Tumgik
#kaygı bozukluğu tedavisi
sibersonik · 7 months
Text
0 notes
bakirkoypsikolog · 1 year
Text
Kaygı Bozukluğu Terapi;
Kaygı bozukluğu, insanların günlük yaşamlarını etkileyen bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu bozukluğun en yaygın belirtileri arasında sürekli endişe, huzursuzluk, panik ataklar ve obsesif-kompulsif davranışlar yer almaktadır. Kaygı bozukluğu, kişinin iş, okul, sosyal ilişkiler ve diğer günlük aktivitelerinde zorluk yaşamasına neden olabilir.
Kaygı bozukluğu terapisinde birçok farklı yaklaşım kullanılabilir. Bu yaklaşımlar arasında bilişsel-davranışçı terapi, psikanalitik terapi, ilaç tedavisi ve alternatif terapiler gibi yöntemler yer alır.
Bilişsel-davranışçı terapi, kaygı bozukluğu tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Bu terapi, kişinin kaygı düzeylerini azaltmak için düşünce ve davranışlarını değiştirmeyi amaçlar. Terapi sırasında, kişi kaygıya neden olan düşünceleri tanımlar ve daha sağlıklı düşünceleri geliştirmek için çalışır. Terapist, kişinin kaygı düzeylerini azaltmak için günlük aktivitelerinde değişiklik yapması konusunda da yardımcı olabilir.
Psikanalitik terapi, kaygı bozukluğu tedavisinde daha az kullanılan bir yöntemdir. Bu terapi, kişinin kaygıya neden olan düşüncelerinin ve duygularının kök nedenlerini araştırmayı amaçlar. Terapi sırasında, kişi geçmiş deneyimlerini ve çocukluklarındaki ilişkilerini inceleyerek, kaygılarına neden olan faktörleri tanımlar.
İlaç tedavisi, kaygı bozukluğu tedavisinde yaygın bir yöntemdir. Antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar, kaygı düzeylerini azaltmak için kullanılır. Ancak, ilaç tedavisi tek başına yeterli olmayabilir ve genellikle bilişsel-davranışçı terapi veya psikanalitik terapi ile birlikte kullanılır.
Alternatif terapiler arasında yoga, meditasyon ve akupunktur gibi yöntemler yer alır. Bu terapiler, kişinin zihinsel sağlığını iyileştirmek ve kaygı düzeylerini azaltmak için kullanılır. Ancak, bu terapilerin etkileri bilimsel olarak kanıtlanmamıştır ve yalnızca destekleyici bir tedavi olarak kullanılabilirler.
Kaygı Bozukluğu Terapisi
Kaygı bozukluğu, birçok kişinin yaşadığı yaygın bir psikolojik sorundur. Kaygı bozukluğu tedavisi, genellikle bir terapist tarafından yapılır ve psikoterapi, ilaçlar veya her ikisini de içerebilir.
Psikoterapi: Psikoterapi, kaygı bozukluğu tedavisinin temelidir. Terapist, kişinin düşüncelerini ve duygularını anlamak için konuşmalarını ve davranışlarını gözlemleyerek bir terapi planı oluşturur. Buna ek olarak, terapist, kaygıyı azaltmak için kişiye stratejiler öğretir ve kaygıyı tetikleyen faktörlerle başa çıkmayı öğrenir. Terapi süreci, kişinin kaygı seviyesine ve terapiye yanıtına bağlı olarak değişebilir.
İlaçlar: Bazı kişilerde kaygı bozukluğu, ilaçlarla tedavi edilir. Antidepresanlar, anksiyolitikler veya beta blokerler gibi ilaçlar, kaygı semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak, ilaç tedavisi sadece bir psikiyatrist tarafından verilmelidir ve ilaçların yan etkileri olabileceğinden dikkatli bir şekilde izlenmelidir.
Yoga ve Meditasyon: Bazı çalışmalar, yoga ve meditasyonun kaygı semptomlarını azaltmaya yardımcı olduğunu göstermektedir. Yoga ve meditasyon, stresi azaltmaya ve zihni sakinleştirmeye yardımcı olabilir. Bu nedenle, bazı terapistler, kaygı bozukluğu olan kişiler için yoga ve meditasyon gibi alternatif terapi yöntemlerini önerebilir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı bir diyet uygulamak, yeterli uyku almak ve alkol ve uyuşturucu kullanımından kaçınmak, kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilecek yaşam tarzı değişiklikleridir. Bu nedenle, bir terapist, kaygı bozukluğu tedavisinde yaşam tarzı değişikliklerini önererek tedaviyi tamamlayabilir.
Kaygı bozukluğu tedavisi kişisel bir yaklaşım gerektirir ve bir terapist tarafından bireysel olarak belirlenmelidir. Kaygı bozukluğu tedavisi, düzenli takip ve sabır gerektirir. Tedavi sürecinde, kişinin yaşam kalitesini artırmak ve kaygıyı kontrol altına almak için birçok farklı yöntem bulunur.
Kaygı Bozukluğu Nedir?
Kaygı bozukluğu kişiden kişiye değişmekte ve farklı şekillerde kendini gösterebilmektedir. Kontrol edilemeyen yoğun endişe, korku üzgünlük ve stresse yol açabilen bir rahatsızlıktır. Kaygı bozukluğu olan insanlar kendileriyle uzun bir savaşın içerisindedirler. Kalabalığa iyi gizlenmiş olabilirler fakat minik bir gözlemle ayırt edebileceğiniz uzaktadırlar. Kabuğuna çekilmiş yalnız kalmayı tercih eden insanlarda yüksek ihtimal kaygı bozukluğu olma ihtimali vardır.
Kaygı Bozukluğu Belirtileri Nedir?
Kaygı bozukluğu belirtileri basittir. Karın ağrısı, avuç içi terlemesi, baş ağrısı, uykusuzluk gibi şeyler yoğun duyguların yarattığı stressin vücuda fizikse olarak vurma şeklidir. Psikolojik belirtileri ise bir şeyi tekrar tekrar kafada kurma. Bir olay hakkında bin bir tane seçenek, opsiyon, neden, sonuç üretmek, sonsuz bir endişe korku duygusu içerisinde olmak, kendini oluşabilecek tehlikeler ve kaygılar konusunda önlem almak amacıyla izole etmek, gelecekle ilgili en kötü sonuçları senaryoları kafasında kurup negatif düşünce yapısında olmak, takıntılı davranışlar hatta obsesif-kompulsif bozukluk derecesine gelmek, iş veya okul performansında düşüş, bir şeyden keyif alamama, bir şey yapmaktan korkma kaygı bozukluğunun belirtilerindendir.
Kaygı Bozukluğu Nedeni Nedir?
Kaygı bozukluğuna sebep olan şeyler ilk öncelikle insanın kendisine değer vermemesidir. Kendisinden nefret etmesidir, hayattan korkmak, yaşamaktan çekinmektir. Özgüvensizliktir. Aynı zamanda genetik yatkınlık, çevresel sebepler, travmalar, beyinde ki nörotransmitterlerin dengesizliği, noradrenalin ve gamma-aminobutyric acid (GABA) gibi nörotransmitterlerin düzgün çalışmaması, kişilik yapısı kaygı bozukluğunun sebeplerindendir.
Kaygı Bozukluğu Tedavisi Nedir?
Kaygı bozukluğunun öncelikli tedavisi kişinin kafasında “Ben bunu halledeceğim!” demesidir. Tabi ki bu yolda psikologdan yardım alınacaktır fakat tüm yükü ona yüklememek gerektiğini bilmesi gerekmektedir. Her şey kendinde başlayıp kendinde biter. İlaç tedavisi tabi ki uygulanmakta fakat ilaç tedavisi yapılırken bile yapmamız gereken şeyler bulunmakta. Tabi ki ilk öncelikle bir profesyonele gidip tedaviye başvurulması hastalığının farkında olunması gerekmekte. İkinci olarak hayat yapısında ufak tefek değişiklikler, yeni iş hobiler edinmek, kendine uğraşlar bulmak aklınızı uzaklara götürüp rahatlamanıza yardımcı olacaktır. Nefes egzersizleri yapıp zor durumda kaldığınızda onu kullanmanız önerilmektedir. Meditasyon, müzik dinlemek, kitap okumak sizi rahatlatacak bir papatya çayı gibi gelecektir. Kendinizle konuşup arkadaşlık edin değiştiremeyeceğiniz şeyleri düşünmek veya gelecek yüzünden kaygı duymak elinize hiç bir şey geçirmeyecektir çünkü yapabileceğiniz bir şey bulunmamaktadır. Şuanı yaşayıp kaygı duyarak geleceğe yatırım yapmanız iş potansiyelinizi de düşürecektir. Nefes alıp verdiğiniz sürece mutlu olmaya çalışıp keyif alabildiğiniz kadar almaya bakın. Bu hayatı herkes bir kere yaşayacaktır.
0 notes
mentaliumist · 5 days
Text
Anksiyete Bozukluğu Nedir?
Anksiyete bozukluğu, aşırı endişe ve korkunun belirgin bir parçası olduğu, kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyen bir durumdur. Anksiyete bozukluğu, bir dizi fiziksel, duygusal ve davranışsal semptomla ilişkilidir ve genellikle kişinin normal işlevselliğini engelleyebilir.
Anksiyete bozukluğunun semptomları arasında şunlar bulunabilir:
Sürekli ve aşırı endişe veya korku hissi
Kas gerginliği veya titreme
Huzursuzluk veya sinirlilik
Yorgunluk veya halsizlik
Konsantrasyon güçlüğü
Uykusuzluk veya uyku bozuklukları
Kalp çarpıntısı veya nefes alma zorluğu
Mide rahatsızlığı, mide bulantısı veya ishal
Gerçek olmayan veya aşırı korkulu düşünceler (fobiler)
Anksiyete bozukluğunun alt türleri arasında genel anksiyete bozukluğu (GAB), panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu (SAB), agorafobi ve obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) bulunmaktadır. Her alt tür, belirli semptomlarla ilişkilendirilir ve belirli tetikleyiciler veya durumlarla ilişkilendirilebilir.
Anksiyete bozukluğunun nedenleri arasında genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler, stresli yaşam olayları, travma ve çevresel faktörler bulunabilir. Anksiyete bozukluğu, diğer zihinsel sağlık sorunları ile de sıklıkla birlikte görülebilir, özellikle depresyon ile.
Anksiyete bozukluğu genellikle tedavi edilebilir bir durumdur. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi (terapi), ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri bulunur. Terapi, bireyin anksiyete semptomlarını anlamasına, başa çıkma becerilerini geliştirmesine ve tetikleyicilerle nasıl başa çıkacağını öğrenmesine yardımcı olabilir. İlaçlar, semptomların hafifletilmesine ve tedaviye yanıtın artırılmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, stres yönetimi teknikleri ve meditasyon gibi yaşam tarzı değişiklikleri de anksiyete semptomlarını yönetmeye yardımcı olabilir.
0 notes
pazaryerigundem · 6 days
Text
Temizlik takıntısı kimlerde görülür?
New Post has been published on https://pazaryerigundem.com/haber/168807/temizlik-takintisi-kimlerde-gorulur/
Temizlik takıntısı kimlerde görülür?
Tumblr media
Klinik Psikolog Burcu Amrağ temizlik takıntısı ile ilgili bilgiler verdi.
İSTANBUL (İGFA) – Temizlik takıntısının obsesif kompulsif bozukluk (OKB) olarak da bilinen bir durum olduğunu ifade eden Klinik Psikolog Burcu Amrağ, buu durumda, kişinin aşırı düşkün olduğu temizlik ve hijyenle ilgili tekrarlayan düşünceler ve ritüeller yaşadığını ve temizlik takıntısı olan kişilerin sürekli olarak mikroplardan veya kirli nesnelerden kaçınma ihtiyacı hissederler ve sıklıkla tekrar eden temizlik ritüellerine bağımlı hale geldiğini söyledi.
Temiz ve düzenli kişiliğe sahip kişiler bu durumdan memnun olduklarını belirten Amrağ, “Genel ruh halleri mutludur ve yaşamlarına herhangi bir sekte vurmaz. Ama obsesif kompulsif bozukluk belirtisi olarak temizlik yapan kişiler, bir kaygı bozukluğu yaşıyor demektir ve sürekli bir kaygı halindedirler. Hayatlarını bu takıntılar yönetir ve belirtiler giderek artış gösterir. Bu kişiler yaptıkları temizliğin yeterli olduğuna kanaat getiremezler, temizlik takıntısı hayatlarına egemen olmaya başlar ve adeta bir mesai gibi saatlerce değişik ritüeller geliştirirler. Kişi, sürekli olarak temizlik yapma ihtiyacı hisseder ve bu durumdan uzaklaşamaz. Ev veya kişisel eşyalarını aşırı sıklıkta temizlerler, kirli veya mikroplu olduğunu düşündüğü nesnelerden uzak durur veya bu nesneleri dokunmaktan kaçınır, mantıksız veya irrasyonel olduğunu bilmesine rağmen, temizlikle ilgili düşüncelerinden kurtulamazlar” diye konuştu.
Temizlik takıntısının kişinin günlük yaşamını ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkilediini ifade eden Burcu Amrağ, “İşlevselliği azaltabilir ve kişinin normal aktiviteleri yapmasını engeller. Temizlik takıntısı olan kişiler, tekrar eden davranışlar veya ritüeller gerçekleştirirler. Örneğin, ellerini aşırı sıklıkta yıkama, nesneleri tekrar tekrar kontrol etme gibi davranışlar bu ritüeller arasında yer alır. Temizlik takıntısı, tedavi edilebilir bir durumdur. Kognitif davranışçı terapi (KDT) ve ilaç tedavisi, temizlik takıntısını yönetmek için etkili yaklaşımlardır. Tedavi sürecinde, kişi obsesyonlarını ve kompulsif davranışlarını anlamak ve kontrol etmek için çeşitli stratejiler öğrenir. Ayrıca, stres yönetimi teknikleri ve gevşeme egzersizleri gibi destekleyici yöntemler de kullanılır” dedi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
pskdenizakinci · 1 month
Text
Kaygı Bozukluğu Tedavisi Konya
👉🏻Ortada bir neden yokken başınıza bir felaket geleceğini düşünür müsünüz? 👉🏻Aileniz, işiniz ve kendiniz için sebebsiz yere endişelere kapıldığınız olur mu? 📌Eğer bu sorulara cevabınız evetse yaygın kaygı bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz. 📌Yaygın kaygı bozukluğu, sürekli endişe ve kaygı hissetme durumudur. Kişi genellikle belirli bir neden olmaksızın sürekli endişeli hisseder. 📌Toplumda sıkça…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sohbetozel · 5 months
Text
Panik Atak Belirtileri Nasıl Kurtulurum
Tumblr media
Panik atak, kişinin ani ve yoğun bir korku ve kaygı hissettiği, bedensel ve ruhsal belirtilerle birlikte görülen bir ruhsal sağlık sorunudur. Genellikle birkaç dakika içinde başlar ve 10-30 dakika içinde zirveye ulaşır. Panik ataklar genellikle beklenmedik ve öngörülemezdir ve kişinin günlük yaşamını önemli ölçüde etkileyebilir. Panik atak belirtileri şunları içerir: * Ani ve yoğun korku veya kaygı hissi* Kalp çarpıntısı* Terleme* Titreme* Nefes darlığı veya boğulma hissi* Göğüste ağrı veya sıkışma* Bulantı veya karın ağrısı* Baş dönmesi veya bayılma hissi* Uyuşma veya karıncalanma hissi* Kontrolü kaybetme veya çıldırma korkusu* Ölüm korkusu Panik ataklar genellikle birkaç dakika içinde kendiliğinden geçer, ancak bazı kişilerde daha uzun sürebilir. Panik ataklar tekrarlayan bir şekilde yaşanırsa, panik bozukluğu olarak adlandırılan bir ruhsal sağlık sorunu teşhisi konabilir. Panik atakların nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Panik ataklar genellikle stres, kaydı, korku veya öfke gibi güçlü duygular tarafından tetiklenebilir. Bazı kişilerde ise panik ataklar belirli durumlarda veya ortamlarda, örneğin kalabalık yerlerde, yüksekliklerde veya kapalı alanlarda ortaya çıkabilir. Panik atakların tedavisinde genellikle psikoterapi ve ilaç tedavisi kullanılır. Psikoterapi, kişinin panik ataklarının nedenlerini ve tetikleyicilerini anlamasına ve bu ataklarla başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine yardımcı olabilir. İlaç tedavisi ise panik atağın şiddetini azaltmak ve atakların sıklığını azaltmak için kullanılabilir.
0 notes
entelektia · 6 months
Text
Jinefobi Nedir? Jinefobinin Tedavisi Var mıdır?
Tumblr media
"Jinefobi," kadınlardan veya kadınlıkla ilgili unsurlardan korkma durumunu ifade eden bir terimdir. Bu, genellikle bir tür anksiyete veya fobiye işaret eder ve bireylerde çeşitli duygusal tepkiler ortaya çıkabilir. Daha fazla bilgi veya başka bir konuda yardım istersen, sormaktan çekinme. Jinefobi Belirtileri Nelerdir? Jinefobi belirtileri kişiden kişiye değişebilir, ancak genellikle şu şekillerde ortaya çıkabilir: Yoğun Kaygı veya Korku: Kadınlıkla ilişkilendirilmiş unsurlar karşısında aşırı kaygı veya korku hissi. Fiziksel Belirtiler: Terleme, titreme, hızlı kalp atışı gibi stres belirtileri. Kaçınma Davranışları: Kadınlıkla ilişkilendirilen durumlardan kaçınma, örneğin jinekolojik muayeneleri veya konuyla ilgili konuşmaları önleme. Sosyal İzolasyon: Bu korkular nedeniyle sosyal çevreden kaçınma veya geri çekilme. Negatif Duygusal Reaksiyonlar: Kadınlıkla ilişkilendirilen şeylere karşı negatif duygusal tepkiler, öfke veya iğrenme hissi. Eğer bu tür belirtilerle karşılaşıyorsanız, bir sağlık profesyoneliyle konuşmak faydalı olabilir. Jinefobi Nasıl Tedavi Edilir? Jinefobi tedavisi, genellikle bilişsel davranış terapisi (BDT) gibi terapi yöntemlerini içerir. İşte jinefobi tedavisinde kullanılan bazı yöntemler: Bilişsel Davranış Terapisi (BDT): Kişinin korkularını anlamasına, olumsuz düşünce kalıplarını tanımasına ve değiştirmesine odaklanan etkili bir terapi yöntemi. Maruz Bırakma Terapisi: Kişiyi korktuğu durumlarla yavaşça karşılaştırmayı içeren bir terapi biçimi. Bu, kademeli bir şekilde korkularıyla yüzleşmeyi sağlar. Gevşeme Teknikleri: Derin nefes alma, meditasyon gibi gevşeme teknikleri, kişinin stresi azaltmasına ve korkularını yönetmesine yardımcı olabilir. İlaç Tedavisi: Bazı durumlarda, doktorlar belirli ilaçları, özellikle anksiyete veya panikle ilgili, semptomları yönetmek için önerebilir. Cinsel Eğitim ve Danışmanlık: Jinefobi genellikle cinsellikle ilgili olduğu için, cinsel eğitim ve danışmanlık da faydalı olabilir. Tedavi yaklaşımı kişisel ihtiyaçlara ve semptomlara bağlı olarak değişebilir. Profesyonel bir sağlık uzmanı, kişinin durumunu değerlendirerek en uygun tedavi planını belirleyebilir. Jinefobinin Altında Yatan Psikolojik Sebepler Nelerdir? Jinefobi genellikle karmaşık bir etki alanı olduğu için altında yatan psikolojik sebepler bireyden bireye farklılık gösterebilir. Ancak bazı yaygın etmenler şunları içerebilir: Negatif Deneyimler: Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, özellikle cinsel taciz veya travmatik doğum deneyimleri, jinefobiye neden olabilir. Toplumsal ve Kültürel Etkiler: Toplumun kadınlıkla ilgili dayattığı normlar, kültürel beklentiler ve cinsellikle ilgili tabular, jinefobi gelişimine etki edebilir. Anksiyete Bozuklukları: Genel anksiyete bozukluğu veya sosyal anksiyete gibi anksiyete bozuklukları, jinefobiyi tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Kontrol Kaybı Korkusu: Jinefobi genellikle kontrol kaybı veya bilinmezlikle ilişkilidir. Bu korku, vücutla ilgili süreçlere duyulan güvensizlikten kaynaklanabilir. Aile İlişkileri: Aile içindeki ilişkiler, özellikle cinsellikle ilgili konuların konuşulmasının tabu olması veya ailedeki olumsuz tutumlar, jinefobi gelişimine etki edebilir. Jinefobinin altında yatan nedenler karmaşık olduğu için, bir mental sağlık profesyoneliyle çalışmak, bu nedenleri anlamak ve tedavi planını belirlemek için önemlidir. Jinefobi Tedavi Edilebilir mi? Jinefobi, uygun tedavi ve destekle genellikle geçilebilen bir durumdur. Tedavi süreci, kişinin semptomları, deneyimleri ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişebilir. Bilişsel davranış terapisi (BDT), maruz bırakma terapisi, gevşeme teknikleri ve cinsel eğitim gibi terapi yöntemleri, jinefobiye yönelik etkili yaklaşımlar olabilir. Kişinin terapi sürecine katılımı, motivasyonu ve terapist ile işbirliği yapma isteği, tedavinin başarısında önemli bir rol oynar. Ayrıca, tedavinin kademeli bir süreç olabileceği ve zaman alabileceği unutulmamalıdır. Eğer jinefobi yaşayan biriyseniz, bir sağlık profesyoneliyle görüşmek ve kişiselleştirilmiş bir tedavi planı oluşturmak önemlidir. Profesyonel rehberlikle, semptomlarla başa çıkma ve yaşam kalitesini artırma şansınız olabilir. Jinefobi Hastalarının Yaşadığı Zorluklar Nelerdir? Jinefobi yaşayan bireyler, bu durumlarından dolayı çeşitli zorluklarla karşılaşabilirler: Cinsel İlişki Problemleri: Jinefobi, cinsel ilişkiyi zorlaştırabilir veya imkansız hale getirebilir, bu da ilişkilerde gerginliklere neden olabilir. Günlük Yaşam Zorlukları: Jinefobi, rutin sağlık kontrolleri veya cinsel sağlıkla ilgili konular gibi günlük yaşamla ilgili sorunlara yol açabilir. Psikolojik Distres: Jinefobi, anksiyete, depresyon ve düşük özsaygı gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Sosyal İzolasyon: Bu korkular, sosyal etkileşimlerden kaçınmaya neden olabilir, bu da sosyal izolasyon ve yalnızlıkla sonuçlanabilir. İlişki Sorunları: Partnerle olan ilişkilerde güvensizlik ve iletişim zorluklarına neden olabilir. Cinsel Sağlık Sorunları: Jinefobi, cinsel sağlık sorunlarına yol açabilir, bu da genel sağlığı etkileyebilir. Tedaviye başvurarak bu zorluklarla baş etme sürecine girmek önemlidir. Profesyonel destekle, bireyler genellikle jinefobiyi aşabilir ve yaşam kalitelerini artırabilirler. Read the full article
0 notes
psikologline · 7 months
Text
Xanax Nedir? Ne İşe Yarar
Tumblr media
Xanax olarak bilinen ilaç, aslında alprazolam maddesinin marka adıdır ve genellikle anksiyete bozukluklarını, panik atakları ve bazı durumlarda depresyonu tedavi etmek için kullanılır. Benzodiazepinler sınıfındandır ve beyindeki belirli kimyasalları etkileyerek merkezi sinir sistemi üzerinde sakinleştirici bir etki yapar. Xanax, hızlı etki eden bir ilaçtır ve genellikle semptomları hafifletmek için kısa vadede kullanılır. Ancak, uzun süreli kullanım bağımlılık yapabilir ve vücut zamanla ilaca tolerans geliştirebilir. Xanax'ın kullanımı, bir doktor gözetiminde olmalıdır çünkü yan etkileri ve bağımlılık yapıcı özellikleri vardır. Yan etkiler arasında uykusuzluk, baş dönmesi, halsizlik, ve konsantrasyon güçlüğü bulunabilir. Ayrıca, alkol veya diğer sedatiflerle birlikte kullanıldığında tehlikeli olabilir ve solunum sıkıntısına yol açabilir. Bu nedenle, Xanax reçetesi olan kişilerin ilacı tam olarak doktorun önerdiği şekilde kullanmaları ve herhangi bir yan etkiyi hemen doktorlarına bildirmeleri önemlidir. Uzun süreli kullanım sonrasında ilacın bırakılması da yavaş yavaş ve psikiyatrist gözetiminde olmalıdır, çünkü aniden bırakmak ciddi yoksunluk belirtilerine neden olabilir.
Xanax (Alprazolam) Genel Bilgiler
Xanax, benzodiazepinler sınıfına ait bir ilaçtır ve etken maddesi alprazolamdır. Merkezi sinir sistemini etkileyerek sakinleştirici ve kaygı giderici özelliklere sahiptir. Genellikle kısa süreli tedavilerde ve doktor kontrolünde kullanılır.
Xanax'ın Tıbbi Kullanım Alanları
Xanax, çeşitli anksiyete bozukluklarını, panik atakları ve bazı durumlarda depresyonu tedavi etmek için kullanılır. Ayrıca, uyku bozuklukları ve kas spazmlarını hafifletmek için de reçetelendirilebilir.
Xanax'ın Etki Mekanizması
Xanax, beyindeki GABA (Gamma-Aminobutyric Acid) adlı inhibe edici bir nörotransmitterin etkisini artırarak çalışır. Bu, sinir hücrelerinin aşırı aktivitesini azaltır ve sakinleştirici bir etki yapar.
Xanax'ın Farmakolojik Özellikleri
Xanax, hızlı bir şekilde emilir ve etkisi genellikle 1 saat içinde hissedilir. Etkisi 4-6 saat sürebilir ve vücut tarafından karaciğerde metabolize edildikten sonra böbrekler aracılığıyla atılır.
Dozaj ve Uygulama Şekli
Xanax dozajı, hastanın yaşına, sağlık durumuna ve ilaca verdiği yanıta bağlı olarak değişir. Genellikle düşük bir dozda başlanır ve gerekirse yavaşça artırılır. İlacın düzenli aralıklarla alınması önemlidir.
Tumblr media
Xanax'ın Yan Etkileri ve Güvenlik Profili
Xanax güvenli bir şekilde kullanıldığında etkili bir ilaçtır, ancak bazı yan etkilere neden olabilir. Bu yan etkiler genellikle hafif ve geçicidir. Yaygın Yan Etkiler Xanax'ın yaygın yan etkileri arasında uykusuzluk, baş dönmesi, yorgunluk ve mide bulantısı bulunabilir. Bu yan etkiler genellikle zamanla azalır. Ciddi Yan Etkiler ve Komplikasyonlar Nadiren, Xanax ciddi yan etkilere neden olabilir, bu da derhal tıbbi müdahale gerektirir. Bu ciddi yan etkiler arasında solunum depresyonu, karaciğer fonksiyon bozukluğu ve alerjik reaksiyonlar bulunabilir. Xanax ve Alkol Etkileşimi Xanax ve alkol birlikte alındığında, her iki maddenin de merkezi sinir sistemini baskılayıcı etkileri artabilir, bu da tehlikeli olabilir. Bu kombinasyon solunum depresyonuna ve bilinç kaybına neden olabilir. Xanax ve Diğer İlaçlarla Etkileşim Xanax, diğer bazı ilaçlarla birlikte alındığında etkileşime girebilir. Bu etkileşimler ilacın etkisini artırabilir veya azaltabilir ve yan etkileri değiştirebilir.
Bağımlılık ve Yoksunluk
Xanax, uzun süreli veya yüksek dozlarda kullanıldığında bağımlılık yapabilir. Xanax Bağımlılığına Genel Bakış Bağımlılık, vücudun ilaca alışması ve ona bağımlı hale gelmesi durumudur. Bu durumda, ilacı almadan yaşamak zorlaşabilir. Bağımlılık Belirtileri ve Tedavisi Bağımlılık belirtileri arasında ilacı daha sık alma ihtiyacı, dozu artırma, ilacı almadan yaşayamama ve yoksunluk semptomları bulunabilir. Bağımlılık tedavisi, tıbbi gözetim altında yavaş yavaş ilacı azaltmayı içerir. Yoksunluk Semptomları ve Yönetimi Xanax'ı aniden bırakmak yoksunluk semptomlarına neden olabilir. Bunlar arasında titreme, terleme, huzursuzluk, mide bulantısı ve hatta nöbetler bulunabilir. Bu semptomlar tıbbi gözetim altında ve yavaş yavaş ilacı azaltarak yönetilebilir. Bu başlıklar, Xanax (Alprazolam) hakkında kapsamlı bir bilgi sunar ve hastaların, sağlık profesyonellerinin ve bakım verenlerin bu ilacı daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.
Tumblr media
Xanax Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Xanax kullanırken dikkatli olmak önemlidir. İlaç, doktor talimatlarına uygun olarak alınmalı ve dozajda herhangi bir değişiklik psikiyatri onayı ile yapılmalıdır. Xanax, bağımlılık yapıcı bir ilaç olduğu için reçeteli olarak ve kısa süreli tedavilerde kullanılmalıdır.
Uzun Süreli Kullanım ve Doz Ayarlaması
Uzun süreli Xanax kullanımı, bağımlılık ve tolerans gelişimine neden olabilir. Bu yüzden ilaç, genellikle kısa süreli tedavilerde ve en düşük etkili dozda kullanılmalıdır. Eğer uzun süreli kullanım gerekiyorsa, doktor düzenli olarak hastanın durumunu değerlendirmeli ve gerekirse doz ayarlaması yapmalıdır.
Kontrendikasyonlar ve Uyarılar
Xanax, bazı hastalıkları olan kişilerde veya bazı ilaçlarla birlikte alındığında kontrendikedir. Karaciğer fonksiyon bozukluğu, solunum yetmezliği veya alkol/madde bağımlılığı olan kişilerde Xanax kullanımı önerilmez. Ayrıca hamilelik ve emzirme döneminde de dikkatli kullanılmalıdır.
Xanax Kullanımı ve Sürüş Güvenliği
Xanax, uyuşukluk, baş dönmesi ve konsantrasyon kaybı gibi yan etkilere neden olabilir. Bu yüzden Xanax kullanırken araç kullanmamak veya ağır makine çalıştırmamak önemlidir.
Alternatif Tedavi Yöntemleri ve Destekleyici Yaklaşımlar
Farmakolojik Olmayan Anksiyete Tedavileri Anksiyete için farmakolojik olmayan tedavi yöntemleri arasında terapi, meditasyon, egzersiz ve gevşeme teknikleri bulunmaktadır. Destekleyici Terapiler ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri Bilişsel-davranışçı terapi gibi destekleyici terapi yöntemleri ve yaşam tarzı değişiklikleri, anksiyete yönetiminde yardımcı olabilir. Bitkisel ve Doğal Tedavi Seçenekleri Bazı bitkisel ürünler ve takviyeler, hafif anksiyete semptomlarını hafifletebilir. Ancak bunlar doktor gözetiminde kullanılmalıdır.
Tumblr media
Xanax Kullanımı ve Toplum Üzerindeki Etkileri
Reçete İlaç Kötüye Kullanımı ve Xanax Xanax, reçete ilaç kötüye kullanımıyla ilgili endişelere neden olmuştur. Toplumda bu tür ilaçların kötüye kullanımını önlemek için bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları önemlidir. Xanax'ın Yasal Durumu ve Erişilebilirliği Xanax, reçete ile satılan bir ilaçtır ve yasal olarak sadece doktor reçetesiyle temin edilebilir. Toplumsal Farkındalık ve Eğitim Çalışmaları Toplumda Xanax ve benzeri ilaçların doğru ve güvenli kullanımı konusunda farkındalık yaratmak ve eğitim vermek önemlidir.
Sonuç ve Öneriler
Güvenli Kullanım İçin İpuçları Xanax kullanırken güvenli olmak için doktor tavsiyelerine uymak, ilaç etkileşimlerinden kaçınmak ve düzenli tıbbi kontroller yaptırmak önemlidir. Xanax Tedavisinin Geleceği Xanax ve benzeri ilaçların gelecekteki kullanımı, daha etkili ve güvenli tedavi yöntemlerinin geliştirilmesiyle şekillenecektir. Hasta ve Hekim İşbirliğinin Önemi Xanax tedavisinde başarı, hasta ve hekim arasındaki açık iletişim ve işbirliğine bağlıdır. Hasta, herhangi bir yan etki veya endişeyi doktoruyla paylaşmalıdır.
Xanax Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Xanax nasıl alınmalıdır?Xanax, doktor reçetesi ve talimatları doğrultusunda ağız yoluyla alınmalıdır. Tabletleri çiğnemeden veya kırmadan, su ile birlikte yutulmalıdır.Xanax bağımlılık yapar mı?Evet, Xanax bağımlılık yapabilir ve bu nedenle sadece doktor kontrolünde ve kısa süreli tedaviler için kullanılmalıdır. Uzun süreli kullanım, bağımlılık ve tolerans gelişimine neden olabilir.Xanax’ın yan etkileri nelerdir?Xanax’ın yaygın yan etkileri arasında uyuşukluk, baş dönmesi ve yorgunluk bulunur. Ancak ciddi yan etkiler de meydana gelebilir, bu durumda derhal doktorla iletişime geçilmelidir.Xanax alırken hangi ilaçlardan kaçınılmalıdır?Xanax, alkol ve bazı ilaçlarla birlikte alındığında tehlikeli olabilir. Özellikle merkezi sinir sistemini yavaşlatan diğer ilaçlar ve alkollü içeceklerden kaçınılmalıdır.Xanax alkolle birlikte alınabilir mi?Hayır, Xanax alkolle birlikte alındığında ciddi yan etkilere neden olabilir, hatta ölümcül olabilir. Bu kombinasyondan kaçınılmalıdır.Xanax nedir ne için kullanilir?Xanax, anksiyete, panik bozukluğu ve bazen depresyon belirtilerini hafifletmek amacıyla kullanılan bir benzodiazepin sınıfı ilaçtır. Beyindeki belirli reseptörleri etkileyerek sakinleştirici bir etki yapar ve böylece hastanın ruh halini düzeltilmesine yardımcı olur.Xanax fazla kullanılırsa ne olur?Xanax'ın fazla kullanılması bağımlılık, tolerans gelişimi ve fiziksel bağımlılığa yol açabilir, bu da ilacı bırakma sürecini zorlaştırır ve ciddi yoksunluk belirtilerine neden olabilir. Ayrıca, aşırı dozda Xanax almak solunum depresyonu, bilinç kaybı ve ölüme kadar gidebilecek ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.Xanax nasıl bırakılır?Xanax’ı bırakırken en güvenli yöntem, bir sağlık profesyonelinin gözetiminde yavaş yavaş dozu azaltmaktır. Bu süreçte doktor, yoksunluk belirtilerini hafifletmek ve bağımlılık riskini azaltmak için hastaya destek sağlar ve gerekirse tedavi planını ayarlar. İlginizi çekebilecek diğer yazılar; - IQ Testi Gerçekleri: Zeka Seviyenizi Anlamak ve Potansiyelinizi Keşfetmek - Vajinismus Nedir? Vajinismus Tedavisi Nasıl Yapılır? - Antidepresan Nedir? Neden Kullanılır ve Ne İşe Yarar? Read the full article
0 notes
ankarahaberplatformu · 7 months
Text
Ağız Yarasına Ne İyi Gelir?
Tumblr media
Ağız ve diş sağlığı, sağlıklı bir yaşam için kişilerin özellikle dikkat etmesi gereken konuların başında gelir. Çeşitli nedenlerle oluşan ağız yarası ve aft gibi sağlık problemleri; çiğneme, yutkunma ve konuşma gibi fonksiyonların aksamasına neden olabilir. Bununla birlikte insanın günlük yaşamınında günlük bir problem olan ağız yarası, hayat kalitesini olumsuz anlamda etkiler. Nitekim “Ağız yarasına ne iyi gelir?” sorusuna birkaç yanıt verilebilir. Evde ve uzmanlar tarafından uygulanabilecek birçok ağız yarası tedavisi mevcuttur. Ancak öncelikle ağız yarasının oluşumuna neden olan etkeni bularak tedaviyi kolay hale getirebilirsiniz. Ağız yaraları, özellikle vücut direncinin düşük olduğu dönemlerde kendini gören bir sağlık sorunudur. Bu nedenle mevsim geçişleri ya da salgın hastalıkların fazla miktarda olduğu dönemleri dikkatli bir şekilde geçirmek gerekir. Bu dönemlerde bağışıklık sistemini kuvvetlendirici besinler tüketmek faydalı olabilir. Aynı zamanda ağız yarasına olumlu etki gösteren birkaç yöntem ve besin bulunur. Ancak en iyi ve etkili çözümü istiyorsanız, ağız içi yara tedavisi için diş hekimi desteği alabilirsiniz.
Ağız Yarası Nedir?
Ağız çevresinde bulunan yaralar; diş eti, yanaklar, dil, dudaklar, ağız tabanı ve çatısında bulunabilir. Kısaca ağız içindeki yumuşak dokuda yer alan ağız yaraları genellikle bağışıklık düşmesinden kaynaklanır. Ağızda çıkan yaraların çoğu zaman birkaç gün içinde kendiliğinden geçmesi beklenir. Daha uzun süren durumlarda bir uzmana danışılmalıdır. Ağız yaraları her zaman hastalıktan dolayı ortaya çıkmaz. Bazen dudak ya da damak zedelenmelerinden sonra ağız içi yaralar oluşabilir. Aynı zamanda kanal tedavisi gibi işlemlerden sonra ağız yarası oluşabilir. Diş kanalı, tedavi sırasında gözle görürlemeyen darbeler alır. Bu darbeler nedeniyle diş etlerinde kısa süreli yaralar çıkabilir. Bununla birlikte yanlış diş fırçalama işleminden kaynaklanan ağız içi yaraları bulunur. Fırçanın, diş erlerine sert bir şekilde temas etmesi, halk arasında aft olarak bilinen ağız içi yaralarının oluşumunu tetikleyebilir.
Ağızdaki Yaralar Nasıl Giderilir?
Doğal ve ilaç destekli birçok tedavi, ağız içinde bulunan yaralara uygulanır. Ağız içi yarasına ne iyi gelir, aşağıdaki gibi sıralanabilir: - Bitkisel desteklerden biri olan adaçayı, demlenip ılık hale girildikten sonra ağızdaki yaraya kompres uygulanabilir. Aynı zamanda adaçayını ağzınızda bekletip tüketebilirsiniz. - Sumak, ağız yarasına ne iyi gelir evde çözüm bulmak isteyenlere birebirdir. Ağız yarasındaki sızıyı azaltmaya yardımcı olan sumak, kaynatılıp soğuyunca gargara yapılırsa iyileşme sürecini hızlandırır. - Evde çözümün yanında uzun süreli geçmeyen ağız yaraları için diş hekiminin önereceği yöntem takip edilmelidir. - Yaralarda enfeksiyon varsa diş hekiminin yönlendirmeleri üzerine çeşitli krem ya da jeller kullanabilirsiniz. Uzun süreli ağız yaraları tedavi edilmediğinde diş eti çekilmesi sorununa neden olabilir. Bu nedenle birkaç gün ya da haftadan fazla süren bir ağız içi yaranız varsa mutlaka bir uzmana başvurmanız gerekir. “Ağız yarasına ne iyi gelir?” merak ediyorsanız, uzman diş hekimlerimizden destek alabilirsiniz.
Ağız Yaraları Neden Oluşur?
Ağız yaralarının kesin olarak tek oluşum nedeni bulunmaz. Birkaç etkenin bir araya gelmesi de ağız içi yaraya neden olabilir. Ancak genel çerçevede uzmanlar tarafından onaylanan birkaç nedeni bulunur. En yaygın ağız içi yara oluşum nedenleri: - Yemek yerken ya da konuşurken dudak veya yanak içi bölgelerini ısırmak - Aşırı sıcak ya da soğuk gıdaları tüketmek - B12, demir, çinko ve folik asit gibi vitaminlerin eksikliği - Sert bir şekilde diş fırçalamak, diş ipi kullanırken damak ya da diş etini zedelemek - Kahve, çay, çilek, yumurta, çikolata, baharat ve peynir gibi gıdalara karşı duyarlı olmak - Günlük yaşamda stres ve kaygı bozukluğu - Hormon değişimleri - Ağız dokusunun çeşitli bakterilere karşı tepki göstermesi - Çoğu tahıl ürününden kaynaklı glütene duyarlı olmaya neden olan Çölyak hastalığı - Ağız içi de dahil olmak üzere vücudun çeşitli bölgelerinde iltihaba neden olan Behçet hastalığı - Bağışıklık sistemini baskılayan HIV ve AIDS gibi hastalıklara sahip olmak Kendiliğinden geçmeyen ağız yaralarınızı diş hekiminize sorduktan sonra kesin teşhis, muayene ve bazı tahliller sonucu belli olur. Bunun üzerine “Ağız yarasına ne iyi gelir?” sorusunun yanıtı için uzman diş hekimlerinden tavsiye alabilirsiniz.
Ağız Yaraları Hakkında Merak Edilenler
1- Ağız İçi Yaraları Hangi Vitamin Eksikliğinden Olur? Demir ve vitamin eksikliğinden meydana gelen ağız yaraları, özellikle B12, B3 ve folik asit azalmaları ile tetiklenebilir. 2- Ağızdaki Beyaz Yaralar için Ne Yapılmalı? Oral aft olarak da tanımlanan ağız içi yaraların hızlı iyileşmesi için ağız ve diş sağlığına dikkat etmek öncelik olmalıdır. Düzenli bir şekilde ve doğru ağız içi bakımını yapmak gerekir. Bunun yanında gargara gibi yöntemlerle desteklenmelidir. 3- Ağız İçi Yaralarında Hangi Bitkisel Ürünler Kullanılır? Adaçayı, aloe vera, meyan kökü, Hindistan cevizi yağı, karanfil yağı gibi çeşitli bitkisel ürünleri ağız içi yaralarında kullanabilirsiniz. Read the full article
0 notes
bisuslu · 1 year
Text
Antalya Psikolog Tavsiyeleri
Tumblr media
Antalya Psikolog, Türkiye'nin güney sahilinde bulunan Antalya ilinde faaliyet gösteren, bireysel ve grup terapileri sunan profesyonel bir psikoloji merkezidir. Deneyimli ve alanında uzman psikologlar tarafından yönetilen bu merkez, bireylerin yaşamlarındaki zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olarak duygusal ve zihinsel sağlıklarını iyileştirmeyi hedeflemektedir. Antalya Psikolog, stres, kaygı, depresyon, travma, öfke yönetimi ve ilişkisel sorunlar gibi duygusal ve zihinsel sağlık sorunlarına yönelik birebir terapilerin yanı sıra aile, çift ve grup terapileri de sunmaktadır. Antalya Psikolog, bireylerin psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşam kalitelerini artırmak için bilimsel yöntemlerle desteklenen farklı terapi yaklaşımlarını benimser. Bu terapiler arasında bilişsel davranışçı terapi, duygulanım odaklı terapi ve sistemik aile terapisi gibi etkili yöntemler bulunmaktadır. Ayrıca, merkezde yer alan psikologlar, sürekli eğitime önem vererek, en güncel psikoterapi yöntemleri ve uygulamaları konusunda bilgi sahibi olup, her bir danışanın ihtiyaçlarına en uygun tedavi yöntemlerini sunmaktadır. Antalya Psikolog, danışanların güvende, rahat ve anlaşıldıkları bir ortamda psikolojik destek alabilmelerini sağlamak için gizlilik ve profesyonellik ilkelerine sıkı sıkıya bağlıdır.
Antalya Psikolog Hizmet Alanları
Antalya Psikolog Hizmet Alanları, bireylerin ve toplumun ruh sağlığı ve yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan profesyonel bir hizmettir. Bu alanda çalışan uzmanlar, bireysel ve grup terapileri, aile ve çift danışmanlığı, çocuk ve ergen psikolojisi, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete ve depresyon tedavisi, iş yaşamı ve kariyer danışmanlığı gibi geniş bir yelpazede hizmet sunmaktadır. Toplumun her kesimine ve yaş grubuna hitap ederek, insanların yaşadığı zorlukları ve sorunları çözmelerine yardımcı olmayı hedefler. Bu hizmetler, insanların daha mutlu, sağlıklı ve başarılı bir yaşam sürdürmelerine katkı sağlamaktadır.
Antalya Psikolog Uzmanlık Alanları
Antalya Psikolog Uzmanlık Alanları, bireylerin ve toplumun psikolojik ihtiyaçlarına yönelik çeşitli disiplinler arası hizmetler sunar. Bu uzmanlık alanları arasında klinik psikoloji, çocuk ve ergen psikolojisi, aile ve evlilik terapisi, nöropsikoloji, psikoterapi, endüstri ve örgüt psikolojisi, eğitim psikolojisi, adli psikoloji ve spor psikolojisi bulunmaktadır. Her bir alan, insanların yaşamlarının farklı yönleriyle ilgili özgün sorunlarını ve ihtiyaçlarını ele alır. Antalya'daki psikologlar, bu çeşitli uzmanlık alanlarında eğitim almış ve deneyimli profesyonellerden oluşan bir ekip olarak, bireylerin ve toplumun sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürdürebilmeleri için uygun terapi ve danışmanlık hizmetleri sunmaktadırlar.
Antalya Psikolog Terapi Yaklaşımları
Antalya Psikolog Terapi Yaklaşımları, danışanların ihtiyaçlarına ve sorunlarına özgü, farklı terapötik yöntemler ve teknikler sunmaktadır. Bu yaklaşımlar arasında bilişsel-davranışçı terapi (BDT), psikodinamik terapi, insan merkezli terapi, sistemik terapi, çözüm odaklı kısa süreli terapi ve EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) gibi terapi yöntemleri bulunmaktadır. Her bir terapi yaklaşımı, insanın psikolojik süreçlerini ve sorunlarını anlamak ve ele almak için farklı teorik çerçevelere ve tekniklere dayanır. Antalya'daki psikologlar, danışanların yaşadıkları zorluklara ve hedeflerine uygun olarak, en etkili ve uygun terapi yaklaşımını belirleyerek bireysel ve özelleştirilmiş hizmetler sunarlar. Bu sayede, danışanların yaşamlarında kalıcı olumlu değişiklikler yapmalarına ve daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürmelerine destek olmaktadırlar.
Antalya Psikolog Danışma Süreci
Antalya Psikolog Danışma Süreci, bireylerin yaşamlarındaki zorlukları ve psikolojik sorunları ele alarak, daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürmelerine yardımcı olmayı amaçlayan bir süreçtir. Bu süreç, genellikle danışanın psikologla iletişime geçmesi ve bir ön görüşme gerçekleştirmesi ile başlar. İlk görüşmede, danışanın ihtiyaçları ve beklentileri değerlendirilir, uygun terapi yaklaşımı ve hedefler belirlenir. Daha sonra, düzenli aralıklarla gerçekleştirilen terapi seanslarına başlanır. Her seans, danışanın yaşadığı sorunlara ve terapötik hedeflere odaklanarak, bireyin kendi içsel kaynaklarını ve çözüm becerilerini keşfetmesine yardımcı olur. Terapi sürecinin süresi ve sıklığı, danışanın ihtiyaçlarına ve hedeflerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Süreç boyunca, psikolog ve danışan arasındaki işbirliği ve güven ilişkisi önemli bir rol oynar. Terapi süreci sonunda, danışanın yaşamında sağladığı olumlu değişiklikler ve başarılar değerlendirilerek, süreç sonlandırılır. Antalya Psikolog Danışma Süreci, bireylerin ve toplumun yaşam kalitesini artırmaya yönelik profesyonel ve etkili bir hizmet sunmaktadır.
Antalya Psikolog Gizlilik İlkeleri
Antalya Psikolog Gizlilik İlkeleri, danışanların mahremiyetini ve kişisel bilgilerinin korunmasını sağlayan önemli bir etik prensiptir. Psikologlar, danışma sürecinde elde ettikleri bilgileri, etik kurallar ve yasal düzenlemeler çerçevesinde gizli tutmakla yükümlüdürler. Bu, danışanların yaşadıkları zorlukları, duygularını ve düşüncelerini güvenle paylaşabilecekleri bir ortamın sağlanmasına katkıda bulunur. Gizlilik ilkesi, terapi sürecinin başarısında ve danışan-psikolog ilişkisinde güvenin oluşmasında kritik bir rol oynamaktadır. Ancak, bazı özel durumlarda, psikologlar gizlilik ilkesini ihlal etmek zorunda kalabilirler. Bu durumlar, danışanın kendisine veya başkalarına zarar verme tehlikesi, çocuk veya yaşlı istismarı gibi yasal olarak bildirimi zorunlu olan durumları içerir. Bu tür durumlar dışında, Antalya Psikologları, danışanların haklarını ve gizliliklerini korumak için gereken özeni gösterir ve etik standartlara uygun hareket ederler.
Antalya Psikolog Profesyonel Ekibimiz
Antalya Psikolog Profesyonel Ekibimiz, alanında uzman, deneyimli ve yetenekli psikologlardan oluşan bir topluluktur. Ekibimiz, farklı uzmanlık alanlarında eğitim almış ve pratiğe dökmüş profesyonellerden oluşarak, danışanların yaşamlarının çeşitli yönlerine yönelik özelleştirilmiş hizmetler sunmaktadır. Ekip üyelerimiz, bireysel ve grup terapileri, aile ve çift danışmanlığı, çocuk ve ergen psikolojisi, iş yaşamı ve kariyer danışmanlığı gibi geniş bir hizmet yelpazesi sunarak, Antalya ve çevresindeki bireylerin ve toplumun psikolojik ihtiyaçlarına cevap verir. Profesyonel ekibimiz, güncel bilgi ve becerilere sahip olmak için sürekli eğitim ve gelişime önem verir. Ayrıca, danışanlarla kurulan güven ilişkisi ve işbirliği esasına dayalı yaklaşımı benimseyerek, danışanların yaşamlarında kalıcı olumlu değişiklikler sağlamalarına destek olur. Antalya Psikolog Profesyonel Ekibimiz, etik kurallara ve gizlilik prensiplerine bağlı kalarak, bireylerin ve toplumun yaşam kalitesini artırmaya yönelik profesyonel ve etkili hizmetler sunmaktadır.
Antalya Psikolog Eğitim ve Sertifikalar
Antalya Psikolog Eğitim ve Sertifikalar, psikologların danışanlara en iyi hizmeti sunabilmeleri için sürekli olarak güncel bilgi ve becerilere sahip olmalarını sağlayan önemli bir unsurdur. Psikologlar, lisans düzeyinde psikoloji eğitimi alarak temel bilgi ve becerilerini kazanırken, yüksek lisans ve doktora programları ile uzmanlık alanlarında derinleşirler. Ayrıca, psikoterapi yaklaşımlarında sertifika programlarına katılarak, danışanların ihtiyaçlarına uygun terapi yöntemleri konusunda eğitim alırlar. Antalya'daki psikologlar, mesleki gelişimlerini sürdürmek ve etkili terapi hizmetleri sunmak için düzenli olarak ulusal ve uluslararası konferanslar, seminerler ve atölye çalışmalarına katılır. Ayrıca, süper vizyon süreçleri ve meslektaşlarıyla işbirliği içinde çalışarak, profesyonel deneyimlerini ve bilgi birikimlerini paylaşır ve geliştirirler. Antalya Psikolog Eğitim ve Sertifikalar, danışanların yaşamlarında kalıcı olumlu değişiklikler sağlamalarına yardımcı olacak nitelikli ve etkili hizmetler sunma konusunda psikologların sürekli olarak kendilerini geliştirmelerini teşvik eder.
Antalya Psikolog İletişim Bilgileri
Antalya Psikolog İletişim Bilgileri, danışanların ve potansiyel danışanların psikologlarla kolayca iletişime geçebilmelerini sağlayan önemli bir kaynaktır. İletişim bilgileri genellikle psikologların veya psikolojik danışmanlık merkezlerinin telefon numarası, e-posta adresi, sosyal medya hesapları ve web sitesi adresini içerir. Antalya bölgesinde psikologlara ulaşmak isteyenler, bu bilgileri kullanarak randevu talep edebilir, ön görüşme gerçekleştirebilir ve terapi sürecine dair bilgi alabilirler. Ayrıca, psikologların uzmanlık alanları, terapi yaklaşımları ve eğitim-sertifika bilgileri ile ilgili detaylar da iletişim kanalları aracılığıyla öğrenilebilir. Bu sayede, danışanlar kendilerine en uygun psikologu ve terapi yöntemini belirleyebilirler.
Antalya En İyi Psikolog
Antalya En İyi Psikolog, danışanların psikolojik ihtiyaçlarını ve beklentilerini en iyi şekilde karşılayarak, yaşamlarında kalıcı ve olumlu değişiklikler elde etmelerine yardımcı olan profesyonel bir uzmandır. En iyi psikolog, deneyimli, etik kurallara bağlı kalarak çalışan ve sürekli mesleki gelişimine önem veren bir kişidir. Ancak, "en iyi" psikolog kavramı, kişisel ve öznel bir tercih meselesidir. Danışanlar için en iyi psikolog, terapi sürecinde güven ve işbirliği sağlayabilen, danışanın ihtiyaçlarını anlayan ve uygun terapi yöntemlerini uygulayan bir uzmandır. Antalya'da en iyi psikologu bulmak için, danışanların uzmanlık alanları, terapi yaklaşımları ve deneyimlere dayalı olarak değerlendirmeler yapması ve iletişim bilgilerini kullanarak ön görüşmeler gerçekleştirmesi önerilir.
Antalya Psikolog Randevu ve Danışma Ücretleri
Antalya Psikolog Randevu ve Danışma Ücretleri, psikologlar ve psikolojik danışmanlık merkezlerinin sunduğu hizmetlerin maliyetini temsil eder. Randevu almak için, danışanlar genellikle psikologların telefon numarası, e-posta adresi veya web sitesi üzerinden iletişime geçerler. Danışma ücretleri, psikologun deneyimi, uzmanlık alanı, terapi süresi ve seansın süresine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Ayrıca, bazı psikologlar ve merkezler, düşük gelirli bireylere veya öğrencilere indirimli ücretler sunarak daha geniş bir erişim sağlamayı amaçlar. Antalya'da psikolog randevusu alırken ve danışma ücretleri hakkında bilgi edinirken, danışanların hizmet kalitesi, psikologun deneyimi ve uzmanlık alanları gibi faktörleri göz önünde bulundurması önemlidir.
Antalya Psikolog Sıkça Sorulan Sorular
Psikologların seans ücreti ne kadar?Genel olarak, bir psikologun seans ücreti, ortalama olarak 500-1500 TL arasında olabilir. Ancak, bazı psikologlar daha yüksek veya daha düşük ücretler talep edebilirler.İyi bir psikolog nasıl bulabilirim?İyi bir psikolog bulmak için öncelikle araştırma yapmak ve güvenilir kaynaklardan öneri almak faydalı olabilir. Ayrıca, psikologla uyumlu bir ilişki kurmak için ilk seanstan sonra kişisel deneyim ve hislerinize de dikkat etmeniz önemlidir. İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar; - İstanbul Psikolog En İyi 5 Psikolog Önerisi - Psikolojik Hastalıklar Belirtileri ve Nedenleri - En İyi 5 İstanbul Psikiyatri Önerisi Read the full article
0 notes
gazete32 · 1 year
Text
Tırnak Yeme Sorununa Dikkat! Kendimize Nasıl Engel Oluruz?
Tumblr media
Psikiyatri Uzmanı Dr. Tuba Erdoğan konu hakkında bilgiler verdi.  Tırnak yeme, çocuklarda ve ergenlerde yaygındır. Çocukların -33'ünde ve ergenlik çağındaki gençlerin neredeyse yarısında, yani 'inde görülür. Yetişkinliğe yaklaştıkça sorun çok azalsa da, bazılarında ne yazık ki devam ediyor.  Tırnak yemenin sebepleri nelerdir? Araştırmalar, bu davranışın aşağıdaki yaygın nedenlerini ortaya çıkarmıştır;  - Sinirlilik: Stres ve kaygı nedeniyle. Bu durumda, sinir sistemi üzerindeki sakinleştirici etkisi nedeniyle tırnak yeme geçici olarak çekicidir.  - Duygular: Duygusal yapımız, neden tırnak yemeye yöneldiğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Ölüm veya boşanma gibi oldukça travmatik yaşam olaylarının neden olduğu acıya ek olarak utangaçlık ve düşük özgüven de etkili olabilir.  - Mükemmeliyetçilik: Yukarıda tartışıldığı gibi, bu özelliğe sahip kişiler, can sıkıntısına ve hayal kırıklığına karşı düşük bir tolerans sergiler ve bu, tırnak yemekle hafifletilir.  - Sıkıntı: hareketsizlik nedeniyle/yapacak daha iyi bir şey bulma isteği nedeniyle  - Taklit: Yetişkin davranışını kopyalayan çocuklar  - Psikosomatik: Bu genellikle agresif ailelerde görülür.  Tırnak yeme psikolojisi  Tırnak yeme ile ilişkili ruh sağlığı koşulları, ciddi duygusal sıkıntı, depresyon ve kaygıyı içerebilir. Çocuklarda tırnak yemeyle bağlantılı yaygın psikiyatrik durumlar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu ve ayrılık kaygısı bozukluğudur. Ayrıca majör depresif bozukluk, tik bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluğun formları, enürezis (istemsiz idrara çıkma), mental retardasyon, yaygın gelişimsel bozukluk ve bazen yaygın anksiyete bozukluğu ve panik bozukluğu da eşlik eden diğer bazı bozukluklardır.  Tırnak yeme ile ilgili şu şekilde bir sınıflandırma sistemi vardır;  - Farkında olmadan bunu yapan   - Kaygıyı kontrol etmek için   - Dikkat çekmek amacıyla   - Saldırganlığı kontrol etmek için kendine zarar veren   - Obsesif kompulsif bozukluk spektrumunun bir parçası olarak  Tırnak yemenin mükemmeliyetçi bir kişilik tipine sahip olmakla da bağlantılı olabileceği düşünülmektedir. Mükemmeliyetçilik, düşük bir can sıkıntısı eşiği ve hayal kırıklığına karşı çok daha düşük bir toleransla ilişkilidir.  Tedavisi Nasıl Olur?  Davranış terapisi: Terapi, genellikle tırnak yemenin eşlik ettiği utanç ve olumsuz duyguların salıverilmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, hissettiğiniz tetikleyiciler ve dürtüler hakkında farkındalığı artırmanıza yardımcı olabilir. Bazı durumlarda, alışkanlığı tersine çevirme eğitimi veya hipnoterapi etkilidir.  Kişisel bakım ve rahatlama: Kişisel bakım — düzenli yemekler, daha fazla hareket, bol uyku — daha sakin, kendinden emin ve dirençli hissetmenize yardımcı olarak size iyileşme gücü verir. Tırnak yeme güçlü bir dürtüyü tatmin eder, bu nedenle zihni sakinleştirmek ve dürtünün yarattığı gerilimi azaltmak için meditasyon, günlük tutma ve yoga önerilir.   Sosyal destek: Tırnaklarınızı yeme dürtüsü hissettiğinizde bir destek arkadaşınızla konuşabilirsiniz, stresli anı atlatmanıza yardımcı olabilir.   Herhangi bir psikiyatrik bozukluğun tedavisi: Kronik tırnak yeme sorunu olan kişiler, ilgili bir durumu ele almak için ilaçlara veya davranış terapisine ihtiyaç duyabilir.  Read the full article
0 notes
fisiltihaberleri · 1 year
Photo
Tumblr media
KAYGI BOZUKLUĞU İLE BAŞ ETMEK İÇİN ÖNEMLİ ÖNERİLER Anksiyete olarak da bilinen kaygı bozukluğu toplumda yaygın olarak görülüyor. Yaşamın bir parçası olan kaygı, uygun şiddette olduğunda hedeflerimize ulaşmamızı sağlayabilirken, aşırı olduğunda iş ve sosyal yaşamı zorlaştırabiliyor. Kadınlarda ve yoğun stres altında olanlarda kaygı bozukluğunun daha sık izlendiği görülürken, ilaç ve psikoterapinin yanı sıra düzenli spor ve aktiviteler de kaygı belirtilerinin azalmasına katkı sağlıyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Esengül Ekici, kaygı bozukluğu ve tedavisi ile ilgili bilgi verdi. AYRYINTILAR.... https://www.fisiltihaberleri.com/haber/kaygi-bozuklugu-ile-bas-etmek-icin-onemli-oneriler-7535.html
0 notes
bakirkoypsikolog · 10 months
Text
Adet Öncesi Gerginlik Sendromunda Emdr Terapisi
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu (AÖGS), kadınların menstrüasyon öncesi dönemde yaşadıkları duygusal ve fiziksel semptomların bir kombinasyonudur. Bu semptomlar arasında irritabilite (sinirlilik), anksiyete (kaygı), depresyon, öfke patlamaları, huzursuzluk, uyku bozuklukları, yorgunluk, baş ağrısı ve karın ağrısı gibi belirtiler yer alabilir.
EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi durumların tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir terapi yöntemidir. EMDR, travmatik deneyimlere ilişkin duygusal ve bilişsel etkileri azaltmak için göz hareketleri veya başka bir uyaran kullanarak terapötik bir süreç uygular.
AÖGS için EMDR terapisi hakkında spesifik bir araştırma veya literatür bilgisi mevcut değildir. AÖGS, genellikle hormonal değişikliklerden kaynaklanan bir durumdur ve çoğunlukla semptomların yönetimi için destekleyici tedaviler önerilir. Bu tedaviler arasında yaşam tarzı değişiklikleri, düzenli egzersiz, stres yönetimi teknikleri, beslenme düzeninde düzenlemeler ve rahatlama egzersizleri yer alabilir.
EMDR, travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlarla ilişkilendirilen travmatik deneyimlerin tedavisinde etkili olmuştur, ancak AÖGS semptomlarının tedavisi için bu terapinin etkinliği konusunda yeterli kanıtlar bulunmamaktadır. AÖGS semptomlarınızı hafifletmek için bir uzmana danışmanız ve alternatif tedavi seçeneklerini değerlendirmeniz önemlidir. Bir psikoterapist veya kadın sağlığı uzmanı, semptomlarınızı yönetmek için size en uygun tedavi planını önerme konusunda size yardımcı olabilir.
Tumblr media
Adet Öncesi Gerginlik Sendromunda Emdr Terapisi
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu (PMS), menstrüasyon döngüsünün başlangıcından birkaç gün önce ortaya çıkan fiziksel ve duygusal semptomlardır. PMS, birçok kadında ortaya çıkan yaygın bir durumdur ve genellikle adet kanamasının başlamasıyla semptomlar azalır veya kaybolur.
PMS'nin belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir, ancak en yaygın semptomlar arasında irritabilite (sinirlilik), depresif ruh hali, hüzün, anksiyete, şişkinlik, meme hassasiyeti, baş ağrısı, yorgunluk, iştah değişiklikleri, odaklanma güçlüğü ve uyku problemleri bulunur. Semptomlar genellikle adet kanamasının başlamasından önce ortaya çıkar ve kanamanın başlamasıyla birlikte hafifler.
PMS'nin nedeni tam olarak bilinmemektedir, ancak hormonal değişikliklerin, özellikle progesteron ve östrojen hormonlarının seviyelerindeki dalgalanmaların etkili olduğuna inanılmaktadır. Beyindeki kimyasal maddelerin düzeylerindeki değişiklikler de semptomların ortaya çıkmasında rol oynayabilir.
PMS semptomlarını hafifletmek veya kontrol altına almak için bazı adımlar atabilirsiniz:
Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek: Dengeli bir diyetle beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, yeterli uyku almak ve stresi yönetmek, semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir.
Stresi azaltmak: Rahatlama teknikleri, yoga, meditasyon gibi stresi azaltmaya yönelik aktiviteler PMS semptomlarını hafifletebilir.
Beslenme düzeninize dikkat etmek: Kafein ve tuz gibi tetikleyici yiyecek ve içeceklerin tüketimini sınırlamak, PMS semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir.
Destek almak: Aileniz, arkadaşlarınız veya bir destek grubuyla konuşmak, duygusal destek sağlayabilir ve semptomlarla başa çıkmanıza yardımcı olabilir.
İlaç tedavisi: Şiddetli PMS semptomları olan bazı kadınlar için doktorları ilaç tedavisi önerebilir. Östrojen veya progesteron hormonlarını içeren doğum kontrol hapları veya antidepresanlar semptomları hafifletebilir.
Eğer PMS semptomlarınız günlük yaşamınızı önemli ölçüde etkiliyorsa, bir sağlık uzmanıyla görüşmek ve uygun tedavi seçeneklerini değerlendirmek önemlidir.
Tumblr media
Adet Öncesi Gerginlik Nasıl Tedavi Edilir ?
Adet öncesi gerginlik, premenstrüel sendrom (PMS) olarak da bilinir ve birçok kadının adet döngüsünden önce deneyimlediği fiziksel ve duygusal semptomlardır. Bu semptomlar arasında irritabilite, hüzün, öfke, şişkinlik, göğüs hassasiyeti, baş ağrısı, yorgunluk, iştah değişiklikleri ve uyku sorunları bulunabilir.
Adet öncesi gerginlik semptomlarını hafifletmek için aşağıdaki önerileri deneyebilirsiniz:
Dengeli ve sağlıklı beslenme: Düşük şekerli ve düşük tuzlu bir diyet tercih ederek semptomların şiddetini azaltabilirsiniz. Sebze, meyve, tam tahıllar ve protein açısından zengin besinleri tercih etmek önemlidir.
Egzersiz yapmak: Düzenli egzersiz yapmak vücuttaki endorfin seviyelerini artırır, stresi azaltır ve ruh halini iyileştirir. Yürüyüş, koşu, yoga veya dans gibi aktiviteleri deneyebilirsiniz.
Stresi yönetmek: Stresin semptomları artırabileceği bilinmektedir. Stres yönetimi teknikleri, rahatlama egzersizleri, derin nefes alma, meditasyon, masaj veya aromaterapi gibi aktiviteleri deneyebilirsiniz.
Uyku düzenine dikkat etmek: Yeterli uyku almak, enerji seviyelerini düzenler ve stresi azaltır. Gece uyku rutininize özen gösterin ve uyku hijyenine dikkat edin.
Sıcak uygulama: Sıcak su torbası veya sıcak duş, karın ağrılarını ve rahatsızlığı hafifletebilir.
Kafein ve alkol tüketimini sınırlamak: Kafein ve alkol, semptomları artırabilir ve ruh halini etkileyebilir. Bu nedenle, bu tür içeceklerin tüketimini sınırlamak faydalı olabilir.
Destek almak: Semptomlarınızı bir sağlık uzmanıyla paylaşmak, size uygun tedavi yöntemleri ve destek sunabilecektir. Gerekirse, doktorunuz size ilaç veya doğal takviyeler önerebilir.
Unutmayın, her kadının semptomları farklı olabilir ve herkesin tedaviye farklı bir yanıtı olabilir. Eğer semptomlarınız hayat kalitenizi etkiliyorsa, bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.
Tumblr media
Anksiyete ve Regl
Anksiyete, genel olarak yoğun endişe, korku ve gerginlik duygularının aşırı derecede yaşandığı bir durumdur. Regl dönemi ise kadınların üreme döngüsünün bir parçası olan, uterusun iç tabakasının her ay vücuttan atıldığı bir dönemdir. Anksiyete ve regl arasında bir ilişki olabilir ve bazı kadınlar regl dönemiyle birlikte anksiyete semptomlarının arttığını bildirebilir.
Birçok kadın, regl dönemlerinde hormonal değişikliklerin neden olduğu duygusal dalgalanmaları deneyimler. Östrojen ve progesteron gibi hormonlardaki dalgalanmalar, bazı kadınlarda duygusal dengeyi etkileyebilir. Bu hormonal değişiklikler, anksiyete semptomlarının artmasına katkıda bulunabilir.
Anksiyete semptomları regl döneminde şiddetlenebilir. Bu semptomlar arasında aşırı endişe, sinirlilik, huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü, uyku sorunları, yorgunluk, halsizlik ve irritabilite yer alabilir. Bununla birlikte, her kadının deneyimleri farklı olabilir ve bazı kadınlar regl döneminde anksiyete semptomları yaşamaz.
Eğer regl döneminde anksiyete semptomları yaşıyorsanız, birkaç strateji deneyebilirsiniz:
Stres yönetimi: Düzenli egzersiz yapmak, derin nefes almak, meditasyon veya yoga gibi stres azaltıcı teknikleri uygulamak rahatlamanıza yardımcı olabilir.
Beslenme düzenine dikkat etmek: Dengeli bir beslenme, düzenli aralıklarla beslenmek ve sağlıklı yiyecekler tüketmek, vücudunuzun hormonal dengeyi korumasına yardımcı olabilir.
Uyku düzenine özen göstermek: Yeterli uyku almak, regl dönemindeki anksiyete semptomlarını hafifletebilir. Uyku hijyenine dikkat etmek, rahat bir uyku ortamı sağlamak önemlidir.
Destek aramak: Regl dönemindeki anksiyete semptomlarınız şiddetliyse, bir sağlık uzmanına başvurmanız önemlidir. Uzman, size uygun tedavi seçenekleri veya destek sağlayabilir.
Ancak unutmayın, bu tavsiyeler genel bilgilendirme amaçlıdır ve her bireyin deneyimi farklı olabilir. Eğer regl döneminde anksiyete semptomları yaşıyorsanız, bir sağlık uzmanıyla görüşmek en iyi seçenek olacaktır.
0 notes
netbilge · 2 years
Text
Öğrenme Güçlüğü Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavisi
Öğrenme Güçlüğü Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavisi
Öğrenme Güçlüğü Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavisi Özgül öğrenme güçlüğünü ortadan kaldıracak bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Ancak bu sorunun yanısıra dikkat eksikliği aşırı hareketlilik, depresyon, kaygı bozukluğu gibi başka psikiyatrik bozukluklar eşlik ediyorsa bunların ilaçla tedavisi düşünülebilir. Konuşmaya başlamasında önemli ölçüde gecikme, Kelimeleri telaffuz etmede ve yeni…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
danismanhocam · 2 years
Photo
Tumblr media
#SosyalAnksiyete ( #SosyalFobi / #Sosyalkaygı ) Devamı: www.danismanhocam.net TIKLA Sosyal durumlarla ilişkili korku ve kaygı hissidir.Sosyal kaygısı insanlar tipik olarak kamusal utançtan korkarlar.Agorafobinin habercisi kabul edilir.Gençlerin yaklaşık %9'u ve yetişkinlerin %12'si hayatlarının bir noktasında sosyal anksiyete bozukluğu yaşıyor.Otistik spektrum bozukluklarında da sıklıkla görülür.Sosyal fobisi olan kişiler üzerinde yapılan araştırmalar; yüzde 70’inde en az bir başka psikolojik sorun belirtilerin olduğunu göstermektedir.Yüzde 60 başka bir fobi, yüzde 45 agorafobi veya panik bozukluğu var.Yüzde 40 depresyon yaşıyor.Bir araştırmada, yüzde 70 kaçıngan kişilik bozukluğu bulundu.Kaçınma: yaygın sosyal kaygı, yalnızlık, düşük özgüven, başkalarının sizden hoşlanmadığı veya sizden faydalanacağı inancı yer alır.Sosyal kaygıları olanların yaklaşık yüzde 20 kendi kendine ilaç tedavisi için alkole yöneliyor. Spesifik bir sosyal fobisi olan birey, korkulan sosyal durum sırasında ve aynı zamanda onu beklediğinde endişeli hisseder.Utangaçlık geçmişi olan kişinin, toplum içinde küçük düşürücü deneyim yaşamasından sonra başlar. 🫣 Alay 🫣 Reddetme 🫣 İstismar 🫣 Zorbalık 🫣 Serotonin eksikliği 🫣 Aşırı aktif amigdala (beynin, korku tepkisini kontrol etme işlevi). 🫣 Prematüre bebekler, beynin bazı bölümlerinde gelişme olmaması nedeniyle sosyal anksiyete bozukluğu geliştirme riski altında. Sosyal anksiyete bozukluğu belirtileri; madde kullanımına bağlı değildir. #Bilim #Sağlık #Yaşam #Eğitim #Psikoloji #Pratikçözümler #Kişiselgelişim #Özgüven #Rehberlikvepsikolojikdanışman #Sosyalfobi #Anksiyete #Kaygılar #Çocuklar #Utangaç #Duygular #Hobiler #Öğretmen #danismanhocam https://www.instagram.com/p/CiVDRzgDp8T/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
backlinkci · 2 years
Text
Huzursuz Bağırsak Sendromu Nedir?
Huzursuz Bağırsak Sendromu Nedir?
Kalın bağırsağı etkileyen Irritabl Bağırsak Sendromu (IBS), dünya nüfusunun %10’unu etkileyen işlevsel bir sindirim problemi olarak karşımıza çıkıyor. Toplumda huzursuz bağırsak sendromu hastalarının teşhis almış olanları, henüz teşhis konmamışlara göre çok daha az sayıda bulunuyor. Bu da aslında %10’dan çok daha büyük bir kesimin bu hastalığa sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Huzursuz bağırsak sendromu, karın ağrısı ya da karında huzursuzluk ile tuvalete çıkma paternindeki değişikliklerin buna eşlik ettiği bir klinik tablodur. Tanı, hastalığın hekimin aklına gelmesi, hekimin tecrübesi ve hastanın şikayetlerinin bu hastalığa ait semptom profili ile uyumlu olması sayesinde konur. Hastalığın tanısında standart teşhis yöntemleri işe yaramaz ve yapılan incelemelerde yapısal ya da biyokimyasal anormalliklerin görünmez. Teşhis için en az 6 aylık bir sürede şikâyetlerin daimi veya aralıklı olarak varlığı esastır. Ayrıca tanıda karın ağrısı ya da huzursuzluğunun yanı sıra, spesifik ayrım yapılabilmesi için şikâyetlerin tuvalete çıkmak ile rahatlaması, tuvalete gidiş sıklığının değişmesi ve dışkı formasyonunda değişiklik bulgularından en az ikisinin varlığı gereklidir. (Huzursuz bağırsak sendorumuna ilişkin bilgilendirme videomuzu aşağıda izleyebilirsiniz) https://www.youtube.com/embed/_YNhBZa5IKw Hastaların iltihap zannettikleri beyaz yoğun küçük akıntıların ya da parçacıkların dışkıdaki varlığı adeta bir kuraldır. Hastaların bir kısmı tuvalete koşarak gitmek zorunda kalıyor, tuvalette çok uzun süre bekliyor, dışkılamadan sonra halen bağırsaklarının tam boşalmamış olduğunu hissediyor ya da tuvalette aşırı derecede zorlanıyor. Bu şikayetler hastanın hayat kalitesini ciddi şekilde etkilliyor. Ancak şikayetler gece uykusundan asla uyandırmıyor ve ishal hakim tipte dahi hastalarda kilo kaybı gelişmiyor.
Alarm bulgulara kulak verin Hastalarda karın ağrısı genellikle aralıklarla gelen kramp tarzındadır ve alt karın bölgesini etkiler. Bazı hastalarda hastalık dışkı kaçırma ile kendini gösterir. Çoğu hastada sabah tuvalete ilk çıkış son derece sert ve zor olup, bunu 1-2 saatlik zaman sürecinde sık ve yumuşak çıkışlar izler. Hastalarda derin bir kansızlık ya da demir eksikliği, ciddi iştahsızlık ya da kilo kaybı, dışkıda kan görülmesi ise alarm bulgularıdır. Bu durumda huzursuz bağırsak sendromu dışındaki, hayatı tehdit edici bazı kritik hastalıklar düşünülmelidir ve ona göre tetkikler yapılmalıdır. Hastalık genellikle geç 10’u yaşlar ile erken 20’li yaşlarda ortaya çıkar. Eğer semptomlar 40 yaş üstünde ve ani olarak ortaya çıkıyorsa, ciddi bir rahatsızlığın olabileceği düşünülerek detaylı araştırmalara gidilmelidir. Stres, rahatsızlığı artırıyor Hastalığın belli bir sebebi bulunmuyor ancak hastaların ruhsal yapılarında kaygı bozukluğu bulunuyor. Rahatsızlığı yaşayanların 3’te 2’si kadın hastalardır. Hastalığın temel mekanizmasını, doğuştan gelen anormal bağırsak motilitesi (kasılma/gevşeme hareketleri) oluşturur. Stresin ise bu durumu artırdığına inanılıyor. Doktor tanı ve tedavisine ihtiyaç duyan IBS hastalarının yüzde 50’den fazlasında depresyon, anksiyete ya da somatizasyon bozukluğunun varlığı biliniyor. Tüm tedaviler bir arada uygulanmalı Huzursuz bağırsak sendromuna karşı ilaç tedavisi, bazı diyet kısıtlamaları ve psikolojik tedavinin uygulanır. Tüm tedavi alternatiflerinin bir arada uygulanması başarı şansını artırıyor. Doğru tedavi için tecrübeli ve hastasından usanmayan, hastasına sürekli olarak bu hastalığı yeneceği ümidini vermeyi ilke edinmiş gastoenterologlara ihtiyaç vardır. Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz Bayındır İçerenköy Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı
0 notes