“Emîr Timur (aleyhirrahme), bir gün Buhârâ sokaklarının birinden geçmekteydi. Hâce Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin dervişleri de medresenin sergilerini silkeliyorlardı. Emir Timur, İslâm’a olan bağlılığından, dervişlerin feyzinin bereketiyle şereflenmek için medresenin bu tozlarını, kendisi için sanki amber ve çok güzel bir koku kabul edip orada durdu. İşte Emîr Timur, bu tevazuu ve inkisarı ile hüsn-i hâtime ile müşerref olmuştur. Emîr Timur’un vefatından sonra Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, “Timur imanla öldü” buyurmuştur.”
Allâh cümlemize "ahlâk-ı rezîleden ahlâk-ı hamîdeye hicret etmeyi" nasîb buyursun...Elhamdülillahi alâ ni’metil islâm. Ve alâ tevfîkil îmân. Ve alâ hidâyetil rahmân.İslâm nimeti ve doğru iman ve doğru yolda bulundurduğu için Allah’a hamd olsun.
Derviş, izan-ı olmayanın idrak-ı mukayesesi mevcut hali izhar edemez. Gözü kör ile dili lal anlamaz kainatı mübin-i, içi dışından anlaşılmayan yakut taşı gibi yani... İfası akis gibi vuku bulacak ki, erdemi zahir olsun. Hakkın delili maddenin halkı ile alidir, mananın erdemi maddeyi fehmetmektir. Yaratılan belli yaratan belli, hal zuhur istemez. Sırda boş adama verilmez. Görebilene derviş, görebilene...
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman aleyhisselama gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hazreti Süleyman aleyhisselam dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.
Bende bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin.
Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur.
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hazreti. Süleyman aleyhisselam bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hazreti Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar…
Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
Derler ki hüzün yılını yaşayanların müjdesidir Miraç. Bize de karanlığımızdan sonra Miraç olsun kandilimiz; yaralarımıza şifa gönüllerimize müjde olsun.."