İlham Püreleri

Dağa, Uzak Asya'ya ve yaratılmış bütün asi ruhlara. Ne kadar dayanacağım neye, nereye kadar. Yalnız bir bulut içimi ürpertmeye yetiyor, yağmura sıra gelmeden. Tüfeğimi doğruluyorum sonra sağlamasını yaptım. Taun ve maun ihtirasında kimsenin ne duygusunda ne uykusundayım. Bu kalbimi ziyadesi ile bunaltıyor, toplum bilince yerleşmedi henüz fakat kütüphanem dünden hazır. İşgalden ötedeyim, canım burası istiklal, çevrem mütedeyyin, anım burada izmihlal, çehrem mütemadiyen mütevazi, dört bir yanım mütevatir, kardaşlarım civanmert ve de mütecaviz. Tanrının beni affedeceği bir yer arıyorum kendime. Yorgun asi ve miskinim, mağlup ya da mahcup değil. Kış geçti, cemre küstü, aldı beni bir öksürük, tuttu. Anladım şeyhim şehri sevmiyor, bunaldım düşündüm sadede bunu aldım. Nazlı yarın nazına serazat. Namütenahi hislerin yükleri binmiş omuzlarıma ve kuşlar hiç olmadığı kadar uzak otuzlarıma. Bir tenha daha aralıyorum, neredeydi dulda, dur ben buluyorum da. Camiinin köşesinde Kütahya işi çini, aklımda Hanif İbrahim’in dini. Var. Hikayeyi bana onlar anlattı eskiden beri, eksilen belli. Sancı. Hangi türlü, kaç türkü biliyorum. Nisanda kelebekler beni bekler, canıma yakın avucum kale. Canımı yakın demedim. Kim mum diker. Viran-e, hazin-e, divan-e. E bebeğim e. Putlar oldukça doğurgan öyle de urgan ki doğrudan boynuna yakışmış. Tüm suskunluklarımı içimde muhafaza ettim, terazinin yirmisi bugün.

En Üzüm Gece

Ayağında potin bıyığında tütün, rabbim fotoğrafçının vitrinindeki karede kanaviçeli yastığın üstünde poz veren çocuk da kim. Sonra bütün alçaklardan alacaklı olduğunu söyleyen bu adam, çarşıda zabıtalar ve işten arta kalan vakitte mürekkep yalayan esnaf çırakları. Bunca hengamenin içinde Kenan neresi kim bilir, kime sorarım. Şehrin hemen yanı başında, pastoral ninniler beni de büyütür mü. Bir slogan gelirse kulağıma, uykudan uyanıp sokaktakilerle birlikte ben de kol kola yürür müyüm. Büyüyünce unutmadım. Aşk peşimdedir belki de ondan onla rastlaşmadım. Şefkatli anaların rahmana duaları dillerde idi. Ben-i ademden olduğumu öğrenince bütün bildiklerimi besmele ile yuttum. Aksimi ikna ettim. Rabbim bir kurtuluş arıyorum, nerde. Jakoben kulüpleri, büyük birader, sorma sen düşleri, yavan yalnız serseri gülüşleri ve dünyanın sonu. Canıma yetti ona değil. Farklı şiirlerde yaşayamayız diye yazdım bunu. Putların gövdesinden sıyrılan hangi mevsim bilmiyorum. Irgat hislerin üstüne, kimi kimsesi dengi, ne gölgemin gri rengi ne de İbrahim Aleyhisselam'ın elindeki baltanın cengi. Mermerin soğuğu, Doğu Avrupa'nın Polonya'sı evde Balıkesir kolonyası. Dilimde tüy. Bitti.

İtidal Suikasti

Hangi ihtimaldi bilmiyorum. Önümde hazır imam olsa uyarım. Kaybolmuş bir adamım. Yokluğumu hala hisseden yok. Kimsenin umurunu dahi varamamışım, hiçlik makamı mıydı burası. İnsan dahi kendinin tehlikesidir. Alnımda alnımı yaran taşın izi, aklımda Ankara ve diğer şeyler var. Kafam, aklımdan karışık bir yanda İran sineması ve Venedik Gettosu öte yanda Özellerin İsmet'in Yaşatan’ı ile iltihap. Ne buralara alışık ne toplumla barışık. Marifete mazhar bir gece. Omzumla otuzum arasında pek fark yok histe, bi yerlerde sen vardın sadece, orada kaldın sonra masivaya kasvet. Ekim akşamında boğazda süzülen gemi üstünde martı üşürse Ferhadi'ye bir senaryo yazıp veririm. Döner yakarım Toscanello'yu çilek. Nisanı sözle beraber yaparım, devlet opera ve Karahisar Kalesi Captain Black. Rabbim akıl ver bana daha çok, bir kucak sevgi belli biraz aşk. Senden gelen düğün bayram. Ve daha sabır. Gözüme çok şiir gözüktü bu sabah. Bir şarkıyı daha yarım bıraktım aklıma o geldiğinden değil, gelmediğinden, gel demediğinden, gelme dediğinden. Sigaramı avucuma sakladım, sadede sor güllerden geçiyorum. Yalnızlığı kendim seçmedim. Şiraz geçmişe dayanmışlık pas geçmedim. O hala yanımda değil. Dahası onu belki de hiç tanımadım. Meşum sevdaların makus işleri, Gergin, civanmert, mütecaviz. Ya Halk, kim, ne, ne zaman, nerede, neden ve nasıldı.

Sinir İhlali

Canım ne işitiyor. Yazsa yaz işte baharsa bahar. Buralar hiç senlik değil Aysel. Belki ben de öyleyim Böyle iyiyim. Şahsi algı lama sakın. Biraz sakin, şaşkın değil. Bu olayın tek sahisi Şahini Şahidi Şair iyi Ve sairi Be-nim.

Be Pilavı

Geç en yol buz zam anı lar gar ip hal im den. Hiç kimse sorgusuz sualsiz onlara inanabileceğim bir yerde değil. Berlin'in batısı yahut güneşin batışı, Kainat Güzeli'nin elindeki teksteki dünya barışı, semtin girişindeki delikanlının ters bakışı, çocuğun bakkaldan somun ekmek alışı. Evet sen kaybettin, ben zaten hiç kazanmamıştım. Kalbimden söküp atacak kadar vakit yoktu. Hayırlısıyla biri gelmeli ve bunu yapmalı idi. Yazıklar olur, ne yazık ki. Her yerde ayrı çelişkiler bak ama o öyle demişkiler. Kadrine kıymetine geldim, bir nefes raksında yitip giden kıyametler geçip. Gücenmedim, etrafta gelen giden yok konuşan eden de. Özür dilerim ben bu yaşıma henüz hazır değildim. Konuştuğum şeyler hep ortasındaymış kitabın. Seni de bir yerlerden tanır gibiydim, bakınca utanır. Sanki elimde pusat, karşımda Beyoğlu'nun Beyi, ortalık yangın yeri. Nere gitsem yersizim, nere varsam yarsız. Genç ömrüm boşa mı Ayran gönlüm hoşa mı Geçiyor Yüzüne bakamadığım kızlar Ağu gardaşa.

Dün Kültürü

Affına mahcuben ardıma yaşlandım. Kütle çekimi yasası, Planck sabiti, termodinamiğin sıfırıncı kuramı, Bernoulli denklemi beni bir yere kadar getirdi. Sana değil. Hep bir şeyler eksik. Kitaplardaki dipnotun birinde Macellan’ı gördüm, daha kim bilmiyorum. Sahn-ı seman mı ahir zaman mı bilemem. Ben artık o uslu çocuk değilim, delikanlıyım sonra serde. Aramızda kaç duvar var. Yalnızlığında kalabalıklaşmış bir adam yol Kenan’ında. İnsanlar daha güzel olduğunu düşündükleri yerlere geçiyor. Ben terk ettikleri yerlere bakıyorum. Mimoza lavanta papatya değil. Hep bir yerden seni sevmeye devam ediyorum. İstemesem de durdum bu. Senden ve yaşanacak tüm güzelliklerden özür dilerim. Ben de ona aynı soruyu sordum. Cevabı bilmiyor. Kıta Avrupa’sının bir olayı yok, Cumanın hayrı var.

Ard Niyet

Taş taşıdım. Adet yerini bulmadı. Eşek sudan geldi. Balık da baştan korkar. O kadar kusur kadı kızında da olur mu olur. Sabah ola hayr. Atı aldım Üsküdar’a daha çok var, sakalım da var fakat diyecek sözüm kalmadı. Gözlerin bir boşluğa dönüşene kadar kaldım. Ben de kiliseye baş kaldırdım. Alışamıyorum. Öğlen. Hemen sonra soluma bakıyorum, zoruma gidiyor, zor ama gidiyorum sorma. E. Kimseye bir izah borçlu değilim. Sen en güzelisin. Bilmediğine emin ederim. Nasıl geldiğimi bilmediğim bir yerde, hala aradığım sen de. Hele bi gel de. Geleyim. İmdat. Olmayacak düşler var zihnimde ve yine sen bu sefer de en güzel yerdesin. Şehrime bir yağmur daha ik indi. Kirpiklerim ıslandı yağmurdan değil. Sende ruhumdan bi şeyler kaldı. Reayaya bunu anlatamazdım tebea ben kimim bilmez. Doğrusu buydu yalnızı ben. Yeni seni özledim, yine sana hasretim. Devlet duble yollar yapmış açıkladı başbakan, baktım onlar da sana çıkmıyor. Nereden geleceğimi söyle artık. Kuşlardan uçmayı balıklardan yüzmeyi mi öğreneyim akşam. Gecenin sensizliği sessizlikten ağır. Dostluk revabatı yahut teşrik-i mesai. Sireti sureti yok gayrı. Daha benden geçmeden ha yatsı.  Rabbim bir elif çıkar mı karşıma. Turnaya gözünden vurulabilir miyim.

Parmak Hurç Unda Yünü Emek

Yarın kalan bir hikaye. Burası neresi ben kimi arıyorum. Aklıma yeni gelmedin. Düşlerime fevasıl hatrın dokundu, sızdı zaman kertesine doldu bulaşık. Şehirde taze bitmiş, kurak ve eyvallahsız vali halden anlamaz. Sonrasında hatalarından dert alan bir adam oturdu yarına. Retrospektifsel bunalım, paranoyası beşinci vakte tebelleş. Sen mi yaptın bilmiyorum ama ben mahvolmaya zaten hazırdım. Her neyin başladığı yerdeyim ben bittim, detaylarda bu oldum. Belki beraber bir yağmurda ıslansaydık geçecekti her şey, geçmedi. İçime içime anladığım çok oldu. Sarılsak geçer miydi bilmem. Sarılmadık fakat geçti. Geç. Kollarım boşluğu kucaklıyor. Bir budalanın yanılgısında, bu yol elifin neresinde kalır. Ayaklarım yere değiyor da aklım hala bir karış havada. Neyi ne kadar nerede nasıl bekledim. En çok sorduğum soru bu, kentimle barışık. Ele pek hissettirmiyor olsam da bu. Her yol sana çıkmasa da bir türlü senden çıkamıyorum, bütün yolların çıktığı sen. Bilsem. Bir yere oturtamadığım hayatımın üzeninde duruyorum. Dahi bunamadığım o duru. Yoruldum. -Hoş geldin, nereden böyle dedi. -Görmezden dedim, sayende gör.

Tuzak İhtimal

Alışılagelmedik bungun bir sanrı içinde önemli yerlerin üstünü çizdim. Natürmort. Muhtarlığı geçince ilerde sağda meydanın yukarısında. Nerede olduğumu biliyorum. İşin neresindeyim bilmiyorum nerede olmam gerektiğini de. İhtilal, ihtimam, ihtişam. Sakındığım bir kaç paragraf kaçtığım bir satır var. Fırsat veyahut fıtrat. Fırsatları hiç tanımıyorum. Fırat’ta kimin kaç koyunu var kaç kurdu duyar, fıtrata uyar. İhtilaf, ihtilat, ihtiyaç, ihtiyat. Kravatlı büyüklerin hafta sonu toplanıp dağılmaları var bir de. Kaliteli merkezkaç hayret. Gün geçtikçe daha bir toprak oluyor her şey. Her yüce kutlama ve hep yabancı dövüş. Sezar’ın halkı mezara. Son kibritimdi sigaram sönmemeli ben artık geriye dönmemeliydim. İntibak, intikam, intizar. Evet burası Kandahar, nereye çıktığını bilmediğim sokaklar var. Lordlar kamarasından Kraliçe’ye yahut bu geceye edilen yemine ve savaşta haklı çıkan kim varsa ona klinik psikolojiye. Yalnızlık paslaşılmaz İspanyollar bunun farkında. Kimdir beni bekleyen yarabbi benim beklediğim kim. Kimin için bu bekleyiş kim niçin. İtilaf, itiraf, itiraz.

Meksika Siniri

Herkes yok dertli toplu. İklim, kurban, ruhban sınıfı, kuş, atma, koşuklar, Sivastopol. Gerisinde zahit, berisinde ahit. Bayındır ve nefretsiz. Tanrım, kalu beladan tanırım seni dedi kız. Bezm-i elesti bilir mi ki bu kız. Peki her külün eti yenmez bilmez mi. Onun gözlerine yakın bir nehre kapıldım, odun yandığı yerde odun sandığı ben de. Ne akşam olacak gibi ne sabaha hazır bir tebessümüm var. Ne aynısıydı ne ayinesi hiç işten değil üç üçten methedilmiş kale içten. Yaşamda yaştan yağmurlar var, yalnızlar var, ahu zaar. Ne dünyalar benim oldu ne ben bu dünyanın. Bizimci mevsimin neresinde bu hırslar. Ya beni daha iyi anlasaydı ne olacaktı. Peki ben ne olacaktım. Damat mı. O gelin. Yüzünün beyazlığı gelinliğiyle de uyumlu düğünün bu yazlığı, serinliğiyle de seherin. Düğüne siz siz de gelin. Ya ya sonra çocuklar çocuklar da olacak mıydı. Gerçeklerden uzaktayım şimdi seni iyice geçtim. Bir kalbim var hala farkında değilim ya gençtim. Soğuk harbin içinde delilim ve göçtüm. Bütün kabahatlerimi yarına aldım. Sencileyin ezberlerim katıksız. Sana ve temmuzun sonuna yeminlerim yetmiyor, limanda pusa, sahilde kuş ağa. Zati ulema ile evvelden tanış idim. Elestü bi rabbiküm.

Çarlık ve Ramazan

Uzaktayım olabildiğince, göğsümde bir mahşer yumuşadı. Hiçbir müsamaham yok, yol yakın ama dönemiyorum. Hangi insanı merak edeceğim ben, nerede nasıl diye asıl niye. Efendiler yanımda yöremde yurdumda bir ayaz ki sırtımda. O yaz ki sorduğumda usul ve mağrur, cilvesi pür bir kırlangıç elimde büyüyor yarası böğrümde. Hangi bahar hangi dağda kurt nerde öldü. Eski defterlere karıştım. Ne Meriç’ten ne Merih’ten. Rabbim benim kaç bahar hakkım vardı. Bir ziyanın eşiğindeyim.

Hiç Meselesi

Bir fal daha bıktırdım. Önce soluma sonra sağına baktım. Kurutulduğum hayaller yarına kar kaldı. İçimde birkaç çatışmış tüfek ve evet kalbim ağrıyor. Ve gözlerin bahara hiçi hazır değil. Bilmem bu kaçıncı gamzendi. Sorma dün... Kurul toplantısı brifingler.  Dakkasında deyyuslar, Yukarlarda reyyuslar, Kulaklarda feyruzlar. Aradığım zat kim bilmiyorum, bir bilene soran var mi ki kim Hızır, Musa aleyhisselam kadar da yok ben de sabır. Bütün devrimcilerin elbet bir çekincesi kahır. Söz konusu gece dünyanın elle tutulur bir yanı yok. Eli yüzü üzgün bir toz. Tanrım beni biliyorsun. Zor günlerdi tütüne sarıldım. Gezindiğim kırlar sakil bataklıklar. Gergef yanılsamalar, doğanın doğurgan ve çıplak oluşu beni bir yerlere götürmüyor anaç ve adil oluşu da. Yalnızlıktan yakınıyorum. Hangi kahraman kendinin bir masalda olduğunu bilir.  Ara sırra Öğleden sora

Bir Aylak Yol

Çapraz bulmaca sağdan sola ilk harf. Aklımdan bir türlü çıkmayan. Her ihtimale karşıydım sevmediğimden değil, birkaç valiz ısrar. Geçmişte yaşayan biri için bugüne gelmeye ömür yetmeyecek, gide gide farkına vardım. Emr-i hak vaki olunca elinde ne kalacak, Muhibbî tarihe not ettirmiş okudum. Öpün çiçekleri katreden ketre. Ne geceler, ne heceler bana ait. Yalnızlık bireyseldir, biteviye paylaşılmaz.

10’a Benziyor. Saat Kaç.

Erkek tarafı düğüne erken gelir, böyledir bu masallarda bahsi geçmez pek. Bir ben geç kalırım Kamber’le ötesi zahir sebepler. Arzu endam boy pos bir bakarsın anlamadığın dilden susarım, seraplar beni görür hiç oralı olmam. Hepsi hikaye. Taberî tarihinden haberi olan var mı peki. Yoksa ne deniz var ne kabahat ne de Venedik. Kız gitmiş koz düşmüş düşe dokunur belki düş koşmuş, yalan yanmış yerlere bir. Çevremde dostlar pencerem kırık ehl-i tarik. Canımda izler kalbimde gizler yaramda sizler yaradan izler. Mahfıma yakın bir ada herkes bir arada. Rabbim beni görüyor duyuyor. Harbim keskin. Sahne kahramanlardan artık. İçimde yitik bir öbür, yüreğimde hazine, yüzüğümde hazin e. Kaybolduğum küre doğru, Lamia haklı. Yerel kıyametleriyle gelmiş her kim İsa dün yaya. Kimi sevdiğim benli fazla size gerek yok. Ebcet insafa şair.

Kalpten Haybe

Bir yana çekildim de öyle olmuyormuş çok sonradan anladım. Fotoğrafçıyla baştan anlaştık gülmemi istemeyecek. Dün yarım, bugün ya- bir yarın ki yağmur kadar lazım üstüme yet -ecek kadar dünyanın. Dikensiz eksensiniz bir gül ki halime. Cihangir hüt hüt Süleyman Besmele ulular ve Melike Bana da ne söyleyin ne yapmam gerektiğini. Fakat son kararı ben veremem. Kılıcımı kınından çıkardım, kınayanların kınamasının gölgesinde. Savaş yeri dinlemem sana kadar gelirim ki bir rüzgar daha savuşturup. Yüreğini niçinde bir yerim yok kırk kere söylersen olur da sen yine de kimseye söyleme. Beni verdiler ellere, bilemedim ezbere Görkemli tez kere, düşlerim kardı askere Kayıp bir perspektifin üçünde mülteci hisler senden birkaç yaz öncesiydi. Bir kabahat omuzuma, bir kabahat otuzuma. Tepetaklak bir mağara, Çin’den gelen martı içimden geçen şarkı. Daha fazla sırdan saklanıyorum. Yüreğim bir zorluğa daha göğüs gerecek mi yoksa göğsüm göğü mü görecek. Tanrım tanırım ben ben değilim dedi kadın. Bu dünyada yeterince kaldım mı bu dünya bana kaldı mı diye sordu. Etrafta kimse yok. Sirkede değil küpüne teskin zarar. Münker ve nekir aklımda dün ahlar. Biz bu kente gönlünü aldık mı bilmem bu kaçıncı İstanbul ki isten sen buluttan ben umuttan. Bilmem daha ne istiyorum biz, belki şahane istiyorum. Bir başka insanın dünyası, dün yaşı neyse o, oysa haklı. Bir bağda gül Bir gül de bağ Bir bağ de gül Bir gülde bağ Keskinlikle mi ben, ben idim o.

Değer Durumlandırması

Hiçbir akşama borçlu değilim. Yıllar beni değiştiremedi, yılları değiştiren kim mi idi. Bir çağıranım olsa kendime geleceğim belki de. İsyan halinin kıyameti yok tanımış. Sarılamam öyle kimseye de böylesi kıspet olmaz. Şehir yetirince uzak ben yetmez dilimce tuz ak. Elyaflı gökyüzüne alıcı gözle Baragan, dikenleri gülden önce kara böcek ağustos karınca kararınca havadan sudan. Jean Cassou’dan hesap sormak üzere işe koyulan yasak düşlerden uzaklaştım. Yarasında taşıdığı bir kaç kişi vardı. Yoksun sen benden resmî kayıtlara töre. Bıraktım olmadı ben o şöhretli ben değilim, iyice unutuldum. Bir kurda tutuldum, kuşa yem odun. Yakınımda yakındığım bir bahar ki yağmurdan damla tuş. Daha yolun yaşındayım tütüne kolonya, başımın üstüne begonya, ahi solun başında biraz. Ahdettim gelemedim di. Herkes gider biz de öyle kalmayız, mücrim bir hasret sayhası eski defterlerle karıştı. Kenti tanıyamıyorum yolları çıkaramıyorum. Meyve dalında işte Halep bir dehliz. Neyin ne olduğumu bilmiyorum ün saçlarımı da ağartmış. Bir bahar daha oturdu içime gitme dedim kaldı bir hevesim daha kursağımda. Yitirdiğim zamanları toprak üzerinde halk ikna eden kitabını uydurmak. Yarada kalan türkülerin hatrına mahçup bakışların düştüğü sezgisel tebessümler münzevi hisler korosuna iltica eden bir lodosla grip bir kıştı ve de arif bir muştu. Gerçek adımı hala bilmiyorum, sen daha seslenmedin.

Dikkate Diğer

Ne desem bilemiyorum. Tüm sözleri tük ettim. Gözlerin ve özlerim. Dün yarım, bugünün işini yağmura bıraktım. Dağın başından dumanı aldım başıma, tüttüm tütünsüz, üttüm ütüm süz. Tüm taşralılığımla vitrindeyim. Kentli nezdinde pek bir ehemmiyetim yok. İktiza ederse umru iktidara kadar varır düşlerim. Hafsalam tüm bu olan bitene dayanacak güçte değil, ben dahi dayanamam. Ya Genovese’den hiç haberim olmadı Dyatlov’dan geçenlerden de.