Tumgik
#aile bağları
Text
Bunu cümlelere dökmek güç
Tatilerin nasıl da canımı yaktığını
Babalarıyla olan küçük kızları seyrediyorum
Ve böyle bir şeyi hak etmek için ne yaptığımı merak ediyorum
Küçük bir çocuğu nasıl incitebilirsin ki?
Unutamam, seni affedemem...
Çünkü şimdilerde sevdiğim herkesin beni terk edip gideceğinden korkuyorum...
Tarumar olmuş aile bağlarımın kesişim noktasıyım
Yalan söylemekte çok iyiyim
Anne tarafımdan aldım bunu
Bir milyon kez dayanmasını söyledim
Tarumar olmuş aile bağlarımın kesişim noktasıyım
Tanrım, babamın gözlerine sahibim
Ama ağladığımda kardeşiminkilere benziyor
Kaçabiliyorum, fakat saklanamıyorum...
-Aile bağlarımdan-
3 notes · View notes
tamamsenkazandn · 7 months
Text
Güzel giden aile bağları hep bir uzaklık olunca oluşuyor gibi.
52 notes · View notes
potikare · 1 year
Text
bağları çok güçlü olan bir aile değiliz biz. sevgisini koşulsuz dile getirip gösteren tek kişi annem. biz de bilmeden babama benzemişiz.
babam ne annesinden ne de babasından göremediği sevgiyi bize de gösteremedi. onu kesinlikle suçlamıyorum çünkü aksini annemle birlikte gördü öğrenmeye çalıştı. bizi de böyle bir ortamda büyüttüler. şimdi benim ve abim için babama sarılmak çok zor. hiçbir engel yok ama adına utanç mı çekinme mi derler sarıldığımızda hem duygulanıyorum hem çekiniyorum.
az önce abim eve gelip, yanımda olduğunu ve her zaman hangi mesafede olursak olalım yanına gelebileceğimi söyledi. sarılırken yine duygularımı kontrol edemeyip ağladım. bir yandan da bunu düşündüm. biz böyle şeyleri ifade edemesekte hissediyoruz. ne zaman kendimize dile getirmeyi yük haline getirmezsek o gün bu zinciri kıracağız.
75 notes · View notes
tozluveolagan · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sonbahara Yakışacak Bir Dizi Önerisi: Gilmore Girls
Her yıl Eylül ayı yaklaşırken "Bu sene kesinlikle bu diziyi izleyeceğim" dediğim ancak kendime asla vakit ayırmadığım için yıllarca erteleyip durduğum 2000'li yılların çok sevilen dizisi Gilmore Girls'e bu sene sonunda başladım.
Aradan 23 yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen dizi popülerliğini asla kaybetmemiş. Her yıl yeniden ve yeniden izleyenler, ilk kez başlayanlar ve sürekli dizinin adını duyanlar karşımıza çıkıyor. Açıkçası ben de biraz bu durumun nedenini merak ederek diziyi araştırmaya başladım. Ve gördüğüm kadarıyla bunun birkaç nedeni var. İlki, ilginç karakterleri. Spoiler vermeyeceğim ama her karakter ayrı ayrı favorim. İkinci nedeni aile bağları. Evet, bu konuda her birimizin yaraları ve söyleyecekleri var değil mi? Yazar bu durumla ilgili şöyle bir açıklama yapmış: "Eğer sizi gerçekten anlamayan bir ailede doğduysanız, dışarı çıkın ve kendi ailenizi kurun. Lorelai böyle yaptı. Dışarı çıktı ve kendi ailesini kurdu. Lorelai'ın hayatındaki ironi ise, kızının onun terk ettiği aileyi sevmesidir. Bu çılgın bir aile döngüsüydü."
Dizi, sürekli bir şeyler izleyen izleyiciler için biraz sıkıcı gelebilir çünkü gündelik hayata odaklanıyor. Karakterler vampir avlamıyor ya da uzaya çıkmıyor. Bizlerin de hemen her gün başına gelen basit olaylarla uğraşıyorlar. Bence bu da önemli çünkü zor ve stresli bir gün geçirdiyseniz (benim gibi) eve gelip sıcacık kahvenizi hazırlayıp diziyi izlerken kendi dertlerinizden uzaklaşıp, hiç değilse akşamınızdan keyif alabilirsiniz. Ve sonbahar ve kış temasının çok da göze sokulmadan vurgulanması insanın içini sıcacık duygularla kaplıyor doğrusu. Diziyi ne zaman, nerede açarsam açayım kendimi evimde, sobanın karşısında, elimde bir dilim mısırlı peynirli pizza ve çayımla dinleniyor gibi hissediyorum. Tüm bu insanlara aynı duyguları hissettirmesi de bence dizinin başarısından kaynaklanıyor. Ayrıca artık Antalya'da bile "I smell snow" hissini yaşayabiliyorum. (Bunu yalnızca diziyi izleyenler anlayacaktır)
10 notes · View notes
alsanacikis · 1 month
Text
Her ilişkide kritik sınırlar var.
Arkadaş, aile, sevgili olsun fark etmez.
Belli durumlarda hayatındaki bu kişilerin tavrıyla bir nevi teste tutuluyor; aradaki samimiyet, güven, sevgi.
İşte bu önemli zamanlarda karşılaştığın ilk duruma göre karşındaki insana "dur" ya da "devam" demeyi bilmelisin.
O test senin sonraki yıllarını, ruh halini, yaşantını şekillendiriyor.
İnat etmek, üzüleceğini bile bile o insanı affetmek, görmezden gelmek, duygunu kontrol edememek, kabullenmeyip kendini suçlamak durumu daha da katlanılmaz bir hale getirmekten başka hiçbir şey yapmıyor.
Bizim toplumumuzda en çok zor yapılabilen şey de "kabullenmek". Bir insanın hayatında olmaması gerektiğini, onunla bağları koparmayı, ailenden dahi olsa, yoluna bakmayı, çok sevsek de bazen olmayacağını gördüğün şeyi kalbinde devam ettirip artık bitirmeyi bir türlü başaramıyoruz. Toplum tarafından hep alttan almak, devam ettirmek, kabul etmek pompalanıyor her defasında.
Bu işkenceden başka hiçbir şey değil.
Bir başına bile kalsan çekip çıkaracaksın kendini o kuyudan.
5 notes · View notes
hissizbiryazar · 4 months
Text
Akrabalık bağları zayıf bir aile olduğumuz için (baba tarafı) nerdeyse 1 yıldır görmediğim amcamlar bize geldi misafirliğe küçük bir erkek çocukları var 4 yaşında
KENDİSİ ASLA ERKEK ÇOCUK SAHİBİ OLMAK İSTEMEDİĞİME KARAR VERMEM KONUSUNDA ÇOK YARDIMCI OLDU
Nasıl bir enerjisi var asla durmuyor asla susmuyor asla YORULMUYOR
Kafayı yedirtti bana 3 saatte...
Tabi ben çocukların dilinden anlayan eğitimli biri olarak gördüğüm için kendimi çocuğa sayıları falan öğretmeye çalıştım muasır medeniyetler seviyesinde sohbet falan etmeye çalışıyorum ama nafile
En son çocuk kitaplığıma koşup kitaplardan birini ısırmaya çalışınca ben orda bıraktım dedim ne halin varsa gör velet
Çocuk dünya üzerindeki her şeyi ısırmak için programlanmış KİTAPLARIMI ISIRACAKTI YA
Sesi zaten mahalleye duyuracak kadar yüksek bir desibelde kulaklarım çoktan iflas etti
GİTMELERİNE DAHA SAATLER VAR VE ASLA PEŞİMİ BIRAKMIYOR ASLA İMDAT CİDDEN İMDAT
6 notes · View notes
onderkaracay · 2 months
Text
🗣️ Sosyal Çürüme
Toplumda çürüme uzun süreçli bilinçli bir kötülüğün eseridir.
Eğitim bilinçsiz insan yetiştirir ekonomi topluma değil toplumu sömüren bir kaç kodamana hizmet eder.
Bu süreç içinde toplumun ilk kaybedeceği değerler üretim ve hizmet araçları olur. Patron iken işçi durumuna düşer. Yurttaşlığı kaybeder müşteri seviyesine iner. Kendisi için değil bu kodamanların çıkarına çalışmak zorunda kalır.
Sosyal mesafeyi artırmak bu sürecin bir aşamasıydı.
Birlik ve beraberliğin bozulmasına yönelik çabalar sosyal çürümenin başlangıcı sayılır.
Toplumda moral ve etik değerler gerilemeye başladıkça çürüme hızlanır.
Aile bağları zayıflar ve suç oranları artar. Herkes bir başkasını suçlar. Kimse kendinde hata aramaz.
İş güvencesi ve sürekliliği ortadan kalkar.
Gelir dağılımı bozulur, yaşam pahalılığı çekilmez bir hal alır.
Sosyal çürüme bir toplumun son nefesidir. Sosyal çürümenin olduğu toplumlarda vatana ve ulusal ihanet edenler, tefeciler, mafyalar, toplumu aldatan şarlatanlar baştacı edilir. Toplum yurttaşlık bilincini yitirir. Şahsi çıkarına satılan niteliğine nicelik aranan sürüye döner.
Çalışmak ve üretim bilincinin yerini tembellik, eğlence ve tüketerek hazır yemek alır.
Değerli olmanın yerini önemli olmak alır.
Tartışmalı politikaların tartışılmadan taraftar bulması ve sahiplenmesi en önemli kırılma noktalarından biridir.
Kitlesel insan göçleri ve demografik değişimler çürümeyi ayakta tutar.
Sanatın, edebiyatın, tiyatronun, sinemanın dili dönmez olur yaşanan yıkımı anlatmaya.
Dili dönenlerde dipde köşede unutulur ve bilinçli bir şekilde görmezden gelinerek etkisizleştirilir.
Toplumun terörize edilmesi, doğal kaynakların kendi kararı ile itirazsız elinden alınması kolaylaşır.
Çeteleşme rağbet görür.
İlke ve nitelik değer kaybeder.
Sembol ve sloganlar bayrak olur açlığını, yokluğu ve sefaleti bunlarla doyurur insanlar.
Vatana, ulusa ve bayrağa olan aidiyet duygusu sembol ve sloganlarla gösterilerek toplum yozlaşır.
Sömürgeci tacirler söz ve güç sahibi olur.
Aynası karışık bir toplum olacağı için o aynada kendini görmek zorlaşır.
Üzerine örtü çekilen hiçbir konunun üzerine kimse gidemez. Toplumun aleyhine olan her durum ve aleyhine yetki almış her kişi dokunulmazlık kazanır.
Geçmişi, tarihi ve kültürü ile bağı kopar ithal kültürlerin oyuncağı olur.
Doğada çürüyen herşey başka bir şeye dönüşerek gübre olur.
Çürüyen toplumlardan toprağa gübre bile olmaz.
Kısaca sosyal çürüme bir toplumun tarihini, kültürünü unutup çevreye karşı duyarsız hale gelmesi ve çöküşünü ifade eder.
Umarım bu resim tanıdık gelir ve topluma kendisiyle yüzleşme fırsatı sunar.
Önder Karaçay
6 notes · View notes
perge · 1 year
Text
güneş ilk doğudan doğuyor, et şarküteri ürünleri gırla bol ve uygun, restoran menüleri büyük ve bol etli, aşiret evliliği diye bir şans var, aile bağları desen o da orada, görkemli dağlar, ovalar orada, medeniyetler doğmuş batmış yine orada. Doğuda doğmak isterdim
17 notes · View notes
Text
Doç. Dr. Latif Tarbak'dan 10 maddelik mükemmel bir analiz...
1. Müslüman Bir Toplumu Çökertmek İstiyorsanız önce ev hanımlığını ve anneliği değersizleştirin ki evde ana kalmasın. Evde ana kalmayınca nesiller televizyonun ve internetin emzirip büyüttüğü ruhsuz, kimliksiz ve merhametsiz nesiller olarak yetişsin.
2. O toplumun babalarını borca, kredi kartı batağına, geçim derdine, işsizliğe ve açlığa mahkûm edin ki ne eşlerine, ne evlatlarına, ne de ailelerine ayıracak vakitleri kalsın. Taksit ödemekten, kirayı denkleştirme derdinden, çocuklarının okul masraflarını düşünmekten başka bir şey düşünmeye mecalleri kalmasın…
3. Evliliği pahalılaştırıp, nikâhsız birlikteliği ucuzlatın ki genç nesiller haram yollara tevessül etsin. Zinayı kolaylaştırıp evliliği zorlaştırın ki nesiller, flörtün, ahlaksızlığın pençesinde eriyip gitsin. Aile politikalarıyla, nafaka kanunlarıyla, pozitif ayrımcılıkla aileye darbe üstüne darbe indirin ki toplumun çekirdeği çürüyüp gitsin…
4. Helal lokmayı ve helal kazancı zorlaştırın ki midelere giren haram lokmalarla o toplumun kimliğini, özünü, ruh kökünü ve karakterini değiştirebilesiniz. Faizli esnaf kredileriyle, evlilik ve düğün kredileriyle, BESLER’le, piyangoyla, promosyonlarla bir şekilde herkesi faize ve harama bulaştırın, hiç olmazsa faizin tozuna bulaştırın ki o toplum Allah’ın yardımını ve muhafazasını kaybetsin. Midelere giren haram lokmalar, duaların ve ibadetlerin kabul olunmasına engel olsun.
5. O toplumun âlimlerini, hocalarını, imamlarını itibarsızlaştırın ki toplumu derleyip toparlayacak, onlara rehberlik edecek, istikamet belirleyecek olan âlimlere güven kalmasın. Onları kendi aralarında birbirine düşürün, halkın önünde tartıştırın, her birine farklı bir şey söyletin ki halkın nazarında itibarları zedelensin. İmamları ve hocaları komedi filmlerinin ve fıkraların başkarakteri haline getirip gözden düşürün ki kriz anlarında rehberlik yapıp safları tahkim edecek kimse kalmasın. Cemaatleri, dernekleri, tarikatları asli vazifelerinden uzaklaştırıp ihale kovalama ve kadro yerleştirme derdine düşürün, onlarla ilgili kafalarda soru işaretleri ve korkular üretin ki toplumu irşad edecek kimse kalmasın.
6. Öğretmenleri itibarsızlaştırın ki öğrencileri bile onları ciddiye almasın ve onların üzerinde hiçbir yaptırımları kalmasın. Velilerin fırçaladığı, talebesinin hakaret ettiği, yöneticisinin kıymet vermediği sıradan memurlara dönüşsünler. Sonunda ne bir nesil yetiştirebilecek heyecanları, ne toplumu ıslah edebilecek aşkları, ne de zorluklarla başa çıkabilecek azimleri kalsın.
7. O toplumu dizilerden, yarışma programlarından, yemek, evlilik ve magazin programlarından başlarını kaldıramayacak hale getirin ki gerçek hayatla bağları kopsun. Diziler vesilesiyle ahlaksızlığı yasak aşk, zinayı seviyeli birliktelik, adatmayı sıradan bir iş olarak gösterin ki toplumun temelleri sarsılsın.
8. Müslüman siyasetçilere güveni sarsın ki Müslümanlar ve İslami siyaset, toplumun nazarında bir umut ve bir alternatif olmaktan çıksın. Siyasi söylemi her daim İslami söylemin üstünde tutun ki hedefler, idealler ve yola niçin çıkıldığı zamanla unutulsun. Siyasi farklılıkları İslami birlikteliklerin önüne geçirin ki gerektiğinde toplumu tek saf haline getirecek hiçbir şey kalmasın.
9. Peygamberi dini alanın dışına itin ki halkın İslami yaşamında yegâne örnek ortadan kalksın. Sürekli bize Kur’an yeter deyin ki Peygamberin sözünün yerine kendi aklınızı koyup toplumu istediğiniz gibi yönlendirebilesiniz ve Kitap’ı kafanıza göre yorumlayabilesiniz. Geleneği, geçmiş birikimi itibarsızlaştırın ki o toplumun geleceğini de yok edebilesiniz. Bidatleri ve hurafeleri yaygınlaştırın ki hakikati perdeleyebilesiniz.
10. Özellikle sakallıların, başörtülülerin, namazlıların yalan söylemesini, iftira atmasını, haksızlık yapmasını, kul hakkına girmesini, sözünde durmamasını, borcunu ödememesini harama bulaşmasını, kirlenmesini örselenmesini ve yıpranmasını sağlayın ki toplumun Müslüman kimliğe zerrece güveni kalmasın.
6 notes · View notes
hayirlokmasi · 6 months
Text
Hayır Lokması
Hayır Lokması
Hayır Lokması, Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan geleneksel bir uygulamadır. Bu yazıda, Hayır Lokmasının tarihçesi, anlamı, nasıl hazırlandığı ve ne zaman ve neden sunulduğu gibi konuları ele alacağım.
Hayır Lokması Nedir?
“Hayır Lokması” Türk kültüründe bir gelenektir ve genellikle özel günlerde, kutlamalarda veya önemli olaylarda sunulan bir tür tatlıdır. Bu lokma, genellikle hamurdan yapılan küçük toplar şeklinde olup, genellikle şeker şurubu veya bal ile tatlandırılır. Hayır lokması, topluca paylaşım ve kutlama amacıyla dağıtıldığı için adını bu gelenekten almıştır.
Hayır lokmaları genellikle düğünlerde, nişan törenlerinde, doğum günlerinde, bayramlarda, mezuniyet törenlerinde ve diğer özel günlerde misafirlere ikram edilir. Bu tatlı, genellikle bir araya gelen insanlar arasında sevgi, mutluluk ve dayanışma hissini pekiştirmek için kullanılır. Ayrıca, hayır kurumlarının düzenlediği etkinliklerde de bu tatlılar dağıtılabilir.
Hayır lokması geleneği, Türk kültüründe önemli bir yer tutar ve topluluklar arasında birlik ve beraberliği simgeler.
Tarihçesi ve Anlamı
Hayır Lokması, Türk kültüründeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma geleneklerinin bir parçasıdır. Bu geleneğin kökeni, Osmanlı İmparatorluğu dönemine dayanmaktadır. Hayır lokması, özellikle toplulukların, ailelerin veya bireylerin mutlu bir olayı paylaşmak, sevinçlerini diğer insanlarla birlikte yaşamak amacıyla hazırladığı bir tatlıdır.
Hayır kelimesi, Türkçe’de yardım, iyilik veya hayır işleri anlamına gelir. Bu bağlamda, Hayır Lokmasının temel anlamı toplum içindeki dayanışma, sevgi ve yardımlaşma duygularını simgeler. Bu tatlı, bir olayın sevincini, bir kutlamanın mutluluğunu veya bir başarının coşkusunu diğer insanlarla paylaşma amacını taşır.
Hayır Lokması, genellikle düğünler, nişan törenleri, doğum günleri, bayramlar, sünnet düğünleri, mezuniyet törenleri gibi özel günlerde, hatta acılı zamanlarda dağıtılır. Hayır lokması dağıtmak, hem bir geleneksel adettir hem de toplum içinde birlik ve dayanışma duygularını güçlendirir.
Bu gelenek, zamanla farklı bölgelerde ve topluluklarda farklı varyasyonlara sahip olmuş olabilir, ancak temelde sosyal bağları güçlendirmeye yönelik bir amaca hizmet eder. Hayır Lokması, Türk toplumlarında güçlü bir paylaşma ve yardımlaşma kültürünü yansıtan anlamlı bir geleneğin bir parçası olarak günümüzde de devam etmektedir.
Nasıl Hazırlanır?
Hayır Lokması hazırlamak için geleneksel tariflere göre birkaç farklı yöntem bulunabilir. Aşağıda, genel bir Hayır Lokması tarifi verilmiştir. Ancak, tarifler kişisel tercihlere, bölgesel farklılıklara ve aile geleneklerine göre değişebilir. İşte temel bir Hayır Lokması tarifi:
Malzemeler:
4 su bardağı un
1 paket yaş maya veya yarım paket kuru maya
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
Yaklaşık 2 su bardağı ılık su
Şerbet İçin:
4 su bardağı su
4 su bardağı şeker
Birkaç damla limon suyu (isteğe bağlı)
Hazırlık:
Maya, şeker ve tuz hariç diğer malzemeleri geniş bir kaba alın.
Maya, şeker ve tuzu ekleyin. Hamuru yoğurun ve elastik bir kıvam alana kadar su ekleyerek devam edin.
Hamurun üzerini örtün ve mayalanması için sıcak bir ortamda yaklaşık bir saat bekletin.
Mayalanan hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayarak minik toplar şeklinde hazırlayın.
Hazırlanan topları yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye dizin ve üzerini örtüp tekrar mayalanmaya bırakın. Yaklaşık 15-20 dakika kadar mayalanmalarını bekleyin.
Mayalanan topları önceden ısıtılmış yağda kızartın. Altın rengini alana kadar ara ara karıştırarak kızartma işlemini gerçekleştirin.
Şerbet için su ve şekeri karıştırın, kaynamaya bırakın. Kaynadıktan sonra limon suyu ekleyebilirsiniz. Şerbeti ocaktan alın ve soğumaya bırakın.
Kızaran hayır lokmalarını sıcak şerbete atın ve iyice şerbeti çekmeleri için bekletin.
Şerbeti çeken hayır lokmalarını bir servis tabağına alarak üzerine isteğe bağlı olarak ceviz veya hindistancevizi serpiştirip servis edebilirsiniz.
Bu temel tarif, kişisel tercihlere ve bölgelere göre değiştirilebilir. Bazı yörelerde tarife farklı baharatlar, süt veya yoğurt ekleyerek kendine özgü bir lezzet katılabilir.
Tumblr media
Neden Sunulur?
Hayır Lokması, genellikle özel günlerde, kutlamalarda veya önemli olaylarda sunulan bir geleneksel tatlıdır. Bu tatlı, adından da anlaşılabileceği gibi “hayır” kavramıyla ilişkilidir ve topluluk içinde yardımlaşma, dayanışma ve sevgi gibi pozitif duyguları simgeler. İşte Hayır Lokmasının sunulmasının bazı temel nedenleri:
Paylaşma ve Dayanışma: Hayır Lokması, bir olayın sevincini bir arada paylaşma, birbirine destek olma ve dayanışma duygularını simgeler. Bu, özellikle düğünler, nişanlar, doğum günleri gibi sevinçli olaylarda topluluğun bir araya gelmesi ve birbirine duygusal destek sağlaması amacıyla sunulabilir.
Mutluluk ve Kutlama: Hayır Lokması, özel günlerdeki mutluluğu ve kutlamayı vurgular. Bu tatlı, bir başarı, mezuniyet, doğum, nişan veya düğün gibi sevinçli olaylarda, o olayın coşkusunu artırmak için misafirlere ikram edilir.
İyilik ve Hayır İşleri: “Hayır” kelimesi, Türkçe’de iyilik, yardım ve hayır işleri anlamına gelir. Hayır Lokmasının sunulması, topluluk içindeki güzellikleri, iyilikleri ve hoşgörüyü vurgular. Bu tür gelenekler, toplumda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürünü güçlendirebilir.
Misafirlere Saygı: Hayır Lokması, misafirlere duyulan saygının bir ifadesi olarak sunulabilir. Bu, ev sahiplerinin misafirlerine özel bir tatlı ikram etmek suretiyle misafirlere olan sevgi ve hoşgörülerini göstermeleri anlamına gelir.
Gelenek ve Ritüel: Hayır Lokması, Türk kültüründe köklü bir gelenektir ve birçok aile veya topluluk bu geleneği yaşatmaya önem verir. Bu nedenle, özel günlerde Hayır Lokması sunma adeti, geleneksel bir ritüel olarak devam eder.
Hayır Lokmasının sunulması, genellikle sevgi, mutluluk, dayanışma ve iyilik duygularını vurgulayan güzel bir gelenektir. Bu tatlı, bir olayın coşkusunu ve sevincini paylaşmanın yanı sıra topluluk içindeki sosyal bağları güçlendirmeye yönelik bir amaca hizmet eder.
Hayır Lokması Fiyat
Hayır Lokması fiyatları, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir ve coğrafi konum, malzeme kalitesi, hazırlık süreci, sunulan hizmet gibi etkenler fiyatları etkileyebilir. Ayrıca, lokma dağıtımının bir catering hizmeti tarafından mı yoksa bireyler tarafından mı yapılacağı da fiyatları belirleyen önemli bir faktördür.
Genel olarak, Hayır Lokması fiyatlandırması aşağıdaki unsurları içerebilir:
Lokma Sayısı: Lokma paketlerinin içindeki lokma sayısı fiyatları etkileyen temel unsurlardan biridir. Daha büyük bir etkinlik için daha fazla lokma gerekebilir ve bu da maliyeti artırabilir.
Malzemelerin Kalitesi: Kullanılan malzemelerin kalitesi, özellikle un, şeker, yağ gibi ana bileşenlerin kalitesi, fiyatları etkileyebilir. Yüksek kaliteli malzemeler genellikle maliyeti artırır.
Sunum ve Süsleme: Lokma sunumunun özel bir tasarım veya süsleme içermesi durumunda, bu da fiyatı artırabilir. Özel taleplere göre hazırlanan, renkli şekerlemeler veya süslemeler içeren lokmalar genellikle daha fazla emek ve malzeme gerektirir.
Servis ve Taşıma: Hayır Lokmasının teslimatı, servisi ve taşıma hizmetleri de fiyatları etkileyen unsurlar arasındadır. Bu hizmetleri içeren paketler genellikle daha kapsamlı bir maliyetle gelir.
Etkinlik Boyutu: Lokma dağıtımı için düzenlenecek etkinliğin büyüklüğü de fiyatları belirleyen bir faktördür. Daha büyük etkinlikler için genellikle daha fazla lokma ve hizmet gerekebilir.
Hayır Lokması fiyatları bölgesel farklılıklar gösterebileceği gibi, sağlanan ek hizmetlere ve lokmanın özel taleplere uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığına göre de değişiklik gösterebilir. En güncel fiyat bilgileri almak için yerel lokanta, pastane veya catering hizmeti sağlayıcılarıyla iletişime geçmek önemlidir.
Tumblr media
İstanbul Hayır Lokması
İstanbul, tarih boyunca birçok kültürün izlerini taşıyan eşsiz bir şehir olmuştur. Bu zengin tarih ve kültür mirası, İstanbul’u hem tarih severlerin hem de geleneklere büyük bir önem verenlerin ilgisini çeker. İstanbul’un geleneksel lezzetlerinden biri de Hayır Lokmasıdır. Hayır Lokması, bu büyülü şehrin sokaklarında, düğünlerden bayramlara, kutlamalardan özel günlerin coşkusuna kadar birçok farklı etkinlikte sunulan geleneksel bir tatlıdır.
İstanbul Hayır Lokması, sadece lezzeti ile değil, aynı zamanda taşıdığı anlam yükü ile de dikkat çeker. Bu özel lezzet, İstanbul’un tarihinde derin kökler bulan sosyal dayanışma ve yardımlaşma kültürünü temsil eder. İstanbul, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, bu da şehri zengin bir kültürel mozaiğe dönüştürmüştür. Hayır Lokması da, bu karmaşık kültürel geçmişin bir yansıması olarak günümüze kadar gelmiştir.
İstanbul’un çeşitli semtlerinde, mahalle aralarında veya tarihi mekanlarda karşılaşabileceğiniz Hayır Lokması tezgahları, sıcaklığı ve lezzeti ile insanları cezbetmektedir. Genellikle nişan, düğün gibi sevinçli anlarda, doğum günleri veya bayramlarda bu lezzetli tatlı, aileleri ve toplulukları bir araya getirmenin bir yolu olarak hizmet verir. Bu anlamlı geleneğin yaşatılması, İstanbul’un sosyal dokusunu güçlendiren ve bir arada tutan unsurlardan biridir.
İstanbul Hayır Lokmasının hazırlanışı, genellikle geleneksel tariflere dayanır. Un, maya, şeker ve su gibi temel malzemelerle yapılan bu tatlı, özel bir şerbetle buluşarak benzersiz bir lezzet profili ortaya çıkarır. Hazırlanan lokmalar, genellikle el emeğiyle şekil verilen küçük toplar halinde sunulur ve misafirlere dağıtılır.
İstanbul Hayır Lokmasının sokaklarda ve meydanlarda karşılaşılan bu geleneksel lezzeti, şehrin kültürel zenginliğini ve insanların birbirine olan sevgi, saygı ve dayanışma duygularını simgeler. Bu tatlı, bir olayın mutluluğunu paylaşmanın, sevinçleri bir arada yaşamanın ve topluluk bağlarını güçlendirmenin bir aracı olarak İstanbul’un renkli ve canlı atmosferinde öne çıkar. İstanbul Hayır Lokması, şehrin geleneksel damak tadını, tarihi derinliklerini ve kültürel zenginliklerini yansıtan bir lezzet olarak hafızalarda kalır.
Mobil Hayır Lokması
Mobil Hayır Lokması, geleneksel tatları modern bir yaklaşımla birleştiren ve insanlara hızlı ve pratik bir şekilde ulaştıran bir hizmet modelidir. Bu mobil lokma hizmeti, özel günlerde, etkinliklerde veya kutlamalarda misafirlere sunulacak lezzetli bir tatlı alternatifi sunar. Geleneksel Hayır Lokmasının sokaklara taşınması, bu eşsiz lezzetin daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlar.
Mobil Hayır Lokmasının cazibesi, esneklik ve erişilebilirlikle ilgilidir. İnsanlar, bu hizmet sayesinde özel günlerini veya etkinliklerini renklendirebilecekleri, unutulmaz bir tatlı deneyimi yaşayabilecekleri bir seçeneğe sahiptir. Bu mobil lokma tezgahları, genellikle özel olarak tasarlanmış araçlar üzerinde veya taşınabilir tezgahlarda hizmet verir ve istenen konuma kolayca ulaşabilir.
Mobil Hayır Lokması sunan işletmeler, genellikle geleneksel tariflere sadık kalarak lezzetli bir ürün ortaya çıkarır. Un, maya, şeker ve su gibi temel malzemeler, mobil lokma tezgahlarında ustalıkla bir araya getirilir. El emeğiyle şekil verilen küçük toplar, özel bir şerbetle buluşturularak misafirlere sunulur. Bu hizmet, lokma tatlısının taze ve sıcak bir şekilde, anında servis edilmesini mümkün kılar.
Mobil Hayır Lokması, özellikle düğünler, nişanlar, doğum günleri, açılışlar, festivaller ve diğer özel etkinliklerde tercih edilen bir hizmettir. Bu mobil tezgahlar, konuklara anında tatlı bir sürpriz sunarak etkinliğin atmosferini daha da özel kılar. Ayrıca, bu hizmet modeli, organizatörlerin ve ev sahiplerinin misafirlere geleneksel bir tatlı ikram etme isteğini hızlı ve pratik bir şekilde gerçekleştirmelerine olanak tanır.
Mobil Hayır Lokması, günümüzde şehirlerde ve etkinliklerde sıkça karşılaşılan bir lezzet trendi haline gelmiştir. Bu hizmet modeli, geleneksel lezzetleri modern yaşam tarzına uyarlayarak insanlara keyifli bir tatlı deneyimi sunar ve aynı zamanda kültürel mirası günümüzle buluşturarak yaşatma fonksiyonunu üstlenir. Bu sayede, insanlar mobil lokma tezgahları etrafında bir araya gelir, lezzetli bir tatlıyla birlikte keyifli anlar yaşarlar.
Lokma Döktürme
Lokma döktürme, özel günlerde, kutlamalarda veya toplu etkinliklerde insanlara dağıtılmak üzere hazırlanan sıcak ve taze lokmaların, genellikle bir şömine veya büyük kazan gibi özel bir yerde dökülmesi işlemidir. Bu gelenek, sevinçli ve özel anlarda toplulukların bir araya gelmesini, dayanışma ve birlik duygularını güçlendirmeyi amaçlar. Lokma döktürme sadece lezzetli bir tatlı sunmakla kalmaz, aynı zamanda bu paylaşılan deneyim sayesinde insanları bir araya getirir.
Lokma döktürme geleneği, özellikle Türk kültüründe köklü bir yer bulmuştur. Bu geleneğin temelinde, sevinçli olayların paylaşılması, topluluğun bir araya gelmesi ve birlikte geçirilen zamanın anlamı yatar. Lokma döktürme, genellikle düğünlerde, nişan törenlerinde, bayramlarda, mezuniyet kutlamalarında ve diğer özel günlerde tercih edilir.
Bu özel etkinlikte, genellikle bir şef veya ustabaşı, büyük bir kazan içerisinde sıcak yağda pişirilmiş olan lokmaları ustalıkla döktürür. Lokma dökme işlemi sırasında çıkan sesten dolayı ortamda coşkulu bir atmosfer oluşur. Ardından, hazırlanan sıcak lokmalar genellikle şeker şurubu veya bal ile tatlandırılır ve misafirlere dağıtılmak üzere servis edilir.
Bu gelenek, sadece lezzetli bir tatlı sunma amacını aşarak, topluluk içinde dayanışma ve sevinç duygularını pekiştirme işlevini yerine getirir. Lokma döktürme, aynı zamanda paylaşmanın, yardımlaşmanın ve bir arada olmanın önemini vurgular. İnsanlar, bu anlam dolu etkinlik sayesinde bir araya gelir, güler yüzle paylaşılan lokmaları alır ve bu özel anın tadını birlikte çıkarır.
Günümüzde lokma döktürme geleneği, geleneksel dokusunu koruyarak modern etkinliklerde de sıkça görülmektedir. Restoranlar, düğün organizasyonları, festival ve konser alanları gibi birçok yerde, bu gelenek devam ettirilir ve insanların unutulmaz bir deneyim yaşamalarına olanak tanır. Lokma döktürme, sadece bir tatlı sunma pratiği değil, aynı zamanda insanların birbirleriyle bağ kurmasını ve anlamlı anıları paylaşmasını sağlayan güçlü bir gelenektir.
Lokma Döktürme Fiyatları
Lokma döktürme fiyatları, bir dizi faktöre bağlı olarak değişebilir ve bu faktörler, etkinlik türü, lokma miktarı, servis sağlayıcının profesyonelliği ve hizmetin detayları gibi unsurları içerebilir. İşte lokma döktürme fiyatlarını etkileyen bazı temel faktörler:
Etkinlik Türü ve Ölçeği: Lokma döktürme hizmetinin sunulacağı etkinliğin türü ve ölçeği, fiyatları önemli ölçüde etkiler. Düğünler, nişan törenleri, doğum günü partileri, kurumsal etkinlikler veya festivaller gibi büyük ölçekli etkinliklerde lokma döktürme hizmeti talep ediliyorsa, genellikle daha fazla lokma ve personel gerekeceğinden fiyatlar artabilir.
Lokma Miktarı: Tabii ki, lokma döktürme fiyatları, dökülecek lokma miktarına bağlı olarak belirlenir. Misafir sayısına ve etkinliğin büyüklüğüne bağlı olarak, daha fazla lokma talebi genellikle maliyeti artırır.
Servis Sağlayıcının Profesyonelliği: Lokma döktürme hizmeti sağlayan firmanın deneyimi, profesyonelliği ve referansları, fiyatları etkileyen önemli bir faktördür. Tecrübeli ve kaliteli hizmet sunan firmalar genellikle daha yüksek fiyatlarla çalışabilir.
Hizmet Detayları: Lokma döktürme hizmeti genellikle lokma pişirme, şerbetleme, dökme, sunum ve misafirlere dağıtım gibi çeşitli aşamalardan oluşur. Firma tarafından sunulan hizmet detayları ve ekstralar, fiyatları etkileyebilir. Örneğin, özel süslemeler, özel sunumlar veya ekstra personel istekleri maliyeti artırabilir.
Lokasyon: Lokma döktürme hizmeti, etkinliğin gerçekleşeceği konuma bağlı olarak fiyatlandırılabilir. Uzak veya ulaşım zorluğu olan bölgelere hizmet sağlanacaksa, bu da maliyeti etkileyebilir.
Lokma döktürme fiyatları genellikle paket bazında sunulur ve paket içeriği yukarıdaki faktörlere göre özelleştirilebilir. Bu paketler genellikle lokma miktarını, servis süresini, personel sayısını ve sunum detaylarını içerir.
Unutulmamalıdır ki, fiyatın yanı sıra, lokma döktürme hizmeti sağlayıcısının deneyimi, güvenilirliği ve referansları da dikkate alınmalıdır. Etkinlik sahipleri, ihtiyaçlarına en uygun hizmeti sunan profesyonel bir lokma döktürme firması ile işbirliği yaparak etkinliklerini unutulmaz kılabilirler.
Sizde Hayır Lokması Döktürmek İstiyorsanız Bizi Şimdi Arayın: 0532 547 89 23
2 notes · View notes
İnsanlar yemek yerken de konuşabiliyor ve düşünebiliyor ise aile bağları güçlüdür demektir
2 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
1984
"Aslında hiç birsey yasa dışı değildi,çünkü artık yasa diye birsey yoktu." George Orwell Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır 1984..Üçüncü Dünya Savaşı sonucu dünya üçe bölünmüştür: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya. Hikayenin konusu; Okyanusya’da geçmektedir. Okyanusya iktidar partisinin sloganı “Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür”. Gerçeklik duygusu partinin “çiftdüşün” olarak adlandırdığı bir düşünce biçimi ile manipüle edilmektedir. Çiftdüşün, iki çelişik düşünceyi zihinde aynı anda bulundurabilmek, ikisini de kabullenmek anlamındadır. Böylece zihin bir kavram çorbasına dönüştürülür. Okyanusya’nın dili sadeleştirilmektedir. Sözlükten zıt kelimeler (“Kötü” yerine “iyi değil” kullanılıyor) ya da eş anlamlı kelimeler, anarşist yapılanmaya sebep olabilecek kelimeler çıkartılmaktadır. Böylece kimse Büyük Birader’e muhalefet yapamayacaktır. Dil düşüncenin yansıması olduğuna göre düşünce kodlarını iktidar belirlemeli, zihinleri dilediği gibi biçimlendirmelidir. Dil güçlü olmazsa, iletişim eksikliği olur. Bu da iktidarın işine gelir. Kitabın ana karakteri Winston Smith, Julia ile yaşadıkları aşk neticesinde içinde yaşadığı sistemi sorgulamaya başlar ve isyan eder. Çünkü duygular, insanları mekanikleşmeden kurtarır. Zaten tam da bu yüzden Okyanusya’da aşk yasaktır. Evlilikler partinin onay verdiği kişiler arasında, sadece üreme amaçlı gerçekleştirilir. Çocuklar ailelerini ihbar etmeye yönlendirilir. Böylece aile bağları kopar ve birey güvenecek kimseyi bulamaz. Evlerin içine konulan tele ekranlar ile yüz mimiklerine kadar her şey gözetim altındadır. Her şeyi duyan bilen gören bir Büyük Birader vardır. BB’e karşı yapılacak en küçük eleştiri ya da itiraz hainlikle suçlanmaktadır. Yanlış düşüncelerde olanları düşünce polisi yakalar ve buharlaştırır. Okyanusya’da dört bakanlık kurulmuştur: Barış Bakanlığı savaşın, Gerçek Bakanlığı yalanların, Sevgi Bakanlığı işkencenin, Varlık Bakanlığı yokluğun bakanlığıdır.
Tumblr media
Barış Bakanlığı, “Savaş barıştır” prensibiyle bir muhalefet durumunda, kitleleri susturmak ve toplum düzenini sağlamak için bir savaş çıkartmaktadır. Gerçek Bakanlığı, “Bugünü kontrol etmenin yolu tarihi kontrol etmekten geçer” prensibiyle gerçekler saptırılarak tarih yeniden yazılmaktır. Gazete haberleri liderin istediği söylemde değiştirilmektedir. Bellekler zayıflatılınca, içinde bulunduğumuz an daha önemli olur. Sevgi Bakanlığının işi, nefret üretmektir. Ülkede sevilmesi gereken tek bir kişi vardır: Büyük Birader. Toplum birbirinden nefret etmelidir. Varlık bakanlığı insanların azla yetinmesini sağlayan bakanlıktır. O Brien temsilciliğindeki sistem, anarşistliğe yeltenen Winston’a en büyük korkusu ile işkence eder. Korku psikolojisi ile ortaya çıkan travma sonucunda, Winston içi boşaltılmış bir şekilde tekrar sisteme dahil edilir. Böylece, toplumun bütünü içinde birey yok edilmiş olur. Ayrıca kitapta kullanılan renkler de önemli. Renkler hep soluk, siyah, gri. Herkes mavi giyer, büyük birader siyah-beyaz görünür. Sadece proleterlere gittiğinde makyaj yapan kadın vasıtasıyla boya ve renkten bahsedilir. Çünkü; renklilik çeşitlilik demektir ve iktidar çeşitlilikten hoşlanmamaktadır. Kitapta bahsedilen kontrol mekanizmaları günümüzde gerçekleşti. Gelişen teknoloji yüzünden cep telefonları aracılığıyla kişiler izlenip dinlenebiliyor. Ayrıca Tweeter, Facebook, Instagram, imzalanan kampanyalar, ve mobesalar vasıtasıyla gözetlendiğini bilen toplumun hipnoz edilmesine sebep oluyor. Yine gerçekleşmekte olan başka bir durum: Günümüzde telefon mesajlaşmalarında kelimelerin kısaltılması. Bu kısaltmalar devam ederse, düşünceler de sonuç ve an odaklı olacak ve zamanla duygular da yok olacaktır. HEPİMİZ BİRER DİSTOPYANIN İÇİNDEYİZ "Who are you to wave your finger? You must have been out your head!" "Sen kim olduğunu sanıyorsun da bana parmağını sallıyorsun? Kafayı sıyırmış olmalısın!"
Tumblr media
1984 : Evet beyler, uzat kolları, uzat kolları. Aranızda konuşmayın. Ben izin vermediğim sürece siz konuşamazsınız. Burada otorite benim. Nerede olduğunuzun farkında olun. Sabah içtimasında konuşan birisi olursa hayatta en korktuğunuz şeylerin gerçek olduğu 101 Numaralı Oda'da bulursunuz kendinizi. Sayımız 8 olmalı, Fahrenheit 451 nerede? F451 : Buradayım efendim! Geldim, yetiştim işte! Umberto Eco'nun meşhur Gülün Adı kitabı için büyük bir kitap yakma töreni düzenledik biraz önce. Geç kaldığım için özür dilerim hem sizden hem Büyük Birader'den. 1984 : Bir daha böyle şeyler istemiyorum, herkes vaktinde burada sıraya geçmiş olacak! F451 : Emredersiniz. 1,2,3,...8. Tamam sayı doğru, rahat oturuş pozisyonuna geçebilirsiniz. Parti'nin geleceği, onun sonsuz iktidarının sürekliliği ve sizlerin kesintisiz refahı için birkaç şey anlatmam gerekli. Öncelikle, içinde bulunduğunuz distopik dünyanın ve panoptikonun farkında olun. Bu bir rica değil, emirdir. Hepiniz birer distopya kitabısınız ve bağlı olduğunuz bu türün tanımlarını bilmek zorundasınız. Distopya, anti-ütopya demektir. Ütopya Yunanca'da olmayan yer, güzel yer anlamlarına gelebilirken distopya ise bunun tam tersidir. Genellikle distopyalar geleceğe duyulan kaygıdan dolayı yazılmış olumsuz senaryolardır, baskıcı bir sistem ve totaliter bir devlet modeli bulunmaktadır. Yaşamakta zorunlu olduğunuz bu dünya içerisinde renkler sadece bana aittir, sizi bir panoptikonun içerisinde yaşadığınızı unutturmamak adına elimizden geldiği kadar renklerinizden ve duygularınızdan arındırmaya çalışırız. Arkamda gördüğünüz Büyük Birader adındaki liderimize sınırsız ve sorgusuz itaat bekleriz. Panoptikon, mahkumların görülebileceği duygusu nedeniyle davranışlarını kurallara uygun yapmasına sebep olduğu modern bir hapishane modelidir. Evet, şu anki insanların çağdaş sandığı hayatları ve sizin renksiz hayatlarınız kelimenin tam anlamıyla bir panoptikondur diyebiliriz. Burada bulunduğunuz distopyanın müdürü ise Büyük Birader'dir. O her zaman sizi izler. O her zaman sizin 2x2'nin sonucunun 5 olduğuna sınırsız itaat etmenizi ister. Çünkü Parti böyle dediyse bu böyledir. Bu arada görevleriniz tam olarak neydi bana hatırlatın. F451 : Ben sabah akşam tür fark etmeksizin kitap yakarım. İnsanların kitap okuyamaması için elimden geleni yaparım. Çünkü kitap insanı cahilliğinden arındırır ve bu eylem 1984'ün içinde geçen "CAHİLLİK GÜÇTÜR." ilkesine ters düşer. Büyük Birader'in emirlerinin dışına çıkarsam ceza alacağımı, fobilerin gerçek olduğu 101 Numaralı Oda'yı boylayacağımı bilirim.
Tumblr media
Cesur Yeni Dünya : Ben insanları Ford Sistemi adını verdiğim, Tanrı'nın Ford olduğu ve doğan her yeni bebeğin ebeveyn bilincinden yoksun, şartlandırılarak doğduğu bir model içerisinde yönetirim. Soma adlı bir mutluluk hapını bir distopyanın içinde olduklarını unutsunlar diye onlara içiririm ki hiçbir zaman bu acımasız durumun farkında olamasınlar. Benim dünyamda da kitap okumak yasaktır, bebekleri ürettikten hemen sonra bebekler bir kitaplığa doğru emekletilir, kitaplara tam ulaşacağı sırada onlara elektrik verilir ve bu bireyler bir daha kitaplara hayatları boyunca dokunamaz. Otomatik Portakal : Ben şiddetin meşrulaştırıldığı yerin tam kendisiyim. Fiziksel ya da manevi her şekilde, her saniyede halkın gözü önünde ve çekinmeden şiddet uygularım. Çarpışma : Ben teknolojinin, arabaların, makineleşmenin distopyasıyım. Makinenin verdiği haz ve hızın, arabaların birbirleriyle çarpışmasının bana cinsel mekanizmaları hatırlattığı bir senaryoda anlatırım her şeyimi.Benden ve Büyük Birader'den asla kaçamazsınız! Ona sınırsız itaat etmeli ve sonsuz sevgi duymalısınız. Aynı askerde size öğretildiği gibi, itaat et, rahat et felsefesi geçerlidir! Bu sistemde eğer bir hatanız olursa siz Büyük Birader'i sevecek hale gelene kadar cezayı, işkenceyi hak etmiş olursunuz.Neyse Havva'nın Üç Kızı, biliyorsun ki 1984 distopyasının içerisinde sadece Parti'nin soyunu devam ettirebilecek verimli döllere izin verilir, yani bu işi Damızlık Kızın Öyküsü ile yapmam gerekiyordu ama artık bu kafanın da etkisiyle senle olmuş oldu, bunu Büyük Birader ve 1984'ün kesinlikle duymaması gerek. Havva'nın Üç Kızı : Ah, kesinlikle bir skandal olacak, hem de büyük bir skandal, ateizm, günah, bombalı patlamalar, laiklik, tarikat, Mevlana, bekaret, yobaz, falan filan.Ne yazık ki, kadere bak,Kimler kimlerle beraber yan yana geliyor!! Büyük Birader sizi her yerde, her zaman izler. Yaşamış olduğunuz Okyanusya içerisinde izinsiz cinsel ilişkiye ve Parti'den olmayan insanlarla takılmaya nasıl cüret edersiniz! Bu sınırlar içerisinde böyle bir ilişki kesinlikle yasaktır. Elif Şafak'la kimse takılmayacak bundan sonra! Derhal 101 Numaralı Oda'ya!Senin görevin şiddeti meşrulaştırmaktır, sen bunun için distopyasın! Derhal 101 Numaralı Oda'ya! İtaat edin, rahat edin! Genellikle disiplinden dolayı olsa da bu iktidarın içerisinde disiplinin olmadığı yerde kan ve gözyaşı vardır! Unutmayın. Hepiniz birer distopyasınız "Eski reformcuların hayalini kurduğu o enayi, zevk düşkünü ütopyaların tam tersi bir dünya." içerisindesiniz. bu Büyük Birader dedikleri 2 boyutlu kağıt parçasından başka bir şey değil, görmüyor musunuz bunu gerçekten? Bunu göremeyecek kadar at gözlükleriyle mi dolaşıyorsunuz? Biraz içinde bulunduğunuz hayatı, benliğinizi sorgulayın.. Ben mimarlığın, cinselliğin, yaşamanın, iktidarın, etimolojinin distopyasıyım.
Tumblr media
Konuşacağınız duygu yoksunu kelimeleri bile ben belirlerim. Dün söylediğim şey bugün geçerli olmayabilir. Bugün doğru bildiğiniz gerçek, bir bakmışsınız yarın bambaşka bir gerçeklik haline dönüşmüş. Bellek deliğine onun evrağını attım mı bu dünyadan o bilgi silinir gider. Her söylediğimi halkımın 1 gün sonra hemencecik unutması bu sayededir. Düşmanımızın bugün Goldstein olduğunu söylüyorsam, bu kişi yarın başka birisi olabilir ve siz bunu hatırlamazsınız, hatırlasanız bile kanıtınız kalmamış olur. İktidar için yapmayacağım şey yoktur, gerekirse dini satın alır size tekrar satarım, Tanrılık rolünü Büyük Birader'e veririm, her türlü hırsızlığı ve kötülüğü yaparım ama siz yapamazsınız! Renksizlik, duygusuzluk, sınırsız ve sorgusuz itaat ilk günkü gibi hüküm sürmekteydi. Tek fark ise bütün distopyaların ortak özelliğinde olduğu gibi umut olmayan geleceğin kaygı duyulan senaryosunun esas gerçeklik olmasıydı. Bu yaşamın içinde hayatta kalabilmek sorgusuz itaate ve Büyük Birader'i koşulsuz sevmeye bağlıydı. Onlar Büyük Birader'in gtünün kılıydı! Umut varsa halkın %85'ini oluşturan proletaryaya -yani alt sınıfa- YADA ŞİMDİKİ TEHLİKELİ SINIF OLAN PREKARYA ya aitti. 252. sayfada dendiği gibi, birbirlerinin varlığından ve gücünden habersiz olan bu topluluk, düşünmeyi hiçbir zaman öğrenmedikleri halde yeryüzünün dört bir yöresinde, aralarına nefret ve yalan duvarları girmiş de olsa bir gün dünyayı alt üst edebilecek gücü yüreklerinde, içlerinde biriktirmekteydi. Umut, varsa eğer, proleterlerdeydi! (PREKARYA) Tam da o anda, dışarıdan geçen onlarca arabanın oluşturduğu görgüsüz, sayısızca maganda içeren konvoyun önündeki kamyonetten bu gürültüyü bastıran daha ikna edici bir vaat işitiliyordu : "SAVAŞ BARIŞTIR ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR CAHİLLİK GÜÇTÜR."
12 notes · View notes
denizlerce · 1 year
Text
Tumblr media
aile grubunda herkesin sevgi bağları açılmışken benim final haftası stresinin ortama giriş şekli
8 notes · View notes
Text
Mesela şeye çok özeniyorum. İnsanların dostları var, arkadaşları var. Birlikte bir şeyler paylaşabildikleri, heyecanlanlarını, hayallerini anlatabildikleri... İnsanların sevgilileri var... Bir kere elini tuttuktan sonra ömür boyu o eli bırakmayan. İyi günde, kötü günde yanında olan, her zorlukla mücadele etmek için çabalayan. İnsanların sımsıkı aile bağları var. Teyzeleri, amcaları, dayıları... Birbirine kin ve nefret beslemeyen, birbirleri ile rakip olmadıkları, kimsenin kimsenin malında gözü olmayan, kıskançlık yaşanmadıkları kocaman aileleri var... Ne diyordu şair,
"milyarlar içinde bir ben yalnızım
ve bir benim alabildiğine mahzun, kederli
yeter, yeter artık ey alın yazım."
8 notes · View notes
eerie7-blog · 1 year
Text
Sevginin Gücü: İnsan İlişkilerindeki Önemi ve Etkisi
Sevgi, insanlık tarihindeki en güçlü ve temel duygulardan biridir. Sevgi, birbirimize bağlanmamızı, anlamayı ve desteklemeyi sağlar. İnsan ilişkilerinde sevgi, mutluluğu, huzuru ve anlamı artırır. Bu makalede, sevginin gücüne odaklanacak ve neden sevginin hayatımızda önemli bir rol oynadığını keşfedeceğiz.
Sevginin Fizyolojik ve Psikolojik Etkileri
Sevginin bedenimiz üzerinde olumlu etkileri: Sevgiyle dolu bir ilişki, stresi azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve fiziksel sağlığı iyileştirir.
Sevginin ruh sağlığı üzerindeki etkileri: Sevgi, mutluluğu ve yaşam tatminini artırır. İlişkilerde sevgi, duygusal güveni ve bağlanmayı sağlar.
 Sevginin İnsan İlişkilerine Katkıları
Ailede sevginin rolü: Sevgi, aile üyeleri arasında bağları güçlendirir, destek ve güven oluşturur. Ailede sevgi, çocukların duygusal ve sosyal gelişimini destekler.
Arkadaşlık ilişkilerinde sevgi: Sevgi, arkadaşlık ilişkilerini derinleştirir, güveni artırır ve birlikte keyifli zaman geçirmeyi sağlar.
Romantik ilişkilerde sevgi: Sevgi, romantik ilişkilerde bağlılığı, samimiyeti ve duygusal yakınlığı artırır.
Sevgi, insan ilişkilerindeki temel bir güçtür. İnsanlar sevgiyle bağlanır, birbirlerine destek olur ve anlam bulur. Sevgi, fizyolojik ve psikolojik olarak bizi iyileştirir, mutluluk ve huzur sağlar. Aile, arkadaşlık ve romantik ilişkilerde sevgi, sağlıklı ve tatmin edici bağlar oluşturur. Bu nedenle, sevginin gücünü anlamak ve hayatımızda sevgiyi beslemek önemlidir.
Umarım bu makale size sevginin gücünü anlatmada yardımcı olur. Sevgi dolu bir hayat geçirmenizi ve sevgiyi çevrenizde yaymanızı dilerim.
2 notes · View notes
ucusmode · 2 years
Text
Bak çok açık giyinme uyarısı yapiyor inatla her tarafımı açasim geliyor. Tetikleniyorum plaj elbisesi giyip gidecegim tiyatroya şu kadar kaldi. Neyse, aile bağları cart curt teyzemi bari kaybetmim
29 notes · View notes