Coğrafyada canımı çok sıkan bı konuyu hallettim ve dünyanın batıdan doğuya doğru dönmesinin sonuçlarını maddeledim. Bugünün planında 83 tyt coğrafya ve 20 paragraf sorusu var. Tyt matematik kitabım gelmeden cozmicem başka kaynaktan çünkü yarım yamalak yapıyorum bu da benim moralimi bozuyor çünkü elimdeki kaynak zor
1-Van DEM Parti adayı Abdullah Zeydan’ın mazbatasının verilmemesinden çok daha öte şeyler yaşanıyor.
2- Van’da başlayıp Siirt, Batman, Diyarbakır, Adana, İstanbul ve daha bir çok il ve ilçelerde başlayan olayların, seçimden sadece iki gün sonra bu kadar yayılmasının başka sebepleri de var. Bence bunların acilen dikkate alınması lazım.
3- PKK’nın direk sokak çağrıları, Kobani olaylarının ilk anlarını andıran protestolar daha da yayılabilir, Çok ciddi güvenlik krizine hatta İstanbul dahil, bir çok yerde sokak terörüne dönüşebilir.
4- 31 Mart yerel seçimlerinde CHP-HDP ortaklığının kazandığı moral üstünlük Türkiye’yi çok ciddi iç bölünmelere, çatışmalara hatta bölgesel krizlere sürükleyebilir. Bunun işaret fişeği ateşlendi. Bu ortaklık sadece demokratik tercihler için kurulmadı.
5- Aslında bu olayların başlayacağını zaten biliniyordu, bekleniyordu. Abartmıyorum, bekleniyordu. Neden? Anlatalım:
6- Türkiye’den Basra Körfezi’ne uzanan, bölge ülkelerini ekonomik, güvenlik hatta siyasi yakınlık olarak birbirine bağlayacak Güney Koridoru inşa ediliyor. Türkiye ve Irak, gecikmeli de olsa, bu konuda anlaştı.
7- Bu Koridor, Çin’den Londra’ya uzanan, Türkiye’yi ana eksenlerden biri yapan Orta Koridor’un benzeri. Sadece ekonomik değil, coğrafya inşasının da önemli bir parçası.
8- Bu kapsamda, Irak’ın Kuzeyi’nde tarihin en büyük operasyonlarından birine hazırlık yapılıyordu. Koridorun güvenliğini tehdit eden ne varsa bölgeden temizlenecek.
9- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu yaz Irak’ın kuzeyinde PKK’nı kalıcı olarak bitireceğiz. Ölümcül darbe indireceğiz” cümlesi bunun açık ilanıydı. O bölgede PKK tamamen temizlenecekti.
10- Türkiye ve Irak yönetimi, Koridor güzergahının güvenliğinin kalıcı olarak çözülmesi için kapsamlı anlaşmaları yaptı. Sadece ne zaman başlayacağı tam tarih olarak bilinmiyor. Ancak Nisan sonu-Mayıs ayı içinde bekleniyor.
11- Seçimlerden sonra, işte bu büyük operasyonun engellenmesi için Türkiye içinde, PKK’nın öncülüğünde, CHP’nin koruması altında çok büyük kitlesel hareketlerin, tepkilerin örgütleneceği hatta şehir terörünün yeniden devreye alınabileceği zaten biliniyordu.
12- PKK bu tepkiyi Van’daki “Mazbata olayı” ile başlatmış oldu. O olmasa da başlayacaktı, belki biraz daha geç başlayacaktı. Aslında bu olayla, güvenlik krizi erkene alınmış oldu.
13- PKK’nın burada iki amacı var: Birincisi; Irak’ın kuzeyinde başlayacak büyük operasyonu içeride büyük krizleri hatta terörü ateşleyerek durdurmak. İkincisi; Güney Koridoru’nun inşasını engellemek.
14- İkinci madde tamamen bölgesel ve küresel güç denklemleri bağlantısını ortaya koyuyor. Hangi ülkelerse (bir çoğunu tahmin edersiniz) bu projeyi baltalamak için harekete geçmiş görünüyor.
15- Bu ülke ve çevreler, PKK’yı en etkin ve en kirli bir şekilde kullanacak. Her şeye hazır olunmalı. Yine bu ülke ve çevreler, CHP’yi en etkin bir şekilde kullanacak, buna da hazır olunmalı. Seçim sonuçları 2 gün içinde güvenlik şantajı olarak Türkiye’nin önüne sürülmüştür!
16- Bu iş, Kobani olaylarının bile ötesine geçebilir. Çok daha yaygın bir krize dönebilir. Türkiye içeride ağır bir bunalıma sokulabilir. Bölgesel etkinlik alanının daraltılması için harekete geçilmiş olabilir.
17- Peki Türkiye tedirgin olup geri adım atar mı? “Terörle terbiye” gibi geleneksel yaptırıma boyun eğer mi? “İçeriden vurup dışarıda durdurma” silahı bu sefer işler mi?
18- Eğer boyun eğerse, “Türkiye’nin bölünebilirliği”, uzun bir aradan sonra yeniden tartışma alanına taşınacak. Bölgesel nüfuz alanındaki genişlemede gerileme dönemi başlatılmış olacak. Bunlar olursa zaten “iç güvenlik” diye bir şey artık bir daha asla mümkün olmayacak.
19- Türkiye boyun eğmemeli. Dışarıda birileri “Türkiye’de iç savaş çıkar” söylemlerini yeniden servis etmeye başladı bile. Bu bile aslında neler olduğunun, olabileceğinin bir göstergesi.
20- Seçim sonuçları ne olursa olsun, “Dirayetli Ülke, Güçlü Devlet” pozisyonu asla terkedilmemeli. İçeride, bunun tam tersi “mantıklı gerekçe” sunanların bu oyunun bir parçası olabileceği asla akıldan çıkarılmamalı. Kim olursa olsun…
21- Önümüzdeki 1, 2, 3 yıl içinde bütün bölge, Doğu Avrupa, Rusya, Pasifik, Doğu Afrika savaş bölgesine dönebilir. Bütün ülkeler buna hazırlık yapıyor ve bu gerçekten de bekleniyor.
22- Böyle bir dönemde her devletin öncelikleri değişmiştir. Bu değişikliği yakında Avrupa ülkelerinde göreceksiniz. Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacak. Her devlet ayakta kalmak için olağanüstü tedbirlere gidecek.
23- Böyle bir atmosferde Türkiye asla “zayıf ülke, zaaflar devleti” olamaz. Terörle, siyasi şantajlarla, “iyi niyetli nasihatlerle” hizaya sokulursak, küresel bunalımda biz de ayakta kalamayız.
24- Türkiye’nin üstünde hiçbir siyasi önceliğin meşruiyeti yoktur!
Gerçek
İki kere iki dört ederin içinde gizliydi
Beş yaşımda.
Yedi yaşımda
Dünyanın yuvarlak olduğunu
Öğrendim.
Tam hatırlamıyorum
Belki de on bir yaşımda
Evrenin sonsuz olduğunu söylediydi
Ağabeyim
O yaşlarda uykularımı bölüp
Sonsuzluğu düşlerdim
Denizlerin ötesini, yıldızları
Yine de sonsuzluk kavramı
Coğrafya bilgimin sınırlarındaydı
Ya da matematik derslerinde öğrendiğim
Sayılarda.
Herhalde on üç yaşıma kadar
Sayılar sıfırdan başlıyordu
Sıfırdan da küçük sayılar olduğunu
Söylediğinde öğretmenim
Ona isyan ettiydim
Bunca yıl öğrendiklerimiz
Yalan mıydı diye!..
Belki de sıfırın ardına geçmek
Bir dönüm noktası olmuştur bende
On dört yaşımda
On beş yaşımda
Ve daha sonra
Gerçeği sıfırların ve yıldızların
Ötesinde aradım
On yedi yaşımda İnsanlığın sonsuzluğunu
Düşlemeye başladım.
Şimdi rahatım
İki kere iki dört ediyor gene
Sayılar sıfırdan eksiye ve artıya gitmekte
Gökyüzünde gene yıldızlar...
Ama en önemlisi
Yeryüzünde sonsuz devinim
Ve umutlar var!
Sonsuzluk somutlanamasa bile
Gene de örneklemek isterim
İlk ateş yakıldığında
İlk kez yarıldığında karanlıklar
İnsanlar sevinçten coşarak haykırmışlar...
Bugün de
Bu yaşlı dünyamızda
Karanlıkların yırtıldığı yerde
Aynı coşkuyla insanlar
Özgürlük türküsü yakıyorlar
Bana sorarsanız derim ki
Sonsuzluk biraz da budur işte!..
ELİF ÇAĞLI
Birçoğunuzun bilmediği, yeni öğreneceği bir üniversite...
Evet İsrail'in başkenti Tel Aviv'de 1956 yılında kurulmuş olan Tel Aviv İslam Üniversitesi'nden bahsediyorum.
Yaklaşık 65 yıldır eğitim vermeye aralıksız devam etmektedir.
Bu üniversitede, Kur'an, hadis, siyer, kelam, akaid, arapça, psikoloji, sosyoloji, tarih, coğrafya, gibi birçok alanda dersler okutulmaktadır.
Öğrencileri Yahudi çocuklar arasından seçerler.
Seçtikleri bu çocukları “Müslüman din adamı” olarak yetiştirip, mezun olabilmeleri için özel çaba harcamaktadırlar.
Daha sonra mezun olan öğrenciler, Müslümanların arasına girip onlarla beraber İslami faaliyetlere girerek Müslümanlarla iletişim kurarlar.
Şunu da belirtmekte fayda var.
Öğrenciler; yetişip mezun olunca, onlara bundan sonraki hayatında kullanacağı isimler verilir.
Örneğin; çocuğun ismi Ariel iken, mezuniyeti sonrası "Ebu Bekir el-Bağdadi" gibi bir isimle karşınızda bulursunuz.
Ve bu çocuklar; inanıp iman ettiğiniz dininizi, sizden iyi bilen, âlim bir şahsiyet olarak fetva aldığınız, arkasında namaza durduğunuz birileri olurlar.
Hatta, cemaat, tarikat kurup müslümanlara önderlik ettikleri olmuştur.
Çünkü bu üniversitede yetişen çocuklar, dünyanın her tarafındaki, nüfusu yoğun Müslüman ülkelere gönderilerek, buralarda faaliyet göstermelerine her türlü olanak sağlanmaktadır. Arkalarında maddi güç sağlayıcıları vardır.
Eveeet...
Şimdi gelelim bu işleri organize eden, her türlü faaliyetleri yöneten, koruyup kollayan, gözeten, dünyanın her tarafına, dini, siyasi, ekonomik alanlarda adamlarını yerleştiren,
Mossad'ın Tel Aviv İslam Üniversitesi'ni kurmasındaki amaç, senin gibi olan; ama senden olmayanları yetiştirip senin içine yerleştirmek ve bu sayede her geçen gün hakimiyetini sağlamlaştırmak.
Başarıyorlar mı peki ?
Gün geçtikçe gücü artıyorsa demek ki başarıyorlar.
Sabah saat 7'den beri öğlen gelecekler diye yemek yapma, bulaşık,pazar alışverişi, annemgilin Kayseri'den getirdikleri derken iş bitmedi. Son olarak biraz acıktık faslı ile bir sofra daha açacağım. 1'de yemislerdi. Çay içtiler çayın yanında bir şeyler yediler derken. Mutfağı kapatmayı bekliyorum 🦦 Bir fasıl daha bulaşık var. Coğrafya kaderdir kardeşim kaderdir. Bu yemekten sonra bir demlik daha demlenir
yirmi kasıma kadar coğrafya vatandaşlık bitirmem gerekiyo sonra tarihe başlayıp matı tekrar edicem bu arada mentali toparlamam gerekiyo sağlık sorunlarımın çözülmesi gerekiyo allahım benden birkaç tane daha olabilir mi ben tek başıma hayatımı kontrol edemiyorum
Ağzı bozuk anonim ben geldim sen de gel ama beynini yanında bulundur anlatacaklarım var.
Şimdi şu ebrehenin fil ordusu ve onu helak eden ebabil kuşlarına gelelim. Konuyu özetle herkes az çok bilir ki, ortada İslam yokken hak din hristiyanlık iken bir putperest müşrik ebrehenin yeni yaptırdığı kiliseye pisler ebrehe de senmisin lan der ve ne kadar putperest mabed varsa yıkmak üzere filleriyle yola çıkar( o günlerde ortada Muhammed yok, İslam yok hak din hristiyanlık) adamın hedeflerinden biri de 360 tane put'un olduğu kabe. Şimdi soruyorum bu ebrehe 12 tane fil ile 1120 küsür km.lik çoğu çöl olan yolu nasıl aştı? Lan bir fil doğal ortamında günlük 150 kg. Besin 40 lt. Su tüketiyor çöl yolunda bu daha da artar bu durumda bu herif bu yolu fillerle nasıl aştı?! Mucize deyip geçelim ve kâbe ye gelelim. Kuşlar ne kadar büyük taş attı da bu filleri helak etti? Ayrıca Allah bu ebabil kuşlarını gönderip puthaneyi koruyup, yıkmak isteyen ebreheyi niye helak etti?! Hee diyeceksiniz ki orası Allahın evi İbrahim ve oğlu inşa etti,hatta Adem den beri var o yüzden korudu. E madem öyle ise daha önce ve sonra kabe defalarca yakıldı, yıkıldı, mancınıklarla harap edildi( dikkat ettiyseniz petra da mancınık kalıntıları, kayalarda fil ordularını tasvir eden kabartmalar mevcut!) neredeydi ebabil kuşları, neredeydi Allah?! Bizim reis gibi darbeyi eniştesi söylemese haberi yok yani! Bu konu da kur'an ve hadisler ışığında söyleyecek çok sözüm var bi ara belki değinirim. Hani şu bahsi geçen, Muhammed yukarı tania dan girer aşağı tania dan çıkardı diyor ya! (Tania: yarık, dağ yarığı vs.) petraya çok uyuyor. Yağmur yolu, sütunlu yol felan diye bahsedilen yer tıpa tıp petra yı gösteriyor. Tabiki sadece bunlar değil, kayalardaki fil ordusunu tasvir eden kabartmalar, kur'an da adı geçen lat, menat ve uzza tapınakları, İslam da bahsi geçen mağaralar vs. Hepsi petra yı gösteriyor. Bu konu da 30 yılını o coğrafya da geçiren Dan Gibson belgeseline ve canım kardeşim İlyas Özkan'ın 4-5 videoluk toplam 12 saatlik yayınlarına bir bakın derim. Ve tabiki bu konuda çok sevdiğim canım arkadaşım @sirinesirin-34 arkeolog olduğu için ve petra konusuna benden daha çok hakim olduğu için müsait olursa bi katkı sağlar diye umuyorum ve konuyu kapatıyorum. Sabaha kadar yazacak kadar çok şeyim var ama biraz da iptal olan! misafirimle ilgileneyim😊
Not: konu hakkında sorulara takla atarak, kıvırarak şeytanlık yapan malum sitenin cevaplarıyla gelmeyin ben onları çürüttüm siz de çürümeyin, komik olmayın!
🎯 YAZDIKLARIMI BATI ÜLKELERİ OKUYOR TÜRKLER NEDEN OKUMUYOR?🎯
Okuyan bir toplum olmuş olsaydık bu halde mi olurduk sorusu yazının başlığı sorunun yanıtını veriyor.
Çok üzücü olmasına rağmen gerçek bu.
Yüzleşiyoruz kendimiz ile ve acısı artan çare arıyor. Acıya dayanıklı hale gelmiş acı bağımlısı olan herkes emperyalizmin sömürgesini ayakta tutuyor.
Böyle bir toplumun içinde kendi kişisel çabamın sonucu bir mücadele olarak yaşam beni doğurdu.
Tarihimiz ve Türk büyükleri ile tabi ki öğünmek hakkımız.
Yalnız bugün karşı karşıya kaldığımız durum Türk büyüklerini değil bizim bu zulümden yine nasıl başarı ile çıkmamız gerektiğini önümüze koydu!
Yarın bizde gelecek kuşaklar için eğer bir övünç kaynağı olacak isek bu zulme yenilmedem daha fazla zarar vermelerine izin vermeden insanlığı yaşatacak olan devrimi geri götürmemiz gerekiyor.
Bizim takip etmemiz gereken yolu Mustafa Kemal Atatürk bir asır önce çizmiş.
O çizgiyi takip etmeyenlere devleti emanet ettiğimiz içinde bedel ödüyoruz.
İlle de dibe vurmamız mı gerekiyor?
Yaşam bize bu zulmü bertaraf etmemiz için son bir fırsat verdi.
Bunu teperse bu toplumu Anadolu üzerinde yaşatmaz.
Coğrafyanın kader olduğu kadar o coğrafya üzerinde yaşayan insanlar da o coğrafyanın kaderidir.
Anadolu jeopolitik önemi ve değeri yüksek bir yurt olduğu için Türklere emanet ata yurdudur.
Hiç bir silahın bugüne kadar işlemediği Türk ulusu din silahına da vurularak yenilmeyeceğini, Atatürk ile aldatanlara yenilmeyeceğini göstermek zorundadır.
Bundan sonra ki süreçte din ile aldatanlar kadar Atatürk ile aldatmak isteyenlerin daha büyük bir tehdit olduğunu anlamak zorundayız.
Bunun için şahsım ile ilgili hiçbir beklenti içinde olmadan bu tür çabaları boşa çıkarmak için ilmi sır ile sırlandım.
Bize Türk ulusunun sorumlu bir yurttaşı olmak ve bu bilgileri her yurttaşın kendi çevresine anlatarak bir Kuvayı milliye dayanışması örneği vermek durumundayız.
Oy vererek güvendiğiniz ve Atatürk için ısrarla oy verdiğiniz Cumhuriyet Halk Partisi ne yazık ki devrinden uzak halktan kopuk emperyalizminden yana sürdürülebilir bir sömürge düzenini devam ettirme yolunda ilerliyor. Buna izin veremeyiz.
Cumhuriyeti kuran partiye Cumhuriyeti yıktırmaya yönelik bir niyet sahne almış durumdadır.
Partinin içine işbirlikçi olanlar yerleştirilmiş veya sızmış durumdadır.
Büyük dahi Mustafa Kemal Atatürk bir asır önce bu konuda bakın bizi nasıl uyarıyor;
✓ Beni övme sözlerini bırakınız. Gelecek için neler yapacağız onları söyleyiniz.
2012 yılından bugüne bu topluma tüm engellere rağmen neler yapmamız gerektiğini hiçbir şahsi çıkar beklemeden bilgimi, cesaretimi, yüreğimi ve sorumlu bir yurttaş olarak emanete sahip çıkma borcumu ödemek adına bir mücadele ortaya koyuyorum.
Sizlerde artık bir mücadele ortaya koymak zorundasınız.
Gelecekte var olmak istiyorsak Mustafa Kemal Atatürk sonrası sorumsuzluğun bedelini ödemek zorundayız.
Zalimden aman dilenemeyiz.
Türk olmak insanlık adına büyük bir sorumluluğun adıdır.
-Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur.
-Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur.
-Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur.
-Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur.
-Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur.
-Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuk.
-Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye zaman bulamamak Ortadoğululuktur.
-Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuktur.
-Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak Ortadoğululuktur.
Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden...?!
Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır.
Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır.
Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar.
Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur!
Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey.
İronik bir şekilde, Ortadoğulular ülkelerinin sıkıcılığından kaçıp, nefes almak için turist olarak Türkiyeye geliyor.Türkiyenin yöneticileri ise gittikçe ülkemizi Ortadoğululaştırıyor.
Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum.
Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum.
Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar.
Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder.
Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki...?!
Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım.
Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim.
Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla.
Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası.
Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu.
Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum.
Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar!
Azgelişmişlerin kaderi iki kelimede saklıdır:
İdrak gecikmesi!
Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor.
Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor!
"Coğrafya kaderdir" der, Ibni Haldun, bizim kaderimiz de idrak gecikmesi!
KENDİ RIZKINI İKRAM EDEN HEDİYE EDEN BİR ABDURRAHMAN KARDEŞİMİZ
⭕⭕LÜTFEN DİKKAT ⭕⭕
bu sayfaya birçok yorum yazan arkadaşlarımız var O bölgeyi hiç gitmeden o bölgedeki insanları farklı gözle lanse eden kişilere duyurulur
Gitmeden görmeden insanların yüreğinin kalbinin sıcaklığını hissetmeden boş yorum yazmayın
O bölgede sizler de doğmuş olabilirdiniz gelin görün oradaki yaşam koşullarını insanların güzelliğini sonra bu sayfaya yorum yazmayacaksınız çünkü gerçekleri gördüğünüz için
Bizler birbirlerimizi anlamadıkça ön yargıyla bakmaya maalesef devam ediyoruz ön yargıların kırılması lazım birbirimizi anlamamız gerekiyor
Belki de birçok insan bu şekilde düşündüğü için o bölge turizme açılamadı o bölge insanlar arasında kaynaşma olmadı
Ama inanın doğa şartları orada o kadar zor ki ve
İş imkanları orada o kadar kısıtlı ki neredeyse yok denilecek kadar az
ama her şeye rağmen doğduğu toprağı terk etmeyen sevgi dolu misafirperver bir Hakkari halkı
Bizler Çanakkale'de faaliyet gösteren bir seyahat acentasıyız 14 yıllık turizm hayatımızda Türkiye'nin ve dünyanın birçok yerine turlar tertip ettik
ama o bölgedeki yaptığımız turlar kadar hiçbir turlardan keyif almadık bize o bölgede keyif veren coğrafyanın zorluğuna rağmen geçim sıkıntılarına rağmen insanların yüreğinin güzelliği
bazen özelden mesaj atanlar oluyor siz Hakkari misiniz neden bu kadar hakkari'ye önem veriyorsunuz diye bizler çanakkale'liyiz
ama sizler de o bölgeye bir defa geziye gelseniz inanın ikinciye üçüncüye gelmek isteyeceksiniz
Hatta ikinciye üçüncüye götürdüğümüz birçok misafirimiz var
saat 4.30'da alarmım çalıyor her gün, ben biraz erteliyorum falan ve beş on dakika sonrasında uyanmış oluyorum. kardeşim de normalde o saatlerde uyanık olduğundan bana çay demlemiş ve yumurta haşlamış oluyor ah <3 ama bu günler hasta biraz, o yüzden bu gece uyuyordu ben kalktığımda, sonra hemen çayı kendim demledim, sahur ve hazırlanmadan sonra evden çıkmadan önce bir saatlik zamanım kaldı. coğrafya izleyeyim dedim, videoları baştan aldığım için sıkıcı yerler ve iki kat hıza da alınca iyice sıkıldım, uykum geldi, iyi dedim bir saat daha uyuyayım bari
uyuduğum sırada rüyamda yine babamı gördüm, ama sanki şey gibiydi, uyumamışım da günüm öyle devam etmiş. işe gitmek için evden çıkacağım, salondayım babam da salonda yanımdaki koltuktaymış, ben diğer koltukta uzanıyorum. babam çayı demlediğini söylüyor, ben de diyorum ki "ben bu sabah demledim zaten, tek başıma biraz az demlemiştim ama yenisini demlemeden önce bir bardak alsaydın" o da aldım zaten gibi bir şey diyor. sonra ben babamın yanımda olması fırsatını değerlendirerek ellerimi çeneme dayayıp gözlerimi de ona dikip gülümseyerek uzun uzun bakıyorum. o sırada annem geliyor yanımızdaki koltuğa oturuyor. ben de annem boş koltuğa mı bakıyor bu kız demesin diye babama baktığımı belli etmemeye çalışıyorum. yani evet annem tabii ki babamı görmüyor, babam bana bakıyor, diyor ki "annen yine rüyalarda" ben de "annem mi rüyalarda yoksa ben mi rüyalardayım" diyorum, cevap vermiyor gülümsüyor. sonra sarılmak istiyorum falan, o sıralarda uyandım
burada bunları sürekli yazmak nasıl oluyor bilmiyorum ve çok çıplak hissediyorum açıkçası djfkgh ama kayıt altına almam lazım ve utandığım şeyler de değil
Asansörde merveyle konuşurken kızın biri "arizona" dediğimiz için coğrafya konuşuyoruz sanmıştı sonra da değişik değişik isimler saymıştı mal gibi kalmıştık meğerse çöl isimlerini söylüyormuş sonra hep birlikte aydınlandık ve kız yol boyunca bize coğrafya anlattı ve bugün yine karşılaştık yine ders verdi KDMFKFPDLDMSL sayısalcıyız ama olsun bilgi bilgidir uslu uslu dinliyoruz