Tumgik
#sahipsiz mektuplar
jupiterliyazar · 1 year
Text
Bir mektup vardı. Yazıp yazıp silinmiş. Bazı yerleri karalanmış ve kenarları yıpranmıştı. Sonundaki üç noktaya bakıp ağlamak istedi. Fakat ağlayamıyordu. Mektubun boş kalan satırları gibiydi. Belirsiz ve hissiz bir acının içinde demir gibi dövülüyordu. Yırtıp atmak istedi mektubu fakat yapamadı. Lakin nereye gönderecek bir yerde yoktu. O meşhur adressiz ve sahipsiz mektuplardandı. Hastalığı baş göstermeye başladı. Kalbi titriyordu. Üstünde dayanılmaz bir ağırlık vardı. Mektubu katlayıp zarfa koydu. Bunu neden yapıyordu onu da bilmiyordu. Zarfa bile gerek yoktu. Belki de mektubu yıllar sonra hala yaşıyor olursa gelecekteki kendine yollamalıydı. Tekrar hatırlamanın bir faydası mı var diye sorabilirlerdi elbet. Ama bu açıklanamaz bir şeydi. Yorgun adımlarla masadan kalktı ve odayı yalnızlığına bıraktı.
M.
43 notes · View notes
reyliika · 2 years
Text
Kimi kalpler ucu yakılmış sahipsiz mektuplar gibidir.
Ne bekleyeni vardır ne de göndereni.!
Tuğba 23.05.2015
29 notes · View notes
sahipsizmektuplar · 1 year
Text
Bir zamanlar bana olan aşkından dolayı verdiğim "kalbi gökyüzüm" ismini artık "sahipsiz mektuplar" olarak değiştiriyorum.
3 notes · View notes
aynodndr · 2 years
Text
Tumblr media
Yağmurlu ve kasvetli bir günün ortasındayım,
Camın kenarına oturmuş yağmurdan kaçışan insanları seyrediyorum,
Kimi bir saçağın altına gizlenmiş korunuyor,
Kimisi de şemsiyesini açmış umursuzca yürüyor,
Bense sana yine umut dolu mektuplar yazıyorum sevgili,
Karşılık alamayacağım cevapsız mektuplar işte,
Radyo da Zeki Müren çalıyor ve Dilek Çeşme’sinde dileklerini sıralıyor,
Ben bütün güzel dileklerimi mektuplarım da yazdım senin için,
Bütün güzel dileklerim senin için sevgili,
Şimdi uzaklar da adını dahi bilmediğim bir şehirdesin,
Olsun yinede yazıyorum sana, hiç vazgeçmedim,
Adressiz sahipsiz yüzlerce mektup biriktiriyorum sana,
Belki bir gün okursun diye büyük bir özenle saklıyorum hepsini,
Belki bir gün benle veya bensiz okursun kim bilir,
Ne tevafuk değil mi sevgili !
Dışarda yağmur yağıyor ve radyo da Emel sayın çalıyor şimdi,
Mavi gözlü kadın, o güzel sesiyle yağdır mevlam su diye haykırıyor,
Yağdır mevlam su !
Yağdır mevlam su !
Bu günlük de bu kadar sevgili !
Mektubuma düşen su damlası için özür dilerim,
Sadece biraz ıslandı, çatı akıtıyor galiba merak etme,
Ben gayet iyiyim sağlığım da yerinde,
Sende kendine iyi bak olurmu, aklım hep sende,
Bir dahaki mektupta görüşmek dileğiyle,
Hoşçakal sevgili... Hoşçakal ve hep mutlu ol..
#CengizYavuz✍🏻 2019
6 notes · View notes
aynurantt · 3 years
Text
Tumblr media
Eski Mektuplar Gibi....!
Hiç Açılmamış Ve Hiç Okunmamış Yürekler Biliyorum Ben..
Çürümeye Terk Edilmiş...
Nice Sahipsiz Ve Adressiz Yürekler🥀🥀
#HüzünÇiçeği✍🏻
12 notes · View notes
matmazelnoraliya · 4 years
Text
"Gökler sahipsiz"
  Hep aynı hikâye...
Ya bizler? Eşrefi mahlûkat! Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur Bizler sürü sepet Yalnız birbirimizi öldürmüşüz.
Fidana sormuşlar: – Niçin büyürsün? – Tohum itiyor, demiş.
Tohuma sormuşlar: – Niçin itersin? – Toprak rahat bırakmıyor! demiş.
Toprağa sormuşlar: – Niçin tohumla uğraşırsın? – Sebebini toprak olduğun zaman kulağına söylerim, demiş.
Nara sormuşlar: – Tanelerin kaç tane? – Yiyenler saysın bana ne, demiş ? …
Güle sormuşlar: -Niçin kokarsın? – Bu benim ibadetimdir, demiş.
– Kavakağacı sen hiç dua etmez misin? demişler. – Nasıl etmem demiş; benim boyumun yarısı toprağa gömülüdür. Benim    topraktaki parçam dua eder; ben secde ederim!
Kavağın dibini kazmışlar. Kavak devrilmiş ve devrilirken kavak ağacının dua ettiğini duymuşlar.   
Bir buluta sormuşlar: – Güzel bulut, sen niçin ele avuca sığmazsın? – Ele düşersem beni ata benzetenler arabaya koşar. Bakraca benzetenler   kuyuya atar. Ayıya benzetenler oynatır. Mendile benzetenler burunlarını   silerdi! demiş.  
Yıldızlara sormuşlar: – Niçin bizden bu kadar uzaklarda yanar tükenirsiniz? – Ya sizin göz bebekleriniz demişler, niçin biz açılırken onlar kapanır?
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Dol Karabakır Dol /Yaradana Mektuplar
56 notes · View notes
maigulx · 4 years
Text
Sahipsiz mektuplar yazıyordum bir dönem. Geçen dolabımı sabitlemek için oraları dağıtmış evdekiler. Ben o mektupları dolabın kenarında biriktirdiğimi hatırlıyorum ama bu olayın ardından bir baktım kutudalar. Umarım kimse okumamıştır onları. Aşırı kötü hissederim kendimi. Umarım kendim koymuşumdur o kutuya da, unutmuşumdur koyduğumu.
1 note · View note
griserin · 5 years
Text
200. söz
ben, bu allahın kozmik atmığı gri ve serin gününde bulanık, boz, soğuk bir ceset isem bir bilincin cidarlarına işeyip yazılamalar karaladığı ve bu, karşılaştığı her imtihandan bir bir çakmış ve artık el-hak gençliği tükenik varlığımla bir netice isem böylece; benim olmayabilir mi hiç bir sebebim? olmayabilemez, efendim. elbette var ki o bir sebebin bir neticesiyim ben, belki birçok neticesinden bir tanesiyim yalnızca ve fakat sahipsiz değilim. sahipsiz değilim. nasıl ki analarının karınlardan kazınmış bebekler sahipsiz değildir, çözülmemiş cinayetler sahipsiz değildir, alıcılarına ulaşmamış mektuplar sahipsiz değildir, geç kalınıp binilememiş tren koltukları sahipsiz değildir, içilip tutulmamış antlar sahipsiz değildir, girişilip başarılamamış devrimler sahipsiz değildir, kurulup yaşanamamış düşler sahipsiz değildir, çıkılıp dönülememiş evler sahipsiz değildir; ben sahipsiz değilim efendim, ben de öyle sahipsiz değilim. böylece tekinsiz, kaypak, küstah, küfürbaz, metanetsiz, kifayetsiz bir neticesiyim ben güvenilmez, felaket, tahrip edici, erdemsiz bir sebebin.
oynamayı bilmiyor değilim. seni temin ederim ki değilim. elimden gelmez değil oynamak, yalnızca oyun sıkıcı. bin saatlerce ağladım ben ve fakat yüzgünlerdir ağlamadım. varillerce kanadım ve her şeyi damla damla anladım; kızıl, kıvamlı, pas kokan tuzlu damlalarca anladım her şeyi ve böylece pıhtılaştım. deniz dibinden çekilip çıkarılmış bin iki yüz elli dört yaşında bilge bir demir çapa gibi pas kokuyorum. bilmiyor değilim oynamayı, gel gör ki oyun fena halde can sıkıcı. oynamayacağım. seni temin ederim ki oynamayacağım ben.
6 notes · View notes
puantiyelicilek · 2 years
Text
Eski zamanlarda yazılmış isimsiz ve sahipsiz mektuplar gibi, nereye ait olduğunu bilemediğin zaman diliminin her hangi bir ben anında gel. İçindeyim...
0 notes
gokhanerturkey · 2 years
Text
Tumblr media
Karşılıksız Bırakma
Bir gün
Karşılaşırsak
Hiç kuşkun olmasın
Seni kucaklarım
Mektuplar cevapsız
Şiirler sahipsiz
Merhabalar sensiz
Ben hep seni anladım
İnan ki senden ayrılacağım
Lütfen anla beni
Zorun zoru
Söndürmek kolay mı
Kalbime düşen koru
Beddua eder miyim hiç
Benden daha iyileri
Çıksın karşına
Beni unuttursun sana
Beni nefretle değil
Anarsın içten bir tebessümle
Son bir tavsiyem
Mektupları şiirleri merhabaları
Karşılıksız bırakma
Gökhan ER
✒️🌹 https://www.antoloji.com/karsiliksiz-birakma-siiri/
0 notes
oguzhanahmetkara · 6 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Batuhan ÇOLAK
TÜRKMENLER BİZİM DÜŞMANIMIZ MI?
#28eylül2018 Cuma
Ankara'da, Türkiye'nin başkentinde bir insanlık dramı yaşanıyor.
Bu dram öyle 3-5 kişiyle sınırlı da değil... Yüzlerce aileden bahsediyoruz.
Yiyecekleri sınırlı, yattıkları evler köhne, elektrikleri yok, yarınları belli değil, çocuklar okula gidemiyor.
Tek kelimeyle bir sefalet.
Türkmenlerden bahsediyorum. Irak'tan, Suriye'den PKK ve diğer örgütlerin baskısı, vahşeti sonrasında Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan soydaşlarımızdan bahsediyorum.
Valilik, belediye, iş adamları, vakıflar, STK'lar ortada yok...
Çünkü buraya yardım yaparlarsa "oy" ya da "maddi" karşılığı yok... O yüzden kaderlerine terk edilmiş haldeler... Ev sahipleri acımasız kümes gibi yerlere bin lirayı aşan kiralar istiyorlar. Evlerde birkaç aile birden yaşıyor. Ailenin en büyük çocuğu, evin babası olmuş. Çünkü çoğunun babası Bayır Bucak'ta, Telafer'de şehit edilmiş.
Bu el kadar sabilere yardımını esirgemeyen, onların ihtiyaçları için çırpınanlar da var: Fahri Bozgeyik ve Sultan Neslihan Seven.
Son olarak çocukların yardımına koşan, ailelerle görüşen hayırsever vatandaşlarımız. Kendileriyle görüştüğümde ailelerin, çocukların dramını birebir olarak aktarmalarını rica ettim.
Ve aşağıdaki satırlar bizzat Türkmen çocuklarının dilinden dökülenlerle yazıldı:
"Ben Aliye, Telaferli Aliye... Babam ben çok küçük yaştayken öldürüldü... Babamı hayal meyal hatırlıyorum. Ve onu çok özlüyorum. Şimdi Ankara'dayım. Bir başıma, yapayalnız. Ben okumak istiyorum, büyüyüp doktor olmak, insanlara yardım etmek istiyorum."
"Ben Osman, Iraklı küçük Osman... Babam şehit olmuş, cennette bizi bekliyormuş annem öyle söyledi. Ankara'da havalar soğumaya başladı. Battaniyeye sarılıp ısınıyorum."
"Ben Süheyl, Bozkurt Süheyl... 2 yıl önce savaşta evlerimiz bombalandı, evimiz yıkıldı, darmadağın olduk. Annem ve kardeşlerim ile birlikte Ankara'ya geldik. Ay Yıldızlı bayrağın gölgesine sığındık. Fahri abi ve arkadaşları bize sahip çıktı kol kanat gerdi. Şimdi ben Türkiye'de okuyup büyüdükten sonra yine Telafer'e gideceğim. Çocuklar ölmesin diye barış götüreceğim vatanıma, öz yurduma."
"Ben Hıdır, Bayır Bucaklı Türkmen Hıdır... Atamız Yavuz Sultan Selim bizi o topraklara yerleştirmiş. Size Türkmen Dağı'ndan Türk'ün dağından selâm getirdim. Şimdi Türkmen Dağı'nın boynu bükük kaldı. Mahsun mahsun bizi bekliyor. Ben yine yurduma Bayır Bucak'a gidip vatanıma sahip çıkmak istiyorum. Elimizi tutun, bizi sahipsiz bırakmayın."
"Benim ismim Kemal... Halep'ten geldim Ankara'ya. Türk yurdu Halep'ten. Kardeşlerimi ve babamı bombalar öldürdü. Babamı ve kardeşlerimi o kadar çok özledim ki. Üzülmüyorum biliyorum ki onlar beni ve annemi cennette karşılayacaklar. Orda yine eski günlerdeki gibi, Halep'teki gibi çok mutlu olacağız."
"Ben Hamza, Telaferli yiğit Hamza. Ben Türkmenem öz be öz Türkmenem! Biz sizlerden yardım etmenizi değil, bize gardaş olmanızı istiyoruz."
Mektuplar, sözler, dilekler, dualar böyle uzayıp gidiyor...
Türkmen analarımız, bacılarımız, gardaşlarımız ve küçük balalarımız bizi bekliyor...
Ankara'da yanı başımızda, hemen burnumuzun dibinde yıkılan hayaller, ezilen hayatlar ve her şeye rağmen dirilecek umutlar, hayaller var!
Gelin, Türkmen kardeşlerimiz ve bütün mazlumlara omuz verelim.
Yoksa bu çocuklar, bilmedikleri sokakların kümese benzeyen evlerinde gözlerindeki ay yıldızın ışığıyla yitip gidecekler.
İçişleri Bakanlığı, Valilik, belediye, Göçler İdaresi Başkanlığı ve siyasi partiler.
Ankara'nın ortasındaki bu insanlık dramına daha ne kadar sessiz kalacaksınız?
"Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyen bir düşüncenin çocuklarıyız.
Peki soydaşlarımız aç yatarken, biz nasıl tok yatarız?
NOT: Konuyla ilgili bilgi almak ve yardımda bulunmak isteyen okuyucularımız, 0533 557 39 65 ve 0532 690 30 53 numaralarından bu işle canla-başla çalışan hayırseverlere ulaşabilirler.
#batuhançolak
1 note · View note
hasanakbal19 · 3 years
Text
GÜL KOKULU BİR KIZDI SEVDİĞİM (Sahipsiz Mektuplar)
GÜL KOKULU BİR KIZDI SEVDİĞİM (Sahipsiz Mektuplar)
Yarimin geçtiği her sokak gül kokardı. Kozlu gül kokardı. Onun hangi sokaktan geçtiğini ben anlardım, bir tek ben bilirdim yarimin kokusunu. Bir rüzgar esse şöyle usuldan yarim kokardı odam. Bilirdim sokaklara çıkmış yarim. Neden gül kokulu diye seviyorsun diye soranlara, “yaşamın umudu vardır, umudun çiçeği ise güldür” derdim. Sabahın ilk ışıkları onunla yansırdı kozlu sokaklarına. Onun gözleri…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 3 years
Text
GÜL KOKULU BİR KIZDI SEVDİĞİM (Sahipsiz Mektuplar)
GÜL KOKULU BİR KIZDI SEVDİĞİM (Sahipsiz Mektuplar)
Yarimin geçtiği her sokak gül kokardı. Kozlu gül kokardı. Onun hangi sokaktan geçtiğini ben anlardım, bir tek ben bilirdim yarimin kokusunu. Bir rüzgar esse şöyle usuldan yarim kokardı odam. Bilirdim sokaklara çıkmış yarim. Neden gül kokulu diye seviyorsun diye soranlara, “yaşamın umudu vardır, umudun çiçeği ise güldür” derdim. Sabahın ilk ışıkları onunla yansırdı kozlu sokaklarına. Onun gözleri…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pespaye · 3 years
Text
Az mı dolaştık sokaklarında bu şehrin
Cebimizde sevgiliye yazılmış mektuplar
Avuçlarımızda
Babamızdan sakladığımız sigaralar
Dilimizde en hazin şarkılar
Az mı karıştık kalabalıklara
İşçi bayramlarında
Sahipsiz bedenler üzerinde kovalamacılar
Pankartlara sarılı hayatlar
Ve ardından faili meçhul ağıtlar
Az mı yıkıldık sarhoş masalarında
İşsiz güçsüz sayıklamalar
Kırık kadehlerde isyanlar
Ciğeri peş para etmez adamlarla küfürler kavgalar
Az mı savrulduk
Selamın sabahın kesildiği
Paranın Allah gibi tapıldığı bu yerde
Hangi taşın altına koymadık elimizi
Hangi cefayı şeker diye katmadık çayımıza
Biz ki
Yalnızlığın künyesini gecelere
Ezberleten adam
Yetmez mi
Koca bir gençliği harcadık
En vefasız sevdalara
Ey hayali reytingler diyarı ey
Ey üç diplomalı işsizler diyarı ey
Ey dibinde gecekondular
Tepesinde gökdelenler diyarı ey
Ey oyunları çalınmış çocuklar
Mitingleri yasaklanmış gençler diyarı ey
İşte bu benim memleketim
İşte bu benim yurdum
0 notes
kunyeonline · 4 years
Photo
Tumblr media
YASAKLI BAHÇENİN ELMASI ( sahipsiz mektuplar ) Sana şiir yazmak gelmiyor içimden Senin güzel gözlerini anlatmak Dudaklarını sayfa sayfa yazmak Kısaca seni yaratmak hiç
0 notes
dead-lover · 7 years
Text
Sahipsiz Mektuplar-1
Hayalin saçlarımı okşuyor. Onun kucağında yazıyorum bu yazıyı. Bana acıyor ondan yanımda gözlerinde görüyorum o soğukluğu.  Bazen hala sol yanındayım zannediyorum. Tanrım diyorum ne büyük nimet hala sol yanındayım. Sonra sensizlik yüzüme tokat gibi çarpıyor bu soğuk odada. Hayaline bakıyorum. Kusursuz. Sen hep böyle miydin ? Yoksa benim sevgim miydi seni böyle gören ? Beni boş ver ben sevilmediğimden böyle çirkinim. Sensiz çok yorgunum. Nefes aldıkça ciğerlerime dolan hava, bana işkence gibi geliyor. Karşımdasın gülüyorsun, karşındayım ölüyorum. Acı çekiyorum. İnsan hiçbir şeyi sevmeyi beceremeyince acı çekmeyi sevmeye başlıyor. Neden böyleyim ? Bütün anlamları sana yüklemişken benim bir anlamım kalmıyor. Sevgisizliğinin karşısında eziliyorum. Varlığına alışmak isterken yokluğunla sınanıyorum. Neden böyle bakıyorsun ? Sanki benden nefret ediyormuşsun gibi. Nefret ettiğini bilsem bile mutlu olacağım. Hep derim ya nefret de aşk kadar güçlü bir duygu. Benden nefret edecek kadar bile sevdin mi beni ?
697 notes · View notes