Tumgik
#kalan sabah
izmirinegesiyim1 · 1 month
Text
İçinde bulunduğum bu zorluğu yok edecek bir gerçeklik bulamıyorum...
23 notes · View notes
muro4134 · 1 year
Text
Tumblr media
0 notes
layezalll · 7 months
Text
28 Eylül perşembe
Şafak ile kahve çekirdeğinin seviştiği bir perşembe sabahı; tamda kızarmış ekmek kokusunu içime çektiğim ve bir bardak sütle ıslattığım taze buğdayımı köpeğim karakıza verdiğim gün.
Uyku mahmurluğunun gölgesinde pişerken eriyen ben ve kıvamım tutunca şekillenen haysiyetim.
Artık arı durumda…
Kimonona saygı gösterdim hep  bunu da unutma…
Rica! Beyza’nın kadınlarını gördüm rüyamda.
Hepsi çıplaktı, ruhen ve bedenen ortada kalmış halleri yürek burkan cinstendi.
Biri tost makinesinde tost yaparken öbürü kahvaltı sofrasını hazırlamaktaydı ama ikisinin de  edep yerlerinde karpuz kabuğundan kaputlar vardı.
Kanatları da vardı.
Sarıkanatlar; ortası fil şekilli sinek kanatlar.
Rahatsız etti beni bu durumsal karmaşalar.
Gel zaman git zaman sonra beynimde adeta şimendifer çuf çufu hatta ve hatta istimbot sireni gibi vızıldadılar.
Sinirlendim kadınlara…
Gelecek misin?…
Ha yok gelmeyecek gibi olursan  gider alırım bakkaldan çift sarılı köy yumurtası tadında senden bir düzine.
Ama  yok gelirim dersen iki tuzlu fıstık al gel.
Çayla güzel oluyor her akşam mutlaka olur soframda
Sana menemen yaparım parmak ısırtan cinsinden. Hatırlar mısın geçen kış yapmıştım da çamlıca tepesinde karlar altında yemiştik, sefer tasına koyup.
Öteki gelişinde Yusuf ağabeyi de getir.
Gravyer peyniri ayırdım  ona geçen ki alışverişten kalan. Ama hususi ona.
Nasıl da sever bilirim, devrimi  anlatırken çakıldatmayı ağzını.
Kaç sabah işe geç kaldım hastalıklı beynimde o ses… Saçlarına briyantin sürsün, ama limon kokulu olanından. Tavlada yenmesi daha bir hoş oluyor o zaman… Sinirlenir mi?
Yara çıktı ayağımda
Bi bok bilmeyen onca doktora gittim hiçbiri tedavi edemedi, neyseki Sevim ablam yetişti imdadıma da eskiden kalma kocakarı ilaçlarıyla iyi etti
Belki bir orta yol buluruz da  anlaşırız. Ne de olsa medeni yaratıklarız. O beni,  ben onu anlarız.
Eh yabancı da sayılmaz en nihayetinde.
Ama yok anlaşamadık bu sefer…
Misafirlerim çok bu ara kusura bakmasınlar Olur mu? Anlamadığım konuların başında geliyor aslında bu saçma durum.
Bilemedim…
Sen varken mi yoktular, sen gitmişken mi vardılar, gelmemişken mi gittiler hiç bilemedim.
Ama cidden vardılar.
Kimse inanmadı bana.
Hep böle yapıyor bu insanlık.
Güvensiz!
Anımsarım; geçen sene de torpido gözünde hamsi bulduğumu söylemiştim de 1 hafta baktılar yüzüme alık alık, sanki sorun bendeymiş gibi. Off Annemin her yıl yaptığı portakal reçeli ritüelleri tadında dudakların olsa keşke.
Sıkıldım fıstık ezmesinden, fıstık ezmesinin benden usul usul kaçışmasından.
Tereyağı ve süt, sürdüm kalbime…
Yumuşarımı ki?
Ayrılmazdık  belki o zaman…
Düşünüyorum da aslında ne zaman yok oldun da,  ne zaman gittin de,  ne zaman geldin…
Var mıydın ki?
Hoş bunları da hatırlamıyorum ya neyse.
Paranoya;
Kapı çaldı bizimkiler dizisinin müziği tonunda.
Memnun kaygısız gibi açtım bende zaten kapıyı.
O an farklı bir an…
Kundera  tadında bir an. Velet; 8–9 yaşında ya var ya yok.
Sümüklü, potinleri gıcır, kafasında kırmızı bir kulluk var, saçları alaburus kesilmiş, anlaşılıyor, belli ki buralardan değil.
Olsa tanırdım zaten bizim buraların origamik kafatasına sahip değil.
Kâğıt tutuşturdu elime, gitti. Kaldım kapıda öylece ardından bakarken.
Anı bozan yabancı korku filmlerindeki öttür geçli çaydanlıktı.
Geçen Salı almıştım bizim semtin pazarından.
Hani sesiyle irkiltenlerden var ya hani tam dalmışken öter, onlardan işte.
Öttü. İrkildim.
Banyoda buldum kendimi.
Burnumda o pazartesi kızarmış ekmeği kokusu yine. Ama sütlü buğdayı yemiş bizim oğlan.
O yoktu...
Kapı banyo arası kayıp. Amnestik yaşam kaygısı doldu ciğerlerime havadan.
Aynaya baktım.
Çok ani kestim bileğimi babamdan kalan eski tip kasaturayla.
Sarı, mavi, kırmızı daha sayamadığım binlerce kelebek vardı her yerde.
Neşeli sesler çıkarıyorlardı sanki.
Fısıldaşmalar duydum kelebeklerden, manyakça yakarışlar içinde olanları da vardı ama yinede mutluydular, mutlu ettiler beni yokluğumda.
Aratmadılar benden bir tane daha.
Ne de asil hayvanlarmış bu kelebekler…
Giderken anlamak zorunda mıyım hep.
Kâğıt düştü elimden.
Son bir göz ucuyla baktım kelebeklerin arasından kâğıda. “ O Hiç yoktu ki…” 
161 notes · View notes
endergelisenataklar · 2 months
Text
trensizliğimi yutuyor her defasında bomboş kalan bir gar. sabaha daha çok var ama biliyoruz ki bir sabah var.
107 notes · View notes
girifit · 4 months
Text
sigaramda kalan ruj izini, seviyorum. sanki dünyaya bir iz bırakıyormuşum gibi bir his kaplıyor içimi. saçlarım zamanla biraz daha kısalıyor. elime makası aldığım an içimde bir fırtına kopar oluyor. ciğerlerime çektiğim zehir midemi bulandırıyor ama bilirsin beni, bazı şeyleri inatla yaparım işte. ne kadar canımdan can giderse o kadar yaşadığımı hissediyorum. aynaya bakmaya, tartıya çıkmaya korkuyorum. çünkü biliyorum bir haftada kaçıncı kez kilo verdiğimi. her sabah, öğlen ve akşam içtiğim kahve artık çarpıntı yapıyor, ellerimi titretiyor. yürüdüğüm yollar artık çok büyük geliyor gözüme. adım atmaya korkuyorum. içimdeki sesler susmuyor ama merak etme, çabalamaya devam ediyorum. olduğum yerde saydığımı hissetsem dahi koşmaya çalışıyorum. kalbimdeki sızı artar oldu son zamanlarda aynı başımdaki ağrı gibi. ilaçlarımı içmeyi unutuyorum bazı günler ve bu beni çekilmez birisi yapıyor. ardı ardına yakılan beşinci sigaranın sonuna doğru midemin bulanmaya başladığını biliyorum artık. bazı günler uyuyamayıp paket bitirir oluyorum. sabah yedide sönen sokak lambalarını tanıyorum. ama artık yıldızlarla konuşmuyorum. bir şeylerin geçmesi için çabalıyorum. ama tam olarak ne yaptığımı ben de bilmiyorum.
65 notes · View notes
egesizizmir · 2 months
Text
Güçlü olduğumu sandım.
Savaştığım hiçbir cephede yenilmeyince savaşı ben kazanırım sandım. Ama savaştığınız cephelerden biri kendi aileniz olunca ayakta kalamıyormuşsunuz. Hiçbir cephede kaybetmedim ama cephelerden biri annem olunca ayakta kalamadım. Bir insanla olan bağınız kadar acı çekersiniz. Annenizden daha bağlı kim olabilir ki bu dünyada? Hele ki benim gibi biriyseniz tek bağınız anneniz olur. Peki, ya anneniz sizi terk ederse ne olur? Evet, savaştığınızı sandığınız her savaşı kaybedersiniz. Sonra bir sabah uyanır yerdeki kanlar ile baş başa, eskileri düşünür ve bunları içinizden atmak istersiniz. Çünkü her insan, acısını atmak ister. Acısı, geriye kalan tek anısı olanlar hariç.
41 notes · View notes
istekligurbetci · 9 months
Text
Beni Döven Kocamı Alman Komşumla Boynuzladım! (Yasemin 35 Y., Bremen / Almanya)
Merhaba arkadaşlar, ben Yasemin, 35 yaşındayım, 17 yıllık evliyim ve Almanya'da yaşıyorum. Almanya'ya kocam getirdi beni. Kocam 39 yaşında, ismini vermek istemediğim tanınmış bir fabrikada işçi olarak çalışıyor. Benim hikayem karılarını döven erkeklere ders olsun. Evlendik evleneli kocam hep Maçodur. Dediği dedik, ondan iyi bilen olmaz tavırları ve hep benim diyen davranışlarıyla beni usandırmıştı. Fakat sikmeye geldi mi, canım gülüm der, işi bitince yine o Hanzo tipine bürünürdü.
En son beni hiç yere dövmüştü. Dövme sebebi de yemekti. Söylemesi ayıp, birgün önce Karnıyarık yapmıştım ve yarısı artmıştı, ben de israf olmasın diye, ertesi gün akşam yemeğinde pilavla salata yaptım ve kalan Karnıyarıkları da ısıttım. Kocam da, "Ne ulan bu? Her gün aynı yemeği getiriyorsun önüme! Akşama kadar evde götünü büyüteceğine, kocana doğru dürüst yemek yap, amına koduğumun Orospusu seni!" diye vurmuştu. Beni dövmesine değil de, bana "Orospu!" demesine çok üzülmüştüm ve "Ne Orospuluğumu gördün şimdiye kadar?" deyince, "Orospuya bak birde cevap veriyor!" deyip birtane daha vurmuştu.
Beni dövmesi ve bana "Orospu!" demesiyle o anda içimde bazı duyguları da öldürmüştü. İçimden, (Demek Orospu haa? Ben sana gösteririm Orospuluğu!) deyip sesimi kesmiştim. Bu olaydan sonra kocamla sadece o isteyince sikişiyordum. Beni hayvan gibi sikip, işi bitince de sırtını dönüp yatıyordu. Kocamın bana, "Orospu!" demesi çok ama çok kırmıştı beni.
Alt kattaki Alman komşum Walter beni her görüşünde elimde birşey varsa alır kapıma kadar getirirdi. Çok nazik bir erkekti. Bir sabah yine elimde poşetlerle Supermarkt'tan gelirken beni görüp elimden poşetleri aldı ve yukarı getirdi. Ben de, "Lütfen içeri girin, her dafasında yardım ediyosunuz, bir kahvemi için!" dedim. "Rahatsız etmeyeyim..." diye önce teklifimi geri çevirdi, ama ısrar edince girdi. Çocuklar okulda, kocam da işteydi. Kahveleri yaptım, karşıklıklı oturduk ve sigara içiyorduk. Alman komşum Walter gayet kibar birisi idi. Konuşurken birden, "Geçen gün kavga yaptınız herhalde, sesiniz aşağılara geldi." dedi. Kıpkırmızı olmuştum, "Evet, kocam beni dövdü!" dedim. Walter, "Neden Polis çağırmadın? Bu devirde kadın dövmek mi?" falan diye hayretle yüzüme bakıyordu. Benden cevap çıkmayınca, "Nasıl olur bu? Kocanı mı aldattın yoksa?" deyince, "Hayır, kocam Maço bir erkek!" dedim. Adam gülerek, "Evet, bence bu bütün Türk erkeklerinin sorunu!" deyip beni sakinleştirmeye ve teselli etmeye çalışıyordu.
Bense utandığımdan konuyu değiştirmeye çalışıyordum, "Sen neden evli değilsin?" deyince, Walter, "Kızarkadaşım var, ama evlilik istemiyoruz, serbest seksten yanayız, o istediği erkekle ben de istediğim kadınla birlikte olma özgürlüğüne sahibiz, birbirimizi kısıtlamıyoruz." dedi. Kahvelerimiz bitince, tazelemek için mutfağa gittim. Mutfakta (Neden Walterle sikişmiyorum ki?) diye düşünmeye başladım. Hem öküz kocam boynuz takmalıydı, kocamdan intikamımı Walterle sikişerek alacaktım. Kahveleri tazeleyip geri geldim. Walter yine gayet nazikçe teşekkür ederek kahvesini aldı. Ben bu sefer bacak bacak üstüne atıp, farkında değilmişim gibi eteğimin açılmasını sağladım. Walter bacaklarımdan gözünü alamıyordu. Başladı, "İnsan böyle güzel karısını döver mi?" falan diye...
Yavaşça yanına yaklaştım, kahve fincanını elinden alıp sehpaya koydum ve "Walter senden bir ricam var!" dedim. "Lütfen buyurun!" deyince, "Beni sikmeni istiyorum, hemde şimdi!" dedim. Adam şaşkın şaşkın bakıyordu sadece. "Lütfen beni sik!" dedim ve dudaklarından öpmeye başladım. Şaşkınlığını atan Walter bana karşılık vermeye ve beni soymaya başladı. Öyle nazikti ki, elbisemin her çıkardığı parçasını güzelce yere bırakıyor ve soyduğu yerleri öpüp yalıyordu. Birkaç dakika sonra tamamen çıplak kalmıştım. Walteri elinden tutup yatakodasına götürdüm. İstiyordum ki kocama boynuzu kocamın kendi yatağında taksın. Beni yatağa uzatıp kendisi de soyundu ve amımı yalamaya başaldı. Öyle güzel yalıyordu ki amımı, kendimden geçiyordum. Derken dudaklarını ve dilini götümde hissetmiştim. Öküz kocam birkere bile öpmemişti götümü. İyice azmıştım, artık, "Bitte Fick Mich!" diye inliyordum...
Walter beni üzerine aldığı gibi 69 yapmış ve sikini ağzıma vermişti. Siki ben yaladıkça büyüyordu. Kocamın siki kadar vardı büyüklüğü. Amım ve götüm yalanırken defalarca Orgazm olmuştum, sırıl sıklam olmuş amım yanıyordu. "Ne olur sok artık!" diye üzerinden indim ve domaldım Walterin önüne. Yavaşça sikini amıma soktu ve belimden tutup gidip gelmeye başladı. Tam karşımda kocamla ikimizin düğün resmi vardı, gözüm oraya takılınca sanki kocam görüyormuş gibi hırsla ve zevkle sikişmeye başladım. Walter de bana ayak uydurup hızlanıyor, hızlandıkça da yatak ileri geri sallanıyordu. Walter kocamın sikmediği gibi çok ustaca sikiyordu beni, içimde hızlanıyor, birden yavaşlayıp, sonra birden hepsini köklüyordu. Walter beni altına alıp sikmeye başladığında ise artık iyice delirmiştim. Kocamdan daha iyi sikiyordu, en önemlisi kocam şimdiye kadar çoktan boşalmıştı. Ve ben şimdiye kadar almadığım zevki ve tadı alıyordum. Amıma pompalarken memelerimi yalıyor, boynumu hafif hafif ısırıyordu. Adamın altında delirmiş gibi inliyordum...
Beni yarım saate yakın siktiğinde ikimiz de yorulmuş ve terden sırılsıklam olmuştuk. Öyle güzel sikiyordu ki, şimdiye kadar siktirmediğime pişman oldum. Sonra birden, "Jasmin geliyorum!" dedi (Yasemin diyemediği için bana hep Jasmin der). Ben de, "Lütfen içime boşal, çıkma içimden!" dedim. Son bir kez bana kenetlendi ve kendinden geçmiş bir vaziyette içime boşaldı. Önce hiç konuşmadık, dakikalarca beni okşadı, öptü. Siki amımın içinde küçülünce kalktı ve "Artık gideyim!" dedi. Ben de, "Gitmeden senden bir ricam olacak, lütfen kimseye birşey söyleme, biliyorsun ben evliyim ve evli kalmak istiyorum. Bu kocamdan intikam içindi!" dedim. Walter de eğilip beni birdaha öptü ve "OK!" deyip gitti.
Ben de kalktım ama banyo yapmadım, Alman komşumun dölleriyle dolu amımı kocama yalatıp siktirecektim. Yaptım da! Bu da üstüne kapak oldu! Karılarını döven erkeklere ders olsun!
[Yasemin]
94 notes · View notes
tanriningolgesi · 9 months
Text
Sonun Sonsuzluğu
1 Acı, bir ırmak gibi Doluyor yüreğime Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum Beni arhk ne çiçekler, Ne çocuklar kurtarır; Ne de o her gün Yinelenen doğum. Fırtına ektim Rüzgar biçtim şu dünyada. Acı, tepeden tırnağa Acı çekiyorum. Ey, yüreğimden hep ölüme doğan İsa! Haydi, yeniden çarmıha geril Bu son ölümün olsun Ve bir daha doğma!
2 Öldürmeyeceğim kendimi Ama, keşke öldürseydi Diyeceksin bana. Öldürmeyeceğim kendimi Ama, bir ağıt yakmak Gelecek içinden; Aklımı yakıyorum çünkü ben Yaşanmış, yaşanacak Bütün günlerimi. İntihar diye bir şey Yok bu dünyada. Ölümle biten bir intihar yok. Asıl intihar Gün gün yaşamakta. Öldürmeyeceğim kendimi Ama, keşke öldürseydi Diyeceksin bana.
3 Yüreğime bir tanım Bulabilmek için Yollara vurdum kendimi, Dillere düştüm. Ben hangi yalnızlığın tarihi, Hangi umudun Tarih öncesiyim? Birbaşıma kalakalmışım uzak, Uzak ufukların sonsuzluğunda Kollarım ardına kadar Dünyaya açık. Ama yaşamımda ne bir esinti Ne de bir Yangın var artık.
4 Ey taşlar! Ey, Karşımda susan dünya! Ey, bütün ölümlerime Gebe kalan deniz! Yağmurun bile İzi kalır toprakta. Havada çiçeğin kokusu Yel vurdukça tüter. Değil mi ki Ufuk çizgilerinin bile Bir sının var Değil mi ki Artık ne topraklar, ne sular Beni sarıp sarmalayacak. Gitsem, kendime Gideceğim bundan böyle; Kalsam, bir uçurum Kendi derinliğiyle dolacak. Yaşamı da, ölümü de Tutmayacak yüzüm benim Yüzüm benim, yüzüm benim Dalacak bir yol gibi Kendi çizgilerine – Kim bilir nereye?
5 Bütün kapıların Dışına kovuldum. Taşlandım kahve masalarında. Şimdi ben, ıslak bir toprağın Tüten buğusuyum; Kendine bakan bir aynayım Ben bu dünyada. Bütün kapıların Dışına kovuldum. Yüreğim, kurtarılmış bir Bölgedir şimdi. Yaşamak eğer Gerçekten bir savaşsa, Kalkana ve mızrağa Çevirdim de dilimi Omuzlarımdaki Apoletlerden oldum.
6 Her denizin bir kıyısı, Her insanın Bir boyutu varmış. Ölüm araya girmeye görsün Bütün hücrelerini Bir kapıya döndürüp beklesen de Açan olmazmış Gel ey Yalnızlığım benim! Açıp da solmayan gülüm! Doldurdum bir vazoyu seninle Suyunu yeniledim, Kokunu öptüm.
7 Beynimle yüreğimin Arasında ırmaklar akar Her sabah Boğulurcasına uyanmam bundandır. Azraili yoldaş bilip, Yeniden doğanım ben. Her susayışım çöl, Her boğuntum Çağlayanlar boyuncadır. Çırpınsam da çıkamam Kendi eksenimden.
8 Çiçeksiz bir dal gibiyim Susuz ırmak yatağı … Varlığım soyutlandı Bütün anlamlarından. Gün gelir çekip giderim Avuçlarıma alıp da aklımı Çığlık çığlığa Bu sokaklardan.
9 Yüreğimi dünyaya karşı Bir kalkan bilirken Son burcu da çökertildi İçimde bir kalenin. Aklımın ovalarını yeniden Ölçüp biçmem gerekiyor şimdi Kimsesiz ve dingin. Bu sorular tufanında Tutunacak dalım değil, Bir tek yaprağım bile kalmadı sanki. Ne bir kıpırh var havada Ne de sularda Yeniden doğuşların cenini.
10 Dünya kendine döner Ben kendime dönerim. Aklın dizginlerini çözdüm, Yüreğin köprülerini athm Savaşlara girdim Yenik, umarsız Bana bir yara kaldı Bir de yaşama isteği Belli belirsiz.
11 Bir şiire başlamadan önce Noktayı koymayı öğrendim; Yeni başlamış bir şeyi Yitirilmiş görmeyi… Tufanlar da istemiyorum artık Bir dünya kuruyorum kendime Devinimsiz, duruk. Aklımı da kovuyorum cennetlerimden Yüreğimi de şimdi. Günışığıdır beni kör eden Yağmurlardır yaralayan Ve eve döner gibi yapıp, Kendime döndüğüm her akşam Anladım, yüreğimde doldurulmamış Uçurumlar olduğunu. Karşılıksız sorular göveriyordu Aklımın geniş ovalarında. İşte, bir zamanlar Denize kavuşan ırmak Şimdi gerisin geri dönüyor Kaynağına.
12 Yalazlanıyor deniz Önce usul usul Sonra gürül gürül… Uçurumlar açılıyor derin, Dağlar yükseliyor yüce. Oturmuşum bir kayanın üstüne Akdeniz’e bakıyorum Kendime bakar gibi Mavi bir aynadaki gençliğime … Ne söyledim, ne yazdımsa bu dünyada Ne yitirdim, ne buldumsa Bir derin iç çekişin Bağrında eridi. Bütün nesneler tek bir ses olarak Bağırıyor bana:
Bitti arbk, Artık her şey bitti!
13 Ardımda kalan bütün köprüleri bir bir yakhm Geri dönemem artık Namludan çıktı kurşun. Ne çok yürüdüm şu dünyada Ne kadar az yol aldım Acının alfabesindeyim daha. Geri dönemem artık Bir çizgi gibi uzar giderim Anlamsız, kimsesiz Ve soluk.
14 Aamı Anlamıyor musun yüzümden? Yüreğimi yansıtan Bir aynaya döndü. Aklımdan Azat oldu da dilim Yaşamın arkasından konuşarak Özgürlüğünü kanıtlıyor şimdi. Acımı Anlamıyor musun yüzümden? Bir kez olsun duy beni Sözcükler Araya girmeden!
15 Bir gün gelir de Ölüme yenilirsem eğer -Yenileceğim demiyorum Yenilirsem eğer – Deyin ki, erlerindendi Eşit olmayan bir savaşın Kılıcı sözcüklerdi, Kalkanı sevgiler…
16 Dağlar sesimi tutar Dağılıp, parçalar ovalar Acılar niye benim Üstüme kanat gerer? Ne dünya kadar yaşım Ne göklerden akranım var Hüküm niye hep ölümüm? Urganlar da kendini boğar Göreceksiniz bir gün Bütün uçurumları böler Köprüleri sevginin.
17 Kendi rengini yadsıyan Bir bayrak gibi Dürüp, katlıyorum yüreğimi. Ne kaldı konuşacak, Ne vardı ki? Yücelerde seyrettim Uzun bir zaman; Gönderlere çekildim Ve anladım ki , Doruktur asıl uçurum Odur insanı boğan.
18 Ben mi yanıldım, Yoksa dünya mı bilmem? Bir yerlerde tökezledim Ama düştüm diyemem. Yağmur boğulmaktan söz eder şimdi bana Güneş çekip gitmekten. Beni kurtarmak için Pamuk iplikleri uzanır Uçurumlanma … Sevgili dünya, Ne petekle balım kaldı, Ne derilecek çiçeğim Salıver arlık beni Kopar dizginlerimden!
19 Gün akşama kavuşur Dünyadan el ayak çekilir Bütün görüntülerimi yitiririm birden. Aynalara baka baka Unuturum yüzümü. Her şiirde biraz daha Koparım sözcüklerden. Gün akşama kavuşur Kapılar sürgülenir Evler mezar taşıdır arlık Sokaklar teneşir … Ey yankısız ses! Ey devinimsiz tufan!
20 Uzun dinginliklerden Sonra gelen fırtına Taş taş üstünde koymamaya yeminli Dönüp dolaşıp geldiğim Bu kör noktada Kırılıyor gülüşüm Bir bardak gibi. Ölüm kapıyı çalınca Söylenmedik bir sözüm kalmayacak Ve bu dünyada Tepeden tırnağa yürek olmasını bilenler Hep selden kaçarken Tufana kapılacak Batacak sulara yüzüm Batacak sulara yüzün Ağır bir taş gibi Gömülüp susacak…
21 Yağmurun ardından Kar geliyor; Onun ardından sel… Bir şeyleri tamamlamadan Ölmek bana Zor geliyor. Bu şiir nerde biter Gece güne ulanırken? Çiçek tohum olur döner, Su denize kavuşurken, Yaşamın sonunda mı, Başında mıyım bilmem? Beni kim düşünür bu irinler dünyasında? Herkes kendi yüreğini deşip, Derin kuyular açarken Sinmek, saklanmak için Karanlıklarına. Gülün ardından Diken geliyor; Sütün ardından irin… Bir şeyleri bitirmeden Ölmek bana
22 Sonun sonsuzluğundayım Ufkun çok ötesinde. Geçip giderim dünyanızdan Bir yıldız gibi akarım Yanarım kendimce. Ok çıkınca yaydan Artık beni aramayın Ne mezar taşı dikin Ne diriltin söylevlerle. Ok çıkınca yaydan Saplanacak bir yerler Bulurum elbet Gücümün yettiğince…
23 Bir kalenin Ele geçirilemeyen Son burcuyum ben; Yeryüzünden silinmiş ırkların Tek temsilcisi … Ne söyledimse yele söyledim, Sanki ne yazdımsa buza Taşlandım adımbaşı Taşlandıkça konuştum. Ben acının dallarıysam Yeryüzüydü gövdesi Ben bir ırmaksam Yaşam denizdi… Bekleyen görecek. Yanan sular, Boğulan topraklar bana tanık. Ben susarsam Taşlar konuşacak artık.
24 Yağmurlar yağacak uzun Yağmurlar ince Dünya, bir alıcı kuş gibi Üstüme çökünce Ne bir sözcük kalacak, Ne de bir çığlık. .. Yine de gülsün isterim Şu pencerelerde Sokağı seyreden çocuk; Gülsün artık!
25 Umut, o arslanın Ağzında değil, Midesindeyken şimdi Gülümseyerek seyrediyorum Tarihin sofralarında Onu çiğneyenleri. Varın taşlayın beni! Yaralarım övüncümdür Bu dünyadan olduğuma Yaşadığıma dair. Umutsuzluğun umudundayım Karanlığın ışığında Öyle derin, öyle yoğun Uçurumların doruğundayım. Varsın bir yanıt Bulmasın sorularım; Yalnızca soru sormaya Bile razıyım…
26 Kişisel alacakaranlığın Cephelerindeyim. Yaralarım bedenimi yırtarcasına fırlıyor. Geride kalan Yalnızca kan ve irin…
27 Sabaha yakın görülen düşlerde Bilinci körelten Bir karabasan yoğunluğu, Biraz da aa vardır. Güneşin alhnda kararan şeyden Korkun, derim ben Kül alhnda yanan kordan … Ve ışık, uzun bir karanlığın Ardından gelirse eğer Asıl anlamını bulur.
28 Güneşin öte yüzünü gördüm O sonsuz karanlığı … Doğadaki her şeyin İkinci adı yalnızlıktı, Ölümdü, suskunluktu. Bir çiçek ki, taşırmış İçinde hep solgunluğu, Suyun akışında bir Boğulma korkusu varmış Yanan topraktan Yükselen buğu… Güneşin öte yüzünü gördüm Ki, orada her şey Önce kendini yadsıyordu.
29 Belki kendini boğan Biri değilim Yağmur, ne biliyorsun? Belki bir beklediğim var yaşamdan. Bir bardak mıyım sanki Kendiyle dolup taşan? Belki bir sıcaklık Kaldı bir yerlerimde Güneş, ne biliyorsun? Belki gecelerimizden sızan bir ışık. .. Bir kum saati miyim? Boşalıp kaldım mı artık? Belki açacak Bir şeylerim vardır Çiçek, ne biliyorsun? Belki konuşacak birkaç söz kalmıştır Bir gün karşıma çıkacak olanla Geçmişe, geleceğe dair…
30 Akdeniz susuyor. Susuyor turuncu. Susuyor yeşil. Bir yaşam ki nasıl Ancak kendiyle tanımlanır; Bir insan ki nerede Artık her şeye razıdır Orada dursun dünya! Ölü deniz, Güneşli, puslu deniz Sularını rahim, taşlarını cenin Kıldığın çağlardan kalmış Bir gülümsemeydim bir zamanlar Belli belirsiz … Cebimde kelebek ölüleri, Ağzımda tütün kokusu Turuncu sokaklardan denize uçan Soluk bir gölgeydim Dalgın ve kimsesiz … Köşkerin kızının Memelerine dolan iyot kokusunda, Gülüşünde bir işçinin Bir payım vardı Hiç kuşkusuz… Akdeniz susuyor. Yaralı bir balık gibi; Çağın zıpkınlarıyla delik deşik. Akdeniz susuyor. Suları kirli şimdi, Mavisi soluk…
31 Beni doğuracak rahim, Beni sallayacak beşik yok! Dünyaya düştü yolum Bir görümlük Konuk geldim. Tek bir soru sordum Bin yanıt aldım; Ama hiçbirine bende yanıt yok! Uçurumlara itildim, Doruklara çekildim. Çaprazlama çiçekler astım da göğsüme Şaire çıktı adım. Dinsiz bir peygamberim şimdi Ateş olsam bir kendimi yakarım. Kendi karanlığından korkan Bir geceyim ben, Kendi sınırlarına düşman Bir ülke; Kuşablmış, yorgun … Ey dünyalıklar, ey tarihçiler! Oysa hepsi topu topu iki kelime: Yaşadım ve öldüm.
32 Bu şiir burda biter Yaşam benimle bitmiyor Umutsuz değil, umarsızım şu anda Ne çiçeklerde payım var, Ne şu suskun taşlarda… Acıdan kurtulmaya yeltendiğim zamanlar Acı olduğumu anladım Dünya bunu bilmiyor… Ben insanlığın çocukluğuyum Ve yaşlılığıyım sırasında. Bu şiir hurda biter Hiçbir dayanak bulmadan Doğanın avuntusu nedir? Gece günle tanımlanırken? Işığın kaynağında hep Bir karanlığın donduğu Bilmem nasıl kanıtlanır? Y ıllar yılı sorulara yaslanıp Yaşarken ölüme doğdum ben Hiç kimseyi öldüremem Kendimi bile artık. Bu şiir burda biter Nasılsa anlaşılmaz Çünkü bir sese, yankısından başka Kulak veren çıkmaz -Çoktan biliyorum bunu… Karanlıkta gülümsüyorum son kez Böyle anımsa beni…
66 notes · View notes
maksurat · 3 months
Text
Sabah çok erken bi saatte uyanıverdim düşünmekten uykum iyice kaçtı. Ne olacak bu dünyanın hali, ne olacak bu ülke diye düşünürken, başkan olmayı hayal ettim. Sıkı durun şimdi kabinemi açıklıyorum;
Cumhur başkanı yardımcısı : @japonyamesken
Adalet bakanı:
@atlaraveuzaklara
Milli eğitim Bakanı:
@yantekerlek ve @lifewillgetbetterinsallah
Dışişleri bakanı:
@lhlamur
Kültür ve Gastronomi bakanı
@deneyselseyler
Sağlık Bakanı
@gunasiri
Sanayi ve teknoloji bakanı
@seraser-blog
Aile ve Sosyal hizmetler bakanı:
@musfika-hanim
Hazine ve Maliye bakanı
Kardeşim ( onlara benzemeyecegiz derken:)).. ama görevinin hakkını vereceğine inancım tam. )
Boş kalan bakanlıkları mezkur arkadaşlarla istişare ederek doldurabiliriz. Şura sistemi oluşturuyorum. Vatana millete hayırlı olsun!
34 notes · View notes
ozgurkedi · 1 year
Text
Karanlık bi' yerde bul beni. Kaybettiğin gün gibi bekliyorum. Üstümde bi' başkasının ceketi, yine de tanırsın biliyorum. Tanıdık bi' yerde bul beni. Kuğulu'da buluşalım. "Kalpsizin biri" demişsin, hani? Bari yorgun dargın bakışalım. Sokaklarda ayak sesleri, özlemek artık yasaktır. Sildik hafızadan bizi, fotoğraflarımız kayıptır. Hiç anlatmadım sana oysa, daha çok hikâyemiz vardı. O gece sormuştun ya bana, uzaklığın en büyük yaraydı. Yaraya gülümsedim her sabah, yarayı önemsedim. Yarayı hazırladım gözlere, yarayı temizledim. Elini uzattın hep. Havada kalan en güzel hayalimiz, yaramızı unutturur. Yarayı kapatan aşk, yaradan da derin...
Tumblr media Tumblr media
108 notes · View notes
girifit · 4 months
Text
dört dal sınırımı aştım. on ikinci dalımı yakıyorum. çocukluğum beni bir köşede ağlayarak izliyor, bunu biliyorum. ama içimdeki nefrete ket vuramıyorum. ellerim titrerken görünmemek adına bin bir takla atıyorum. midemi bulandıran ilaçlar, her sabah bir okul tuvaletinde kusturuyor beni. buna engel olacak gücü kendimde bulamıyorum. dolan gözlerime lânetler savuruyor, bir köşede çocuk gibi ağlamak istiyorum. nedendir bu çelişki, bilmiyorum. içimde eksik kalan bir şeyler var. şiirler, şarkılar, kitaplar. doldurmuyor hiçbiri o eksik kalan yeri. ben içimi koparıp atmak istiyorum. bir yapbozun eksik parçası değilim, uyumsuz parçasıyım. hiçbir yere ait olmayan, yanlışlıkla kutuya konulan. bir yanım bu düşünceme kahkahalar ile gülerken diğer yanım acıdan nefes alamıyor. nedendir bu bilinmezlik, bilmiyorum. elim ayağıma dolanıyor, biri gözlerimin içine baktığı an. korkuyorum. bir şeyleri görecek diye. çünkü artık görünmek istemiyorum. duyulmak istemiyorum. anlaşılmak dâhi istemiyorum. bir köşede sigaramı içmek sonra da gitmek istiyorum. bu kadar.
53 notes · View notes