KOCAMA KUMA 1
Merhaba Ben Nermin, Önce kısaca kendimden bahsedeyim.
İstanbul Avrupa Yakasında oturuyorum, 51 yaşında, sağlık meslek lisesi, laboratuar teknisyenliği mezunuyum. Eşim İsmet Diş Hekimi 65 yaşında, Avrupa tahsilli, çağdaş, eksiğini fazlasını bilen, mesleğinde başarılı, anlayışlı ve şefkatli biri. Eşimle 30 yıl önce tayinim dalayısı ile Batman'da tanıştık, bir yıl sürmeden de evlendik ve ardından istifa ettim, o günden bugüne de ev hanımıyım. Evliliğimiz çok yadırganmıştı, aradaki yaş farkı, kariyer farkı, ailelerin statü farkı vs.vs. Evliliğimizin 2 ana sebebi vardı ben güzel ve oldukça alımlı, eşim ise popüler, kariyer sahibi ve zengin biri idi. Başlangıçta çok bunaldım ama eşim çok destek oldu ve hep arkamda durdu bu da Eşimi daha çok sevmeme nedendi. Evliliğimize Benden çok O sahip çıktı. Zaten mahalle baskısı da artınca ve Eşim İstanbul'dan da iyi bir teklif alınca, 5. yılda buraya taşındık. İlk 4 yıl içinde 2 de çocuk sahibi olduk, ikisi de okuyup evlenip hayata karıştılar. Şimdi ikisi de yurt dışındalar.
Evliliğimiz yatak hariç mükemmel ve örnek sayılır, ama Eşim çok anlayışlı olduğu için dikkatli ve seçici olmak kaydı ile Beni serbest bıraktı. Ben de kaçamaklarımı hep tatillere sığdırdım. Ben de iyi seçimler yaparak çok şükür bir sorun yaşamadım. 20 yıldır süren ilişkim bile var ve eşimde bilir. Hatta çoğunda da seyirci olur.
1,70 boyunda, bakımlı ve düzenli spor yapan biriyim, aralıklı olarak ta estetik olurum.
Yaklaşık 6,5 ay önce de göğüs ve vajina estetiği yaptırdım. Yani en fazla 30 yaş gibiyim. Çoğu yerde eşimi babam zannederler.
Gelelim hikayemize, oturduğumuz sitede yan komşum Süheyla Abla Karadeniz'li çok vefakar ve candan bir komşum, 15 yıldır bir aile gibi olduk neredeyse. Süheyla Abla'da eşi işadamı, bir oğlu 2 kızı var.
Süheyla Ablanın kız kardeşi Sevim Hanım'da Karadeniz'de oturuyor, eşi işadamı hem İstanbul'da hem memlekette işleri var ailenin.
Sevim'in 2 oğlu var, burda karşıda üniversite okuyorlardı. Alpay ve Selçuk Zaman zaman Süheyla Ablaya gelirlerdi. Ayrı gayrı olmadığından hep içiçe ve çok samimi idik. Zaten anneleri ile de arkadaş idik.
Büyük olan Alpay oldukça yaramaz ve çapkın biri idi. Her fırsatta bana kur yapardı Ben de güler geçerdim. Doğrusu çok yakışıklı ve alımlı biri olduğundan Ben de ilgisiz kalmaz ve hoşlanırdım. Ama korkudan bir türlü fazla yüz vermez idim.
Gel zaman git zaman bu okulu bitirip memlekete döndü ve aramızdaki istek eyleme dönüşmedi.
Aradan 3 yıl falan geçti, Bir gün Süheyla Abla Bana geldi biraz tedirgin ve şüpheli bir hali vardı; hayrola falan derken Kadın anlatmaya başladı.
Küçük kızı Pelin ile yeğeni Selçuk birbirlerini seviyor ve çıkıyorlarmış, Sevim de bu işi bitirelim bunları baş göz edelim diye sıkıştırıyormuş Ablasını.
İyi Abla dedim bak ne güzel bir kısmet, elin bilmediğin adamına vereceğine kızını tanıdığın bildiğin ve de yeğeninden iyisini mi bulacaksın, çocuk yakışıklı,terbiyeli, kariyerli, iş güç sahibi ver gitsin deyince biraz rahatladı. Sahi mi kız dedi, Sahi dedim. Aferin kız senin sağ duyuna güveniyorum, Sen okey diyorsan bu iş oldu demektir hadi patlat kahveleri dedi. Bi şartla dedim Sevim'e Ben müjde vereceğim dedim, tamam Kız top sende ne yaparsan yap dedi. Aradım Sevim'i, Sevim Kız dedim kızımızI istiyorsan Benden isteyeceksin ve hediyem de kalın olacak dedim gülüştük, hayırlaştık......
Derken 2 gün sonra baktım yabancı bir telefon, açtım, Benim belalım Alpay, İstanbul'un en güzeli Nermin Ablam, Kürt Afrodit, falan filan derken, Bende bu sefer biraz ilgili davrandım, biraz kahkaha attım falan, Abla Annem dedi; Nermin Ablana kalın bir bilezik al, nasıl bir model olsun, ben bir kaç tane beğendim, resim atayım bir bak ya da sen resim at, Ben ona göre alayım diye soruyor. Ben de yok oğlum şaka yaptım Annene çok teşekkür ederim almış kadar oldum, gerek yok hayatta kabul etmem deyince, tamam Abla Ben Sana başka bir kalın hediye getirecem, inan İsmet Amcam hiç Sana vermemiştir öylesini demez mi, farkında olmadan birden bir kahkaha attım hınzır Seni dedim. Demez olsaydım gene başladı Mezopotamya ateşi gibi yaktın beni, bugün İsmet Amca ölse haftaya Seni istemezsem namerdim, dedi biraz daha şakalaştık görüşmek üzere dedik telefonu kapattık. 2 dakka sonra yine aradı bu sefer abla gitti Neroş olduk. Şaka yollu Ne lan ne istiyorsun diye cevaplayınca, Neroş ne olur bu sefer beni kırma, inan yanıyorum Sana deyince, Bende tamam hele o gün gelsin bakarız deyince bir yupiiii çekişi var görülmeye değerdi.
Derken 1 hafta sonra cumartesi öğleden sonra bunlar kızı istemeye geldiler.
Çok kalabalık olmasa yine de 5-6 aile olunca ev ortamı için kalabalık sayılırdı.
Ortamın 4 heyecanlısı vardı. Pelin-Selçuk ve Biz. Yani Ben ve Alpay.
2 gün öncesi çarşıya çıkıp, saks mavi omuz ve göğüs dekolteli, vucudu iyice saran likralı kumaştan kısa ve hafif yırtmaçlı bir abiye, aynı renkten bir tanga takım, çorap, ayakkabı ve çanta aldım. Her yer saks mavi oldu Bende. Ağdamı vs. yaptım. Sabah kuaföre gittim dönüşte eşim sormaz mı hayrola kız sende bir haller var, Sanki Pelin'i değil Seni istemeye geliyorlar deyince, bakalım belki Bize de bir kısmet çıkar deyince sarıldı ve öptü eğlen Aşkım yeter ki Sen hep böyle mutlu ol, yanımda ol dedi. Ben de içten bir teşekkür öpücüğü ile öptüm kendisini. Saati çatınca da Süheyla Ablalara geçtik.
Hoş beş isteme faslı sohbet derken bu arada Benim Alpay hiç açık vermiyor, Ben yokmuşum gibi davranıyordu. Bu hali Bende iyice bir güven ve istek oluşturdu. Yerimde duramıyordum iyice ıslanmıştım. Bahçeye bir sigara içmeye çıktım az sonra Benimki geldi o kontes çok harikasın başım döndü, lal oldum dedi, bak dedim her şey hoş güzel ama ya bir sakatlık yaparsan, Ben biterim, bu güzel dostluklar biter, iyisi mi vazgeçelim bu sevdadan dedim. O da bak dedi bütün sevdiklerim içer de onların üzerine yemin ederim ki, Sana karşı bir yanlışım olmayacak. Sana hep saygılı bir sevgili olacağım dedi tamam konuşuruz ama zorlama yok dedim ve anlaştık. 2 saat sonrası akşam yemeği için Florya sahildeki bir restoranda buluşmak için anlaştık.
Derken biraz düğün dernek yaptık, ortam da sakinleşti, gece Halama uğrayacam diye izin isteyip eve geçtik. Eşimden gece için izin istedim, ben demiştim sende bir hal var deyip takıldı biraz. Kim falan sorunca Alpay demedim eskilerden Volkan'ı dedim. Bir şartla dedi gelince anlatırsın dedi, gülüştük öpüştük. Makyajımı tazeledim, sakinleşmek için bir tek tekila içip, bizim duraktan araba çağırmamak için arabama atladım çıktım. Arabayı Yol üstünde Eşimin kliniğinin otoparkına bırakıp bir taksi çevirip restorana geçtim.
Sevgilim sakin bir köşe ayarlamış, Beni bekliyordu. Yemek yerken de o çocuksu ruh gitmiş tam bir beyefendi karşımda duruyordu, daha da etkilendim, bana iyice güven verdi. Ben bir bira içtim o da rakı içti, iyice birbirimize ısınınca biraz duraksayınca sohbet, gel biraz da eğlenelim, kalktık yakındaki bir otelin barına geçtik.
Yolda takside elimi tutup okşamaya başlayınca çok etkilendim neyse otelin önüne gelince indik. Tekrar elimi tutunca bende karşılıksız bırakmadım sıkıca sıktım elini, asansörde elini belime dolayınca bende başımı omuzuna dayayıp iyice sokuldum kendisine.
Derken bara geçtik, tanıyorlardı Bizim çapkını, güzel sahneye hakim köşe bir loca verdiler, bu sefer restorandaki gibi karşılıklı değil, kanepede iyice yanyana birbirimize sarılarak oturduk.
Derken servis geldi, O yine rakı bende, yine biraya devam ettik, müziğe eşlik edip eğleniyorduk. Derken bir slow çalınca dans edelim mi dedi? Olur dedim piste geçtik. Belimi kavrayıp dansa başladık az sonra, loşluğunda güvencesi ile, iyice kendine çekince müthiş aletini karnımın üzerinde hissedince nazlanarak yapmmaaa dedikçe iyice kendine doğru bastırırken bir yandan da kalçalarımı okşuyor, kulağıma defalarca neredeydin şimdiye kadar gecelerimin hayal kadını, diyerek saçımı tenimi koklayıp gizliden buseler konduruyordu.
Ben de ilgisiz kalmıyor başımı göğsüne dayayıp geldim işte aşkım diyerek karşılıklar veriyordum.
Kalabilirmisin, oda ayırayım mı deyince bir an karar vermede zorlandım, çok ısrar etti, biraz naz yaptıktan sonra, okey dedim.
Masaya geçtik, Oda için aşağı indi az sonra geldi odamız hazır, kalkalım mı dedi, olur dedim.
Bardan çıktık, asansör de bir sarılışı var anlatılmaz, ikimiz de kopmuştuk ileri derecede istek ve şevhet dolu idik.
Neyse odaya girdik, odamız suit, geniş ve denize nazırdı, omzumdan kürkümü alıp bir kenara indirdi, Ben lavoboya girdim iyice ıslanmıştım, ıslanacağımı bildiğim için, önceden pet koymuştum kukumun üstüne, peti çıkarıp lavabonun kenarına bıraktım, şeftalimi iyice yıkadım. Aynada bir baktım yeni estetik olan kukumun bu kadar çok şiştiğini ve güzel durduğunu görmemiştim. Dişlerimi fırçalayıp makyajımı gözden geçirip odaya geçtim.
Ardından o da dişlerini temizlemek için lavaboya geçti, az sonra, lavabo kenarında unuttuğum petle çıkınca çok utandım, bu bal kimin balı, kimin için aktı diyerek peti koklayıp koklayıp emiyordu.
Hemen sarıldım Senin için aşkım, Senin için, deyip karşılıksız bırakmadım. Bu bezi ömrümün sonuna kadar saklayacağım diye inliyordu.
Beni kanepeye oturtup direk önümde diz çöküp, ayakkabılarımı çıkarıp, ayaklarımı öpmeye başladı, Aşkııııım, Sultanımmmm hoş geldin dünyama, inan bugün Benim düğünüm bu da gerdeğimiz, asla bırakma Beni Kadınım, dedikçe kendimden geçiyordum.
Derken kalkıp kravatını ve gömleğini çıkartıp yanıma oturup Bana bir sarılışı vardı anlatamam. Vücut hatları kaslı ve ihtişamlı idi.
Ben maço görünüp de bu kadar duygusal ve içten yaklaşanını görmedim.Beni kucağına oturtup önce boynumu ve omuzlarımı öpüp koklamaya başladı, Ben de ilk seferlerde biraz ağır ve nazlı davransam da, bu Çocuğa kayıtsız kalamazdım. Sen neymişsin lan dedikçe kendinden geçiyordu, Hemen dudaklarına yapıştım. Deliler gibi, birbirimize susamışcasına öpüşüyorduk, aşk sözcükleri havada uçuşuyordu. Dedim ya bu çocuğa kayıtsız kalmayacaktım, bir yandan da kemerini çözüyor, muhteşemini okşuyor avuçluyordum. O da boş durmuyor bir yandan beni soyuyor göğüslerimi okşuyor, pantolonun düğme ve fermuarını açıyordu. Derken diz çökme sırası Bana geldi, pantolonunu indirip, kilodunun üzerinden aletini okşayıp öpmeye başladım. Aleti kocaman, pürüzsüz ve kalındı, Amerika'da, Fransa'da tanıştığım zencilerinkinden bile muhteşemdi. Hemen çıplak hali ile de öpüp yalamaya başladım resmen kendimden geçmiştim.Derken ayağı kalktı ve Beni kucaklayıp öpmeye başladı, karım ol karım ol diye inliyordu. Bir yandan da beni soyuyordu.
Kadınlığım şelale gibi akıyordu Eğilip Kilodumu çıkarırken dışa taşan ıslaklığı görünce delirdi, hemen orda duran peti kapıp kuruladı, bunu saklamam lazım, bu bez Bana Senin yokluğun da çok lazım olacak diye inliyor ve şeftalimi öpüyordu.
Dur bakalım Sana daha neler yapacam deyip bunu yatağa atıp, üstüne uzanıp öpmeye başladım. Aleti orama burama değdikçe müthiş haz alıyordum. Resmen deliriyordum.
Üstünde ters dönerek tekrar, kobrayı yalamaya başladım, bu arada o da şeftalime yumuldu. Sanki yutuyordu beni o içtikçe Ben sulanıyordum, Ah İsmet Amca bu şeftali böyle dar mı bırakılır, nasıl kıydın Nero'ya dedikçe, bittim tükendim sarsılarak bir anda sular seller gibi ağzına yüzüne boşaldım. Resmen yutuyordu, hemde zevkle, bittim tükendim çakılıp kaldım bacaklarının arasına. Kıpırdayamıyordum, şefkat ve sevgi ile yardım etti kaldırıp yanına uzattı, sıkıca sarılıp, kulağa hoş gelecek aşk sözcüklerini sıraladı. Bende çok müthişsin resmen bitirdin beni, neden Sana geçmişte haksızlık ettim bilmiyorum ah kafam deyince sıkıca sarıldı, Aşkım doğru zaman şimdi imiş, yıllardır bu anı bekledim, böylesi Senin açından hem daha güven verici oldu, benim içinde bir platonik aşkın gerçeğe dönüşü dedi ve öpmeye başladı. Ben de soluklanınca rahatlamıştım kontrolü ona vermiştim.
Beni korkutan o aleti nasıl alacağım idi, ameliyat sonrası hiç bir birlikteliğim olmamıştı sadece eşimle birlikte erotik film seyreder, aleti iş görmediğinden okşar yalar arada da doktor tavsiyesi ile, kontrollüce inceden kalına doğru duvar kasları gelişimi için dildo ve vibratör kullanırdık.
Derken silkinip kendime gelip lavaboya gidip, kendimi temizleyip, biraz kendimi dinleyip adapte olmaya çalıştım, ve kararlıca yanına geldim.
Geldiğimde Beni bekliyordu, Kontesim diyerek kalkmaya yeltendi bırakmadım ve yanına uzandım ve dudaklarına yumuldum, öpmeye başladım, o kadife sesiyle, Nerom, Neroşum dedikçe kendimden geçiyordum, Aşkım, Kadınım dedikçe yine sularım akıyordu. Karım ol, Karım ol, sana Hanım diye diye inliyordu. Karşılıksız bırakmıyordum Alpayım'ı. Kocam, Erkeğim dedikçe iyice kendinden geçip ağlamaya başlayıp, beni teşekkürlere ve iltifatlara boğmaya başladı, doyunca öpüp, göğüslerimi yeyip, İsmet'ime, ah İsmet Amca nerden bulup da aldın bu Kızı, Bana bıraksaydın ya diye söyleniyordu.
Aşkım Seninkinin tadı ağzımda kaldı diyerek beni ayağa kaldırıp oramı yalamaya başladı, ağzını kocaman açıp şişen şeftalimi resmen yutarcasına yiyordu, kısa sakalları değdikçe bitiyordum, onu uzatıp. deminki ters pozisyona aldım o her kıvrımı ile muhteşem aleti önce koklayıp, öpüp, yalamaya başladım boğazıma kadar çekiyordum, O'da kukumu iştahla yiyordu, iyice pişmiştim, Aşkım sıcaklığını hissetmek istiyorum dedi ve beni ters çevirip yanına uzattı. Önceleri biraz sürttürdü, korkuyordum, kalsın Aşkım ne olur dedikçe yalvarıyordu, korkuyorum Aşkım dedim, Korkma bak çok seveceksin dedi ve yavaşça girmeye başladı, bağırıyordum, bıraktı zorlamayı yanıma uzandı şefkatlice sarıldı öpmeye başladı, bu arada eliyle oramı okşayıp, parmakları ile masaj yapıp yavaşça içeriye dalıp çıkıyordu, bu Arada yine İsmet'ime saydırıyor, bu am böyle bırakılır mı diye söyleniyordu. İyice dolmuştum, Kararımı verdim alacaktım bu aleti, üstüne çıktım, sürte sürte hafifçe almaya başladım ama kendimden geçmiş patlamamak için kendimi zor tutuyordum. O da alttan zorluyordu hafifçe, derken dizim yorulma ve uyuşma arası rahatsız olunca, birden kontrolü kaybettim ve kaygan ortamda farkında olmayarak, şevhetin de etkisi ile, kontrolsüz bir şekilde Kendimi bıraktım, bağırtılar içinde aldım, bir an nefesim kesildi, alet içimde iken doğrulup, göğüslerimi okşayıp öperekten bağırtıları kısmak içinde olsa öpmeye ve cesaretlendirmeye başladı.
Kadınım, Aşkım, Nerom, Kürdom, Karıcığım diyerek Beni güzel sözlerle uçuruyordu, aleti ateş gibiydi, Kimin için ısıttın bu fırını dedikçe kuduruyordum, artık nispeten de olsa alıştım, Bende o güzel sözlere karşılık içimi döküyordum, Erkeğim, Kocam teşekkürler harikasın, neredeydin şimdiye kadar dedikçe iyice coşuyor ve coşuyorduk....
Hazır mısın Ben bitiyorum dediğimde, az daha, az daha bekle Sevgilim, Bana bu anı yaşat diye söyleniyordu, alışmıştım çok güzel bir ritm yakalamıştık, hadi artık dedikçe, dudaklarıma yapışıp az az daha derken, hadi aşkım bırak aşk sularını yıka beni derken, ben sarsıla sarıla boşaldım, ama ne boşalma. O'da hırıltılar, iniltiler içinde boşaldı, sanki bir roman yazmıştık.
Öylece kaldım, sıcak sularının içimden süzüldüğünü hissediyordum.
O anı öldürmemek için ve kutumun alışması için öylece alet içimde, Ben üstte epey bir kaldım.
Ayağı kalktık, Kalkıp banyoya geçmek istedi bırakmadım, diz çöküp muhteşemi dilimle temizledim.
Devamı için, O çok istekli idi ama, Ben bitmiştim, Kalktık temizlendik birer kahve içtik. İzin istedim bırakmak istemedi, ertesi gece için söz verince bıraktı. O otelde kaldı, Bende arabamı alıp eve geldim.
Yol yürüyemiyordum, kasıklarım bacaklarım, her tarafım zevk dolu ağrılar içinde idi. Bitik ve bitaptım.
Eve geldim, İsmet bekliyordu, halimi görünce gözleri parladı. Aşkım ne oldu böyle Sana dedi ve öptü Beni. Fena benzetmiş Seni bu Volkan, doping mi almıştı, yoksa grup falan mı yaptınız, tosta girmiş gibisin falan espiriler yaptı.
2 buzlu viski doldurdu, bu ateşi ancak bu söker, rahatlatır deyip sarıldı.
Anlatmayacakmısın diye ısrarla sorup duruyordu.
Bu bir Volkan'ın işi olamaz, bilirim diye üstüme geliyordu.
Hayır bu başka Volkan deyince, bilmezmiyim Ben deyip, böbürlenince güldük epey.
Eşim Volkan'ı bilir, çünkü yanında çok birlikte olduk.
O'na sürpriz dedikçe somurtuyordu.
Tamam dedim yarın akşam kilinikte yaparız, Sende burdan online izlersin, deyince kısmen anlaştık.
Kucaklayıp Beni üst kata odama götürüp, üstümü çıkarıp geceliğimi giydirip, ıslak tangamı da koleksiyon kasasına koymak için alıp, koklaya koklaya odasına geçti.
Arkası yarın. Kucak dolusu öpücükler....
234 notes
·
View notes
Türk Milliyetçiliğinin Binmediği İktidar Trenleri
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/turk-milliyetciliginin-binmedigi-iktidar-trenleri/
Yaklaşık otuz yıl kadar önce, ben daha üniversitenin birinci sınıfındayken siyasal İslamcı arkadaşım Demir Dinipak bana MHP’nin NATO’nun bir örgütü olduğunu, benzer yapıları hemen her NATO ülkesinde ve hareket adı ile kurulduğundan bahsetmişti. Geçenlerde de sosyal demokrat bir arkadaşım, Ülkücülerin DEM parti iktidara gelse bile, onlara yancılık ve yardakçılık yapacağını söyledi. Aklın yolu bir denirken, böyle şeyler kastediliyor galiba. Otuz yıllık süreç bir yana, son bir yılda şahit olduklarım bana bu söylenenlerin doğruluğu ispatlar gibi. 1995’ten beri Ülkücüler, halkın iktidar davetini geri çeviriyorlar.
1995 seçimleri ile ilgili olarak müteveffa Alparslan Türkeş’i çok eleştirmiş, hatta onuna alay etmiştim, dişçisini, doktorunu, dünürünü aday gösterdi ve teşkilatları küstürdü diye. Oysa benim dünürü, dişçisi, doktoru dediğim kişiler, yıllarca parti teşkilatında çalışmış kişilermiş. Benzer şekilde Isparta’da, Fen Edebiyat Fakültesinin dekanı iken aday olan ve Şamanist diye alay ettiğimiz, müteveffa profesör Bayram Kodaman’da halk tarafından sevilen biriymiş. Bu durumda teşkilatların başbuğlarına tavır almalarının sebeplerini başka yerde aramalıyız.
Lenin, devrimin son adımında bulunacağınız taraf, tamamen hangi sınıftan olacağınızla ilgilidir, demiştir. Sosyalist-komünist devrim uğruna savaşan yada mücadele eden bir burjuva olabilirsiniz. Romalı senatör ve Stoacı filozof Seneca, yazıları ile teorik, sosyalistti. Pratik kitle imparatorluğun en uzaktaki bölgesi Britanya’nın, yani İngiltere’nin tüm madenlerinin sahibi, ticaretini ve neredeyse tüm ekonomisini kontrol eden bir emperyalistti. İmparator Caligula, tüm servetini müsadere etmişti. Devrimin iktidar anında, iktidar değişimi ile neler kazanacağınız ya da kaybedeceğiniz önemlidir. Sosyalist bir devrimci olmanız için içiden öte, proleter, yani aç insan olmanız, kendinizin ya da çocuklarınızı sınıf atlama imkanları da yok olmalıdır. Bu yüzden pek çok devrim, ucundan dönmüştür. 1917’den sonra Bolşevikler, Avrupa’yı saracak devrim rüzgarları bekliyordu. Özellikle Orta Avrupa’da grevler, işgaller, günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş, bazı sanayi şehirleri bir kaç gün yada haftalık İşçi Sovyetleri ile yönetilir olmuştu. Oysa iktidara gelen faşizm oldu.
1995’te olası bir iktidar değiminden Ülkücülerin kazanacağı bir şey yoktu. Zaten iktidarda gibiydiler. Güvenlik güçleri Ülkücüydü, hele özel harekat, Ülkü ocaklarının hakimiyetindeydi. Hem JÖH, hem PÖH, hilal bıyıklıdan geçilmiyordu. Jandarma o yıllarda Genelkurmay’a bağlı olduğundan, her gün tıraş olmaları gerekiyordu ama buna aldıran yoktu, karışan yoktu. Özel Harekat seçmelerinin sonuçlarının, İçişleri bakanından önce Ülkü Ocaklarına geldiği sır değildi. Ülkücülerin tek gücü güvenlik kurumları değildi. Genel anlamda bürokraside Ülkücüler etkindi. İçişleri ve sağlık bakanlığı Ülkü ocaklarının egemenliğindeydi. Hatta bana sağlık bakanlığında daha uzun süre hakim oldular. Ben 2005’te sağlık meslek lisesine atandığımda daha yeni milli eğitime bağlanmıştı. (2005-6’dan önce kurumların kendi meslek liseleri vardı. Devlet Demir Yolları, tarım meslek, meteoroloji lisesi gibi. En büyük grubu da sağlık bakanlığı liseleri oluşturuyordu. 1997’den sonra yavaş yavaş tasfiye edilmelerine rağmen öğretmenler arasında en popüler parti MHP’ydi. (Ortada bozkurt ya da benzeri simgeleri hiç görmedim.)
Sadece kamu kuruluşları değil, mafya, dolmuş kahyalığı, pazar yerleri falan da Ülkücülerin elindeydi. Kurtlar Vadisi’nin meşhur ilk 97 bölümündeki iyi ve kötü karakterlerin tamamına yakını Ülkü ocağından yetişmedir. İlk 97 bölüme dikkat ederseniz ana karakterler arasında polis yoktur, mafyayla istihbaratçılar mücadele eder, istihbaratçılar da Ülkü ocaklarından yetişmedir. Sonuçta 1995’te Ülkücülerin, barajı aşma, devlet isteği yoktu. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, Alparslan Türkeş’e başbuğum diyor; Erdal İnönü dahil mecliste grubu bulunan parti genel başkanları Söğüt şenliklerinde Başbuğ Türkeş sloganlarından kendi seslerini duyamıyordu. DYP ve ANAP, Ülkücüleri bu kadar beslerken, MHP için çalışmanın gereği yoktu. Seksenine yaklaşmış Alparslan Türkeş’in kendini ispat arzusunun önemi yoktu. MHP il ve ilçe başkanlıkları, ANAP ve DYP genel merkezinden daha canlı, daha havalıydı çünkü, DYP ya da ANAP’ta kariyer yapmanın yolu da Ülkü ocaklarından geçiyordu.
1995 seçimlerinde MHP barajı aşamadı ama ciddi bir oy potansiyeli olduğunu gösterdi. Bu yüzden ülkücülük budanmaya başladı. Budama için iki yıl sonra, 1997’de başbuğun ölümü beklendi. Türkeş, Ankara’nın bir daha Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesine kadar göremeyeceği büyük bir cenaze ile Ankara’nın, kısaca Bahçeli denen Bahçelievler mahallesinde anıt mezara gömüldü. Sonra olaylı, sandalyelerin havada uçultuğu bir kongre; kayyumun yenilediği kongrede Bahçeli’nin seçilmesi ile tasfiyeler başladı. Antalya’da, Akdeniz Üniversitesinde olan olaylardan sonra Bahçeli, Ülkü ocaklarını sokaklardan, kavgalardan çekti, Ülkü ocağı sayısını yavaş yavaş azalttı. Bürokraside de Ülkücü yöneticiler azaltılmaya başlandı. MHP’nin 1999 seçimlerinde ülkenin ikinci, sağın birinci partisi ve iktidar ortağı olması da bu süreci değiştirmedi. Hilal bıyıklı Ülkücü müdür ve şeflerin yerini, badem bıyıklı Fetöcüler aldı. Yurt-Kur ve Üniversiteler de Ülkücüler eski zorbalıkları bir yana, yer yer kendilerini koruyamaz oldular. Ülkücülüğün tasfiyesinde son aşama, Ülkücü mafyanın tasfiyesi oldu. Ülkü ocağında yetişmiş ve suç dünyasında bile olsa belli ahlak kriterleri olan, devleti sahiplenen mafya tasfiye oldu ve hatta oluyor.
Aslında 1995 seçimlerinden evvel ortaya çıkan bir gerçek var. Bu din maskeli neoliberal düzenden sıkılmış insanların bir kısmı, milliyetçi bir iktidar istiyor. Bunlar, Ülkü ocaklarında yetişmiş ve 12 Eylül sonrası eğitim ve medya sisteminin etkisiyle sola oy vermek istemeyen kitleler. Oysa Ülkücü liderler, Demir Dinipak’ın otuz yıl önce öngördüğü gibi, devlete ve neoliberalizm partilerine yancılık yapmakla meşgul. Uzun süre muhalefetlik yapamıyor. Meral Akşener İyi parti, son seçimde iktidarı AKP-MHP koalisyonuna hediye etti. İyi parti, Akşener’in genel başkanlıktan ayrılmasıyla, CHP’de Kılıçdaroğlu ayrılmasından sonra bir oy patlaması bekliyor olabilir. Rakip olarak Zafer partisi var. Fakat bu iki parti ve pek çok parti, yerel seçimler sürecinde muhalefet partisi olmak yerine, muhalefete muhalefete muhalefet partisi oldular.
Bu seçim, muhalefete muhalefet partilerinin de yenilgisiydi. Son yerel seçimlerden sonra CHP’yi iktidar yolundan kendisi bile alıkoyamaz. Halk artık bu neoliberal düzeni istemiyor. Bu yüzden medya ve eğitim sisteminin öcü gibi gösterdiği CHP’yi, otuz yıldan sonra yüzde otuz beş üzerine çıkardı. Gerçek muhalefet etmeyenler, muhalefete muhalefet edenler, gelecekte ana muhalefet olmayı bile hayal edemeyebilirler.
Sinan Kemal
0 notes
Melikgazi Belediyesi Saniye-şahin Yıldırım Anaokulu açıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/175916/melikgazi-belediyesi-saniye-sahin-yildirim-anaokulu-acildi/
Melikgazi Belediyesi Saniye-şahin Yıldırım Anaokulu açıldı
Melikgazi Belediyesi, Battalgazi Mahallesi’nde hayırsever iş birliği ile hayata geçirdiği Melikgazi Belediyesi Saniye-Şahin Yıldırım Anaokulu’nun açılışını gerçekleştirdi.
Mehmet UZEL / KAYSERİ (İGFA) – Güçlü Türkiye için eğitimin şart olduğunu belirten ve eğitim yatırımlarında rekor hizmetleri ilçeye kazandıran Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu, “İnşallah açmış olduğumuz bu okul hayırlara vesile olur. Bugün ben özellikle velilere teşekkür ediyorum. Anaokulunu velilerle birlikte açalım diye davetiye göndermiştik. Tüm veliler burada. Çocukların yetişmesinde ülkemizin geleceğinde hanım kardeşlerimizin rolü çok büyük. Çocuklar hepimiz için, her aile için en önemli unsur. Dolayısıyla herkes çocuğunun en iyi şekilde yetişmesini istiyor. Bizler de Belediye Başkanları olarak sizlerin en iyi şekilde çocuklarınızı eğitime göndermeniz için, yeni okullar yapmak için çalışıyoruz. Sayın Valimiz, Milli Eğitim İl ve İlçe Müdürlerimiz ile birlikte güzel bir koordinasyon içerisinde okullar yapıyoruz. Burada da rekor bizde. Melikgazi olarak 21 okul yaptık. Şu anda 22. okulun temelini kazdık. İnşallah okulları yapmaya, açmaya devam edeceğiz. Biz sizin çocuklarınıza kendi çocuğumuz gibi bakıyoruz. Çocuklarımız ne kadar geleceğe iyi hazırlanırsa, o kadar bu ülkenin geleceği, güçlü ve büyük Türkiye’nin alt yapısı hazırlanmış olur. Anaokulları son derece önemli. Anaokullarında görev yapan müdürlerimize, öğretmenlerimize çok teşekkür ediyorum. Çünkü ağaç yaşken eğilir derler. Çocuklarımıza bu yaşlarda verilecek temel eğitimler, ahlaki eğitimler, okuma ile ilgili, iletişim ile ilgili etkinlikler son derece önemli. “ dedi.
“BİZ GENÇLERLE VE ÇOCUKLARLA İLGİLİ BÜTÜN PROJELERE AÇIĞIZ.”
Sadece okul yapımında değil kütüphane yapımında da Melikgazi Belediyesi olarak rekor hizmetler yaptıklarını belirten Başkan Palancıoğlu sözlerine şu şekilde devam etti:
“Sadece anaokulu değil, ilkokul, ortaokul, lise de yapıyoruz. Özellikle buradan çıkan çocuklarımızın bir kısmı yeni yapmış olduğumuz meslek liselerine giderler diye düşünüyorum. Kaba inşaatını bitirdiğimiz ve incesine başlayacağımız Havacılık ve Uzay Bilimleri Lisesi tamamen burslu olmasını istediğimiz, iş garantili bir meslek lisesi olacak. Türkiye’deki en önemli liselerden birisi olacak. Meslek liseleri spordan, müzikten bilime kadar her alanda önemli. İnşallah Milli Eğitimimiz, Valiliğimiz, Büyükşehrimiz ile birlikte bu tür yatırımlara da hız kesmeden devam edeceğiz. Bir düşünürümüzün ünlü bir sözü var: “Şehri imar ederken nesli ihmal ederseniz, o ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder.” diyor. Gençlerle ilgili daha çok proje yapmamız lazım. Biz gençlerle çocuklarla ilgili bütün projelere açığız. Sadece okul yapımında değil kütüphane yapımında da Melikgazi Belediyesi olarak rekor hizmetler yapıyoruz. Şu ana kadar tam 15 adet kütüphane yaptık. İnşallah bunların sayısı her geçen gün artacak. Belediye meclisimize de meclis üyelerimize de teşekkür ediyorum. Bizim yaptığımız çalışmalarımıza meclis üyelerimiz destek veriyor; uyum içerisinde çalışıyoruz. Bu nedenle 600 bin nüfusa hizmet eden Melikgazi Belediyesi Türkiye’de en çok okul yapan, en çok kütüphane yapan, en çok sağlık ocağı yapan, en çok park yapan belediye unvanını alıyor. Emeği geçen tüm mesai arkadaşlarımıza ve hayırseverlerimize teşekkür ediyorum. Hayırseverlerimizle birlikte Melikgazi Belediyesi olarak rekor sayıda hizmet yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz.”
Hayırsever Saniye Yıldırım, anaokulunun ilçeye kazandırılmasından dolayı Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu’na teşekkür ederek memnuniyetini ifade etti.
“BUGÜN BURADA BİR MELİKGAZİ BELEDİYESİ KLASİĞİ VAR”
Melikgazi’de gün içinde ikinci okul açılışına katıldıklarını belirten İl Milli Eğitim Müdürü Bahameddin Karaköse, “ Bugün Melikgazi’de ikinci okul açılışımızı yapıyoruz. Şu anda ilimizde 30 tane okul inşaatımız devam ediyor. Her şeyden önce bu ülkeyi, bu vatanı, bu bayrağı, bu inancı taşıyacak iyi insanlar yetiştirmek istiyoruz. Yetiştirdiğimiz insanların dünyadaki akranlarıyla yarışabilecek şekilde bilimde, sanatta, kültürde, sporda en iyisi olmasını diliyoruz. Bu düsturla da öğrencilerimize en iyi fırsatları hazırlamaya çalışıyoruz. Sadece eğitime akademik başarı olarak bakmıyoruz. Bizim temel amacımız hayat başarısını yakalayacak, atasını, vatanını, milletini, kendi türküsünü bilecek gençler yetiştirebilmek. Bu yolda da Türkiye Yüzyılı maarif modelinde bahsettiği gibi köklerinde bilgi, odağında beceri, hedefinde gelecek olan bir nesil yetiştirmek. İlimizde de tüm belediyelerimiz, hayırseverlerimiz, kurumlarımız seferber olmuş durumda. Bugün burada bir Melikgazi Belediyesi klasiği var. Melikgazi Belediyesi ile hayırsever iş birliğiyle yapılan bir okulumuz var. Melikgazi Belediye Başkanımıza, hayırseverimize çok teşekkür ediyorum. Hayırlı olsun.” dedi.
Eğitimin önemini vurgulayan Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç ise, “ Yine bir Melikgazi klasiği dedi Milli Eğitim Müdürümüz. Ben de kendisine katılıyorum. Melikgazi Belediyemizi ve ekibini tebrik ediyorum. Eğitimin önemini vurgulamadan geçemeyiz. Bu alanda çalışmaları takdir ve teşvik ediyoruz. Bu güzellikleri bizlere bir kültür haline dönüştüren hayırsever, belediye, kamu iş birliği. Valiliğimizle, belediyelerimizle hayırseverlerimizle dayanışma içerisinde şehrimizi geleceğe taşımak için gerekli çalışmalar yapılıyor. Kayseri örnek bir şehir, belediyecilikte marka bir şehir. Yatırımdan yatırıma, hizmetten hizmete koşan, mazeret üretmeyen bir şehir. Yapılan bu anlamlı çalışmayı tebrik ediyor; emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Hayırlı, uğurlu olsun.” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes