Tumgik
#soykırım yalanı
baybaykus · 1 year
Text
TARİHTEN Ders Almak!
"Öküz bokunu altınmış gibi satabilmek; yalanı renk renk boyayarak pazarlamada mahir olmak.."
Peki bunlar kimin işi, kim veya kimler yapabiliyor!..
HİKAYE BİR YERDEN SİZE TANIDIK GELEBİLİR. ANCAK AŞAĞIDAKİ YAZIYI OKUDUĞUNUZDA, NE DENİLMEK İSTENİLDİĞİ, YADA KİMLERİN KAST EDİLDİĞİNİ, DAHA NET ÖĞRENECEKSİNİZ.
***
Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyuruyordu.
Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak niteliyordu.
Yeltsin, Parlamentoyu Topa Tutuyor
Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya çalışıyorlardı.
21 Eylül 1993'te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.
Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti.
ABD'nin övdüğü örnek demokrat Yeltsin, muhalafete dayanamayıp parlamentoyu kapattığını duyurduğu günün hemen ertesinde Rus Parlamentosu toplandı. Yeltsin görevden alındı, yerine yardımcısı atandı. Artık herşey çığırından çıkmıştı.
Rusya çok tehlikeli bir siyasi bunalımın içine yuvarlanmıştı. On binlerce Moskovalı sokaklara döküldü. Meydanlar Yeltsin karşıtı sloganlarla inliyordu. Rus halkı, parlamentosunu savunuyordu.
Ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğini alan Yeltsin, 4 Ekim 1993 günü, Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosunu topa tutturdu. Tüm dünya televizyonları, Rus parlamentosunun topçu ateşi altında kalışını anında yayınladı.
ABD Başkanı Bill Clinton, Yeltsin'in bu eylemini, demokrasinin savunulması olarak gördüğünü duyuruyor, demokrat Yeltsin'i destekliyordu.
Özelleştirme Yağması
Yeltsin, Aralık 1994'de Çeçenistan'a askeri saldırıda bulunup işgal etti. Moskova'nın denetiminde özerk bir cumhuriyet kurmayı denedi.
Ancak Çeçenlerin güçlü direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldı, iç politikada güç duruma düştü.
IMF'ye teslim olmuş Rusya'nın 1995'de dış borçları çok artmıştı. Hem bu borçları ödemek hem de Rusya'da yeni türemiş işadamlarının 1996 başkanlık seçimlerinde desteğini alabilmek için, Yeltsin yeni bir özelleştirme yağması başlattı. Rusya'nın en büyük fabrika ve işletmelerinin hisselerini, yeni türemiş Rus bankalarına nakit para karşılığı yok pahasına sattı. Bu hissleri ele geçiren, kendilerine oligark denilen, hemen hemen tamamı Yahudi kökenli olan Rus işadamları ulusal medyanın ve bankaların sahibi oldular.
Yeltsin İkinci Kez Başkan Olmak İstiyor
İşte şimdi sıra geldi, Boris Yeltsin'in ikinci kez devlet başkanlığına seçilişinin öyküsüne.
Alkol bağımlısı olan Yeltsin, 1995'de iki kez kalp krizi geçirdi.
17 Aralık 199 5'de yapılan parlamento seçimlerinde, Yeltsin taraftarları beklenmedik ağır bir yenilgi aldılar. Yeltsin'in dolaylı olarak desteklediği 'Vatanımız Rusya Partisi' oyların sadece % 12,2'sini alırken, Genadi Zuganov'un liderliğindeki 'Rusya Federas yonu Komünist Partisi' oyların % 34,9'unu alarak seçimden birinci parti olarak çıkmıştı. Artık herkes, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimini Komünistlerin lideri Zuganov'un kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu.
Şubat 1996'da Boris Yeltsin, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine katılacağını duyurdu. Bir dönem daha başkan olmak istiyordu.
Yeltsin'in karşısında iki güçlü aday vardı:
Komünistlerin lideri Genadi Zuganov General Aleksandr Lebed
Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:
Genadi Zuganov: % 50-55
General Lebed: % 30-35 < BR>Başkan Yeltsin: % 2-8
Ekonomiyi IMF'ye teslim eden, Rusya'nın yeraltı ve yer üsütü zenginliklerini özelleştirme adı altında yok pahasına yağmalatan, halkın işsiz ve aşsız kalmasına neden olan Yeltsin'i halk artık istemiyordu. Onun alkol bağımlısı oluşu, ciddi sağlık sorunlarının bulunuşu ve dengesiz davranışları da gözden iyice düşmesinin nedenleri arasındaydı. Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu kara tabloyu gören Yeltsin taraftarları paniğe kapıldılar. En çok korkanların başında, özelleştirme yağmasıyla milyarlarca dolar vurgun vuran oligarklar geliyordu. Bu kişiler toplanıp, Yeltsin'e başkanlık seçimlerini iptal etmesi için baskı yaptılar. Açıktan açığa, 'Seçime gerek yok, ülkeyi bir diktatör olarak siz yönetin!' diyorlardı. Bunları söyleyenlerin tümü de, ABD tarafından desteklenip övülen Rusya'nın yeni demokrat yıldızlarıydı.
Yeltsin kendisine verilen öğütü dinlemedi. Seçim kampanyasını yürütecek ekibi değiştirdi. Ekibin başına kızı Tatyana ve özelleştirme yağmasının mimarı Çubais'i getirdi.
Çubais hemen işe koyuldu. Bankerlerden ve medya patronlarından oluşan bir çekirdek kadro kurdu. Medya patronları sürekli Yeltsin yanlısı propaganda yapacaklar, bankerler de paraları seçim kampanyasına akıtacaktı. Bu hizmetlerine karşlık olarak da Çubais, özelleştirme adı altında Rusya'nın en değerli kurum ve kuruluşlarını bu kişilere peşkeş çekecekti.
'Öküz Bokunu Altın Diye Yutturanlar' Moskova'da Yapılacak başkanlık seç iminde uygulanan kural şuydu: İlk oylamada oyların % 50'sinden fazlasını alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
Eğer ilk oylamada hiçbir aday oyların % 50'sini alamazsa, bir ay içinde ikinci bir seçim yapılıyor bu kez en çok oy alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak duyuruldu. Seçim kampanyası başladı.Rus medyasının tamamı Yeltsin yanlısı propaganda yapıyor, diğer adaylara televizyonda
konuşma fırsatı verilmiyordu. Buna rağmen yapılan kamuoyu yoklamalarında Yeltsin, hala Zuganov ve Lebed'in çok
gerisinde kalıyordu.
Yeltsin'in kampanyasını yürüten kızı Tatyana ve ortağı Çubais, çok çabuk bir çare bulmak zorundaydılar. Ve buldular da.
Özelleştirme yağmasından milyarlarca dolar vurmuş olan Yahudi kökenli Rus işadamlarının aracılığıyla, ABD'den yardım istediler. Açıkcası, Amerikalıların Rusya'ya gelip başkanlık seçimini kendilerine kazandırmaları nı bekliyorlardı !
Amerikan yönetimi, çok bilgili ve deneyimli üç siyasi uzman danışmanı Moskova'ya hemen göndermeye hazır olduğunu bildirdi.
Üç Amerikalı siyasi uzman danışman; George Gorton, Dick Dresner ve Joe Shumate acele Moskova'ya geldiler ve hemen işe başladılar.
Peki, bu üç danışman hangi konuda uzmandılar?
Seçim kampanyanlarını yönlendirmede uzmandılar. Amerikan ağzıyla söyleyecek olursak, öküz bokunu altın diye yutturabilecek' kertede yetenekliydiler. Şimdi de Yeltsin'i Rus halkına, 'eşi bulunmaz demokrat bir lider' olarak yutturacaklardı .
Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu: Yeltsin'in rakipleri hakkında medya sürekli olarak yalan haberler uyduracak, çamur atacaktı!
Ruslar bu öneriye karşı çıktı. Yalan söylenmeyecek, çamur atılmayacak, dürüstlük
ilkesine bağlı kalınacaktı. Amerikalıların yanıtı ise çarpıcıydı:
Seçimi kazanmak istiyorsanız bizim söylediğimiz gibi davranacaksınız,
dürüstlükle seçim kazanılmaz!
Amerikalı üç siyasi uzman danışman ikinci önerilerini yaptılar:
Yeltsin halkın arasına girecek, onlarla kucaklaşıp öpüşecek, gençler için düzenlenecek eğlence programlarına katılacak, onlarla beraber şarkılar söyleyip dans edecek, kısacası 'çok sevecen, çok tonton' bir kişi rolünü oynayacaktı! Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadı.
Yeltsin'in doğal davranmasından yanaydılar, rol yapmasını istemiyorlardı .
Amerikalı uzmanlar yine sert çıktılar, rol yapmadan, halkı kandırmadan seçim kazanılamazdı!
Yeltsin'in seçim kampanyası neredeyse tam bir çıkmaza girmişti ki, üç Amerikalı uzmanın ABD'den getirilmesinde payı olan Rusya'nın özelleştirme vurguncusu dolar milyarderleri ve medya patronları araya girdiler. Ateşli tartışmalardan sonra Amerikalı üç uzman danışmanın önerileri kabul edildi. Artık Yeltsin'in seçim kampanyasında ipler bu üç Amerikalının eline geçmişti.
Seçimin İlk Aşaması
'Öküz bokunu altın diye yutturabilecek' düzeyde yetenekli üç Amerikalı uzman; bir yandan Yeltsin'in nerede, neler konuşacağını, kimlerle buluşacağını belirlerken, bir yandan da medyanın kullanacağı sloganları üretiyordu.
Rus medyası, Yeltsin'in rakipleri hakkında asılsız dedikodular, yalanlar, iftiralar uyduruyor, en aklı başındaların bile kafalarını karıştırıyordu.
Yeltsin'in rakipleri Zuganov ve Lebed bu karalama kampanyası karşısında şaşkın, kendilerini savunacak, seslerini duyuracak değil bir televizyon kanalı, bir gazete dahi bulmakta zorlanıyorlardı .
İşte bu atmosferde, 16 Haziran 1996'da başkanlık seçimleri yapıldı.
Katılım oranı % 70 olmuş ve şu sonuçlar alınmıştı:
Yeltsin (% 35,3), Zuganov (% 32), Lebed (% 14,5).
Seçimin ilk aşamasında başkan seçilememişti, ancak bu sonuç Yeltsin için çok büyük bir başarıydı. Birkaç ay öncesine kadar kamuoyundaki desteği % 5 dolaylarındayken, sanki sihirli bir el değmiş ve bu oran % 35'e çıkmıştı! Yeltsin'in kampanya ekibi sevinç içindeydi. Üç Amerikalı uzman ise daha soğukkanlı davranıyor, asıl savaşımın yeni başladığını söylüyordu.
Seçimin İkinci Aşaması
Üç Amerikalı uzman hemen kolları sıvadılar. Yolun yarısını başarıyla geçmişlerdi, ama asıl öldürücü darbeyi şimdi vurmaları gerekiyordu.
Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler: İlk aşamada % 14,5 oy alan Lebed'e, geri çeviremeyeceği kadar parlak bir teklif götürün ve Lebed'in ikinci aşamaya katılmasını önleyin!
Seçimin ilk aşamasından iki gün sonra, 18 Haziran 1996'da Başkan Yeltsin, üç Amerikalı uzmanın önerisini yerine getirdi.
Lebed'i, 'Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri' ve 'Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı' olarak atadı. Lebed, ağzı kulaklarında, bu yüksek prestijli atamayı hemen kabul etti ve başkanlık seçiminin ikinci
aşamasından çekilmiş olduğunu ilan etti.
(İYİ AHLAK BURDA DEVREYE GİREMEMİŞ - SATMIŞ, AMA NEYİ, NELERİ?)
Lebed'in çekilmesiyle meydan, Yeltsin ve Zuganov'a kalmıştı.
Üç Am erikalı uzman, Zuganov'u yıpratacak kampanyaya hemen başladılar.
Tüm medya hemen her gün ve neredeyse günün tamamın da şu sloganları tekrar edip durdu:
'Zuganov'a verilecek oylar, Komünistleri tekrar iş başına getirecektir!',
'Zugonov'u seçmek demek, diktatör Stalin'i diriltmek demektir!',
'Zuganov'a verilecek oylar, demokrasinin sonu, özgürlüklerin sonu olacaktır!',
'Bir komünist olan Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya'da iç şavaş çıkacaktır!' ,
'Mal sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat Yeltsin'e verin!',
'ABD'nin ve Avrupa'nın saygı duyduğu Başkan Yeltsin'i seçin!'.
Medya bu tek yanlı propagandayı sürdürürken, özelleştirme vurguncusu Rus işadam larının oluşturduğu havuzdan milyonlarca dolar, üç Amerikalı uzmanın saptadığı bölgelerde, belirlediği gruplara dağıtılıyordu. Tam bu sırada IMF, Rusya'ya 10 milyar dolar kredi verdiğini duyurdu. Yeltsin'in seçim kampanyasını yürütenler sevinç içindeydiler.
Üç Amerikalı uzman, Yeltsin'e bir öneri daha götürdüler:
Neredeyse iki yıla yakın ödenmeyen emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini hemen ödeyin!
Ödemeler derhal yapıldı.
Televizyon kanalları, birikmiş emekli maaşlarını alan yaşlıların ve ücretlerini alan işçilerin Yeltsin'in boynuna sarılarak nasıl ağlaştıklarını, ellerini yüzünü nasıl öptüklerinini tekrar tekrar gösterip durdu.
Seçimin ikinci aşamasına bir hafta kala , Yeltsin bir kalp krizi daha geçirdi.
Üç Amerikalı uzmanın yönlendirmesiyle medya bunu halka, Yeltsin aşırı yorgunluktan grip oldu, diye duyurdu.
Yeltsin'in yanına hiç kimse sokulmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü alınmadı. Bu olumsuzluğun ustaca atlatılmasından sonra, 3 Temmuz 1996 günü başkanlık seçiminin ikinci aşaması gerçekleştirildi. Yüzde 68,9
katılımın sağlandığı seçimde iki aday şu oyları almıştı:
Yeltsin (% 53,8), Zuganov (% 40,3).
ABD'den özel olarak getirilen üç Amerikal uzman, medyanın ve özelleştirme vurguncularının desteğiyle, 'öküz bokunu altın diye' Rus halkına yutturmayı başarmışlardı. Boris Yeltsin, ikinci kez Rusya'nın devlet başkanı olarak seçilmişti.
Yeltsin ikinci kez başkan olarak seç ildikten sonra, IMF'den 40 milyar dolar borç alındı. Ancak bu para devletin kasasına girmedi! Yeltsin'in kızı Tatyana ve seçimlerde Yeltsin'den yana olan özelleştirme vurguncularının Amerika ve Avrupa'daki banka hesaplarına yatırıldı!
Bu gerçek öykü, 2002 yılında Amerika'da çekilen bir filmin senaryosunu oluşturdu. Fimin adı şuydu: 'Spinning Boris'. Türkçeye şöyle çevirebiliriz: 'Boris Yeltsin'in Rus Halkına Yutturulması' .
İŞTE BUNUN İÇİN DÜŞÜNME ZAMANI..
DÜŞÜNÜN, DÜŞÜNMEK HENÜZ YASADIŞI DEĞİL !
***
Bence bu yazı ibretlik olduğu gibi ders alınması gereken bir yazıdır da...
Emperyalizm önce SSCB'de satılık iş birlikçi bularak iş başladı. Daha sonra sosyalizmi hile, desise ve yalan mühendizliğiyle yıkmaya başladı ve başardı.
Bu yazı SSCB'liğinin yıkılış hikayesidir. Ve ibretliktir. 1990'lı yıllarda başladı. O gün otuzlu, kırklı yaşlarda olanlar bu yıkılışı çok iyi hatırlar.
2000 yıllarda "ılımlı islam" tezgahı ile ülkemizde de yıkım süreci başlatıldı. Tezgah henüz sonuçlanmış değil. Mücadele devam ediyor. Amaç 1923'te kurulan demokratikleşme çabasında olan, yurtta barış ve dünyada barış şiarıyla hareket eden seküler, laik bir devlet yerine tam kontrol altına alınmış, teokratik bir devlet kurmaktır. Süreç devam etmektedir.
Önümüzdeki seçim belirleyici olacak. Bence her aydın bu yazıyı önemseyerek okumalı, safını ona göre belirlemeli. Olaylara gözlemci ve seyirci kalmamalı. Unutulmamalı, 2023 seçimi kaybedilirse, son seçim olacak!.
0 notes
derdiderun · 3 years
Text
Birinci dünya savaşında bize karşı satın alıp hainlik ettirdikleri bir topluluğa karşı verilen karşılığı ve alınan tedbirleri soykırım olarak nitelemeleri onlar açısından normaldir; Kızılderili ve siyahilere yaptıkları soykırımı da biz tanısak nasıl olur acaba?
Prof. Dr. Mehmet Boynukalın
26 notes · View notes
emretekinresmi · 3 years
Text
Tumblr media
Allâh-u Teâlâ’nın, meleklerin ve bütün insanların lâneti ermeni soykırım yalanını dillendiren aslında kendileri kız çocuklarını kaçırıp tecâvüz eden bebek kâtilleri Hdp ve yandaşlarının üzerine olsun.
Âgâh olun! Allâh’ın lâneti o yalancıların üzerinedir. (Hûd Sûresi 18)
20 notes · View notes
tp-siyaset · 3 years
Link
Çünkü Sayın Erdoğan, NATO Zirvesi için Brüksel'e gitmeden önce yaptığı açıklamada, Biden'in soykırım iddiasını kabul etmesiyle ilgili olarak, "Bizi üzdü, 24 Nisan açıklamasını gündeme getireceğiz" demişti. Yani bunun hesabını soracak ve Bıden'in bu yanlışını düzeltmesini isteyecekti. Fakat aynı Erdoğan dönüşte ise gazetecilerin, "Biden'in 1915 olaylarının soykırım olarak tanıması gündeme geldi mi?" sorusuna "Hamdolsun hiç gündeme gelmedi" diye yanıt verdi.
Yahya Hoçur ___ Makalenin tümünü okumak içiçn lütfen bağlantıyı tıklayın.
2 notes · View notes
tp-tarih · 3 years
Link
ATATÜRK'ün 26 Şubat 1921'de Amerikalı gazeteci Clanence K. Streit'e 1915 olaylarıyla ilgili sözleri şöyle:
"Düşmanca ithamda bulunanların sürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir:
Rus Ordusu 1915'de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti.
Kartal Yolcu ___ Makalenin tümünü okumak için lütfen bağlantıyı tıklayın.
1 note · View note
tahtapod · 5 years
Link
Hele katillerin yaptığına bak Dur diyen yok diye hepsi azıyor Hepsinin önünde yal,tabak tabak Ermeni yalanla tarih yazıyor
0 notes
bozkurtomer · 7 years
Photo
Tumblr media
Hepiniz ermeni, Hepiniz piçsiniz!
12 notes · View notes
kamupersoneli · 3 years
Text
Ermeni Sözcüsü HDP'den Türkiye'ye iftira
Ermeni Sözcüsü HDP'den Türkiye'ye iftira #1915ArmenianLies #1915Olayları #ErmenianHDP
Kendisini Kürt Partisi olarak ifade eden Ermeni sözcüsü HDP’den Kendi sitesinde bir açıklama geldi. Açıklama şu şekilde: Merkez Yürütme Kurulumuzun açıklaması:24 Nisan 1915 günü, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 250 Ermeni aydın ve siyasetçi evlerinden alınarak zorla sürgüne gönderildi ve katledildi. Bu tarih, Ermeni Soykırımı’nın başladığı gün oldu. Ermeni…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
karmakitap · 3 years
Text
1915 Soykırım Yalanı
#soykırım #24nisan1915 #hazalergüçlü
1 note · View note
ibokumus · 4 years
Text
BRUCE FEİN
ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Fein: “Beyaz Saray araştırma yaptı, Ermenilerin 2 milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiği ortaya çıktı. Ermeniler, kendi arşivlerini açmıyor, çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor…” dedi.
ABD Başkanı Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein, sözde Ermeni soykırımı iddialarını değerlendirdi. Ermenilerin bu iddialarının son derece asılsız olduğunu belirten Fein, Reagan’ın başkan olduğu 1981′de bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların asılsız olduğunun belgelendiğini söyledi. İşte sözde Ermeni soykırımı konusunda Fein’in açıklamaları:
“Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürdü.
Ermeni terör çeteleri I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü. Bu rakamın 2 milyon civarında olduğu bir gerçek. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı. Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir. Osmanlı da kendisini savundu. Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getiri sağlıyor. ABD yönetimi de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak
3 notes · View notes
erenist · 7 years
Text
Tarih basit bir prensip üzerine kuruludur. Bugünün şartlarıyla değerlendirme yaparken o günün ahval ve şeraitini göz ardı ederek tarihi yargılara varılamaz.
Bu sebeple; XIX. yy. başında Avrupa’da başlayan ve yayılan milliyetçilik, ulusçuluk, nasyonalizm akımının bütün dünyaya yayıldığı ve itibar gördüğü yıllardır. 1912-1913 yıllarında koca imparatorluk balkan savaşlarına girmiş ve savaşların kaybedilmesi sonucu olarak muhacir halklar kitleler halinde ana vatana geri dönerken Bulgaristan ve Sırbistan bağımsızlık naraları atıp Fransa ve özellikle İngiltere’den kışkırtıcı destekleri alırken imparatorluk parçalansın için gösterilen çabalar ortadır. Bazı Arap kabilelerinin Fransa’da konferanslar tertip edip “bu hanedan artık bize iktidar olamaz kendi geleceğimizi kendimiz tayin edelim” diye Avrupa’nın da desteğini alarak kalkışmaya hazırlanırken yaşananlar da malumdur. Doğudan Rus kışkırtması ile ayaklananlar ve Türk orduları Çanakkale’de yedi düvele karşı savaş verirken Türk köylerinin yağmalanması kadın ve çocukların öldürülmesi üzerine Osmanlı bakiyesi halkın yerinin değiştirilmesinin kararı ardından yaşanan talihsizlikler acılar olmuştur. İttihat ve Terakkinin yanlış politikalarına da değinmek gerekir. Sonradan yazılan hatıratlarda da yine o günlerin birikimi ve politikalarıyla uydurma ve abartı da gözle görülür durumda aşikârdır. O günler için verilen nüfus sayımı rakamlarının taşınan ve yeni yerine ulaşan halk rakamlarının itibar edilemez durumda olduğu bilinmektedir. Bu sebeple hiçbir zaman 2,5 milyon kişi olmamış millet bugün çıkıp bu sayıyı utanmadan telaffuz edebilmektedir. Bu yaşananlardan çok sonra kurulan Avrupa parlamentosunun insan hakları evrensel beyannamesi adı altında yazılan ve bizzat o gün Osmanlı topraklarında yaşanan hadiselerin adını topluca soykırım tanımı olarak yazmak ise en hafif tabiriyle ahlaksızlıktır. Bütün bir Afrika kıtasının neredeyse yarısı bugün hala ana dil olarak Fransızcayı konuşurken, Çanakkale’de Türk orduları ile İngilizler savaşırken dünyanın öbür ucundan toplanıp getirilen Avusturalyalılar hala Çanakkale’de yatarlarken bunu hiç kimse izaha gerek duymazken üstelik şu an mevcut devletlerinin Türkiye sınırını Rus ordusunun askerleri beklerken kendileri Azerbaycan topraklarının %20lik kısmını kendi toprağı olarak görüp işgal edenler bugün yaygara kopartacak en son insanlardır. Yüzyılın hesabı sorulurken modern Avrupa daha dün sayılabilecek 1992 yılında hem de Avrupa’nın göbeğinde mazlum Bosna halkına uygulanan vahşi cinayetlere toplu öldürmelere tecavüzlere soykırım demiyorken sadece Sırplar sorumluymuş bütün Avrupa milletleri olup bitene göz yummamış ve bu vebale ortak olmamış gibi davranırken yine aynı milletin Hocalı’da, Dağlık Karabağ’da yaptıklarını hiçbir Avrupalı ağzına dahi almazken ve bu millet bugün Türk toprağında olan Ağrı dağını kendi devlet bayraklarında kullanmaktan çekinmezken yüzyıl önce yaşanmış hadiseleri temcit pilavı gibi sırf Türkleri köşeye sıkıştırmak barbarlıkla suçlayıp diasporaya şirin gözükmek ülke içinde kargaşa çıkartmak ve tazminat alıp toprak üstünde hak iddia etmek adına söylenenlere itibar etmek zavallılıktır. Mevcut hükumet yıllardır arşivlerin açılmasını ortak bir tarih komisyonu kurulmasını dile getirirken hatta daha ileri gidip “Biz askeri arşivleri de açmaya hazırız” derken buna yanaşmayan ama hala suçlu olarak Türkleri görenler edepten nasibini almayanlardır. Biz tarihten ve haritalardan Bizans’ı silmiş bir millet olarak sırf canımız sıkıldı diye bir ırka soykırım yapacak olsaydık emin olsunlar ki yeryüzünde bu ırka ait değil bir insan tanesini tozlarını dahi bırakmazdık. Biz bunu yapmadık ve yapmayız. Acılar yaşanmıştır insanlar evlerinden yurtlarından göç etmek zorunda kalmıştır. Ailelerini ve mülklerini kaybetmişlerdir bunlar bir tarafı suçlayarak çözüme kavuşacak şeyler değildir. Buna iki tarafta ortak çalışma yaparak tarihçilerini ve bilim insanlarını bu konuda ortak bir komisyonda toplayıp olup biten için bugünün şartlarında çözümler bulunabilir. Yakılan yağmalanan Türk köyleri kadın, çocuk, ihtiyar ayırt edilmeksizin öldürülen Müslüman Türk insanlarının da hakları ve alacakları da teslim edilmeli acıları paylaşılmalıdır. Tekrar ediyorum. Biz soykırım yapmak istersek bugün dahi bunun önünde kimse duramaz yapmıyor olmamız korktuğumuz yahut çekindiğimiz için değil bunu inançlarımıza ve kendimize yakıştırmadığımız içindir. Bizim soydaşlarımıza dindaşlarımıza yıllardır ve bugün hala Guantanamo’da, Almanya’da, Hollanda’da, Belçika’da, Bulgaristan’da, Bosna’da, Kırım’da, Çeçenistan’da, Türkmenistan’da, Doğu Türkistan’da, Yunanistan’da, Batı Trakya’da, Afganistan’da, Pakistan’da, Keşmir’de, Yemen’de, Suriye’de, Şam’da, Irak’ta, Musul’da, Kerkük’de ve elbette Filistin’de, Kudüs’te, Gazze’de, Batı Şeria’da ve daha nice şehirlerde alçakça ve haince çoluk çocuk demeden hem konvasiyonel hem de kimyasal silahlarla hatta kimi zaman zevk!? için yapılanlar bu kadar göz önünde ve aşikârken kimse bize hesap sormaya kalkmasın komik oluyorlar.
7 notes · View notes
name-ihumayun · 5 years
Text
*LÜTFEN OKUYUN ve OKUTUN* * VAY BEEE BRUCE FEİN!!!.. ABD'DEN ŞOK RAPOR ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Fein: “Beyaz Sarayda araştırma yaptı, meşhur olayda Ermenilerin 2 milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiği ortaya çıktı!!!.. *Ermeniler, kendi Arşivlerini açmıyorlar, çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyorlar!!!…*” dedi. ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein, sözde Ermeni soykırımı iddialarını değerlendirdi. Ermenilerin bu iddialarının son derece asılsız olduğunu belirten Fein, Reagan’ın başkan olduğu 1981′de bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların asılsız olduğunun belgelendiğini söyledi. İşte sözde Ermeni soykırımı konusunda Fein’in açıklamaları: “*Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. *Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürdü. Ermeni terör çeteleri I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü. Bu rakamın 2 milyon civarında olduğu bir gerçektir. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı. Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir!!!.. Osmanlı da kendisini savundu!. Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getiri sağlıyor. ABD yönetimi de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi Arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak.” *UYAN VATANDAŞIM!!!!.. BAK, HİÇ BİR ŞEY YAPAMIYORSAN BUNU DAĞIT VE ANLAT YAZILANLARI DA HARFİYEN UYGULA ---- O ZAMAN BAK VATANINA SÖZ EDEN KALIR MI?* AXA SİGORTA GRUBU ERMENİLERE SOYKIRIM TAZMINATI ÖDEMEYİ VA’DEDIYOR, AXA OYAK SİGORTALILARIN BİLGİSİNE.. Geçtiğimiz günlerde dünyanın dört bir yanında 'sözde ermeni soykırımı' ile ilgili onlarca panel-konferans düzenlenmiş.* *Bunların ana sponsorları kim biliyor musunuz? HSBC ve British Airways.*... * Bizim ülkemizde bizden elde ettikleri para ile bize karşı sözde ermeni soykırımını destekleyen bu kuruluşlarla olan ilişkilerinizi gözden geçirmeye davet ediyorum. Saygılar. ** VARSA HSBC HESAPLARINIZI KAPATIN!!! VE ADVANTAGE KARTLARINIZI İPTAL EDİN!!!!!…* ** * *YA DA EN AZINDAN BU MAİLİ FORWARDLAYARAK TEPKINIZI GÖSTEREBİLİRSİNİZ. * *EGE ÜNİVERSİTESİ HASTAHANEDEKİ BÜTÜN DOKTORLARIN HSBC KREDİ KARTLARINI VE HESAPLARINI KAPATTIRDIKLARINI GÖRÜNCE BANKANIN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ OLAYA EL KOYDU.* AMMA KİMSE VAZGEÇMEYİNCE ADAMLAR TUTUŞTU. BİR SÜRÜ FAKSLAR FALAN ÖZÜR YAZILARI. AMMA BU SADECE BU HASTANE İLE SINIRLI KALMAMALI!!!.. ÜLKEMİZDE BİR SÜRÜ YATIRIM YAPIYORLAR, BİZİMLE İYİ GEÇİNMEK İSTİYORLARSA BİR TERCİH YAPSINLAR. ERMENİLER Mİ, TÜRKİYE Mİ? BENCE, HİÇ DÜŞÜNMEYİN * *KARTLARINIZI İPTAL ETTİRİN. AMMA EN ÖNEMLİSİ BU OLAY SEBEBİYLE OLDUĞUNU BELİRTİN, LÜTFEN... !!!* AYRICA FORTIS BANK'IN DA PKK'YA MAYIN SAĞLAYAN KURULUŞLA KARDEŞ ŞİRKET OLDUĞUNU DA UNUTMAYALIM. ... Ve aynı zamanda; BU MAİLİ GÖNDEREN ARKADAŞIM BUNU UMURSAMAYIP DA YAYMAYAN OLURSA KENDİSİNİ LİSTESİNDEN SİLSİN VE ENGELLESİN" DİYOR. BU BİR BİLGİLENDİRME MESAJIDIR. YOK 15 KİŞİYE YOLLA MANİTAN SANA AŞIK OLSUN GİBİLERİNDEN ABUK SUBUK MANASIZ BİR MESAJ DEĞİLDİR. DUYARSIZ KALMAYIN. *BU VATAN BiZİM!!!...* *Doç. Dr. İLKAY ORHAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık Meslek Bilimleri Bölümü Farmakognozi Anablim Dalı.. *SOHBET İLİM EĞİTİM MERKEZİ DERNEĞİ (SİEMDER)
10 notes · View notes
derdiderun · 3 years
Text
Tumblr media
“Geldikleri gibi gitmediler;
kimini itini bıraktı, kimi bitini.
Kimi de p..’ni bıraktı!..
Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil!”
25 notes · View notes
mahrutibakis · 5 years
Video
youtube
Ulusal Kanal – Ayrıntılarda Saklı Tarih – Mehmet Atay & Şükrü Server Aya – 17 Nisan 2012
0 notes
tp-siyaset · 3 years
Link
Türkiye, birlik halinde bu karara en üst perdeden ses verecek ve karşı duracaktır. Yapılacak iş bundan ibaret değildir. Çok yönlü çalışmalar ve hamleler için bu karar bir milad olmalıdır. Siyaseten yapılacaklar vardır. Diplomasi devreye girerek güçlü bir plan program hazırlanacaktır. Üniversiteler, aydınlar, gazeteciler, fikir söyleyecek kim varsa seferber edilecektir. Hazırlanan programın uygulanması için içerde dışarda kesintisiz çalışılacaktır. Dünya ilim alemini konuya çekmek büyük avantaj sağlayacak,devletleri, politikacıları, kamuoylarını etkileyecek işler yapılacaktır.
Yağmur Tunalı ___ Makalenin tümünü okumak için lütfen bağlantıyı tıklayın.
2 notes · View notes
tp-tarih · 4 years
Link
0 notes