Tumgik
yurtseverar · 7 years
Text
Basından/ArtıGerçek Barzani: ABD garanti vermedi referandumu ertelemedik
Basından/ArtıGerçek, IKYB’den Barzani: ABD garanti vermedi referandumu ertelemedik’ – Ali Rıza Yurtsever
0 notes
yurtseverar · 7 years
Text
Ali Rıza Yyurtsever: Millet egemenliğinden saltanat egemenliğine..
Ali Rıza Yurtsever: Millet egemenliğinden saltanat egemenliğine..
Erdoğan'a TBMM'ni fesih yetkisi verilen anayasa değişikliğinin kabulü durumunda 100 yıldır uygulanmakta olan, “Artık TBMM üstünde hiçbir kuvvet mevcut bulunmadığı halinin” sona erdiğidir
2 notes · View notes
yurtseverar · 7 years
Text
Ali Rıza Yyurtsever: Millet egemenliğinden saltanat egemenliğine..
Ali Rıza Yurtsever: Millet egemenliğinden saltanat egemenliğine..
Erdoğan'a TBMM'ni fesih yetkisi verilen anayasa değişikliğinin kabulü durumunda 100 yıldır uygulanmakta olan, “Artık TBMM üstünde hiçbir kuvvet mevcut bulunmadığı halinin” sona erdiğidir
2 notes · View notes
yurtseverar · 8 years
Text
Basından 2 yazı,
Basından 2 yazı, (...) Deutsche Welle Sekiz soruda Erdoğan'ın dış politikadaki dönüşü Ankara, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı ile yedi aydır kriz yaşadığı Rusya ve beş yıldır diplomatik ilişki içinde olmadığı İsrail'le barışmak için eş zamanlı somut adımlar attı. Erdoğan'ın bu politika değişikliğinin altında ağırlıklı olarak ekonomik etkenler yatıyor. Ankara'nın bu noktaya nasıl geldiğini 8 soruda derledik: - İsrail ve Türkiye arasındaki kriz nasıl başladı? Türkiye ve İsrail arasındaki ilk ciddi kriz, 2009'da Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda başgösterdi. Erdoğan bir forumda kendisine değil, dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e söz veren moderatöre ünlü "One Minute" sözüyle çıkışmış, ardından İsrail'e sert eleştiriler yöneltmişti. O dönemdeki Gazze operasyonunu eleştiren Erdoğan, "Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum" demişti. Gazze'ye yardım taşımak için yola çıkan Mavi Marmara gemisine düzenlenen operasyonda 9'u Türk 10 kişinin öldürülmesi ise ipleri kopma noktasına getirdi. Erdoğan, İsrail'i terörist devlet olmakla suçladı, Gazze'deki operasyonları Hitler dönemi ile karşılaştırdı. İsrail'in eski başbakanı Avigdor Liebermann da Erdoğan'ın Yahudi karşıtı olduğunu söyledi. Ve karşılıklı suçlamalarla İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkiler koptu. - Ankara, İsrail'le ilişkilerin düzelmesi için hangi şartları öne sürdü? Ankara, İsrail'in Türkiye'den resmen özür dilemesini, Mavi Marmara'da ölenlerin ailelerine tazminat ödenmesini ve Gazze Şeridi'ndeki ablukanın kaldırılmasını talep etti. - Şartların tümü yerine getirildi mi? ABD Başkanı Barack Obama'nın girişimi ile İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, dönemin Başbakanı Erdoğan'ı arayarak ölümle sonuçlanan operasyonla ilgili özür dilemişti. Ardından ilişkilerin normalleşmesi için taraflar arasındaki görüşmeler başladı. İsrail, ölenlerin yakınlarına ve yaralananlara toplam 20 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Ancak İsrail, Türkiye ile anlaşma öncesinde bir yasa çıkararak operasyona katılan tüm İsrailli askerleri olayla ilgili tüm davalardan muaf tuttu. Böylece askerler hakkında herhangi bir yargılama söz konusu olmayacak. Gazze'de ablukanın kaldırılması talebi ise Ankara'nın istediği gibi karşılanmadı. İsrail ablukayı kaldırmıyor, ancak Türkiye'nin Gazze'yi insani yardım ulaştırmasına izin verecek. Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım da anlaşmaya ilişkin kamuoyunu bilgilendirirken, "ablukanın hafifletildiği" ifadesini kullandı. - Türkiye İsrail'le neden barıştı? NATO ülkesi Türkiye ve Batılı ülkeler tarafından tanınan İsrail, Ortadoğu'daki cihatçı hareketin önlenmesinde iki anahtar ülke olarak görülüyor. Ancak iki ülke arasındaki kriz, cihatçılara karşı askeri işbirliği yapılmasını ve aynı zamanda istihbarat paylaşımını önlüyordu. Askeri işbirliğinin yanı sıra kulislerde dile getirilen bir diğer önemli etken de enerji. Kıbrıs ve İsrail açıklarındaki doğal gazın satışı en kolay Türkiye üzerinden sağlanabilir. Ekonomik çıkarların yanı sıra Ankara'nın Ortadoğu'da gözettiği siyasi dengeler de yakınlaşma sürecini tetikledi. İran ve Suriyeli Kürtler dile getirilen iki siyasi etken. İran'ın artan nüfuzu ve Suriyeli Kürtlerin geleceğine ilişkin endişenin Türkiye'yi İsrail'e doğru yönelttiği ifade ediliyor. - Rusya ve Türkiye arasındaki kriz nasıl başladı? Türkiye, 24 Kasım 2015'te Suriye sınırından hava sahasına girdiği gerekçesiyle Su-24 tipi savaş uçağını düşürdü. İçindeki Rus askerin hayatını kaybettiği olay, Moskova'nın sert tepkisine neden oldu. Sınır ihlali yapmadıklarını savunan Moskova, Türkiye'yi radikallere silah sağlamakla, teröre destek vermekle suçladı. Ancak krizin arka planındaki asıl neden ise Rusya'nın Suriye'de Beşar Esad'a verdiği destek, Ankara'nın da Esad karşıtı bir politika izlemesiydi. - Rusya'nın uçak düşürülmesine yanıtı ne oldu? Moskova, Ankara'yı en hassas noktalarından vurdu. Rus seyahat acentalarına Türkiye'ye tur yasağı getirdi. Ayrıca çok sayıda tarım ürünü ve diğer malların ithalatına yasak koydu. Bu da en çok Rusya ile iş yapan Türk işadamlarını etkiledi, turizm mevsiminde Rus turistlerin yoğun rağbet gösterdiği tatil yerleri boş kaldı. Türkiye Turizm Bakanlığı'nın verilerine göre turizmde geçen ay, Mayıs 2015'e kıyasla yüzde 91,8 gerileme kaydedildi. Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de Rusya'yla gerilimde Türkiye'nin ekonomik kaybının 9 milyar doları bulabileceği uyarısında bulunmuştu. - Rusya ile Türkiye arasında yakınlaşma süreci nasıl başladı? Rusya, uçağın düşürülmesi konusunda Türkiye'den resmi özür bekliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin'e bir mektup gönderdi. Rus kaynaklarına göre mektupta Rusya'dan özür dilenirken, Türk yetkililer ise mektubun özür içermediğini, Erdoğan'ın hayatını kaybeden pilotun ailesine "üzüntülerini ilettiğini" savunuyor. Rus pilotun ailesine de tazminat ödeneceği açıklandı. Mektubun ardından süreç devam etti ve Erdoğan'la Putin bir telefon görüşmesi yaparak buzları eritti. Rusya, yaptırımları kaldırma kararı aldı. Yakınlaşmanın ardında ağırlıklı olarak ekonomik nedenler yatıyor. Süreçte işadamlarının etkili olduğu yönünde söylentiler var. Enerji de önemli bir etken. İki ülke arasındaki en önemli ekonomik projelerden biri olan TurkStream'le Rus doğal gazının Türkiye üzerinden güney Avrupa ülkelerine taşınması hedefleniyor. - İki ülkenin tamamen iki farklı politika izlediği Suriye krizinde Ankara ve Moskova nasıl bir siyaset izleyecek? Rusya açıkça Şam'daki Beşar Esad rejimine destek veriyor ve uluslararası toplumu da IŞİD'le mücadeleye karşı Esad'la işbirliği yapmaya çağırıyor. Türkiye ise başından beri Esad karşıtı bir politika izliyor ve Esad'a karşı Suriye'de muhalif güçleri destekliyor. Ancak kuzeyde federasyon ilan eden Suriyeli Kürtler dışında. Ankara'nın Türkiye politikasında değişiklik yapabileceğine ilişkin ilk mesaj ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'dan geldi. Lavrov, Putin-Erdoğan görüşmesinden sonra iki ülkenin Suriye krizini çözmek için işbirliğine devam etmesinin yüksek bir ihtimal olduğunu söyledi. Ancak bunun nasıl olacağı bir soru işareti. Ankara'nın Suriye politikasında farklı bir adım atması kısa süre içinde mümkün görünmüyor. Moskova'nın Ankara'nın Suriye politikasına destek vermesi de ihtimal dahilinde değil. (.....) Aaron Stein, Atlantic Council (Çeviri: Çevirmenler Meclisi) AKP Başkanlık Sistemi için Baskı Yapıyor Geçtiğimiz ay Türkiye’nin bir önceki Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun istifa etmesi ve yerine yeni Başbakan Binali Yıldırım’ın geçmesi, Türkiye iç siyasetinde bir değişimi işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la geçmişe dayanan bir dostluğa sahip olan Yıldırım, Erdoğan için en öncelikli iç mesele olan, mevcut parlamenter sistemden güçlendirilmiş bir başkanlık sistemine geçiş sorununu çözmek için çalışmaya yeminli. Türkiye’nin muhalefet partileri bu geçişi reddediyor, teklife karşı yürüttükleri kampanyalarda totaliterleşme riskinden ve demokratik özgürlüklerin aşınmasından bahsediyorlar. Bahsi geçen öneri metninden çok az ayrıntı kamuoyuna açıklandıysa da meclis anayasa komisyonu başkanı AKP’li Mustafa Şentop, Sabah gazetesine verdiği ve pek çok konuya değindiği bir röportajda Türkiye’nin güçlü bir başkanla tek meclisli, üniter bir devlet olacağını söyleyerek federal bir devlet yapısına doğru bir hamle yapılmayacağını ifade etmiş oldu. Başkanlık sistemine bu “Türk tipi” yaklaşım, denge ve denetim mekanizmalarının geleceğine dair endişeleri yükseltiyor. (Röportajlarda bahsi geçtiği kadarıyla belge ne Amerikan ne de Fransız başkanlık modellerine benziyor). İktidar partisi AKP’nin ülke içi gündeminin büyük kısmının temelini, partinin böyle bir anayasa için ısrarı oluşturuyor. AKP, yıllardır mevcut anayasanın antidemokratik ve etkisiz olduğunu ileri sürerek yeni bir anayasayı destekliyordu ve 2014 yılında Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine mesele daha da önemli bir hâl aldı. Ne var ki AKP, teklifi için kamuoyunda ve mecliste destek bulmakta zorlanıyor. AKP’nin hem parti hem de yasama gündemi için kamuoyunda destek bulma çabaları, iktidarda olduğu 14 yıl boyunca hiç bu kadar dar bir ideolojik tabana bağlı olmamıştı. 2002-2009 yılları arasında parti, Türkiye seçmeninin geniş bir kısmından destek görmüştü. Ne var ki, yakın geçmişte ancak iki seçmen grubundan, dindar sağ ve aşırı sağ milliyetçi gruplardan oy alabilir hâle geldi. AKP, oy oranlarını koruyup meclis çoğunluğunu elinde tutarken ülke içi gündemi ve kullandığı dil, partinin daralan seçmen tabanını yansıtıyor. Türkiye’nin muhalefet partileri Cumhuriyetçi Halk Partisi (CHP), aşırı sağ Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve çoğunluğu Kürtlerden oluşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise aksine bölünmüş ve zayıf durumdalar. Türkiye seçmeninin yaklaşık yarısı bu üç parti arasında seçim yaparken diğer yarısını ise AKP kontrol ediyor. AKP, seçmenden geleneksel olarak %25 civarında oy alan ve popülerliği Türkiye’nin batı kıyısı ile sınırlı olan CHP’den gelen ciddi bir politik rekabetle hiç karşılaşmadı. HDP ve MHP ise AKP için sandıkta zorluk çıkaran partiler olsa da bu zorluk ancak mecliste sandalyelerin dağılımı konusunda mevcut ve AKP’nin politik alandaki geniş hâkimiyetini etkileyebilecek güçte değil. Geçtiğimiz haziran ayında yapılan ancak sonuç vermeyen seçimlerde HDP, geçmişte hep AKP’ye oy vermiş dindar Kürt seçmenin desteğini kazandı. Kürt seçmenin tercihindeki bu kayma, AKP’nin güneydoğudaki varlığının altını oyan HDP’ye giden Kürt oylarındaki artışla AKP’nin mecliste çoğunluğu alamamasına yol açtı. Ancak aylar süren ve sonuçsuz kalan koalisyon görüşmelerinden sonra seçmenler kasım başında erken seçim için bir kez daha sandık başına gitti. Koalisyon görüşmeleri sürerken Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile devlet güçleri arasındaki iki yıllık ateşkesin sona ermesiyle Türkiye’nin güneydoğusundaki çatışmalar tekrar başladı. AKP bu çatışmaları fırsat bilip ülkeye “istikrar” getirebilecek tek partinin kendisi olduğunu savunmaya koyuldu. Bu mesaj anayasayı değiştirerek başkanlık sistemini getirmek gibi çok daha kapsamlı ve uzun süreli bir planın bir parçasıydı, partiye göre bu ikisi terörizmi yenmeye ve ekonomik istikrar sağlamaya yardımcı olacaktı. Bu ikili mesaj halkta karşılığını buldu ve AKP geçtiğimiz kasım ayında oyların yüzde 49’unu – mecliste 317 milletvekilini – garantilemeyi başardı. Seçimlerden sonra ordu, Türkiye’nin güneydoğusuna mevzilenerek operasyonları yoğunlaştırdı, güneydoğunun çeşitli il ve ilçelerinde gün boyu süren sokağa çıkma yasakları (bazı durumlarda kuşatmaya benzer) ilan edildi. Çatışmalarda bugüne kadar Türk güvenlik güçleri 500’ün üzerinde, Kürt savaşçılar ise sayısı bilinmeyen kayıplar verdi. Askeri operasyonlar, yapılanları “teröre karşı savaş” olarak gören geniş bir seçmen kesiminin desteğini almış gibi görünüyor. PKK tamamen yenilene kadar savaşı sürdürmekte ısrar eden AKP, mevcut askeri operasyonların hız ve kapsamında herhangi bir azalma olmayacağının sinyalini verdi. Kürt sorunu adı verilen duruma yönelik olarak kullanılan bu retorik ve yaklaşım, MHP’nin Türkiye’nin Kürt azınlığına yaklaşımıyla aynı. İçe dönük ve sadık Türk milliyetçisi MHP, Kürt meselesinde askeri müdahaleye öncelik veren yaklaşımdan yana. Partinin lideri Devlet Bahçeli, süren askeri operasyonlara destek verdiğini açıklasa da AKP’yi PKK’nin tutuklu lideri Abdullah Öcalan’la doğrudan temasa geçme politikası nedeniyle eleştirmekten geri durmuyor. AKP’nin meclisteki dört partiden toplam 138 milletvekilinin dokunulmazlıklarını kaldırma teklifi de MHP'den destek aldı. Bunun sonucunda HDP’nin 59 milletvekili arasından eş başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 50 milletvekili cezai kovuşturmaya uğrayabilir. Eleştirilerine rağmen Bahçeli’nin MHP seçmen tabanında pek rağbet görmemesi politik olarak AKP’nin işine yarıyor. Bahçeli’nin beceriksiz liderliği seçmenleri AKP’ye yönelterek partinin popülerliğini hayli azalttı. Bahçeli’nin Haziran seçimleri sonrasında koalisyon görüşmelerinde sergilediği kötü performanstan sonra MHP içi muhalifler parti başkanını sorgulamaya başlamıştı; Temmuz ayında gerçekleştirilecek olağanüstü parti kongresinde ise Bahçeli'nin karşısına yedi rakip çıkması bekleniyor. Yarışın gözde ismi olan Meral Akşener MHP tabanında daha popüler bir isim ve teknokrat geçmişi MHP’ye ülke çapında desteğin artmasına yol açacağı yönünde iyimser görüşlere yol açmakta. Bu seçim dinamikleri AKP’nin yurtiçinde benimseyeceği siyasal stratejiyi belirlerken parti yandaşı medya organları Akşener’i karalamaya ve parti başkanının değişmesini isteyen MHP üyelerini hayli olumsuz bir şekilde resmetmeye devam ediyor. MHP’ye gösterilen destekte kaydedilecek her artış, AKP oylarında azalmaya yol açarak partinin yeni anayasa referandumuna gitmek için ihtiyaç duyduğu koltuk sayısına ulaşmasını zorlayacak. Şu anda AKP’nin mecliste yeterli koltuk sayısına ulaşmasının tek yolu ya MHP’nin parçalanması ya da HDP’nin parti yönetimine açılan davalar nedeniyle çökmesi. AKP'nin stratejisi, gerek konuşmalarda gerekse yandaş basın kuruluşlarında tekrar tekrar "ülke zaten fiilen bir başkanlık sistemiyle yönetiliyor, dolayısıyla yapılacak olan değişiklik Türkiye demokrasisine ters bir değişiklik olmayacak" diyerek anlatıyı kendi şekillendirmek. AKP'nin başkanlık sistemi teklifinin Türkiye'nin demokratik normları üzerinde yapacağı etki konusunda Türkiyeli seçmenlerin taşıdığı endişeleri dindirmede, bu mesaj kampanyası epey yardımcı olabilir. Bununla aynı zamanda mecliste teklifle ilgili olası bir oylama beklentisiyle, başkanlık için daha fazla destek toplamaya devam etmek de amaçlanıyor. Böylesi bir oylamanın ne zaman yapılacağı henüz netleşmiş olmasa da 2016 sonu, 2017 gibi tarihler şimdiden Türkiye basınına sızmış durumda. Kamuoyu yoklamaları, halkın önerilen değişiklik konusunda şüphe duyduğunu ortaya koyuyor, ancak yazarın ulaştığı kimi özel temayül yoklamaları, teklifi kabul eğiliminin uzun vadede artacağını gösteriyor. Bu durum, seçimden ve meclis aritmetiği kendi lehlerine değişmeden önce, yakın vadede, AKP'yi anayasada daha küçük bir değişiklik yapma politikasına konumlandırabilir. Önümüzdeki aylarda Erdoğan'ın, anayasada değişiklik amaçlı politikasını desteklemeye dönük, aynı zamanda AKP kampanyası da olan mitingler yapmaya devam etmesi bekleniyor. Ancak bu değişikliği hayata geçirmek için partinin nasıl bir yol izleyeceği henüz kararlaştırılmış değil. AKP iki yönlü bir yaklaşım tutturacağını hâlihazırda ima etmişti; buna göre, cumhurbaşkanının partili olmasını sağlayan küçük bir anayasa değişikliği yapılacak, böylelikle Erdoğan resmî olarak AKP'ye tekrar katılacak ve sonuç olarak bir kez daha partinin resmî lideri olabilecek. Erdoğan'ın AKP'deki gölge liderliği anayasaya aykırı ve yasa dışı, bu yüzden AKP'nin muhalefet saldırılarından ve ülkenin demokratik ilkelerinin uğradığı erozyona dönük içerideki ciddi endişelerden kendisini yalıtmak için yasaları değiştirme gibi bir isteği var. Bu değişiklik yasal sorunu çözecektir ve anayasada sonradan yapılacak daha büyük bir değişiklik için destek toplamaya devam etmede bir yay sıçrama tahtası işlevi görebilir ki bu da Türkiye'nin siyasi sisteminin tümden değişikliği ile sonuçlanabilir. AKP'nin gelecek hamlesini Ramazan ayında duyurması pek olası değil. Temmuz ayında, kutsal ay bittikten sonra, AKP anayasa değişiklik teklifini nasıl harekete geçirmeye niyetli olduğunu duyurabilecek, en azından işaretlerini verebilecektir. AKP'nin kararı, büyük ölçüde, MHP'deki liderlik krizinin çözümüne ve HDP hakkındaki eş zamanlı davalara bağlı olacak. AKP'nin iç temayül yoklamalarıyla da birlikte, bu iki olay partinin hangi politikayı izlemeyi seçeceğini de belirleyecek: Anayasada sınırlı bir değişiklik mi, yoksa yeni bir belgenin geçmesi için geniş kapsamlı bir baskı mı yapılacak? Kısa ve orta vadede AKP'nin Türkiye'deki siyasi kutuplaşmadan faydalanmaya ve gittikçe daha da milliyetçi hale gelen, içe dönük siyasi tabandan destek almaya devam etmesi de muhtemel. Erdoğan'ın önünde hedeflerini elde edecek bir dizi seçenek olsa da bu nihai politik hedefi gerçekleştirmek için gereken desteği toplamak AKP için zaman alacaktır.
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Binali Yıldırım'a biçilen rol,
Ali Rıza Yurtsever, Binali Yıldırım'a biçilen rol.. Halkın iradesinin tecelli merkezi olan parlamentoyu dolayısıyla hükümeti özel kalemine dönüştürüp başkanlık rejimini gerçekleştirmek isteyen Saray anayasal bir organ olan halka ait Meclis iktidarını elinde toplayarak (demokrasi, özgürlükleri rafa kaldırıp) adı "Türk tipi başkanlık" olan despotik bir yönetimin yapı taşlarını döşemeye çalışıyor. Bu anlayışla özel kalemin başına getirilen Binali Yıldırım ve ekibi/yeni kabinenin öncelikli görevi ilk etapta 'partili Cumhurbaşkanı' düzenlemesini yaşama geçirmektir. Bunun için her çabaya başvurulacaktır.. Kürd vekilleri parlamentodan atmak için dokunulmazlık düzenlenmesi Meclis'ten geçti. Milliyetçilik, Şovenizm, Toplumsal kutuplaşma daha da körüklenecek.. Kürdler hedef tahtasına konuldu.. Kürdleri teslim alma, biat ettirmek için savaş tırmandırılacak.. Bu temelde 2015/temmuzunda "Öz yönetim" ilanı bahane edilerek Kürdlere yönelik başlattığı topyekün savaşta Sur, Cizre, Silopiya, Şırnak, Nusaybin tanklar toplarla yerle bir edildi. Onbinlerce ev haritadan silindi eşyaları yağmalanıp talan edildi. 500 bini aşkın sivil evlerini terke zorlandı, binlerce işyeri kapandı, onbinlerce insan işsiz kaldı..sivil katliamlar, yargısız infazlar, vahşet bodrumlarında diri diri yakılan her yaşta siviller, defin edilmesine izin verilmediği için sokaklarda çürümeye terk edilen cansız bedenler.. Pervasızca savaş suçu işlendi işleniyor.. Direnen Kürd iradesini söküp atmak için Roboski savaş uçakları devreye konuluyor.. Nusaybin, Şırnak'ın havadan bombalandığı haberleri basında yer alıyor.. Bir bütün olarak Kürd coğrafyasını kentlerini Suriye'leştirmek.. Bu savaş stratejisinde ısrar ülkeyi toplumu kan gölüne dönüştürmek demektir. Bundan kaçınmak gerekir.. Çözüm yolu demokrasidir, demokratik yöntemlerdedir.. Kürdlerin demokratik özerklik talebi dahil, Aleviler, ezilen Türkiye halklarının iradesine saygılı davranmaktan geçer..
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Başını ocak üstünde tutmak
Ali Rıza Yurtsever
Başını ocak üstüne koymak.
Iktidarları uğruna Kürdlere, mazlumlara hayatı zehir eden “baş” her kimse başta kalmaz.
Baş yarışçıyı koşar adım geçmeye çalışan sırada ki (Davutoğlu), baş yarışçının taktiksel hamlesiyle yere serildi boynunun ölçüsünü aldı.
Diğer oyunculara kapalı sahada at koşturan ihtiraslı iki yarışçıdan biri galip gelse de elde ettiği zafer geçicidir.
Böylesi şikeli yarışta ısrar edenin akibeti biliniyor..
başını ocak üstüne tutarak yaşamak demektir..
1 note · View note
yurtseverar · 8 years
Text
Yanıltıcı liderin liderliği,
Ali Rıza Yurtsever
Bir liderin “liderliği”; paye, rütbe, makam, mutlak gücü elinde toplamak ve ayrıcalık değil sorumluluk olarak görmesidir.
Bu bağlamda yönlendirici bir liderin, yanıltıcı liderlerden farkı yöneldiği hedeflerdir
Yönlendirici bir liderin, halkına vaat ettikleri hedefleri gerçekleştirmek üzere üstlendiği sorumluluğu yerine getirmesidir.
Türkiye halkları on yıllardır kendisini yöneten yanıltıcı liderlerinden çok çekti.
Cumhuriyet dönemi boyunca iş başına gelen partiler/liderler Türkiye halklarına demokrasi, özgürlük, adalet, refah vaadediyorlardı.
Ama tümüne yan çizildi.
Değişmeyen tek şey; inkar asimilasyon,siyasi kültürel soykırım,sömürü politikaları oldu.
14 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan ve Akp iktidarı da bu mirasın takipçisidir..
Bu iktidar, demokrasisini üyesi olmak istediği AB standartlarına çekeceğini vaatediyordu.
Herkes için demokrasi, özgürlük, eşitlik, adaletin esas alınacağı özgürlükçü demokratik bir anayasa vaadi vardı.
Kürd sorununu demokratik yöntemlerle çözeceğini vaatediyordu.
Alevi ve tüm ötekileştirilenlerin eşit yurttaşlık talebi lafta kaldı.
Gelinen aşamada bu vaatlerin tümüne yan çizdi.
Demokrasi, özgürlükleri geliştireceğine yeni yasaklar getirildi.
Basına sansür Abdülhamit dönemi sansürün kat kat üstündedir..
Adaleti kendi çıkarlarına uydurmak için yeni düzenlemeler getirdi.
Rütbe, makam, ayrıcalık, rüşvet ve yolsuzluk, peşinden koştular..
“Türk tipi başkanlık” modeli dolayısıyla “tek adam” rejimine “oy vermedi” diye Kuzey Kürdistan'ı kan gölüne çevirdi.
Uygulamaya konulan “Sri Lanka Modeli” ile yaygın sivil katliamlar yapılıyor..
Kürdlerden biat isteniyor..
Saray ve AKP iktidarı 23 Temmuzda Kürdlere AKP iktidarı tanklar, toplarla ablukaya aldığı Sur, Cizir, Nusaybin, Yüksekova'yı azami yıkımla yakıp yıkıp enkaza çevirdi..
‘Yeniden inşa’, 'yeni şehirler inşa’ adı altında yandaşlarına yeni rant alanları açtılar..
Kendini hiç kimseye hesap vermek zorunda hissetmeyen, tüm gücü eline almak isteyen devletin başındaki “baş muktedirin” otokrat rejimi, ülkeyi hızla bir kaotik ortama/yıkıma sürüklüyor.
Özcesi gayri meşru baskı rejimine girmiş olan bu iktidar, anayasayı, yasaları hiçe sayan adımlar atıyor.
Tüm bu baskı sindirme, savaş politikalarına direnen Kürd halkı asla diz çökmeyecektir.
Şu bir gerçek; Kürd halkı özgürleşme yürüyüşünü önünde sonunda zaferle sonuçlandıracaktır..
Diktatörlük yıkılacak; demokrasi, özgürlükler kazanacaktır..
2 notes · View notes
yurtseverar · 8 years
Text
Tarihe not düşmek..
Bu iktidar ve emrindeki savaş bloku, Hitler'in Yahudilere yaptığı soykırımın benzerini Cizir, Sur, Silopi'de Kürdlere yaptı. Nazi ölüm kamplarını aratmayan Vahşet bodrumlarında diri diri yakılan çocuk, genç, kadın sivillerin kömürleşsen bedenlerine bir mezar bile çok görüldü. Bu işlenen insanlık suçunun unutulmaması ve gelecek kuşaklara aktarılması ve bu suçu işleyenlerden hesap sorulması için vahşet bodrumlarının hiç olmazsa mevcut haliyle korunmaya alınarak katledilenlerin isimlerinin yazıldığı bir "anıt"la tarihe geçirilmesi düşüncesindeyim..
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Sur'a yürümek..
yurtseverler.com Sur'a yönelik 3 aydır süren kuşatmanın kaldırılması ve saldırılara son verilemesi amacıyla bugün saat 14'te gerçekleştirilecek kitlesel bir yürüyüş yapılacak,, Sur'a yürürsek bu iktidarın Kürdlere yönelik katliamlarının, vahşet bodrumlarında diri diri yakılan çocuk, kadın, genç sivil insanların önüne geçmek demektir.. Sur'a yürürsek kendi geleceğimize de yürümüş olacağız.. Sur'a yürürsek "çaresiz ayrılık" değil birlikte eşit özgür bir geleceğe yürümüş olacağız. Sur'a yürürsek Saray ve AKP iktidarının Kürdlere, ezilen halklara dayattığı katliam, biat ve kölelik düzeninin berhava olması demektir.. Sur'a yürürsek adı "tek adam, tek parti diktatörlüğü" olan faşist militarist rejime dur demektir.. Kürd, Alevi, ötekileştirilen tüm dezavantajlı aidiyetler hep birlikte Sur'daki ablukayı kırmak üzere yürümesi çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak demektir.. Sur'a yürümek özgürlüğe, insanlık onuruna sahip çıkmak demektir... Cizre Sur direnişi/yürüyüşü özgürleşme umutlarını yeşertiyor,,
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Yeni Özgür Politika..
yurtseverar.com (*) Basından bir yazı.. (...) Yeni Özgür Politika Barzani gibi ol parayı al! YNK Merkez Komitesi Sekreteri Murad, YNK ve Goran Hareketi'nin Rojava ve Kuzey Kürdistan konusundaki tavrını değiştirmesi için Türk devletinin 6 aydır Kürdistan bölgesi petrolünün gelirine el koyduğunu belirtti. YNK Merkez Komitesi, dün YNK siyasi merkezindeki Şazad Said Salonu'nda 74'üncü olağan toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan YNK Merkez Komitesi Sekreteri Adil Murad, Kürdistan bölgesinde yaşanan krize dikkati çekerek “Yaşanan ekonomik ve siyasi kriz nedeniyle yurttaşların yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüleşmektedir. Maaşların gecikmesi ve ödenmemesi başta eğitim ve sağlık olmak üzere yurttaşların yaşamlarının her alanında olumsuz bir etkiye neden olmaktadır. Ayrıca petrol gelirlerinin net olmaması yaşanan krizin ve Bağdat ile Kürdistan bölgesi arasındaki ilişkilerin bozulmasının da temel nedenidir” dedi. 'TÜRKİYE PETROLE ŞARTLI OLARAK EL KOYDU!' Murad, konuşmasında Kürdistan bölgesinin petrolden alacağı paranın gelmemesine de değinerek şunları söyledi: “Kürdistan bölgesinin petrol satışından kazandığı paraya Türkiye tarafından altı aydır el konulması, ekonomik krizi derinleştirmiştir. Türkiye bu parayı tek bir şartlı Kürdistan bölgesine verecektir. Ve bu şart da YNK ve Goran Hareketi'nin Rojava ve Kuzey Kürdistan'a destek konusundaki tavırlarını değiştirmesidir.” Krizin çözümü konusunda çözüm yolları bulunmasını da isteyen Murad, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürdistan bölgesel hükümeti ekonomik krizin çözümü ve aşılması konusunda şu ana kadar başarılı olamamıştır. Hükümetin kısa bir süre içerisinde bu krizden kurtulamaması durumunda, tüm taraflar ortak bir karar temelinde uzman ve tecrübeli kişilerle bir araya gelerek çözüm yollarını tartışmaladır.” 'STRATEJİK YANLIŞLARA SESSİZ KALAMAYIZ' Murad, Kürdistan bölgesi halkının artık siyasi taraflar arasındaki karşıtlığın kurbanı olmasının kabul edilemeyeceğini de ifade ederken, YNK'nin kısa bir sürede hükümet ve kurumları içerisindeki rolünü halk için netleştirmesi gerektiğini belirtti. YNK Merkez Komitesi Sekreteri Adil Murad, YNK'nin halk tarafından mevcut krizin sorumlusu olarak görülmesinin YNK için de kabul edilmemesi gerektiğini söyleyerek şunları kaydetti: “Tek bir partinin yaptığ�� tüm stratejik yanlışlar karşısında sessiz kalınması kabul edilemez. Kaç yıldır yaşanan durumun bu düzeye ulaşmaması için birçok kez uyarılarda bulunduk. Bütün bu konular halk için netleştirilmeli, şeffaflaştırılmalı ve bu krizi yaratan taraflarla ortak olunmamalı. Bağdat ile yaşanan sorunlar da diyalog yöntemiyle çözüme kavuşturulmalı.” (*) Not; (yurtseverler.com) Ankara, Güney Kürdistan'dan hem veresiye petrol almaktadır. Hem de kendi bankasında bloke ettiği milyonlarca dolarlık petrol parasını ödemek için muhalefet partileri dahil tüm kesimlerin Rojava'ya tavır almasını şart koşmaktadır. Bu şantaj siyaseti ticari ahlaka da uymamaktadır.
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Kentlerini silah zoruyla zaptetmesi..
Bir cbşknın kendi kentlerini, topraklarını silah zoruyla zaptetmesi, temel haklarını talep eden Kürdler, Aleviler, ötekileştirilenleri şiddetle sindirmesi, beğenmediği yargı kararlarını kabul etmiyor olması, onun baskıcı faşizan bir yönetim anlayışının olduğunu vurgular.
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Frensiz hırs .
Erdoğan'ın başkanlık hevesi 'öz yönetim ve Hendek'e takıldı.. Ne Sur, ne Cizir, ne Silopi, ne Nusaybin ne Yüksekova geçit vermeyecektir.. Ve Kürdlerin "öz yönetim" kararlılığı, direksiyondaki kaptanın frensiz hırsı yüzünden girdiği tehlikeli virajlarda yuvarlanmaya ramak kalan arabayı düzlüğe çıkaracak akılcı yolu sunuyor..
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Çıkmaz sokak..
İş başına gelen AKP iktidarı 14 yıldır tek başına ülkeyi yönetiyor. Erdoğan ve iktidarın "Ü" dönüşünü kendi açıklamalarıyla özetlemeye çalışacağım.. 2005'de Amed gezisinde "Kürd sorunu benim de sorunumdur. Anayasal düzen dahilinde daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözeceğiz" diyen Erdoğan kendisiyle çelişen sayısız açıklamalar yaptı. 2006/Martta "kadın da olsa çocuk olsa gereken yapılacaktır " açıklaması ardından Newroz kutlamasına polisin müdahalesi sonucu 175 kişinin yaralandığı, aralarında 3, 8, 9 yaşlarında bebek ve çocuklarında bulunduğu onlarca kişi hayatını kaybetmişti.. "pompalı vatandaşı da teşvik", Gezi parkı protestolarında "polise talimat ben verdim", "Ne Kürd sorunu artık böyle bir şey yok" tan tutalım Saraya çağırdığı muhtarlara/esnafa fahri polislik görevini üstlenmesini; kaymakamlara mevzuatı bir tarafa bırakmasını" salık veriyordu. Bu iktidar, "darbe yapılıyor" bahanesiyle bakan ve çocuklarının adlarının yeraldığı 17/25 aralık yolsuzluklar rüşvet skandalı örtbas etmek üzere hukuku nasıl by-pass ettiği biliniyor.. Reyhanlı, Roboski, Paris'te 3 Kürd kadın devrimcinin katliamı, Suruç, Amed mitingi, Ankara barış mitingi, Sultanahmet katliamının gerçek failleri yargı önüne çıkarılmadı. Vb diğerleri.. Bu günkü gidişat kötüye yönelmiştir. "demokrasi bir tramvaydır, gideceğiniz yere kadar gider orada inersiniz" diyen Erdoğan, tüm enerjisini başkanlık düzenini kurmaya harcamaktadır. Bu temelde Kürdlere topyekün savaş açıldı.. Bu kirli savaşta çocuk, kadın genç yaşlı demeden toplu sivil katliamlar yapılıyor, pervasızca barbarca savaş suçu işleniyor. Cizre'de Sur'da 3, 8, 9 yaşlarında bebek ve çocuklarında olduğu 60 çocuk katledildi. Kadın da olsa çocuk da olsa gerekeni yapıyorlar.. Süren savaşla beraber mahalle aralarında kalekol inşaatları düşünülmektedir. Bugün artık sadece Amed/Sur, Varto, Lice, Silopi, Cizir, Şırnak, Nusaybin, İdil'de değil Eskişehir, Ankara, Sultanahmet'te katliamlar oluyor. İçde Kürdler, Aleviler, akademisyenler, özgür basın, demokrasi güçleriyle; dışarıda Suriye-Rojava Kürdlerinin kazanımlarıyla zihnini bozan bir iktidarla karşıkarşıyayız.. Bu kötü gidişin çıkmaz sokak olduğu iktidar dahil herkese zarar verdiği açıkça ortadadır. Artık buna son verilmelidir. Kürd halkının öz yönetim iradesini tanımalı ve toplumsal barış yolu açılmalıdır..
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
AKP Iktidarının Kürd Savaşı 8. Ayda ...
Geçen Yüzyıl'ın başlarında egemen rol oynayan devletler, Ortadoğu özelinde Kürdistan'ın ulus devletlere bölünmesi projesini gerçekleştirmeye koyuldu. Bu temelde Kürdistan İran, Türkiye, Suriye, Irak devleti arasından paylaşıldı. Türk, Fars, Arap Sömürgeci rejimlerin asimilasyon, inkar, soykırım, tehcir, katliamlarına karşı Kürd halkı hep direndi büyük bedeller ödedi ödüyor.. 1925-27 (Şeyh Said Ayaklanması) arasında iki yıl içinde 15 bin, sonrasında gelen Ağrıdağı Ayaklanması ve Zilan’da 32 bin, bunları izleyen Dersim Katliamı’nda 65 bin, 1984-2014 arasında en az 45 bin, 2015/Temmuz'dan bu yana 1.500'ü aşkın kişinin yaşamını yitirdiği biliniyor. 7 Haziran seçimlerinde tek başına hükümet kuramayan dolayısıyla "Türk tipi başkanlık" hevesi kursağanda kalan Saray ve AKP iktidarı Kürdleri hedef tahtasına koydu. 'PKK/PYD/YPG/YPJ dolayısıyla Kürdleri diz çöktürünceye kadar savaşa devam edeceğiz' anlayışında olan AKP iktidarı 23 Temmuzda topyekün bir saldırı başlattı. Ev ev mahalle mahalle temizlenecek" diyen Davutoğlu verdiği "Gerekeni yapın" emriyle Ordu, JÖH, tanklar, toplarla ablukaya aldığı Sur, Cizir, Silopi'yi enkaza çevirdi. çocuk kadın genç yaşlı demeden sivilleri katlediyor. Cizre'de Mahsur kaldıkları 3 binanın bodrumunda aralarında yaralıların olduğu 200 dolayında siviller topluca öldürüldü. İnfaz edilen Kürd kadının çıplak bedenini sokakta teşhir ediyorlar.. 'öz yönetim' direnişi Saray ve AKP iktidarının kimyasını iyice bozdu.. "Vatan, millet ve rejim düşmanı bölücüler" politikasıyla yola çıkan AKP iktidarı daha fazla zulüm, kıyıcılık, sivil katliam için ne gerekiyorsa yapıyor.. Pervasızca, barbarca savaş suçu işliyor.. Halkımızın ve bütün insanlığın düşmanı olan Işid/El Nusra'ya verdiği destek ortada.. 8 aydır Kuzey Kürdistan'da kanlı kirli bir şavaş yürütüyor. Kürd iradesini düşürme savaşıdır bu.. Bu yıkıcı hareketin başarısı halinde militarist vesayetçi dikta rejiminin kurumlaşması ve Türkiye'nin ezilen halkların katmerli sömürüsü demektir. Bu iktidar bölgede süren ağır kış koşullarından yararlanarak "Kış Saldırısıyla" bir zafer bekliyordu !. Ama hesapları tutmadı.. Kürd halkı onurları için, yakıp yıkılan kentlerini korumak için, özgür bir geleceği inşa için direniyor. Saldırı ve katliamlara maruz kalan her halk gibi Kürdlerin de kendilerini, kentlerini topraklarını koruma hakkı/direnmesi temel, meşru bir haktır. Türkiye halkları savaş değil demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet istiyor. Ve bu temelde mücadeleyi ortaklaştırmak, savaşa ve faşizme karşı çıkmak ertelenemez bir görevdir.,
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Türkiye Şaşırtıyor !..
Yabancı basında (Norveç) yapılan yorumlar ilginç, " .Saldırganın adını neredeyse olaydan önce açıklayan bir başka devlet yok.. Bunu ancak Türkiye başarır!.." El oğlu hayret ediyor, şaşkınlığını gizlemiyor .. Ülkeyi yöneten Saray ve AKP iktidarının icraatlarını yakından izleme fırsatı bulursa 'ağzı bir karış havada kalacak' !.. Herhalde. Davutoğlu,"Elimizde canlı bombacıların listesi var,ama eylem yapmadan onları tutuklanamayız . 12/10/2015" çıkışından bi haber.. Sur, Cizre, Silopi'de evleri, mahalleleri yakıp yıkan, bodrumda mahsur kalan çocuk, genç kadın sivilleri yargısız infazla katleden. (Twitter'den) JÖH'ten Erdoğan'a kalplı mesaj; "Ey Rus sizin RPG'niz varsa, bizim RTE'miz var" Evini başına göçürttüğü Kürdün Duvar yazılarından bi haber !. Ve diğer kan dondurucu katliamlarından bi haber !.
0 notes
yurtseverar · 8 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Cerattepe Geçilmez Artvin Halkı Yenilmez.. Artvin'in Kafkasör yaylası Cerattepe bölgesinde maden işletmesi istemeyen ve dün akşamdan itibaren araçlarıyla Cerattepe yolunu ulaşıma kapatan yöre halkına polis gazla müdahale etti. Artvin'leler, "Cerattepe geçilmez.. Artvin'leler yenilmez" şiarıyla Ankara Yüksel Caddesinde AKP iktidarının doğaların tahribatına ve yaşam Hakkı'nın yok olmasını doğuran bu ruhsat ve iznin iptali için basın açıklaması yaptılar.. STK, Alevi kuruluşları, Hdp, demokrasi güçleri dayanışma için basın açıklamasındayız..
0 notes
yurtseverar · 8 years
Text
Ne Diyelim !..
Baykal "Azez - Halep hattını tutmak için bombalanmasını doğru buluyorum" diyor.. (Kastettiği PYD/Kürdlerdir) Davutoğlu "Deniz Baykal'a teşekkür diyorum. Biz milli bir muhalefet istiyoruz" diyor.. Ne diyelim?.. Çok kullanılmışlıktan, yıpranmış olana rağbet olsa bit pazarına nur yağardı.
0 notes