Tumgik
thechiefalone · 7 years
Text
Belki de Bir Çağ Daha Kapandı
Tumblr media
           Bilimsel çalışmalara göre evrenin yaratılışından itibaren tam 13.8 milyar yıl geçti. Dünya' nın yaratılışı ve bilinen tarihi gelişmelerin bu yaratılış içerisinde ne kadarlık bir zamanı kapsadığını anlamak için ise kozmik takvime bakalım. Cosmos isimli belgeselde bahsedildiği üzere kozmik takvimde her ay yaklaşık 1 milyar yıla, her gün yaklaşık 40 milyon yıla denk geliyor ve evrenin ilk yaratılışı 1 Ocak kabul edersek, Güneşimizin doğum günü 31 Ağustos, yaklaşık 4.5 milyar yıl önce. Dünyamızda yaşam ise 21 Eylülde yaklaşık 3.5 milyar yıl önce başladı. Bilinen insanoğlunun ise kozmik takvimin son gününün son saatinde yaratıldığı öngörülüyor. Kayda geçmiş tüm tarihi veriler ise kozmik takvimde son 14 saniyeye işaret ediyor. Adını duyduğunuz her bir insan da bu zaman diliminde yaşadı. Tüm o krallar ve muhabereler, göçler ve icatlar, savaşlar ve aşklar, tarih kitaplarındaki herşey son saniyelere işaret ediyor.
           Evrenin zaman çizelgesinde o kadar yeniyiz ki, evrende yaşanan gelişmelerin yanında bizim yaşadıklarımız devede pire kalıyor. Tarihin başlangıcı kabul edilen yazının icadı bile bu son saniyelere denk geliyor. Yazarak düşüncelerimizi kaydetmeye ve kayıtlı yaşam sayesinde geçmişten haberdar olmaya başladık. İlk olarak resimlerle ve şekillerle ifade etmeye başladık kendimizi, kimi zaman ağaç dallarına vurulan çentiklerle, kimi zaman ise iplerle yaptığımız düğümlerle anlaştık. Bilgi ve ihtiyaç arttıkça sadece somut şeylerin değil soyut şeylerin de ifade edilme ihtiyacı ise yazıya bugünkü şeklini vermiştir.
           Bugün ise çok farklı birşeyden bahsediyoruz. Dijital Yayıncılık, Dijital Kütüphaneler ve E-Kitap. Yaşam hiçbir zaman durağan olmadı, insanoğlunun aklı ve yeni şeyler keşfetme arzusu sayesinde sürekli değişkenlik gösterdi. Her yeni keşif insanoğluna yeni ihtiyaçlarını da keşfetme imkanı verdi aslında.
           İbn-i Sinanın El Kanun Fit-Tıb kitabının Avrupa da 6 asır boyunca okutulması, kitabın 6 asır boyunca ihtiyacı karşıladığını gösterir. Günümüzde ise sadece tıp alanında her gün yüzlerce yeni makale yayınlanmaktadır. Teknolojik gelişmeler sadece gelişme olarak kalmadı aynı zamanda alışkanlıklarımızı da değiştirdi. Bunlardan bir tanesi de yazma ve okuma alışkanlıklarımız. Üniversite yıllarında çok kıymetli bir hocamın şu sözleri hep aklımdadır " Hocam daktilodan sonra bilgisayarın icadı bizim için çok iyi oldu, yanlış yazınca düzeltebiliyorsun"    
           Tarihi gelişmeleri yaşarken farketmek gerçekten zordur. Fakat emareleri hep vardır aslında. Örneğin İstanbulu fetheden yeniçeriler birbirlerine dönüp evet beyler bugün itibariyle orta çağ kapandı, bundan sonra yeni çağdayız demediler. Basılı yayıncılık biter mi bitmez mi bunu şimdiden öngörmek zor fakat 31 Aralık 2012 de yaşanan bir gelişme dijital yayıncılığın geldiği noktayı göstermesi açısından önemliydi. #LASTPRINTISSUE (last print issue) hashtagini kapak yapan Newsweek bu tarih itibariyle basılı dergi olarak değil, sadece dijital olarak yayınlanacağını duyurdu. Bunu da bir hashtag olarak kapağına taşıması meseleyi özetler nitelikteydi.
           Teknolojik gelişmeler devam ettikçe yeni alışkanlıklar edinmeye de devam edeceğiz. Gelecekte bir gün basılı yayıncılığı tartışmaya açan dijital yayıncılığı da tartışmaya açacak bir gelişme mutlaka olacaktır. Zira ilk kitap basıldığında onu eline alan birinin bugünleri hayal etmesi neredeyse imkansızdı.
1 note · View note
thechiefalone · 7 years
Text
Dijital Çağın Getirdikleri: Sosyal E-Kitap
Dijital çağın getirdiği birçok yenilik çığır açan birer gelişme olarak karşımıza çıkmakta, internet tabanlı gelişmeler yeni iletişim ve etkileşim modellerini de beraberinde getirmektedir. Küreselleşmenin bir sonucu olarak gelişen teknoloji, her alanda olduğu gibi iletişim alanında da etkili olmuştur ve bir takım değişimleri de beraberinde getirmiştir. Özellikle günümüzde kişilerarası iletişimde yaşanan değişimler dikkat çekmektedir. Nitekim eskinin iletişim uygulamaları yerini sanal ortamlarda gerçekleştirilen iletişim platformlarına bırakmıştır. Bu da sosyal medya ve sosyal ağlar dediğimiz kavramların bir uzantısı olarak ortaya çıkmıştır.
İletişim uygulamaların geçirdiği değişim sosyal hayatın her alanına yansımaya başlamış başta eğitim olmak üzere hayatın temel dinamiklerini de etkilemeye başlamıştır. Örneğin Peter Norvig’ in online olarak herkesin katılımına açtığı küresel sınıfı, Standford Üniversitesinde 175 öğrencinin katılımıyla başlamış daha sonra 100.000 kişiye kadar çıkmıştır. Bu ve buna benzer sınıf uygulamaları eğitimde yeni modelleri tartışmaya açmaktadır. (TED Talk: Peter Norvig: The 100.000-student classroom http://go.ted.com/FeU3aQ)
Sosyal E-Kitap (Social E-Book) da bu değişimin örneklerinden bir tanesidir. (http://www.academia.edu/18978394/Assessing_the_Possibility_of_a_Social_e-Book_by_Analyzing_Reader_Experiences) Sosyal E-Kitap, kitabın orijinal metninin yanında diğer okuyucuların da yorumlarını içeren, sosyal etkileşimin olduğu bir interaktif okuma biçimi. Sosyal E-Kitap okumalarında kişiler okurken aynı zamanda fikirlerini ve düşüncelerini de paylaşabilmekte, farklı fikirleri beğenme ya da o fikirlerle ilgili yorum yapabilme imkânı bulabilmektedir.
Güney Kore de yapılan araştırmada ilk seçilen kitap “Analects of Confucius”. 30 kişinin gönüllü olarak katıldığı okuma 27 gün sürer ve gönüllülerden 22 tanesinin okuma sırasında şerhler yazdığını ve toplamda 298 tane şerh yazıldığı tespit edilir.
Araştırmanın 2. Kısmında ise okunan kitap türlerinin etkisi araştırılmakta ve yine seçilen 30 gönüllü 2 gruba ayrılarak 1. Gruba klasik türde bir kitap 2. Gruba ise popüler türde bir kitap verilerek okuma sonuçları karşılaştırılmaktadır. 1. Grup toplam 89 adet şerh düşerken 2. Grup ise 65 adet şerh düşmektedir. Yine paragraflarda facebook da olduğu gibi “like” butonunun oldukça sık kullanıldığı gözlemlenmektedir.
Araştırma sonunda toplamda 42 gönüllü ile yapılan mülakatlarda gönüllülerin %85 inin tekrar sosyal e-kitap ile okumaya istekli oldukları, bir kısmının ise yoğunlaşmakta güçlük çektikleri sebebiyle isteksiz oldukları görülmüştür. Bununla beraber katılımcılar diğer katılımcıların düştükleri şerhler sayesinde bu tarz okuma deneyiminden memnun kaldıklarını beyan etmişler, anlayamadıkları yerlerde diğer katılımcıların yorumlarından faydalandıklarını belirtmişlerdir.
Sosyal E-kitap gelecekte iyi bir model olur mu bilinmez fakat değişen teknoloji yeni okuma biçimlerini de beraberinde getirmektedir. Yeni etkileşim modellerine her gün bir yenisinin eklendiği günümüzde bu tür bir okuma deneyimi yaşamak isteyenler de olacaktır diye düşünüyorum.
0 notes
thechiefalone · 10 years
Text
"Siber Güvenlik Konferansı 2014" izlenimler.
Siber kelime olarak oldukça geniş bir çerçeveye sahip:
Siber terimi sibernetik kökeninden gelmektedir. İlk olarak 1958 yılında, canlılar ve/veya makineler arasındaki iletişim disiplinini inceleyen Sibernetik biliminin babası sayılan Louis Couffignal tarafından kullanılmıştır.
İnternetin tam karşılığı olarak kullanılan siber uzay (cyberspace) terimiyse ilk olarak Kanadalı ünlü bilimkurgu yazarı William Gibson tarafından bir bilgisayar korsanının matrix adı verilen bir bilgisayar sistemine sızarken yaşadıklarını anlatan Neuromancer adlı romanda kullanılmıştır. Bu ünlü roman aynı zamanda sanal gerçeklik (virtual reality), yapay zekâ (artificial intelligence) ve genetik mühendisliği (genetic engineering) gibi kavramların da ilk olarak işlendiği eserdir.
İnterneti anlatan sanal âlem ve siber âlem kavramlarının ikisi de doğru birer önermedir. İnternet, iletişim yöntemi açısından siber, yarattığı ortam açısından sanaldır.
Siber güvenlik (Cyber Security) ise, siber ortamda kurum, kuruluş ve kullanıcıların varlıklarını korumak amacıyla kullanılan araçlar, politikalar, güvenlik kavramları, güvenlik teminatları, kılavuzlar, risk yönetimi yaklaşımları, faaliyetler, eğitimler, en iyi uygulamalar ve teknolojiler bütünüdür. Kurum, kuruluş ve kullanıcıların varlıkları, bilgi işlem donanımlarını, personeli, altyapıları, uygulamaları, hizmetleri, telekomünikasyon sistemlerini ve siber ortamda iletilen ve/veya saklanan bilgilerin tümünü kapsamaktadır.
Ülkemizde siber güvenlik ve siber tehdit konularında ki algı düzeyi malesef Avrupa ve Amerika' nın oldukça gerisinde, halbuki siber alanda yatırım yapmak için en çok ihtiyacınız olan şey beyin!!! Teknolojinin üretildiği, yazılımcıların ve programcıların savaştığı bu alanda bizim ülkemizde ki yöneticilerin ve meclis çatısının yeterince bilinçli olmaması önümüzde ki en büyük engel. Bunun en bariz örneği ise 2001 yılında Avrupa Konseyi’nde imzalanan Siber Suç Sözleşmesini Türkiye 2010 yılında kabul etmesiydi. Ancak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun imzasıyla kabul edilen sözleşme bugüne kadar TBMM tarafından onaylanmamış ve yasalaşmamıştı. Nihayet; 
2 Mayıs 2014 CUMA Resmi Gazete Sayı : 28988 SANAL ORTAMDA İŞLENEN SUÇLAR SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6533 Kabul Tarihi: 22/4/2014 MADDE 1 - (1) Hükümetimiz adına 10 Kasım 2010 tarihinde Strazburg'da imzalanan "Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi"nin çekinceler ve beyanlar ile birlikte onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 - (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Avrupa Konseyi (AK) Suç Sorunları Yürütme Komitesi'ne bağlı ''Siber Uzayda Suçlar Uzmanlar Grubu''nun 1997 yılında çalışmalarını başlattığı ''Avrupa Siber Suç Sözleşmesi'' 8 Kasım 2001'de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nde onaylanmasının ardından 23 Kasım 2001'de Macaristan'da imzaya açılmıştı. 
Siber suçlarla ilgili olarak düzenlenen ilk belge olma özelliğini taşıyan ''Avrupa Siber Suç Sözleşmesi''ni kadar 39'u Avrupa Konseyi üyesi olmak üzere toplam 43 ülke imzaladı. Sözleşmeyi imzalayan Avrupa Konseyi üyesi ülkeler şöyle:
''Arnavutluk, Ermenistan, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Litvanya, Liechtenstein, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Moldovya, Karadağ, Hollanda, Norveç, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre, Makedonya, Ukrayna ve İngiltere''.
Kanada, Japonya, Güney Afrika ve Amerika ise, Avrupa Konseyi üyesi olmamalarına rağmen sözleşmeyi imzaladı.
President Obama' nın 30 Mayıs 2009 da yaptığı bir konuşmada (http://www.whitehouse.gov/video/President-Obama-on-Cybersecurity) Amerika açısından konunun ne kadar hassasiyetle takip edildiğini görüyoruz. Yine bir konferansta duyduğum bir bilgiye göre; 11 Eylül 2001 saldırılarından kısa bir zaman sonra Amerika Başkanının danışmanlarından birinin Amerika'nın tehdit sıralamasında Siber Tehditlerin birinci öncelik olduğunu söylediği belirtilmişti. Biz de ise durum : http://shiftdelete.net/ulastirma-bakanindan-inciler-video-32794.html --yorumsuz-- (Google a Obama vs Binali Yıldırım yazarsanız daha farklı bir video bulabilirsiniz.)
Aslında durumun vahametini ise en güzel şekliyle anlatan, twitter da İsmail Yenigül hocamın paylaştığı Dr. Güven SAK tarafından kaleme alınan "Türkiye bu çağın kıyısında köşesinde bile yoktur" isimli yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Konuyu toparlamak gerekirse; Siber Güvenlik Konferansı bu alanda boşluğu doldurmak ve bilinçlendirmeyi arttırmak adına atılan güzel, gayretli adımlardan bir tanesi, bu yönüyle emeği geçenlerin ellerine sağlık.
Zaten açılış konuşmasında Dernek Başkanı Dr. Murat Sönmez' in katılımla ilgili verdiği istatistiki rakamlar bu bilinçlenmenin geçen seneye nazaran arttığının bir göstergesi.
Konferansta anlatılan bilgiler kesinlikle faydalı ve öğreticiydi, Özellikle Mehmet Dursun İnce, İbrahim Baliç ve Oğuzhan Topgül' ün ( herkesi takip etmek mümkün değildi) kendi projelerinden bahsetmesi, gerçek örneklerle konuyu detaylandırmaları ve demo hazırlamış olmaları benim açımdan çok faydalı oldu.
Fakat genel anlamda konferansta teknik detaylar kadar, siber güvenlik politikaları adına çalışma yapan akademisyenlerin de katılımıyla politik detaylar da konuşulmalıydı. 26-27 Şubat 2013 Tarihinde düzenlenen Siber Güvenlik ve Siber Terörizm Çalıştayı içerik ve katılımcılar açısından değerlendirildiğinde örnek alınabilir bir çalıştaydı.
Seneye düzenlecek konferans adına beklentim ise; teknik konuları anlatan arkadaşların demolarla anlattıkları konuları detaylandırarak ve örneklendirerek anlatmaları,bu arkadaşların anlatımlarının ise siber güvenlik politikaları adına akademik çalışma yapan akademisyenlerle desteklenmesidir.
0 notes