Yeni haftaya girmeden bi açıklama yapıp bu haftayı ve konuyu kapatıyorum.
1 -Sayfamda kesinlikle akp seçmeni istemiyorum çünkü %98 i süzme mal oluyor. Kim olduğunun hiç önemi yok dost,arkadaş, sevgili farketmez gidin. Mallara fazla bile vakit harcadım. Bu arada hiç bi partinin de seçmeni değilim, biri 20 küsür yıldır oyumu, emeğimi çalıyor diğeride bi b*k yapmayıp sadece saçmalıyor. 2- Sayfasında boş beleş türkçülük yapıp alevi, kürt, ermeni, yahudi vs düşmanlığı yapan kim varsa sayfamdan defolsun. Ben de türküm ama önceliğim türklük değil, nasıl daha iyi bir insan olurum ülkeme, insanlığa, doğaya nasıl faydam olur diye elimden geleni yapmak. 3- Ben bir agnostiğim ve bu sayfanın tüm hakları bana ait yeri gelir şarkı türkü, yeri gelir komik bi görsel paylaşırım, gün olur bilimsel bir görsel veya video atarım. Sizler nasıl ki sayfanızda dini içerik paylaşabiliyorsanız ben de eskisi kadar ağır olmasa da dinleri eleştiren ufak dokunuşlar yaparım. Sizlerin paylarında çoğu yanlış bilgi olsa da en ufak eleştiri yapmıyor,karışmıyor hatta beğeni yapıp sayfama dönüyorum. Sizin dini paylaşım yapma hakkınız olduğu gibi benim de eleştirel paylaşım yapma hakkım var bu da kanunlarla sabit. Daha önce bin kere söylediğim gibi son kez uyarayım ki gelip benim kafamı ütüleyip sinirlerimi hoplatmayasınız. Benimle din tartışacaksanız öncelikle kitabınızı baştan sona 2 kez okuyup nüzul sebeplerini de öğrenip öyle karşıma çıkacaksınız sağdan soldan metrelerce uzunluktaki yazıları copy paste yapıp karşıma çıkmayın onu rulo yapar bitarafınıza monte ederim. Karşındaki insan salak değil senin bir tıkla ulaştığın yazılara biz de ulaşabiliyoruz sizin geçtiğiniz yollardan biz döneli yıllar oldu. Neyse yine uzadı daha da uzar ama gerek yok mercimek kadar beyni olan anlar herhalde?!
Arsıza yüz verme, tepene çıkar. Edepsize çok susma, sabrını yorar. Cahile çok vefalı olma, bir pula satar. Yol yordam bilmeyenle yola çıkma, istikametin şaşar."
الخطأ الذي يبقيني عالقة في أسلوبي الخاص للجهل ، والقسوة ، والانغلاق ، هو أنني أتشجع على رؤية ما هو واضح ، بلطف. بدلاً من ذلك ، هناك نوع من الفهم الأساسي.
The mistake that keeps me stuck in my own style of being ignorant, callous, and closed off is that I am encouraged to see the obvious, with kindness. Instead, there is a kind of basic understanding.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Beni kendi cahil, duygusuz ve kapalı olma tarzıma hapseden hata, bariz olanı nezaketle görmeye teşvik edilmemdir. Bunun yerine, bir tür temel anlayış vardır.
“eğer beni seviyorsan bunu bana itiraf etme, bu beni mutlu etmediği gibi senden uzaklaştırır. sevgi sözcükleri beni etkilemez.
eğer beni seviyorsan beni bekle ve ben en doğru zamanda kapınızı çalacağım. beni kendinden uzak tut; ben sana yaklaşmış olurum. eğer bana yaklaşırsan senden uzak dururum. sevme beni, ben senin de sevgide cahil kalmanı isterim. sevgiyi sana ben öğretmek isterim; doğru zaman geldiğinde ve benim helalim olduğunda, yaratıcımızın rızası üzerine kavuştuğumuzda…
bana ne hissettiğini söyleme, bana vaktini ayırma, seni kaybetmem için beni itme. ben günah işlemeyi veya ailenin arkasından yasak ilişkiler yaşamayı seven bir erkek değilim.
seni suçlu hissettirip sana acı çektirmek istemem.
bana sınırlar koy ki aşmayayım. içindeki beni öldür ki ben içinde büyüyüp seni öldürmeyeyim. içindeki güzellikleri koru. ben senin masum, iffetli ve temiz olmanı istiyorum. ben seni istiyorum, kolay değil ki.
ve sonra, tüm bunlardan sonra her şeyle yüzleşecek ve seninle tüm zorlukların üstesinden gelebilmek için hazır olacağım.
iffetine zarar vermek isterken nasıl inançlı bir erkek olabilirim?
ailene ihanet etmeni isterken nasıl mü’min olabilirim?
Allah’ın gazabı altında büy��yen bir aşka nasıl güvenebilirim?
seni sevmek seni korumak demektir, içindeki güzellikleri korumak demektir, öldürmek değil. bu yüzden basit olma, değerini düşürme. şimdi beni sevme ki sonra senden nefret etmeyeyim.
kalbim seni istiyor ve kaybetmeyi hiç istemiyor.
senin benim için geçici bir heves olmanı istemiyorum; eşim olmanı, sevdiğim olmanı ve çocuklarımın annesi olmanı istiyorum. senin tüm hayatımı birlikte geçireceğim kişi olmanı istiyorum.”
Üç bin yıl öncesinden, bir Anadolu tapınağından günümüze kalan bir yazıt. Yazıttaki Xsentıus adının bir filozofa mı, yoksa Fethiye - Kaş karayolu kenarındaki antik Likya kenti Ksantos'a mı ait olduğu, öğrenilememiştir..
***
Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Bağışla ve unut.
Ama kimseye teslim olma.
İçten ol telaşsız kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.
İşini öyle sev ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerin le de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın. Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
Ve unutma ki,
İnsanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğin den daha fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir.
O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.
Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla.
Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır.
Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları?
Sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu.
Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın sen öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen, erdemli ol.
Eninde sonunda bütün servetin sensin.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik mekanıdır.
BUNUN TERSİNİ İDDİA EDECEK VE MANTIKLI BİR CEVAP VEREBİLECEK VARMI.?
Mısır tam 362 yıl Osmanlı hakimiyeti altında kaldı.
O Mısır'ın en modern ve en iyi haritalarını Osmanlı değil, Napolyon Mısır'a sefer yapınca onun emri ile Fransızlar yaptı.
Dünyanın belki de en başta gelen arkeolojik keşfi olan Firavunun mezarlarını bir İngiliz keşfedip dünyaya tanıttı.
Onu da bir başka İngiliz finanse etti.
Osmanlı bırak keşfetmeyi orada ne var ne yok merak bile etmedi.
Çünkü o Anadolu halkını Araplaştırmakla, cahil bırakmakla meşguldü.
Irak 383 yıl Osmanlı egemenliğinde kaldı. Petrol deposu topraklara sahip olan ve bunun üzerinde yaşayan Osmanlı bunu keşfedemedi.
Etse bile iş işten geçmişti.
Yine Irak'ta Asurbanipal'in kil tabletten oluşan arkeolojik hazine olan kütüphanesini 1876'da Ninova'yı kazan bir İngiliz olan George Smith keşfetti, daha 30 yaşında iken ölen bu adam bu keşfe dair iki ciltlik muhteşem eser bıraktı ve bütün göksel dinlerin Sümer icadı olduğunu ispatladı.
Ürdün 400 yıl Osmanlı egemenliği altında kaldı ama dünyaca ünlü Petra 1812’de maceraperest gezgin İsviçreli Johann Burckhardt tarafından keşfedildi.
Suriye, Ürdün, Irak, Lübnan, Mısır'ı ortalama 400 yıl elinde bulunduran ve birileri tarafından Türk devleti olarak lanse edilen Osmanlı buralarda Türklük adına tek bir iz bile bırakamadı.
Çünkü Osmanlının temel politikası Araplaştırma üzerine kurulu idi.
Osmanlı Arap kültürünün hizmetçisi idi, yani Arapçı idi.
Eğer fırsat bulsaydı Türkçeyi bile yasaklayacaktı.
Osmanlının Anadolu'dan topladığı gariban Türk çocukları burada 400 yıl bedelsiz, hiç bir fayda elde etmeden sadece boş yere bekçilik yaptı.
Bir tarihçi der ki:
Bizim Hatay'dan itibaren düz bir hat ile ta Yemen'e kadarki hat resmen Türk mezarlığı gibiydi.
O kadar Türk çocuğu öldü oralarda.
Zayıf düştüğü andan itibaren kendisine bekçilik yaptığı yerel halklar tarafından kalbinden hançerlendi. Yani 400 yıl yaptığı bekçilikle kaldı.
Şu an oralardaki insanlar kendilerine bekçilik yapan bu halktan nefret ediyor. Onu işgalci görüyor.
Görebilir ama garip olan şu:
İçimizdeki bazıları hala oralara bekçi olma hevesinde.
Oradakiler kendi kendilerinin bekçiliğini yapamıyor da sanki Türkün oğlunun işi onların bekçiliğiymiş gibi...
tekrar selam🖐🏼uzun zamandır yaptığım sosyal medya detoksunu 65. gününde bitiriyorum. 1 yıl astsubay olarak yapacağım görevimin 70 günlük eğitim sürecinin bitmesine de 5 gün kaldı. bu 65 günlük zaman diliminin bana öğrettikleri ve aldığım dersleri anlatarak bitiremem ama bahsetmek istediğim şeyler var. 2000 sonrası jenerasyonun teknoloji ile büyüdüğünü bildiğim için bu dönemlerde yaşadığımız cehalete bağlı sorunların birçoğunun ortadan doğal olarak kalkacağını düşünüyordum. yanılmışım ve tarihin farklı yollarla da olsa her zaman kendini tekerrür ettiğini kendi içimde keşfettim. çok dindar olduğunu göstermeye çalışan bir varlığın insanlara vaaz verirken "aleviler cemevinde çakışıyor, tevratı hz ali yazdı" gibi telkinlerde bulunduğunu gördüm, tarikatları falan övüp cemaatine katılanlara ufak kul hakkı hırsızlıkları yapıyordu yemekhane sırasında öne geçirmek, mıntıka temizliğinde namaz ayağına ortadan kabolmak gibi. zaten peşindekiler kendi başına bir işi yapacak iq ya sahip olmayan koyunlardı😅 o ucubeyi ufacık fanusta yaşayan küçük turuncu bir balığa benzettim. tabi o balık gibi tatlı da değildi. daha sonra gösteriş meraklısı cahil insanlar vardı. devletin verdiği kredi kartı ile birbiribi gaza getirip avmyi soyarak gelmiş hiçbir gelirleri olmamasına rağmen limitlerini 0 lamışlardı. onları da altın sarısı parlayan pullu elbise giymiş eşeklere benzettim. dedikoducu tipler vardı, komutanlar kavga etmiş, arama olacakmış, korgeneral gelmek üzereymiş falan aynı metroda dinlemediğin makinist uyarısı gibi vızıldıyorlardı. konjoktürü pkk olup zorunlu askeri görevini rütbeli asker olarak yapmayı tercih eden dağ kadrosu vardı bir de. kendilerini inandırdıkları şeylere o kadar büyük bir at gözlüğü ile bakıyorlardı ki konuşarak bir şey değiştiremeyeceğimi anladım. kısaca teknolojinin verdiği bilgiye kolay erişme imkanıyla paralel olarak yanlış bilgilerin yayılma hızı da arttı. bu da gelecek dönemde göreceğimiz türkiye'nin bizim devamımız için yaşanılabilir bir yer olma olasılığını daha da düşürüyor. canımı sıkmıyorum ya da artık kendiliğinden sıkılmıyor zaten. çok travmatik olayları normalleştirdiğimizden olsa gerek. uzun lafın kısası geriye 10 ayım kaldı ve artık eskisi gibi burayı kendime yazmak ve okumak istediğim uzun yazılarım için kullanmaya devam edicem.
Özal döneminde kamu yatırım oranı %20 asrın siyaseti döneminde kamu yatırım oranı %8 … Özal dönemini övmek için söylemiyorum iktisadi ve eğitim açısından değerlendiriyorum eğitimli orta sınıfın yerine eğitimsiz ve mevzuplaşmış fikirde olan taban sınıfın hakimiyeti geldi… eskiden sırada bekliyorduk şimdi doktor dövüyoruz zihniyetidir bu.. “Biz cahil halkın ferasetine güveniyoruz” ( o Prof kılıklı dirayet demişti) teknik eğitim ve teknolojik eğitim kapasitesi yerlerde sürünürken dini eğitim arttı o da Hangi değer üzerinden tarikat zihniyetinde, çay ocağı kültürü hakim olmuş
bi yazmıştık cari açık kapatılırken akıl açığını da ıskalamamak lazım…. Eskiden üniversite öğrencisi büyükşehirde okuyup köyüne kasabasına döndüğünde onunla övünülür lafı dinlenilirdi şimdi reiselemisin karışmışım karşıysan ne söylersen söyle ilkokul çocukları bile seni kovalar oldu…
Cumhuriyetin meyvesini yemeye devam ederken islam dininin temel değerlerinin yıkılışı ( akılcılıktan çağ dışıntarikat zihniyetine) beraberinde taban kültürünün hakim olmasıyla toplumun temel değerlerinin yıkılışı derken üretimin teknolojik değerin ve eğitim yıkılışı zamanla nüfus demografisinin değişmesi
sizce sonuç nereye varır
Türk sanayisinin katma değeri teknolojik değeri arttı mı? Sanayici Bu yatırımları mı yaptı yoksa ucuz iş gücü çalıştırıp parasını yatırdığı faizden para mı kazandı? Şimdi utanmadan maaş zamları için biz dolarla mı konulucaz burası Türküye diyebiliyor
Teknolojik üretim hacmi nedir ?
Afgan çobanıyla mı Pakistanlı Suriyeli vasıfsız işçisiyle mi geleceğin 100 yoluna koşuyoruz
Zira ülkeyi terk etmek isteyen yetişmiş eğitimli nüfus bunlarla karşılanıyor üstelik oy deposu
bu arada
Emeklilerin bayram ikramiyesi kaç TL oldu?
Mülakatlar kalktı mı?
beyinsiz bir güruhun ülke yönetimine egemen olma durumu olan oklokrasi yi yazmıştım okuyup okuyup önünüze bakın
şimdi gelecek ekonomik politikaların da ağırlığı mavi yakalılarda emekliler üzerinde olacak en az 2 yıl kemer sıkma politikası gelecek üstelik reel olarak yatırımcının TL de para kazanıp dövize dönmemesi için faiz oranlarının en az %40 olmalı şimdi soğan ekmeğe şükreden taban zihniyeti ekmeğin kurusundan ye soğanı da kıçına sok…
"Arsıza yüz verme, tepene çıkar. Edepsize çok susma, sabrını yorar. Cahile çok vefalı olma, bir pula satar. Yol yordam bilmeyenle yola çıkma, istikametin şaşar."
Toplumun en çok yara alan kesimi, tartışmalı bir şekilde Kürtlerdir. Toplumun sıkıntılarını en çok üstlenen kesim ise, şüphesiz ki yine, Kürtlerdir. Bu bir yarış değildir fakat insan hakları gasp edilirken dahi, bir eşitsizlik güdülmüştür devlet tarafından. Türk'e beş fiske vurulduysa, Kürt'e on fiske vurulmuştur. Türk'ün çocuğuna en fazla "hırsız" sıfatı yakıştırılırken, Kürt çocuğuna "terörist" denilmiştir. Ama neden, ama niçin sorularına girersek de, kötülük eyleminin ırka bağlı olarak değil, karakter gelişimine bağlı olarak ortaya çıktığını, bunun da belli başlı faktörlere maruz kalarak değişim gösterebildiğini ifade edebilirim. Cahil bir şekilde "Kürtler teröristtir" gibi basit, doğruluktan uzak bir ifade de sunabilirdim. Fakat, idrak edilmeli ki terörizm ırk tanımaz. Bir ırk bağlamında birleşmezler, bir ortak çıkar bağlamında birleşirler. Ve bunun içerisinde, Türkler de vardır. Terör muhabbetini es geçiyorum, tatsız ve haksız bir dava.
Bir etnik ki, asimile edildi. Bir etnik, ondan daha üstün olmayan insanlar tarafından-bilinçli ya da bilinçsiz. Bilinçli tahakküm zaten lanetlidir fakat bilinçsiz, öğretiler sebebiyle bir tahakküm kurmaya çalışmak da, son derece hatalıdır- ezilmeye çalışıldı, ayaklar altına alındı. Bir etnik, ana dili yasaklandı. Bir etnik, gençleri darağacında asıldı. Bir etnik, istemeden suça itildi. Toplumun en ağır ve en değersiz işleri, onlara itildi. Eskileri geçiyorum, şu an bile inşaat sektörünü Kürtler taşır. Artık, bir kısmı için zor olmasa da, bir kısmı için hala felaket bir iştir inşaat. Yol parası yok, yemek parası yok, sigara molası patron başından ayrılırsa, biraz dinlenmek istersen otur taşa iç bi' kola, tabii, artık o da zor. Neyse, mesele ağır ve üç kuruş karşılığındaki işlerin Kürtlere itelenmesi. Sonuç olarak, bayağı zarar gördü bu Kürtler. "Eylemler, genellemelere bakarak şekillenmemelidir. Tahminler, hatalı olma fikri akıldan çıkmaması şartıyla, genellemelerden baz alabilir." Bu iki cümlede belirtmek istediğim durum, yılda 139 Türk asıllı insan tecavüz suçundan basına mı düştü? Bu demek değildir ki, Türk insanlar tecavüz eder. Yine aynı şekilde, yılda 15 Kürt asıllı teröristin vurulduğu mu basına düştü? Bu da demek değildir ki, Kürtler teröristtir.
Onlar hep aynı zulmü yapıyor, biz ise 70 yıldır sadece konuşuyoruz..
Yas tutuyoruz..
Kınamayla sadece vicdanınızı yıkarsınız..
Anlamsızdır.
Zayıflıktır..
Sonuç alamazsınız.!
Gazze'de bugün de anneler, çocuklar, yaşlılar katledildi..
Kınamak için ortaya koyduğun tepkilerin onlar için vız gelir, tırıs gider anlamında olduğunun farkında değil misin?
Yaptırım gücün olmadıkça sesini kimse duymayacak, dikkate almayacaktır. Kınamakla sadece geçiştirirsin.
"İlim ile meşgul iken uyumak, cahil olarak ibadet etmekten daha hayırlıdır."
Hz. Muhammed (sav.)
Bu hadis bilim, teknoloji ve ekonomide güçlü olman için seni yeterince uyandırdı mı?
İsraile bunları yaptıran sahip oldukları ekonomik ve teknolojik güçtür. Bunun farkında mısın?
Gazze'nin başına gelenlerin sebebi ise bilim, teknoloji ve üretimden uzak kalmalarıdır.
Yolda yürüyerek, bağırarak kınayanlara soruyorum..
Bilimde, teknolojide, ekonomide ve üretimde güçlü olmak için ne yaptın?
Ya da neden güçlü değiliz?
Bağırarak, kınayarak bir ülke güçlü olabilir mi? Sorguladın mı?
Amerika ve İsrail omuz omuza bildiğini yaparken, sen olup-biteni sadece (şiddetle) kınıyorsun.
8 milyon nüfuslu İsrail, dünya da 52 müslüman ülkeyi ve 1.6 milyar nüfusunu hizaya getirmiş, islam ülkelerinin başındaki liderlerin büyük çoğunluğu emperyalist devletlerin uşağı olmuş..
Sen ise (sadece) zulmü kınıyorsun..!
Dünyada 14 milyon Yahudi/Musevi yaşıyor. Müslümanların sayısı ise 1.6 milyar.
Son yüzyılda yahudiler bilimsel anlamda 104 Nobel ödülü kazanırken, müslümanlar neden sadece 3 Nobel ödülü kazandı?
Düşündün mü?
Atatürk'ün bağımsız ve güçlü bir Türkiye olma hedefini, neden en hakiki mürşidin ilim olduğunu söylediğini nihayet anlayabildin mi?
Güçlü bir ülke olmadığında günü geldiğinde senin de savaş tacirlerinin hedefinde olacağının farkında mısın?
Zulme soyut kavramlarla, kahramanlık söylemleriyle karşı gelmekten başka ne yaptın?
Gazze için gösterdiğin kınama tepkisini Doğu Türkistan Türkleri için gösteremeyen çifte standartlı vicdanın rahat mı?
Emperyalistlerin amacı mazlum halkları bilimden, teknolojiden, birlikte olmaktan, adaletten ve paylaşmakdan uzak tutmaktır. Fakir bırakır, doyurur, kendilerine muhtaç ederler. Sana da slogan atmak, boşa konuşmak düşer.