Tumgik
#karnem
defolu · 2 years
Text
"Bazı insanlar eğitime önem veren ailelerin bir üyesi olarak dünyaya gelirler; bazıları ise eğitime karşı ailelerin. Bazıları girişimciliği teşvik eden, gelişen ve büyüyen ekonomilerin içine doğarlar; bazıları savaş ve felaket koşullarında dünyaya gelirler. Başarılı olmanı ve bunu hak etmeni istiyorum. Fakat bütün başarıların çok çalışmaya bağlı olmadığını ve bütün sefaletlerin de tembellikten kaynaklanmadığını anla. Kendin dahil, insanları yargılarken bunu unutma."
["Paranın Psikolojisi" kitabının yazarı Morgan Housel'in oğluna yazdığı mektuptan bir kesit]
2 notes · View notes
yalnizlikomurboyu · 11 months
Text
Ulan normalde hem üstün başarı hem onur hem takdir almam gerekirken mükemmel idare sayesinde elimde sadece karnem kaldı
26 notes · View notes
yurekferahligi · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media
karnem yayınlanmış.
12 notes · View notes
aynodndr · 2 months
Text
Tumblr media
BİZ KİMDİK BİLİYOR MUSUNUZ.?....
Karnemize zayıf düşürdüğümüzde, ailemize bunu nasıl izah edeceğiz diye *yüzü kızaran* çocuklardık biz.
Ahizeli telefonlara kimin aradığını bilmeden, herkesten önce ilk alo’yu diyebilmek için koşan *telaşlı* çocuklardık biz.
Siyah beyaz televizyonlar ile gördüklerimizin rengini hayal eden, çocuklardık biz
Doğum günlerimizde kendisine kitap armağan edilen, gazetelerden günlerce kupon biriktirilerek sahip olduğumuz Temel Britannica, Meydan Larousse, Gelişim Hachette gibi merak ettiklerimizi öğrenmeye çalışan *ansiklopedi* çocuklarıydık biz.
Uzaktan kumandalı televizyonla ilk tanışmamızda oturduğumuz yerden sadece 3-5 kanalı değiştirebildiğimiz halde mutlu olan *mütevazı* çocuklardık biz.
Belediye otobüslerinde, hamile, yaşlı teyze ve amcaları gördüğümüzde yerimizi onlara vermek için ayağa kalkan *merhametli* çocuklardık biz.
Bayramlarda bizleri lavabo pompası gibi öpen teyzelerin verdiği mendilleri, harçlık veren amcaları, dedeleri özleyen, kazandığımız paraları , gençlik parkındaki *çarpışan otolara binerek harcanan* çocuklardık biz.
Sokaklarda gazoz kapağı toplayıp, mektup pullarından koleksiyon yapan, akşam ezanı okundu mu *dayak yememek için evlere koşan* çocuklardık biz.
Bizden bir yaş dahi büyüklerimize abi, abla diyecek kadar *saygılı* olan çocuklardık biz.
Evde çorba diye sadece tarhana ve mercimek çorbası içen, dışarıda domates çorbasının üstüne kaşar serpildiğini gördüğünde sündüre sündüre o çorbayı içmeyi beceremeyen *masum* çocuklardık biz.
Mahallemizden geçen macuncu, simitçi, pamuk ve elma şeker satıcılarını gördüğümüzde heyecanlanan *yokluğu bilen* çocuklardık biz.
Cevdet Tüzün
Yadigar Gidicininin paylaşımından alınmıştır.
5 notes · View notes
cicekbozugu · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
karnem nasıl dostlarım 😌😌
23 notes · View notes
ucurumdaki · 5 months
Text
Tumblr media
İşte asıl karnem
3 notes · View notes
srdnm · 1 year
Text
Biz Kimdik Biliyor musunuz?
Kesme şekeri ilk gördüğümüzde, buna nasıl şekil vermişler de böyle olmuş diye heyecanlanan çocuklardık biz. Bir gün benim de bir uçan balonum olsa diye hayaller kurarak uykulara dalan hüzünlü çocuklardık biz. Karnemize zayıf düşürdüğümüzde, ailemize bunu nasıl izah edeceğiz diye yüzü kızaran çocuklardık biz. Ahizeli telefonlara kimin aradığını bilmeden, herkesten önce ilk alo’yu diyebilmek için koşan telaşlı çocuklardık biz. Siyah beyaz televizyonlar ile gördüklerimizin rengini hayal eden, yayın bitince okunan İstiklal Marşımızı duyduğumuz anda yattığımız yerden ayağa kalkıp saygı duruşu yapan onurlu çocuklardık biz. Doğum günlerimizde kendisine kitap armağan edilen, gazetelerden günlerce kupon biriktirilerek sahip olduğumuz Temel Britannica, Meydan Larousse, Gelişim Hachette gibi merak ettiklerimizi öğrenmeye çalışan ansiklopedi çocuklarıydık biz. Uzaktan kumandalı televizyonla ilk tanışmamızda oturduğumuz yerden sadece 3-5 kanalı değiştirebildiğimiz halde mutlu olan mütevazı çocuklardık biz. Belediye otobüslerinde, hamile, yaşlı teyze ve amcaları gördüğümüzde yerimizi onlara vermek için ayağa kalkan merhametli çocuklardık biz. Bayramlarda bizleri lavabo pompası gibi öpen teyzelerin verdiği mendilleri, harçlık veren amcaları, dedeleri özleyen, kazandığımız paraları, gençlik parkındaki çarpışan otolara binerek harcanan çocuklardık biz. Kışın soğuklarında pekmez ile tahini karıp yiyen, üşümemek için içimize yünlü içlik giyen garip çocuklardık biz. Sokaklarda gazoz kapağı toplayıp, mektup pullarından koleksiyon yapan, akşam ezanı okundu mu dayak yememek için evlere koşan çocuklardık biz. Sütü bakkaldan alamayıp, hafta sonları mahallenin sütçüsünü elimizde tencerelerle bekleyen, sonra o sütü kaynatıp üzerindeki kaymağı afiyetle yiyen, komşudan aldığımız maya ile o sütün yoğurt olmasını bekleyen sabırlı çocuklardık biz. Kışlık kazaklarımızı güveler yemesin diye bolca naftalinleyip valizlerde eşyalarını saklayan umutlu çocuklardık biz. Komşu apartmanların meyve ağaçlarına gizlice çıkan, dalından meyve yemenin zevkini çıkartan ama yaptığıyla da utanan, içinde “Allah” korkusu olan çocuklardık biz. Bizden bir yaş dahi büyüklerimize abi, abla diyecek kadar saygılı olan çocuklardık biz. Mahallemizde kızlarla erkeklerle toplaşıp yakan top, yedi kiremit oynayan, küfür etmeyi bilmeyen centilmen çocuklardık biz. Evde çorba diye sadece tarhana ve mercimek çorbası içen, dışarıda domates çorbasının üstüne kaşar serpildiğini gördüğünde sündüre sündüre o çorbayı içmeyi beceremeyen masum çocuklardık biz. Çikolatanın tadını bayramdan bayrama bilen, pötibör bisküvi arasına sade lokumu bastırıp pasta niyetine afiyetle yiyen mutlu çocuklardık biz. Mahallemizden geçen macuncu, simitçi, pamuk ve elma şeker satıcılarını gördüğümüzde heyecanlanan yokluğu bilen çocuklardık biz. Siyah önlükleri, beyaz yakaları olan, sabahları okulda Andımızı bağıra bağıra söyleyen vatansever çocuklardık biz. Daha sizlere ne söyleyeyim, Bizlerin o tatlı ve telaşlı heyecanlarından şimdi ne kaldı. Aslında bizler çok şanslı ve çok mutluyduk!.. Bu yazdıklarımı okuyun ve bizleri biraz hissedin.. İşte biz böyleydik zamane çocukları! Alıntı
2 notes · View notes
edanarlky · 8 months
Text
Geçmişe dönüp bakınca ne kadar çok hata var. Nasıl da maymun iştahlıymışım. Defalarca sil baştan. Bazılarında olaylar, bazılarında insanlar... Sanırım ki geriye dönsem farklı olacak. Bilirim ki o zamanki ben, daha telasını yapamazdı. Ayrılığın acısı bitsin diye uğraşmaya, İlişkilerimden kaçmaya gerek yok. Bazıları bir ömür benimle yaşayacak, koynumda taşınacak. Şu anda yudumladığım bir kadeh şaraptan daha az iz bırakacak olsa da benimle kalacak.Kapının ardındakilerden, yıllardır örttüklerimle karşılaşmaktan, yüzleşmekten korkuyorum. Kulağımı kapıya yaslıyorum, ellerim titriyor. Unutmaya çalıştıklarımın sesleri geliyor. Aşklarım, cüzamlı hastalar gibi tecrit edilmiş yaralarım, korkularım, utandıklarım, affedemediklerim... Ya nefesim sıkışır, sessiz çığlıklarım ses bulur, kulaklarımı sağır eder yok olursam? Onlar yokmuş gibi yaşarken de yok olmadık mı? Belki de ben yok olurken, sen bir şeyler bulursun. İşte bunun için kapıyı açmak, rutubetli duvarların arasında kalmak, parçalanma ayrılırken sana ses vennek. Belki hiç okumayacaksın, güleceksin, kapılarını daha sıkı kilitleyeceksin. Bunu senin için değil, kendim için yapıyorum. Ve biliyorum ki yalnız da ayağa kalkabilirim, o odalardan hu kez tek bir “ben” olarak çıkabilirim. Kapı gıcırdayarak açılırken, soğuk bir nefes beni içine çekiyor.İçerisi çok kalabalık. Geçmiş yıllarım odalara doluşmuş. 19 yıllık yaşamımın, 19 odası, kapıları yok. Bazı odalar birbirine bakıyor. Hayalet gibi odaların arasında dolaşıyorum. Her yıldan kalanlar. İlk oyuncaklarım, en güvendiğimin ilk kırıcı cümlesi, öğretmenimim elime vurduğu cetvel... Tamamı “pekiyi” ilkokul karnem, kazandığım ilk para, annemin yatmadan önce yüzünü boynuma gömüşü... Her yıldan iyi kötü öne yıkanlar, paketlenmiş duruyorlar. İlk aşkımın yanında ağladığım sahne başlı başına bir obje olmuş duruyor. Her yıldan, her bir şey kapının dışındaki yaşamımda herhangi bir tetikleyiciyle karşılaştığımda önce odasından, sonra kapıdan çıkıp hayatıma karışıyor. 19 oda, yaşamımda hazır-ol’da bekliyor. Aslında 20’yi da onlar inşa ediyor.Oda numarası küçüldükçe, objelerin üzerinde birikmiş toz da artıyor. Büyük sayılı odaların havası daha taze, daha yakın... Ne zaman yaşandılar, ne zaman geçip gitmişler... Bazılarını nasıl da unutmuşum... Lisede ailemden korktuğum için sevgilimden kaçtığım anlar . Belki de bugün hâlâ ailemden ve çevreden korkuyorum. Her şey, hepsi nasıl da birbirine bağlanıyor.Kendi yaşamımın izlerinin arasında dolaşmak duyguların geçişini hızlandırıyor. Hüzün, sevinç, mutluluk, öfke, korku, suçluluk, gurur... Her bir odanın içinde ve hepsinin arasında gelgitler, senvazenin dönüşünden daha ritmik, daha derin.
Gıcırdayarak açılan kapıyı kapatıp bugüne geldi- ğimde, kapının artındakiler olmadan ben de yokum anlıyorum. Bugünkü ben her ne isem, bugün yaşadıklarım her ne ise, tamamını geçmişte var olanlara, yaşanmışlıklarıma borçluyum, iyi, kötü, güzel, çirkin, acı, mutlu her birinin, her yaşananın toplamı işte bugün bu odada bulunan beni yarattı. Geçmişin odalarında düzeltebileceğim, bulabileceğim bir şey yok. Sonuç değişmiyor. Olup, biten yenilenemiyor, üstüne üstlük yinelenebiliyor. Geçmişin izlerini silemem ama bugüne etkilerini değiştirebilirim. Bugünü geçmişten kopararak, bugünkü sorunlarımı çözerek geçmişimi kâbus olmaktan sadece “olmuş olana” dönüştürebilirim. Geçmişi suçlayarak, geçmişe sığınarak, geçmişi bugüne taşımaya çalışarak bugünü kurtaramayacağımı ben pek de erken öğrenmedim. Çok kavga ettim geçmişimle, çok suçladım gelip gidenleri ve hâlâ var olanları ama geçmiş değişmez. Bugün, geçmiş yok. Geçmişten bugüne benim taşıdıklarım ve taşınmasına izin verdiklerim var sadece. ve gelecek illüzyonunu insan zihni yarattı ve yaratmaya devam ediyor. Her şey yanı zamanda yaşanıyor. Tüm yaşam, tüm yaşamın şu anda durduğun yerde. Bir dakika sonra ölebilir, âşık olabilir, bambaşka bir insana dönüşecek bir olayın aktörü olabilirsin. Yaşamımda şu andan başka bir şey yokken, biz ya çoktan yok olup giden geçmişte ya da daha hiç var olmamış gelecekte yaşamaya çalışıyoruz. Aslında yaşamıyoruz, yaşayamıyoruz. Sonra da yıllar geçip, gidiyor diye ağlıyoruz.
Bugünümü geçmişimle değerlendirdiğimde, geleceğim de geçmişime bağlanıyor. Bu yüzden yaşamımızda tekrarlanan durumlar, kısırdöngüler yineleniyor, her sabah düne uyanmaya devam ediyorum. Varoluşun şu anki şenle ve geçmişinle sınırlı değil.
Geçmiş günün beklenmeyen anlarında hortluyor. Bir parfüm kokusu, yanından geçen mutlu bir aile, duyduğun bir şarkı, günün sonunda yılgın olduğun anlarda ya geçmişteki güzel anılar ya da bugününden sorulu tuttuğun travmalar su yüzüne çıkıyor. Bazen ailen, bazen dostlar, bazen sevgililer, eşler aklına düşüyor. Hele ki söylemek istediklerini söyleyemediklerin, öfkeni boşaltamadıkların, affedemediklerin daha güçlü olarak bugününe geliyor.
0 notes
Text
Tarih 13 Mart 2023 Pazartesi
Saat 03:26
İyi geceler bu gece aklıma gelip gecemi mahveden beni göz yaşlarına boğan bir olayı anlatıcam aklıma geldi yazmak istedim bir gün unutursam buraya gelir de okur hatırlarım belki ve insanların ne kadar kötü ne kadar iğrenç varlıklar olduğunu hatırlarım..
Sene 2016
5. Sınıftaydım yeni ortaokula geçmiştim ve o zamana kadar hiç takdir teşekkür belgesi alamamıştım ve annem babam bu duruma çok kızıyor çok üzülüyorlardı bende heves yaptım azim edip en azından teşekkür alayım diye uğraşmaya başlamıştım ama o yıl cidden öğretmenlerim de dahil herkes beni çok kırmıştı bir öğretmenim vardı emine diye bir gün onun dersinde herkes gibi soruyu çözdüm ve onun yanına gittim bir anda bana bağırdı ve dediki "git yanımdan uzak dur benden çocuğum sana benzeyecek" dedi tiksinerek çok zoruma gitmişti ve ağladım orada herkes gülüyordu bana soruyorum o kadar mı kötüydüm o kadar mı çirkindim?
Bir diğeri ise kezban Karatepe diye bir beden eğitimi öğretmeni vardı bir gün derste bize bir hareket gösterdi ve "bu hareketi arkadaşlarına gösterecek varmı?" Dedi bende hevesle ben yapıyım parmak kaldırdım orada bütün sınıfın ortasında bağırarak "Aleyna yapacakmış ya yok artık" diyerek güldü ve herkes bana yine güldü zoruma gitti ve sınıfa çıktım koşarak beni çağırmadı bile git gelme dedi..
Sonuncu olay beni bu gece ağlatan olay... Okul bitti ve karneleri alıyoruz ben biliyorum teşekkür alacağım çünkü ortalamam 70 ve 70 ve üstü alanlar teşekkür alıyorlardı ve almışlar benim karnem geldi ama belgem yoktu annem orada bekliyordu yanına gittim söyledim annem fark etti ve müdür yardımcısı semra hocanın yanına gitti "benim çocuğum da teşekkür almış belgesi nerede?" Dedi hocada anneme baktı ve "üzgünüm belgem kalmamış" dedi ve gülerek bilgisayara bakmaya devam etti bizde çıktık gittik...
Ama o an o kadar içimde kaldı ki hayatımda ilk defa belge alıyordum ve annemgili gururlandıracağım için mutluydum ama olmadı... Yine yapamadım...
O günden sonra bir daha hiç uğraşmadım belge almaya çünkü içimde kaldı o belge ve bütün umutlarım tükendi o günden sonra.
Neyse iyi geceler..
0 notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
BİZ KİMDİK BİLİYOR MUSUNUZ.?....
Kesme şekeri ilk gördüğümüzde, buna nasıl şekil vermişler de böyle olmuş diye *heyecanlanan* çocuklardık biz.
Bir gün benim de bir uçan balonum olsa diye hayaller kurarak uykulara dalan *hüzünlü* çocuklardık biz.
Karnemize zayıf düşürdüğümüzde, ailemize bunu nasıl izah edeceğiz diye *yüzü kızaran* çocuklardık biz.
Ahizeli telefonlara kimin aradığını bilmeden, herkesten önce ilk alo’yu diyebilmek için koşan *telaşlı* çocuklardık biz.
Siyah beyaz televizyonlar ile gördüklerimizin rengini hayal eden, yayın bitince okunan İstiklal Marşımızı duyduğumuz anda yattığımız yerden ayağa kalkıp saygı duruşu yapan *onurlu* çocuklardık biz.
Doğum günlerimizde kendisine kitap armağan edilen, gazetelerden günlerce kupon biriktirilerek sahip olduğumuz Temel Britannica, Meydan Larousse, Gelişim Hachette gibi merak ettiklerimizi öğrenmeye çalışan *ansiklopedi* çocuklarıydık biz.
Uzaktan kumandalı televizyonla ilk tanışmamızda oturduğumuz yerden sadece 3-5 kanalı değiştirebildiğimiz halde mutlu olan *mütevazı* çocuklardık biz.
Belediye otobüslerinde, hamile, yaşlı teyze ve amcaları gördüğümüzde yerimizi onlara vermek için ayağa kalkan *merhametli* çocuklardık biz.
Bayramlarda bizleri lavabo pompası gibi öpen teyzelerin verdiği mendilleri, harçlık veren amcaları, dedeleri özleyen, kazandığımız paraları , gençlik parkındaki *çarpışan otolara binerek harcanan* çocuklardık biz.
Kışın soğuklarında pekmez ile tahini karıp yiyen, üşümemek için içimize yünlü içlik giyen *garip* çocuklardık biz.
Sokaklarda gazoz kapağı toplayıp, mektup pullarından koleksiyon yapan, akşam ezanı okundu mu *dayak yememek için evlere koşan* çocuklardık biz.
Sütü bakkaldan alamayıp, hafta sonları mahallenin sütçüsünü elimizde tencerelerle bekleyen, sonra o sütü kaynatıp üzerindeki kaymağı afiyetle yiyen, komşudan aldığımız maya ile o sütün yoğurt olmasını bekleyen *sabırlı* çocuklardık biz.
Kışlık kazaklarımızı güveler yemesin diye bolca naftalinleyip valizlerde eşyalarını saklayan *umutlu* çocuklardık biz.
Komşu apartmanların meyve ağaçlarına gizlice çıkan, dalından meyve yemenin zevkini çıkartan ama yaptığıyla da *utanan, içinde “Allah” korkusu olan* çocuklardık biz.
Bizden bir yaş dahi büyüklerimize abi, abla diyecek kadar *saygılı* olan çocuklardık biz.
Mahallemizde kızlarla erkeklerle toplaşıp yakan top, yedi kiremit oynayan, *küfür etmeyi bilmeyen centilmen* çocuklardık biz.
Evde çorba diye sadece tarhana ve mercimek çorbası içen, dışarıda domates çorbasının üstüne kaşar serpildiğini gördüğünde sündüre sündüre o çorbayı içmeyi beceremeyen *masum* çocuklardık biz.
Çikolatanın tadını bayramdan bayrama bilen, pötibör bisküvi arasına sade lokumu bastırıp pasta niyetine afiyetle yiyen *mutlu* çocuklardık biz.
Mahallemizden geçen macuncu, simitçi, pamuk ve elma şeker satıcılarını gördüğümüzde heyecanlanan *yokluğu bilen* çocuklardık biz.
Siyah önlükleri, beyaz yakaları olan, sabahları okulda Andımızı bağıra bağıra söyleyen *vatansever* çocuklardık biz.
4 notes · View notes
hey-beyb · 2 years
Text
bu yıl spotify karnem kötü gelecek 😔😔😔😔 hep 90lar Türkçe pop dinlediğim için....
1 note · View note