Tumgik
#üveit göz
introduceofficial · 1 year
Text
Üveit Nedir
Üveit Nedir? Göz yuvarlağının orta tabakasını oluşturan uveanın iltihaplanmasına “üveit” adı verilir. Üveit, göz yuvarlağının iç tabakalarının iltihaplanması ile oluşan bir göz hastalığıdır. Bu hastalık, aşırı göz yaşarması, kızarıklık, gözün etrafındaki kızarıklık ve ağrı gibi belirtileri olan bir tür inflamatuar hastalıktır. Üveit, genellikle gözün iç tabakalarının iltihaplanması ile ortaya…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
saglikevreni · 11 months
Text
Behçet Hastalığı Nedir? Belirtileri Nelerdir?
Tumblr media
Behçet Hastalığı, tekrarlayan ağız ve genital ülserler, göz iltihabı (üveit), cilt lezyonları ve eklem problemleri gibi belirtilerle karakterize edilen kronik bir inflamatuar hastalıktır. Bu hastalık, adını Türk dermatolog Dr. Hulusi Behçet'ten almıştır ve genellikle Akdeniz bölgesinde yaygındır. Bu rahatsızlık, bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırması sonucu ortaya çıkar. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, enfeksiyonlar ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunun rol oynadığı düşünülmektedir. Behçet Hastalığı, çeşitli organ sistemlerini etkileyebilir ve semptomları kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Belirtiler arasında ağızda çıkan ağrılı aftlar, genital ülserler, gözde kızarıklık, bulanık görme, gözde ağrı, deride pişik benzeri lezyonlar, eklemlerde ağrı ve şişlik yer alır. Ayrıca, mide-bağırsak sorunları, damarlarda iltihaplanma, beyin ve sinir sistemi problemleri gibi daha ciddi komplikasyonlar da görülebilir. Behçet Hastalığı tanısı, semptomların ve fiziksel muayenenin yanı sıra bazı laboratuvar testleriyle konulur. Tedavi genellikle semptomlara yöneliktir ve hastalığın seyrini kontrol altına almaya odaklanır. İlaçlar, ağız yoluyla uygulanan veya enjeksiyon şeklinde verilen anti-enflamatuar ilaçlar, kortikosteroidler ve immünosupresanlar gibi çeşitli tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Behçet Hastalığı, kronik bir durum olmasına rağmen, uygun tedavi ve düzenli doktor takibiyle semptomların hafifletilmesi ve komplikasyon riskinin azaltılması mümkündür. Bununla birlikte, her hasta için tedavi planı bireysel olarak belirlenmeli ve multidisipliner bir yaklaşım benimsenmelidir. Behçet Hastalığı, inflamasyonla ilişkili çeşitli semptomlarla kendini gösteren kronik bir hastalıktır. Erken tanı ve uygun tedavi, hastaların yaşam kalitesini artırabilir ve potansiyel komplikasyonları önleyebilir. Bu nedenle, belirtilerinden şüphelenilen kişilerin derhal bir sağlık uzmanına başvurması önemlidir.
Behçet Hastalığı Nedenleri
Behçet hastalığı, otoimmün bir hastalık olarak bilinen ve genellikle damarları etkileyen inflamatuar bir durumdur. Bu hastalığın kesin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir, ancak genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve bağışıklık sistemi bozuklukları gibi pek çok faktörün rol oynadığı düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, Behçet hastalığı geliştirme riskini artıran önemli bir faktördür. Araştırmalar, belirli genlerdeki değişikliklerin hastalığın ortaya çıkmasına katkıda bulunduğunu göstermektedir. Özellikle HLA-B51 geni, Behçet hastalığı olan bireylerde daha sık görülür. Bununla birlikte, bu genin varlığı hastalığın kesin olarak ortaya çıkacağını göstermez ve başka faktörlerin de etkisi olabilir. Çevresel faktörlerin de Behçet hastalığı gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir. Örneğin, bazı enfeksiyonlar (örneğin, herpes virüsü), sigara içmek ve bazı ilaçlar Behçet hastalığıyla ilişkilendirilmiştir. Bununla birlikte, bu faktörlerin hastalığa direkt neden olduğu değil, hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyebildiği düşünülmektedir. Bağışıklık sistemi bozuklukları da Behçet hastalığıyla ilişkilendirilmiştir. İmmün sistem normalde vücudu enfeksiyonlara karşı korurken, Behçet hastalığında bağışıklık sistemi yanlışlıkla kendi dokularına saldırmaktadır. Bu durumda, inflamasyon ve damar hasarı meydana gelir. Bağışıklık sisteminin neden bu şekilde tepki verdiği tam olarak anlaşılamamıştır, ancak genetik ve çevresel faktörlerin etkisi olduğu düşünülmektedir.
Tumblr media
Behçet hastalığına yol açan nedenler hala tam olarak anlaşılamamış olsa da genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve bağışıklık sistemi bozukluklarının hastalığın gelişiminde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Bu nedenle, Behçet hastalığına yönelik araştırmalar ve tedavi yaklaşımları, bu faktörleri daha iyi anlamayı hedeflemekte ve hastalığı etkileyen mekanizmaları aydınlatmayı amaçlamaktadır.
Behçet Hastalığının Tanısı Nasıl Konur?
Behçet hastalığı, bir otoimmün bozukluktur ve genellikle kan damarlarını etkileyen yaygın bir inflamatuar durumdur. Bu hastalık, vücudun çeşitli bölgelerinde iltihaplanmaya yol açarak bir dizi belirti ve semptom üretebilir. Behçet hastalığının doğru şekilde tanınması ve teşhisi önemlidir, çünkü erken müdahale tedaviyi kolaylaştırabilir ve komplikasyonları azaltabilir. Behçet hastalığının tanısı, tıbbi öykü alımı, fiziksel muayene ve bazı laboratuvar testlerine dayanır. Hastanın semptomları ve doktorun gözlemleri, tanı sürecinin başlangıcını oluşturur. Genellikle, kişiden ağrı, yorgunluk, deri lezyonları, ülserler, göz problemleri veya eklem ağrıları gibi semptomlar hakkında detaylı bilgi alınır. Fiziksel muayene sırasında, doktor cilt lezyonlarına, ağız yaralarına, göz tutulumuna veya diğer organların etkilenmesine dikkat eder. Ayrıca, hastanın nabzı, kan basıncı ve eklem hareketliliği gibi vitalleri de kontrol eder. Bu gözlemler, klinik tabloyu tamamlamak için değerli bilgiler sağlar. Tanıyı doğrulamak ve diğer olası nedenleri dışlamak için laboratuvar testleri yapılabilir. Kan testleri, iltihaplanma belirteçlerini ölçmek ve bağışıklık sistemi yanıtlarını değerlendirmek için kullanılır. Ayrıca, göz muayenesi, idrar tahlili veya dokuların biyopsisi gibi spesifik testler de gerekebilir. Behçet hastalığının tanısı genellikle semptomların sürekliliği ve farklı organları etkileme eğilimi ile teşhis edilir. Çoğu durumda, tanıya yönelik bir test bulunmamaktadır ve doktorun deneyimi ve bilgisi önemlidir. Bu nedenle, birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısından bir reumatologa yönlendirme almak önemlidir. Behçet hastalığının tanısı, semptomların dikkatli değerlendirilmesi, fiziksel muayene ve laboratuvar testlerine dayanır. Erken ve doğru bir tanı, uygun tedaviyi başlatmayı mümkün kılar ve hastanın yaşam kalitesini artırabilir. Bu nedenle, herhangi bir şüpheli semptom yaşayan kişilerin bir sağlık uzmanına başvurması önemlidir.
Behçet Hastalığı Tedavisi ve Yönetimi
Behçet hastalığı, inflamatuar bir durum olup, vasküler sistemdeki kan damarlarını etkileyerek çeşitli semptomlara yol açar. Bu rahatsızlık, genellikle ağızda ve genital bölgede yaralar, deride lezyonlar, gözde iltihaplanma, eklem ağrıları ve sindirim sistemi problemleri gibi belirtilerle kendini gösterir. Behçet hastalığına sahip bireylerin tedavisi ve yönetimi, semptomların şiddetine, yaygınlığına ve etkilediği organlara bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Tedavi yaklaşımları arasında ilaç kullanımı önemli bir rol oynar. Anti-inflamatuar ilaçlar, ağrıyı azaltmak ve inflamasyonu kontrol altına almak için sıklıkla reçete edilir. Steroidler ise daha ciddi semptomların tedavisinde kullanılır. Bununla birlikte, her bireyin tedaviye farklı yanıt verebileceği unutulmamalıdır. Dolayısıyla, doktorunuzla sürekli iletişim halinde olmak ve tedavi planınızı düzenli olarak gözden geçirmek önemlidir. Behçet hastalığının yönetimi ayrıca sağlıklı bir yaşam tarzını içerir. Beslenme düzeninde anti-enflamatuar özelliklere sahip gıdaların tercih edilmesi, stresin azaltılması ve düzenli egzersiz yapılması önerilir. Bunlar, semptomların şiddetini azaltmaya ve genel sağlığı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Behçet hastalığıyla yaşayan kişiler için psikolojik destek de önemlidir. Bu hastalığın belirtileri ve tedavi süreci psikolojik stres yaratabilir. Destek gruplarına katılmak veya bir terapistle görüşmek, duygusal ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olabilir ve hastanın motivasyonunu artırabilir. Behçet hastalığının tedavisi ve yönetimi, bireysel özelliklere ve semptomların ciddiyetine bağlı olarak değişir. İlaç kullanımı, yaşam tarzı değişiklikleri ve psikolojik destek gibi faktörler, hastaların semptomlarını kontrol altında tutmalarına ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olabilir. Ancak, en etkili tedavi planını belirlemek için her zaman bir doktorun rehberliği ve takibi gereklidir.
Tumblr media
Behçet Hastalığı Komplikasyonları
Behçet hastalığı, vasküler sistemdeki iltihabi bir durumdur ve genellikle ağız, genital bölgeler ve gözlerde görülen ülserlerle karakterizedir. Bununla birlikte, Behçet hastalığı daha fazla soruna neden olabilir ve çeşitli komplikasyonlara yol açabilir. Birincil komplikasyonlardan biri, gözler üzerinde ortaya çıkan problemlerdir. Behçet hastalarının yaklaşık üçte biri uveit adı verilen göz iltihabına sahip olma riski taşır. Bu durum, gözde kızarıklık, bulanık görme, fotofobi (ışığa karşı hassasiyet) gibi semptomlarla kendini gösterebilir. Uveit tedavi edilmezse, kalıcı görme kaybına yol açabilir. Beyin ve sinir sistemi de Behçet hastalığından etkilenebilir. Nöro-Behçet olarak adlandırılan bu durumda, baş ağrısı, hafıza kaybı, denge sorunları, felç ve nöbetler gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Beyin damarlarında ve sinirlerde iltihaplanma meydana gelir ve bu da ciddi sonuçlar doğurabilir. Behçet hastası olan bireylerde derin ven trombozu riski artar. Derin ven trombozu, derin venlerde pıhtılaşma olması durumudur. Bacaklarda ağrı, şişme ve kızarıklık gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu durum, akciğer embolisi gibi daha ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Behçet hastalığına bağlı olarak gastrointestinal sistem de etkilenebilir. Mide ve bağırsak ülserleri, karın ağrısı, kanlı dışkılama, kilo kaybı gibi semptomlara neden olabilir. Ayrıca, mide ve bağırsakların daralmasına veya tıkanmasına yol açabilecek iltihaplanmalar da meydana gelebilir. Son olarak, Behçet hastalığı eklem sorunlarına da sebep olabilir. Eklemlerde ağrı, şişlik ve sertlik ortaya çıkabilir. Bazı hastalarda eklemlerin hareket kabiliyeti sınırlanabilir ve kronik artrit gelişebilir. Behçet hastalığıyla yaşayan bireyler için bu komplikasyonlar önemli bir endişe kaynağı olabilir. Bu nedenle, hastaların düzenli takip ve tedavi altında olmaları önemlidir. İlaç tedavileri, semptomların kontrol altına alınmasına ve komplikasyon riskinin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Behçet Hastalığında Uzun Vadeli Bakım ve Takip
Behçet Hastalığı, otoimmün bir hastalık olup vaskülit denilen damar iltihabıyla karakterizedir. Bu nadir görülen hastalık, genellikle ülkemizde ve Orta Doğu'da daha sık görülür. Behçet Hastalığı olan bireylerin uzun vadeli bakım ve takibi oldukça önemlidir. Uzun vadeli bakım ve takip, Behçet Hastalığı olan bireylere yönelik tedavi sürecinin etkili bir şekilde yönetilmesini sağlar. İyi bir sağlık ekibi tarafından sağlanan uygun tedavi ve izlem, hastaların semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir ve yaşam kalitelerini artırabilir. Bu süreçte, hasta ve sağlık profesyonelleri arasında güçlü bir iletişim ve işbirliği gereklidir. Hastaların semptomlarını ve ilerlemeyi düzenli olarak rapor etmeleri, tedavinin gerekli ayarlamalarının yapılmasına olanak tanır. Ayrıca sağlık ekibi, hastaların ihtiyaçlarına uygun bir tedavi planı oluşturmalı ve bunu düzenli olarak gözden geçirerek iyileşme sağlamalıdır. Behçet Hastalığı, birçok sistem ve organı etkileyebileceği için multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Bu nedenle, dermatologlar, romatologlar, göz doktorları, nörologlar ve diğer uzmanlar gibi farklı tıbbi alanlardan oluşan bir ekip, hastaların ihtiyaçlarına en uygun şekilde yanıt verebilir. Uzun vadeli bakım aynı zamanda hasta eğitimini de içerir. Hastalığın semptomları, tetikleyicileri ve yönetimi hakkında hastaların bilinçlenmesi önemlidir. Kendi sağlık durumlarını takip etmeyi öğrenmeleri, semptomların kötüleşmesini erkenden fark etmelerine yardımcı olur ve gerektiğinde tıbbi yardım almalarını sağlar. Behçet Hastalığı olan bireylerin uzun vadeli bakım ve takibi, hastalığın etkilerini kontrol altına almak ve yaşam kalitesini iyileştirmek için hayati öneme sahiptir. İyi bir sağlık ekibi ve hasta eğitimi ile desteklenen bu süreç, hastaların daha iyi bir yaşam sürdürmelerine yardımcı olabilir.
Tumblr media
Behçet Hastalığı İle Yaşamanın İpuçları
Behçet Hastalığı, vücutta tekrarlayan ağız yaraları, deri lezyonları, göz problemleri ve eklemlerde ağrı gibi belirtilerle kendini gösteren kronik bir inflamatuar bir hastalıktır. Bu rahatsızlıkla yaşayanlar için günlük yaşam zorlu olabilir. Ancak, Behçet Hastalığı ile yaşamak mümkün olduğu kadar rahat ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilir. İşte size bu süreçte yardımcı olabilecek bazı ipuçları: 1. Doktorunuzla İletişim Kurun: Behçet Hastalığına sahipseniz, tedavi ve yönetim planınızı doktorunuzla düzenli olarak tartışmanız önemlidir. Belirtilerinizde herhangi bir değişiklik varsa veya yeni semptomlar ortaya çıkarsa, hemen doktorunuza danışmalısınız. Uzmanınızın önerilerine uymak, hastalığınızı kontrol altına almanıza yardımcı olacaktır. 2. Sağlıklı ve Dengeli Beslenin: Behçet Hastalığıyla beslenme ilişkili olabilir. Anti-enflamatuar özelliklere sahip gıdaları tercih etmek, semptomların şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir. Renkli sebzeler, meyveler, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve protein kaynakları gibi besinlerle dengeli bir diyet oluşturun. Aynı zamanda şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durmak da önemlidir. 3. Stres Yönetimine Önem Verin: Stres, Behçet Hastalığı semptomlarını tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Stresi azaltmak için gevşeme teknikleri, meditasyon, yoga veya egzersiz gibi yöntemlere başvurabilirsiniz. Kendinize zaman ayırmak, hobilerle uğraşmak ve destekleyici bir sosyal çevre oluşturmak da stresi kontrol etmeye yardımcı olabilir. 4. Düzenli Egzersiz Yapın: Fiziksel aktivite, Behçet Hastalığı ile yaşarken vücudu güçlendirmek ve genel sağlığı iyileştirmek için önemlidir. Ancak, aşırı egzersizden kaçınmak ve bedeninizi dinlemek de önemlidir. Doktorunuzla konuşarak uygun bir egzersiz planı oluşturabilirsiniz. 5. Göz Sağlığınıza Dikkat Edin: Behçet Hastalığı bazen gözleri etkileyebilir ve görme problemlerine yol açabilir. Gözlerinizi düzenli olarak kontrol ettirmek, doktorunuzun önerdiği ilaçları kullanmak ve güneş gözlüğü takmak gibi önlemler alarak göz sağlığınızı koruyabilirsiniz. 6. Destek Gruplarından Faydalanın: Behçet Hastalığı ile yaşayan insanlarla iletişim kurabileceğiniz destek gruplarına katılmak, deneyimleri ve tavsiyeleri paylaşmanıza yardımcı olabilir. Bu gruplar, duygusal destek sağlayabilir ve hastalıkla baş etme sürecinde size ilham verebilir. Behçet Hastalığıyla yaşarken, tedavi planınıza sadık kalmak ve sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapmak önemlidir. Doktorunuzun rehberliğinde kendinize iyi bakmak, semptomların kontrol altında tutulmasına yardımcı olabilir ve hayat kalitenizi artırabilir. Behçet hastalığından şüpheleniyorsanız mutlaka doktorunuza başvurmalısınız. Sağlık Bakanlığı üzerinden randevu alarak doktorunuza başvurabilirsiniz. Hastalıklar ile ilgili yazılarımıza göz atmak isterseniz Hastalıklar kategorimizi inceleyebilirsiniz. Read the full article
0 notes
almanyalilar · 1 year
Text
0 notes
fisiltihaberleri · 1 year
Photo
Tumblr media
PROF. DR. NUR ACAR GÖÇGİL UYARDI: GEÇ KALIRSANIZ GÖRMENİZDEN OLABİLİRSİNİZ GÖZLERDE GEÇMEYEN KIZARIKLIĞIN ALTINDA ÜVEİT YATIYOR OLABİLİR! Gözlerde ani gelişen ve gözün iç dokularının iltihaplanması şeklinde kendini gösteren üveit hastalığı ile ilgili açıklamada bulunan Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, hastalığın oluşma nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Üveit hastalığı vücudu etkileyen farklı bir hastalık sonucu da oluşabildiğini söyleyen Prof. Dr. Göçgil, “Görmenin oluştuğu makula bölgesinde ve göz siniri bölgesinde meydana gelen üveit durumlarında tedavide geç kalınması durumunda dokularda meydana gelecek hasar oluşumu nedeniyle kalıcı görme kayıpları ile karşılaşılabilmektedir.” uyarısında bulundu. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/prof-dr-nur-acar-gocgil-uyardi-gec-kalirsaniz-gormenizden-olabilirsiniz-8686.html #FısıltıHABERLERİ #sondakika #haber #istanbul #izmir #türkiye #ankara #haberler #sondakikahaber #takip #gündem #asker #galatasaray #tbt #vatan #bilgi #bayrak #mhp #instagram #rte #magazin #15temmuz #video #chp #ultraslan #pöh #fatihterim #akp #gundem
0 notes
deliklicinar · 1 year
Text
Prof. Dr. Nur Acar Göçgil'den 'Akıllı Lens' uyarısı!
Tumblr media
Halk arasında akıllı lens adıyla son zamanlarda popülerliği gittikçe artan multifokal göz içi mercekler (lensler) ve diğer lens çeşitleri hakkında merak edilenleri aktaran Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, mercek seçiminin hastanın kişisel durumu ve ihtiyacına göre yapılması gerektiğini vurguladı. Her hastaya multifokal mercek takılamayacağı konusunda uyarıda bulunan Prof. Dr. Göçgil, "Üveit, sarı noktayı etkileyen bazı hastalıkların olduğu durumlarda bu lensler kullanılamamaktadır. Katarakt ameliyatı öncesinde gözün anatomik yapısına, sağlık durumuna ve kişinin yaşamı ile ihtiyacına bakılarak, hastanın gününü nasıl geçirdiği, beklentisi gibi faktörler dikkate alınmalı ve her bir göze en uygun mercek seçilmelidir." dedi. Özellikle katarak cerrahisinde önemli bir yere sahip olan göz içi lenslerde teknolojinin de gelişimi ile birlikte günümüzde birçok yenilik görülmeye devam ediyor. Hastalar için büyük kolaylık sağlayan bu göz içi merceklerin doğru seçimi ise büyük önem taşıyor. Yeni nesil göz içi lensler yardımıyla uzak görme ile birlikte yakın görmenin ve astigmatizmanın da düzeltilmesinin mümkün olduğunu anlatan Göz ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, halk arasında akıllı lens adıyla popülerliği gittikçe artmaya başlayan multifokal lensler (göz içi mercekler) başta olmak üzere diğer lens çeşitleri hakkında merak edilenleri aktardı.
"DOĞAL MERCEĞİMİZİN UYUM YAPMA ÖZELLİĞİ AZALMAYA BAŞLADIKÇA YAKIN GÖZLÜĞÜ İHTİYACI DUYUYORUZ"
Göz içi lens uygulamasıyla hastaların görüş kalitesinde artış elde ettiğimizi söyleyen Prof. Dr. Göçgil, "Gözlerimizin içerisindeki doğal merceğimiz uzağa ya da yakına baktığımızda farklı mesafeleri daha net algılayabilmek için öne ya da arkaya hareket ederek adapte olmakta ve bizim net görmemizi sağlamaktadır. 40 yaşına kadar bu özellik düzgün çalışırken bu yaştan sonra kişiden kişiye farklı olmakla birlikte bozukluk yaşanmaya başlar ve yakın gözlüğü kullanma ihtiyacı duyarız. Hastanın kataraktı var ve ameliyat olması gerekiyorsa ameliyatta göz içine yerleştirdiğimiz lensler sayesinde bu sorunu belirli oranda giderebilmekteyiz. Hastanın uzak ve yakın görüşünde rahatlama yaşaması amacıyla, aynı multifokal gözlükteki prensiple farklı mesafelerde görmeye yardımcı olacak refraktif ve difraktif göz içi lensleri de kullanabilmekteyiz." dedi.
"MONOFOKAL GÖZ İÇİ MERCEKLER EN SIKLIKLA KULLANILAN LENSLERDİR"
Göz içi merceklerin optik özelliklerine göre monofokal (tek odaklı), multifokal (çok odaklı; refraktif ve difraktif yapıda) ve torik olmak üzere üç ana gruba ayrıldığını belirten Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, "Torik lensler monofokal ve multifokal göz içi merceklere de uyarlanarak kullanılabilmektedir. Monofokal lensler günümüzde en sıklıkla kullanılan lenslerdir. Yakın ve orta mesafede görmeyi destekleyen lenslere ise multifokal lens adını vermekteyiz. Multifokal lensler iki veya daha fazla odak mesafesi sağlamaktadır. Bu lenslerde birincil odak noktası uzak, ikincil odak noktası yakın, üçüncül odak noktası ise orta mesafedir. Çok farklı optik prensipleri olan bu bu lensler, refraktif ve difraktif olmak üzere iki farklı optik tasarımına da sahiptir. Günümüzde hastanın astigmatizması eğer düzenli ve gözün en öndeki şeffaf tabaka olan korneadan kaynaklanıyorsa, 0,75 D ve üzerindeki astigmatik bozukluklar katarakt ameliyatı sırasında torik göz içi lens (T-GİL) uygulaması ile düzeltilebilmektedir." Şeklinde konuştu. EDOF yani extended dept of focus, odak derinliği artırılmış göz içi merceklerin hastanın uzak görme kalitesi bozulmadan 60 cm mesafede de görme sağlayabileceğini belirten Prof. Dr. Göçgil, "Örneğin hasta büyük ekrandaki yazıları veya araba kullanırken göstergeyi görebilir; ancak 35cm ve daha yakında kitap okuyacaksa bir yakın gözlüğü kullanma ihtiyacı hisseder. Hasta memnuniyetinin yüksek olduğu bu lensler multifokal ve trifokal merceklerin kullanımının hasta için uygun olmadığı durumlarda tercih edilmektedir." ifadelerini kullandı.
"AKILLI LENS TERİMİ DOĞRU BİR TERİM DEĞİL"
Halk arasında "akıllı lens" adıyla son zamanlarda popülerliği gittikçe artan bir başka lens türü olan trifokal lensler hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Göçgil, "Akıllı lens terimi aslında doğru bir terim değildir. Çok odakı lens grubuna dahil olan bu lensler halk arasında akıllı lens ismiyle anılmakta ve bilimsel olarak yanlış kanılara da sebep olmaktadır. Bazı hastalarımız bunu kontakt lens gibi kolay takılıp çıkarılabilen bir yöntem sanarak başvurmaktadırlar. Bu lensler uzağı, yakını ve ara mesafeyi göstermeyi hedefleyen çok odaklı merceklerdir. Trifokal lensler, gelen ışığın bölgeler arasında odaklanılan alana göre hastaya hem yakını hem de uzak nesneleri net bir şekilde görme kapasitesi sunmaktadır. Gözlüksüz olarak okuyabilme gibi beceriler kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle bu lenslerin her iki göze de yerleştirilmesi en olumlu sonuçları vermektedir. Lenslere beynin uyum sağlaması ve görmede iyileşmenin sağlanması 6-24 hafta gibi bir süreyi alabilmektedir." açıklamasında bulundu.
"LENS SEÇİMİ HASTANIN KİŞİSEL DURUMUNA VE İHTİYACINA GÖRE YAPILMALI"
Her hastaya multifokal lens takılamayacağı konusunda hastaları bilgilendiren Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: "Örneğin sarı noktada hastalığı olan kişilerin çoğuna multifokal lens takılması önerilmez. Mercek seçimi hastanın kişisel durumuna ve ihtiyacına göre dikkatle yapılmalıdır. Üveit, ileri evre glokom gibi bazı hastalıkların olduğu durumlarda da bu lensler kullanılamamaktadır. Kullanılacak göz içi lensin seçiminde hastanın detaylı bilgilendirilmesi, gözün anatomik uygunluğunun yanısıra hastanın beklentilerini ve günlük aktivitelerini tam olarak öğrenerek ameliyat sonrasında hangi tip mercek seçimiyle memnun olacaklarını dikkatlice aktarmak uygun olur. Nitekim bu mercekler gözümüzün içerisindeki doğal lensimizin görevini almakta ve günlük takıp çıkarılma gibi bir seçenek bulunmamaktadır. Tekrar gereken ameliyatları da ek risk taşımaktadır.
"CERRAHIN BİLGİLİ VE DENEYİMLİ OLMASI SON DERECE ÖNEMLİ"
Cerrahin konu hakkında bilgili ve deneyimli olması seçilecek göz içi merceğin tespiti açısından da son derece önemlidir. Gözün anatomik yapısına, sağlık durumuna ve kişinin yaşamı ile ihtiyacına bakılarak, hastanın gününü nasıl geçirdiği, beklentisi gibi faktörler dikkate alınmalı ve her bir göze en uygun mercek seçilmelidir." Read the full article
0 notes
seoozgunmakale · 1 year
Text
Tumblr media
Üveit, gözün içindeki bezlerin enflamasyonu olan ciddi bir kronik inflamatuar hastalıktır.
Bu hastalık, gözün içindeki çeşitli yapıları etkileyebilir ve görmeyi olumsuz etkileyebilir.
Üveit, gözün içindeki bezlerin inflamasyonuna neden olan viral, bakteriyel, mantar veya sistemik hastalıklardan kaynaklanabilir.
Genellikle üveit, özellikle çocuklarda görülür ve ciddi komplikasyonlara yol açma riski vardır.
Gözün içindeki iltihaplanmış bezler, gözün fonksiyonunu bozabilir ve görme kaybına neden olan ciddi bir durum oluşturabilir.
Üveit hastaları, düzenli olarak göz hekimine görünmeli ve tedavilerine uyum sağlamalıdır.
Göz sağlığını korumak için, üveit hastalarının enfeksiyonlarını kontrol altında tutmak ve gözlerinin güvenli bir şekilde korunmasına özen göstermeleri önemlidir.
Makalenin devamı için;
0 notes
backlinkci · 2 years
Text
Konjonktivit Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Konjonktivit Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Gözün beyaz kısmının üstünde yer alan şeffaf tüle benzer dokunun ve göz kapaklarının enfekte olması konjonktivit olarak adlandırılır. Bu durum göz içinde kızarıklığa neden olur.
Konjonktivit neden olur? Alerjik, bakteriyel ya da virüslere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Hava kirliliği, sigara dumanı ve polenler de konjonktiviti tetikleyebilir. Ayrıca:
Temiz olmayan ellerle göze dokunma Üst solunum yolları enfeksiyonları Konjonktiviti olan kimselerle aynı havuza girmek Kirli ortamlarda bulunmak Göze yabancı cisim kaçması Gözyaşı üretiminin yetersiz olması Kişinin polenlere alerjisinin olması Gözlerin kimyasal madde ile temas etmesi Kontakt lensin hıjyenik kullanılmaması Güneş veya rüzgar nedeni ile gözlerin aşırı kuruması nedeni ile de konjonktivit olabilir.
Konjonktivit belirtileri
Gözlerin kanlanması Gözlerde kızarıklık Çapaklanma Gözde Sulanma Kızarıklık Kaşıntı Gözlerde yanma veya batma Gözde yabancı cisim hissi Göz kapağında ödem Işığa karşı hassasiyet Gözden akıntı gelmesi
Konjonktivit tedavisi Konjonktivitin oluşma nedenine göre tedavisi farklıdır. Göz sağlığı ve hastalıkları uzmanı muayene etmeden tedavi vermek doğru değildir. Konjonktivit tedavisinde medikal tedaviye başvurulur. Medikal tedavinin yanı sıra şu önlemlerin alınması önemlidir:
Kaynatıp ılıtılan temiz su ile gözlerin yıkanması Ellerin düzenli olarak sabunlu suyla temizlenmesi Tek kullanımlık kağıt havlu kullanılması Gözlerin ovuşturulmaması Kullanılan yastığın kimseyle paylaşılmaması Kontakt lens kullanılıyorsa ara verilmesi
Kırmızı göz hastalığı nedir? Gözün kızarması olarak adlandırılan kırmızı göz, konjonktivit haricinde aşağıdaki nedenler dolayısı ile olabilir:
Gözde yabancı cisim Glokom atağı Üveit Gözde subkonjonkival hemoraji Göz yorgunluğu Tiroit Bazı romatizmal hastalıklar
Konjonktivit çeşitleri
Alerjik konjonktivit: Belirtileri gözde sulanma, kasıntı ve kızarıklıktır. Kaşıntı en önemli belirtisidir. Ayrıca ışık hassasiyeti ve gözde yabancı cisim hissi de olabilir. Göz kapaklarında şişme görülebilir.
Alerji kaynaklı konjonktivit bulaşıcılık göstermemekle birlikte kalabalık ortamlarda, el ile temasın ardından gözlere dokunulmakla bulaşıcılık gösterebilir. Ayrıca polen, toz ve evcil hayvan tüyüne bağlı da alerjik konjonktivit görülebilir. Tedavi edilmezse gözde kalıcı hasara neden olabilir.
Viral konjonktivit: Çoğunlukla adenovirüslerin neden olduğu olduğu konjonktivittir. Genellikle solunum yolları enfeksiyonlarının yoğun olduğu dönemlerde ve yurt dışından viral enfeksiyon ile gelen kişilerle aynı ortamda bulunuldugu zamanlarda bulaş olur.
Son derece bulaşıcıdır. Öksürme ve hapşırma ile bulaş harici, konjonktivit olan kişinin havlu veya kişiye özel malzemeleri kullanma, tokalaşma sonrası göz ile temas ile de bulaşabilir.
Bakteriyel konjonktivit: Adından da anlaşılacağı üzere bakterilerin neden olduğu konjonktivittir. Adenovirüsler gibi bulaşıcılık oranı yüksektir. Tedavi edilmezse gözde kalıcı hasarlar bırakabilir.
El hijyenine dikkat etmek, çok kalabalık ve kirli ortamlarda bulunmamak ve mikroplu makyaj malzemelerini kullanmamak gerekir. Kızarıklık, batma, sulanma yanında gözde sarı - yeşilimsi bir akıntı da görülebilir.
Mukopürülan konjonktivit: Mukopürülan akıntı vardır. Otitis media ile bağlantılı olabilir. En sık çocuklarda görülür.
Atopik konjonktivit: Alerjik nedenlerle ortaya çıkan bir konjonktiva inflamasyonudur. Gözde tahrişe bağlı da gelişebilir. Göze kimyasal madde sıçraması ve göze yabancı madde teması da neden olabilir.
Geçmeyen konjonktivit Konjonktivitlerin tedavi süreleri ortalama 4 ile 8 gün arasındadır. Bu süreler içinde geçmeyen konjonktivitleri tekrar kontrol etmek, beraberinde eklenen blefarit (kirpik dibi iltihabı) ve dakriosistit (göz yaşı kanalı enfeksiyonu) gibi kronik hastalıkları da kontrol ve tedavi etmek gerekir.
Yenidoğan konjonktiviti Pirulan akıntı ihmal edilir veya tedavide geç kalınırsa kornea epiteline penatre olabilir. Bebeğin göz kapaklarında ve kirpiklerinde iltihaplı sıvı birikir. Ödem de olabilir.
Unutulmamalıdır ki her göz enfeksiyonun tedavisi farklıdır. Muayene edilmeden tanı konulması ve tedavi edilmeye çalışılması geri dönüşü olmayan problemlere neden olabilir.
0 notes
optisyence · 3 years
Text
Kataraktın oluşum nedenleri nelerdir ?
Kataraktın oluşum nedenleri nelerdir ?
Kataraktın erişkinlerdeki en değerli nedeni lensin içinde yaşlanması ile birlikte meydana gelen değişikliklerdir. Çocuklarda ise metabolik hastalıklar, akraba evliliği, anne karnında geçirilen hastalıklar, gebelikte ilaç kullanımı, mikrobik durumlar ve yaralanmalar tesirli olur. Ayrıyeten göze gelen darbeler (travma), şeker hastalığı, göz içi iltihabı (üveit), böbrek hastalığı, glokom, radyasyon,…
View On WordPress
0 notes
arguntc · 4 years
Text
Romatizmal Hastalıklar Göz Yakınmalarına Yol Açabilir mi ?
Romatizmal Hastalıklar Göz Yakınmalarına Yol Açabilir mi ?
Tumblr media
Romatizmal hastalıklar eklemleri sıklıkla etkiliyor olsa da göz, kalp, böbrek, akciğer ve karaciğer gibi hayati öneme haiz organları etkileyebilir. Bir çok romatizmal hastalığın ya başlangıcında yada ilerleyen döneminde göz yakınmaları karşımıza çıkabilir.
Göz yakınmaları içerisinde en sık karşımıza çıkan bulgular ise göz kuruluğu ve üveit olarak adlandırdığımız gözün iltihabi durumudur. Göz…
View On WordPress
0 notes
sadekadinlarr · 5 years
Link
Bu meyve aynı zamanda yaşlanmayı geciktiriyor. Kilo kontrolünü sağlamanızda yardımcı oluyor. Aynı zamanda yüksek antioksidan deposudur. Aronia meyvesini çay, reçel ya da şerbet olarak da tüketebilirsiniz. Yapılan araştırmalarda  aronia meyvesinin bazı hastalıkların riskini azaltma potansiyeli olduğu ortaya çıktı. Kandaki kolesterol oranının düşürülmesi, kolon kanseri, kalp hastalıkları, kronik enflamasyonlar, gastrit mukoza rahatsızlıkları (peptik ülserler), kardiyovaskuler hastalıklar, göz enflamasyonlari (üveit) ve karaciğer yetmezliklerinde faydalı olabileceği ve yaşlanmayı, Alzheimeri önlemede yardımcı etkileri olduğunu göstermektedir.
0 notes
Text
Glokoma dikkat
Halk arasında göz tansiyonu ya da karasu olarak bilinen glokom, görme sinirinin kronik ve ilerleyici zedelenmesi ile seyreden bir göz hastalığıdır. Dünyada milyonlarca kişide görülen ve geri dönüşü olmayan bir görme kaybıyla sonuçlanabilen bu hastalık, dikkatli bir göz muayenesi ile teşhis edilebiliyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Hasan Küçükşahin, Glokom Haftası’nda, glokoma dikkat çekiyor…
View On WordPress
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Juvenil İdiopatik Artrit (JIA) Nedir?
Juvenil idiopatik artrit (JIA), kalıcı eklem iltihabı ile karakterize kronik bir hastalıktır. Eklem iltihabının tipik bulguları ise ağrı, şişme ve hareket kısıtlılığıdır.
Hastalığın nedenleri nelerdir?
Kronik artritlerin, bağışıklık sistemimizin yabancıyı kendi hücrelerinden ayırma kapasitesini kaybederek kendi eklem elemanlarına saldıracak şekilde anormal bir yanıt geliştirmesinin bir sonucu olduğuna inanılır. Bu nedenle, JIA ve benzerleri, kendi vücudunun organlarına zarar veren bağışıklık sistemi sonucu ortaya çıkan hastalıklar anlamına gelen “otoimmün” hastalıklar olarak adlandırılır.
Prof. Dr. Oğuz Söylemezoğlu
Nasıl tanı konur?
Hastalık 16 yaşından önce başlamış ve 6 haftadan uzun sürmüşse ve nedenleri bilinmiyorsa JIA düşünülür.  JIA terimi, çocuklukta ortaya çıkan ve kaynağı bilinmeyen bütün kalıcı artrit çeşitlerini içerir. JIA başlığı altında değişik artrit çeşitleri tanımlanmıştır 
Eklemlere ne olur?
Eklem içindeki sinovyal sıvının miktarı artarken, normalde çok ince olan eklemi saran sinovyal zar kalınlaşır ve iltihabi hücrelerle dolar. Bu, şişkinlik, ağrı ve hareket kısıtlılığına neden olur. Eklem iltihabının karakteristik bir bulgusu da uzun süreli istirahattan sonra ortaya çıkan eklem sertliğidir. Eklem tutukluğu, bu yüzden özellikle sabahları görülür Eğer doğru tedavi edilmezse, eklem iltihabı sonucu sinovyal zar çok kalınlaşabılır ve buradan salınan çeşitli maddeler eklem kıkırdağında ve kemikte aşınmaya yol açabilir.
Hastalığın değişik tipleri var mıdır?
JIA’nin çeşitli değişik tipleri vardır. Ayrım esas olarak ateş, döküntü, perikardit (kalp zarının iltihabı) gibi sistemik bulguların olup olmamasına ve tutulan eklemlerin sayısına (oligoartiküler ya da poliartiküler JIA) göre yapılır. Sistemik JIA Artritin yanı sıra sistemik bulguların varlığı ile karakterizedirGenellikle poliartiküler olan artrit (5 ya da daha fazla eklemi tutan), hastalığın baslangıcında olabilir ya da sonra ortaya çikabilir. Hastalık her yaştan çocuğu etkileyebilir.
Poliartiküler JIA Hastalığın ilk 6 ayında, yukarıda söz edilen sistemik bulgular olmaksızın 5 ya da daha fazla eklemin tutulumu ile karakterizedir. 
Oligoartiküler JIA Hastalığın ilk 6 ayında sistemik bulgular olmaksızın 5’ten daha az eklemin tutulumuyla karakterizedir. Büyük eklemleri (dizler ve ayak bilekleri) asimetrik şekilde tutar. Oligoartrit genellikle 6 yastan önce baslar ve kızlarda daha çok görülür. 
Hastaların önemli bir kısmında ciddi göz komplikasyonları gelişebilir. En önemlisi, gözü saran bir tabaka olan ve kendi damar yatağını içeren uveanın ön bölümünün iltihabıdır (anterior üveit). 
source https://saglik.kocaali.com/juvenil-idiopatik-artrit-jia-nedir/
0 notes
saglamsayfa · 4 years
Text
Göz İçi Tümörlerin Belirtileri Nelerdir?
Tumblr media
Gözün içindeki yapılardan kaynaklanan tümörler öncelikle görme ile ilgili şikayetlere neden olur. Göz içinde gelişen tümör eğer görme ekseni üzerinde ise erken dönemde görme bozukluğu yapabilir. Gözün merkezinde yerleşen tümörler henüz küçük iken görmeyi bozması nedeniyle erken tanı konabilir. Göz kenarında yerleşen göz tümörleri ise görmeyi genelde geç dönemlerde bozar. Bu tip göz tümörlerinde bu nedenle teşhis gecikebilir. Bazı durumlarda göz içinde gelişen tümörler sıvı birikimi yaparak retina dekolmanı oluşturabilir. Bu gibi göz retina tabakasında sıvı birikmesi durumunda da göz retina tabakası fonksiyonunu yitireceği için görmede bozulma olur. Bu hastalarda gözde ışık çakması, şimşek çakması, gözde karartılar oluşması görmede bulanıklaşma oluşabilir. Çocuklarda göz içi tümörler göz bebeğinde beyaz renk oluşmasına neden olabilir. Özellikle flaş ile çekilen fotoğraflar ile gözde kırmızı yerine beyaz bir yansıma görülmesi tipiktir. Bu hastalar hemen göz tümörü konusunda uzman bir hekime başvurmalıdır. Göz içi tümörler eğer göz merceği yani lens arkasında oluşmuşsa katarakt oluşturabilir. Katarakt da dolaylı yoldan gözde görme bozukluğu yapar. Kataraktı olan hastalar göz tümörü olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. Göz kenarında göz içi sıvının akış yolunda yerleşen tümörler gözde üveit gibi iltihaplanma bulguları ortaya çıkarabilir. Göz içi sıvı akışı bozulduğu için göz tansiyonu yükselebilir, glokom oluşabilir. Göz içinde görme siniri komşuluğunda yerleşen tümörler de görme alanında bozulma ve görme sinirinde sıkışma yaratabilir.  Göz içinde tümörleri göz içinde kanama şeklinde de görülebilir. Böyle bir durum oluşursa görme ani olarak bozulabilir. Göz içinde kanama olan veya retinada kanama olan olgularda mutlaka ultrason ile gözde bir tümör olup olmadığı kontrol edilmelidir.  Read the full article
0 notes
yaziyorsonhavadis · 4 years
Text
8-14 MART DÜNYA GLOKOM HAFTASI
  Dikkat! Son aşamaya kadar belirti vermiyor
GLOKOM TEDAVİSİNDE GECİKMEYİN!
Halk arasında “göz tansiyonu” olarak bilinen glokom dünyada körlük nedenleri arasında 2. sırada yer alan bir hastalık. Toplumda 40 yaş üzerinde her 100 kişiden 2’sinde görülürken, 60 yaş üzerinde bu oran yüzde 10’a yükseliyor. Özellikle ailesinde glokom hikayesi olan kişilerin çok daha dikkatli olmaları gerekiyor, çünkü risk bu kişilerde 10 kat artıyor. Toplumdaki yaygın inanışın aksine çocukluk, hatta bebeklik çağlarında bile görülebilen glokomun çeşitli türleri mevcut. En sık görülen türü ise özellikle 40 yaş üzerindeki kişileri tehdit eden açık açılı glokom. Bu glokomun en önemli özelliği, görme alanında belirgin bir hasar oluşturuncaya dek belirti vermeden sinsice ilerlemesi. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu geç evrelere kadar belirti vermemesi nedeniyle hastaların genellikle hekime görme kaybı ileri boyutlara ulaştığında başvurduklarını belirterek, “Geç tanı konulduğunda da görme sinirindeki hasarı geriye döndürmek mümkün olmuyor. Bu nedenle glokomda hastalığa bağlı kalıcı görme kaybını önlemenin tek yolu, erken tanı konulması” diyor.
Yılda bir kez muayene şart!
Glokom göz içi basıncının sıklıkla yükselmesi nedeniyle görme sinirinin ilerleyici hasarı ve görme alanının daralmasıyla karakterize bir hastalık. Görme sinirinin zarar görmesiyle görme alanı yavaş yavaş daralıyor. Ancak bu daralma çevreden merkeze doğru olduğu için çoğunlukla kendini hastalığın en son aşamalarında, yani görme alanında glokoma bağlı olarak belirgin hasar oluştuğunda fark ettiriyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu glokomun ancak dikkatli muayene ve cihazlarla tespit edilebildiği için hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından itibaren herkesin yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gerektiğine dikkat çekerek, “Ailesinde glokom hikayesi olan kişiler başta olmak üzere, risk grubunda yer alan kişilerin ise rutin muayeneye 35 yaşından itibaren başlamaları gerekiyor. Bunların yanı sıra iri gözlü bebeklerin de zaman kaybı yaşanmadan muayene olmaları çok önemli” diyor.
Bu belirtilerden biri bile varsa…
Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu çoğunlukla sessiz ilerleyen glokomun görmede yavaş yavaş azalma yaptığına, ancak ani göz içi basıncı artışı durumlarında şiddeti dayanılmaz boyutlara ulaşabilen göz içi ağrısı, bulanık görme, ışıkların etrafında halkalar görme, bulantı veya kusma gibi belirtiler verebildiğine dikkat çekiyor. Göz tansiyonunun hafifçe yükseldiği durumlarda ise gözde dolgunluk hissi, hafif ağrı, hassasiyet ve kimi zaman da gözde gelip geçici kararma hissi ortaya çıkabiliyor. Dr. Emel Çolakoğlu bu belirtilerde zaman kaybetmeden bir hekime başvurmanın çok önemli olduğu uyarısında bulunarak, “Erken müdahaleyle daha çok görme siniri lifi kurtulabiliyor” diyor.
Tedaviyle hasarın ilerlemesi önleniyor
Glokom tedavisi tam iyileşme sağlayamasa da hastalığın ilerlemesi ve görme sinirine vereceği zarar durdurulabiliyor. “Bu nedenle erken tanı hastalıktan az zarar görmek açısından önem taşıyor” uyarısında bulunan Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Glokom tedavisi yaşam boyu devam ediyor. İlaç tedavisiyle hastanın göz tansiyonu; gözdeki sıvının üretimini azaltarak ya da çıkışını arttırarak düşürülüyor. İlaç tedavisine rağmen hastanın, göz tansiyonu düşmüyor ve görme alanı kaybı artıyor ise, uygulanacak ek tedavi yöntemi çoğunlukla cerrahi yöntem oluyor. Ameliyatla dışarıdan görünmeyecek kadar küçük olan bir delikten gözün bazen tüp yardımı ile içerisindeki fazla sıvı tahliye ediliyor. Bu ameliyat sayesinde göz içi basıncının düşürülmesi sonucu görme siniri üzerindeki hasar verici etki ortadan kaldırılıyor. Doğuştan olan glokomda anatomik bozukluk ana faktör olduğu için cerrahi öncelikle yöntem olarak kabul ediliyor”
————-kutu bilgisi———–
Risk faktörlerine dikkat
Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu glokomun risk faktörlerini şöyle sıralıyor:
40 yaşın üzerinde olmak
Ailede glokom hikayesi
Diyabet ve hipotiroidizm (guatr) gibi sistemik hastalıklar
Ciddi göz yaralanmaları (künt veya delici yaralanmalar)
Retina dekolmanı, göz tümörleri ve kronik üveit veya iritis gibi göz içi iltihaplanmasına yol açan durumlar
Bazı göz cerrahileri
Yüksek miyopi (uzağı net görememe)
İlaç kullanımı; bazı kortizon içeren ilaçlar ve antidepresanlar
Migren, kansızlık ve şok durumları
Vücut kan basıncında anlamlı değişiklikler (aşırı yüksek ve ya düşük olması)
8-14 MART DÜNYA GLOKOM HAFTASI yazısı ilk önce Bodrum Güncel Haber üzerinde ortaya çıktı.
  Dikkat! Son aşamaya kadar belirti vermiyor GLOKOM TEDAVİSİNDE GECİKMEYİN! Halk arasında “göz tansiyonu” olarak bilinen glokom dünyada körlük nedenleri arasında 2. sırada yer alan bir hastalık. Toplumda 40 yaş üzerinde her 100 kişiden 2’sinde görülürken, 60 yaş üzerinde bu oran yüzde 10’a yükseliyor. Özellikle ailesinde glokom hikayesi olan kişilerin çok daha dikkatli olmaları gerekiyor, …
8-14 MART DÜNYA GLOKOM HAFTASI yazısı ilk önce Bodrum Güncel Haber üzerinde ortaya çıktı.
Zeki Özkeskin
  Dikkat! Son aşamaya kadar belirti vermiyor
GLOKOM TEDAVİSİNDE GECİKMEYİN!
Halk arasında “göz tansiyonu” olarak bilinen glokom dünyada körlük nedenleri arasında 2. sırada yer alan bir hastalık. Toplumda 40 yaş üzerinde her 100 kişiden 2’sinde görülürken, 60 yaş üzerinde bu oran yüzde 10’a yükseliyor. Özellikle ailesinde glokom hikayesi olan kişilerin çok daha dikkatli olmaları gerekiyor, çünkü risk bu kişilerde 10 kat artıyor. Toplumdaki yaygın inanışın aksine çocukluk, hatta bebeklik çağlarında bile görülebilen glokomun çeşitli türleri mevcut. En sık görülen türü ise özellikle 40 yaş üzerindeki kişileri tehdit eden açık açılı glokom. Bu glokomun en önemli özelliği, görme alanında belirgin bir hasar oluşturuncaya dek belirti vermeden sinsice ilerlemesi. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu geç evrelere kadar belirti vermemesi nedeniyle hastaların genellikle hekime görme kaybı ileri boyutlara ulaştığında başvurduklarını belirterek, “Geç tanı konulduğunda da görme sinirindeki hasarı geriye döndürmek mümkün olmuyor. Bu nedenle glokomda hastalığa bağlı kalıcı görme kaybını önlemenin tek yolu, erken tanı konulması” diyor.
Yılda bir kez muayene şart!
Glokom göz içi basıncının sıklıkla yükselmesi nedeniyle görme sinirinin ilerleyici hasarı ve görme alanının daralmasıyla karakterize bir hastalık. Görme sinirinin zarar görmesiyle görme alanı yavaş yavaş daralıyor. Ancak bu daralma çevreden merkeze doğru olduğu için çoğunlukla kendini hastalığın en son aşamalarında, yani görme alanında glokoma bağlı olarak belirgin hasar oluştuğunda fark ettiriyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu glokomun ancak dikkatli muayene ve cihazlarla tespit edilebildiği için hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından itibaren herkesin yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gerektiğine dikkat çekerek, “Ailesinde glokom hikayesi olan kişiler başta olmak üzere, risk grubunda yer alan kişilerin ise rutin muayeneye 35 yaşından itibaren başlamaları gerekiyor. Bunların yanı sıra iri gözlü bebeklerin de zaman kaybı yaşanmadan muayene olmaları çok önemli” diyor.
Bu belirtilerden biri bile varsa…
Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu çoğunlukla sessiz ilerleyen glokomun görmede yavaş yavaş azalma yaptığına, ancak ani göz içi basıncı artışı durumlarında şiddeti dayanılmaz boyutlara ulaşabilen göz içi ağrısı, bulanık görme, ışıkların etrafında halkalar görme, bulantı veya kusma gibi belirtiler verebildiğine dikkat çekiyor. Göz tansiyonunun hafifçe yükseldiği durumlarda ise gözde dolgunluk hissi, hafif ağrı, hassasiyet ve kimi zaman da gözde gelip geçici kararma hissi ortaya çıkabiliyor. Dr. Emel Çolakoğlu bu belirtilerde zaman kaybetmeden bir hekime başvurmanın çok önemli olduğu uyarısında bulunarak, “Erken müdahaleyle daha çok görme siniri lifi kurtulabiliyor” diyor.
Tedaviyle hasarın ilerlemesi önleniyor
Glokom tedavisi tam iyileşme sağlayamasa da hastalığın ilerlemesi ve görme sinirine vereceği zarar durdurulabiliyor. “Bu nedenle erken tanı hastalıktan az zarar görmek açısından önem taşıyor” uyarısında bulunan Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Glokom tedavisi yaşam boyu devam ediyor. İlaç tedavisiyle hastanın göz tansiyonu; gözdeki sıvının üretimini azaltarak ya da çıkışını arttırarak düşürülüyor. İlaç tedavisine rağmen hastanın, göz tansiyonu düşmüyor ve görme alanı kaybı artıyor ise, uygulanacak ek tedavi yöntemi çoğunlukla cerrahi yöntem oluyor. Ameliyatla dışarıdan görünmeyecek kadar küçük olan bir delikten gözün bazen tüp yardımı ile içerisindeki fazla sıvı tahliye ediliyor. Bu ameliyat sayesinde göz içi basıncının düşürülmesi sonucu görme siniri üzerindeki hasar verici etki ortadan kaldırılıyor. Doğuştan olan glokomda anatomik bozukluk ana faktör olduğu için cerrahi öncelikle yöntem olarak kabul ediliyor”
————-kutu bilgisi———–
Risk faktörlerine dikkat
Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu glokomun risk faktörlerini şöyle sıralıyor:
40 yaşın üzerinde olmak
Ailede glokom hikayesi
Diyabet ve hipotiroidizm (guatr) gibi sistemik hastalıklar
Ciddi göz yaralanmaları (künt veya delici yaralanmalar)
Retina dekolmanı, göz tümörleri ve kronik üveit veya iritis gibi göz içi iltihaplanmasına yol açan durumlar
Bazı göz cerrahileri
Yüksek miyopi (uzağı net görememe)
İlaç kullanımı; bazı kortizon içeren ilaçlar ve antidepresanlar
Migren, kansızlık ve şok durumları
Vücut kan basıncında anlamlı değişiklikler (aşırı yüksek ve ya düşük olması)
8-14 MART DÜNYA GLOKOM HAFTASI yazısı ilk önce Bodrum Güncel Haber üzerinde ortaya çıktı.
Münasıran Bodrum Güncel Haber Otomatik Alınan Haber Kaynak linki Tıklayın Haber Kaynağına gidin
var reklamstore_region_id = 540842;
8-14 MART DÜNYA GLOKOM HAFTASI 8-14 MART DÜNYA GLOKOM HAFTASI   Dikkat! Son aşamaya kadar belirti vermiyor GLOKOM TEDAVİSİNDE GECİKMEYİN! Halk arasında “göz tansiyonu” olarak bilinen glokom dünyada körlük nedenleri arasında 2.
0 notes
trbilgimerkezi-blog · 6 years
Text
Göz Hastalıkları Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Göz Hastalıkları Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Göz hastalıkları pek çok bireyde görülebilmektedir. Modern dünyada teknolojik led ekranların ve radyasyon saçan aletlerin göze elbette etkisi vardr. Ayrıca çoğu zaman bu göz sorunlarının genetik olduğu gözlemlenmektedir. Bu göz hastalıklarını şu şekilde sıralayabiliriz;
Şaşılık
Renk Körlüğü
Göz Tansiyonu
Göz Tembelliği
Üveit
Keratokonus
Konjonktivit
Katarakt
Olarak sıralanabilir. Bu hastalıklar…
View On WordPress
0 notes
tipoloji-blog · 6 years
Text
Sedef Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Tumblr media
Sedef hastalığı belirtileri hastadan hastaya değişir. Olguların çoğunda, hastaların semptomları döngüseldir. (Birkaç hafta veya ay boyunca ortaya çıkan problemlerle ve daha sonra bir süre için azalma veya yok olma.) Bazen eş zamanlı olarak ortaya çıkan iki türün mümkün olmasına rağmen, çoğu hasta genellikle bir seferde sadece bir tür sedef hastalığına sahiptir. Sedef hastalığı hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız
Farklı Sedef Hastalığı Belirtileri
Plak sedef hastalığı Simli beyaz ölçekte kaplı, kabarık, iltihaplı, kırmızı lezyonlar (plaklar) Genellikle dirseklerde, kafa derisinde, dizlerde ve arkada bulunur. Bununla birlikte, vücudun yüzeyinde herhangi bir yerde görünebilirler. Plaklar tipik olarak kaşıntılıdır, boğazdır (veya her ikisi). Eklemlerin etrafındaki deri, ciddi vakalarda çatlayabilir ve akabilir. Tırnak sedef Sarı-kırmızı çivi rengini değiştiriyor. Tırnak plağının altında bir damla yağ (veya kan) olmasını sever. Sağlık uzmanları bazen buna bir yağ damlası veya somon yaması olarak değinir. Tırnak matrisinin çukurluğu olarak da bilinen tırnak çukurları. Çukurlaşma, çivi yüzeyinden hücrelerin kaybının bir sonucudur. Çiviler arası çizgiler - genellikle sağlık profesyonelleri tarafından Beau çizgisi olarak adlandırılır. Çizgiler yukarıdan aşağıya doğru değil, yana doğru gider. Çizgiler hücrelerin iltihaplanması nedeniyle oluşur. Leukonychia (midmatrix hastalığı) - tırnak plağında beyaz alanlar. Subungual hiperkeratoz - tırnak altındaki deri kalınlaşır. Tırnak gevşetir - sağlık uzmanları tırnak yatağı ve tırnaklı hiponychiumun onikolizini kullanabilirler. Çivi altındaki deriden ayrıldığında, çivi ucundan başlayıp aşağıya doğru uzanan beyaz bir alan gelişebilir. Tırnak altındaki deri (tırnak yatağı) enfekte olabilir. Tırnak kırma - sağlık uzmanları, tırnak yatağında veya tırnak matrisinde tırnak plağını parçalamak anlamına gelebilir. Çiviyi destekleyen yapılar düzgün çalışmadığı için tırnak zayıflar. Splinter hemoraji - dermal papillada dilate kıvrımlı kılcal damarlar olarak da bilinir. Bunlar çivi ucundan kütiküle giden küçük siyah çizgilerdir. Tırnaklar ve altındaki deri arasındaki küçük kılcal damarlar (çok küçük kan damarları) kanayarak, çizgilerin görünmesine neden olur. Benekli lunula - lunula tırnağınızın veya ayak parmağının yatağının hilal şeklindeki beyaz bölgesidir. Tırnak matrisinin görünür kısmıdır (çivi kökü). Tırnak altındaki kılcal damarlar tıkandığında lunula kırmızı olur. Tırnaklar parmakların artriti ile değişir - psoriatik artritli tüm hastaların en az yarısı tırnak değişimini tecrübe eder. Onikomikoz - bu tırnakların mantar enfeksiyonu. Bazen tırnak sedef hastalığı ile bağlantılıdır. Paronişi - bir enfeksiyonun neden olduğu çivi etrafındaki doku kıvrımlarının iltihaplanmasıdır. Bir bakteri (staph veya strep) veya mantar enfeksiyonu olabilir. Bazen tırnak sedef hastalığı ile bağlantılıdır. Guttat Sedef Bazen gözyaşı sedef hastalığı veya yağmur damlası sedef hastalığı olarak da bilinir. Plaklar genellikle küçüktür, çapı 1 cm'den fazla değildir. Plaklar oldukça yaygın. Ayakların tabanı ve elin avuçları hariç, vücudun herhangi bir yerinde gelişebilirler. En sık göğüs, kol, bacak ve kafa derisini etkiler. Tırnak sedef hastalığının bazı belirtileri ve semptomları da mevcut olabilir. Genellikle bir strep enfeksiyonu (boğaz enfeksiyonu) sonrası ortaya çıkar ve gençler ve çocuklar arasında daha yaygındır. Glutat psoriazisin nihayetinde tamamen yok olması iyi bir ihtimaldir. Bununla birlikte, bazı genç hastalar nihayetinde plak psoriazisi geliştirir. Kafa Derisi Sedef Hastalığı Genellikle başın arkasını etkiler. Bununla birlikte, tüm kafa derisi üzerinde veya kafa derisinin diğer kısımlarında oluşabilir. Ciltte kırmızı lekeler Kırmızı yamalar kalın gümüş-beyaz ölçeklerde kaplıdır. Son derece kaşıntılı olabilir (bazen kaşıntılı değildir). Şiddetli vakalarda saç dökülmesine neden olabilir. Ters Sedef (Fleksural sedef hastalığı) Ters sedef hastalığı belirtileri aşırı kilolu / obez bireylerde daha sık görülür. Plak psoriazisin aksine, ters psoriazis ölçeklendirme ile karakterize değildir. Ters psoriazis, iltihaplı, parlak kırmızı, yumuşak cilt lekeleri ile karakterizedir. Çok kaşıntılı olabilir. Çok acı verici olabilir Cilt kıvrımlar halinde birbirine yapışırsa, semptomlar kötüleşir. Cilt kıvrımlarında terleme, etkilenen alanları da şiddetlendirebilir. En çok etkilenen bölgeler arasında, koltuk altları, kasık, kalçalar arasındaki cilt ve göğüslerin altındaki deri bulunur. Obez / aşırı kilolu hastalarda, göbek altında (katlandığı yerde) belirtiler olabilir. Püstüler Sedef Çok ender görülen bir sedef hastalığı türüdür. Üç ana tip vardır ve vücudun farklı bölgelerini etkilerler. Von Zumbusch Sedef Hastalığı Belirtileri Püstüler geniş bir cilt bölgesinde görülür. Püstüller hızla gelişir. İrin beyaz kan hücrelerinden oluşur. İrin bulaşıcı değildir. Birkaç gün içinde püstüller kurur ve soyulur, sonra cilt parlak ve pürüzsüz olur. Püstüller haftalar, hatta birkaç gün döngülerinde görünebilir. Bir döngünün başlangıcında hasta ateş, titreme, yorgunluk ve kilo kaybı yaşayabilir. Palmaplanter Püstüler Sedef Hastalığı Belirtileri Püstüller ayak tabanlarında veya elin avuçlarında görünebilir. Püstüller yuvarlak, kahverengi, pullu sporlara dönüşür. Püstüller sonunda kuru ve soyulabilir. Bir kaç haftada bir, hatta birkaç günde bir nüksetme döngüsü olabilir. Eritrodermik Sedef Hastaığı Belirtileri Sedef hastalığının en nadir şeklidir. Tüm vücut ateşli bir kırmızı döküntü ile kaplanabilir. Genellikle yoğun kaşıntı. Genellikle yoğun bir yanma hissi vardır. Yaygın iltihap var Zamanla kaşıntı, yanma ve şişliğin daha şiddetli olduğu, yaygın bir soyulma (cildin dökülmesi) vardır. Vücut, proteinleri ve sıvıları kaybetmeye daha yatkın, dehidratasyon ve malnütrisyona yol açar (ayrıca kalp yetmezliği). Hipotermi mümkündür - hastanın vücut ısısı çok düşük olur; 35C (95 F) veya daha düşük. Psoriatik artrit Hastaların çoğunluğu önce psoriazis gelişir ve daha sonraki bir tarihte psoriatik artrit tanısı konur. Bununla birlikte, cilt lezyonları ortaya çıkmadan önce artrit gelişebilir. Eklem ağrısı Sertlik, özellikle sabahları ilk şey, ya da dinlendikten sonra Kızarıklık, etkilenen eklemler ve tendonların etrafında şişlik Parmaklar etkilenen eklemler ve tendonların etrafında şişer Etkilenen eklemde daha az hareket aralığı Tırnak sedef hastalığı belirtileri Ciltte gümüş lekeleri dökülmeleri, deri altında iltihaplanma. Iritis - iris iltihabı. Göz kızardı. Işığa karşı duyarlılık olabilir. Üveit - uvea - iris, koroid ve ciliary vücut (göz kısımları) içeren iltihaplanma. Semptomlar gözün kızarıklığını, bulanık görme, ışığa olağandışı duyarlılığı ve göz ağrısını içerebilir. Cilt iltihabı ve sedef hastalığı belirtileri Spondilit - omurganın bir veya daha fazla omurunun iltihabı. İltihaplanma ve tendonların omurganıza yapıştığı durumlarda da iltihaplanma meydana gelebilir. Semptomlar alt sırt, üst kalça bölgesi, boyun ve omurganın geri kalan kısmında ağrı ve sertlik içerebilir. Semptomlar genellikle uyanma veya uzun süre kullanılmadığında daha kötüdür.
Sedef Hastalığı Tedavisi
Sedef hastalığı için güncel bir tedavi olmamasına rağmen, lekeleri azaltarak ya da temizleyerek durumu kontrol edebilen etkili bir tedavi vardır. Olguların çoğu genel pratisyen (GP) tarafından tedavi edilebilir. Sedef hastalığı belirtileri şiddetliyse veya hasta tedaviye iyi cevap vermediyse, GP bir dermatoloğa yönlendirebilir. Sedef hastalığı tedavisinin amacı: Artan cilt hücresi üretimine neden olan ve böylelikle iltihap ve plak üretimini azaltan döngüyü durdurmak. Pulları çıkarmak ve cildi pürüzsüz hale getirmek. Tedavinin tipi üç ana faktöre bağlıdır: Sedef hastalığının tipi Semptomların şiddeti Cildin etkilenen bölgeleri? Çoğu doktor topikal kremler gibi hafif bir tedaviyle başlayacak, hastanın nasıl tepki verdiğini görecek ve gerektiğinde daha güçlü tedavileri başlatacaktır. Birçok tedavi seçeneği vardır. Ancak, doğru olanı bulmak her zaman kolay değildir. Bir tedavi işe yaramıyorsa ya da hoş olmayan yan etkiler varsa hastalar hemen doktorlarına söylemelidir. Genellikle kombinasyon halinde kullanılan üç ana tedavi türü vardır: Topikal - cilde uygulanan ve sadece belirli bir deri bölgesini etkilemesi amaçlanan ilaçlar. Örnekler kremler ve merhemler içerir. Fototerapi - cilt belirli ışık türlerine maruz kalır. Oral veya enjekte edilmiş ilaçlar - esas olarak deri hücresi üretimini azaltmak için kullanılır. Kaynaklar: 1, 2 Read the full article
0 notes