Dertliyken yapılan dua gönülden kopar. Dua edenin RABBİM demesi, Allah'ın Buyur Ey kulum demesinin ta kendisidir. Senin Allah demen, O'nun buyur demesi sayesindedir. Senin yalvarışın, Allah'ın senin ruhuna haber uçurmasındandır. Senin çabaların, çareler araman, Allah'ın seni kendine yaklaştırması, ayaklarında ki bagı çözmesindendir. Senin korkun, sevgin, ümidin Allah'ın lütfunun kemendidir. Senin her Ya RABBİ demenin altında, Allah'ın buyur demesi vardır. Gafilin canı bu dua'dan uzaktır. Çünkü YA RABBİ demeye izin yok ona... Zarara ugradıgı zaman aglamayıp sızlamasın diye Allah cc. ona dert, agrı, sızı, gam, keder vermedi. Bununla anla ki, Allah'a dua etmeni, onu çagırmanı saglayan dert, dünya saltanatından daha iyidir. Dertsiz dua soğuktur... Dertliyken yapılan dua gönülden kopar.
HZ MEVLANA (k.s)
45 notes
·
View notes
Hayat bazen bizi öyle bir noktaya getirir ki yapmak zorunda oldukların, musibetlerin, imtihanların,tasaların, dertlerin alacaklı gibi peşine düşer.. Kaçmak ister bir çıkış yolu arar, seni bu sıkıntılardan kurtaracak bir güç, bir el beklersin. Böyle anlarda iç dünyan öyle büyür öyle kabarır ki anlarsın dünyaya sığamayacak kadar büyüksün ancak hepsiyle tek tek uğraşamayacak kadar da küçük ve aciz... Olaylara etki edemediğin ama bir şekilde halolduğunu gördüğün anlarda hissedersin sanki bir zat sen uyurken hayatını yeniden şekile sokmuş düzenlemiş ve sana geri vermiş... Geçmişte yaşadığın o bunalım anları bir el, bir güç tarafından halledilmiştir. Sıkıntı anında, musibet anında, stres anında seni rahatlatacak altın sözcükler aklına gelmez, sıkıntılar gittikten sonra ise bir kaç cümle belirir aklının kıyısında.. 'Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı da! Muhakkak ki ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. Allah sana gönlünden geçeni verecek ve seni hoşnut kılacak..' (Duha Süresi) #rabbinseniterketmedi #duha #islam #allah #imanetmek #vsco #vscocam #goodshot #blue #deepbreath #pray #kuranikerim #istandaily
1 note
·
View note
İyi insanı secdelerden değil, doğru sözünden ve emanete ihanet etmemesinden tanırsın.
Hz. Ali ra (via islamiyet)
1K notes
·
View notes
Hazreti Yunus'un duası olarak düzeltelim biz bunu..
Hz. Yusuf'un Duâ'sı
~ Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zalimîn ~
10 notes
·
View notes
OSMANLI'DA YAŞAM
1- Osmanlıda şehirler kurulurken, nasıl ki bir suya taş attığınızda halkalar merkezden başlayarak yayılır. Aynı şekilde önce bir mabet yapılır ardından da halka halka evler ve işyerleri inşa edilirdi.
2- Eğer bir evin camında sarı çiçek varsa benim evimde hasta var, ey satıcılar veya sokaktan geçenler sakın yüksek sesle bağırıp rahatsız etmeyesiniz demekti. Eğer bir evin camında kırmızı çiçek varsa bu evde evlilik çağında bir kız vardır. Sokaktan geçen gençler konuşmalarınıza dikkat edin ölçüsüz laflar kullanarak bu hanımefendiyi mahcup etmeyesiniz anlamına geliyordu.
3- Hayat geçiciydi ve yüzyıllar boyu bu evlere sahip olamazlardı. Evlerin duvarlarına ‘Ya Malikül Mülk’ yazarlardı, ‘Ey Allah'ım bütün mülk senindir. Ben kapının bir kölesiyim, her şey senden benim aslında hiç bir şeyim yok’ manasına gelirdi.
4- Kapı tokmağında ‘Ya Fettah’ yazılıydı. Bu bütün kapalı kapıları açan ve sıkıntıları gideren anlamına geliyordu. Akşam eve sıkıntılı gelen bir baba kapıda bu yazıyı okuyunca belki de biraz rahatlıyor ve sıkıntıları giderilebiliyordu. Şimdi birçok işyeri kapısında ‘İtiniz’ yazıyor bu da medeniyette geldiğimiz son noktayı gösteriyor.
5- İnsanlarımız eskiden edeplerindeki inceliklerden ötürü “ışığı yak” demezlerdi. Çünkü yakmak olumsuz bir kelime olduğu için onun yerine “ışığı uyandır” denilirdi.
6- Gece vakti yatacakları zaman ise “lambayı (mumu) söndür.” demezlerdi. Çünkü söndürmek olumsuzluk çağrıştırdığı için “lambayı dinlendir” denilirdi.
7- Eskiden eve misafir geldiği zaman ev sahibi onların ayakkabılarının burunlarını dışarıya doğru değil de içeriye doğru baktırırdı. Böyle yapmakla “biz sizin misafirliğinizden çok hoşnut kaldık, evimizi yeniden şereflendirmenizi bekleriz” demek isterlerdi.
8- Eve bir misafir geldiği zaman kahvenin yanında su ikram edilirdi. Misafir aç ise suyu, tok ise kahveyi alırdı. Eğer suyu almışsa ev sahibi bunu çok ince bir üslupla anlar, hemen sofrayı kurar ve misafirin karnını doyururdu.
9- Kapı tokmakları çift halkadan müteşekkildi. Bunlardan, aslan başı motifli ve büyük olanı kalın, çiçek motifli ve küçük olanı da ince ses çıkartırdı. Eğer eve bir erkek misafir gelmiş ise, kalın sesli tokmağı tıklatır, içerdeki ev sahibi gelenin beyefendi olduğunu anlar, kapıyı evin beyi açar, bey yoksa mahremiyete uygun olarak kapı açılırdı. İnce sesli tokmağın sesi duyulmuş ise, gelenin bir hanım olduğu anlaşılır, kapıyı evin hanımı açardı.
10- Osmanlı insanları, kurduğu vakıflarla sadece insanları değil, hayvanları da düşünmüştür. Kuşlar için kurulan vakıflar özel izlenimler sonucunda oluşturulmuştur. Uçuş rotalarında yaralanıp düşmeleri halinde onların tedavisini yaparak sürüsüne yetiştirmek üzere çalışmalar yapan Göçmen Kuşlar Vakfı, kışın kar ve buzdan yerlerde yiyecek bulamayan kuşların ölmemesi için buz ve kar üzerine yiyecek bırakan Darı Vakfı gibi vakıflar kurulmuştur.
11- Alaaddin Çelebi Osmanlı’da su verme adabını şöyle anlatır: “Birine su verirken uzaktan veya yüksekten sunmayalar, maşrapanın yahut bardağın kulpunu kolayca tutabileceği şekilde su içecek kişinin sağ elinin olduğu tarafa çevireler. Muhatabın üzerine damlatmamak için bardağı iki eliyle alttan tutarak sunalar. Ve alan kimse sağ eliyle ala, Bismillah deyip başlaya, bardağın dibini suratına tutmadan yavaş yavaş içe. Ağzını doldurup yutmaya ki, yürekte zahmet peyda olur. Su verenler boşalan bardağı aldıktan sonra sıhhat ve afiyet dileyeler ki, su içen kişi nefes alıp cevap verebilsin.”
12- Osmanlı kültüründe bir incelik örneği olarak, çarşıya inerken veya eve dönerken, büyüklere hürmet sadedinde bir yaşlı zatın yanından geçip gidilmezdi, ancak onun “Geç oğlum ben yavaş yürüyorum .” deyip müsaade etmesinden sonra gidilirdi.
13- Evde çocuklar dahil kimse ayakta yemek yemezdi, önce eller yıkanır, sofraya birlikte oturulur, evin en büyüğü başlamadan yemeğe kimse başlamazdı. Büyükanne veya büyükbaba yemeğe başlarken herkesin hatırlaması için besmeleyi yüksek sesle çeker, sofradan kalkılırken “hayırların fethi, şerlerin def’i için Fâtiha Suresi okunurdu.
14- Mahallede birisi öldüğünde, cenaze evine ilk önce kıble istikâmetindeki komşusundan olmak üzere, bir hafta, on gün yemek yollanır, kimse onlara işittirecek tarzda gülüp, eğlenmezdi. Böylece komşunun acısına ortak olunurdu.
15- Osmanlı medeniyeti kelimeler üzerine bina edilmemiş, güzellikler, hayatın bütün safhalarına işlenmiş ve yaşanmıştır. Eskiden ramazan bayramında bütün dükkanların kapanması da bu duruma güzel örneklerden birisidir.
2K notes
·
View notes