ey buranın güzel geyikleri. burada size tanrı adına and vermek istiyorum. lütfen söyleyin. leyla da sizden midir, yoksa bir insan mıdır? insanın böyle güzeli olmayacağına göre* leyla sizdendir de, herhâlde siz söylemiyorsunuz.

benim canım acımaz biliyorsun, yaralarım kanamaz. zaten sen beni hep böyle yanlış biliyorsun.

ondan öte göklerde yıldızlar mı vardır? denizlerde vapur mu? hatta geceleri doğmadığı için güneş de yoktur. hele ay! on beş gün olmayan, gündüzleri pek nadir, soluk gözüken bu acayip şey de mevcut mudur? bunları bile unuttuğum dakikalar oldu. ah şu dünya yüzü, ne güzeldi.*

vapur, sakin denizi biçerek gidiyor, yıldızlar peşimiz sıra geliyor, vapurda tanıdık çehreler siliniyor... gidiyoruz. yol uzasın istiyorum. sevdiklerimin lakırdıları kulağıma bile girmiyordu. kim, nasıl, hangi bahane ile onu bana tanıştırdı, unuttum gitti. çünkü unutulmayacak yalnız o kaldı.

you were water, you flooded inside me all the cisterns. you were light, you shared. all my veins suddenly became one shining net: legs, arms, chest, forehead. the stars see it, two billion tiny galaxies and now we inhabit the earth.

what pain the stars have?

madness awaits a man whose brain is constantly working.

"you talk like a book."

i'm made of unsent love letters, all adressed to you.*

if a writer falls in love with you, you can never die.

but i promise, it beats words. it beats worlds.