Tumgik
#islami mimari
nevzatboyraz44 · 2 years
Text
Islamic art...alhambra palace Andalusia, Spain, Europe
Tumblr media
İslami sanat, Elhamra sarayı, Endülüs, İspanya Avrupa
Tumblr media Tumblr media
الفن الإسلامي ... قصر الحمراء الأندلس ، إسبانيا ، أوروبا
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
131 notes · View notes
haziranzede · 10 months
Text
taşra, kasaba, köy kültür ve ahlakı ile şehirde yaşamak.
köyden şehre gelenler Osmanlı zamanında ustaları tarafından ahi sistemi içinde, tekkelerde İslami terbiye le terbiye ediliyorlardı. bugün ise ikiside yok malesef. tekkeler kapatıldı, sonrasında yaşamları sürdürseler dahai büyük bir dönüşüm yaşadılar.
bugün şehre gelenler köydeki o dar çevrelerini şehirde devam ettiriyor. aynı mahallelerde oturuyorlar, aynı çevre ile evlenip, aynı çevrede çalışıyorlar. başka çevre görmedikleri için herkesde aynı kültürden oldugu için kimse davranışlarını yadırgamıyor ve onlarda değişmek zorunda kalmadan yaşamlarına devam ediyorlar.
belki hayatı boyunca köyü olmamış insanlar köy kültür nedir bilmiyor olabılır. belki biraz köy kültürünü anlatmak faydalı olur.
köyler kendi içinde yaşanan, çevreye kapalı yapılar. hayatı boyunca tarla, traktör ve en yakın yerdeki pazar dışında birşey görmemiş insanlar. parayı çopu görmemiştir, gören ise son 20 30 yıldır gördüğü için paranın nasıl kullanılacağını bilmezler. savaşdan kalan kıtlık bilinçi ile sürekli bırıktırırler. sürekli yenş şeyler alır ve onun borcunu ödemek için uğraşırlar. ülkedeki bir çok emeklinin üzerinde kredi borcu vardır. ülke en çok kredi nüfusa oranla Anadolu'da alındıgını düşünüyorum.
yeni şeyleri anlamaya, tanımaya çok çok kapalılardır. sabit fikirlilerdir. tek doğrunun kendilerinin oldugunu düşünürler. başka kültürlerle tanışmadıkları için her duruma şaşırırılar, yargılarlar ve doğru söz adı altında patavazsızlıkla karşıdaki insanları kırarlar. insanları kırmak, ayıplamak, yargılamak onlar için çok çok normaldir. köylerden sınav birincisi cıkabılır fakat gerçek entellektuel çıktığı pek görülmez. köylü olup, şehre gelip entellektuel birikimini geliştirenler vardır, ama köyde kalıpda entellektüel bilincini geliştiren yoktur. bu kapalı çevre de farklı olmaya asla izin vermezler. kural koyucu olan insanların herkese ve herşeyi eleştirme hakkı vardır. köyün iklim ve konumuna göre bu kurallar sertleşip yumuşaya bilir.
obnu haldunun dediği gbi insanların yaşadığı iklim, coğrafya insanların karakterini, yaşam şeklini etkiler.
köylerde insanı değerli kalan en önemli unsur para ve paraya bağlı olarak mülkdür. çok dar kafaya sahip olan bu insanların sanıldıgı gbi derin bir irfanı yada fikir dünyası yoktur. düşünmeye, estetiğe dair hiç bir kaygı ve emekleri yoktur. estetik onlar için gereksizdir, önem vereni de anlayamazlar. bir durumun işlevine odaklanırlar. mimari olarak çok zayıf, estetikten uzak, ucube gibi yapılar yaparlar. onlar için yaoının estetiğinde, mimarisinden önce işlevi gelir.
bölgesel olarak Anadolu da farklı çarpılıklar ortaya çıkmıştır ama bunlar isnisna oldugu için üzerinde durmayacağim.
2 notes · View notes
fisiltihaberleri · 5 months
Text
Tumblr media
Başkan Selim Özen: 'Kolaylaştırın zorlaştırmayın'
Engelsiz Sakarya Platformu Başkanı Selim Özen 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. İŞTE O AYRINTILAR..
Selim Özen basın açıklamasında şunları söyledi:
CUMHURİYETİN YÜZÜNCÜ YILINDA.!
KOLAYLAŞTIRIN, ZORLAŞTIRMAYIN! MÜJDELEYİN, NEFRET ETTİRMEYİN!
Yine bir 3 Aralık Dünya Engelliler günü geldi çattı 24 yıldır yaşamımı engelli bir birey olarak tekerlekli sandalyede sürdürmekteyim her iki yaşamı da tecrübe etmiş bir birey olarak sonradan engelli olmanın ve bunu kabullenmenin zorluğunu ve engelli bireylerin ailelerin yaşadığı sorunları en iyi bilenlerdenim.
Bir farkındalık yaparak 3 Aralık Dünya Engelliler günü öncesi Cuma namazında Orhan Cami İmamının Cuma hutbesi ile başlamak istiyorum açıklamama ;
DEGERLİ MÜMİNLER .! Dinimize göre engellilik; görememek, konuşamamak, yürüyememek değildir. Asıl engellilik, hakkı duymamaktır. Hakikati görmemektir. Doğruyu söylememektir. Kişinin kalbini imandan, gönlünü İslam’dan, söz ve davranışlarını güzel ahlaktan mahrum bırakmasıdır. İmkânlarını Allah’ın rızası ve insanlığın faydası için kullanmamasıdır. Samimiyetini riyakârlığa feda etmesidir.
Hâsılı asıl engellilik; insanın, kendi eliyle değerini yitirmesidir. Kur’an-ı Kerim, gerçek engellileri bizlere şöyle tanıtmaktadır: “…Onların, kalpleri vardır ama hakkı anlamazlar; gözleri vardır ama gerçeği görmezler; kulakları vardır ama hakikati işitmezler…” Aziz Müslümanlar! İnanç, azim ve gayret hiçbir engel tanımaz. Önemli olan birbirimize engel çıkarmamak, hayatı birbirimize zorlaştırmamaktır.
Bu doğrultuda İslami yaşayan Müslümanlar olarak hayatı birlikte samimiyetle paylaşarak birbirimiz için yaşamı engelsiz kılarak sözün hukukunu yerine getirme sorumluluğu içerisinde Peygamber efendimizin hadisinde dediği gibi “ KOLAYLAŞTIRIN, ZORLAŞTIRMAYIN..! Müslüman din kardeşlerimiz ..! J
Sayın Cumhurbaşkanımız 2005 yılında çıkarmış olduğu 5378 sayılı engelliler yasası ile her alanda engelli bireylerin sahip olduğu en temel insani hakları kanunlar ve yönetmelikler ışığında gerçekleştirilmesi hizmetlerin eşit ve adaletle sunulması için gereken düzenlemeleri yapmıştır.
Başta engelliğin önlenmesi, sağlık, eğitim, spor, istihdam, sosyal güvenlik, erişebilirlik ve benzeri bir çok konuda engelli engelsiz birlikte bir yaşam kültürü oluşturmak adına kamu kurum ve kuruluşların ciddi bir caba gayretleri olmasına karşın hala engellik konusunda çözüme kavuşmamış bir çok sorunumuz ve problemimiz mevcut toplumsal bir bilinç ve farkındalık maalesef yok engelli STK olarak elimizden geldiğince sorunların çözümüne katkı sağlamaya çalış sakta yeterli olmuyor .
Tüm engel grupları dikkate alınarak, İmar izinleri, işyeri ruhsatları, kaldırımlar, parklar, sosyal donatı alanları tüm yapılı alanlar, otoparklar, ibadet alanları camiler, spor tesisleri, kültür tesisleri, müzeler, sanat merkezleri, alışveriş merkezlerinde TSE erişebilirlik mimari norm kurallarına dikkat edilerek düzenleme yapılmalıdır bu kanuni bir zorunluluktur ve ülkemiz hukuk devleti kanunlarla yönetilir herkes gibi devletimizin tüm kamu kurum ve kuruluşları bu düzenlemelere uymak zorundadır.
Bu şehir , ülke hepimizin ve birlikte insanca yaşamak istiyoruz engelsiz görevi olan seçilmiş ve atanmışlara ricamızdır lütfen engel oluşturmayın zaten zor bir hayatımız var sizde yasalardaki düzenlemeleri hayata geçirmeyerek ilgi standartlara kanun ve yönetmeliklere uymayarak yaşamımızı zorlaştırmayınız !
STK ‘ larımız gönüllük esasına göre faaliyetlerini yerine getiren kurumlardır ticari işletmeler değildir amaçları engelli meselesi konusunda yasalar ve yönetmeliklerdeki eksik düzenlemelerin bilimsel ölçütlerde hayata geçirilmesini engelli konusunda toplumsal bilinç oluşturmak toplumu bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak olması gerekir iken, tekerlekli sandalye, gıda ve benzeri yardımları yapan kuruluşlar haline geldik, eğitim ve istihdam dışı kalan özel engelli bireylerimiz için topluma entegrasyonunu sağlayacak çalışmalar şehrimizde olmalı, devletimizin ilgi kurumları yerel yönetimlere merkezi idare tarafından nüfusa oranla gönderilen kaynakların eşit ve adaletli kullanımının sağlanması adına şehrimizde yaşayan engelli bireylerimize başta kullandıkları mobilete araçların teminin bakımının sağlanması, şehir merkezinde sosyalleşebilecekleri alanların oluşturulması sağlık yardımların sağlanması özellikle SUT yönetmeliğin yarattığı mağduriyet giderilmelidir engelli birey ve ailelerinden alınan medikal firmalar tarafından elden alınan kayıt altına alınamayan ödemler biz engelli bireyleri ve aileleri zor duruma düşürmekte son yıldır 50 Tl ile başlayan şuan medikal sonda için .750 TL ve 2000 TL para almaktalar sağlığımız için bu rakamları ödemek zorunda kalıyoruz devletimizin engelli hasta yaşlı düşkün dezavantajlı bireyler için anayasal güvence ile ücretsiz sunduğu hizmeti son üç yıldır medikal firmalar zarar ettiklerini gerekçe göstererek fark ücret adı altında engellilerden kayıt dışı haksız para almaktalar ve devletimiz bu konuda hiçbir şey yapmamaktadır suça ortak olmaktadır.. Sosyal yoksunluk içinde ve dar gelir grubunda olan engelli bireyler ve ailelerimiz mağduriyeti giderilmeli hizmeti devletimiz üç yıl önceki gibi ücretsiz sunmalıdır yada enflasyon oranında SUT yönetmeliğinde belirtilen medikal (sonda, hasta bezi , ortoz, protez)gibi ürünlere zam yapmalıdır engelli sağlık kurul raporlarında engelli bireylerin yaşadığı mağduriyetler çözüm bulunarak bir an önce giderilmelidir. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/baskan-selim-ozen-kolaylastirin-zorlastirmayin-10005.html
#engellilergünü #3aralıkdünyaengellilergünü #engelolma #3aralık2024 #engellilerhaftası #turkey #realestate #emlakofisi #bahçelievler #03122024 #sevgiyle #istanbul #engelliler #budünyadaengelsizsiniz #saygıyla #fiworld #engelleriaşın #birgündeğilhergün #engellerikaldır #engelsizyaşam #repost #diyettabağım #sakarya #engelli #bywyndham #sporgündemi #kuaför #engelyok #güzellik #engellisporunatamdestek
0 notes
gooarch · 6 months
Text
Tasavvuf ve #YapıSöküm :
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ian Almond bu kitapta okurlarını; Chittick'in "İbnü'l-Arabî'nin Hayal Gücü Metafiziği" adlı kaynağından faydalanarak, o kadar Neo-Platoncu retoriği kullanıp da sekülerlikte hiç ödün vermeyen düşünür Jacques Derrida'nın "Yapı-Söküm" vizyonundaki en önemli kavramı olan "DifferAncé" üzerine teoloji ve negatif teoloji bağlamında bir takım çeşitlemelere maruz bırakıyor. Apayrı çağlardaki Derridean ve Akbarian metinlerin semantik senkronizasyonu gerçekten de duyanları Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ıyla yaptığı Derrida'nın fikrimizin hırsızlığı şakasına kanmaya itiyor. Fakat çok daha eski dönemde yaşamış olan "Sudûr" teorisinin kurucusu Helenistik düşünür Plotinus'un sonraki tüm zamanlara yansımış etkisinin bir olgusallığı olduğunu Ian hemen belirtecektir.
İbnü'l-Arabi, bazı geometrik ya da antropomorfik İslam teolojilerinin ve felsefelerinin "Hakk"ı sınırlayan imgeler inşa ettiğini savunur. Ona göre, Tanrı'nın doğasını veya "Hakkikat"i sistemli bir şekilde tanımlamaya çalışan felsefi ve teolojik çabalar, insan aklı Tanrı'nın sonsuzluğunu anlamada yetersiz kaldığı için başarısız olur. Halbuki "Hakk"ın anlamına ne olduğuna değil ancak negatif teoloji bağlamında ne olmadığına bakarak ilişiriz. Bu, Tanrı'nın radikal aşkınlığını ve içselliğini aynı anda kabul edebilme yetisiyledir. "Hakk" ve "DifferAncé", her iki düşünürün de gerçek, rasyonellik ve hermenötik doğası hakkında özdeşlik derecesindeki fikrini fakat Mistizm'de çatıştıklarını gösterir. Derrida, Heidegger'in en temel Onto-Teoloji yaklaşımını benimser ve Onto-Teolojinin mistik "Causa-Sui" ilkesini seküler "DifferAncé"a yedirir. Negatif Teoloji bu işlemi mümkün kılan bir enstrümandır fakat Derrida'ya göre aksine bir amaç falan da değildir. Burada, kutsal metin dışındakilerin de birer anlam makinesi sayılmasıyla "Okumak yazmaktır!" mottosu, yazmadaki dogmatik öznesizliğin yerini okuyan her özne ile doldurup, Sufi ve "Yapı-Söküm" hermenötiklerini birbirinden ayırır; yegane sır bir sırrın olmamasıdır ki böylece her tür meta-anlatı da devriliverir: İşte amaç işte Yapı-Söküm!
Izutsu'nun Sufi-Tao kıyasının aksine böylesine bir diyalektikle Almond, gayet Hegelian bir bütüncüllük başarmış.
Bertrand Russel'ın da belirttiği üzere Yahudiler; mimari put, plastik sanattan put ya da yaşayan put olan siyasi tekil sembollerin yerini çağlar boyunca sürse de alacak olan milliyetçilik kavramını tarihte ilk icat eden toplumdur. Bu bir metnin öznesiz bırakılarak kutsallaştırılmasıyla değişmezliğini garantiye alma illüzyonu ve çabasının olgusal sonucudur. Halbuki Post-Yapısal açıdan bakarsak; yazan asıl özne tarihte kaybolana dek ilahi olana ne kadar uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın, bir metin kendi kendine karışıklığa zaten asla uzaklaşılamıyan "DifferAncé" etkeni ile kapılacaktır. Derrida'nın çeviri hakkında yazdığı makalede Tevrat'ta Tekvin 11:1-9 kısım olan Babil Kulesinin yıkımı ve tek bir dünya dilinin birçok dile ayrılması incelenmektedir. Tanrı tarafından kültürlerin ve dillerin bölünmesinden çıkan karışıklık Samilerin totaliterizmini tehdit eden çeşitliliğin kasti girişini göstermektedir. Samilerin Tanrısı resmen hem kendisini hem bir kültürü Yapı-Söküm'e uğratmaktadır. Babil kulesinin tekrar inşasının Tanrı karşıtlığının aşırı fiziksel olmasından sakıncası açıkcası Samileri metafiziksel sistemler inşasına itmiştir. Hatta bu tekrar yapılaşma hem insanların hem de dil üzerinde kolonisel şiddet boyutuna varmıştır çünkü Tanrı kutsal metindeki ibareleriyle de sürekli Yapı-Söküm halindedir ve "DifferAncé" etkisiyle dağılım kendiliğinden ve soğuk bir şekilde olacakken bu metafiziksel paradoks fiziksel çabaları sürekli kızıştırmakta şiddeti çoğaltmaktadır.
İbnü'l-Arabi'ninse Nuh tufanının anlatıldığı Kuran'ın 71. ayetinin değerlendirmesi daha özgürlükçü bir sonuca götürmektedir. Ian Almond'ın 8 asır önceki bir tefsiri Yapı-Söküm sunma çabası bir apofeniden çok İslami ve Yahudi-Hristiyan teolojilerinin antinomisini vurgulamak olarak yorumlanmalı: İnanmayanların selde boğulmayı tercih etmelerinin bilgeliği Nuh'un gemisinin dar Onto-Teolojisinden kurtulup; adeta bir vecd halinde, Tanrı hayretiyle Tanrı'nın bilgisinin engin denizinde boğulmalarına imkan tanımaktadır. Buradaki teoloji diğerine göre kapsayıcıdır çünkü Sufi'nin Tanrısı hiçbir sıfatla tanımlanamadığı için farkları yok edendir. Köleliği köleden kaldıran Yapı-Söküm'cüdür.
1 note · View note
tatillazim · 9 months
Text
İstanbul'da Gezilecek Yerler: Tarihi ve Kültürel Zenginliklerin Başkenti
Tumblr media
Tarihiyle kök salmış, kültürüyle göz kamaştıran ve eşsiz güzellikleriyle her ziyaretçiyi kendine hayran bırakan İstanbul, dünyanın en eşsiz şehirlerinden biridir. Boğazı ile iki kıtayı birbirine bağlayan bu eşsiz şehir, binlerce yıllık tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Bu büyülü şehirde keşfedilecek birçok tarihi ve kültürel mekan bulunmaktadır. Bu makalede, İstanbul'da gezilecek yerler ve İstanbulun zenginliklerini sizlerle paylaşarak, unutulmaz bir gezi deneyimi için size rehberlik etmeyi amaçlıyoruz.
İstanbul'da Gezilecek Yerler
Ayasofya Müzesi: Tarihin İhtişamını Yaşayın Ayasofya Müzesi, İstanbul'un tarihi ve kültürel zenginliklerinin en önemli simgelerinden biridir. Ayasofya, 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından inşa ettirilmiş olan görkemli bir yapıdır ve uzun yıllar boyunca Doğu Ortodoks Kilisesi'nin merkezi olarak hizmet vermiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun fethiyle birlikte camiye dönüştürülen Ayasofya, günümüzde müze olarak ziyaretçilere kapılarını açmaktadır. Bu büyülü mekan, ziyaretçilere tarihin derinliklerine yolculuk yapma ve muhteşem bir mimari eseri keşfetme fırsatı sunuyor. İstanbul'un tarihi yarımadada, Sultanahmet Meydanı'nda yer alan Ayasofya Müzesi, dış görünümüyle bile görenleri etkilemektedir. Dev kubbesi ve mozaik süslemeleriyle görkemli bir yapıya sahip olan müze, ziyaretçilerini geçmişin büyüleyici dünyasına davet ediyor. Girişteki büyük kapıdan adım attığınız anda sizi büyüleyici bir atmosfer karşılıyor.
Tumblr media
Ayasofya'nın Tarihi Ayasofya'nın inşasına, 532 yılında İstanbul'da meydana gelen büyük Nika Ayaklanması sonrasında karar verilmiştir. İmparator Justinianus, bu ayaklanmayı bastırmak için şehrin yeniden inşa edilmesine karar verir ve Ayasofya'yı inşa ettirerek şehre yeni bir simge kazandırmayı amaçlar. Mimari olarak o dönemde eşi benzeri olmayan bu yapı, beş yıl gibi kısa bir sürede tamamlanır. Ayasofya, 537 yılında törenle açılır ve Bizans İmparatorluğu'nun en önemli kilisesi haline gelir. Bizans ve Osmanlı Dönemi Özellikle Bizans döneminde, Ayasofya, Doğu Ortodoks Kilisesi'nin merkezi olur ve önemli dini törenlere ev sahipliği yapar. Bu dönemde yapıya, birçok mozaik süsleme eklenir ve iç mekanı zenginleştirilir. Fakat 1453 yılında İstanbul'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesiyle birlikte Ayasofya camiye dönüştürülür. Minareler eklenir, iç mekanı İslami motiflerle süslenir ve mihrap yerleştirilir. Bu dönüşüm, Ayasofya'nın mimari yapısını etkilemeden gerçekleştirilmiştir. Müze Dönemi ve Restorasyon Çalışmaları 1935 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün kararıyla Ayasofya, cami statüsünden çıkarılarak müze olarak hizmet vermeye başlar. Müzenin açılışı, 1935 yılında, 16 Eylül günü gerçekleştirilir. Bu tarihten itibaren, Ayasofya dünya çapında birçok ziyaretçiyi ağırlamış ve mimari zenginliğiyle herkesi hayran bırakmıştır. Yıllar içinde, Ayasofya'da çeşitli restorasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Yapının tarih boyunca yaşadığı depremler, yangınlar ve diğer doğal afetler nedeniyle bazı zararlar almış olması, restorasyon ihtiyacını doğurmuştur. Günümüzde de hala restorasyon çalışmaları devam etmekte ve yapıdaki tarihi özelliklerin korunması için titizlikle çalışılmaktadır. Ayasofya Müzesi'nin Görkemli Mimarisi Ayasofya Müzesi'nin mimari yapısı, günümüzde bile hayranlık uyandırmaktadır. Ana yapıda yer alan devasa kubbe, tarihi dönemde bile mimari açıdan büyük bir başarı olarak kabul edilmiştir. Kubbenin altında yer alan muazzam iç mekan, ziyaretçilerin nefesini kesecek güzelliktedir. 40 adet pencere, iç mekanı aydınlatırken aynı zamanda etkileyici bir atmosfer yaratır. İç mekandaki mozaikler, Bizans döneminin önemli sanat eserlerindendir ve Hz. İsa, Hz. Meryem ve diğer dini figürleri tasvir eder. İç mekanın güzelliklerine ek olarak, Ayasofya Müzesi'nin avlusunda bulunan Sultan III. Ahmet Çeşmesi de görülmeye değerdir. Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri olan bu çeşme, müze ziyaretiniz sırasında dinlenmek ve fotoğraf çekmek için ideal bir noktadır. Ayasofya Camisi'ni Ziyaret Edin Ayasofya Müzesi, 24 Temmuz 2020 tarihinde Cami olarak tekrardan ibadete açıldı. İstanbul'a gelen herkesin mutlaka görmesi gereken önemli bir tarihi ve kültürel mekandır. Tarihin izlerini taşıyan bu muhteşem yapı, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunuyor. Ayasofya'yı ziyaret etmek için plan yaparken, aşağıdaki ipuçları sizin için yol gösterici olabilir: 1. Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücretleri: Ayasofya Camisi, haftanın her günü ziyaretçilere açıktır. Ancak, müzenin çalışma saatleri yaz ve kış dönemlerinde farklılık gösterebilir. Ziyaret öncesi, güncel ziyaret saatlerini kontrol etmek önemlidir. Ayrıca, müze ziyaretine ücretli olarak giriş yapılabilir. Öğrenci, öğretmen, engelli ve 65 yaş üstü gibi bazı gruplar için indirimli giriş imkanları mevcuttur. 2. Rehberli Turlar: Ayasofya'nın zengin tarihini ve mimarisini daha iyi anlamak için rehberli turlara katılabilirsiniz. Profesyonel rehberler eşliğinde yapılan turlar, müzenin detaylarını ve hikayesini daha iyi kavramanıza yardımcı olur. 3. Mimari Detaylar: Ayasofya, Bizans ve Osmanlı mimarisinin etkileyici bir karışımını sunar. Dikkatlice incelediğinizde, yapının farklı dönemlerdeki mimari özelliklerini keşfedebilirsiniz. İç mekandaki mozaik süslemeler, sütunlar, galeriler ve kubbe gibi mimari detaylar büyüleyicidir. 4. Eşsiz Fotoğraf Kareleri: Ayasofya'nın görkemli yapısı, unutulmaz fotoğraf kareleri için mükemmel bir arka plan sunar. Özellikle iç mekanın muazzam güzelliğini fotoğraflamak için zaman ayırmanızı öneririz. Fakat, bazı bölümlerde fotoğraf çekmek yasak olabilir, bu yüzden rehberinizin yönlendirmelerine uyun. 5. Müze Mağazası: Ziyaretinizin anısını ölümsüzleştirmek veya sevdiklerinize hediyeler almak için Ayasofya'nın müze mağazasını ziyaret edebilirsiniz. Burada, tarihi ve kültürel temalı hediyelik eşyalar, kitaplar ve el sanatları ürünleri bulabilirsiniz. 6. Giriş ve Çıkış Planlaması: Ayasofya Camisi oldukça popüler bir ziyaret noktasıdır ve zaman zaman uzun kuyruklar oluşabilir. Ziyaretinizi daha verimli geçirmek için erken saatlerde gitmeyi veya online bilet rezervasyonu yapmayı düşünebilirsiniz. Ayrıca, çıkışta yanınıza bir hatıra almak için müze mağazasında biraz zaman ayırabilirsiniz. Ayasofya Camisi, İstanbul'un tarih ve kültür hazinelerinden biri olarak ziyaretçilerine kapılarını açmaktadır. Tarihin ihtişamını ve kültürel zenginlikleri yaşamak isteyen herkes için bu muhteşem yapı, unutulmaz bir deneyim sunar. Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait izleri bir arada görmek, geçmişin büyüsüne kapılmak için Ayasofya'yı listenizin başına ekleyin. İstanbul'daki gezinize Ayasofya Camisi'ni dahil ederek, eşsiz bir tarih yolculuğuna çıkın ve bu muhteşem yapıyı ziyaret ederek tarihin ihtişamını yaşayın.
Topkapı Sarayı: Osmanlı İmparatorluğu'nun Görkemli Merkezi
Topkapı Sarayı, İstanbul'un tarihi yarımadasında, muhteşem Boğaz manzarasına hakim bir tepede yer alan Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli saraylarından biridir. İstanbul'da gezilecek yerler arasında olan Bu görkemli saray, Osmanlı sultanlarının resmi ikametgahı ve yönetim merkezi olarak 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzun yıllar boyunca kullanılmıştır. Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi, idari ve kültürel kararların alındığı, entrikaların döndüğü ve muhteşem ziyafetlerin düzenlendiği tarihi bir mekandır.
Tumblr media
Topkapı Sarayı'nın Tarihi Topkapı Sarayı, 1459 yılında Osmanlı İmparatoru II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) tarafından inşa edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun fetihlerinin zirveye ulaştığı dönemde, İstanbul'un fethinden kısa bir süre sonra, Sultan II. Mehmed, daha uygun bir yerde yeni bir saray inşa etmeye karar vermiştir. İşte Topkapı Sarayı'nın temelleri böylece atılmış ve saray, daha sonraki Osmanlı sultanları tarafından genişletilerek günümüze kadar gelmiştir. Topkapı Sarayı'nın Mimari Özellikleri Topkapı Sarayı, döneminin en görkemli yapılarından biri olarak büyüleyici bir mimariye sahiptir. Sarayın büyük bir bölümü, Osmanlı mimarisinin izlerini taşır ve Selçuklu ve Bizans mimarisinin etkileriyle harmanlanmıştır. Sarayın yapımında kullanılan taşlar, malzemeler ve süslemeler dönemin en kaliteli ve değerli olanlarından seçilmiştir. Topkapı Sarayı'nın içerisindeki çeşitli avlular, bahçeler ve yapılar, ziyaretçilere adeta bir tarih yolculuğu yaşatır. Arz odaları, harem dairesi, mutfaklar, gözetleme kulesi ve çok sayıda galeri ve oda, sarayın muhteşemliğini ve zenginliğini yansıtır. Ayrıca, sarayın içinde yer alan Muze-i Hümayun (Saray Müzesi), zengin koleksiyonu ile tarih severleri büyüler. Topkapı Sarayı'nın Harem Bölümü Topkapı Sarayı'nın en ilgi çekici bölümlerinden biri, harem dairesidir. Harem, Osmanlı İmparatorluğu'nun sultanları, eşleri, çocukları ve haremin diğer üyeleri için ayrılmış olan özel yaşam alanıdır. Bu bölümde, günlük yaşantılarından törenlere kadar birçok faaliyet gerçekleştirilirdi. Harem bölümünde çeşitli odalar, salonlar, bahçeler ve avlular bulunur. Bu alanlar, ziyaretçilere Osmanlı saray hayatının gizemli ve büyüleyici dünyasını keşfetme fırsatı sunar. Harem, sarayın en hassas ve en korumalı bölümüydü ve sadece sultan ve ailesiyle özel izni olan kişilere açıktı. Topkapı Sarayı'nın Eşsiz Manzarası Topkapı Sarayı'nın en güzel yanlarından biri, Boğaz'ın büyüleyici manzarasına sahip olmasıdır. Sarayın çeşitli terasları ve bahçeleri, muhteşem bir Boğaz manzarası sunar ve ziyaretçilere şehrin büyülü atmosferini yaşama imkanı tanır. Özellikle güneşin batışında sarayın tepelerinde izlediğiniz manzara, unutulmaz bir deneyim olacaktır. Topkapı Sarayı'nı Ziyaret Edin Topkapı Sarayı, İstanbul'un zengin tarihini ve Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtişamını yaşamak için mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Sarayın muazzam mimarisi, tarihi zenginlikleri ve eşsiz manzarası, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunar. Sarayı ziyaret etmek için en az birkaç saat ayırmak ve rehberli turlara katılmak, sarayın tarihi ve önemli detayları hakkında daha fazla bilgi edinmek için faydalı olacaktır. Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun görkemli merkezi olarak tarihin derinliklerine yolculuk yapmak isteyenler için ideal bir durak. Bu muhteşem saray, ziyaretçilere Osmanlı İmparatorluğu'nun büyüklüğünü, mimari ihtişamını ve tarihi zenginliğini görmek için enfes bir fırsat sunar. Topkapı Sarayı, İstanbul'un tarihini anlamak ve Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin kültür mirasını keşfetmek isteyen herkes için vazgeçilmez bir duraktır. Sarayın içinde yapılan restorasyon çalışmaları sayesinde, ziyaretçiler günümüzde Topkapı Sarayı'nın eski ihtişamını yaşayabilirler. Sarayın iç mekanları, Osmanlı dönemine ait değerli koleksiyonları, paha biçilmez sanat eserlerini ve tarihi hazineleri barındırır. Topkapı Sarayı Müzesi, değerli tahtlar, mücevherler, kılıçlar, el yazmaları ve Osmanlı padişahlarının giyimlerine kadar birçok önemli objeye ev sahipliği yapar. Topkapı Sarayı'nda gezerken, harem dairesi, divan-ı hümayun, muhafız birlikleri, mutfaklar ve kutsal emanetlerin korunduğu kutsal eşyalar dairesi gibi önemli bölümleri keşfedebilirsiniz. Sarayın odalarında gezinirken, Osmanlı İmparatorluğu'nun sultanlarının yaşamlarını ve saraydaki günlük rutinlerini hayal edebilirsiniz. Topkapı Sarayı'nın Bahçeleri ve Piknik Alanları Saray, sadece iç mekanlarıyla değil, büyüleyici bahçeleri ve piknik alanlarıyla da ziyaretçilerine keyifli bir deneyim sunar. Sarayın bahçelerinde gezerken, Osmanlı döneminden kalma çeşitli bitki türlerini ve güzel peyzaj düzenlemelerini görebilirsiniz. Ayrıca, sarayın bahçelerinden Boğaz manzarasını izlemek için harika bir nokta bulabilir ve şehrin güzelliklerine hayran kalabilirsiniz. Topkapı Sarayı'nda Düzenlenen Etkinlikler Topkapı Sarayı, zaman zaman çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapar. Konserler, sergiler, sanat etkinlikleri ve kültürel festivaller gibi etkinlikler, sarayın tarih ve kültürle dolu atmosferini daha da renklendirir. Bu etkinliklere katılarak, hem sarayın tarihine tanıklık edebilir hem de sanatsal etkinliklerin keyfini çıkarabilirsiniz. Topkapı Sarayı'na Nasıl Gidilir? Topkapı Sarayı, İstanbul'un merkezi bir konumunda yer aldığından, şehrin birçok noktasından kolayca ulaşılabilir. Toplu taşıma araçları veya taksiyle saraya ulaşabilirsiniz. Ayrıca, şehirdeki çeşitli tur şirketleri, rehberli turlar düzenleyerek Topkapı Sarayı'nı diğer tarihi ve turistik yerlerle birlikte keşfetmenizi sağlayabilir. Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun büyüklüğünü ve zenginliğini yansıtan, İstanbul'un tarih ve kültür hazinelerinden biridir. Sarayın görkemi, tarihi eserleri ve büyüleyici manzarası, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunar. İstanbul'a yolunuz düştüğünde, Topkapı Sarayı'nı gezerek Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtişamlı geçmişine tanıklık edebilir ve tarih kokan bu büyülü mekanda unutulmaz anlar yaşayabilirsiniz.
Sultanahmet Camii (Mavi Camii): İslam Sanatının Başyapıtlarından Birine Şahitlik Edin
Sultanahmet Camii, İstanbul'un tarihi yarımadasında muhteşem bir silüete sahip olan, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli dini yapılarından biridir. Halk arasında "Mavi Camii" olarak da bilinen bu görkemli yapı, 17. yüzyılda Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından inşa ettirilmiştir. İstanbul'da gezilecek yerler arasında olan Sultanahmet Camii, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir ve İslam sanatının başyapıtlarından biri olarak tarihteki yerini almıştır. Bu muazzam cami, ziyaretçilerini tarih kokan bir atmosferde büyüleyici bir yolculuğa çıkarır.
Tumblr media
Sultanahmet Camii'nin Tarihi Sultanahmet Camii, 1609 yılında inşa edilmeye başlanmış ve 1616 yılında tamamlanmıştır. Caminin yapımı, Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından, Ege adalarında bulunan türbesine karşılık, İstanbul'un en görkemli camisini inşa etme vaadiyle gerçekleştirilmiştir. Sultanahmet Camii, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa tarafından tasarlanmış ve Osmanlı mimarisinin önemli bir örneği olarak dikkat çekmiştir. Mimari Özellikler Sultanahmet Camii'nin mimari yapısı, büyüleyici bir detay zenginliğine sahiptir. Caminin ana kubbesi 33 metre çapında ve 43 metre yüksekliğindedir, bu da camiyi adeta bir kubbeler şehrine dönüştürür. Altı minaresi, caminin büyük boyutlarını vurgularken aynı zamanda İslam'ın altı şartını simgeler. Cami içerisinde 260 adet pencere bulunur, bu da iç mekanı muhteşem bir ışıkla aydınlatırken aynı zamanda caminin tüm güzelliklerini ortaya çıkarır. İç Mekan ve Süslemeler Sultanahmet Camii'nin iç mekanı, Osmanlı dönemi sanatının en güzel örnekleriyle süslenmiştir. Mavi, beyaz ve turkuaz renklerle bezeli çinilerle kaplı iç mekan, camiye "Mavi Camii" adını kazandırmıştır. Ayetler, hadisler ve Osmanlıca kitabeler, caminin duvarlarında muhteşem bir süslemeye sahiptir. Mihrap, minber ve kürsü gibi önemli bölümler, Osmanlı İmparatorluğu'nun sanatsal ustalığını yansıtan ahşap işçiliği ve süslemelerle bezenmiştir. Caminin Görkemli Bahçesi Sultanahmet Camii'nin dış mekanı da iç mekanı kadar büyüleyicidir. Caminin etrafını saran büyülü bahçe, ziyaretçilere huzur ve dinginlik sunar. Bahçede, güzel çiçekler, tarihi çeşmeler ve osmanlı dönemi döneminden kalma mezar taşları bulunur. Caminin avlusunda yer alan sekiz köşeli şadırvan, Osmanlı mimarisinin en zarif örneklerindendir ve caminin tüm güzelliklerini tamamlar. Sultanahmet Camii'ne Ziyaret Sultanahmet Camii, İstanbul'un en popüler turistik mekanlarından biridir ve yıl boyunca binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlar. Cami, her gün ziyaretçilere açıktır ve ziyaret saatleri günlük namaz vakitleri dışında sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar uzanır. Cami içerisine giriş ücretsizdir, ancak dikkat edilmesi gereken birkaç önemli husus bulunmaktadır. Camiye ziyaretinizde, uygun giyim kurallarına dikkat etmeniz önemlidir. Kadınlar başlarını örten bir eşarp kullanmalı ve uzun kollu giysiler tercih etmelidir. Erkekler de omuzlarını örtmelidir. Cami içerisinde ayakkabılar çıkarılmalı ve sessizlik korunmalıdır, zira cami bir ibadet alanıdır ve dua edenlerin huzurunu bozmamak önemlidir. Caminin çevresindeki Sultanahmet Meydanı, İstanbul'un en ünlü meydanlarından biridir ve pek çok tarihi ve turistik mekanın bulunduğu bir merkezdir. Cami ziyaretinizin ardından Ayasofya Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Arkeoloji Müzeleri ve Kapalıçarşı gibi önemli yerleri keşfetmek için zaman ayırabilirsiniz. Sultanahmet Camii, aynı zamanda İstanbul'un en güzel fotoğraf karelerinin çekildiği noktalardan biridir. Caminin muhteşem kubbesi ve altı minaresi, İstanbul'un siluetinin en belirgin parçalarından birini oluşturur. Güneşin batışında caminin aydınlatması da harika fotoğraf kareleri için mükemmel bir fırsat sunar. Sultanahmet Camii (Mavi Camii), İstanbul'un en önemli tarihi ve dini yapılarından biridir ve İslam sanatının başyapıtlarından biri olarak büyüleyici güzellikte bir mimari eserdir. Ziyaretçiler, caminin muhteşem iç ve dış mekanlarından etkilenecek ve Osmanlı İmparatorluğu'nun sanatsal ve mimari zenginliğini yakından gözlemleme fırsatı bulacaktır. İstanbul'u ziyaret eden herkesin Sultanahmet Camii'ni gezerek İslam sanatının büyüsüne şahitlik etmesi, unutulmaz bir deneyim olacaktır. Cami, İstanbul'un tarih ve kültürel zenginliklerinin tadını çıkarmak isteyen herkes için vazgeçilmez bir duraktır.
Galata Kulesi ve Tarihi Galata Bölgesi: Panoramik Bir İstanbul Manzarası
Galata Kulesi, İstanbul'un tarihi yarımadasının hemen karşısında, Boğaz'ın kıyısında yükselen muhteşem bir kuledir. Osmanlı İmparatorluğu'nun fethinden önce Bizans İmparatorluğu döneminde inşa edilen bu kule, İstanbul'un sembol yapılarından biri haline gelmiştir ve İstanbul'da gezilecek yerler arasında mutlaka olması gerekmektedir. Galata Kulesi ve çevresi, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ziyaretçilere eşsiz bir İstanbul manzarası sunar. Buraya gelerek şehrin tarihini, mimari güzelliklerini ve unutulmaz panoramik manzarayı keşfedebilirsiniz.
Tumblr media
Galata Kulesi'nin Tarihi Galata Kulesi'nin inşa tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, kule ilk olarak Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 5. yüzyılda yapılmıştır. Orijinal yapının ahşap olabileceği düşünülmektedir. Daha sonra, 14. yüzyılda Cenevizliler tarafından yeniden inşa edilerek taş yapı haline getirilmiştir. Kule, Osmanlı İmparatorluğu döneminde top kulesi olarak kullanılmış ve deniz trafiğini gözetlemek amacıyla kullanılan bir kule olarak işlev görmüştür. Read the full article
0 notes
kiracti · 1 year
Photo
Tumblr media
Hilye-i Serif Faziletlerinden biri, okuyan Peygamber Efendimizin şefaatine nail olur. Amin . . . ✔️ . . ➖orijinal Hilye-i Şerif yağlıboya tablo ➖ imzaLi ➖eserlere ve dekora uygun 💯100 yerli Akademik ‘L’ cerceveli. . ✨ @kiracti . ✨ . FİYAT BİLGİSİ İÇİN DM LÜTFEN / FOR PRICE INFO DM PLEASE . Açıklamayı okuyunuz... You are reading the explanation... ______________________________________ 🙍🏼‍♂️ | Tüm eserlerimiz “Kıraçtı Sanat Galerisi” güvencesinde olup, özel siparişleriniz hariç değişim yapabilirsiniz. 🙎🏼‍♂️ | All of works are ünlüder the guarantee of “Kıraçtı Art Gallery” and you can make changes except for your special orders. ______________________________________ 📦 | Tüm eserlerimiz özenle paketlenip anlaşmalı olduğumuz kargo şirketleri ile tüm Türkiye ve dünyaya gönderilmektedir. 🌍| All our work is carefully packaged and negatiated with all shipping companies in Turkey and we are sent into the world. _______________________________________ 💵 | Ödeme seçenekleri Havale / EFT / Cepbank / Kredi Kartı 💶 | Payment options Money Order / EFT/ Cepbank / Credit Card ______________________________________ 🎨 | Eserlerimiz hakkinda bigilere veya sipariş vermek için 📞 0 533 256 48 70 WhatsApp numaramızdan ya da ☎️ 0 212 588 08 68 sabit numaramızdan ulaşabilirsiniz. Ayrıca bize 📩 [email protected] mail adresimizden de ulaşabilirsiniz. 🎨 | You can find information about our works and order form our 📞 +90 533 256 48 70 WhatsApp number or our fixed number ☎️ +90 212 588 08 68. You can also contact us via email at 📩 [email protected] ______________________________________ #kiracti #bykiraCTI #hattat #islami #tablo #tablocu #cerceveci #cerceve #çerçeve #yagliboyatablo #yagliboya #islamic #tablolar #islam #fotograf #ayet #homedecor #hilye #sanat #dekorasyon #içmimar #hilyeiserif #cuma #mimar #modernart #hilyeişerif #dekorasyon #decor #mimari #evdekorasyonu #Allah (Kıraçtı Sanat Galerisi) https://www.instagram.com/p/Cmgi4iUrij_/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
huseyinerol3453 · 1 year
Photo
Tumblr media
DEĞERLİ DOSTLAR, BİR KAÇ SENE ÖNCE MAKEDONYA KALKANDELEN-TETEVA'DAN YAKLAŞIK 30-40 KİLOMETRE MESAFEDE BULUNAN GOSTİVAR ŞEHRİNE GELDİK. BİR KARDEŞİMİZ BURAYA KADAR BİZE REHBERLİK ETTİ. BURADA BİZLERİ İSTANBULDA Kİ BİR ESNAF KARDEŞİMİZİN VASITASI İLE TÜRKİYE'DEN GOTİVAR'A YERLEŞEN, ORADA BİR MÜSLÜMANLA EVLENEN BİR DİN GÖREVLİSİ KARDEŞİMİZ KARŞILADI. BURADA Kİ DİNİ HİZMETLERDE GÖREVLİ . KENDİSİ KÜTAHYA'LI. ONUN BAĞLI OLDUĞU YETKİLİ DİN GÖREVLİSİ HOCA'NINDA TÜRKİYE'DEN TELEFONUNU ALMIŞTIM. KENDİSİ MÜSAİT OLMADIĞINDAN BİZZAT GÖRÜŞEMEDİK. ÖNCE OSMANLILARIN 1566 YILINDA İNŞA ETTİĞİ SAAT KULESİNİ VE BİTİŞİĞİNDE Kİ RİNİA CAMİİSİNİ ZİYARET ETTİK. BU CAMİİ ÇOK ÖZELLİKLİ BİR CAMİİ HEM ERKEK KURSU HEMDE KIZ KURAN KURSU VAR. SALON, SOHBET ODALARI GİBİ YERLER VAR. CAMİİ YANINDA TARİHİ OSMANLI MEZARLARI YENİ GİBİ DURUYOR.. TÜRKİYEDEKİ TARİHİ MEZARLARDAN DAHA BAKIMLI. DAHA SONRA HOCA KARDEŞİMİZLE BİRLİKTE VARDAR NEHRİNİN İLK ÇIKTIĞI KAYNAĞA GİTTİK. oRADA ALABALIK TESİSİNDE BALIK YEDİK. RESİM ÇEKTİRDİK. MANZARADA HARİKAYDI. YEMEĞİMİZİ YEDİKTEN SONRA ŞEHİR MERKEZİNE TEKRAR GELDİK. TÜRKİYE'DEN TANIDIĞIM BİR KARDEŞİMİZİ YAKIN AKRABASININ VEFAT ETTİĞİNİ DUYUNCA TAZİYE İÇİN ARKADAŞIMIZIN AKRABALARINI ZİYARET ETTİK. VE TAZİYEDE BULUNDUK. DAHA SONRA TÜRKİYE'DEN GELEREK BURADA HER SEVİYE DE DİNİ EĞİTİM VEREN YURDU GEZDİK. BAZI ÖĞRENCİLERLE KONUŞTUK. GOSTİVARDA TÜRK ASILLI MÜSLÜMANLARIN SAYISI YÜZDE ONDAN FAZLA . ÇOK RAHATLAR. HALKIN YÜZDE SEKSEN CİVARINDA MÜSLÜMAN. DOKSAN-YÜZBİN CİVARINDA ŞEHRİN NÜFUSU VAR. BELEDİYE BAŞKANI MÜSLÜMAN. TAZİYEDEN SONRA ÖLEN ŞAHSIN DİĞER YAKIN AKRABALARINI GÖRMEK İÇİN BİR LOKANTAYA GİTTİK. YEMEK YEMEMİZE RAĞMEN BİRA DA ZORLA BİZLERE ÖZEL ARNAVUT KÖFTESİ İKRAM ETTİLER. ORADAN AYRILDIKTAN SONRA YİNE GOSTİVAR'DA BULUNAN YENİ YAPILAN KADİR CAMİİ'NE UĞRADIK. GERÇEKTEN HARİKA BİR CAMİİİ. İNSAN İÇİNDEN ÇIKMAK İSTEMİYOR. FARKLI BİR MİMARİ TARZI VAR. TÜRKİYE'DE Kİ MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN YAPILDI. BİZİM ESERİMİZ YANİ. OHRİD VE SİTRUGA'YA GİTMEK ÜZERE BURADAN AYRILDIK. BURASI DİĞER GİTTİĞİMİZ ŞEHİRLER GİBİ SANKİ TÜRKİYE'DEN FAZLA TÜRKİYE. iNSANLARI İSLAMİ OLARAK ÇOK DUYARLILAR. EN İÇTEN DİLEKLERİMLE SELAM 👋 VE DUA İLE 👐. https://www.instagram.com/p/CmUqxtfNS8d/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
strucare · 2 years
Text
Dubai'nin Mimarlık Harikaları! | En Özel 10 Proje!
Tumblr media
Dünyanın en özel yapılarına ev sahipliği yapan Dubai, Arap Emirliklerinin en zengin ve en lüks emirliklerinden birisidir. Sahip olduğu harika mimari ve mühendislik örnekleri ile Dubai'nin Mimarlık Harikaları listesini birlikte inceleyelim.
Dubai'nin Mimarlık Harikaları
Dünyanın en yüksek binalarından, en büyük alışveriş merkezlerine, en kapsamlı konut projelerinden devasa ticaret merkezlerine kadar birçok mimari harikası inşaat projesine ev sahipliği yapan Dubai, Arap Emirlikleri için oldukça önemli bir konuma sahiptir.
Tumblr media
Yakın döneme kadar, çöllerden oluşan, balıkçı kasabası olarak bilinen Dubai, bugün Birleşik Arap Emirliklerinin turizm cenneti haline gelmiştir. Yakın dönem tarihini incelediğimizde, Dubai'nin balıkçı kasabasından turizm ve finans merkezine yolculuğunun 1979'da inşa edilen Dünya Ticaret Merkezi gökdeleniyle atıldığı görülmektedir. Dubai'nin Mimarlık Harikaları, küresel sermayenin inşaat sektörü üzerindeki etkisi için gerçekçi bir örnektir. İnşa edilen devasa bütçeli, büyük inşaat projeleri dünya genelinde insanların dikkatini çekerek Dubai'yi turizm, ekonomi ve iş merkezi haline getirmiştir. Dubai'de Görülmesi Gereken Mimari Eserler 19. Yüzyıl mimarisi ile modern mimarinin bir arada işlendiği Dubai, modern mimari unsurları arasında yer alan devasa gökdelenleri, sürdürülebilir mimari özelliklerini sahip olduğu geleneksel Arap mimarisi unsurlarıyla birlikte işlemiştir.
Tumblr media
Şehrin silüetini oluşturan devasa kuleler, finans merkezleri, konutlar, oteller gibi fonksiyonlara sahip olmasıyla birlikte Dubai'de mimarinin modern tarzını yansıtmaktadır. Sahip olduğu mega inşaat projeleriyle Dubai, modern mimarinin gelişimine, tarihi mimari stillerin bir arada kullanılmasıyla ilgili iyi birçok örneği önümüze sermiştir. Dubai'de mimarinin gelişimini bir başka yazımızda sizlerle paylaşacağız. Şimdi birlikte, Dubai'de mutlaka görülmesi gereken yapıları birlikte inceleyelim. Aşağıda, Dubai'de inşa edilmiş olan, estetiği, işlevselliği ve mimarisiyle ön plana çıkan tasarım harikası inşaat projelerini inceleyebilirsiniz. - Burj Khalifa - The Opus - Burj Al Arab - The World Islands (Dünya Adaları) - The Dubai Mall (Dubai Alışveriş Merkezi) - Fairmont Dubai - Jumeirah Beach Otel - Emirates Kuleleri - Dubai Frame (çerçeve) - Atlantis, The Palm (Palmiye) - Cayan Kulesi - The Green Planet (Yeşil Gezegen)
Tumblr media
Yukarıda belirtilen mimari tasarım harikası yapılar, Dubai'nin ikonik yapıları arasında yerlerini almışlardır. Burj Khalifa'nın dünyanın en yüksek binası olması, Dubai Mall'ın dünyanın en büyük alışveriş merkezi olması gibi öne çıkan özelliklerinin yanında Dubai mimari açıdan mutlaka ziyaret edilmesi ve görülmesi gereken bir şehirdir. The Green Planet Dubai'nin Al Wasl bölgesinde inşa edilmiş olan The Green Planet, harika bir mimari tasarıma sahiptir. İçerisinde, 3000 adetten fazla hayvan ve bitkiye ev sahipliği yapan sürdürülebilir mimari ürünü Yeşil Gezegen, içerisinde yağmur ormanlarından, tropik iklime sahip alanlara varıncaya kadar birçok türde canlı için bir yaşam merkezi haline gelmiştir. Modern mimari, sürdürülebilir mimari ve İslami mimari unsurlarını bir araya getirmiş olan The Green Planet mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir noktadır. Cayan Tower
Tumblr media
Parlayan gökdelen olarak da anılan Cayan Tower, mühendislik harikasıdır. Yapı sadece yüksek bir gökdelen olmasıyla değil, mimari tasarımıyla da ön plana çıkmaktadır. Yapının zemin kotundan yukarıya doğru çıdıkdıkça gökdelen 90 derece açı ile dönmektedir. Toplamda 75 kata ev sahipliği yapan Cayman Kulesi, sahip olduğu sarmal form için her katta 1.2 derece ortalama ile eğimli olarak tasarlanmıştır. Fairmont Dubai 2002 yılında Dubai'nin Şeyh Zayed bölgesinde inşa edilmiş bir lüks otel olan Fairmont Dubai, Dubai'nin kalbi olarakta isimlendirilmektedir. Modern mimari unsurlarıyla, İslami mimarinin bir arada işlendiği yapı bulunduğu bölge itibariyle, Dubai Mall ve Burj Khalifa'ya oldukça yakın bir bölgededir. Toplamda 33 kattan oluşan otel 394 konaklama odası ve toplantı alanlarına sahiptir. Dubai'nin Mimarlık Harikalarını, başlığımız altından incelemeye devam edeceğiz. Güncellemelerden haberdar olmak ve Dubai mimarisi hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için web sitemizi ziyaret etmeyi unutmayınız. Read the full article
0 notes
theheartofmuses · 2 years
Text
Eski islami mimari camiler vs bile daha zarif, ilginçtir yani şu ankiler çok iğrenç.
0 notes
pi-no · 4 years
Photo
Tumblr media
Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. En güzel sonuç kendilerininmiş diye dilleri de yalan uyduruyor. Hiç şüphe yok ki onlara cehennem vardır ve onlar oraya en önde sokulacaklardır.
Kur'an-ı Kerim ~Nahl Suresi 62 Melaka Straits Mosque -Melaka Boğazları Camii
Caminin üzerinde bulunduğu ada, insan yapımı ve Pulau Melaka diye adlandırılmaktadır. 24 Kasım 2006’da ibadete açılmıştır. Mimarisinde Malay ve Ortadoğu etkisi görülmekte. Dışarıdan bakıldığında suyun üzerinde yüzüyor gibi görülmesi camiinin güzel mimarisine daha da ihtişam katmakta zaten bu özelliğiyle Melaka’nın suda yüzen camisi olarak da bilinmekte. Caminin en ilgi çeken tarafı minareleri… Minareleri aynı zamanda deniz feneri işlevi de görüyor.
https://www.facebook.com/CamiiMescid/
33 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 2 years
Text
Tumblr media
Moulay Ismail Tomb (Arabic: ضريح المولى إسماعيل ) is a historical Islamic funeral complex in Meknes, Morocco. It contains the tomb of Sultan Moulay Ismail, who ruled Morocco from 1672 until his death in 1727, and is located in his old Kasbah (fortress). It is an important historical and religious site in the city.
Tumblr media Tumblr media
قبر مولاي إسماعيل (عربي: ضريح المولى إسماعيل) هو مجمع جنائزي إسلامي تاريخي يقع في مكناس ، المغرب. يحتوي على قبر السلطان مولاي إسماعيل ، الذي حكم المغرب من عام 1672 حتى وفاته عام 1727 ، ويقع في القصبة السابقة (حصن). إنه موقع تاريخي وديني مهم في المدينة.
Tumblr media Tumblr media
Moulay Ismail Türbesi (Arapça: ضريح المولى إسماعيل), Fas'ın Meknes şehrinde bulunan tarihi bir İslami cenaze kompleksidir. 1672'den 1727'deki ölümüne kadar Fas'ı yöneten Sultan Moulay İsmail'in mezarını içerir ve eski Kasbah'ında (kalesi) bulunur. Kentte önemli bir tarihi ve dini mekandır.
Tumblr media Tumblr media
https://instagram.com/nevzat.boyraz44
Tumblr media
66 notes · View notes
haraptar · 3 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Musalla Minareleri, Herat
  Herat Musalla Minareleri, 1417 yılında Timurlu Hanedanından bilim adamı ve hükümdar Uluğ Bey’in annesi Gevher Şâd tarafından Musalla Külliyesi için inşa edilmiştir. Külliye, İslam dünyasının mimari bir şaheseri idi. Büyük bir cami, medrese ve türbe binalarından oluşan muazzam bir İslami dini yapılar topluluğuydu. Tüm kompleks, güzel karmaşık desen ve tasarımların çinili yüzeyleriyle süslenmiş 20 minare içeriyordu.
 1885'te İngilizler, Afganistan'da sınır kontrolü için Rusya'ya karşı bir çatışmaya girdi. (Büyük Oyun(The Great Game, Gölgeler Turnuvası): 19. yüzyıldan başlamak üzere stratejik bölgelerin büyük güçler tarafından paylaşılma mücadelesi) Çatışma sırasında İngilizler, Musalla Külliyesi'nin Ruslara koruma görevi görmesini engellemek için dinamitledi. Dokuz minare ve iki türbe yıkımdan kurtuldu. Ancak 1931'deki bir deprem iki minareyi daha yıktı. 1951'deki bir depremde bir minare daha yıkıldı. Herat'ın yıkık beş Musalla Minaresi ve 2 türbe, bir zamanlar muhteşem bir mimari kompleksin bugün kalan tek kalıntılarıdır.
  En üstteki fotoğraf tüm yapının yıkılmadan önceki bir illüstrasyonu... Eğer ayakta kalabilseydi, bugün en az Semerkant’taki Registan; Buhara’daki Po-i Kalan; İsfahan’daki Nakş-i Cihan kadar göz dolduran bir yapı olacaktı...
7 notes · View notes
mekanadair · 5 years
Text
Nilüfer Göle Sunumu
Nilüfer Göle 5 Nisan 2019 tarihinde Brüksel’de “Migration, Racialization and Everyday Resistance in European Cities” serisinin son konuşmacısı olarak “Public Visibility of Religious Difference and Cultural Confrontation” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Nedense günümüz mültecilerini Baudelaire’in 19.yy flaneur’üne benzetti. Halbuki flaneur ekonomik üstünlüğüyle kent içinde özgürce dolaşıp gözlem yaparken, mülteciler genellikle belirli bölgelerde görünmez olarak yaşıyorlar. Ayrıca ölçek olarak da (seyahat özgürlükleri kısıtlandığı halde) bina ve mahalle ölçeğinden ziyade ülkeler arasında yer değiştiriyorlar. Aklıma gelen tek ortak nokta toplumdan kopuk olmaları. Flaneur bilinçli bir şekilde kendini yalıtırken, mülteciler tam aksine istemdışı olarak yalıtılıyorlar. Keşke sorsaydım neyse...
Tumblr media
Göle öncelikle üç farklı durumun birbirine karışmasını önlemek için göçmen krizi, islami terör ve AB vatandaşı müslümanlar olmak üzere üçlü bir ayrıma giderek konusunun AB vatandaşı sıradan müslümanlar olduğunu belirtti. Bununla birlikte, sıradan müslüman (ordinary muslim) kavramının aslında bir oksimoron olduğunu, Avrupa’da müslüman olmanın sıradışı bir durum olarak algılandığını, sıradan ve gündelik olanın da İslam’la bağdaşmadığını vurguladı. Saba Mahmood ve Etienne Balibar referanslarıyla İslam’ın ırksallaştırılması ve kültürel ırkçılık kavramlarına değinerek, Avrupa toplumlarında öne çıkan dört islami fenomen/problematik belirledi: Başörtüsü, cami inşası, toplu dua ve kutsallar (kurban, helal, sünnet, dine küfür vb.).
Göle “mekansal ihlal” başlığı altında, özel alandan kamusal alana, Ortadoğu’dan Avrupa’ya, periferiden merkeze doğru gerçekleşen hareketin bir sosyal yakınlaşmaya sebep olduğunu ve bunun da farklılıkların birbiriyle karşılaşıp çatışma-anlaşma diyalektiğine girmesini sağladığını söyledi. Buna göre Müslümanların Avrupa toplumlarında görünürlük kazanması bir vatandaş olma talebinin işareti olarak okunmalı ve dissensus kapsamında olumlanmalıdır. İlk nesil fabrika işçileri mahallelerinden çıkmaz, dil öğrenmez ve topluma karışmazken; son nesil üniversite eğitimine devam etmekte ve toplum içinde kendini göstermekten korkmamaktadır. Göle’ye göre ‘görünür olmak' kendi başına bir güç belirtisidir.
Bu noktadan sonra problematik farklı olanın ‘yaratıcı biçimde yerleşmesi’ olarak belirlenmekte. Sünnetin hijyen, çocuk üstündeki aile otoritesi ya da düşünce özgürlüğü üzerinden ele alınması; kurban meselesinin hayvan hakları üzerinden ele alınması; başörtüsünün kadın özgürlüğü üzerinden ele alınması aslında din ile ilgilenmeyen fakat Reform, Aydınlanma ve 1968 sonrasında biriken özgürlükçü ve akılcı geleneğin kendini savunması olarak anlaşılıyor sanıyorum.
Göle sanat ve tasarıma oldukça önem veriyor. Örneğin Köln’de Paul Böhm tarafından tasarlanan Avrupa’nın en büyük camisi gibi mimari örnekler üzerinden yaratıcı yerleşmenin olanaklarını sorguladı. Böhm’ün aslında kilise inşasında uzmanlaşmış olmasını bir artı olarak gören Göle, İslami sembolizmden uzaklaşarak herkesin kabul edebileceği bir ortak tasarımın öneminden bahsetti.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sunumda Gilbert&George, Mehdi-Georges Lahlou, Nezaket Ekici, Sarah Maple gibi sanatçıların genelde provokatif olarak algılanan işlerine yer verdi ve İslamofobi terimini kabul etmekle birlikte (fobi kavramı İslami simgelere verilen tepkiyi iyi anlatmakta) bunun ötesine geçilmesi ve ortak yaşam için yaratıcı stratejilerin işe koşulması gerektiğini vurguladı. 
1 note · View note
negezdik · 5 years
Photo
Tumblr media
Arap Körfezi’ndeki 11,500 km2 lik bir yarımada üzerinde yer alan Katar, 1971 yılında bağımsızlığına kavuşmuş.🇶🇦🇶🇦 Katar’ın başkenti Doha’daki West Bay Bölgesi’nde iş merkezleri ve otel binaları bulunuyor.👍👍 Doha’da gezerken MIA-Museum of Islamic Arts’a (İslami Sanatlar Müzesi) ait bu yemyeşil parkta mola verip manzaranın keyfini çıkartmayı unutmayın.💯💯 🇬🇧_______________________________________ Located on a peninsula of 11,500 km2 in the Arabian Gulf, Qatar gained its independence in 1971.🇶🇦🇶🇦 There are mostly business and hotel buildings in West Bay Region in Doha, the capital of Qatar.👍👍 Do not forget to take a break in this lush green park of MIA-Museum of Islamic Arts to enjoy the views while exploring Doha.💯💯 ___________________________________________ @visitqatar @miaqatar @qatarcalendar #TBT #throwback #Doha #miaqatar #museum #museumofislamicart #Qatar #culture #westbay #traveler #arabian #arabiangulf #travelblogger #visitqatar #Katar #park #manzara #mimari #Arap #gününkaresi #NeGezdik (at Doha) https://www.instagram.com/p/BvimmQxFkdw/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=ud0goepzreu6
1 note · View note
esnafkayit · 3 years
Text
Sonbahar Gezi Planınıza Eklemelik Bir Rota: Şanlıurfa
Şanlıurfa’da Gezilecek Yerler
Balıklıgöl (Halil-ür Rahman Makamı)
Şanlıurfa yukarıda da belirttiğimiz gibi birçok peygambere, evliyaya, türbeye, ziyarete ev sahipliği yapmıştır. Bu özelliğiyle adına peygamberler şehri denmektedir. Balıklıgöl ise Hz.İbrahim’in, dönemin kralı Nemrut tarafından islami değerlere sahip çıkarak putperestliği reddettiği ve insanları bu konuda yönlendirdiği için gölün bulunduğu alanı odunlarla doldurarak yakılmak istenmiştir. Allah(cc) ateşe emri üzerine, ateş suya odunlar ise balığa dönüşür. Bu makam da bir de Ayn Zeliha Gölü de bulunmaktadır. Zeliha, Nemrut’un evlatlık kızı, Hz.İbrahim’e âşık ve ona inanmış biridir. Hz.İbrahim’i ateşe atmalarının ardından kendini ateşe atar ve bu göl oluşur. Göle geldiğinizde makamı ziyaret ederek balıklara yem verebilir burada bulunan çay bahçelerinde soluklanıp, yöresel kıyafetlerle fotoğraf çektirebilirsiniz.
Tarihi Şanlıurfa Çarşıları
Bu çarşılar, Balıklıgöl’ün etrafında kümelenmiş bakırcıların, kuyumcuların, olmazsa olmaz baharatların özellikle isotun, çeşit çeşit kumaşların, yöresel kıyafetlerin, halı, kilim, aksesuarlar, ahşap malzemeler ve oyuncaklar gibi birbirinden renkli sıra sıra dizilmiş dükkânları keyifle gezebilirsiniz.
Göbeklitepe
Dünyanın en eski inanç merkezi ve Unesco tarafından tarihin sıfır noktası olarak kabul edilen Göbeklitepe ile tarih bilginizi tekrar gözden geçirebilirsiniz. Üstelik insanların konuya yoğun ilgi göstermeleri ve Birleşmiş Milletler’in dahi bahçesinde Göbeklitepe’de bulunan bir dikilitaşı sergilediği gerçeğini düşünürsek. İnsanlık için büyük önem arz etmektedir. Gezmek için müze kartı edinmeniz yeterli olacaktır.
Halfeti
Şanlıurfa’nın Fırat Nehri tarafından bir bölümünün sular altında kaldığı ilçesidir. Halfeti aynı zamanda “Karagül Diyarı” olarak da kabul edilir.  Bunun yanı sıra Halfeti ‘Cittaslow’ ünvanını da almıştır. Burada kendisine has lezzetlerin varlığı da bu ünvanı elde etmesinde büyük role sahiptir. Burada Urfa kebabı, haşhaşlı kebap, şabut balığı yiyebilirsiniz. Ayrıca buradan kalkan teknelerle Savaşan köyünü gezebilir ardından oluşturulan rotayla Gaziantep Rum Kaleyi de gezebilirsiniz.
Birecik Kelaynak Üreme İstasyonu
1977’den bu yana Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde Tarım ve orman Bakanlığına bağlı olarak kelaynak kuşlarının üreme ve korunması adına çalışmalar sağlanmaktadır. Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu kuş türü Birecik’te koruma altındadır. Bu özel kuşları dilerseniz gelip ziyaret edebilir ve onlara dair daha detaylı bilgiyi buradan öğrenebilirsiniz.
Harran
Şanlıurfa denildiği zaman gerçekten attığınız her adımda tarihle burun burunasınız. Harran ilçesi denildiği zaman aklınıza birçok şey gelebilir kümbet evleri, ilk üniversite, Şuayb Şehri vs. bunlardan en dikkat çekici olanı belki de kümbet evleridir. Harra’nın en önemli mimari özelliği olan kümbet evler milattan önceki dönemlere dayanan bir geçmişe sahip ve İtalya’nın Alberobello adlı kasabasında benzer olan evlerle benzer yapıda olmasıdır. Bunun yanı sıra yine Harran’da kalıntıları bulunan ve ilk üniversite olarak adlandırılan antik alanı gezebilirsiniz.
Atatürk Barajı  
Buraya kadar gelip Atatürk Barajını görmeden olur mu? Atatürk Barajı özellikle Güneydoğu Anadolu Projesiyle bölgenin ve Türkiye’nin ciddi bir bölümünün elektrik ve su ihtiyacını karşılamaktadır. Barajı ziyaretinizde burada bulunan seyir terasında çayınızı yudumlayabilirsiniz.
Şanlıurfa’da Neler Yenir, Neler Yapılır
Şanlıurfa gastronomi adına büyük bir öneme sahip olan şehirlerimizden biridir. Burada mutlaka şehrin kendine özel lezzetlerini tatmalısınız. Urfa kebabını, patlıcan kebabını, patlıcan tepsisini, tırnaklı pidesini, ciğerini, uzunca yapılmış isottan rengi karaya çalan lahmacununu, şıllık tatlısını, mırrasını (acı kahve) mutlaka tatmalısınız. Dar sokaklarından geçerken güzel kareler yakalamayı, akşam saatleriyle beraber yükselen müzik seslerine kulak verip sıra gecelerine dâhil olmayı ve çiğ köfteye doymayı sakın kaçırmayın. Gelmişken bu lezzetleri evde de yakalamak isteyenler için Urfa’nın meşhur isotunu, biber salçasını, kurutulmuş patlıcan biberini satın alabilirsiniz.
0 notes
kolej-postasi · 3 years
Text
İSLAMİ DİRİLİŞ NEDEN ÖLDÜ?
Tumblr media
Yirminci yüzyılda Müslüman-çoğunluklu ülkelerin bir çoğu seküler yaşam tarzına sahip liderler ve laik denilebilecek anayasalar ile kuruldu. Türkiye’de Atatürk’ten İran’da Şah’a, Mısır’da Nasır’dan Tunus’ta Burgiba’ya, Suriye ve Irak’ta Baas Partisi kurucularından Endonezya’da Sukarno’ya kadar örnekleri sıralamak mümkün. Son kırk yıllık donemde ise bu ülkelerin hemen hepsi toplumsal olarak İslami muhafazakârlığa, siyasi ve hukuki olarak da daha İslami bir söylem hatta anayasal düzene geçiş yaptılar. Bu geçisin büyük “hikayesi” İngilizcede “Islamic revival” denilen, Türkçeye de “İslami diriliş” olarak çevirebileceğimiz kavram olarak ortaya çıktı.
İslami dirilişin üç temel sebebini sıralamak mümkün. Birincisi seküler/laik siyasi liderler ve sistemler toplumlarının siyasi ve sosyo-ekonomik beklentilerini karşılayamadılar; demokrasi yerine otoriter rejimler inşa ettiler. Ortaya çıkan toplumsal küskünlük ve talepleri dini parti, cemaat ve tarikatlar iyi değerlendirdi. İkincisi, Suudi Arabistan ve İran’ın petrol gelirleriyle beslenen uluslararası propaganda faaliyetleri etkili oldu. Üçüncüsü, sosyalizmin küresel kriz ve düşüşünün doğurduğu boşluğu dünya genelinde değişik dini gruplar ve akımlar, Müslüman ülkeler özelinde ise İslami hareketler doldurdu.
İslami diriliş denilen küresel akım tüm iddialarının ve oluşturduğu beklentilerin aksine otoriter, ranta dayalı, adalet anlayışını zedeleyen sonuçlar ortaya koydu. Endonezya gibi bazı örneklerde İslami muhafazakarların demokrasiye katkıda bulundukları bir gerçek. Ama genel itibariyle İslami muhafazakarlar demokrasi, üretim, hukukun üstünlüğü gibi kavramlarla barışık olacakları iddialarını etkili oldukları bir çok ülkede kendi elleriyle çürüttüler. Neticede Müslüman ülkeler genelinde ve özelliklede Arap ülkeleri ve Türkiye’de İslami diriliş faydadan çok zarara yol açtı. Siyasi güç bakımından bu ülkelerde İslami muhafazakarlar halen etkili olsalar da yaşadıkları ahlaki kriz uzun vadede çöküşlerinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
Bu arada İslamcı yerine, neden İslami muhafazakar kavramını kullandığımı kısaca açıklamak istiyorum. Bir çok bireysel muhafazakar, cemaat mensubu veya tarikat ehli, İslam ve siyaset konusundaki sorunlarla karşılaşınca suçu hemen İslamcılara atma eğilimindeler. Halbuki bu muhafazakârların siyaset anlayışı, lider kavramı, dünyaya bakışları İslamcılardan farklı değil. Türkiye’de bir çok tarikat ve cemaatin çok kısa sürede İslamcı bir söylemi benimsemiş olmaları da bu noktaya bir delildir.
Bugüne kadar İslami çöküşün nedenleri hakkında yazanlar genellikle iki nokta üzerine odaklandılar. Birincisi özeleştiri yoksunluğudur. İslami dirilişi temsil eden lider ve guruplar Müslümanların tarihlerini, kültürlerini, düşünce birikimlerini eleştirmeleri gerektiğini asla kabul etmediler. Bu aktörlere göre Müslümanların hemen her sorunu için Batı sömürgeciliğini, dış güçleri, karanlık odakları, içimizdeki kriptoları, vs. suçlamak gerekliydi. Gerçekte ise, dış müdahaleler azalsa bile, Müslümanlar bilim, sanat, mimari, şehirleşme, ekonomik kalkınma, barış, demokrasi, hukuk gibi alanlarda ortaya ciddi başarılar koyamadılar. Buna rağmen İslami kesim özeleştiri yerine bahanelerin ve totolojik açıklamaların arkasına sığınmaya devam etti.
İslami dirilişin çöküşü hakkında vurgulanan diğer nokta “dava” kavramının zararlarıdır. İslami hareketlerin sloganı haline gelmiş olan “dava” ilk başlarda idealist bir kavram gibi görülse de geldiğimiz noktada Makyavelizm’in, bireylere önem vermemenin ve hatta ahlaksızlığın bir aracı haline gelmiştir. Bu kavram amaca ulaşma adına her yolun mubah görülmesi, insanların birbirlerini davalarının dostu veya düşmanı diye kategorize etmesi ve kutsal davanın diğer tüm ahlaki prensipleri yutması sonuçlarını ortaya koymuştur.
Bu iki noktanın temelinde asıl eleştirilmesi gereken konu ise din algısıdır ve bu konuya girmekten çoğu Müslüman kaçınır. Eleştiri kültürünün gelişmemiş olması dini kutsallara dokunma korkusuyla ilişkilidir. “Dava”nın her tür ahlaki ve insani prensibin üzerinde olduğu düşüncesi de yine dinin sorgulanamaz ve uğruna her şeyin feda edileceği bir kavram olarak algılanmasıyla ilgilidir.
Kısacası, İslami diriliş yanlış bir İslam anlayışı üzerine kurulmuştur. İslami dirilişin ana sloganına göre “Çözüm İslam’da”dır. Müslümanlar İslam’a döndükleri takdirde sorunları çözülecektir, zira İslam tuvalete gitmekten, devlet yönetimine kadar her konuda sihirli formüller ortaya koymaktadır. Bu tarz bir ütopik din anlayışı İslamcılarla sınırlı olmayıp, neredeyse tüm İslami muhafazakarlar tarafından paylaşılmaktadır.
İslamiyet iman ve ibadet esasları ile tarih boyunca dünyanın değişik kıtalarında çok büyük insan kitlelerini kendine çekmiş manevi bir kaynaktır. Ama siyaset, ekonomi ve sosyal hayata dair bir çok konuda ya genel prensipler ortaya koymuş, ya da sessiz kalmıştır. Günümüzde İslam’ı her problemi çözecek totaliter sistem gibi sunanlar aslında İslam tarihindeki dini ekolleri, bunların insanlar tarafından ortaya konduğunu ve bu ekollerin birbirleriyle kavgalarını ya bilmezler ya da bilmezden gelirler.
Özellikle İslami bilginin neleri kapsadığı konusunda İslami kesimde tam bir tutarsızlık hakimdir. Kuran’da insanlığın tüm dini, siyasi ve sosyo-ekonomik ihtiyaçlarını karşılayacak bilginin var olduğunu iddia ederler. Sonra aynı kişiler hadislere çok ihtiyaç olduğunu, Kur’an’da beş vakit namazın nasıl kılınacağının bile bulunmadığını söylerler. Kur’an ve hadislerin her şeyi çözeceği iddiası ile aklı, felsefeyi ve bilimi hafife alırlar. Fakat kendileri bile Kuran ve hadisleri merkeze almaz; çağın tefsir kitabının ve asrın müceddidinin kim olduğu konusunda tartışırlar. Dahası Kuran ve hadisleri yetersiz görüp, mistik bilgi arayışına girerler. Adına irfan veya keşif denilen bu gizli bilgiye sadece kalp gözü açık veliler ulaşabilir. Bu velilerin rüya ve kerametlerle ulaştıkları bilgilere kitap okuyarak, eğitimle, bilimle ulaşılamaz. Bu yaklaşımların sonucu olarak eğitim adına ortaya çıkan hareketler bile akla, eleştirel düşünceye, bilimsel bilgiye ve bilim insanlarına mesafeli hale gelirler.
Bu kısır döngü İslami dirilişin bilgi ve bilim ile temel sorununu oluşturdu. İslami kesim bu epistemolojik sorunu görmezden geldi. Sonuçta İslami diriliş etkili olduğu ülkelerde vaatler üzerinden bir hayal dünyası kurdu. Şimdi bu dünya yıkılıyor.
Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, “çöken komünizm değil, gerçek komünizm Sovyetler’de hiç yaşanmadı” sözü ikna edici olmadı. Benzer şekilde, Türkiye ve Arap ülkelerinde ve hatta Müslüman ülkeler genelinde yaşanan çok boyutlu krizlere ve trajedilere rağmen İslami muhafazakârlık paradigmasının hala ayakta olduğunu iddia etmek de ikna edici değildir. İslam’ı totaliter bir kurallar toplamı olarak sunmayan; akıl, eleştirel düşünce, bilim ve bireysel özgürlükler ile barışık, yeni bir din anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır.
EYLÜL 27, 2017 | KITALARARASI*
AHMET KURU | İSLAMİ DİRİLİŞ NEDEN ÖLDÜ?
Tumblr media
0 notes