Tumgik
#resullulah
hfzfilankes · 9 months
Text
Resullulah (sav) şöyle buyurdu;
-Kur'an okuyunuz, çünkü Allah içinde Kur'an bulunan bir kalbe azâb etmez.
38 notes · View notes
25atalife · 5 months
Text
İsrail, Ebu Ubeyde'nin Bulunduğu Yere Ulaştı Ve Tünelde Yaptıkları Düny...
youtube
EŞHEDÛ EN LE İLÂHE İLLALLAH VE EŞHEDÛ ENNE MUHAMMEDEN ABDUHU VE RESULLULAH ALLAHÛ EKBER🙏✌️✌️✌️🇹🇷🇵🇸
3 notes · View notes
avalonunezgisi · 1 year
Text
vakit ilim ihsan BEREKETİ YA RESULLULAH
3 notes · View notes
kalbimin-kiriklari · 9 months
Text
Tumblr media
Resullulah (sav) şöyle buyurdu;
-Kur'an okuyunuz, çünkü Allah içinde Kur'an bulunan bir kalbe azâb etmez.
0 notes
gulden-gule · 3 years
Video
Resulullah ﷺ buyurdular ki: "Kul, hayrıyla, şerriyle kadere inanmadıkça, kendine (hayır ve şerden) isabet edecek şeyi atlatamayacağını, (hayır ve şerden) kaçacak olan şeyi de yakalamayacağını bilmedikce iman etmiş olmaz." Ravi : Hz. Cabir Kaynak :Tirmizi, Kader 10, 2145 #AllahummesallialaseyyidinaMuhammed #allâhümmesallialâseyyidinâmuhammedinvealââliseyyidinâmuhammed #sallallahualeyhivesellem #peygamberefendimiz #resullulah #hadisişerif #hadis #siyerinebi #muhammedmustafasav #islam https://www.instagram.com/p/CMkBXv5DQVv/?igshid=ywecwfxf6u69
14 notes · View notes
hayal-olsun · 3 years
Text
Resullulah •sav buyurdular ;
Kulun gündüz veya gece amelini yazan hafaza melekleri, yazdıklarını Allah'a yükseltirler.
Allah • cc sahifenin baş ve son kısmını hayırlı bulursa, meleklere şöyle der:
"Sizi şahid kılıyorum, ben kulumun sahifesinin iki tarafı arasında kalan kısmına mağfiret ettim! "
{ Tirmizi, cenaiz 9 •981• }
32 notes · View notes
sessizgece07 · 4 years
Text
.
...İLAHİYATÇI PROF. DR. GÜNER AKÇA, ACABA KUR'AN'DA NELER YOK DEYİP ARAŞTIRMIŞ, BİLELIM İSTEMIŞ VE YAYINLAMIŞ.
ÇOK ENTERESAN ve ÇOK EZBER BOZAN DURUMLAR VAR.
.
1 - Tüm Şefaat sadece Allah'a aittir. Şefaat ya Resullulah, ya Ali, ya Geylani, ya Gavs vs. yok.
2 - Mehdinin geleceği yok...
3 - Kabir hayatı, kabir azabı yok...
4 - Miraç yok.
5 - Kadercilik yok...
6 - Recm cezası yok.
7 - Hac ayları 4 aydır, dileyen 2 günde dileyen daha fazla günde işini bitirir ve döner. 10 günlük hac süresi yok.
8 - Hac’da şeytan taşlama, hacer-ül esved taşına el yüz sürme yok.
9 - Mezhepler yok.
10 - Altın/İpek erkeğe haramdır, yok.
11 - Bir şeyhe veya tarikata bağlanma yok.
12 - Kıyamet alametleri yok.
13 - Erkek/Kadın sünnet olmak yok.
14 - Hayızlı/lohusa kadınlara ibadet yasağı yok.
15 - Kuran’ı anlamadan sevap için okumak yok.
16 - Ölüye Kuran okumak, sevap transferi yapmak yok.
17 - Bir insandan Tevbe almak vermek, rabıta yapmak, dönmek, kafa sallamak yok.
18 - İnfakta/zekatta kırkta bir yok. Malın biriktikçe ihtiyacından fazlasını imanın/samimiyetin/takvan oranında verirsin.
19 - Erkeğin kişisel üstünlüğü, kadının erkeğe itaati yok. Sorgusuz itaat Allahadır.
20 - Evliya (Allah dostu), keramet sahibi yok.
21 - Mevlid yok.
22 - Salavat yok.
23 - Sünnet namaz zorunluluğu yok.
24 - Arapça dua etmek ve Arapça namaz kılma zorunluluğu yok.
25 - Muska/Büyü/Nazar yok.
26 - Cuma namazı sadece erkeklere farzdır diye birşey yok. İman eden her erkek ve bayanlara farzdır.
27 - Kölelik/Cariyeliği teşvik yok.
28 - Kadının uğursuzluğu, cenazeden uzak tutulması, sadece erkeğin cenaze namazı (duası) kılması yok. Cenaze namazı cenaze duasıdır.
29 - Kaza namazı yok.
30 - Haremlik/Selamlık şartı yok.
31 - Kadının sesi haramdır yok.
32 - Kutsal günler/Kandiller yok. Sadece Kadir gecesi özeldir.
33 - Bazı ayetleri veya duaları belli sayıda okuyup üflemek ve bundan murad beklemek yok.
34 - Sırat Köprüsü yok.
35 - Kuranın saydığı haram yiyecekler. dışında kalan yiyecekler kültürel, tercihler ve alışkanlıklar ile ilgili meselelerdir. Kafaya göre haram koymak yok.
36 - Erkeğin kadını dövme yetkisi yok.
37 - Dua ederken el açmak, âmin demek zorunluluğu yok.
38 - Teravih namazı yok
49 - Sağ el / Sağ ayak saçmalığı yok.
40 - Hem askerde veya savaşta ölenin şehit olması gibi birşey yok.
41 - Boşanma yetkisinin yalnızca erkeğe ait olması yok.
42 - Ölüye telkin ve ıskat yok.
43 - Takva kıyafeti (sakal, cübbe, sarık vs.) yok.
44 - Sorgulamadan bir fikre, bir şahsa tabii olmak yok.
45 - Kuranın tüm emir ve yasakları farzdır. Sadece 32 veya 52 farz yok.
46 - Kuranda 6236 ayet var, 6666 ayet yok.
47 - Çocuk yaşta evlilik yok.
48 - Namus/zinada kadın erkek farkı yok.
49 - 61 gün oruç tutma cezası yok.
50 - Türbede dilek dilemek yok.
51 - Tasavvuf, gavs, kutup, şeyh, seyyidlik İslamda yeri yok.
52 - Kuran anlaşılması zor bir kitaptır, yok.
53 - Deve idrarı içen ve iç diyen bir resul yok.
54 - Resul ve Nebi var, Peygamber kelimesi ise kuranda yok.
55 - Kuran okumak için abdest şartı yok.
56 - Sakala cilet vurmak haramdır diye bişey yok.
57 - Cehennemde yanıp çıkma yok.
58 - Din değiştirenin (Mürtedin), namaz kılmayanın, içki içenin, zina yapanın öldürülmesi diye bişey yok.
59 - Sakalı şerif, nalı şerif, hırkayı şerif, Kabak, hurma, zemzem, tesbih, seccade vs. kutsaldır diye bişey yok.
60 - Sevap kazanmak için kertenkele, kara köpek vs hayvanları öldürmek yok. Uğursuz hayvan yok.
61 - İslami bir isim koymadan ve sünnet olmadan müslüman olamazsın diye bişey yok.
62 - Hadisler kesin peygamber sözüdür diye bişey yok.
63 - Hadis, Fıkıh kitaplarında kuran dışında hükümler vardır diye bişey yok...
- İlahiyatcı- Prof. Dr. GÜNER AKÇA.
Tumblr media
2 notes · View notes
saidqusay · 4 years
Text
Cennet, muhakkak surette kılıçların gölgesi altındadır ...
Resullulah s.a.v
Tumblr media
2 notes · View notes
alpers-stuff · 5 years
Text
🌹Resullulah (SAV) 🌹 Ramazan ayı öyle bir aydır ki başlangıcı rahmet ortası mağarası ve sonu cehennem ateşinden kurtulmadır .. Bizleri yeniden Ramazan-ı Şerif'e başlaran RABBiME hamd olsun. RABBİM Dua dilek ve ibadetleri kabul etsin bolluk bereket ve huzur içinde geçsin inşALLAH
Tumblr media
23 notes · View notes
bulutbey79 · 3 years
Photo
Tumblr media
Âlemlere rahmet olarak gönderildi "Ben, lanet etmek, insanların azap çekmesi için gönderilmedim..." Sual: Peygamber Efendimiz, sadece insanlara mı yoksa kâinatta bulunan her varlık için mi rahmet olarak gönderildi? Cevap: Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselamı âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Enbiyâ suresinin 107. âyetinde mealen; (Seni, âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyuruldu.  Ebû Hüreyre hazretleri; “Bir gazada, Resullulah Efendimize, kâfirlerin yok olması için dua buyurmasını söyledik. Cevaben; (Ben, lanet etmek, insanların azap çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek, insanların huzura kavuşması için gönderildim) buyurdu.” Resulullah Efendimizin bütün varlıklara rahmeti, faydası yayılmıştır. Müminlere faydası ise meydandadır. Başka Peygamberlerin zamanındaki inkâr edenlere, dünyada azaplar yapılır, yok edilirlerdi. Muhammed aleyhisselam zamanında ise, iman etmeyenlere dünyada azap yapılmadı. Bir gün Peygamber Efendimiz, Cebrâîl aleyhisselama; -Allahü teâlâ benim âlemlere rahmet olduğumu bildirdi. Benim rahmetimden sana da nasip oldu mu? buyurunca Cebrâîl alehisselam; -Allahü teâlânın büyüklüğü, dehşeti karşısında, sonumun nasıl olacağından hep korku içindeydim. Emin olduğumu bildiren Tekvîr sûresindeki 20. ve 21. âyetleri getirince, bu müthiş korkudan kurtuldum, emin oldum. Bundan büyük rahmet olur mu? dedi. Muhammed aleyhisselam, hâtemün nebiyyîn yani Peygamberlerin sonuncusu ve son Peygamber ve Seyyidil mürselîn yani bütün resüllerin en üstünü olarak, âlemlere rahmet ve kıyamet gününün şefaatçisidir. Mahşer günü, bütün insanlara, mahşer azabının kaldırılması için şefaat edecek ve bu şefaati kabul olunacak, mahşer azabı hepsinden kaldırılacaktır. Nitekim hadis-i şerifte; (Kıyamet günü, en önce ben şefaat edeceğim) buyuruldu. İmam-ı Rabbânî hazretlerinin babası Abdül-ehad hazretleri; “Günlerin uğursuzluğu, âlemlere rahmet olan Muhammed aleyhisselamın gelmesi ile bitmiştir. Uğursuz günler, eski ümmetlerde vardı” buyurmuştur. #türkiyegazetesi #sendeokutürkiye #bizimsayfa #ömrebedel #pazartesi #peygamberefendimiz #Sallallahualeyhivessellem https://www.instagram.com/p/CVKrEM4MdvB/?utm_medium=tumblr
0 notes
turkudostu61 · 3 years
Text
Tumblr media
Resullulah efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur ;
İnsanda bulunan huyların en kötüsü, aşırı cimrilik ve şiddetli korkaklıktır.
İbn Hanbel
0 notes
hasanakbal19 · 3 years
Text
SATIR ARASINDAN
  Gün olur kalabalık sorar insan / Gün olur da sükûnet arar insan / Mutlak yaş kemale ermiştir oğul / Aradaki farkı anladığın zaman   * Günahkâr kullarız bizler / Çok bozulmuştur tövbeler / Yüzümüz olmasa da, yine / Ümmetin Senden şefaat bekler / Rüyalarında görmek ister / Ne olur Ya Resullulah, teşrif ediver   * Dostta güven düşmana korku / Hüsrandır seni sevmeyenin sonu / Ey genç…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 3 years
Text
SATIR ARASINDAN
  Gün olur kalabalık sorar insan / Gün olur da sükûnet arar insan / Mutlak yaş kemale ermiştir oğul / Aradaki farkı anladığın zaman   * Günahkâr kullarız bizler / Çok bozulmuştur tövbeler / Yüzümüz olmasa da, yine / Ümmetin Senden şefaat bekler / Rüyalarında görmek ister / Ne olur Ya Resullulah, teşrif ediver   * Dostta güven düşmana korku / Hüsrandır seni sevmeyenin sonu / Ey genç…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bobofaegean · 3 years
Photo
Tumblr media
1 - Tüm Şefaat sadece Allah'a aittir. Şefaat ya Resullulah, ya Ali, ya Geylani, ya Gavs vs. yok. 2 - Mehdinin geleceği yok... 3 - Kabir hayatı, kabir azabı yok... 4 - Miraç yok. 5 - Kadercilik yok... 6 - Recm cezası yok. 7 - Hac ayları 4 aydır, dileyen 2 günde dileyen daha fazla günde işini bitirir ve döner. 10 günlük hac süresi yok. 8 - Hac’da şeytan taşlama, hacer-ül esved taşına el yüz sürme yok. 9 - Mezhepler yok. 10 - Altın/İpek erkeğe haramdır, yok. 11 - Bir şeyhe veya tarikata bağlanma yok. 12 - Kıyamet alametleri yok. 13 - Erkek/Kadın sünnet olmak yok. 14 - Hayızlı/lohusa kadınlara ibadet yasağı yok. 15 - Kuran’ı anlamadan sevap için okumak yok. 16 - Ölüye Kuran okumak, sevap transferi yapmak yok. 17 - Bir insandan Tevbe almak vermek, rabıta yapmak, dönmek, kafa sallamak yok. 18 - İnfakta/zekatta kırkta bir yok. Malın biriktikçe ihtiyacından fazlasını imanın/samimiyetin/takvan oranında verirsin. 19 - Erkeğin kişisel üstünlüğü, kadının erkeğe itaati yok. Sorgusuz itaat Allahadır. 20 - Evliya (Allah dostu), keramet sahibi yok. 21 - Mevlid yok. 22 - Salavat yok. 23 - Sünnet namaz zorunluluğu yok. 24 - Arapça dua etmek ve Arapça namaz kılma zorunluluğu yok. 25 - Muska/Büyü/Nazar yok. 26 - Cuma namazı sadece erkeklere farzdır diye birşey yok. İman eden her erkek ve bayanlara farzdır. 27 - Kölelik/Cariyeliği teşvik yok. 28 - Kadının uğursuzluğu, cenazeden uzak tutulması, sadece erkeğin cenaze namazı (duası) kılması yok. Cenaze namazı cenaze duasıdır. 29 - Kaza namazı yok. 30 - Haremlik/Selamlık şartı yok. 31 - Kadının sesi haramdır yok. 32 - Kutsal günler/Kandiller yok. Sadece Kadir gecesi özeldir. 33 - Bazı ayetleri veya duaları belli sayıda okuyup üflemek ve bundan murad beklemek yok. 34 - Sırat Köprüsü yok. 35 - Kuranın saydığı haram yiyecekler. dışında kalan yiyecekler kültürel, tercihler ve alışkanlıklar ile ilgili meselelerdir. Kafaya göre haram koymak yok. 36 - Erkeğin kadını dövme yetkisi yok. 37 - Dua ederken el açmak, âmin demek zorunluluğu yok. 38 - Teravih namazı yok 49 - Sağ el / Sağ ayak saçmalığı yok. 40 - Hem askerde veya savaşta ölenin şehit olması gibi birşey yok. 41 - Boşanma yetkisinin yalnızca erkeğe ait olması yok. https://www.instagram.com/p/CQysgA-LBMH/?utm_medium=tumblr
0 notes
adnanoktarsevgidili · 3 years
Text
TV PROGRAMLARINDA SEVGİ DİLİ ESAS ALINMALIDIR
CNN Türk Televizyonundaki Olumsuz Üslup ve Hatalı Değerlendirmeler
Tumblr media
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının, A9 TV'de katıldıkları canlı yayın programlarının bazı bölümlerinde müzik dinlemeleri, dans etmeleri, şarkı söylemeleri ve eğlenmeleri adeta çok sıra dışı ve yadırganacak olaylarmış gibi çeşitli TV kanallarında ve sohbet programlarında sık sık gündeme getirilmektedir.
Hatta söz konusu programlarda kimi zaman, saygı ve terbiye sınırlarını aşan, kişilik haklarını ihlal eden, ölçüsüz hatta hakaretamiz bazı ifadelerin kullanıldığına da ne yazık ki şahit olmaktayız.
Bu tür programlardan bir tanesi, geçtiğimiz 16 Şubat Pazar günü, CNN Türk televizyonunda, Enver Kaptanoğlu'nun hazırladığı "Nasıl?" isimli bir programdı.
Programa katılan konuşmacılardan Sayın Ramazan Kurtoğlu'nun, Sayın Adnan Oktar'ın ve A9 TV'deki bazı canlı yayın programlarına katılan hanımların, program konsepti dahilinde dans etmelerini kınayan ifadeleri oldukça düşündürücüdür.
Tumblr media
Ramazan Kurtoğlu
Sayın Kurtoğlu'nun bu ifadelerini anlamak mümkün değildir. Zira, ülkemizde yüzlerce televizyon, binlerce radyo kanalı olup bunların yalnızca ekonomi, spor, vb. spesifik konularda yayın yapan bazıları hariç neredeyse tamamına yakınında eğlence ve müzik programları, şarkı ya da dans yarışmaları, gösterileri, oyun havaları... her gün, gece gündüz yayınlanmaktadır. Halkımızın çok büyük kısmı da bu programları büyük bir zevkle ve beğeniyle izlemektedir.
Yine, halkımızın çok büyük bölümü düğünlere, eğlencelere, müzik çalınan mekanlara, davetlere, diskolara, kulüplere gitmekte, buralarda ister müzik dinlemekte, ister şarkı söylemekte, ister dans etmekte, ister oyun oynamakta veya halay çekmektedir. Kısaca herkes her yerde dans etmekte, oynamakta ama Sayın Kurtoğlu'nun tabiriyle kimse "cakkudu cukkudu" etmemektedir.
Aynı şekilde, Sayın Kurtoğlu da arkadaşları da ailesi, yakınları ve akrabaları da düğünlere giderek yine kendi tabiriyle "cakkudu cukkudu göbek atmaktadır". Eğer bunda yanlış, adaba, edebe, ahlaka, toplum kurallarına aykırı bir şey varsa, dans etmeyi, göbek atmayı kınayan, eleştiren bir kişi olarak en başta kendisinin yapmaması gerekmez mi?
İŞİN DOĞRUSU, DANS ETMEKTE, MÜZİK DİNLEMEKTE, EĞLENMEKTE, BAŞKALARINI RAHATSIZ EDİP ZARAR VERMEDİKTEN SONRA NE İSLAM'IN NE DE TOPLUMUN KURALLARINA AYKIRI OLAN, ELEŞTİRİLECEK, KINANACAK HİÇBİR ŞEY YOKTUR. YÜZDE 90'INDAN FAZLASI MÜSLÜMAN OLAN ÜLKEMİZ İNSANLARINDAN HİÇBİRİ DANS ETTİĞİ, OYNADIĞI, HALAY ÇEKTİĞİ, HORON TEPTİĞİ İÇİN HAŞA DİNDEN, İMANDAN, İSLAM'DAN ÇIKMAMAKTADIR. BUNLARI YAPANLAR, İSLAM'I DA YANLIŞ TEMSİL ETMEMEKTE, SAPKINLIĞA VEYA DELALETE DÜŞMEMEKTE, YİNE NUR GİBİ TERTEMİZ MÜSLÜMANLAR OLARAK HAYATLARINA DEVAM ETMEKTEDİRLER.
Üstelik, kimsenin bu insanlara "bu yaptığınızın neresi İslam, siz İslam'ı nasıl temsil ediyorsunuz, insanların inançlarının içini mi boşaltıyorsunuz" gibi sorular sormak aklına bile gelmemektedir, ayrıca haddi de değildir. Çünkü yaptıkları İslam'a ve Kur'an'a aykırı değildir ve bu meşru fiilleri yaparken İslam'ı temsil etme gibi bir iddiaları da bulunmamaktadır.
Nitekim, Sayın Adnan Oktar da her zaman İSLAM'A UYULMASINI, KUR'AN'IN ESAS ALINMASINI söylemiş, hiçbir zaman "bana uyun" dememiştir. Hayatı boyunca ne hocalık ne mürşitlik ne de İslam'ı temsil etme iddiasında olmamıştır. Kendi deyimiyle "sıradan, mütevazi, Allah'ı çok seven herhangi bir Müslüman"dır. Yukarıda sözünü ettiğimiz dans eden, müzik dinleyen, eğlenen tüm diğer Türk ve Müslüman vatandaşlarımızdan, kardeşlerimizden farkı yoktur.
Ayrıca, Sayın Kurtoğlu'nun, programda Sayın Adnan Oktar'ı kastederek "O da SÜREKLİ İSLAM İSLAM diyordu... çıkıyor televizyon ekranına, kameranın karşısında. Sevgili peygamberimizden, Allah'tan, Lillah'tan BAHSEDİYOR, BAHSEDİYOR, BAHSEDİYOR..." şeklinde ifadeler kullanarak böyle güzel bir tavrı, hem de Allah'tan, İslam'dan çok bahsetmesine vurgu yaparak güya hatalı, eleştirilecek bir konu olarak göstermeye çalışmasını anlamak mümkün değildir. Bir insanın her gün televizyonda saatlerce ve her vesileyle sürekli Allah'ı ve peygamberimiz (sav)'i anmasından, hatırlatmasından daha güzel ne olabilir. Bu haşa, ayıplanacak, eleştirilecek değil, aksine iftihar edilecek, teşvik edilecek bir davranıştır.
Bugün televizyon ekranlarında sık sık halkın karşısına çıkan akademisyelerimizin, bilim adamlarımızın, medya mensuplarımızın, siyasetçilerimizin de sık sık Allah'tan, İslam'dan, Peygamberimiz (sav)'den bahsettiklerini, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği dile getirdiklerini görmek, gerek bizleri gerekse tüm vatandaşlarımızı çok fazla sevindirecek, mutlu edecek son derece güzel ve hayırlı bir davranış olacaktır. Ne mutlu ki Sayın Adnan Oktar, tüm hayatında olduğu gibi, televizyon ekranlarına çıktığında da, yerli-yabancı TV kanallarına röportajlar verdiğinde de, konu ya da ortam ne olursa olsun her fırsatta Allah'ı anan, her konuyu Allah'a bağlayan en güzel modelin de öncülüğünü yapmış, örnek olmuş bir Müslümandır.
Diğer yandan Sayın Kurtoğlu, "İslam'dan bahsediyorsanız bunun bir adabı ve edebi vardır" derken adab ve edeb ölçüsü olarak neyi kastettiğini belirtmelidir. İslam'da adabın, edebin, ahlakın ölçüsü Kur'an'dır. Nitekim, Resullulah (sav)'in ahlakından sorulduğunda, Hz. Aişe (r.anha) validemizin "Siz Kur’an’ı okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’an’dı" (Müslim 1/514 Hadis no: 746) cevabı çok ünlüdür.
Bir ortamda, bir mekanda, bir etkinlikte hanımların bulunmasının, dans, müzik ya da eğlence olmasının Allah'ı anmayı, Allah'ı hatırlatmayı yasakladığına, engellediğine dair bir Kur'an ayeti olsa Sayın Kurtoğlu'nun onu delil göstermesi gerekmez miydi? Ya da Peygamber Efendimiz (sav)'in şu durumlarda Allah'ı anmayın gibi haşa bir sözü olsa onu söylemeli değil miydi? Kaldı ki söylemesi de mümkün değildir, çünkü ne böyle bir ayet ne de hadis vardır.
Dahası, söz konusu adap, edep, Allah'a ve mukaddesata saygı göstermek olunca bu konuda dünya üzerinde Sayın Adnan Oktar'dan daha hassas ve daha titiz bir insan göstermek çok zordur. O yüzden, bu konuda endişe etmek, ortada çok büyük bir tehlike varmış gibi tavırlar göstermek yersizdir.
Bugün onlarca televizyon kanalında, birçok eğlence programının formatında din adamlarının, alimlerin, hocaların konuk edildiğini, dans, müzik, eğlence gibi etkinliklerin arasında onlara da zaman ayrılıp dini konular hakkında bilgi alındığını tüm Türkiye her gün izlemektedir. Bunda da hiçbir anormal, adaba, edebe, İslam'a aykırı bir durum olmadığı gibi her televizyon programında Allah'tan, Peygamber Efendimiz (sav)'den, dinden, imandan, Kur'an'dan bahsedilen bölümler olması insanların içini açan, imanına, maneviyatına, ruhuna son derece fayda veren çok güzel faaliyetlerdir.
Hepsinden ötesi, bu tür neşeli ve eğlenceli programlarda, ortamlarda, mekanlarda Müslümanların Allah'ı unutmaması, sürekli Allah'tan ve İslam'dan bahsetmesinin özellikle çok daha büyük bir değeri ve hikmeti vardır. Nitekim Sayın Adnan Oktar, belli bir dönem tv programlarında, dans, müzik, dekolte, eğlence, neşeli ve ileri derecede modern görünüm gibi uygulamaların özel ve kasıtlı olarak gündemde tutulmasının, günümüzde her yönden ezilmeye, zulmedilmeye, haşa küçük düşürülmeye çalışılan Müslümanların fayda ve menfaatlerine yönelik hikmetlerini defalarca dile getirmiş, detaylarıyla izah etmiştir. Bu uygulamalarla amaçlanan önemli gördüğümüz hususları kısa başlıklarla özetleyecek olursak:
Müslümanlarla alay edilmesi, küçümsenmesi ve hor görülmesi gibi çirkin bir tavır ve zihniyeti ortadan kaldırmak amaçlanmıştır;
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin demokrasi ve özgürlük taraftarı olduğunu, dansa, müziğe, dekolteye, kadın hürriyetine karşı hiçbir olumsuz yaklaşımı olmadığını göstermek amaçlanmıştır;
Müslümanların bu dünyada eğlenemeyeceği, güzel giyinemeyeceği, güzel evlere, arabalara ve eşyalara sahip olamayacağı yanılgısını yıkmak amaçlanmıştır;
Başörtüsü dolayısıyla İslam'a mesafeli duran hanımların önce İslam'ı kabul etmelerini sağlayarak, onları yıldıran görüntüyü ortadan kaldırmak amaçlanmıştır;
Dine uzak kesimlerin oluşturmaya çalıştıkları "Müslüman kadınlar zevksizdir, bakımlı olmayı, makyaj yapmayı, giyinmeyi bilmezler" algısını yıkmak amaçlanmıştır;
Sağcı muhafazakar kesimin bugüne kadar iletişim kurmada yetersiz kaldığı modern, aydın, solcu, batılı çevrelere, sahil kesimlerine ulaşmak amaçlanmıştır;
Toplumsal ayrışma ve kutuplaşma tehlikesi bertaraf edilerek sinsi ve fırsatçı dış güçlerin müdahale ve işgal bahanelerini ortadan kaldırmak amaçlanmıştır;
Meşru fiilleri suç ve günah sandıkları halde bunları gizlice yapanların suçluluk duygusuna kapılıp kendilerinin münafık olduklarını düşünerek dinden uzaklaşmalarını engellemek amaçlanmıştır.
Sonuç olarak da Müslümanlara karşı yürütülen alay, istihza, küçük görme gibi çirkin tavır ve zihniyeti ortadan kaldırmak için uygulanan bu yöntem etkisini göstermiş, başarılı olmuş, gereken mesajlar verilmiş ve sonucu da alınmıştır. Bundan böyle, daha fazla sürdürülmesine de gerek kalmamıştır.
Görüldüğü gibi, sığ ve yüzeysel bakışla kavranamayan bazı olayların derin düşünüldüğünde çok sayıda anlam ve hikmetleri vardır.
Detaylı bilgi için bkz:
https://www.net-cevap.com/net-cevaplar/ileri-derecede-modern-gorunum-ve-dekolte-giyim-tarzinin-nedenleri
Yine, çeşitli haber ve sohbet programlarına konuşmacı olarak katılan bazı kişilerin hiçbir somut bilgi, belge ve kanıta dayanmayan, tümüyle desteksiz anlatımlarla, sevgisiz ve kavgacı bir üslupla insanlar hakkında uydurma ithamlarda bulunmalarına bir örnek de, 13 Şubat 2020 tarihli CNN Türk televizyonunda yayınlanan "GECE GÖRÜŞÜ" programında yaşanmıştır.
Programda konuşan gazeteci Necdet Pekmezci, Sayın Adnan Oktar hakkında güya "hayatı boyunca çalışmayıp lüks bir hayat sürdüğü" şeklinde anlamsız ve asılsız bir iddia öne sürmüştür. Hiçbir delil ya da bilgiye dayanmadan, "nasılsa ünlü bir tv kanalına çıkmışım, artık buradan ne anlatsam halk inanır" mantığıyla ortaya atılan bu iddiada en küçük bir gerçek payı olmadığının en önemli delili, Sayın Adnan Oktar'ın 350'ye yakın kitabın yazarı olmasıdır.
Tumblr media
Necdet Pekmezci
Sayın Adnan Oktar dünya tarihinde gelmiş geçmiş en önemli yazarlardan biridir. Eserleri, Türkiye'de olduğu kadar, Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna'ya, İspanya'dan Brezilya'ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde yoğun ilgi ve beğeniyle okunmaktadır.
İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Çince, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Azerice, Bengolice, Bulgarca, Danimarkaca, Lehçe, Malezyaca, Portekizce, Sırpça, Hollandaca, İbranice, Macarca, Fince, Farsça, Hausa, Dhivehi dili, Hindice, İsveççe, Japonca, Kırgızca, Kishwahili, Malayalam, Norveççe, Romence, Tamil, Telagu, Thai dili gibi 73'ten fazla dile çevrilen, hatta bazı ülkelerin OKUL MÜFREDATLARINDA yer alan bu eserler ülkemizde ve yurt dışında milyonlarca kişilik bir okuyucu kitlesiyle buluşmaktadır.
Dünyanın dört bir yanında çok büyük takdir toplayan bu eserler pek çok insanın İslam'ı, Kur'an'ı tanımasına, Allah'a iman etmesine, pek çoğunun da imanının derinleşmesine vesile olmuştur. Kitapları okuyan, inceleyen herkes, bu derin etki ve faydanın, samimi, hikmetli, akılcı ve kolay anlaşılır üslubun farkına varmaktadır.
Tüm bu faaliyetlerin yanı sıra, Sayın Adnan Oktar'ın eserlerinden faydalanılarak Türkçe ve onlarca yabancı dilde binlerce belgesel ve internet sitesi hazırlanmıştır. Yine, onun eserlerinden yola çıkılarak Türkiye ve dünya çapında düzenlenen ilmi ve kültürel konulu 5000'den fazla konferans organizasyonu Sayın Adnan Oktar'ın çalışmalarının ışığında gerçekleştirilmiştir.
Bunlara ek olarak Sayın Adnan Oktar'ın 10 yıla yakın bir süredir, her gün A9 TV'deki canlı yayın programlarında devletimize, hükümetimize, Sayın Cumhurbaşkanımıza verdiği güçlü ve etkili fikri destek ve katkıya tüm vatandaşlarımız şahittir. Bu süreçte Sayın Adnan Oktar'ın çok hayati konularda sunduğu son derece akılcı ilmi ve fikri öneriler kimi zaman ertesi gün hayata geçirilen hükümet politikalarında ve icraatlarında son derece etkili olmuştur.
Görüldüğü gibi, tüm bunlar ve burada sayma imkanımız olmayan diğer sayısız fayda ve katkı, son derece yoğun ve kesintisiz çalışma temposu gerektiren çalışma ve faaliyetlerdir. Hal böyleyken, hayatının her anı bu şekilde vatana, millete, Müslümanlara ve tüm insanlığa faydalı faaliyetlerle dolu bir insanın "hayatı boyunca çalışmadığını" öne sürmek asılsız olduğu kadar oldukça da ön yargılı ve sevgisiz bir iddia olacaktır.
Haber Global Kanalındaki Hatalı Üslup ve Olumsuz Konuşmalar
Diğer bir vahim konu da, cevap haklarını kullanma imkanı olmayan insanlara karşı TV ekranlarından, fütursuzca hakaretamiz ve çirkin bir üslup kullanılmasında sakınca görülmemesi ve bu tür ölçüsüz konuşmalara, sanki çok normal ve meşru davranışlarmış gibi göz yumulmasıdır.
13 Şubat 2020'de Haber Global kanalında yayınlanan bir programda bu endişe verici durumun örneklerinden biri yaşanmıştır. Programa katılanlardan Optima Araştırma A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Daşdemir ve Ömer Lütfi Avşar isimli bir avukat, Sayın Adnan Oktar hakkında kendilerince bir takım saygıya ve terbiyeye uygun olmayan ifadeler sarfetmişlerdir.
Tumblr media
Hilmi Daşdemir
Öncelikle belirtmek gerekir ki Sayın Adnan Oktar, hakkında hiçbir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hayatında hiçbir suça karışmamış, tek bir sabıka kaydı bulunmayan, hakkında hiçbir somut suç delili, hatta emaresi bile bulunmaksızın 19 aydır hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan, masumiyet karinesine sahip bir insandır. Hayatı İslam'a, vatana, millete, devlete hizmetle geçmiş tertemiz bir vatan evladıdır.
Bu nedenle, hiçbir geçerli bilgi, belge ya da kanıt sunmadan bir insan hakkında gelişigüzel, "sapkın", "soytarı" gibi hakaret içeren ifadeleri sarf etmenin hiçbir bilgilendirme, aydınlatma veya analiz değeri taşımadığı gibi yalnızca kişilerin bastırılmış bilinçaltını gözler önüne seren karalama maksatlı tavırlar olduğunu belirtmek gerekir.
Ayrıca, bu ve benzeri programlarda dikkat çeken bir başka ilginç husus, konu her ne olursa olsun SÖZÜ BİR ŞEKİLDE SAYIN ADNAN OKTAR'A GETİRME çabasıdır. Bugün basında sırf birkaç cümleyle bile olsa kendisinin adından söz etmek için yazılan upuzun makaleler, TV kanallarında Sayın Adnan Oktar'dan kısaca bahsedebilmek için hazırlanan saatlerce süren programlar yayınlanmaktadır. Her vesileyle Sayın Adnan Oktar'ın gündeme getirilmeye çalışılması da insanların kendisini ne derece önemsediğinin, unutamadığının, bilinçaltlarına kazındığının bir göstergesidir. Bu durum da kendisinin müstesna kişiliğini ve çalışmalarının etki gücünü göstermesi bakımından oldukça manidardır.
Tumblr media
Ömer Lütfi Avşar
Çok sayıda insanın istifade etmeyi umarak izlediği bu tür programlarda kimseye ne bilgi ne ahlak ne adap ne edep bakımından bir katkısı olmayan üslup ve konuşmaların insanlara kötü örnek olmak dışında hiçbir fayda sağlamayacağı açıktır. Bugün bu tür ifadeleri engel tanımadan kullanabilen kimselerin yarın başkalarının da bu yanlış tavrı kendilerine karşı sergileyebileceğini iyi düşünmeleri gerekir.
Bu tür bir sınır tanımazlığın önü açılırsa bir zaman sonra aynı ölçüsüz üslubu kullanmaktan kimse çekinmeyecek, aynı rahatlık ve vurdum duymazlıkla yarın da bu insanlar için "TV'ye çıkıyor soytarılık yapıyor", "sapkın hareketler yapıyor" denilebilecektir. Hatta, "dilin kemiği yok" düsturuyla, çok daha uç ifadeler sarfetmekten geri durulmayacaktır.
Dolayısıyla, hiçbir ölçü ve sınır gözetmeksizin, insanların kişilik haklarını çiğnemekte hiçbir beis görmeksizin mevcut konjonktürü fırsat bilerek, "ben yaptım oldu" şeklinde bir mantığın yarın da başkalarının aynı şeyi kendisine yapmasının kapısını açabileceğini unutmamak gerekir.
Bu tür olumsuz konuşma ve tavırlar, günden güne TV ekranlarından bu şekilde yaygınlaştığı takdirde milyonlara çok olumsuz bir örnek teşkil edecektir. Bu yoğun telkinin altında kalarak aynı yakışıksız üslubu ve tarzı benimseyen, normal ve meşru kabul eden, her fırsatta birbirine öfke duymayı, hakaret etmeyi, saldırmayı günlük yaşamın bir parçası olarak gören bireylerden oluşan bir toplum da dejenerasyonun ve çözülmenin eşiğine gelecektir. Bu ise ülkemiz açısından çok büyük bir tehlikedir.
Ülkemizin, huzur, güven, istikrar sevgi ve kardeşlik ortamına en çok ihtiyacı olan böyle bir dönemde insanları gerilime, öfkeye, sevgisizliğe, çatışma ve kavga ruhuna sürükleyen bu tür üslupların yaygın hal alması çok sakıncalı ve tehlikeli bir durumdur.
Bu itibarla, en basit, en meşru, dahası çok sayıda fayda ve hikmetleri olan güzel faaliyetleri sürekli garip komplo teorileri eşliğinde, sinirli bir yüz ifadesi ve abartılı anlatımlarla güya büyük tehlike arz eden çok vahim olaylarmış gibi kamuoyuna çok farklı ve yanlış biçimde yansıtmanın kimseye bir katkısı yoktur. Aksine, günümüzde git gide yaygınlaşan, tv programlarında reyting aldığı düşüncesiyle desteklenen ve sürekli yer verilen bu olumsuz, sevgi ve şefkat ruhundan uzak, kavgacı üslubu teşvik eden toplum mühendisliği modeli, insan fıtratına tamamen aykırıdır. Bu nedenle de toplumu günden güne gergin, mutsuz, moralsiz, karamsar bir psikolojiye sürüklemektedir.
Her gün onlarca tv programında yayınlanan bu olumsuz telkin fırtınası, insanlara sürekli korkunç, karmaşık ve karanlık bir gelecek sunmaktadır. İnsanlar da korkup tedirgin oldukları için bu programları izleyerek çare bulacaklarını ümit edip daha da fazla gerilime girmektedir. Bu durum insanlarda sevinçten, neşeden eser bırakmamış, hem halkı hem siyaseti hem ekonomiyi ciddi şekilde kötü etkilemiş, küskün ve içe kapalı, üreticilikten, girişimcilikten kaçan, her şeyden tedirgin, güvensiz, yarın başına nasıl kötü bir şey geleceğinin endişesini taşıyan mutsuz ve karamsar bir toplum ortaya çıkarmıştır. Ülke olarak giderek dünya üzerinde yalnızlaşan bir sürece girilmiştir.
Oysa milyonlarca insana ulaşma imkanı olan bu programlarda, sevgiden, dostluktan, kardeşlikten, muhabbetten bahsedilse, hep olumlu üslup hep olumlu ifadeler, sevgi ve muhabbet sözcükleri kullanılsa durum bugünkünden çok farklı olacaktır. Herkesin içi açılacak, psikolojisi düzelecek, şevk ve heyecanı, morali ve enerjisi yeniden tırmanışa geçecektir. Elbette ki insanlardaki bu iyileşmenin bereket ve güzelliği tüm topluma, ülkemize, devletimize ve hükümetimize de yansıyacaktır.
Burada tek kilit kelime sevgidir; insanlara, olaylara, toplum kesimlerine sevgiyle bakıldığı, insanlar birbirlerini sevgi ve sevgiyle andıklarında bunun geri dönüşü de mutlaka sevgiyle olacaktır.
Topluma sevgi ve huzurun yayılmasında medya kuruluşlarımıza, bu tür programların yapımcılarına, programlara konuk olarak katılan bilim ve düşünce insanlarına çok önemli sorumluluklar düşmektedir.
Bu sevgisizliğin, ön yargılı ve yıpratıcı tutumların önü alınmaz ise, bundan bir gün herkes zarar görecektir; bu durum da toplumumuzda onarılmaz yaralar ve derin manevi çöküntüler meydana getirecektir.
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.
0 notes
Text
İngiliz Derin Devleti, Müslümanlar Arasında Ayrılık, Fitne ve Düşmanlık Çıkarmaları İçin Din Adamı Görünümlü Devşirme Elemanlarını Kullanır
İngiliz derin devleti, tarih boyunca Müslüman toplulukları istediği şekilde yönlendirmek, kışkırtmak, karıştırmak, saptırmak ve birbirine düşürmek gibi amaçlarla çoğu zaman çeşitli DİN ADAMI, İMAM, DİN ALİMİ, vb. görünümlü ajanlarını kullanmıştır. Bu, din adamı görünümlü ikiyüzlü sahtekarlar, MI6 ve CIA gibi İngiliz derin devletinin hakimiyetindeki istihbarat birimlerine bağlıdır. İslam ülkelerinde, deccaliyetin hedefindeki kişiler aleyhinde yaygara yapmak, karalama propagandaları ve algı operasyonları yürütmekle görevlidirler.
Bu taktik, İngiliz istihbaratı MI6’in kayıtlara geçmiş bilinen bir yöntemidir. Birleşik Krallık eski Başbakanı Lloyd George, 1923 yılında Lordlar Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada bu yöntemi şöyle açıklamaktadır:
“Biliyoruz ki, Türkler ne olduğunu bilmedikleri bir dine inanıyor. İşte Türkleri bu dinle, yani İslam ile yıkacağız. Bilinçli ya da bilinçsiz, BÜTÜN İMAMLARIN bizim amaçlarımıza hizmet etmesi gerekiyor. İNGİLİZ İSTİHBARATININ BİRİNCİ GÖREVİ BUDUR!”
Görüldüğü gibi, kendilerine bağlı bir kısım din adamı kılıklı kriptoların, dini kavramları kullanarak cahil ve bilinçsiz bir kesimi yönlendirmesi İngiliz derin devletinin birinci dereceden istihbarat politikasıdır. Bazı kişi ve çevreler tarafından "komplo teorisi" diye yaftalanarak örtbas edilmeye çalışılan bu gerçeğin bizzat İngiltere Başbakanı'nın ağzından dile getirilmesi de bu örtbas çabasının beyhude olduğunun açık bir delilidir.
Lloyd George'un ifadelerinden, söz konusu yöntemin etki etmesi hesaplanan hedef kitlenin de İslam'ı kaynağından okuyup öğrenmemiş, Kur'an'ın hükümlerinden habersiz, kulaktan dolma uydurma bilgilerle ve hurafelerle dini yaşayan ve bu yüzden de kolayca yönlendirilebilen, telkine ve propagandaya açık cahil kitleler olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten de, sahte din adamlarının basit bir "din elden gidiyor" yaygarasıyla istenen kamuoyu algısı kolayca oluşturulabilmektedir.
İngiliz derin devleti, her dönemde ilgi alanında tuttuğu İslam aleminin gelişmesini, güçlenmesini, birlik olmasını asla istemez. Müslümanların, aydınlık, modern, bilgili, kültürlü, kaliteli, çağdaş, bilime, sanata, estetiğe önem veren, kadınlara değer veren, onların özgür ve rahat bir yaşam sürmelerini sağlayan toplumlar oluşturmaları asla işine gelmez. Bunu sağlamanın da tek ve en etkili yolu Kur'an'ı Müslümanların elinden alıp, onlara hala dini yaşadıkları hissini vermektir.
İşte, sözünü ettiğimiz sahtekar din adamlarının en önemli vazifelerinden biri de Müslümanları Kur'an'ı Kerim'den uzaklaştırıp Kur'an dışı bağnaz bir din anlayışını İslam adına yaşamaya yönlendirmeleridir. Müslümanlara açıkça Kur'an'ı terk edin demenin bir faydası olmayacağını bildikleri için, bu sapkınlığı sözde din adına, takva adına, Kur'an'a, Peygamber Efendimiz (sav)'e saygı adına sinsice empoze ederler.
İngiltere eski Başbakanı William Ewart Gladstone, o dönem bir nevi Müslüman halkların birliği hükmündeki Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılabilmesinin ancak İslamiyeti özünden, yani Kur’an’dan uzaklaştırmakla mümkün olabileceğini 200 yıl önce şu sözleriyle açıklıyordu:
"KUR'AN-I KERİM YOK EDİLMEDİKÇE, AVRUPA'YA BARIŞ GELMEYECEK. KUR'AN'I MÜSLÜMANLARIN ELİNDEN ALMALIYIZ." (Taha Niyazi Karaca, Büyük Oyun: İngiltere Başbakanı Gladstone'un Osmanlı'yı Yıkma Planı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2015)
Ne yazık ki İngiliz derin devleti bugün bu amacına ulaşmıştır. Emrindeki iki yüzlü din adamları vasıtasıyla Kur'an'ı Müslümanların elinden almıştır. 1.8 milyarlık İslam aleminin çok büyük bölümü Kur'an'ı terk etmişken hala İslam'ı yaşadığını sanmaktadır.
Kur'an'da, Peygamber Efendimiz (sav)'in ahirette, kavminin Kur'an'ı terk etmelerinden şikayeti şöyle aktarılmaktadır:
Ve elçi dedi ki: 'Rabbim gerçekten benim kavmim, bu KUR'AN'I TERKEDİLMİŞ (BİR KİTAP) OLARAK BIRAKTILAR.' (Furkan Suresi, 30)
İNGİLİZ DERİN DEVLETİNİN, DİĞER TABİRLE DECCALİYETİN KÜRESEL SÖMÜRÜ VE ZULÜM SİSTEMİ KARŞISINDAKİ EN BÜYÜK TEHDİT, KUR'AN'IN IŞIĞINDA VE RESULLULAH (SAV)'İN SÜNNETİNİN REHBERLİĞİNDE, SÖZDE DİN ADI ALTINDAKİ HURAFELERDEN, BATIL İNANÇLARDAN, BİDATLERDEN, ESKİ KABİLE GELENEKLERİNDEN SIYRILMIŞ İLERİ GÖRÜŞLÜ, AYDIN, MODERN, BİRLİK, BERABERLİK VE DAYANIŞMA İÇİNDEKİ ŞUURLU VE GÜÇLÜ BİR MÜSLÜMAN TOPLUMUDUR.
Dolayısıyla, bu küresel derin devletin KUKLA DİN ADAMLARI, en başta bu kilit gerçeği gündeme getiren, İngiliz derin devletinin karanlık planlarını gün yüzüne çıkaran, insanları bu tehlikeye karşı uyaran, bilinçlendiren samimi, akıllı ve dindar Müslüman aydınları hedef alır.
Bu samimi ve aydın Müslümanlar insanları, Kur'an'ın ve Peygamberimiz (sav) adına uydurulan her türlü yalandan ve iftiradan arındırılmış sünnetin yoluna çağırırlar. Sahtekar din adamları ise, "din elden gidiyor" yaygarasıyla Kur'an'ın hükmüne ve ruhuna tümüyle aykırı bağnazlığa, taassuba, binlerce yılın kirli mirası olan ve sözde din adına İslam'a sızdırılmış geleneklere, göreneklere, safsatalara çağırırlar. Kur'an'ın tabiriyle "atalarının dinine" çağırırlar:
Onlara, “ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUN!” denildiğinde, “HAYIR, BİZ, ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ (YOL)A UYARIZ!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? (Bakara Suresi, 170)
Kavminin önde gelenleri, "gerçekte biz seni açıkça bir 'ŞAŞIRMIŞLIK VE SAPMIŞLIK' içinde görüyoruz" dediler. (Araf Suresi, 60)
Onlardan ileri gelenler: Yürüyün, ilahlarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. SON DİNDE DE BUNU İŞİTMEDİK. Bu, ancak bir uydurmadır. (Sad Suresi, 6)
"ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ YOLDAN BİZLERİ UZAKLAŞTIRMAK ve YERYÜZÜNDE BÜYÜKLÜK/OTORİTE SİZ İKİNİZİN OLSUN DİYE Mİ bize geldin? Biz, ikinize de inanmayız." demişlerdi. (Yûnus Suresi, 78)
Ayetlerde görüldüğü gibi, müşrikler hak dine davet eden samimi, iyi niyetli insanları haşa "sapkın, dini değiştirmeye çalışan kimseler" gibi göstermeye çalışırken bir yandan da onları güya başa geçme, otoriteyi ele geçirme gibi dünyevi bir takım çıkar hesapları peşinde, tehlikeli, devlete ve topluma sözde tehdit teşkil eden kişilermiş gibi lanse etme hile ve alçaklığına başvururlar.
Elbette, tarih boyunca toplumun her kesimindeki müşrikleri halis ve temiz Müslümanlara karşı provoke eden, galeyana getirenlerin başını çekenler hep sahtekar, iki yüzlü müşrik din adamları olmuştur. Bunlar, kendilerini korku ve çıkar yemleriyle kullanan İngiliz derin devletinin hizmetkarlarıdır. Çünkü asli vazifeleri, Müslümanların her devirde geri kalmalarına, küçük düşürülmelerine, hor görülmelerine, alay edilmelerine, zulme uğramalarına, sömürülmelerine, aralarında ihtilafa, düşmanlığa, çatışmalara sürüklenerek birlik olamamalarına neden olan şirk sistemini, yani Kur'an karşıtı bağnaz, gelenekçi, ortodoks İslam anlayışını ayakta tutabilmektir.
Bu sapkın şirk sistemine karşı çıkıp Kur'an'ın gösterdiği hak dini, en doğru yolu insanlara gösteren, öğütleyen, şeytanın dini bağnazlığa savaş açan müminleri de ellerindeki tüm imkanlarıyla etkisiz hale getirmeye çalışırlar.
İngiliz derin devletinin, kendi kontrolündeki münafık din adamlarını musallat ettiği halis ve samimi Müslümanlardan biri de herkesin bildiği üzere, büyük önder Atatürk'tür. Atatürk, çeşitli vesilelerle yaptığı söylev ve demeçlerinde bu sahtekar iki yüzlü hainlerin çalışma sistemini çok açık ve net bir biçimde analiz etmektedir. Konuyla ilgili Atatürk'ün sözlerinden bir bölüm şöyledir:
"Fakat GERÇEKTE DİN BİLGİNİ OLMAMAKLA BERABER, SIRF O KİSVEDE BULUNDUKLARI İÇİN BİLGİN SANILAN, menfaatine düşkün, haris ve imansız bir takım hocalar da vardı. Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar, muvafik-ı dindir diye fetvalar verdiler. İcab ettikçe yanlış hadisler bile uydurmaktan çekinmediler... GERÇEK VE İMANLI DİN BİLGİNİ HER VAKİT VE HER DEVİRDE ONLARIN KİN BESLEDİKLERİ OLDU... millet ve vatanı kurtarmak için kan döken AZİZ ORDUMUZUN, BAŞ KALDIRANLAR SÜRÜSÜ OLDUĞUNA DAİR FETVALAR VEREN DİN BİLGİNİ KIYAFETLİ KİMSELER çıktı. Onlar bu fetvaları YUNAN UÇAKLARIYLA ordumuzun içine atıyorlardı." (Atatürk'ün Konya'da gençlere yaptığı konuşmasından, (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, 1989; 148-150)
"... HER SARIKLIYI HOCA SANMAYINIZ, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır (akıl, anlayış)." (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, 1989; 132)
Buraya kadar anlattığımız bu hayati gerçeği, 14 yüzyıl öncesinden Resulullah Efendimiz (sav) ahir zamandaki müminlere mucizevi bir biçimde haber vererek din adamı kılıklı sahtekarların doğrudan Deccal'e (yani İngiliz derin devletine) bağlı olacaklarına hayret verici şekilde dikkat çekmektedir:
ÜMMETİMDEN BAŞLARI SARIKLI 70 BİN KİŞİ DECCAL’E TABİİ OLACAKTIR. (Ebu Bekir Abdürrazzak b. Hemmam, Abdürrazzak es San’ani , El Musannef, XI, sf.393)
İşte Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yapılan operasyonun alt yapısını ve kamuoyu zeminin hazırlamada da bu şekilde, İngiliz derin devletinin devşirmesi olan bir kısım din adamı kılıklı kişiler kullanılmıştır. Bu kişilerin, bir kısmı farkında olarak, bir kısmı ise bilgi, şuur ve vicdan eksikliği yüzünden farkında olmayarak bu şeytani amaca hizmet etmiş ve camiamız aleyhine olumsuz kamuoyu oluşturmada, karalama amaçlı kampanyalarda görev almışlardır.
Sonuç Olarak;
Sayın Cumhurbaşkanımız'ın ve AK Parti hükümetinin yakın zaman önce İslam coğrafyasında çok etkili ve verimli olan birleştirici ve barışçıl politikalarının İslam Birliği'ni hayata geçirme ihtimaline karşı İngiliz derin devleti acil harekat planını devreye sokmuştur.
Bu amaçla, ilk etapta İslam Birliği politikalarını fikren destekleyip her fırsatta ve her yerde en gür şekilde anlatan, Sayın Erdoğan’ı en güçlü, akılcı ve etkili bir biçimde savunan, koruyup kollayan ve destek olan, üst akılın ona karşı düzenlediği her türlü fitneyi, tuzağı ve oyunu her seferinde fikren geçersiz kılarak bozan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları haksız ve hukuksuz bir operasyonla etkisiz hale getirilmiştir.
İngiliz derin devletinin din adamı kılıklı bir kısım ajanlarının provokasyon ve yönlendirmeleri de bu operasyonun altyapısını ve kamuoyu zeminini hazırlamıştır. Bu anlamda açıkça görüleceği üzere, camiamıza yapılan operasyon aslında AK Parti hükümetinin çökertilmesini amaçlayan planın birinci aşamasıdır. Bu oyunla, ülkemizin Müslüman dindar lideri Sayın Cumhurbaşkanımız'ı yalnızlaştırmanın ilk ve en önemli adımı atılmıştır.
Buraya kadar rahatça anlaşılacağı gibi, İngiliz derin devletinin asırlardır İslam dünyası ve Müslümanlara karşı uyguladığı taktikler bugün de aynı hızıyla yürürlüktedir. Osmanlı zamanında da, Atatürk döneminde de, Cumhuriyet tarihinde de günümüzde de taktik hep aynıdır ve ne yazık ki hala etkili ve başarılı olmaktadır. Müslümanlar da 200 yılı aşkın bir süredir bu şeytani sistem karşısında her cephede sürekli yenilgiye uğramaktadır.
Bunun yegane sebebi ise Müslümanların önemli bir bölümünün hurafelere, batıl inanç ve uygulamalara tabi olup Kur'an'ın çok önemli hükümlerini terk etmeleridir. Müslümanların ihtilafa, ayrılığa ve çekişmeye düşmemeleri, kardeşlik ve sevgi ruhu içinde birlik olmaları Kur'an'ın bu en önemli ancak en çok da ihmal edilmiş farz hükümlerindendir:
Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve BİRBİRİNİZLE ÇEKİŞMEYİN. Sonra GEVŞERSİNİZ VE GÜCÜNÜZ, DEVLETİNİZ ELDEN GİDER. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
HEP BİRLİKTE Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN. (Al-i İmran Suresi, 103)
Çok yakın bir gelecekte Allah'ın izni ve dilemesiyle ayetlerde emredilen bu hükümler yerine getirildiğinde tarihte görülmemiş güçte ve büyüklükte bir İslam Birliği yeryüzüne hakim olacak, tüm dünyayı sevgi, barış, kardeşlik, huzur, güvenlik, mutluluk, refah ve zenginlik kaplayacaktır. Peygamber Efendimiz (sav)'in haber verdiği ve bildirdiği alametlerinin çok büyük kısmı gerçekleşmiş olan kutlu Altın Çağ dönemi başlayacaktır. İnşaAllah.
0 notes