Tumgik
#ankara eylem
turkiyeajans · 1 year
Text
EYT İş Yükünü Sırtlayan SGK Çalışanları Haklarını İstiyor
Türkiye genelinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çalışanları 3 Şubat 2023 tarihinde başladıkları hak arayışlarına devam ediyor. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere Antalya, Bursa, Manisa, Gaziantep, Trabzon, Muğla, Denizli, Aydın, Zonguldak ve çok sayıda ilde SGK çalışanları protestolar gerçekleştirdi. KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası’na bağlı SGK çalışanları alanlarda taleplerini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
oguzatayinruhu · 3 months
Text
Tumblr media
Ocak24
Kronik hatalar zincirinin kırılması için çabalamak istediğim bir yılın ilk ayını bitirdim.
Hiç fena bir ay olmadı. Üçler basamağında bir adım daha yukarı çıkarken, yirmili yaşımın ortasında kurduğum krallıkta darbe oldu geçen yılın son düzlüğünde. Unuttuğum çöküş en savunmasız yerimden vurunca, canım bir hayli dağılmıştı.
Yıkılan bildimsandığım düzende, yabancı bir kaç enkazı da kaldırma fırsatı bulmuşken, yeniden tutkularımı, geleceğimi ve düzensizliği inşa etmeye çalışacağım.
Tumblr media
Bilinçli kişisel tarihimin ilk günlerinden beri sıkılmadan sürdürdüğüm yegane zevk, kitap almak. Bu hem mekana sığmayan raflar hem öncelikleri insan tatminine göre ayarlamak yüzünden sekteye uğramıştı. Hoş son 10 yılda o kadar çok taşındım, o kadar mekana ayrıldım ki kitapları tek bir eve bile 23ün sonunda kavuşturabildim.
Neyse. Bu yılın son aylarında orduya katılan son kitaplarla birlikte hem biriktirme hem de okuma tutkum geri döndüm. Elime geçen en ufak bir ben saatini okumaya ayırdım, nicelik olarak güzel bir sayı yakaladım ama esas olarak nitelik olarak mental sağlığa iyi gelecek satırlarla yattım kalktım. Okuma serüvenimin tıkanan hızını bu ay kırdım.
Hiç bir zorunluluk ve emir bende huzurlu bir eyleme dönüşmüyor. Hem ötekiler hem de kendim bir şeyi yap, şu kadar yap, şöyle yap şeklinde emirlerle bana gelince benim bahane bulma, erteleme hızım ışık hızına çıkıyor. Bunu kırmak için küçük adımlarla bu tutkuyu büyüttüm. Hem okuma sürekliliği için güzel bir okuma buddy edindiğim için bu süreçte motivasyon kaybı yaşanmadı.
Memlekete gidip hızlı geçen bir kaç günde biraz sekteye uğrasa da ritmi yeniden bulmak kolay olacak.
Tumblr media
Profesyonel yaşama geçince, kaygı ve stres artıyor. Net. Okula gidiş, okulda geçen süre, eve dönüş derken günün oniki saati geçiyor, min 6 saat uyku desek son üç yıldır kendime 6 saat kalıyor. Haftasonları hem kendinin hem insanların beklentilerinin çakışması yüzünden daha da isteksiz geçiyor.
Bu kaygı ve stresin de aydınlık ömrümüze bir sis perdesi çektiğini farkedince canım sıkıldı. Sadece eleştirip, çözüm bulmayan toplum gibi davranmak yerine, iş ve ben arasına perde çekecek bir yöntem bulmak şart oldu. Böylelikle işin ve ekonominin verdiği yorgunluk bir hayli azaldı, uykunun sıcak koynunda daha az vakit geçirip ben saatlerini artıracak yöntemler geliştirmiş olduk. Bu da rahatlamış bir beden ve desarj olmuş bir zihinle birlikte hem kişisel hem profesyonel yaşamda verimi getirdi. Günün nasıl geçti sorusuna verilen kaygılı cevaplara da pozitif ve yapıcı yanıtlar verebilir konuma getirdim kendimi.
Hoş yeni benin bu sakin net ve durup düşünerek cevap veren halleri evde ve çevrede yadırganıyor hala ama hem kendime daha az yüklenmek için hem de en yakından en uzağa insanlarla sınırların ardında iletişim kurmak için bu şart.
Tumblr media
Aktif bir yaşam, hayatımın her döneminde vardı. Bağ bahçe işleriyle uğraştığımız için bu kaçınılmazdı, bir odada bir kaç demir parçasıyla spor yapmak bana hep saçma geldiği için bir kaç düzensiz deneme sonrası bu işi raf kaldırmıştım. Koşmak, yürümek gibi daha aktif sporlarla ilgilenirken hem vanın Unutulmuş bir köyünde geçen yıllar hem pandemi vucudu tembelleştirmişti. Eee yaş da bi yerde artık fizyolojiyi etkilemeye başladığı için, hem koşmaya hem de kısa ve efektif spor düzenini de bu ay oturttuk. Bakalım nasıl Gidicek bu tutku da.
Ayrıca ilk gençlikten öğretmen olana kadar voleybolu amatör takımlarda oynamış ve antrenman olsun maça çıkmak olsun bana iyi gelen uğraşlardı. Bunu yeniden hatırlayınca bir organizasyon bulup düzenli voleybola yeniden başlamaya çalıştım.
Zaten bir kaç kavga sonrası gitmediğim halısahaya Ankara semalarına indim ineli tekrar devam ediyorum ama voleybol ve spor daha da iyi gelecek. Oyna devam.
Tumblr media
çok eski yıllarda sürdürdüğüm günlük rutinimi bu yıl yeniden başlatmaya karar verdim. Hem yaşanan olayları fotoğraflardan değil yazıdan takip etmek hem de anlık değişen duyguların takibini rahat yapabilmek için bu güzel olabilir
Eski günlükleri bulsam iyiydi hazır nerde neyi yanlış yaptığımı ararken bana referans olurdu da neyse.
Tumblr media
Netflix gibi servislerin yaygınlaşması, o kadar uzun süre odaklanma problemi ve birlikte izleyecek film bulma sorunları yüzünden sinemanın iyi işlerini takip edemiyordum. Bu sene bu tutkuya da geri dönüp, kaliteli yapımlar izlemeye devam edeceğim.
Bu ay fena geçmedi bazılarını zaten paylaştık. İzlemeye, anlamaya daha çok vakit ayırmak için saatler yaratıyorum.
Tumblr media
Kompleks bir hal almış düşünce hatalarım, sorunlarım ve iletişim problemlerim üzerine çalışmaya devam. Kişisel beklentiler üzerine değil de kendi huzurum için bana iyi gelecek şeyler yapmaya çalışıyorken, öte yandan bu karakteri de kabul ettirmeye çalışıyorum.
Dengesiz bir dengeye getirdim kendimi. Genel olarak memnun olmasını istediğim insanlar bu durumdan memnun. Sevdiklerimize sert, ele nazik olan tavırları tam tersine çevirmeye çalışırken kurum tutmuş duygu borularını da temizliyorum.
Fena bir ay olmadı, erteleme yada öteleme davranışı da azaldı.
Önümüzdeki ay bakalım neler yaşayanacak.
2 notes · View notes
ahmet-34 · 1 year
Text
Ahde Vefa"
Bazen düşünüyorum da, ahit nedir, vefa ne demektir, bu kelimeler ne anlama gelir, ne mana ifade eder, kelimelerin #ontolojik ve #epistemolojik altyapıları nasıl izah edilebilir şeklinde sorsak insanlara, sanki bundan 20-30 sene önce, doğru düzgün cevap verebilecek olanlar çoğunlukta iken, şimdi azınlıktalar gibi geliyor bana.
Bu kelimelerin altları öyle boşaldı, öyle boşaltıldı ki, kimsenin hiç umurunda değil gibi ne ayrı ayrı ahit ve vefa, ne de beraber ahde vefa.
Tekraren belirtmekte fayda var ki, bu kelimelerin ne mana ifade ettiğini bilmeyen insanlar bile artık sayıca çok gibi geliyor bana.
Oysaki en temel insani hasletlerin başında gelir #AhdeVefa!
İnsanın insanlığının bir ölçüsü varsa eğer, o ölçü birimlerinin en önemlilerinden biridir.
#Ahit iki ya da daha fazla insan arasında yapılan anlaşma, sözleşme olabileceği gibi, bir insanın başka bir insan ya da insanlara verdiği tek taraflı bir söz de olabilir.
Hukuki bağlayıcılığı, kanunlar karşısında anlamı, önemi bir tarafa, ağızdan çıkan sözün kıymeti, tüm hukuksal zeminden ya da çatıdan çok daha kıymetlidir esasen.
İnsanlar aralarındaki ahitleşmeleri yazarlarsa tabii ki evladır.
Ancak her #söz de illa yazılarak kayıt altına alınamaz ki.
İnsanın insana güvenini oluşturan da, yok eden de ahde vefa hususudur.
Hep yazarım oldum olası.
Vefayı sadece meşhur bir boza markası ya da #İstanbul'un eski bir semti veya o semtte tarihi bir okul olarak nitelendirenler oldukça fazlalaştı son yıllarda.
Ağızdan çıkan sözlerin bir manasının kalmamasına en çok da sesli ve görüntülü kayıtlar şahit keza.
Eskiden teknoloji bu kadar yaygın ve her hareketimiz videoya çekilmez iken, yani #sözler, #vaatler, #taahhütler kayıt altına hiç alınmazken sözünün arkasında duranlar çoğunluk idi.
Şimdi neredeyse tuvalette bile kendini sesli ya da görüntülü kayıt altına alıp bunu sosyal medyada yayınlamak popüler iken, yani her söz ve eylem kayıt altında ve geriye doğru sürekli ulaşılabilir iken bile, "Dün dündür, bugün bugündür!" gevşekliği tüm toplumları kuşatmış vaziyette.
Dün birbirine kamuoyu önünde sövenler el ele, kol kola, birbirlerine kalp emojileri gönderip, dün söylediklerini hiç söylememiş gibi pişmiş kelle şeklinde poz verenler her geçen gün artarken, ne sözün ne de aktin bir kıymeti var artık!
Yazdım, elimde #senet, #anlaşma, #sözleşme var diye de güvenmeyin ha sakın.
#Adalet tecelli etse bile, ettiği tarih itibari ile genelde iş işten geçmiş olmakta.
O halde en iyisi hazır kış da gelmişken hadi hepimiz birer bardak buz gibi, bol tarçınlı #boza içelim.
#Vefa olması da gerekmez, keza o bile artık eski kalitesinde, lezzetinde, tadında değil laf aramızda.
#VefaBozası'nın bile tadı kaçtı anlayacağınız!
Ahde vefayı varın siz hesap edin!
Not: Hayli azınlıkta da kalsalar, nesli tükenen kel aynaklar gibi de olsalar, sözüne sadık, aktine bağlı, ahdine vefalı insanlar da yok değil. Onlar bu yazının konusu da değil, muhattabı da.
#TerzininOğlu, #GününSözü, 31 #Ekim 2022, #Pazartesi, #Ankara
Tumblr media
3 notes · View notes
diyarbakirhaberleri · 2 months
Text
Tumblr media
ICYMI: Ankara Büyükşehir Belediyesi, Yeşil Şehir Eylem Planı hazırladı https://www.haberidiyarbakir.com/ankara-buyuksehir-belediyesi-yesil-sehir-eylem-plani-hazirladi/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
seslimeram · 3 months
Text
Karanlığın Esiri...
Tumblr media
Belirsiz değil handiyse her durumda, hemen her şekilde hesaplı ve kitaplı bir yönelim var ediliyor. Müştereklerimiz bahsinin bir istikametteki varlığı, etkisi, güncelliği, gerçekliği o hesaplı kitaplı yollardan geçilirken un ufak ediliyor. Cerahat hayatı kuşatıp dururken, erk, muktedir kendi bekası adına yarınların talan olunması gerçekliğini var ediyor. Bir bunun yolunda ilerliyor. Onca kabus var edilirken bütün bunlar bir hülya gibi davranılıyor. Oysa gerçeklik ile anlatılanlar arasındaki uçurum kalıcı kılınıyor. Oysa gerçek pejmürde, saklı tutmaya hacet görülmeden yoksunluk, yoksulluk ve yarınsız kılmaktır. Vizyon denilerek çıkartıla gelen her hamlenin sunduğu bir benzersiz yıkım imgesi kılınıyor bu raddede. Tümden ve doğrudan muktedir tahayyülü olagelen pratikleri bu yıkımı daimi bir mesele kılıyor. Doymak nedir bilmeyen oburlukları, gözü dönmüşlük haliyle hayatın hemen her günü o yıkım bahsinin esiri kılınıyor. Müştereklerimiz olagelen idelerin, düşünce ve hali eylem örgülerinin, hak kavramı bahsinin yıkımı o aralıkta güncelleniyor.
Doğrudan güncellenen her tahakküm veçhesiyle birlikte belirsiz değil doğrudan hesap ve kitaplı bir yönelim herkese takdim ediliyor. Cerahat ekseni yeniden biçimlendirilirken ol masalların kıyısında hiçbir hakikatin görünür kılınmayacağı bildiriliyor. Geleceksizliğini bir motif kılarak, her zamanki gibi seçim sathı mahallinin yetmiş günlük süreci sakız gibi sündürülerek bir demokrasi deneyiminden bahis açılmaya çalışılıyor. Gerçeklikte ise o tek adamın savunduğu, bildiği ve kimselerden esirgemediği bir iktidar pratiğinin aralıksız ve muğlak olmayan boyunduruğunu var etmek tahayyülü işleniyor. Kaybedilmiş İstanbul ve Ankara özelinden iktidar pratiklerinin her nasıl akçeli işlerdeki aksamayı var ettiği hiç kesintisiz bildirilirken bunların müşterek bir yaşam idesinin iyileştirilmesi için değil de ol muktedirin bekası adına savunulduğu göz ardı olunuyor. Bay İmamoğlu mesel olarak dahi görülmüyor. Bile isteye erkanı muktedirin seçim propagandası şehirde canı / pestili çıka gelenleri değil o devletli kademesinin nasıl akçelerden uzak kılındığına ah vah edilen hal ve tavırları bildiriyor. Yaygın medyanın da işareti almasıyla birlikte İstanbul ve Ankara’yı birlikte geri almanın keyfi üstüne meseller çizilip duruyor. Oysa yalın gerçek dediğimiz gibi bir kere daha sıradan için fecaati önleme, yaraları sarma değildir. Kangrenleşmiş olan sorunlarıyla bir başına kim hayatta kalırsa onunla yola devam olunabilecek bir ülkenin var edilmesidir. Kesintisiz kılınan her hamleyle bu pratik yirmi iki yıldır bu ülkenin hem içinden geçti, hem geleceğini un ufak etti. Sorun eden var mıdır ola?
Birkan Bulut’un Evrensel Gazetesindeki haberidir: “Genel seçimlerden sonra daha “akılcı” diyerek düşük faiz politikasını terk eden ve emekçiler için daha acı reçeteye başvuran Erdoğan yönetimi, yerel seçimler yaklaşırken kesenin ağzını açıp açmamak arasında kaldı. Prof. Dr. Murat Birdal’a göre Erdoğan sandıkta kendisini göremezse söylem değiştirebilir.
Genel seçimlere faiz indirimi ve yüksek kur politikasıyla giderek büyüme rakamlarını önceleyen Erdoğan yönetimi, seçim ekonomisini devreye sokmuştu. Zenginin daha da zenginleştiği bir servet aktarımına dönüşen enflasyon artışının bedeli ise halka hayat pahalığı olarak fatura edildi.
Seçimler bitince, ekonomi yönetiminde yapılan değişiklikle “rasyonal politika”nın devreye sokulduğu ilan edildi. Gözünü yurt dışı yatırımlara çevirerek ülke ülke kaynak arayışına giren Erdoğan yönetimi, daha önce söylediklerinin tam aksine yüksek faiz ve kemer sıkma politikalarını uygulaması için Hazine ve Maliye Bakanı atadığı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’a tam destek mesajları verdi. Erkan’ın Türkiye’ye gelince ailesinin yanına taşındığını söylemesi, Şimşek’in kamu kurumlarında kalem kağıtta bile tasarruf edilmesini istemesi aslında düşük ücret, azalan kamu harcamaları ve artan vergiler konusunda “Biz de kemer sıkıyoruz” mesajları olarak kayda geçti.
Ancak yerel seçimler yaklaştıkça beklenen oldu. Seçimlerde kamu kaynaklarının daha fazla kullanılması ve ekonomik vaatlerde bulunulmasını isteyen AKP’deki birçok isim, mevcut ekonomi politikalarında gevşeme bekliyor. Basına da yansıyan tartışmalar, bugüne kadar seçim ekonomisinden beslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat Bakan Şimşek’e “Seçime kadar kesenin ağzını aç” dediği iddialarına kadar vardı.
Şimşek: Seçim Ekonomisi Olmayacak
Emeklilere zam tartışması içerideki tartışmaları daha da görünür kıldı. Bakan Mehmet Şimşek, sonunda sosyal medya hesabından açıklama yaparak, “Seçim ekonomisi iddiaları gerçeği yansıtmıyor. 2024 yılında bütçe hedeflerimizi tutturmakta kararlıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü destekleriyle program hedeflerimize ulaşmak için gerekli politikaları kararlılıkla uyguluyoruz” dedi.
Kısa Vadede Piyasa Güveni Sağlanamadı
Süreci değerlendiren İktisatçı Prof. Dr. Murat Birdal, ekonomideki göstergelerin iktidar açısından yerel seçimlerin zor geçeceğine işaret ettiğini kaydetti. Para politikalarının gevşetilmesine dair taleplerin öne çıkacağının öngörüldüğünü belirten Birdal, seçim yaklaşırken parti içinden de itirazlar olmasının beklendiğini söyledi.
Enflasyon ve kur istikrarında iktidarın zor durumda olduğunu belirten Birdal, “Bazı adımlar atması lazım, çünkü sermaye girişi sağlanamıyor. Seçimden sonra kısa vadede piyasadan istediği güveni sağlayamadılar. Yabancı sermaye çevreleri de beklentilerinin asıl olarak seçimden sonra devreye sokulacağı inancındaydı. Bundan dolayı işlevsiz kaldı vaatler. Seçim öncesi keskin bir adım olamaz ama seçimden sonra vatandaş ekonomik açıdan daha fazla zorlanacak” dedi.
Muhalefet cephesindeki dağınıklığın iktidarın lehine olduğunu ifade eden Birdal, seçimleri kazanacağını düşünürse Erdoğan’ın çok geri adım atmayacağını ama sıkıştığını görürse kesenin ağzını açacağını dile getirdi.
Politika Değişirse Günah Keçisi İlan Edilir
Mehmet Şimşek’in daha önce de partide böyle bir ayrışma yaşadığını hatırlatan Birdal, “Şimşek bir ekonomi politikası için Türkiye’ye getirildi. Bundan bir sapma yaşanacaksa Şimşek’e ihtiyaç yok. Daha önce de parti içinde suçlanmıştı. Benzer bir değişimde yine günah keçisi ilan edilir ve yoksullaştırmanın sorumlusu Şimşek olduğu ilan edilir” dedi.”
Hesaplı kitaplı bir yönelim olarak yoksun kılma, yoksullaştırma düşünsel bir eylem olmaktan ötede hayatın hakikatine dönüştürülüyor. Duraksamadan imal olunan her hamle bir yönetim anlayışının suna geldiği her tahayyül bu kadar sıradan olanın gündelik dertleri ya da yaralarını çözmek bir yana onları kalıcılaştıran, ümitsizliği aralıksız gerçek kılan bir paylaşıma dönüştürülüyor. Şimşek ve ekibinin radikal dönüşümü var etmek bir yana tüm o sermayenin / iktidar çevrelerinin tahayyülleri doğrultusunda eyledikleri hamlelerin bariz bir biçimde sıradan hayatı için her şeyin tepetakla edildiği bir güncelliği var etmesi arasız, fasılasız bir gerçekliğe dönüşür. Onca zamandır güncellenen her hamleyle, bariz bir halde o yoksunluk paydaş kılınırken, siyasetin başındaki temsilin müdahaleleriyle birlikte yalın, gerçekten gerçek bir cürmün sahnesi bina olunandır. Müşterek bir yaşam idesinin kurgusu ve gerçekliği artık aleni tarumar ediliyor. Bundan da zerre-i miskal gocunulmuyor. Aleni bir halde süreğen kılınmış olan ekonomi politiğin giderek daha belirgin bir halde sadaka kılınmış asgari ücretle bir hayatta var olma gayretini sürdürdüğü açığa düşüyor. Ne olur ki bu hallerle! Tümüyle bir nobranlık, zengini çok daha zengin kılan bir düzlemde hakiki bir eşitliği var etmek bir yana ele tutuşturulan üç otuz kuruşla yaşayın buyurması devamı sağlanan bir şeyken ne olur ki hayat, nasıl olur ki!
Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AİHM’in Demirtaş, Kavala ve Atalay kararlarına siyasi baktığını, Yargıtay kararlarının da AYM kararları kadar bağlayıcı olduğunu savundu.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, katıldığı bir programda Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, iş insanı Osman Kavala ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluklarına dair konuştu. Tunç, AİHM’in bu davalara (Kavala-Demirtaş davası) siyasi yaklaştığını savunarak, “Kararı ortaya çıkaran deliller hukuki açıdan değerlendirmiyor. Türk yargımız bu davalardaki kararlar Yargıtay’dan geçmiş olan kararlar” dedi.
‘Bir takım sorunlar ortaya çıktı’
Bakan Tunç, şunları söyledi: “Anayasamızda yüksek mahkemelerimiz var. AYM de yüksek mahkemeler kısmında sayılıyor. Hepsinin görev alanları belli. AYM-Yargıtay arasındaki görüş farkı sebebi anayasamızın bazı maddelerinin son değişikliklerle bireysel başvuru ile birtakım sorunlar ortaya çıktı. Kanun koyucu sorun çıkmasın diye hükümler de koymuştu. Anayasada vekillerin tutukluluğu konusunda suçüstü olan ağır cezalık suçlar hariç deniyor. Atalay’ınki seçimden önce başlayan bir dava. Anayasal düzene karşı suçlar Atalay’ınki. Bu suçlar kanunla düzenlenmiş. Terör suçları şu şu maddelerdir deniyor. AYM diyor ki Anayasa’nın 14. maddesindeki suçlar belirsiz diyor, Yargıtay da bu suçlar düzenlenmiştir diyor. Daha önce de uygulamaları var zaten diyor. 83 ve 14. maddesini uygulanmaz hale getiriyorsunuz diyor.”
‘Kararları farklı yorumluyorlar’
İki mahkemenin de yıpratılmaması gerektiğini kaydeden Tunç, AYM kararları kadar Yargıtay kararlarının da bağlayıcı olduğunu savundu. Tunç, “Verilen bir karar noktasında iki mahkememiz anayasa maddelerini farklı yorumluyor. Sorunun kaynağı anayasa. 184 kez değişiklik yapıldı. AYM’nin yapısında adliye mahkemelerinde verilen kararların da gitmesini sağlarsanız süper bir uygulama olur. AYM’ye gelen bireysel başvuruları Yargıtay ve Danıştay’dan gelen üyeler incelesin diye bir hüküm olabilir” dedi.
Belirsiz değil handiyse her durumda, hemen her şekilde hesaplı ve kitaplı bir yönelim var ediliyor. Tümüyle iktidar pratiğinin sunduğu şeylerle bir kere daha dönüşüm var edilmeye çalışılıyor. Eğri, eğrelti, eksik gedik kılınan demokrasi pratiği, ekonomi tahayyülü gibi ol adaletin de yarım, sonucu etkisiz kılınmasının hallerinde bir kere daha hesaplı kitaplı bir istikamet devşiriliyor. Darbeci Kenan efendinin tahayyülü olarak, mutabık kalındığı ileri sürülen bir yamalı bohça anayasanın geçerliliği hala söz konusuyken onun güncel bir siyasi düşün üstündeki etkisinin iktidarın şablonuna göre dönüşümü var edilmek isteniyor bir kere daha. Baş Amirin aralıksız bir biçimde hedef kılmaktan çekinmediği iş insanı Osman Kavala, Türkiye İşçi Partisi Hatay vekili Can Atalay, eksi Halkların Demokratik Partisi eşgenel başkanı Selahattin Demirtaş gibi toplumsal dinamiklerin peşi sıra sözü ve eylemleriyle bu ülkedeki demokrasi pratiğine bir adım olsun yaklaşılsın diye çaba sarf eden insanların esareti sorgulanmasın isteniyor. Tümden madun siyasetin, başat temsilcisi olagelen bu sığ, sağcı, siyasal islami yapının diskuru, kapsadıkları dışında kalan herkesi bir anlamda terörist / terörize ederek hak kavramı yerle yeksan edilmeye çalışılıyor. Duru durağı olmayan bir yıkıcılık, kuşatma haline devam diyor, yenilenmiş olduğu zikredilen şu ülke!
Müştereklerimiz mefhumunun yerle yeksan olunduğu bir zeminde hakkaniyet kavramının da miadı doldurulur. Her şey bağlamından kopartılıp çürümenin esiri kılınırken belirsiz değil doğrudan hesaplı kitaplı bir mahvetme hali güncelleniyor. Demokrasi, eşitlik, adalet kavramlarının kökünden talan olunduğu, gündelik zorbalık diline haiz iktidar pratiklerinin her şekilde, pragmatist bir döngüyü yeniden var ettiği ülke gerçekliği karşımıza çıkartılır. Kabus her anlamda hülya gibi pazarlanmaya devam olunuyor. Cumhuriyet idesini, yüzüncü yılında bir sivil düşün temsilini var edemeyen aklın, onca nobran tantanası arasında çıkagelen her şey bu mutlak / kati olan hesaplı kitaplı yıkımı imlemeye devam ediyor. Bildiğimiz, gördüğümüz nihayetinde bir ülke titrinin iyice altının oyulmasıdır. Her hesaplı hamle, ister sosyopolitik, ister ekonomik, isterse de hakkaniyet bahislerinden olsun bu kadar yalın bir çürümenin, sosyal çökertmenin yolunu açar. Memleket memleket olmaktan alıkonulurken geriye koca bir cüruf kalır. Ortalık kesif, keskin bir karanlığın esiridir, bilin yani, öyle!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Uriel Sinai – Getty Images – CNN
1 note · View note
fisiltihaberleri · 4 months
Text
Tumblr media
BEN KİTAP OKUDUM SEN DE OKU! Kitap okumanın sayılamayacak kadar çok faydası vardır. Kitap okumanın başta zihinsel ve psikolojik kapasiteyi arttırmak olmak üzere pek çok faydası kanıtlanmıştır. Okuduğunuz her kitap size yeni fikirler keşfetmeniz ve öğrenmeniz için sonsuz fırsatlar sunacaktır. Okuduğunuzda hem bilgi ve bilgi sahibi olursunuz hem de daha birçok fayda elde etmiş olursunuz. Kitap yazarın penceresinden dünyaya bakmaktır. Okumak ile anlamak arasında çok büyük bir fark fardır. Görmek ile bakmak arasındaki eylem gibidir okumak. Okuduğunu anlamak bireyi daha bilgili ve donanımlı yapar. Ali Rıza Alparslan Anadolu Lisesine gönderip ihtiyacı olan köy okullarına yardımcı olabilirsiniz! Allah’a ısmarladık, hoşça kalın.
(Anasınıfı – İlkokul – Ortaokul – Lise Düzeyi) İletişim: Mahmut Olur 0505 654 432 57 Telefon - 0482 312 29 26
Adres:Ali Rıza Alparslan Anadolu Lisesi Müdürlüğü SelahattinEyyubiMahallesi Lise Caddesi No:20 Kızıltepe Mardin https://www.fisiltihaberleri.com/haber/ben-kitap-okudum-sen-de-oku-10177.html #kitap #edebiyat #aşk #şiir #istanbul #şiirsokakta #sevgi #kitapkurdu #güzelsözler #iyigeceler #sözler #huzur #tbt #şiirheryerde #siirsokakta #instagram #söz #love #izmir #kahve #ankara #book #siir #yazar #bookstagram #türkiye #cemalsüreya #şair #antalya #mevlana
0 notes
djugjackson · 4 months
Text
📸 Facebook'ta bu gönderiye bak
YENİ YİLDA HİC KİMSECİKLERE SÖZ VERMEYİN GELİN 2024 e Nasıl girerseniz yılınızda öyle geçer ANKARA nin EN İYİLERİ GÜRBÜZ MORKOÇ TUNA ARMAN EYLEM ALKAÇ Ve TÜRKİYE nin İlk ve Tek Profesyonel DJ i UĞUR GÜNDOĞAN ve Yeni yılın sürpriz HEDİYELERİ 31 ARALİK PAZAR Günü RAYMAR OTEL de BORAY TOUR Farkıyla
1 note · View note
gundemarsivi · 6 months
Text
Tumblr media
Endişesiz Endişeliler
✍🏻 Anıl Güven
https://www.gundemarsivi.com/endisesiz-endiseliler/
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinde tapınç kültü yoktur. Kişilerin özgürce dinini seçme, yaşama olanağı vardır. Yüceltme, ululama, önünde bükülünen DİN adamı da yasalarımıza göre yasaktır!
Toplum bilimsel verilerin ışığında ‘parasız’ eğitim – öğretim hakkına bireysel olarak sahiptir…
Erkek, her Türk yurttaşı askerliğini yapmak zorundadır.
Her Türk kadını seçme-seçilme hakkına sahiptir.
Evlilik tek eşlilik üzerine kuruludur. Türkiye Cumhuriyetinin yasalarında belirtildiği biçimde, resmî nikahla aile yapısı kurulur. (Bunun dışında nikahsız, karşılıklı anlaşmayla birlikte yaşam da son 30 yılda sayıca arttı).
AKP’nin ilk döneminde Prof. Dr. Nilüfer Göle ve eşdeşleri sahnede Kurucu değerlerini arındırmaya yönelik saldırı başlattılar…
Cumhuriyetin çevreninde kurulan ULUS devleti yok etmek üzere Fetullahçı ve ABD gizli servisinin finansal desteğiyle TARAF adlı gazetede kuruldu. Başyazar Ahmet Altan ve Yasemin Çongar; Sosyal Liberalizm, 2. Cumhuriyet adı altında ulusal yapıya yönelik akıl almaz saldırılara başladı…
TSK‘nın işleyişini dinamitleyen, Mehmet Baransu adında, nereden çıktığı belli olmayan bir gazeteci soytarı ‘Bavul dolusu’ üretilmiş belgeyle ortalığı ateşe verdi. RTE destekli, dönemin Özel yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Öz Fetullah Gülen vatan haininden aldığı talimat doğrultusunda Atatürkçü subayları tutuklayıp İstanbul Silivri ve Ankara Sincan Kapalı Cezaevine gönderdi!
Ardından yazar, gazeteci, aydınlar gözaltına alındı, günlerce psikolojik baskıdan sonra ulusumuzun Işık’larını söndürmek için tutukladılar. Sömürgecilikten beslenen güçlerin önünü açtılar. Devlet üretim yapmaz, devlet bakkal dükkanı mı?
Bu ülkede muhafazakar kesim çok endişeli… İstediği biçimde dinini yaşayamıyor, özgür değiller…
Başörtüsüne özgürlük masalıyla geldiler; Kara çarşafa bürünerek okula gitmeye başladılar. Karışık eğitimden yakınmaya başladılar… Neredeyse ülkemizdeki bütün Orta ve lise okulları İmam Hatip oldu; hala mutsuzlar…
İslamın egemen olduğu zaman endişelerinden kurtulmuş olacaklarını dillendirmeye başladılar!
Türkiye Cumhuriyeti’ni çoğulculuk yönetiminden tekil kişiye indirgeyip, Hilafet Makamı çevresinde Radikal İslamcı bir yaşam isteminin önünü Prof. Dr Nilüfer Göle’nin önünü açtığını da unutmayalım. Cumhuriyetin olanaklarıyla okuyan-yazan SOL Liberal hainler İslamcı Faşistlerle aynı yatağı paylaştı!
Halkımızın özgürlük alanını kısıtlayan; bugünkü durumunun sorumluları, kendisini aydın zanneden önünü ışıtmaktan yoksun şımarık liberaller, Fransız Devriminin süreğenliğini Türk Toplumununda uygulamak isteyen Fransızlaşmış hainler (İkici Cumhuriyetçiler), Kürt Faşizmine ve İslamcı kuyrukçulara teslim edilen CHP, Kemalizmin değerlerini soytarılığına dönüştüren Perinçkçiler!
Geçmişte Bayrak Mitingleri ile baş gösteren özgürlük istemi aradan yıllar geçtikten sonra Cumhuriyetin 💯. yılı nedeniyle hiçbir partinin güdümünde kalmadan DEVLETİN KURUCU yapısını değiştirmek isteyen anlayışa karşı Batı’da milyonlarca kitle içtenlikle kutlama yaparken, Doğu ve Güneydoğu sanki bu ülkenin yurttaşları değilmişcesine bir tavır içinde kalmışlardı…
AKP’nin aracılığıyla, emperyalizmin arzu ettiği biçime sokulmuştu ülke!
İçinden küçük devletlerin çıkartılacağı Ortadoğu‘nun Eşbaşkanı Vahdetin Köşkünün bahçesinde ufka bakarken acaba ne düşünüyordu?
Şimdi yeni bir tanımlamanın eşiğindeyiz: Atatürkçüler Endişeli!
Her türlü direnme hakkını yaşamsalımıza almak zorundasınız. Bizim, Arap-Afgan sürüleri gibi topraklarımızı bırakıp başka ülkelere göçmeyi onurumuza yedirmemiz olanaksız.
Var olmak adına yok olmayı göze alanlar ülkesini yitirmez…
Devletin temel amacı bireyin haklarını korumaktır .
* Yönetsel erk baskı ve şiddet uyguluyorsa , Anayasa ve Yasalara aykırı biçimde hareket ediyorsa , hukuku dışlıyorsa yurttaş direnme hakkına sahiptir.
Atatürk’ü ağzına almaktan korkan partilerin genel başkanlarını koltuklarından alaşağı ederek eyleme geçmek zorundalık haline geldi.
Bireysel değil, kitlesel katılımlarla olumsuzlukları şiddete uzanmadan ülke gündemine yaymalıyız.
Zulme karşı direnmenin bir insan hakkı olduğunu unutmayalım.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün Bursa Söylevini yineden okuyalım, okutalım…
Türkiye Cumhuriyeti ‘X‘ ülkelerin vaftiz edilmiş çocuğu değildir… Soysal gelimi belki olan, onurlu bir soydan geliyoruz; soyu karanlıkta kalanları imlememiz gerekiyor artık! TBMM koltuklarında Laik hukuka inanmış, ulusal değerleri önceleyen, Türklük bilinçiyle yetişmiş, etikten yana bireyler oturmalı!
Özlemimiz: “Ne Mutlu Türküm“ denilen bir ülkede yeniden yaşamak üzerine kurulmalı. Okullarımız her sabah ANDIMIZ okunarak açılmalı. Her cuma günü Okul dağılımından önce İSTİKLAL MARŞI okunmalı… Atatürk ‘ ün Büyük Söylevi Orta ve Liselerde ders olarak okutulup incelenerek Ulus bilinci yeniden olgunlaştırılmalı…
0 notes
karaca2508-blog · 7 months
Text
İş güvenliği uzmanları Ankara'da eylem yaptı: İş kazalarının sebebi daha çok kazanmak isteyen hırslı işverenlerdir
İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası, yaşanan iş kazalarında işverenlerin değil iş güvenliği uzmanlarının yargılanmasına Ankara Ulus Meydanı’nda yaptığı açıklamayla tepki gösterdi. İş güvenliği uzmanları Ankara'da eylem yaptı Sendika Genel Başkanı İrfan Sayar, "İş kazalarının sebebi iş güvenliği uzmanları değil daha çok kazanmak isteyen hırslı işverenlerdir. İş güvenliği uzmanlarına 'Görmezden gel, her şeyi yazma, her şeyi bildirme' şeklinde baskılar oluyor. İş güvenliği uzmanı da işini kaybetmemek için bazı şeyleri de görmezden gelebiliyor" dedi. Sendika Genel Sekreteri Onur Turan da kendisinin de yargılandığını belirterek, "İnşaatlarda iş güvenliği uzmanlığı yapıyorum. Kazayla düşüp bir işçi hayatını kaybetti. Ben de yargılanıyorum maalesef. Beni suçlu buldular. Bakın bu konu bile açıldığında tedirgin oluyorum" ifadelerini kullandı. İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası üyeleri, Ankara Ulus Meydanı’nda toplanarak yaşanan iş kazalarında işverenlerin değil iş güvenliği uzmanlarının yargılanmasına tepki gösterdi, baretlerini yere bırakarak durumu protesto etti. Burada açıklama yapan İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası Genel Başkanı İrfan Sayar, Türkiye'de ortalama yılda 1.500 kişi hayatını iş kazalarından dolayı kaybettiğini, binlerce kişinin engelli kaldığını belirterek şunları söyledi: “İş kazalarını direk ve dolaylı yönden ülke ekonomisine zararı yıllık 90 milyar dolar civarındadır. İş kazalarını azaltmak için her türlü olumsuzluğa rağmen çalışan iş güvenliği uzmanlarını yine bir kaza olduğunda yargı gözaltına alıyor, tutukluyor, hapis cezası veriyor. İş kazalarının sebebi iş güvenliği uzmanları değil, ihmaldir. İş kazalarının sebebi iş güvenliği uzmanları değil daha çok kazanmak isteyen hırslı işverenlerdir. İş kazalarının sebebi iş güvenliği uzmanları değil bir şey olmaz diyen bakış açısıdır. Her iş kazasında iş güvenliği uzmanlarını günah keçisiymiş gibi göstermek iş kazalarını sıfırlamaz. İş sağlığı ve güvenliğinde kırıklarla dolu olan karnemizi iyiye çevirmez. Aksine bizim söylediklerimizi yazdıklarımızı ciddiye almayıp gerekli tedbirleri almayan zihniyettir. Eğer hızlıca bir netice alınmaz ise ülke genelinde iş bırakmaya gideceğimizi bildiririz.” "'Görmezden gel, her şeyi bildirme' baskıları oluyor" Sendikası Başkanı İrfan Sayar, ANKA Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada ise iş güvenliği uzmanlarına 'Görmezden gel, her şeyi yazma, her şeyi bildirme' şeklinde baskılar olduğunu, iş güvenliği uzmanın da işini kaybetmemek için bazı şeyleri de görmezden gelebildiğini kaydetti. "Hem iş kazalarından ölüyor, hem yargılanıyoruz" İş güvenliği uzmanı üyelerinden kendilerine konuyla ilgili şikayet geldiğini belirten Sayar, “Her gün onlarca mesaj geliyor böyle. Ya iş kazasından dolayı yargılandığını ifade ediyor ya yeterli ücreti alamadığından bahsediyor. Hatta meslektaşlarımız iş kazalarından dolayı ölebiliyor. Hem iş kazalarından ölüyoruz hem de iş kazalarından yargılanıyoruz. İş güvenliği uzmanının emniyetini bile işveren sağlamalı” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası Genel Sekreteri Onur Turan ise kendisinin de yargılandığını belirterek ANKA'ya şunları söyledi: "Ben 10 yıldır bu sektördeyim, Mersin'de çalışıyorum. Ama olaylardan yargılanmamız bizi çok rahatsız ediyor. Ben de yargılanıyorum şu anda. Adam öldürmeden yargılanıyorum şu anda işveren gibi. Ben inşaatlarda iş güvenliği uzmanlığı yapıyorum. Kazayla düşüp bir işçi hayatını kaybetti. Ben de yargılanıyorum maalesef. Beni suçlu buldular, dava devam ediyor. İşveren ve ben yargılanıyoruz. Bakın bu konu bile açıldığında tedirgin oluyorum. Bütün arkadaşlar bu şekilde. İşi bırakmayı düşünmedim bunu severek yapıyorum. İnsanların hayatta kalmasını sağlayan bir meslek grubunun bu kadar baskı altında çalıştırılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Umarım bundan sonra iş kazaları yaşanmaz yaşandığında da gerçek sorumlular adalete teslim edilir." "Günah keçisi gibi ilk başta bizi o sürecin içine dahil ediyorlar" Turan, "Yargı mekanizmasının tamamında bilgi eksikliği var. Bizim kendimize özgü bir yasamız olduğu halde ve bu yasada iş güvenliği uzmanları 'danışman' olarak tarif edilmesine rağmen bizler iş kazası olduğunda bir günah keçisi gibi ilk başta bizi çağırıp o sürecin içine dahil ediyorlar" dedi. Read the full article
0 notes
personelsagliknet · 8 months
Link
Genç Sağlık Sendikası Toplu Sözleşme Görüşmelerini Ulus Meydanı'nda Protesto Etti https://personelsaglik.net.tr/genc-saglik-sendikasi-toplu-sozlesme-gorusmelerini-ulus-meydaninda-protesto-etti/?feed_id=4504&_unique_id=64e22f521cbca
0 notes
kamuilanlari · 8 months
Text
Memurlar sokaklara döküldü: Tek istekleri hakları olan zam!
Memurlar sokaklara döküldü: Tek istekleri hakları olan zam! Çalışan ve emekli memurlar, daha iyi bir hayat için sokağa döküldü. 81 ilin tamamında aynı anda eylem gerçekleştirildi. Eylemin ana durağı ise Ankara oldu. Tek istekleri gerçekçi bir zam… Dün toplu iş sözleşmesinden sonra Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, protesto edeceklerini açıklamıştı. Tüm memurları meydanalara davet eden Yalçın, 81 ilde her kesimden insana çağrıda bulu... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/kamu-haberleri/memurlar-sokaklara-dokuldu-tek-istekleri-haklari-olan-zam.html?feed_id=35050 memur alımı kamu personel alımı
0 notes
kamuweb · 8 months
Text
Memurlar sokaklara döküldü: Tek istekleri hakları olan zam!
Memurlar sokaklara döküldü: Tek istekleri hakları olan zam! Çalışan ve emekli memurlar, daha iyi bir hayat için sokağa döküldü. 81 ilin tamamında aynı anda eylem gerçekleştirildi. Eylemin ana durağı ise Ankara oldu. Tek istekleri gerçekçi bir zam… Dün toplu iş sözleşmesinden sonra Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, protesto edeceklerini açıklamıştı. Tüm memurları meydanalara davet eden Yalçın, 81 ilde her kesimden insana çağrıda bulu... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/kamu-haberleri/memurlar-sokaklara-dokuldu-tek-istekleri-haklari-olan-zam.html?feed_id=35049 memur alımı kamu personel alımı
0 notes
diyarbakirhaberleri · 2 months
Text
Tumblr media
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Yeşil Şehir Eylem Planı hazırladı https://www.haberidiyarbakir.com/ankara-buyuksehir-belediyesi-yesil-sehir-eylem-plani-hazirladi/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
elazigsurmanset · 9 months
Text
YÖK Önünde Neler Oluyor ? sağlık haberleri
Tumblr media
HEP-SEN’in büyük bir katılımla YÖK önüne gittiği ve üniversite hastanelerinde çalışan sağlıkçılar için taleplerini dile getirmek üzere basın açıklaması gerçekleştireceği öğrenildi. Günler öncesinden bugün Ankara Ulus meydanında eylem yapacağını açıklayan HEP-SEN’in neden YÖK önüne gittiği merak ediliyor. YÖK önünde gerçekleştirilen açıklamaya yönelik detaylar geldikçe paylaşacağız. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes