapınağın giriş kısmından itibaren ziyaretçilerin dikkatini çekmeye başlayan İsis, Horus ve Harpokrates gibi mitolojik figürlerin duvar oymaları ve heykelleri, birbirinden farklı şekil ve boyutlarda tapınağı donatmaktadır.
Adadan hiç ayrılmak istemesekte daha görecek çok tapınağımız var. Limandan otobüsümüze ulaşmak için yol boyunca satıcılarla katılımcılar arasında müthiş bir kovalamaca ve pazarlık var. Kimin ikna kabiliyeti yüksekse alışverişten o karlı çıkıyor. Bu görüntü tüm tur boyunca her durak noktasında birebir aynı olarak yaşanacak. Ne onlar vazgeçecek ne de biz.
Şimdi bize üç gün boyunca ev sahipliği yapacak gemimizde odalarımıza yerleşiyoruz. Kısa bir dinlenme ve yemek molası sonrasında Nil nehrinin motorsuz yelkenlileri Felluca’larla sadece dalga sesleri eşliğinde nehir turumuza başlıyoruz. Bu şekilde başlamış olsak da sadece birkaç dakika içinde Mısır’ın olmazsa olmazları bizi burada da buluyor. Pazarlama alanında bu kadar parlak fikirleri üretmiş olmalarına inanmak zor. Nehrin ortasında felluca’mıza yanaşan bir tekneden çıkartma yapan seyyar satıcılar masanın kurulması esnasında bizlere kendi şarkılarını kendi enstrümanları ile sunuyor ve birlikte dans ediyoruz. Sıraca Nübian köyü ziyaretimiz var. Nehrin ortasında felluca’ dan yeni motorlu teknemize geçiyoruz. Köye doğru güneşin batışı ile birlikte yol alırken bize kanoları ile birlikte eşlik eden mısırlı çocuklar şarkılar söylüyorlar. (tabi ki bahşiş karşılığında) Nehrin yamacında kurulu mavi-beyaz boyalı evlerden oluşan Nübye köyü fotoğrafçılara inanılmaz kareler sunuyor. Bir nübye evini ziyaret ediyor ve naneli çaylarımızı yudumladıktan sonra gemimize dönüş yapıyoruz. Ertesi sabah çok daha erken kalkıp yol almamız gerekiyor. Sırada Abu Simbel tapınağı var.
Mısır’ın en güneyine doğru gecenin karanlığında yol almaya başlıyoruz. Yaklaşık 3 saatlik bir otobüs yolculuğu ile Abu Simbel’e ulaşacağız. Yolda güneşin doğuşunu seyredeceğimiz kahvaltı molası vereceğiz. Güneş çölde gerçekten bir başka doğuyor. Çekilen birkaç fotoğraf sonrasında paket kahvaltı yapmak için sığındığımız alana yüzlerce otobüs yolcularını indirmiş. İhtiyaçlarını aynı anda gidermeye çalışan turist toplulukları var çevremizde. Neden bu kadar düzensiz herşey diye sorgulamaya başlıyorsunuz. Ve neden ben buradayım diye. Dünyanın hemen hemen her bölgesinden insanlar var, bu kadar kötü şartlara rağmen hala gelmeye devam eden tarih meraklıları. Söyleyecek çok şey var ama… biz keyfimizi bozmadan yola devam ediyoruz. Ve sonunda Abu Simbel’deyiz. Mısır içinde ulaşması en zor yerde bulunan Mısır uygarlığının belki de en görkemli ve en zarif eserlerini barındıran Abu Simbel. Abu Simbel Mısır’ın en tanınan firavunlarından olan ve 66 yıl ülkeyi yöneten II. Ramses‘in yaklaşık 20 yılda yaptırdığı, Amen-Ra ve Ptah gibi önemli tanrılara adadığı, Nil Nehri kenarında bir kaya tapınağı kompleksidir. İki tapınak bulunuyor komplekste. Birinci tapınakta II. Ramses’in  girişteki devasa heykeller ve içerideki duvar kabartmalarıyla kendisini tanrılarla  aynı seviyeye tapınak, ikinci tapınak ise firavunun gözdesi olan eşi  Nefertari için yaptırdığı küçük tapınak veya Hathor Tapınağı. Asvan barajı yapımı esnasında Mısır eserlerini sular altında kalmaktan kurtarmak için UNESCO‘nun başlattığı ve 50 civarında ülkenin katıldığı çok büyük bir proje sonucunda Abu Simbel Tapınakları 1964-68 yılları arasında yapay olarak inşa edilmiş iki tepenin içine, güneşe karşı aynı açıyı koruyarak taşınmış ve orijinal konumunun yaklaşık 200 metre ötesine ve 65 metre daha yüksekte bulunan bir noktaya götürülmüştür. Sadece bu özelliği ile görülmeye değer bir tapınaktır Abu Simbel.  Yolda yüzlercesi ile birlikte geldiğimiz otobüslerden inen turist kafileleri aynı anda bu tapınaklara girmek için sıra bekliyor. Yaşanan kaotik durum, güneş, seyyar satıcılar hiçbir şey sizi o tapınağın içine girmekten alıkoyamıyor. Tapınağın içi bir film stüdyosu gibi, sütunlar, duvarlar mısır kabartmaları ve resimleri ile süslü. Pilon adı verilen salonlardan geçerek Tapınağın belki de en mistik yeri, içinde 3 tanrıyla birlikte oturan II. Ramses’in heykelinin olduğu sunak kısma “Kutsalların Kutsalı (Holy of Holies)” adıyla da bilinen bölüme ulaşmak için yaşadıklarımızı yazmak istemiyorum. Sırada Hathor tapınağı var. Bu tapınağın da yapısı büyük tapınağa çok benziyor. Yine büyük heykellerin arasında çocukların küçük heykelleri var, yine içerideki koridorda yüksek sütunlar var, ancak sütunlarda Hathor’un gülümseyen başı yer alıyor. Yine buradaki duvarlara birçok sahne nakşedilmiş. Ancak burada savaşlardan çok tanrılara, özellikle Hathor’a yapılan adaklar, tanrı tasvirleri ve gündelik hayattan sahneler yer alıyor.
Bu enfes saatlerden sonra otobüslerle dönüş yolculuğu başlıyor. Yine yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonrası gemimize ulaşıyoruz. Gemi son yolcularını aldıktan sonra limandan ayrılma vaktimiz geliyor. Bir taraftan nil nehri üzerinde yol alıyor diğer taraftan öğle yemeğimizi yiyoruz. Gün boyu nil nehri üzerinde yol almaya devam ediyoruz. Tüm katılımcılarımız nehir manzaralı balkonlarından ya da güverteden nehri ve nehrin can verdiği yerleşim yerlerini seyrederek her detayı hafızalarına alıyorlar. Akşamüzeri kek yanında çaylarımızı da güvertede derin sohbetler eşliğinde yudumluyor ve güneşin batışına yakın bir saatte Kom Ombo ‘ya ulaşıyoruz. Gemimiz limana demirlediğinde yürüyerek bir başka harika esere daha yaklaşıyoruz. Kom Ombo tapınağının bir yanı timsah tanrı Sobek‘e, öbür yanı ise şahin tanrı Haroeris‘e adanmıştır. Haroeris, aynı zamanda Büyük Horus olarak da bilinir. Sobek ve Horus, iki ana tanrıdır ve bu nedenle tapınak aynı zamanda “Timsah Evi” (Sobek) ve “Şahin Kalesi” (Horus) olarak da bilinir. İki ayrı tanrı için içe içe geçmiş iki ayrı tapınak olarak inşa edilen yapının bütün girişleri, koridorları, odaları ve mabetleri iki tanrı için de ayrı ayrı olacak şekilde tasarlanmıştır. İki alanda da mitolojik ve tarihi olay ve kişilikleri simgeleyen rölyef çalışmaları ve hiyeroglifler bulunmaktadır. Güneşin batışı ile bambaşka bir kimliğe bürünüyor tapınak. Gece aydınlatması muhteşem. Timsah mumyaları müzesinden geçerek tapınaktan ayrılıyoruz. Akşam yemeği bugün doğum günü olan komşumuz Hürriyet hanımın sürpriz partisi ile renkleniyor.
Eğlence gece boyu devam ediyor. Ama sabah yine çok erken kalkmamız gerekecek. Çünkü Şahin başlı tanrı Horus’un tapınağı EDFU Tapınağı ziyaret edilecek. Edfu Tapınağı, Nil Nehri'nin batı kanadındaki Edfu şehrinde yer alan Antik Mısır dönemine ait bir tapınaktır. Mısır mitolojisindeki şahin başlı tanrı Horus'a ithafen inşa edilmiştir. Karnak Tapınağı'ndan sonraki en büyük ve günümüze kadar en iyi muhafaza edilmiş antik tapınaktır. Tapınağın kum altında kalması zarar görmeden uzun yıllar boyunca ayakta kalmasının en önemli nedenidir. Horus'u bir şahin olarak gösteren granit heykel bugün dahi tapınağın girişini koruyor. Tapınağın iç duvarlarında Horus mitine uygun kabartmalar yer almaktadır. Taş yapının hemen hemen tüm yüzeyleri büyük veya küçük boyutlu pek çok figür, tasvir ve süslemelerle doludur. Muhteşem kumtaşı duvarları, eski firavunların kahramanlık süslemelerinin olduğu dev hiyeroglif ve göz kamaştırıcı frizlerle kaplıdır. Geniş hipostil salonunda dolaşırken, sanki devler için inşa edilmiş gibi görünen koridorlarında kendinizi bir cüce gibi hissediyor ve eski Mısır firavunlarının mutlak gücünü duyumsuyorsunuz. Kutsal alana ulaşmak yine her zamanki gibi inanılmaz bir insan kalabalığı arasından büyük zorluklar içinde gerçekleşti. Bir tapınak daha hafızamıza kazınmıştı. Sıradakine doğru yol alma zamanıydı şimdi.
Gemiler birbirleri ile yarışıyordu Nil Nehri üzerinde, amaçları sadece ikişer geminin aynı anda geçmesi için inşa edilmiş ve nehrin yüksekliğinin değiştiği kanallara önce varabilmek. Bu arada belki de artık pazarlamanın nirvanaya ulaştığı satışlara tanık oluyoruz. İki kişilik kayıklarla gemilere yanaşan mısırlılar gemilerin güvertelerindeki turistlere fizik kurallarına aykırı satış yapmaya çalışıyorlar. Bizim ekipte bu satışlardan nasibini alıyor. Bu gezinin belki de en enteresan dakikaları bu kayıkların yol alan gemilere yanaşması, halatla bağlanması ve satış için çaba harcaması olabilir.
Kanallardan geçişin uzun sürmesi nedeniyle Luksor şehrine biraz geç ulaşıyoruz. Luksor tapınağını akşam ışıklar altında gezeceğiz.
Luksor Tapınağı’nın iç kesimleri Yeni Krallık Dönemi’ nin 9. firavunu III. Amenhotep, dış kesimleriyse II.Ramses tarafından yaptırılmıştır. Eski Mısır Tanrılarının en büyüğü Amon-Ra adına inşa ettirilen bu muazzam yapı zamanında 190 metre uzunluğa ve 55 metre genişliğe sahipti. Tapınağın dev bir girişi vardır ve bu giriş Güneş Tanrısı için yapılmıştır; Girişin arkasında yine dev sütunların kapladığı bir salon mevcuttur. Tapınağa girişi sağlayan bu Pilon, 24 metre yüksekliğe sahipti ve cephesinde 4 tane oturan, 2'si ayakta duran muazzam boyutlara sahip 6 adet II. Ramses heykeli bulunmaktaydı. Günümüzde tahtta oturur şeklindeki 2 heykel, girişin sağında ve solunda yer almaktadır ve pilon cephesi boydan boya II. Ramses'in zaferlerini anlatan tasvir ve yazılarla süslenmiştir. Yine orijinal konumunda olması gereken 2 adet dikilitaştan birisi bugün Fransa’da Concorde meydanını süslemektedir. (kahire kalesinde geldiği günden beri hiç çalışmayan hediye saat kulesinin karşılığı olarak Fransa’ya hediye edilmiştir) Tapınağın birinci pilon bölgesine 13.yy’da bir cami inşa edilmiştir.  Büyük İskender’in granit türbesi ve II. Ramses’ in eşi Neterfari’nin heykeli tapınağın en önemli bölümleri arasındadır. Tapınak ziyareti sonrasında sürpriz bir etkinlik var. Faytonlarla Luksor şehir turu. Yarım saatlik bu akşam turunda şehrin birçok önemli mekanını ışıklar içinde görme imkanına sahip oluyoruz.
Sabah çok erken kalkmamız lazım. Rüya gibi bir etkinliğe katılmak isteyen 19 katılımcı ile birlikte krallar vadisi üzerinde balon turu yapacağız. Hava daha aydınlanmadan yola koyulduk. Ama dışarıda biraz rüzgâr var. Bu kötü haber. Alana ulaştığımızda bizler gibi bekleyen yüzlerce turist balonların havalanmasına izin verilmesini bekliyor. Zaman geçiyor ama izin yok. Ekibin geri kalanını bekletmemek ve turumuzu eksiksiz bitirmek için maalesef bu etkinlikten vazgeçmek zorunda kalıyoruz. Hayal kırıklığı yaşayan 19 katılımcı ile kalan ekip arkadaşlarımızla dev memnon heykelleri önünde buluşuyoruz.
Yüksekliği 21 metreyi bulan dev boyutlu 2 heykel. Kahire yakınlarındaki taş ocaklarından çıkarılan kuvarsit kumtaşı bloklarından yapılan bu dev ikiz heykellerin her biri 720 ton ağırlığında. Shammy ve Tammy (muhtemelen sağ ve sol için kullanılan arapça kelimelerin değişime uğramış hali) adlarındaki heykellerden kuzey yönündeki heykelden bazı günlerde şafakla birlikte arp sesine benzeyen bir ses yükseldiği rivayet edilirmiş. Bu yüzden bu heykel şarkı söyleyen Memnon adıyla anılırmış. Büyük bir deprem sonrası yerle bir olan tapınaktan sadece bu iki heykel ayakta kalmış. Ancak heykellerde birtakım hasarlar meydana gelmiş. Heykelden yükselen sesin, rüzgarın oluşan boşluklarda çıkardığı ses olduğu düşünülmüştür. Heykellerin restorasyonu sonuncunda seslerde son bulmuştur. Kısa bir mola sonrasında yeni rotamız Krallar Vadisi.
Krallar Vadisi Mısır’ın Luksor kentinin batısında yer almaktadır. 18. ve 20. Hanedanlık dönemlerinde hükümdarlar için inşa edilen mezarların bulunduğu bu alan Firavunlar Vadisi olarak da anılmaktadır. Başlangıçta sadece vefat eden Mısır firavunlarının gömülmesi için inşa edilmiş olan vadi sonraları dönemin ileri gelenlerinin de defnedildiği bir alan haline gelmiştir. Bölgede onlarca mezar odası var. Biz üç mezar odasını ziyaret edeceğiz. Diğer tapınakların aksine burada daha medeni bir şekilde ziyaretlerimizi gerçekleştiriyoruz. 4.,7. ve 9. Ramses mezar odalarını ziyaret ediyoruz. Aslında Seti 1 ve Tutankhamon mezarları da krallar vadisinin en önemli mezarları arasında ama o mezarlara giriş ayrı bir biletlemeye tabi. Burası bambaşka bir coğrafya. Çok esrarengiz bir havası var krallar vadisinin. Attığınız her adımda ayağınızın altında binlerce yıl öncesinden bir kral mezarının varlığı olabileceği duygusu hakim. Artık krallar vadisinden de ayrılma zamanı geldi. En çok merak ettiğim tapınak ve kraliçelerden birine doğru yol alma zamanı. Kraliçe Hatşepsut’un görkemli tapınağı Tanrıça Hathor’a adanmış HATSHEPSUT (Der-il Bahari) TAPINAĞI.
Bir tepenin yamacına oyularak inşa edilen yapı 3 kademeli geniş bir tapınak.  Hatşepsut eşi II. Thutmose öldükten sonra üvey oğlu III. Thutmose’un küçük olduğunu öne sürerek tahta geçmiş. Kadınların firavun olmadığı bu dönemde kendisini topluma kabul ettirebilmek için Tanrı Amon-Ra’nın kızı olduğunu iddia etmiş. Bir kral gibi giyinmiş, firavunların geleneklerini devam ettirerek törenlerde takma sakal kullanmış. Neticede öyle güçlü bir firavun olmuş ki 21 sene Antik Mısır’ı yönetmiş kraliçe Hatshepsut. Tepemizde öyle güçlü bir güneş var ki bırakın yürümeyi gölgede bile durmak güç istiyor, ama ekibimiz bu tapınak ziyaretini de başarı ile tamamlıyor. Yemek sonrası antik mısır turumuzun son tapınak ziyaretini yapacağız. Karnak, Eski Mısırlılar tarafından inşası 2000 yıldan fazla süren bir tapınaklar şehri. Dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en geniş antik yapı. Dünyanın en eski ve gizemli uygarlığının Mısır’ın, Luksor şehrinin 2,5 km kuzeyinde, küçük bir köyü olan el-Karnak’ta inşa edilen ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Karnak Tapınağı
Karnak Tapınak kompleksindeki en önemli ve etkileyici yerlerinden biri, dünyaca ünlü Büyük Hipostil Salonu ile Amun-Ra Tapınağı’dır. Ramses II tarafından tamamlanmış olmasına rağmen, 69 ayaklı sütunlarıyla bu devasa yapının Amenhotep III tarafından mı yoksa Seti I tarafından mı yapıldığı konusundaki tartışmalar halen devam etmektedir. Geniş ve büyüleyici alanlarla dolu olan Karnak Tapınağı, Mısır’ın (Giza piramitlerinden sonra) en çok ziyaret edilen ikinci alanıdır ve günümüzde Karnak Açık Hava Müzesi’ni oluşturmaktadır.
Tapınağa, kesme taşlarla döşeli, etkileyici Sfenksler Caddesi‘nden giriliyor. Caddenin her iki yanında bulunan yirmişer adet oturmuş pozisyondaki koç başlı sfenksler, tanrı Amon’un bir sembolü. Bir sonraki hipostil salonda doğu-batı ekseni üzerinde sıralanmış, 15 ve 23 metre yüksekliğinde, 16 sıra halinde ve 3.5 metre genişliğindeki 134 sütunun bulunduğu 600 metrekarelik bu görkemli yer karşısında, insanlar cüce gibi kalıyor. 4.pilonda yer alan dikilitaş ve 10. Pilonda yer alan 80 metre uzunluğunda, 40 metre genişliğindeki Kutsal Göl ile Güneş Tanrısının bir sembolü olan Antik Mısır’ın kutsal hayvanı skarabeus heykellerini görmeden tapınaktan ayrılmamak gerekiyor. Hatta skarabeus heykelinin etrafında 7 kere dönüp dilekte bulunmayı unutmayalım.
Sonunda antik Mısır turumuzu bitirdik. Ama bizim turumuz sona ermedi. Şimdi tüm anılarımızı yanımıza alarak üzerimizdeki çöl tozlarından arınmak için Kızıldeniz’e girme zamanı. Hurgada’ya akşam saatlerinde vardık. Kızıldeniz’in kenarında denize sıfır konumdaki otelimize yerleştik. Sabah kendimizi Kızıldeniz’in o tuzlu, turkuaz renkli sularına bıraktığımızda bir haftalık yorgunluktan eser kalmadı. Öğle saatlerine kadar denizin tadını çıkaran katılımcılarımızla öğleden sonra bir tekne turuna katıldık. Cam tabanlı tekne ile Kızıldeniz’in o büyülü sualtı dünyasını doya doya izledik. Hatta bazı şanslı katılımcılarla birlikte açık denizde yüzme ve şnorkel ile sualtı dünyasına daha yakından tanıklık etme şansına sahip olduk.
Sabaha karşı dönüş uçağımız var. Akşam yemek sonrası bazı katılımcılarla birlikte Hurgada şehir turu yaptık. Ve sonrasında bu muhteşem 8 günlük rüyadan uyanma vakti geldi. 27 katılımcı ile Ortadoğu’da İsrail-Hamas savaşının en ateşli olduğu dönemde, bambaşka bir kıtada en küçük bir sorun yaşamadan geri dönmeyi bildik. Bunda bugüne kadar yaptığımız her etkinlikte yanımızda olan Ayşatur ve firma sorumlusu Tulcan bey ile Çiğdemim Derneği’nin çok büyük emeği olduğunu biliyor ve kendilerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. @namikkemalaksoy
Gezi notu:
Çiğdemim nerede?
Bahşiş
yavaş yavaş hasan şaş
How much?
Yallah yallah
4 notes · View notes
kitaplardancumleler · 11 months
Text
İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi.
Matt Haig , Gece Yarısı Kütüphanesi , 2020
3 notes · View notes
somebiss · 1 year
Text
İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi.
Matt Haig / Gece Yarısı Kütüphanesi
4 notes · View notes
yantekerlek · 1 year
Text
"kader olarag" bu çiçekle karşılaştığım için hakkında mini bi araştırma da yapmıştım.
Ginkgo biloba (Mabet ağacı)(Çince ve Japonca 銀杏), günümüzde varlığını sürdüren hiçbir yakın türü veya benzeri bulunmayan, tamamıyla kendine özgü bir ağaçtır. Botanikçilerce, bitkiler (Plantea) alemi içindeki ayrı bir bölümde (Ginkgophyta) değerlendirilir. Bu bölümün içinde tek bir sınıf (Ginkgoopsida), sınıfın içinde tek bir takım (Ginkgoales), takımın içinde tek bir familya (Ginkgoaceae), familyanın içinde de tek bir cins olarak Ginkgo ve bu cinste de tek tür olarak Ginkgo biloba bulunmaktadır.
Bu ağaç Türkiye'de gümüş kaysı, fil kulağı, kız saçı, Çin yelpaze çamı gibi isimlerle de anılmaktadır.
ginkgo nerede bulunur diye baktım da. vikipediş:
İstanbul'da mabet ağacı örneklerine rastlamak mümkündür. Ihlamur Kasrı girişinde bulunan mabet ağacı 1855 yılında dikilmiştir. İ.Ü. Orman Fakültesi, Bahçeköy Orman İşletmesi Bahçesi ile Atatürk Arboretumu'nda güzel gelişmiş dişi ve erkek Mabet Ağaçları vardır. Baltalimanı'nda, İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri'nin bulunduğu bahçede geniş bir çapa ve boya ulaşmış mabet ağaçları bulunur. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi'nde iyi gelişmiş ve mükemmel formda dört adet örneği de mevcuttur. Buradaki ağaçlardan verimli tohumlar alınıp kısıtlı miktarda da olsa üretim de yapılmaktadır. Kanlıca'da Sabancı yalısının bahçesinde ve Büyükdere'de Rus elçiliği korusunda mabet ağacı bulunmaktadır. İstanbul'da bu ağacın görülebileceği yerler arasında Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi de vardır. Maltepe'de eski bir ilaç fabrikası olan Kolsan firmasının bahçesinde bulunmaktadır.
Trabzon'da ise KTÜ Orman Fakültesi önünde ve Faik Ahmet Barutçu Kütüphanesi önünde bulunmaktadır.
Ankara'da Kore Bahçesi'nde oldukça erişkin bir örneği görülebileceği gibi; Meclis yanındaki Egemenlik Parkı'nda da bir erkek ve bir dişi mabet ağacı bulunmaktadır. Ayrıca Ege Üniversitesi'nin botanik bahçesinde de mabet ağacı bulunmaktadır.
Manisa uluparta bir erkek bir dişi ağaç bulunmaktadır. İzmir Bornova Büyük parkın karşısında 7-8 tane bulunmaktadır. Balıkesir de şehir içinde Savaştepe yol ayrımından önce refuj bitkisi olarak oldukça çok sıra halinde dikilmiş olarak da vardır.
Ayrıca Yalova Çiftlik köyde tıbbi bitki üretim amaçlı kurulumuş küçük bir bahçede mevcuttur. Kırşehir'de bir caddede sıra halinde dikilmiş mabet ağaçları bulunmaktadır.
Genç ginkgolar ekseriyetle ince bedenli olup, uzunlamasına büyümüşlerdir. Daha seyrek yapraklıdırlar. Ağaç yaşlandıkça tepe kısmı genişler. Sonbaharda yapraklar parlak sarı renge döner ve hemen sonra (1-15 gün arasında) dökülürler.
(sonbaharda yakalamak lazım)
----
babam yıllar önce amaçsızca çiftlik köyden mini bir arsa satın almıştı. kader ağlarını örmüş resmen.
2 notes · View notes
elazigsurmanset · 18 days
Text
Ejder Açıkkapı ”Milli Yatırımlar Alanında Büyük Gelişmeler Var..
Tumblr media
Açıkkapı, Elazığ’ın eğitim, sağlık, çevre, enerji, kültür, spor ve yerli-milli yatırımlar alanlarında büyük gelişmeler kaydettiğini vurguladı.
Tumblr media
Eğitim ve Bilim: Açıkkapı, Elazığ’ın eğitimde Türkiye’nin parlayan yıldızı olduğunu belirterek, Fırat Üniversitesi’nin 17 fakülte ve 4 enstitüsü ile önemli bir konumda olduğunu söyledi. Yüksek kapasiteli öğrenci yurtları ile öğrencilere modern yaşam alanları sunduklarını ifade eden Açıkkapı, Elazığ’ın bilim ve teknoloji alanında katma değer sağlayan bir eğitim merkezi haline geldiğini belirtti. Sağlık: Sağlık alanında büyük gelişmeler yaşandığını belirten Açıkkapı, Fethi Sekin Şehir Hastanesi ve diğer 9 hastane ile önemli adımlar attıklarını söyledi. Modern sağlık tesisleri ve nitelikli personel ile Elazığ’ın Türkiye’nin sağlıkta referans şehirlerinden biri olduğunu vurguladı. Pandemi sürecinde güçlü sağlık altyapısının büyük fayda sağladığını da ekledi. Çevre ve Enerji: Açıkkapı, sosyal hizmet faaliyetleri kapsamında 4 milyar 384 milyon liralık yatırım gerçekleştirildiğini belirterek, millet bahçeleri ile yeşil alanları artırarak doğaya nefes aldırdıklarını söyledi. Elazığ’a 30 bin metrekareden fazla alanda 7 millet bahçesi kazandırıldığını ve sosyal yardım faaliyetleri ile hemşehrilerini yalnız bırakmadıklarını ifade etti. Çevre ve enerji projelerinde önemli adımlar atıldığını belirten Açıkkapı, içme suyu arıtma tesisinin 2021 yılında hizmete açıldığını ve Kanatlı Barajı’nın tamamlandığını söyledi. Toplamda 16 baraj ve 12 sulama tesisi inşa edildiğini, yenilenebilir enerji yatırımları ile doğa dostu projeler gerçekleştirildiğini vurguladı. Kültür ve Spor: Kültür ve spor alanlarında da önemli yatırımlar yapıldığını belirten Açıkkapı, Şehit Polis Fethi Sekin Külliyesi’nin 2022 yılında açıldığını ve 12 halk kütüphanesi inşa ettiklerini söyledi. Gençlerin spor ve kültüre teşvik edilmesi için önemli adımlar attıklarını belirtti. Yerli ve Milli Yatırımlar: Açıkkapı, yerli ve milli yatırımların önemine değinerek, İran’da yaşanan bir helikopter kazasında Bayraktar TİHA’nın başarılı çalışmaları ile İran Cumhurbaşkanı’nın yerinin tespit edilmesinin gurur verici olduğunu söyledi. Yerli ve milli insansız hava aracının gelişmiş teknolojik özelliklere sahip olduğunu belirtti ve bu başarıdan dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bayraktar ailesine şükranlarını sundu.
Tumblr media
Açıkkapı, Elazığ’da yapılan yatırımların şehri her alanda daha ileriye taşıyacağını belirterek, liderleri Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Yüzyılı vizyonuyla hizmet etmeye devam edeceklerini ifade etti. Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 24 days
Text
Kocaeli’nin manzaralı kütüphanesi hizmette
https://pazaryerigundem.com/haber/171878/kocaelinin-manzarali-kutuphanesi-hizmette/
Kocaeli’nin manzaralı kütüphanesi hizmette
Tumblr media
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 19 Mayıs Gençlik Bayramının arifesinde Darıca Halk Kütüphanesi’ni geleceğin emanetçilerine armağan etti.
KOCAELİ (İGFA) –Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın arifesinde geleceğin emanetçileri gençlere anlamlı bir hediye verdi. Büyükşehir, Derince Kütüphanesi’nin ardından Darıca Kütüphanesi’ni de hizmete aldı.
Açılışta konuşan Başkan Tahir Büyükakın, “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda eşsiz deniz manzarası ve tüm modern donanımıyla inşa ettiğimiz Darıca Kütüphanemiz gençlerimize armağan olsun” dedi.
Darıca Millet Bahçesi içi Bayır Sokak’taki adresinde hizmete giren kütüphane için tanıtım programı düzenlendi. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın ev sahipliğinde gerçekleşen törene, AK Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Yılmaz, Darıca Belediye Başkanı Muzaffer Bıyık, Dilovası Belediye Başkanı Ramazan Ömeroğlu, Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz, AK Parti İl Başkan Vekili Alper Doğan, AK Parti İlçe Başkanları, İlçe Kadın ve Gençlik Kolları Başkanları, STK ve siyasi parti temsilcileri,  Başkan Vekili Hasan Soba, Genel Sekreter Yardımcıları  Dr. Hasan Aydınlık, Gökmen Mengüç, Sadık Uysal’ın yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı.
Tumblr media
BAŞKAN BIYIK’TAN BAŞKANA TEŞEKKÜR
Törende ilk konuşmayı Darıca Belediye Başkanı Muzaffer Bıyık yaptı. Başkan Bıyık, Darıca Millet Bahçesi içindeki Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen kütüphanenin önemine değinerek, “Başkanımız Tahir Büyükakın ve ekibine ilçemize ve gençlerimize yönelik bu önemli hizmeti için teşekkür ediyorum. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun” dedi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın da açılışa katılanlara yönelik bir selamla konuşması yaptı Sözlerine, “Kişi odur ki bıraka dünyaya eseri, eseri olmayanın yerinde yeller eser” dizeleriyle başlayan Başkan Büyükakın, “Bütün gayretimiz bu millete hizmet etmek. Çünkü biliyoruz ki Rabbimizin rızasını almak için milletin gönlüne girmemiz gerekir. Onun için mutlu bir şehir, o şehrin mutlu insanları için çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız da bize hep bu talimatı veriyor” dedi.
EŞSİZ DENİZ MANZARASINA KARŞI
930 dönümlük Millet Bahçesi içinde gençler için son derece donanımlı bir kütüphane inşa ettiklerini söyleyen Başkan Büyükakın, “Bakın burası eşsiz deniz manzarasına karşı gençlerimizin ücretsiz olarak çayını kahvesini içebileceği, dersini çalışabileceği, internet olanağının olduğu, Büyükşehir Belediyesi’nin diğer kütüphanelerine dijital ağı olan bir kütüphane. Atatürk ve onunla ülkeyi kuranlar ülkelerini en çok sevenlerdir. Biz de 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın arifesinde eşsiz deniz manzarası ve tüm modern donanımıyla yaptığımız Darıca Kütüphanemizi gençlerimize armağan ediyoruz. Gençlerimiz benden hep ders çalışabilecekleri bir yer istediler işte o mekan bu mekandır” dedi. Başkan Büyükakın konuşmasını başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere bu vatana canlarını veren tüm şehitleri rahmet ve minnetle anarak tamamladı.
FELSEFEMİZE EN UYGUN HİZMETLERDEN BİRİ
Açılışta son konuşmayı ise Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Ziya Yılmaz yaptı. Darıca Kütüphanesi’nin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı gibi son derece anlamlı bir günün öncesinde gençlere armağan edilmesinin önemine değinerek, “Başkan Büyükakın’a böylesine anlamlı bir günün arifesinde böylesine güzel bir eseri gençlere armağan ettiği için teşekkür ediyorum. Bu  insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesine en güzel örneklerden biridir” şeklinde konuştu.
Kendisinin Samsun Milletvekili olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 saat 08.30’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadeleyi başlattı. Bu anlamlı günün arifesinde Kocaeli’nde gençler için çok önemli bir açılışta bulunmanın bu nedenle mutluluğunu yaşıyorum. Bu son derece anlamlı eser için Başkan Büyükakın’a ve ekibine teşekkür ederim. Gençlere armağan olsun, bayramımız kutlu olsun” şeklinde konuştu.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
seyahatce · 1 month
Text
Efes Antik Kenti , 200.000’i aşan nüfusuyla dönemin en görkemli şehirlerinden biriydi ve bir yanda Roma döneminin en büyük kütüphanesi, diğer yanda antik dünyanın en büyük tiyatrosuna sahipti. Antik Yunan, Roma, Lidya, Bizans gibi sayısız uygarlığa ev sahipliği yapan bu şehir, uzun zamandan beri ticaret, din ve kültür açısından en iyi olarak kabul ediliyor.  Efes, Roma’nın en verimli liman kentlerindendir. Bin yıl ayakta kalmayı başaran ve pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
0 notes
tripuck · 4 months
Link
0 notes
diyarbakirhaberleri · 4 months
Text
Tumblr media
ICYMI: Başkan Altay: ”Şehir Kütüphanesi inşaatımızda çalışmalara başladık” https://www.haberidiyarbakir.com/baskan-altay-sehir-kutuphanesi-insaatimizda-calismalara-basladik/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
gezilmesigerekenyer · 5 months
Text
Tumblr media
İzmir, Türkiye'nin en popüler turistik destinasyonlarından biridir ve turistlerin ziyaret edebileceği birçok cazip mekanı bulunmaktadır. İzmir'de hem tarihi hem de doğal güzelliklere sahip olan yerler bulunmaktadır. İzmir gezilecek yerler başlamadan önce, İzmir limanı veya havaalanında karşılanabilir ve size özel bir rehber eşliğinde şehri keşfedebilirsiniz.
Bu güzel şehirde turistlerin ziyaret edebileceği popüler yerler arasında tarihî Kemeraltı Çarşısı ve Alaçatı Çarşısı başı çekmektedir. Kemeraltı Çarşısı, İzmir'in en ünlü alışveriş merkezidir ve tarihi dokusuyla da dikkat çekmektedir. Burada birbirinden renkli dükkanlarda alışveriş yapabilir, yöresel lezzetleri tadabilir ve tarihi yapıları keşfedebilirsiniz.
Alaçatı Çarşısı ise İzmir'in turistik semti olan Alaçatı'da yer almaktadır. Burası ünlü restoranları, butik otelleri ve şirin dükkanlarıyla ünlüdür. Çarşıda dolaşırken nostaljik bir atmosferde keyifli vakit geçirebilir ve yöresel ürünleri satın alabilirsiniz.
İzmir'in diğer önemli gezilecek yerlerinden biri ise Efes Antik Kenti'dir. Bu antik kent, İzmir'in en önemli tarihi mekanlarından biridir ve Roma dönemine ait kalıntılarıyla büyüleyici bir atmosfer sunmaktadır. Burada Ayasuluk Tepesi, Celsus Kütüphanesi ve Büyük Tiyatro gibi önemli yapıları ziyaret edebilirsiniz.
İzmir'e yolunuz düştüğünde ayrıca İzmir Kordon Boyu'nda denize karşı güzel bir yürüyüş yapabilir, Konak Meydanı'nda saat kulesini görebilir ve Asansör'den muhteşem bir şehir manzarasıyla İzmir'i keşfedebilirsiniz. Ayrıca tarihi Agora ve Arkas Sanat Merkezi gibi diğer önemli mekanları da ziyaret edebilirsiniz.
İzmir'de turistler için çok sayıda gezilecek yer bulunmaktadır. Her biri kendine özgü bir atmosfere sahip olan bu mekanlar, İzmir'in zengin kültürel ve tarihi mirasını yansıtmaktadır. İzmir'i ziyaret ettiğinizde, bu popüler yerleri keşfetmeyi unutmayın ve şehrin sunduğu deneyimin tadını çıkarın.
0 notes
bilaldemirkr · 8 months
Text
Tarihi Yerler: Türkiye'deki En Etkileyici Antik Kentler
New Post has been published on https://bilaldemirkr.com.tr/tarihi-yerler-turkiyedeki-en-etkileyici-antik-kentler/
Tarihi Yerler: Türkiye'deki En Etkileyici Antik Kentler
Türkiye, tarihte büyüleyici bir yolculuğa çıkmak isteyenler için birçok keşfedilmemiş hazine sunuyor. İşte Ege’deki Efes’ten Akdeniz’deki Eski Şehir’e, antik Roma İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan Perge’den Aphrodisias’a, Türkiye’nin en etkileyici arkeolojik sit alanlarından bazıları. Ayrıca, Pamukkale’nin doğal güzelliği ve Troya’nın efsaneler kenti olarak bilinmesi de unutulmamalıdır. Bu blog yazısında, bu tarihi mekanlara harika bir yolculuk yapacak ve Türkiye’nin zengin geçmişine dair kıymetli bilgiler edineceksiniz.
Efes: Tarihte Büyüleyici Bir Yolculuk
Efes, Türkiye’nin batısında bulunan bir antik kenttir. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu şehir, büyüleyici bir tarihi yolculuk sunmaktadır. Efes, antik çağda Anadolu’nun en önemli kentleri arasında yer almaktaydı ve Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaletinin başkenti olarak bilinmektedir.
Efes, Helenistik Dönem’de büyük bir gelişme kaydetmiştir ve bu dönemde Artemis Tapınağı’nın yapımı gerçekleştirilmiştir. Artemis Tapınağı, dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edilmiştir. Efes ayrıca, dönemin en görkemli yapılarından biri olan Celsus Kütüphanesi’ne ev sahipliği yapmaktadır.
Antik Roma döneminde Efes, önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Kent, limanı ve konumu sayesinde deniz ticaretinin merkezi haline gelmiş ve zengin bir ekonomiye sahip olmuştur. Roma dönemine ait kalıntılar arasında Büyük Tiyatro, Trajan Çeşmesi ve Hadrian Tapınağı gibi önemli yapılar bulunmaktadır.
Artemis Tapınağı
Celsus Kütüphanesi
Büyük Tiyatro
Trajan Çeşmesi
Hadrian Tapınağı
Yer Tarih Açıklama Artemis Tapınağı M.Ö. 550 Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri. Celsus Kütüphanesi M.S. 117 Antik dönemin en görkemli kütüphanelerinden biri. Büyük Tiyatro M.Ö. 4. yüzyıl 25.000 kişi kapasiteli antik tiyatro. Trajan Çeşmesi M.S. 104 Roma İmparatoru Trajan tarafından yaptırılmış çeşme. Hadrian Tapınağı M.S. 2. yüzyıl Roma İmparatoru Hadrian’a ithaf edilmiş tapınak.
Efes, birçok medeniyetin etkisi altında kalmış ve her biri günümüze zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Bu etkileyici antik kent, ziyaretçilerine tarihi bir yolculuk sunmaktadır. Efes’i gezerken, antik dönemdeki yaşamı hissetmek mümkündür. Hem tarihseverler hem de arkeoloji meraklıları için görülmesi gereken bir yer olan Efes, Türkiye’nin en önemli arkeolojik sit alanlarından biridir.
Perge: Antik Roma İmparatorluğu’nun İzleri
Perge, Türkiye’nin güneyinde, Antalya iline bağlı bir antik kenttir. Antik Roma İmparatorluğu döneminde büyük bir öneme sahip olan Perge, günümüzde hala izlerini koruyan tarihi yapılarıyla ziyaretçilerini büyülemektedir. Bu antik kent, tarih ve arkeoloji tutkunları için görülmesi gereken önemli bir noktadır.
Perge’de gezilebilecek birçok tarihi yapı bulunmaktadır. Bunlardan biri, antik tiyatrodur. Roma döneminde inşa edilen bu tiyatro, yaklaşık olarak 12 bin kişi kapasitelidir. Büyük bir dikkatle korunan bu tiyatro, o dönemdeki Roma kültürünü yansıtan önemli bir yapıdır.
Ayrıca Perge’de, antik kent surları da görülmeye değerdir. Bu surlar, Roma İmparatorluğu döneminde yapılmış ve 4 km uzunluğa sahiptir. Surların üzerindeki yapılar ve kuleler, o dönemdeki askeri savunma sistemini gözler önüne sermektedir.
Perge’de aynı zamanda bir stadyum da bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 12 bin seyirci kapasiteli olan bu stadyum, antik Roma döneminde atletizm yarışmalarına ev sahipliği yapmıştır. Ziyaretçiler, stadyumda antik dönem spor etkinliklerinin izlerini sürerek, geçmişe doğru heyecanlı bir yolculuğa çıkabilirler.
Bu antik kentin en dikkat çeken yapılarından biri de agora’dır. Antik Roma İmparatorluğu’nda alışveriş ve sosyal hayatın merkezi olan agora, Perge’de büyük bir öneme sahiptir. Arkeologlar tarafından yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan agora, ziyaretçilerin tarihi bir atmosferde gezinti yapmasına olanak sağlamaktadır.
Perge, zengin tarihi mirasıyla bir açık hava müzesini andırmaktadır. Bu antik kenti ziyaret edenler, Antik Roma İmparatorluğu’nun izlerini adeta hissederek, tarihle iç içe bir yolculuk yapma fırsatı bulurlar. Eğer tarihe merakınız varsa, Perge’nin muhteşem yapısını keşfetmek için mutlaka bu antik kenti ziyaret etmelisiniz.
Tarihi tiyatro
Sur kalıntıları
Stadyum
Agora
Perge’de Gezilecek Yerler Ulaşım Ziyaret Saatleri Antik tiyatro Otobüs veya araçla kolayca ulaşılabilir Her gün 09:00-19:00 arası Sur kalıntıları Perge’ye özel araçla ya da turlarla ulaşabilirsiniz Her gün 09:00-19:00 arası Stadyum Otobüs veya araçla kolayca ulaşılabilir Her gün 09:00-19:00 arası Agora Perge’ye özel araçla ya da turlarla ulaşabilirsiniz Her gün 09:00-19:00 arası
Aspendos: Mükemmel Bir Roma Tiyatrosu
Aspendos, Antalya’nın Serik ilçesinde bulunan ve Antik Roma İmparatorluğu dönemine ait bir tiyatro ile ünlenmiş bir antik kenttir. Roma döneminde inşa edilen bu tiyatro, bugün hala ayakta olan en iyi korunmuş antik tiyatrolardan biridir.
Tiyatronun inşası, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olan Roma kolonisi Aspendos’u ziyaret eden zengin bir aile tarafından başlatılmıştır. Tiyatro, Roma döneminde sahne yapıları inşa eden ustalar tarafından muhteşem bir şekilde inşa edilmiştir.
Aspendos Tiyatrosu, etkileyici bir akustiğe sahiptir. Bu, tiyatronun yapıldığı dönemde bile sağlanmıştır ve bugün hala konserler ve diğer gösteriler için kullanılmaktadır. Tiyatro, ışık tasarımı ve oyunun sahnelenmesi açısından da büyük bir başarıdır.
M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilen Aspendos Tiyatrosu, en iyi korunmuş antik tiyatrolardan biridir.
Tiyatro, etkileyici bir akustik ve muhteşem bir mimariye sahiptir.
Aspendos Tiyatrosu, konserler ve diğer gösteriler için hala kullanılmaktadır.
Roma Tiyatrosu Aspendos Tiyatrosu Diğer Roma tiyatrolarına nazaran daha iyi korunmuş En iyi korunmuş antik tiyatrolar arasında yer alır Boyutları diğer Roma tiyatrolarına göre daha küçük Büyük ve etkileyici bir yapısı vardır Çoğunlukla gladyatör oyunları için kullanılırdı Hâlâ konserler ve gösteriler için kullanılmaktadır
Pamukkale: Doğal Güzelliğiyle Ünlü Antik Hierapolis
Pamukkale, Türkiye’nin ünlü turistik yerlerinden biridir. Doğal güzellikleri ve tarihi önemi ile dikkat çeken Pamukkale, aynı zamanda Antik Hierapolis’e ev sahipliği yapmaktadır. Pamukkale, “pamuk kale” anlamına gelir ve bu adı, beyaz traverten teraslarından almaktadır. Bu teraslar, yüzyıllardır doğal bir şekilde oluşan mineralli su kaynaklarından gelen suların birikmesi sonucu oluşmuştur.
Antik Hierapolis, Pamukkale’nin yanında yer alan etkileyici bir antik kenttir. Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir merkez olan Hierapolis, termal sularıyla ünlüdür. Bu sular, birçok hastalığa iyi geldiği düşünülerek kullanılmış ve Roma döneminde önemli bir sağlık merkezi olarak hizmet vermiştir. Ayrıca, Antik Hierapolis’te yer alan büyük tiyatro, anıtsal kapılar ve diğer yapılar da ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.
Pamukkale ve Antik Hierapolis, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Bu bölge, tarihi ve kültürel değeri ile birlikte doğal güzellikleriyle de büyüleyici bir yolculuk sunmaktadır. Beyaz traverten terasları, termal suları ve antik kalıntılarıyla Pamukkale, ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunmaktadır. Aynı zamanda, burada yer alan arkeolojik sit alanı da tarih meraklıları için büyük bir öneme sahiptir.
Pamukkale’nin beyaz traverten terasları
Antik Hierapolis’in tarihî kalıntıları
Termal suların sağlık açısından faydaları
Pamukkale ve Antik Hierapolis’in UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alması
Özellik Açıklama Beyaz Traverten Terasları Pamuk gibi beyaz traverten tabakalarının oluşturduğu doğal güzellikler Termal Sular Hastalıklara iyi geldiği düşünülen mineralli sular Antik Hierapolis Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir merkez olan antik kent
Troya: Efsaneler Kenti ve Arkeolojik Sit Alanı
Troya, Ege Denizi kıyısında bulunan ve antik dönemde önemli bir yerleşim yeri olan bir kenttir. Bugün modern Türkiye sınırları içerisinde yer alan Troya, arkeolojik kalıntıları ve efsaneleriyle ünlüdür. Troya kenti, Homeros’un İlyada destanında anlatılan Truvalılar ve Yunanlılar arasındaki savaşın mekanı olarak bilinir.
Antik Yunan mitolojisine göre, bu savaşın sebebi, Troia Kralı Priamos’un Olimpos Tanrısı Zeus’un oğlu Paris’in, Yunan kraliçesi Helen’i kaçırmasıdır. Bu kaçırılma olayı, başta Agamemnon olmak üzere birçok Yunan kralının birleşerek Troia’ya saldırmasına sebep olmuştur. Troya Savaşı, uzun yıllar süren bir kuşatmadan sonra sonunda Yunanlıların zaferiyle sonuçlanmıştır.
Troya’nın arkeolojik sit alanı, 1870’li yıllarda Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedildi. Schliemann, İlyada destanında anlatılan olayların gerçek olduğunu kanıtlamak için Troya’yı araştırmaya başlamıştır. Yaptığı kazılar sonucunda Troya’nın 9 farklı tabakadan oluştuğunu keşfetmiş ve tarih öncesi dönemlerden itibaren sürekli olarak yerleşim gördüğünü ortaya çıkarmıştır.
Troya’nın kalıntıları arasında en ünlüsü, Troya Savaşı sırasında inşa edilen ve İlyada’da geçen ünlü tahta at olan “Troia Ahşap Atlıları”dır. Bu ahşap at, Troya surlarından içeri gizlice sokulmuş ve Troya’nın düşmesine sebep olmuştur. Günümüzde bu tahta at, Troya Müzesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca sit alanında antik tiyatrolar, tapınaklar, ev kalıntıları ve surlar da bulunmaktadır.
Troya, tarih ve mitoloji severlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken önemli bir arkeolojik sit alanıdır. Efsaneleriyle büyüleyici bir kent olan Troya, ziyaretçilerine antik döneme ait birçok hikaye sunmaktadır. Hem tarih hem de doğa severler için Troya, unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.
Troya, antik bir kenttir.
Homeros’un İlyada destanında anlatılan savaşın mekanıdır.
Troya Müzesi’nde “Troia Ahşap Atlıları” sergilenmektedir.
Troya’nın arkeolojik sit alanında tiyatrolar, tapınaklar, ev kalıntıları ve surlar bulunmaktadır.
Troya Özellikleri Yer Ege Denizi kıyısında Efsaneler Truvalılar-Yunanlılar savaşı Keşif Heinrich Schliemann tarafından Ünlü Kalıntı Troia Ahşap Atlıları
Eski Şehir: Antalya’nın Tarihi Kalbi
Antalya, Türkiye’nin güney sahilinde bulunan ve tarihi zenginlikleri ile ünlü bir şehirdir. Bu şehirde birçok antik kalıntı bulunmaktadır, ancak en etkileyici olanlardan biri kesinlikle Eski Şehir’dir. Eski Şehir, Antalya’nın tarihi ve kültürel merkezidir ve yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Eski Şehir’in tarihi, M.Ö. 2. yüzyılda Bergama Kralı Attalos tarafından kurulan Antalya’nın köklü geçmişine uzanır. Bu bölge, Bergama İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Roma İmparatorluğu’nun kontrolü altına girmiştir. Roma döneminde, Eski Şehir büyük bir Roma kenti olarak gelişmiş ve önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir.
Bugün Eski Şehir, tarihi dokusunu koruyan dar, taş döşeli sokakları, antik yapılardan oluşan bir kompleks ve etkileyici bir kale ile ziyaretçilerini büyülemektedir. Burada gezerken, Roma döneminden kalma Antalya Müzesi’ni ziyaret edebilir ve birçok tarihi eser ve heykelin yanı sıra Antalya’nın antik geçmişi hakkında bilgi edinebilirsiniz. Ayrıca, Eski Şehir’in tarihi sahil hattında yürüyerek deniz manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.
Eski Şehir’in tarihi ve kültürel önemi
Tarihi Antalya Müzesi’nin ziyaret edilmesi
Eski Şehir’in etkileyici manzarası
Etkinlikler Açıklama Antalya Müzesi’ni ziyaret etmek Eski Şehir’in tarihi ve antik eserleri hakkında daha fazla bilgi edinme fırsatı Eski Şehir’de yürüyüş yapmak Tarihi sokakları keşfetmek ve manzaranın tadını çıkarmak Kaleyi ziyaret etmek Antik kalede tarihi bir yolculuğa çıkmak
Aphrodisias: Antik Çağın Sanat Merkezi
Aphrodisias, Antik Çağ’da önemli bir sanat merkezi olarak tanınan bir antik kenttir. Bu antik kent, günümüzde Aydın ilinin Karacasu ilçesinde yer almaktadır. Aphrodisias, adını Afrodit’ten almış olup, Roma döneminde büyük bir gelişme yaşamıştır. Şimdi gelin, Aphrodisias’ın tarihine ve sanatsal zenginliklerine birlikte göz atalım.
Aphrodisias’ın tarihi M.Ö. 5. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Antik dönemde, kent önemli bir kült merkezi olarak bilinmekteydi. Afrodit heykeli burada tapılan ana tanrıçaydı ve kent bu tanrıçaya adanmıştı. Aphrodisias, Helenistik ve Roma dönemlerinde büyük bir sanat merkezi haline geldi ve birçok ünlü heykeltıraş yetiştirdi.
Aphrodisias’ın en önemli sanatsal eserlerinden biri, ana meydanın tam ortasında yer alan ve tüm kenti kuşbakışı gören Aphrodisias Tiyatrosu’dur. Bu tiyatro, Roma döneminin en iyi korunmuş tiyatrolarından biridir ve 8.000 kişiye kadar seyirci alabilirdi. Ayrıca Aphrodisias Müzesi’nin de bir bölümü, bu antik kentte bulunan heykelleri ve diğer arkeolojik eserleri sergilemektedir.
Aphrodisias’ta bulunan Afrodit Tapınağı, antik çağın en önemli dini yapılarından biri olarak kabul edilir.
Antik Stadyum, atletizm yarışmaları için kullanılan geniş bir meydandı ve yaklaşık 30.000 seyirci alabilirdi.
Sebasteion, kentin en büyük tapınağıydı ve on bir kralın heykellerini barındırıyordu. Bu heykeller günümüzde müzede sergilenmektedir.
Aphrodisias’ın Sanatsal Eserleri Tarih Açıklama Aphrodisias Tiyatrosu M.S. 1. yüzyıl Roma döneminin en iyi korunmuş tiyatrolarından biri. Afrodit Tapınağı M.S. 2. yüzyıl Antik çağın en önemli dini yapılarından biri. Antik Stadyum M.S. 1. yüzyıl Atletizm yarışmaları için kullanılan geniş bir meydan.
Aphrodisias’ın sanatsal mirası, antik kentteki heykeller, tiyatrolar, tapınaklar ve diğer yapılar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. Bu eserler, o dönemin sanatsal ve kültürel değerlerini yansıtmaktadır. Aphrodisias, antik çağın sanatına ilgi duyanların mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yerdir. Bu muhteşem antik kent, zengin tarihi ve sanatsal eserleriyle büyüleyici bir yolculuk sunmaktadır.
Sık Sorulan Sorular
Efes hakkında bilgi verebilir misiniz?
Efes, tarihte büyüleyici bir yolculuktur. Antik bir şehir olan Efes, Efes Artemis Tapınağı ve Celsus Kütüphanesi gibi önemli yapılarıyla ünlüdür.
Perge’nin önemi nedir?
Perge, Antik Roma İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan bir yerdir. Bu antik şehirde Roma dönemine ait tiyatrolar, hamamlar ve tapınaklar gibi birçok tarihi kalıntı bulunmaktadır.
Aspendos’un özellikleri nelerdir?
Aspendos, mükemmel bir Roma tiyatrosuna sahiptir. Bu tiyatro, Antik Roma döneminin en iyi korunmuş yapılarından biridir ve bugün hala konser ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Pamukkale’nin ünü neyledir?
Pamukkale, doğal güzelliğiyle ünlü olan antik Hierapolis şehrine ev sahipliği yapar. Traverten terasları ve termal sularıyla ünlüdür. Aynı zamanda tarih öncesi dönemden kalma arkeolojik kalıntıları da barındırır.
Troya hakkında bilgi verebilir misiniz?
Troya, efsaneler kenti ve arkeolojik sit alanıdır. Homeros’un İlyada destanında da bahsedilen Troya, önemli arkeolojik kalıntılarıyla ziyaretçilerini cezbeder.
Eski Şehir neden önemlidir?
Eski Şehir, Antalya’nın tarihi kalbidir. Birçok tarihi ve kültürel yapıya ev sahipliği yapar. Saat Kulesi, Kesik Minare ve Hadrian Kapısı gibi yapılar burada bulunur.
Aphrodisias neden bir sanat merkezi olarak bilinir?
Aphrodisias, antik çağın bir sanat merkezidir. Bu antik şehirdeki heykeltıraşlık ve heykelcilik eserleri büyük ün kazanmıştır. Bu eserler arasında ünlü Afrodit Heykeli bulunmaktadır.
"@context": "https://schema.org", "@type": "FAQPage", "mainEntity": [ "@type": "Question", "name": "Efes hakkında bilgi verebilir misiniz?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Efes, tarihte büyüleyici bir yolculuktur. Antik bir şehir olan Efes, Efes Artemis Tapınağı ve Celsus Kütüphanesi gibi önemli yapılarıyla ünlüdür." , "@type": "Question", "name": "Perge'nin önemi nedir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Perge, Antik Roma İmparatorluğu'nun izlerini taşıyan bir yerdir. Bu antik şehirde Roma dönemine ait tiyatrolar, hamamlar ve tapınaklar gibi birçok tarihi kalıntı bulunmaktadır." , "@type": "Question", "name": "Aspendos'un özellikleri nelerdir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Aspendos, mükemmel bir Roma tiyatrosuna sahiptir. Bu tiyatro, Antik Roma döneminin en iyi korunmuş yapılarından biridir ve bugün hala konser ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır." , "@type": "Question", "name": "Pamukkale'nin ünü neyledir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Pamukkale, doğal güzelliğiyle ünlü olan antik Hierapolis şehrine ev sahipliği yapar. Traverten terasları ve termal sularıyla ünlüdür. Aynı zamanda tarih öncesi dönemden kalma arkeolojik kalıntıları da barındırır." , "@type": "Question", "name": "Troya hakkında bilgi verebilir misiniz?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Troya, efsaneler kenti ve arkeolojik sit alanıdır. Homeros'un İlyada destanında da bahsedilen Troya, önemli arkeolojik kalıntılarıyla ziyaretçilerini cezbeder." , "@type": "Question", "name": "Eski Şehir neden önemlidir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Eski Şehir, Antalya'nın tarihi kalbidir. Birçok tarihi ve kültürel yapıya ev sahipliği yapar. Saat Kulesi, Kesik Minare ve Hadrian Kapısı gibi yapılar burada bulunur." , "@type": "Question", "name": "Aphrodisias neden bir sanat merkezi olarak bilinir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Aphrodisias, antik çağın bir sanat merkezidir. Bu antik şehirdeki heykeltıraşlık ve heykelcilik eserleri büyük ün kazanmıştır. Bu eserler arasında ünlü Afrodit Heykeli bulunmaktadır." ]
0 notes