Tumgik
#sınır içi
murat-o41 · 9 months
Text
Yengemi Siktim "Bu ilk ve son olsun!" dedi! (1) (Özgür 34 Y., Ankara)
Herkese selam, ben Özgür. Ben de yengemle ilgili olan bir hikayemi paylaşmak istedim. Ben, 1.75 boyunda, 70 kiloda, buğday tenli, seksi çok seven ve yakışıklı sayılacak bir erkeğim. 18 yıldır evliyim. Karım sekste sınırları olan bir kadın. Ben ise aksine sekste sınır sevmeyen biriyim. Karımdan kaç defa arkadan (anal seks) istediysem de beni red etti. Onun için oldum olası göt sikmeye çok özlem duydum.
Hikayenin asıl kahramanı yengem (abimin karısı) ise 45 yaşında, 1.65 boyunda, balık etli ve alımlı bir kadındır. Yengemin özellikle dudakları kalın ve etlidir. Hele o yürürken kalçalarını sallaması dikkatimi çekerdi, ama aklımdan da kötü birşey geçmezdi. Abim yengemden 5 yaş büyük vede şeker hastasıdır. Bundan 3 ay önce, sabah saat 9 gibi yengem beni telfonla arayarak, abimin şekerinin yükselerek komaya girdiğini ve acil hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledi. Ben de aceleyle gittim, abimi ve yengemi alarak hastaneye götürdüm. Tahliller, muayane derken, abimi hastaneye yatırdık...
Yengemle hastaneden çıkıp eve giderken, yengem alış veriş yapması gerektiğini söyleyerek, "Hem de biraz çarşıda dolaşırız, kaç zamandır evden dışarı çıkmıyorum, ruhum açılır..." dedi. Arabayı otoparka bırakarak, yengemle gezmeye başladık. Biraz alış verişten sonra yengem iç çamaşırı satan bir mağazanın vitrinin önünde durdu ve ilgiyle vitrindeki iç çamaşırlarına bakmaya başladı. Biraz baktıktan sonra bana, "Aslında kendime iç çamaşırı da almam gerekiyor..." dedi. Girdik mağazaya, yengem çamaşır seçiyordu kendine. Birkaç tane aldıktan sonra bana, "Özgür birtane de gece kıyafetiyle giymek için almak istiyorum, ama karar veremedim, baksana hangisi güzel?" dedi. Ben de utandığımdan dolayı aceleyle siyah renkli olanı gösterdim. Yengem benim o gösterdiğim çamışırları da alarak çıktık. Eve gittik.
Evde yemek çay falan derken vakit geç olmuştu, "Ben artık eve gideyim yenge." dedim. Yengem de, "Ya ben yalnız korkuyorum, karını da çağırsan da burada kalsanız?" dedi. Telefon açtım ve karıma söyledim. Fakat karım, "Yarın çocuğu okula nasıl gönderirim? Sen kal." dedi. Karımla aramızda asla herhangi bir şüphe yok vede olamayacağı için, benim yengemle kalmama rahatlıkla izin vermişti.
Akşam TV seyrederken yengem aldığı iç çamaşırlarını getirip yanımda hem inceliyor, hem de bana gösteriyordu. En son alğımız siyah iç çamaşırını açtı, "Aaay bunun külotu tangaymış, südyeni de çok açık, ben bunu nasıl giyerim?" diyerek bana gösterdi ve "Bak senin yüzünden oldu, geri götürsem değişirler mi acaba?" diye hayıflandı. Ben kanepeye uzanmış, ilgisizce yengemin elindeki çamaşıra bakarak, "Ne diye götürüp değişeceksin yenge? Giyersin..." dedim. Yengem de, "Bilmem ki?" deyip, çamaşırları poşete koydu ve odasına götürdü. Tekrar salona gelip biraz oturduktan sonra, "Ben bir duş alayım..." deyip kalktı, banyoya girdi. Ben de kalktım neskafe hazırladım. Yengem duşunu alıp çıktı. Altına penye bir pijama, onun üzerine de yakası açık kolsuz tişört giymişti. "Yenge sana da neskafe hazırladım." dedim, buna çok sevinmişti. Karşılıklı oturup neskafelerimizi içtik. Fincanlar boşalınca yengem kalktı, "Fincanları da ben götüreyim..." deyip eğilince gördüm ki, yeni aldığımız siyah südyeni giymiş, nerdeyse memelerinin uçları görünüyordu...
Acaba yengem tanga külotu da giydi mi diye merak ettim, fincanları mutfağa götürürken arkasından baktım. Penye pijamadan yengemin içi belli oluyordu. Evet, tahmin etttiğim gibi tangayı da giymişti. O an içim bir hoş olmuştu ve yengeme karşı başka gözle bakmıştım. Ama kendi kendime olmaz öyle birşey desem de, sikim ayaklanmaya başlamıştı. Yengem fincanları mutfağa bırakıp gelince, "İstersen sen de bir duş al, rahatlarsın, hava sıcak zaten." dedi. Ben de, "Olur." deyip banyoya girdim. Yengem az sonra banyonun kapısından bana seslenerek, "Özgür kapıya temiz şort ve atlet koydum, giyersin." dedi. Banyoda yengemin o memelerini düşünüp 31 çekmedim dersem yalan olur. Duştan çıkınca şortu ve atledi giydim, salona gittim...
Salonda yengem çömelmiş halının üzerinden birşeyler topluyordu. Beli açılmış, belinin bitimi, götünün yanaklarının başlangıç yeri ve tangası görünüyordu. Birkaç saniye baktıktan sonra kanepeye oturdum. Yengem de işini bitirip karşıma kanepeye oturdu. Ama gördüğüm manzara aklımdan çıkmıyor, sikim yine ayaklanmaya ve şortumdan belli olmaya başlamıştı. Yengem görmesin sikimin kalktığını diye elimle düzeltiyordum. Yengemle günlük hayattan bahsediyor, sohbet ediyorduk, ama ben gördüğümü unutamıyor, heycanlanıyordum. Heycanlandıkça da sikim daha müthiş kalkıyordu. Kanepeye sırtüstü uzandım, elimi de sikimin kalktığı belli olmasın diye önüme koydum. Yengem, "Lambayı söndüreyim de boşuna elektrik harcamasın, nasılsa Televizyon çalışıyor." diyerek kalktı, salonun ışığını södürdü. Televizyonun aydınlattığı kadar salonda loş ışık olmuştu. Bu beni daha da heycanlandırmıştı...
Ben bir ara farkında olmadan ellerimi kafamın altına koymuşum, yengemin gülerek, "Özgür!" demesiyle irkildim, "Efendim yenge?" dedim. Yengem önümü işaret ederek, "O ne hal?" dedi. Öyle utandım ki anlatamam. Hemen kendime gelerek yine elimi önüme kapattım ve yengemden özür diledim, farkında değilim gibi mazeretler saçmaladım. Yengem çok utandığımı anlamıştı, yine gülümseyerek, "Olur böyle şeyler, saklamana da gerek yok, sanki hiç mi görmediğim birşey, rahatına bak!" dedi. Biraz rahatladım, ama yinede önümü elimle kapamaya devam ettim. Yengem (güya bana farketirmeden) göz ucuyla önüme bakıyor, hem de havadan sudan sohbet ediyorduk. Gerçekten zor durumdaydım, sikim bir türlü inmeyerek durumu daha da zorlaştırıyordu. Yengem benden bir sigara istedi, oysa sigara içmezdi. Sigarayı verirken, "Yakıp da verir misin?" dedi. Sigarayı yakmak için uğraştım ama çakmak bir türlü yanmadı. Yengem, "Ocaktan yakabilirsin." dedi. Ben ayağa kalkınca artık sikimin kalktığını saklayamadım, çünkü sikim şortu öyle zorluyordu ki yırtacak gibiydi. Kelimenin tam anlamıyla sikim çadırı kurmuştu...
Yengem önüme bakıp gülümsüyordu. Aceleyle mutfağa gittim. Sikimi biraz düzeltip, ocaktan sigarayı yakıp geldim. Sikimi ne kadar düzelttiysem de faydası yoktu, yine belliydi. Sigarayı yengeme uzattığımda yengem önüme bakarak aldı. Yerime oturunca yengem, "Özgür, karın hasta falan mı?" dedi. "Yok hasta falan değil, neden sordun yenge?" dedim. "Baksana seninki aylardır birşey görmemiş gibi yerinde durmuyor, yoksa siz de bizim gibi uzun zamandır birşey yapmıyor musunuz? Öyle bir durum varsa saklama, açıkça konuşalım, bunda ayıp olacak birşey yok!" dedi. "Yok, yapıyoruz yenge!" dedim. Yengem de, "İyi yaaa, valla biz 5 aydır yapmıyoruz, yapsakta öylesine yapıyoruz, çünkü abininki tam kalkmıyor..." diye baklayı ağzından çıkarmıştı. "Peki o zaman sen nasıl dayanıyorsun yenge?" diye sordum. Yengem derin bir iç çekti ve "Kendi kendimi tatmin ediyorum, ama gerçekle bir olur mu hiç?" dedi. "Haklısın!" dedim. Yengem önümü işaret ederek, "Karın çok şanslı valla! Aaahh ahh, aylardır öyle heybetle kalkmış yemedim biliyor musun? Abine nasıl kızıyorum, benim de canım var, benim de ihtiyaçlarım var!" diye sızlanmaya başladı. Birden, "Sızlanıp durma yenge, o kadar çok istiyorsan al ye, sana da yeterim!" deyivermiştim.
Bunu duyunca yengemin gözleri kocaman açıldı. Yengem bağıracak, beni kovacak herhalde düşüncesiyle korkmaya başlamıştım ki, yengem hiçbir şey demeden oturduğu yerden kalktı, yanıma gelip oturdu, elini yarağımın üstüne koyup, şortun üstünden yarağımı sıvazlamaya başladı. "Ne kadar sert yarağın var!" diyerek dudağıma öpücük kondurunca, yengemi ensesinden tutup kendime çektim. Dudaklarımız birleşmiş, dillerimizi sırayla birbirimizin ağzına sokuyor, emiyorduk. Biraz öpüştükten sonra yengem aniden ayağa kalkarak, "Dur sana birşey göstereyim!" dedi ve önce üstündeki tişörtü, sonra da pijamasının altını bir çırpıda çıkartıp attı ve "Bak, senin beğendiğin iççamaşırları giydim! Yakışmış mı?" diye soruyordu. Yutkunarak, "Çok yakışmış yenge!" dedim. Gözlerimi alamıyordum, yengemin amı külotundan yumruk gibi çıkmıştı...
Yengem bir manken edasıyla kendi etrafında bir iki dönerek, kendini önden arkadan bana sergiledikten sonra geldi kucağıma, tam yarağımın üstüne oturdu. Tekrar dudaklarımız birleşti. Kulağıma fısıldayarak, "Yatakodasına gidelim mi?" dedi. Ben, "Tamam!" deyince yengem kucağımdan inerek elimden tutup beni de ayağa kaldırdı. Ayaktayken atletimi çıkardı, şortumu külotumla bereber çıkararak, "Offf be, işte bu! Ne kadar güzel yarağın var, kurban olurum buna!" diyerek eğildi ve sikimin kafasına öpücük kondurdu. Ben de, "Daha ne güzelliğini gördün ki yenge?" dedim. Yengem de, "Hadi çabuk ol, biran önce görmek istiyorum!" dedi. Yengem yarağımı elinden bırakmadan, o önde, ben arkada, beni çekerek yatağına götürürken, tangalı götünü kıvırarak yürüyordu. Elimi yengemin götüne koydum, tombul götünün yanakları salıncak gibi bir oyana bir buyana sallanıyordu...
Yengem yatağa uzandı ve "Hadi hemen sik beni!" diyerek beni üzerine çekti. Yengemin üstünden kayarak yanına uzandım ve "Daha çoook zamanımız var yenge, acelen ne?" dedim. Dudaklarımız birleşti. Yengem dudaklarımı öyle bir emiyordu ki, koparacak gibiydi. Dudaklarımı yengemin dudaklarından kurtarıp, boynunun her tarafını öpüyor yalıyordum. Yengem gözlerini kapayıp hafiften inlemeye başlamıştı. "Memelerimi em!" diye talimat verdi. Südyenini çıkardım ve göğüslerini öpüp emmeye başladım. Yengem çok sabırsızlanıyordu, o arada külotunu çıkardı. Ben yengemin memelerini emerken, elimle de şişkin amını okşuyor, parmağımı amına sokup çıkarıyordum. Yengemin amı iyice sulanmıştı, kalçalarını yukarı kaldırıp indiriyordu...
"Hadi canım, sok yarağını amıma, sik beni, ilk ateşimi söndür, sonra uzun uzun sevişiriz, bak seninki de patlayacak gibi!" dedi ve bacaklarını ayırıp beni yine üzerine çekti. Benim yarrak sanki yolu biliyormuş gibi amın ağzında yerini aldı. Yarrağımın kafasını yavaşca amına soktuğumda yengem kalçasını sağa sola oynatıyordu. Dayanamadım birden hepsini kökledim. Köklememle birlikte yengem, "Ohhhhh, çooook güzel!" diye inledi. Ben, "Hoşuna gitti mi yenge?" diye sorunca, "Bana yenge deme! Karıcığım de, orospum, kahpem diyerek sik beni!" diye inliyordu. Yengem tiyoyu vermişti. "Orospu yarağım güzel mi?" diye sordum. Yengem, "Güzel, hem de çok güzellll, kurban olurum o yarrağına erkeğim, hızlı, daha hızlı sik beni, sikicim benim!" dedi. Yengemin bacaklarını omuzuma aldım, altımda top gibi olmuş, ben amına soktukça memeleri dalgalanıyordu. Arada bir durup yengemin memelerini öpüyor emiyordum, sonra tekrar amına köklüyordum...
Yengemin amını bacak omzuda epeyce siktikten sonra pozisyon değiştirdik. Ben alta geçtim, yengem ata biner gibi yarağımın üstüne oturdu, kalçalarını sağa sola kıvırıyor, oturup kalkıyordu. Her otururken de, "Ohhh bastır, geliyorum, iyice sok!" diye inliyordu. Herhalde zincirleme orgazm oluyordu ki, amından süzülen sular taşaklarıma kadar akıyordu. Yengem yarağımın üstünde kıvırırken ben de memelerini okşuyor, sıkıyor, emiyordum. Bir süre de o pozisyonda siktikten sonra, yengemi tekrar altıma aldım. Öyle sert sikiyordum ki, şakırtı sesleri yatakodasının duvarlarında yankılanıyordu. Yengem son hamlelerimden gelmek üzere olduğumu hissetmiş olacak ki, "Durma kocacığım, devam et, içime boşal, korkma korunuyorum!" diyerek zıplamasını hızlandırdı. "Al ozaman orospu!" diyerek, yengemi belinden tutup kendime çekerek öyle bir boşalmaya başladım ki, döllerimin ardı arkası gelmeyecek sandım...
Yarağım yengemin amında küçülünce üstümden indi ve yan yana uzanıp birer sigara yaktık. Sohbet ediyorduk. Ben yengemin vücudunda parmaklarımı gezdiriyordum, yengem de taşaklarımı okşuyordu. Sigaralar bitince tekrar öpüşmeye başladık. Yengem beni sırtüstü yatırıp dudaklarımı emmeye başladı. Ordan boynuma indi, ordan da meme uçlarımı emiyor, dişliyordu. Göbek deliğime dilini sokuyor emiyordu. Daha aşağı indiğinde sönük yarağımın kafasını ufak ufak öpüyor, dilini kafasının etrafında gezdirerek taşaklarıma iniyor, taşaklarımı ağzına alıp emiyordu. Benim yarak kalkmaya başlamıştı. Yengem yarağımla konuşuyordu, "Kalk benim güzel yarağım, kalk ta sana neler vereceğim!" diyordu. Ben de yengemin saçlarını okşayıp, "Neler vereceksin bakalım?" dedim. Yengem, "Ne istersen vereceğim, yeter ki beni doyur yarağa!" dedi. Benim yarrak tam kıvamına gelmişti. Yengem sakso çekiyor, boğazına kadar ağzına alıyor, çıkarıp dilini kafasının etrafında gezdirip yalayarak taşaklarıma iniyor, taşaklarımı ağzına alıp emip, tekrar yalayarak yarağımın kafasına çıkıyor, kafasını ağzına alıyordu. Bunu sayısını hatırlamadığım kadar çok yaptı...
Sonra yine öpüp yalayarak yukarı çıktı, dudaklarıma kadar geldi. Biraz öpüştükten sonra busefer ben yengemi altıma alarak, yengemin kulak memelerini emiyor, kulağının içine dilimi sokuyordum. Yengem kulağına dilimi soktukça hem huylanıyor hem de azıyordu. Boynuna indim, yalıyor emiyordum. Yengem de boynunu bir sağa bir sola çevirerek her tarafını yalamam için beni yönlendiriyordu. Aynı anda da amını avuçlayıp okşuyordum. Boynundan memelerine indim, meme uçlarını yalıyor, ufak ufak ısırıyor, etrafında dilimi gezdiriyordum. Yalayarak göbeğine indim, göbek çukurunu yalıyor, dilimi sokuyordum. Yengem amına ineceğimi beklerken, ben yengemi yüzükoyun çevirdim, yukarı çıkıp ensesini, omuz başlarını emmeye, ısırmaya başladım. Ben emdikçe yengem inliyor, zevkten garip garip sesler çıkarıyordu. Elimi de götüne attım, götünün etli yanaklarını avuçluyor okşuyor, göt deliğinin etrafında parmağımı gezdirip, daireler çizerek uyarıp, ordan da amına inip am dudaklarını okşuyordum. Sırtını, omuriliğini yalayarak bel çukuruna indim. Götünün yanaklarını emiyor, ısırıyordum...
Yengem, "Aşkım çoook güzel yapıyorsun, çoooook güzeeeeel!" diye inleyerek götünü hafif kaldırınca, göt deliği ile amı daha da belirginleşti. Yengem sanki göt deliğini yalamamı istercesine götünü biraz daha kaldırınca, dilimle göt deliğinin etrafında daireler çizip, büzüğünü vakkum gibi emmeye başladım. Yengemin inlemeleri artmış, 'Aaaahhh Ooooohhhh' sesleri sıklaşmıştı. Yengem götünün deliğini yalamama fazla dayanamadı ve birden sırtüstü dönüp bacaklarını ayırdı, kafamı tam amının üstüne bastırdı. Şimdi de amını yalamamı istiyordu. Dilimi yengemin sulanmış amının etrafında gezdirip, amının dudaklarını tek tek emiyordum. Dilimi amının deliğine soktuğumda, kafamı öyle bastırıyordu ki, sanki beni tümden içine alacak gibiydi. Yengem kasılarak titremeye başladı ve çok geçmeden ağzıma boşaldı. Hepsini yaladım yuttum ve durmaksızın yalamaya devam ettim...
Yengem tekrar hareketlenmeye başlamış, "Aslan kocacığım, hadi artık, sik beni!" diye inliyordu. Artık benim de yarrağım zonklamaya başlamıştı. Yengemin bacaklarını ayırıp yarrağımı amına soktum. Yavaş yavaş git gel yapıyor, sikişin olabildiğince uzamasını istiyordum. "Yenge nasıl güzel mi böyle?" deyince, yengem kızdı, "Lan şerefsiz sikişirken bana yenge deme demedim mi! Karıcığım de, orospum de, ne dersen de, ama yenge deme!" diye çıkıştı. "Tamam orospu, senin amını götünü sabaha kadar sikeceğim!" dedim. "Hah işte böyle söyle ve sik, sabaha kadar sik, nereden istersen sik!" dedi. Yarağımı amından çıkardım ve memelerinin arasına soktum, "Bak oruspu memelerini de sikiyorum!" dedim. Yengem de, "Sik birtanem, memelerimi sik! Ağzımı da sik!" diyerek, memelerinin arasından çıkan yarağıma dil atıyor, ben de daha ileri sokarak yarrağımın kafasını kertiğine kadar ağzına almasını sağlıyordum...
Birden durdum ve yengeme, "Kalk orospu, arkanı dön domal, senin götünü de sikeceğim!" dedim. Yengem yataktan yere inerek önümde domaldı, götünün yanaklarını elleriyle ayırdı ve "Götümün deliğini biraz daha yala, çok hoşuma gitti!" dedi. Ben ikiletmeden hemen yalamaya başladım. Dilimi götüne sokuyor, büzüğünü yumuşatıyordum. Dilimi arada sırada da amına sokunca yengem kudurmuş gibi inliyordu. Yengem yerde rahat edemeyince tekrar yatağın üstüne çıktı, yatağın kenarına yan yatıp götü bana gelecek şekilde dizlerini karnına çekti. Yengem amını götünü bana öyle sunuyordu ki, görmediğim pozisyonlar alıyordu. Tabii benim de aklım başımdan gidiyordu. Yengemin amını götünü yalıyor ve parmaklıyordum, amından sular akıyordu...
Yengem sonunda yatağın ortasına gelip dörtayak domaldı, yine elleriyle göt yanaklarını ayırarak, sikmem için göt deliğini bana sunuyordu. Tam arkasında yerimi alarak yanaştım. Yengem götüne sokmamı beklerken, yarağımı elime alıp amına soktum. Çok rahatça girmişti. Kaygan olan amda rahatça gidip geliyordum. Orta parmağımı da göt deliğine soktum. Amını biraz siktikten sonra yarrağımı çıkardım, göt deliğinın etrafında gezdirdim ve yarrağımın kafasını büzüğüne bastırıp zorladım. Yengem kendini öne çekince, "Ne oldu orospu, alamıyor musun?" dedim. Yengem, "Alırım!" diyerek yüzünü yatağa iyice bastırıp götünü yukarı kaldırdı. Ben bu sefer yarağımın kafasını tükürükleyip tekrar göt deliğine dayadım. Biraz zorladım ve yarrağımın kafası göte girdi. Biraz bekledim. Hafif ileri geri yaparak götün alışmasını ve açılmasını sağladım. Her gidiş gelişimde biraz daha ileri sokuyordum götüne. Birkaç git gelden sonra sonuna kadar sokmuştum...
Yengemin büzüğü yarağımı öyle sıkı kavramıştı ki, sankı eline almış sıkıyordu. "Kız orospu, daha önce başkası götten sikti mi seni?" diye sordum. "Yok, ilk sen sikiyorsun, sen bozuyorsun!" dedi. Zafer kazanmış gibi hissettim kendimi, "Ooohhh!" deyip ileri geri yapmaya başladım. Yengem, "Ne oldu, sen bozuyorsun deyince çok mu hoşuna gitti?" dedi. "Evet!" dedim. "Ozaman sik canım, tadını çıkar bakire götümün, aaaahhh, iyice kökle, ohhh çok güzel oluyormuş götten vermek, sik kocacığım, geçir o kalın, uzun yarağını götüme!" diye inliyordu. Benim de gitgellerim daha hızlanmıştı. Yengem yarrağım götünün içindeyken dizlerinin üstüne doğruldu. Ben de arkadan sarılıp, memelerini okşuyor sıkıyor, boynunu emiyordum. Yengem tekrar domaldı. "Sik kocacığım, parçala yırt götümü!" diye inledikçe, ben daha da sert sikiyordum...
Yarağımla götünü sikerken, elimi de önüne atmıştım, üç parmağımı amına sokmuş parmaklarımla da amını sikiyordum. Yengemin amından sular akıyor, inliyor, bağırıyordu. İkimiz de ter içinde kalmıştık. Yengem boşalıyordu. "Ben bittim, hadi sen de boşal!" diye bağırmaları ve inlemelerine fazla dayanamadım ve hızla yüklenmemle götünün içine attırmam bir oldu. Öyle boşalıyordum ki, sanki hortumdan tazzikli su fışkırtıyordum. Yengem altta, ben üstünde, öylece yatağa yığıldık. Yarağım halen götündeydi, bir süre öyle kaldık. Yarağım küçülünce kendiliğinden çıktı. Döllerimin birazı çarşafa akmıştı. Banyo yapmaya ne halimiz kalmıştı, ne de canımız istiyordu. Birer sigara içip, birbirimize sarılarak uyuduk...
Sabah uyandığımızda birlikte banyo yaptık. Banyoda da bir posta yengemi amdan götten siktim. Sonra kahvaltı yaptık. Hiç konuşmuyorduk. Sessizliği yengem bozdu, "Ne olacak bundan sonra? Duysalar, görseler ne oluruz?" dedi. "Bilmem?" dedim, gerçekten bilmiyordum. Yengem, "En iyisi, bu ilk ve son olsun!" dedi. Ben de tamam dedim. Kahvaltıdan sonra evden çıkıp gittim.
15 gün yengemle hiç konuşmadık, ama sonra beni aradı...
[Özgür]
127 notes · View notes
eylences-blog · 10 months
Text
Yengemi Siktim "Bu ilk ve son olsun!" dedi! (1) (Özgür 34 Y., Ankara)
Herkese selam, Ben Ankara'dan Özgür. Tesadüfen girdiğim bu 'Kaymak Gibi Sikilen Amlar' sitesinde çok sıcak ve insanı etkileyci, tahrik edici seks hikayeleri okudum. Şunu itiraf edeyim ki, gerçekten de insan o anları yaşıyormuş gibi zevkle okuyor. Ben de yengemle ilgili olan bir hikayemi paylaşmak istedim. Ben, 1.75 boyunda, 70 kiloda, buğday tenli, seksi çok seven ve yakışıklı sayılacak bir erkeğim. 18 yıldır evliyim. Karım sekste sınırları olan bir kadın. Ben ise aksine sekste sınır sevmeyen biriyim. Karımdan kaç defa arkadan (anal seks) istediysem de beni red etti. Onun için oldum olası göt sikmeye çok özlem duydum.
Hikayenin asıl kahramanı yengem (abimin karısı) ise 45 yaşında, 1.65 boyunda, balık etli ve alımlı bir kadındır. Yengemin özellikle dudakları kalın ve etlidir. Hele o yürürken kalçalarını sallaması dikkatimi çekerdi, ama aklımdan da kötü birşey geçmezdi. Abim yengemden 5 yaş büyük vede şeker hastasıdır. Bundan 3 ay önce, sabah saat 9 gibi yengem beni telfonla arayarak, abimin şekerinin yükselerek komaya girdiğini ve acil hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledi. Ben de aceleyle gittim, abimi ve yengemi alarak hastaneye götürdüm. Tahliller, muayane derken, abimi hastaneye yatırdık...
Yengemle hastaneden çıkıp eve giderken, yengem alış veriş yapması gerektiğini söyleyerek, "Hem de biraz çarşıda dolaşırız, kaç zamandır evden dışarı çıkmıyorum, ruhum açılır..." dedi. Arabayı otoparka bırakarak, yengemle gezmeye başladık. Biraz alış verişten sonra yengem iç çamaşırı satan bir mağazanın vitrinin önünde durdu ve ilgiyle vitrindeki iç çamaşırlarına bakmaya başladı. Biraz baktıktan sonra bana, "Aslında kendime iç çamaşırı da almam gerekiyor..." dedi. Girdik mağazaya, yengem çamaşır seçiyordu kendine. Birkaç tane aldıktan sonra bana, "Özgür birtane de gece kıyafetiyle giymek için almak istiyorum, ama karar veremedim, baksana hangisi güzel?" dedi. Ben de utandığımdan dolayı aceleyle siyah renkli olanı gösterdim. Yengem benim o gösterdiğim çamışırları da alarak çıktık. Eve gittik.
Evde yemek çay falan derken vakit geç olmuştu, "Ben artık eve gideyim yenge." dedim. Yengem de, "Ya ben yalnız korkuyorum, karını da çağırsan da burada kalsanız?" dedi. Telefon açtım ve karıma söyledim. Fakat karım, "Yarın çocuğu okula nasıl gönderirim? Sen kal." dedi. Karımla aramızda asla herhangi bir şüphe yok vede olamayacağı için, benim yengemle kalmama rahatlıkla izin vermişti.
Akşam TV seyrederken yengem aldığı iç çamaşırlarını getirip yanımda hem inceliyor, hem de bana gösteriyordu. En son alğımız siyah iç çamaşırını açtı, "Aaay bunun külotu tangaymış, südyeni de çok açık, ben bunu nasıl giyerim?" diyerek bana gösterdi ve "Bak senin yüzünden oldu, geri götürsem değişirler mi acaba?" diye hayıflandı. Ben kanepeye uzanmış, ilgisizce yengemin elindeki çamaşıra bakarak, "Ne diye götürüp değişeceksin yenge? Giyersin..." dedim. Yengem de, "Bilmem ki?" deyip, çamaşırları poşete koydu ve odasına götürdü. Tekrar salona gelip biraz oturduktan sonra, "Ben bir duş alayım..." deyip kalktı, banyoya girdi. Ben de kalktım neskafe hazırladım. Yengem duşunu alıp çıktı. Altına penye bir pijama, onun üzerine de yakası açık kolsuz tişört giymişti. "Yenge sana da neskafe hazırladım." dedim, buna çok sevinmişti. Karşılıklı oturup neskafelerimizi içtik. Fincanlar boşalınca yengem kalktı, "Fincanları da ben götüreyim..." deyip eğilince gördüm ki, yeni aldığımız siyah südyeni giymiş, nerdeyse memelerinin uçları görünüyordu...
Acaba yengem tanga külotu da giydi mi diye merak ettim, fincanları mutfağa götürürken arkasından baktım. Penye pijamadan yengemin içi belli oluyordu. Evet, tahmin etttiğim gibi tangayı da giymişti. O an içim bir hoş olmuştu ve yengeme karşı başka gözle bakmıştım. Ama kendi kendime olmaz öyle birşey desem de, sikim ayaklanmaya başlamıştı. Yengem fincanları mutfağa bırakıp gelince, "İstersen sen de bir duş al, rahatlarsın, hava sıcak zaten." dedi. Ben de, "Olur." deyip banyoya girdim. Yengem az sonra banyonun kapısından bana seslenerek, "Özgür kapıya temiz şort ve atlet koydum, giyersin." dedi. Banyoda yengemin o memelerini düşünüp 31 çekmedim dersem yalan olur. Duştan çıkınca şortu ve atledi giydim, salona gittim...
Salonda yengem çömelmiş halının üzerinden birşeyler topluyordu. Beli açılmış, belinin bitimi, götünün yanaklarının başlangıç yeri ve tangası görünüyordu. Birkaç saniye baktıktan sonra kanepeye oturdum. Yengem de işini bitirip karşıma kanepeye oturdu. Ama gördüğüm manzara aklımdan çıkmıyor, sikim yine ayaklanmaya ve şortumdan belli olmaya başlamıştı. Yengem görmesin sikimin kalktığını diye elimle düzeltiyordum. Yengemle günlük hayattan bahsediyor, sohbet ediyorduk, ama ben gördüğümü unutamıyor, heycanlanıyordum. Heycanlandıkça da sikim daha müthiş kalkıyordu. Kanepeye sırtüstü uzandım, elimi de sikimin kalktığı belli olmasın diye önüme koydum. Yengem, "Lambayı söndüreyim de boşuna elektrik harcamasın, nasılsa Televizyon çalışıyor." diyerek kalktı, salonun ışığını södürdü. Televizyonun aydınlattığı kadar salonda loş ışık olmuştu. Bu beni daha da heycanlandırmıştı...
Ben bir ara farkında olmadan ellerimi kafamın altına koymuşum, yengemin gülerek, "Özgür!" demesiyle irkildim, "Efendim yenge?" dedim. Yengem önümü işaret ederek, "O ne hal?" dedi. Öyle utandım ki anlatamam. Hemen kendime gelerek yine elimi önüme kapattım ve yengemden özür diledim, farkında değilim gibi mazeretler saçmaladım. Yengem çok utandığımı anlamıştı, yine gülümseyerek, "Olur böyle şeyler, saklamana da gerek yok, sanki hiç mi görmediğim birşey, rahatına bak!" dedi. Biraz rahatlad��m, ama yinede önümü elimle kapamaya devam ettim. Yengem (güya bana farketirmeden) göz ucuyla önüme bakıyor, hem de havadan sudan sohbet ediyorduk. Gerçekten zor durumdaydım, sikim bir türlü inmeyerek durumu daha da zorlaştırıyordu. Yengem benden bir sigara istedi, oysa sigara içmezdi. Sigarayı verirken, "Yakıp da verir misin?" dedi. Sigarayı yakmak için uğraştım ama çakmak bir türlü yanmadı. Yengem, "Ocaktan yakabilirsin." dedi. Ben ayağa kalkınca artık sikimin kalktığını saklayamadım, çünkü sikim şortu öyle zorluyordu ki yırtacak gibiydi. Kelimenin tam anlamıyla sikim çadırı kurmuştu...
Yengem önüme bakıp gülümsüyordu. Aceleyle mutfağa gittim. Sikimi biraz düzeltip, ocaktan sigarayı yakıp geldim. Sikimi ne kadar düzelttiysem de faydası yoktu, yine belliydi. Sigarayı yengeme uzattığımda yengem önüme bakarak aldı. Yerime oturunca yengem, "Özgür, karın hasta falan mı?" dedi. "Yok hasta falan değil, neden sordun yenge?" dedim. "Baksana seninki aylardır birşey görmemiş gibi yerinde durmuyor, yoksa siz de bizim gibi uzun zamandır birşey yapmıyor musunuz? Öyle bir durum varsa saklama, açıkça konuşalım, bunda ayıp olacak birşey yok!" dedi. "Yok, yapıyoruz yenge!" dedim. Yengem de, "İyi yaaa, valla biz 5 aydır yapmıyoruz, yapsakta öylesine yapıyoruz, çünkü abininki tam kalkmıyor..." diye baklayı ağzından çıkarmıştı. "Peki o zaman sen nasıl dayanıyorsun yenge?" diye sordum. Yengem derin bir iç çekti ve "Kendi kendimi tatmin ediyorum, ama gerçekle bir olur mu hiç?" dedi. "Haklısın!" dedim. Yengem önümü işaret ederek, "Karın çok şanslı valla! Aaahh ahh, aylardır öyle heybetle kalkmış yemedim biliyor musun? Abine nasıl kızıyorum, benim de canım var, benim de ihtiyaçlarım var!" diye sızlanmaya başladı. Birden, "Sızlanıp durma yenge, o kadar çok istiyorsan al ye, sana da yeterim!" deyivermiştim.
Bunu duyunca yengemin gözleri kocaman açıldı. Yengem bağıracak, beni kovacak herhalde düşüncesiyle korkmaya başlamıştım ki, yengem hiçbir şey demeden oturduğu yerden kalktı, yanıma gelip oturdu, elini yarağımın üstüne koyup, şortun üstünden yarağımı sıvazlamaya başladı. "Ne kadar sert yarağın var!" diyerek dudağıma öpücük kondurunca, yengemi ensesinden tutup kendime çektim. Dudaklarımız birleşmiş, dillerimizi sırayla birbirimizin ağzına sokuyor, emiyorduk. Biraz öpüştükten sonra yengem aniden ayağa kalkarak, "Dur sana birşey göstereyim!" dedi ve önce üstündeki tişörtü, sonra da pijamasının altını bir çırpıda çıkartıp attı ve "Bak, senin beğendiğin iççamaşırları giydim! Yakışmış mı?" diye soruyordu. Yutkunarak, "Çok yakışmış yenge!" dedim. Gözlerimi alamıyordum, yengemin amı külotundan yumruk gibi çıkmıştı...
Yengem bir manken edasıyla kendi etrafında bir iki dönerek, kendini önden arkadan bana sergiledikten sonra geldi kucağıma, tam yarağımın üstüne oturdu. Tekrar dudaklarımız birleşti. Kulağıma fısıldayarak, "Yatakodasına gidelim mi?" dedi. Ben, "Tamam!" deyince yengem kucağımdan inerek elimden tutup beni de ayağa kaldırdı. Ayaktayken atletimi çıkardı, şortumu külotumla bereber çıkararak, "Offf be, işte bu! Ne kadar güzel yarağın var, kurban olurum buna!" diyerek eğildi ve sikimin kafasına öpücük kondurdu. Ben de, "Daha ne güzelliğini gördün ki yenge?" dedim. Yengem de, "Hadi çabuk ol, biran önce görmek istiyorum!" dedi. Yengem yarağımı elinden bırakmadan, o önde, ben arkada, beni çekerek yatağına götürürken, tangalı götünü kıvırarak yürüyordu. Elimi yengemin götüne koydum, tombul götünün yanakları salıncak gibi bir oyana bir buyana sallanıyordu...
Yengem yatağa uzandı ve "Hadi hemen sik beni!" diyerek beni üzerine çekti. Yengemin üstünden kayarak yanına uzandım ve "Daha çoook zamanımız var yenge, acelen ne?" dedim. Dudaklarımız birleşti. Yengem dudaklarımı öyle bir emiyordu ki, koparacak gibiydi. Dudaklarımı yengemin dudaklarından kurtarıp, boynunun her tarafını öpüyor yalıyordum. Yengem gözlerini kapayıp hafiften inlemeye başlamıştı. "Memelerimi em!" diye talimat verdi. Südyenini çıkardım ve göğüslerini öpüp emmeye başladım. Yengem çok sabırsızlanıyordu, o arada külotunu çıkardı. Ben yengemin memelerini emerken, elimle de şişkin amını okşuyor, parmağımı amına sokup çıkarıyordum. Yengemin amı iyice sulanmıştı, kalçalarını yukarı kaldırıp indiriyordu...
"Hadi canım, sok yarağını amıma, sik beni, ilk ateşimi söndür, sonra uzun uzun sevişiriz, bak seninki de patlayacak gibi!" dedi ve bacaklarını ayırıp beni yine üzerine çekti. Benim yarrak sanki yolu biliyormuş gibi amın ağzında yerini aldı. Yarrağımın kafasını yavaşca amına soktuğumda yengem kalçasını sağa sola oynatıyordu. Dayanamadım birden hepsini kökledim. Köklememle birlikte yengem, "Ohhhhh, çooook güzel!" diye inledi. Ben, "Hoşuna gitti mi yenge?" diye sorunca, "Bana yenge deme! Karıcığım de, orospum, kahpem diyerek sik beni!" diye inliyordu. Yengem tiyoyu vermişti. "Orospu yarağım güzel mi?" diye sordum. Yengem, "Güzel, hem de çok güzellll, kurban olurum o yarrağına erkeğim, hızlı, daha hızlı sik beni, sikicim benim!" dedi. Yengemin bacaklarını omuzuma aldım, altımda top gibi olmuş, ben amına soktukça memeleri dalgalanıyordu. Arada bir durup yengemin memelerini öpüyor emiyordum, sonra tekrar amına köklüyordum...
Yengemin amını bacak omzuda epeyce siktikten sonra pozisyon değiştirdik. Ben alta geçtim, yengem ata biner gibi yarağımın üstüne oturdu, kalçalarını sağa sola kıvırıyor, oturup kalkıyordu. Her otururken de, "Ohhh bastır, geliyorum, iyice sok!" diye inliyordu. Herhalde zincirleme orgazm oluyordu ki, amından süzülen sular taşaklarıma kadar akıyordu. Yengem yarağımın üstünde kıvırırken ben de memelerini okşuyor, sıkıyor, emiyordum. Bir süre de o pozisyonda siktikten sonra, yengemi tekrar altıma aldım. Öyle sert sikiyordum ki, şakırtı sesleri yatakodasının duvarlarında yankılanıyordu. Yengem son hamlelerimden gelmek üzere olduğumu hissetmiş olacak ki, "Durma kocacığım, devam et, içime boşal, korkma korunuyorum!" diyerek zıplamasını hızlandırdı. "Al ozaman orospu!" diyerek, yengemi belinden tutup kendime çekerek öyle bir boşalmaya başladım ki, döllerimin ardı arkası gelmeyecek sandım...
Yarağım yengemin amında küçülünce üstümden indi ve yan yana uzanıp birer sigara yaktık. Sohbet ediyorduk. Ben yengemin vücudunda parmaklarımı gezdiriyordum, yengem de taşaklarımı okşuyordu. Sigaralar bitince tekrar öpüşmeye başladık. Yengem beni sırtüstü yatırıp dudaklarımı emmeye başladı. Ordan boynuma indi, ordan da meme uçlarımı emiyor, dişliyordu. Göbek deliğime dilini sokuyor emiyordu. Daha aşağı indiğinde sönük yarağımın kafasını ufak ufak öpüyor, dilini kafasının etrafında gezdirerek taşaklarıma iniyor, taşaklarımı ağzına alıp emiyordu. Benim yarak kalkmaya başlamıştı. Yengem yarağımla konuşuyordu, "Kalk benim güzel yarağım, kalk ta sana neler vereceğim!" diyordu. Ben de yengemin saçlarını okşayıp, "Neler vereceksin bakalım?" dedim. Yengem, "Ne istersen vereceğim, yeter ki beni doyur yarağa!" dedi. Benim yarrak tam kıvamına gelmişti. Yengem sakso çekiyor, boğazına kadar ağzına alıyor, çıkarıp dilini kafasının etrafında gezdirip yalayarak taşaklarıma iniyor, taşaklarımı ağzına alıp emip, tekrar yalayarak yarağımın kafasına çıkıyor, kafasını ağzına alıyordu. Bunu sayısını hatırlamadığım kadar çok yaptı...
Sonra yine öpüp yalayarak yukarı çıktı, dudaklarıma kadar geldi. Biraz öpüştükten sonra busefer ben yengemi altıma alarak, yengemin kulak memelerini emiyor, kulağının içine dilimi sokuyordum. Yengem kulağına dilimi soktukça hem huylanıyor hem de azıyordu. Boynuna indim, yalıyor emiyordum. Yengem de boynunu bir sağa bir sola çevirerek her tarafını yalamam için beni yönlendiriyordu. Aynı anda da amını avuçlayıp okşuyordum. Boynundan memelerine indim, meme uçlarını yalıyor, ufak ufak ısırıyor, etrafında dilimi gezdiriyordum. Yalayarak göbeğine indim, göbek çukurunu yalıyor, dilimi sokuyordum. Yengem amına ineceğimi beklerken, ben yengemi yüzükoyun çevirdim, yukarı çıkıp ensesini, omuz başlarını emmeye, ısırmaya başladım. Ben emdikçe yengem inliyor, zevkten garip garip sesler çıkarıyordu. Elimi de götüne attım, götünün etli yanaklarını avuçluyor okşuyor, göt deliğinin etrafında parmağımı gezdirip, daireler çizerek uyarıp, ordan da amına inip am dudaklarını okşuyordum. Sırtını, omuriliğini yalayarak bel çukuruna indim. Götünün yanaklarını emiyor, ısırıyordum...
Yengem, "Aşkım çoook güzel yapıyorsun, çoooook güzeeeeel!" diye inleyerek götünü hafif kaldırınca, göt deliği ile amı daha da belirginleşti. Yengem sanki göt deliğini yalamamı istercesine götünü biraz daha kaldırınca, dilimle göt deliğinin etrafında daireler çizip, büzüğünü vakkum gibi emmeye başladım. Yengemin inlemeleri artmış, 'Aaaahhh Ooooohhhh' sesleri sıklaşmıştı. Yengem götünün deliğini yalamama fazla dayanamadı ve birden sırtüstü dönüp bacaklarını ayırdı, kafamı tam amının üstüne bastırdı. Şimdi de amını yalamamı istiyordu. Dilimi yengemin sulanmış amının etrafında gezdirip, amının dudaklarını tek tek emiyordum. Dilimi amının deliğine soktuğumda, kafamı öyle bastırıyordu ki, sanki beni tümden içine alacak gibiydi. Yengem kasılarak titremeye başladı ve çok geçmeden ağzıma boşaldı. Hepsini yaladım yuttum ve durmaksızın yalamaya devam ettim...
Yengem tekrar hareketlenmeye başlamış, "Aslan kocacığım, hadi artık, sik beni!" diye inliyordu. Artık benim de yarrağım zonklamaya başlamıştı. Yengemin bacaklarını ayırıp yarrağımı amına soktum. Yavaş yavaş git gel yapıyor, sikişin olabildiğince uzamasını istiyordum. "Yenge nasıl güzel mi böyle?" deyince, yengem kızdı, "Lan şerefsiz sikişirken bana yenge deme demedim mi! Karıcığım de, orospum de, ne dersen de, ama yenge deme!" diye çıkıştı. "Tamam orospu, senin amını götünü sabaha kadar sikeceğim!" dedim. "Hah işte böyle söyle ve sik, sabaha kadar sik, nereden istersen sik!" dedi. Yarağımı amından çıkardım ve memelerinin arasına soktum, "Bak oruspu memelerini de sikiyorum!" dedim. Yengem de, "Sik birtanem, memelerimi sik! Ağzımı da sik!" diyerek, memelerinin arasından çıkan yarağıma dil atıyor, ben de daha ileri sokarak yarrağımın kafasını kertiğine kadar ağzına almasını sağlıyordum...
Birden durdum ve yengeme, "Kalk orospu, arkanı dön domal, senin götünü de sikeceğim!" dedim. Yengem yataktan yere inerek önümde domaldı, götünün yanaklarını elleriyle ayırdı ve "Götümün deliğini biraz daha yala, çok hoşuma gitti!" dedi. Ben ikiletmeden hemen yalamaya başladım. Dilimi götüne sokuyor, büzüğünü yumuşatıyordum. Dilimi arada sırada da amına sokunca yengem kudurmuş gibi inliyordu. Yengem yerde rahat edemeyince tekrar yatağın üstüne çıktı, yatağın kenarına yan yatıp götü bana gelecek şekilde dizlerini karnına çekti. Yengem amını götünü bana öyle sunuyordu ki, görmediğim pozisyonlar alıyordu. Tabii benim de aklım başımdan gidiyordu. Yengemin amını götünü yalıyor ve parmaklıyordum, amından sular akıyordu...
Yengem sonunda yatağın ortasına gelip dörtayak domaldı, yine elleriyle göt yanaklarını ayırarak, sikmem için göt deliğini bana sunuyordu. Tam arkasında yerimi alarak yanaştım. Yengem götüne sokmamı beklerken, yarağımı elime alıp amına soktum. Çok rahatça girmişti. Kaygan olan amda rahatça gidip geliyordum. Orta parmağımı da göt deliğine soktum. Amını biraz siktikten sonra yarrağımı çıkardım, göt deliğinın etrafında gezdirdim ve yarrağımın kafasını büzüğüne bastırıp zorladım. Yengem kendini öne çekince, "Ne oldu orospu, alamıyor musun?" dedim. Yengem, "Alırım!" diyerek yüzünü yatağa iyice bastırıp götünü yukarı kaldırdı. Ben bu sefer yarağımın kafasını tükürükleyip tekrar göt deliğine dayadım. Biraz zorladım ve yarrağımın kafası göte girdi. Biraz bekledim. Hafif ileri geri yaparak götün alışmasını ve açılmasını sağladım. Her gidiş gelişimde biraz daha ileri sokuyordum götüne. Birkaç git gelden sonra sonuna kadar sokmuştum...
Yengemin büzüğü yarağımı öyle sıkı kavramıştı ki, sankı eline almış sıkıyordu. "Kız orospu, daha önce başkası götten sikti mi seni?" diye sordum. "Yok, ilk sen sikiyorsun, sen bozuyorsun!" dedi. Zafer kazanmış gibi hissettim kendimi, "Ooohhh!" deyip ileri geri yapmaya başladım. Yengem, "Ne oldu, sen bozuyorsun deyince çok mu hoşuna gitti?" dedi. "Evet!" dedim. "Ozaman sik canım, tadını çıkar bakire götümün, aaaahhh, iyice kökle, ohhh çok güzel oluyormuş götten vermek, sik kocacığım, geçir o kalın, uzun yarağını götüme!" diye inliyordu. Benim de gitgellerim daha hızlanmıştı. Yengem yarrağım götünün içindeyken dizlerinin üstüne doğruldu. Ben de arkadan sarılıp, memelerini okşuyor sıkıyor, boynunu emiyordum. Yengem tekrar domaldı. "Sik kocacığım, parçala yırt götümü!" diye inledikçe, ben daha da sert sikiyordum...
Yarağımla götünü sikerken, elimi de önüne atmıştım, üç parmağımı amına sokmuş parmaklarımla da amını sikiyordum. Yengemin amından sular akıyor, inliyor, bağırıyordu. İkimiz de ter içinde kalmıştık. Yengem boşalıyordu. "Ben bittim, hadi sen de boşal!" diye bağırmaları ve inlemelerine fazla dayanamadım ve hızla yüklenmemle götünün içine attırmam bir oldu. Öyle boşalıyordum ki, sanki hortumdan tazzikli su fışkırtıyordum. Yengem altta, ben üstünde, öylece yatağa yığıldık. Yarağım halen götündeydi, bir süre öyle kaldık. Yarağım küçülünce kendiliğinden çıktı. Döllerimin birazı çarşafa akmıştı. Banyo yapmaya ne halimiz kalmıştı, ne de canımız istiyordu. Birer sigara içip, birbirimize sarılarak uyuduk...
Sabah uyandığımızda birlikte banyo yaptık. Banyoda da bir posta yengemi amdan götten siktim. Sonra kahvaltı yaptık. Hiç konuşmuyorduk. Sessizliği yengem bozdu, "Ne olacak bundan sonra? Duysalar, görseler ne oluruz?" dedi. "Bilmem?" dedim, gerçekten bilmiyordum. Yengem, "En iyisi, bu ilk ve son olsun!" dedi. Ben de tamam dedim. Kahvaltıdan sonra evden çıkıp gittim.
15 gün yengemle hiç konuşmadık, ama sonra beni aradı...
[Özgür]
53 notes · View notes
noksanbiri · 9 months
Note
abi selam, takipçin görece çok belki gören dua eder diye yazıyorum izninle
kendimden dahi sakındığım sevgilim piyade teğmen benim, görev için sınır dışına gidecek ne zaman döner belli değil. yanında tuttum kendimi ama vedalastık beri arasiz ağlıyorum, kalbim korku hissinin elinde boğuluyor, uykum hiç yok
hem onun hem de orada olan herkesin sağ salim dönmesi için dua eder misiniz rica etsem? kalbimin içi çok acıyor, ağlamamı durduramıyorum
inşAllah sağ salim dönecektir. yüreğini ferah tut. inşirah okumanda fayda var. dualarımız hepsiyle. Amin diyelim. 🌱
28 notes · View notes
kendimihissetmiyorum · 11 months
Note
Sevgilim canımın ennn içi.. bloğumda sınır yedim de ve aşkımı çok yazasım geldi.. Seni çok seviyorum. Hayatım olduğun, bir parçan olduğum için çok mutluyum. Huzurlu hissediyorum. İçimdeki çocuk bile mutlu seninle. Her hücrem her hücrene sevgi dolu. Ailemsin 💕
benden beklenmeyecek düzeyde romantik bir ilişki yaşıyorum lan maşallah valla. ayrıca seni ısırırım seni çok seviyorum güzeller güzelim benim bir tanem o ailem diyen ağzını yerim
3 notes · View notes
bensutsevmem · 2 years
Text
Doğum Günü Yazısı’22
İyi ki doğdum.
Bugün itibariyle 34 yaşıma adım atıyor ve doğum günü yazılarının 16. edisyonunu gururla yazıyorum. 
33, hala anlamakta -ve göreceğiniz üzere anlatmakta- zorlandığım bir hızla ve yorgunlukla ve buna rağmen inanılmaz bir keyifle geçti. Bu yaş ile tek derdim, yıl boyunca kendimi bir günün 24 saatine asla sığdıramamış olmak oldu. Bu yazıyı bile ilk defa bugüne tam 3 gün kala yazdım. Aylardır tüm yılı kafamda toparlayıp alt tarafı birkaç satır yazı yazmaya çalışıyorum ama gel gör ki bir türlü vakit bulamıyorum. Çünkü yetmiyor. Yapmak ve yetişmek istediğim/zorunda olduğum o kadar çok şey vardı ki bu yıl... Canım annem, bu yılın başında bana bir sürpriz doğum günü partisi hazırlamıştı misal, ona bile geç kalmıştım. Şu anda fark ediyorum ki, yazıyı bu yıl biraz da bunun sebebini anlamak için yazıyorum. Ne oldu da bu yıl elimden bu kadar hızlı kayıp gitti ve ben onca harika gün yaşamama rağmen neden hala hiçbir şey yapamamışım gibi hissediyorum?
Geriye dönüp bu yıla baktığımda görüyorum ki en çok vaktimi alan şey işim olmuş aslında.
Bu yaşıma yeni bir işyerinde, yepyeni sorumluluklar ve yepyeni insanlarla başladım ve nasıl da iyi geldi! Gün geçtikçe özgüvenim keskinleşti, ruhum yenilendi, gözlerimin içi parladı adeta. O kadar özlemişim ki işyerinde kendimi iyi hissetmeyi, ilk 6 ay nasıl geçti hiç anlamadım. Her akşam gülümseyerek ve büyük bir tatminle çıktım ofisten ve her akşam buna tekrar tekrar şaşırdım. Gördüm ki çalışmanın ne kadar keyifli bir şey olduğunu unutmuşum son birkaç yıldır. Üstelik hırsımdan, başarma arzumdan  ve kendimi kanıtlama ihtiyacımdan da bağımsız, cidden çalışmaktan ve yaptığım işten aşırı keyif aldığım için, üstelik bir de birlikte çalıştığım insanları, onlarla geçirdiğim vakitleri sevdiğim için daha da çok sarıldım işe bu sene ve bir anda sandım ki üzerime atılan her şeyin altından kalkabilecek güce sahibim.
Sonra aniden bir gün, sıradan bir Haziran gününde, ortada hiçbir şey yokken pilim bitti benim. Nasıl olduğuna kendim de inanamadım. O güne kadar hep “yorulmak için çok gencim” diyen ben, daha önce hiç böyle bir yorgunluk yaşamamışım. Nasıl bir his olduğunu yazıya dökmek zor ama, mutsuzluk veya tatminsizlik gibi bir şey değilmiş bu, bir şalterin inmesi gibi zihnin ve ruhun kendini kapatmasıymış. Patronum tarafından zorla çıkartıldığım - ki bununla gurur duymuyorum - iki haftalık izinde deniz kenarında değil denize girecek, ayaklarını suya sokacak enerjiyi bile toparlayamamakmış. Mecalin kalmaması nasıl bir şeymiş bunu öğrendim bu yıl. Şimdi anlıyorum ki yine kendime sınır koymayı pek becerememişim 33’ümde. Aile beklentisinin dışına çıkarak kendi yolunu çizen insanın kendini kanıtlama ihtiyacının herkesten daha fazla olduğunu biliyor ve bunu kendim de hissediyordum zaten ama gördüm ki, “aman kimse bana laf söylemesin, ben her şeyin 10 adım ötesini düşüneyim, hepsini bana söylenmeden yapayım ki kimse benden bir şey istemek zorunda kalmasın” isteğim/korkum hem işyerinde hem de hayatımın genelinde kendime yersiz yüksek ve hatta bazı yerlerde insan dışı beklentiler koymama da sebep oluyormuş. Daha da önemlisi öğrendim ki işin sonunda ne kadar keyif alırsan al, durmadan ve yorulmadığını zannederek gece gündüz, hafta içi hafta sonu demeden çalışmak insanı fark ettirmeden tüketiyormuş.
33 yaşımda gördüm ki, kendini bu kadar parçalamaya da değmiyormuş zaten. Her ne başarı yakalarsan yakala, ister dava dosyası oku, ister yeni kurulmuş bir markayı yüklenip baştan aşağı tüm departmanlarıyla yönet ve bir yerlere getirmeye çalış, ister köklü bir markanın tüm global iletişimini sırtlan, ister bundan keyif al, istersen alma, ister aşırı iyi bir maaşın olsun, ister olmasın, durum, konum ve statü her ne olursa olsun bu kadar çalışmak ve bu kadar kendinden vermek; tebrik edilip alkışlansa dahi insanı -veya belki de sadece beni- yalnızca bir yere kadar tatmin ediyormuş. Bu yılın sonunda -sonunda- işimi hayatım yapmamayı ve kendimi gerek kendime gerekse başkalarına kanıtlayacağım diye paramparça etmemeyi öğrendim. Belki de bu yaşımdan aldığım en büyük ders bu oldu. İşe yarama ihtiyacı ve işe yaramadığını hissettiğinde gelen suçluluk duygusu üzerinde ise bir süre daha çalışmam lazım.
Bu yaşımın Kasım ayında, bir gün arayla hem teyze hem hala oldum. Sürekli çatık kaşları ile ucundan da olsa halaya çeken Ahu ve kucağımdan inmeyi reddetmeleriyle teyzesini kendine aşık eden Ali bu yaşın en beklenmedik renkleri oldular. Leyla ile tanışamadım bir tek. Onu da 34’ümde tanırım artık. Umarım ömrüm hepsinin büyüdüklerini ve mutlu olduklarını görmeye yeter.
Bu yıl ne Noel’de ne de yılbaşında öyle büyük planlar, yemekler yapamadım. Her ikisinde de çalıştım çünkü. Fakat her ikisini de annemle geçirdim ve gerisinin bir önemi kalmadı.
Otuz üçün Ocak ayında, her türlü önleme ve tek başıma oturduğum odalarda bile taktığım maskeme, bir başıma boş bir odada yediğim öğlen yemeklerime rağmen, corona olmayı başardım. Hiçbirimiz hala nasıl ve nereden kaptığımı bilemediğimizden bu olay hayatımın en gerçekçi “olacak olan oluyor” vakası olarak bir kenara yazıldı. Çok şükür ne anneme ne de başka birine bulaştırmadan atlattım. Sonrasında biraz daha rahatlarım diye düşünüyordum ve kademe kademe de normal hayata alıştım ama bu salgın konusunda gerçekten kendime gelmem Eylül ayını buldu.
Eylül ayı başlangıcı, son 7 senedir ilk defa hiçbir anksiyete semptomu yaşamadan çıktığım ilk yolculuğa da şahit oldu bu yıl. Hayat kendi zihninle kavga etmek zorunda kalmayınca cidden ne kadar da kolaymış. Anladım ki zamanında bu kolaylığın kıymetini bilememişim.
--
Çalışa çalışa kendimi yiyip bitirmeme rağmen düşününce çok huzurlu geçti bu yaşım. Yoğun, hızlı ve yorucuydu belki evet ama bir yandan da düşündükçe yüzümü güldürecek kadar çok keyifliydi. Kendime sarıldım hep bu yıl, kendime daha iyi baktım, kendimi daha çok sevdim ve kendimi mutlu etmek için elimden geleni yaptım. Bir bakıma ilk defa 33 yaşımda ben kendim için en iyisinin ne olduğunu düşünüyorsam hep onu yaptım. Bu sayede bana neyin iyi gelip neyin gelmediğini de daha iyi görmüş oldum. Benim bu yıl ajandam hiç boş kalmadı. Yine yeniden kendini kalabalıklar içinde bulan insan oldum, kendimi kalabalıklarda yeniden buldum. Evde renkli tuvaller birikti, ilk golf takımımı aldım, her Pazar golfe gittim, bazı günler uyanıp yogamı yaptım, bazı günler yürüyüşe çıktım, çok daha sağlıklı beslendim, yeni yerler keşfettim, en güzel şarapları içtim, en lezzetli mezeleri yedim, en sürükleyici kitapları okudum, en güzel kıyafetleri giydim, en keyifli etkinliklere katıldım, en sevdiğim insanlarla harika vakitler geçirdim ve en güzel tatilleri yaptım. 33 yaşımda ben bir hayattan tek başına alınabilecek maksimum verime ulaştım.
Bu yıl ne kalbime, ne de koynuma hiç kimse girmedi, giremedi. Zira benim buna ne vaktim oldu, ne gücüm oldu, ne de isteğim. Ama dilerim yeni yaşım farklı olur. Çünkü bu yıl gördüm ki yanında bir şeyleri gerek duygusal, gerek tensel, gerekse ruhsal olarak paylaştığın biri olmadan, hayat ne kadar keyifli olursa olsun tadı bir tık eksik. 
Bu yaşımda hem en yakın dostumun, hem de küçük kardeşim kadar sevdiğim birinin, kanımdan olsalar bu kadar kıymet vereceğimi düşündüğüm iki kadının mutlu yuvalar kuruşuna şahit oldum. Üstelik birinde gerçekten nikah şahidiydim. Bu yıl yeniden gördüm ki insan ruh eşini bulduğunda yan yana gelen iki insanın enerjisi boşlukta dalga dalga yayılıp etrafa bulaşıyor.
33’ümde muhteşem insanlar tanıdım. Bu insanların hepsi de bir şekilde tüm garipliklerime kucak açtı, beni bütün saçmalıklarımla sardı sarmaladı, dahası beni güldürdü, mızmızlanmalarıma ve bazen ani yükselişlerime göğüs gerdi. Gidilen yemeklerde benim için ekstra çatal istediler, kolayı pipetsiz içemediğimi hiç unutmadılar. Onlara komik gelse de ortak yenen şeylere elleriyle hiç dokunmadılar. Bir tanesi sabahın kör karanlığında Şile’nin dağında çekimi bir kenara koyup bana elleriyle kahve yaptı. Bir diğer ikisi bütün bir hafta boyunca yanlarında hiçbir şeye gücü olmayan, sürekli arılardan kaçan ve sadece hiç durmadan pembe kase yiyerek kahve içmek isteyen bu kıza sahip çıktı. Bir de bunca yıldır sahip olduğuma şükrettiklerim vardı yine bu sene. Birisi bana gün aşırı kahve falı baktı bazen, bir diğeri bir türlü görüşemesek de saatlerce telefonda sohbet etti benimle. Biri bana ta olduğu yerden kurabiye şeklinde kutular aldı gönderdi. Bir başkası ben corona olduğumda evimin balkonundan benimle sohbet etmeye geldi. Birisi sırf canım sıkıldı diye beni kapıp  teknesiyle adalara götürdü. Biri benimle uzun uzun yürüyüşler yapıp derin derin konulara daldı. Bir diğeri yıllardır görüşememiş olsak da ilk vakit aralığında yanıma koştu. Bazılarıyla hiç beklenmedik yerlerde karşılaştık, sanki aramıza yıllar girmemiş gibi kahkahalar atıp danslar ettik. Diğer ikisi işi gücü bırakıp bana Hollanda’da iş aramaya kalktı. Biri Kraliçe’nin öldüğü günden gazeteler toplayıp getirdi ben severim diye. Biri -ve en kıymetlisi- de sanki 33 yaşında değilmişim gibi bana her gün gözü gibi bakmaya devam etti.
Velhasıl bu koştur koştur akan yaşın bugün sonuna geldik. Her ne kadar nasıl bu kadar hızlı geçtiğini hala zerre anlamasam da ve aslında hedeflediklerimin tamamını yapamasam da şu anda görüyorum ki bu yaş aşırı derecede keyifli, kahkaha dolu, başarı dolu, sevgi dolu olmuş. Bunun böyle olmasını mümkün kılan, yamacımda duran, uzağımda da olsa beni kalbinde tutan herkese teşekkürler. Hepinizi -artık gerçekten- öpüyorum. 34’ü de birlikte devirmek dileğiyle.
Dee.
4 notes · View notes
elazigsurmanset · 8 days
Text
Kamu Tasarruf Paketinde Neler Var, Neler Tartışılıyor?
Tumblr media
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açıklanan ve 8 ana başlıktan oluşan kamu tasarruf paketi, kamuoyunda ve sendikalarda tartışılmaya devam ediyor. Paket içeriğinde yer alan bazı önemli maddeler şunlardır: Kamuda Yabancı Menşeli Araç Kullanımı Sonlandırılıyor: 3 yıl boyunca kamuya araç alımı olmayacak. Mevcut lüks araçların satılıp satılmayacağı ise belirsiz. Kamu Personel Alımı Emekli Olan Kadar Sınırlandırılacak: 3 yıl boyunca kamuya, emekli olan kadar personel alımı yapılacak. Kamu Binaları, Deprem Riski Dışında 3 Yıl Donduruldu: Yeni kamu binası alımı ve yapımı 3 yıl süreyle durduruluyor. Yeni Sosyal Tesis Yapımı Kaldırıldı: Kamu kurumları tarafından yeni sosyal tesis alımı ve yapımı süresiz olarak kaldırıldı. Kamu Çalışanlarının Yönetim Kurulu Ücretlerine Sınırlama: Kamu çalışanlarının aldığı yönetim kurulu ücreti tek bir yerden olacak ve ücrete üst sınır getirilecek. Sınırlamanın ne kadar olacağı ise belli değil. Personel Servisi Sınırlandırılacak: Kamu kurumlarının personel servisi uygulaması sınırlandırılacak. Memurların Yurt Dışı Görevlendirmeleri Sınırlandırılacak: Memurların yurt dışı geçici görevlendirmeleri sınırlandırılacak. Mal ve Hizmet Alımlarında Kesinti: Deprem ve zorunlu harcamalar hariç mal ve hizmet alım ödeneklerinde , yatırım ödeneklerinde ise 'lik kesinti olacak. Hizmet İçi Eğitimler Otellerde Değil Kamu Tesislerinde: Hizmet içi eğitimler otellerde değil kamu tesislerinde yapılacak. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, paketin bir kısmını desteklerken, bir kısmının ise ülkeye fayda getirmeyeceğini savunuyor. Özellikle kamuya yeni personel alımının emekli olanla sınırlandırılmasına karşı çıkan Kahveci, sağlık, eğitim ve güvenlik gibi alanlarda büyük bir personel açığı olduğunu ve bunun kamu hizmetlerini aksatacağını belirtiyor. Tartışmalar: Personel alımının sınırlandırılması: Kamu hizmetlerinde personel açığı olduğu ve bu durumun hizmetleri aksatacağı savunuluyor. Yönetim kurulu ücretlerine sınırlama: Sınırlamanın ne kadar olacağı ve hangi kurulları kapsayacağı merak konusu. Kesintiler: Kesintilerin yatırımları ve kamu hizmetlerini nasıl etkileyeceği belirsiz. Otellerde yapılan hizmet içi eğitimlerin kamu tesislerine taşınması: Bu değişikliğin maliyetleri ve eğitimlerin kalitesini nasıl etkileyeceği merak konusu. Genel olarak, kamu tasarruf paketi kamuoyunda ve sendikalarda karışık tepkilere yol açıyor. Paketin bazı maddeleri desteklenirken, bazı maddeleri ise eleştiriliyor. Paketin etkisinin ne olacağı ve uzun vadede nasıl sonuçlar doğuracağı ise zaman gösterecek. Read the full article
0 notes
nergistanribilir · 11 days
Text
Uçak bileti al
Uçak bileti al işlemi artık zor değil. Heybilet.com üzerinden dilediğiniz destinasyona en uygun uçak biletilerini bulabilir, karşılaştırabilir ve anında satın alabilirsiniz. İster yurt içi ister yurt dışı seyahatlerinizde, Heybilet güvencesiyle en iyi fiyat tekliflerini keşfedin. "Gökyüzü sınır tanımaz" diyerek, maceraya atılmanız için tüm imkanları sunuyoruz. Her bütçeye uygun seçeneklerle seyahatlerinizi daha keyifli hale getirin!
0 notes
pazaryerigundem · 12 days
Text
Bakan Göktaş: Saldırılar kabul edilemez!
https://pazaryerigundem.com/haber/170122/bakan-goktas-saldirilar-kabul-edilemez/
Bakan Göktaş: Saldırılar kabul edilemez!
Tumblr media
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, İsrail’in Refah’a yönelik kara saldırısı başlatmasına tepki göstererek, saldırıları kabul edilemez olarak nitelendirdi.
ANKARA (İGFA) – Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın, Filistin Sosyal Kalkınma Bakanı Samah Hamad ile gerçekleştirdiği çevrim içi toplantıda Filistin’de yaşanan trajedi başta olmak üzere çeşitli konular ele alındı.
İsrail’in saldırılarını insani bir felaket olarak nitelendiren Bakan Göktaş, Filistin’de kalıcı ateşkes sağlanması ve akan kanın bir an önce durdurulması gerekliliğine vurgu yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin, İsrail’in ateşkesi kabulü ve Filistin’e insani yardımların arttırılması konusundaki çağrılarını hatırlatan Göktaş, “İsrail’in Gazze’nin diğer bölgelerine yaptığı gibi Refah Sınır Kapısı’na olan saldırıları da kabul edilemez” diye konuştu.
Bakan Göktaş görüşmede Türkiye’nin İsrail’e ticari ambargo başlattığını ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı’na açtığı soykırım davasına müdahil olacağını da söyledi.
Filistin’in haklı davasını tüm dünyaya duyurmaya kararlı olduklarını belirten Bakan Göktaş, “Anneler Günü vesilesiyle Filistinli kadınların durumuna dikkat çekmek, Gazze’ye yönelik saldırı ve işgalin sona erdirilmesi için diğer ülkelerdeki mevkidaşlarım ile uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcilerine bir mektup göndererek, harekete geçmeleri konusunda çağrıda bulundum” ifadelerini kullandı.
Türkiye’ye getirilen Filistinlilerin de gündeme geldiği toplantıda Bakan Göktaş, “Savaş nedeniyle Filistin’den ülkemize getirilenler arasında 807 çocuk bulunuyor. Bunun içerisinde 2 çocuğumuz refakatsiz. Onları da Bakanlığımız koruması altına aldık. Tahliye edilen çocuklar eğitim, sağlık ve psikososyal destek hizmetlerinden yararlanırken, diğer tüm ihtiyaçları da karşılanıyor. Yetişkinler ise sık sık sağlık kontrollerinden geçiyor. Ayrıca misafir edilen Filistinli kadınlara da halk eğitim merkezlerimizde çeşitli eğitimler verilerek onların da psikososyal iyileşme süreçlerine katkı sunmaya çalışıyoruz.” dedi.
Toplantıda ayrıca Türkiye ile Mısır arasında Filistinli 200 çocuğun tahliyesine yönelik hazırlanan anlaşmaya da değinilirken Bakan Göktaş, söz konusu anlaşmanın Türkiye, Mısır ve Filistin’in yer alacağı üç taraflı bir iş birliği haline getirilebileceğini dile getirerek, Türkiye’nin her zaman Filistin’in yanında olmayı sürdüreceğini belirterek, iki Bakanlık arasındaki işbirliği imkanlarını artırmak için Filistinli Bakanı Türkiye’de ağırlamaktan memnuniyet duyacağını da sözlerine ekledi.
Filistin Sosyal Kalkınma Bakanı Samah Hamad ise Türkiye’nin Filistinlilere yönelik çalışmaları ve desteklerinden dolayı teşekkür etti.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
songazeteci · 1 month
Text
COĞRAFYA KADER MİDİR?
Bir ülke düşünün...
Sınır komşusu olan 2 devlet de tarihin gördüğü en büyük terör örgütü tarafından istila edilmiş olsun...
Bir ülke düşünün...
Her yıl topraklarını bölmek isteyen başka bir terör örgütü tarafından vatandaşları defalarca hedef alınmış... Ve binlerce canını teröre kurban vermiş...
Bir ülke düşünün...
Yine hemen yanı başındaki sınır komşularındaki terör yuvalanmalarından roketlerle saldırılar yapılsın, insanlar düğüne giderken ölüme, son nefesini vermeye gitsin...
Bir ülke düşünün...
Sınırındaki ülkelerde bulunan terör yapılanmasına kendi müttefikleri tarafından silah yardımı yapılsın ve desteklensin....
Evet doğru bildiniz...
Bu ülke bizim ülkemiz... Türkiye!
Tumblr media
Türkiye haritasını karşınıza alın ve çevresine bir bakın.. Ve sadece son 13-14 yılda yaşananları düşünün...
Arap Baharı ile Orta Doğu'nun çalkalanması
Suriye'deki iç savaş
Irak'ta Saddam'ın devrilmesi ile başlayan istikrarsızlık
Suriye ve Irak'ta DEAŞ terör örgütünün kurulması ve komşu ülkelerden Türkiye'ye yapılan füzeli saldırılar, metropollere yapılan terör saldırıları
DEAŞ'ın yerini PKK'nın 3 harf değiştirmiş halleri olan, YPG/PYD/SDG gibi terör örgütlerine bırakması ve bu bölücü örgütlerin Türkiye'ye saldırıları
Azerbaycan-Ermenistan arasında 2. Karabağ savaşı
2014'te Rusya-Ukrayna arasında Kırım Çatışmaları
2021'den günümüze Rusya-Ukrayna savaşı
İran-İsrail gerilimi
Yunanistan ile havada, karada ve denizde yaşanan gerilimler
Mülteci krizi
Şimdi bir de karşımıza Avrupa haritasını alalım...
Ve fark etmez hepsi için durum aynı ama bir ülkeyi seçelim... Mesela o ülke de Almanya olsun.
Tumblr media
Almanya'ya Polonya'dan, Belçika'dan, Hollanda'dan, Avusturya'dan ya da İsviçre'den hiç roketle saldırı yapıldı mı? Ya da yapılır mı?
Almanya'nın sınırındaki ülkelerden birini bir terör örgütü kontrol altına aldı mı? Ya da alabilir mi?
Komşu ülkedeki insanlar kafalarına bomba yağdığı gerekçesiyle hiç Almanya'ya akın etti mi, Almanya hiç mülteci akını yaşadı mı?
Bir üniversitenin 2016 yılında yayınladığı rapora göre Türkiye 30 yılda terörle mücadele için 40 milyar dolar harcadı...
Avrupa topraklarında yer alan hangi ülke terörle mücadele için bu kadar büyük bir bütçe ayırmak zorunda kaldı?
Ama Rusya-Ukrayna Savaşı başlayınca ne oldu...
Bir Avrupa ülkesi endişeye kapıldı...
İsveç derin bir korku yaşamaya başladı. Güvenliğinin tehlikede olduğu için tarafsızlık ilkesini bir kenara bıraktı ve NATO üyesi olmak istedi..
En son İsveç'te ne zaman savaş olduğunu hatırlıyorsunuz? İsveç'te en son ne zaman terör saldırısı oldu?
İsveç'e Finlandiya'dan, Norveç'ten hiç füze atıldı mı?
İsveç'e hiç mülteci akını oldu mu?
Hayır hiçbiri olmadı...
Ama İsveç, Ukrayna topraklarında yaşanan savaş nedeniyle güçlü bir korku yaşadı. Sonra İsveç, Türkiye'nin yıllardır başına bela olan terör örgütüne verdiği desteğin, aniden yanlış olduğunu fark etti..
Can korkusu bu tabii...
Peki şu haliyle bile İsveç'in bulunduğu coğrafya, Türkiye'nin bulunduğu coğrafya ile aynı risklere mi sahip?
Yani İsveç bir tehdidin gelme ihtimali dahilinde tüm uluslararası politikasını, savunma stratejisini tamamen değiştirdi...
Sadece bir varsayımla ve bir ihtimal için...
Ama biz yıllardır Uluslararası Kamuoyuna Türkiye'nin çevresindeki ülkelerin istikrarsızlaştığı için tehlikelerin arttığını, sınır ötesi operasyonların neden yapıldığını, güvenlik endişelerimizin haksız olmadığını anlatıp anlatıp duruyoruz...
Sizce anlamıyorlar mı, yoksa anlamak mı istemiyorlar?
Batı'nın en güzel bildiği, diline pelesenk ettiği empati sadece içi boş bir kavram olarak mı kullanılıyor?
Bütün bunlar göz önüne alındığında şimdi sormak istiyorum;
Coğrafya kader midir?
0 notes
barkoturktv · 4 months
Link
0 notes
oznnakliyat · 5 months
Text
İstanbul Nakliye
Tumblr media
İstanbul Nakliye: Güvenle Taşımanın Adı
İstanbul'un kalbinde, her geçen gün artan şehir hayatının karmaşasında, taşınmak büyük bir organizasyon gerektiren bir süreçtir. İşte tam da bu noktada devreye giriyoruz: İstanbul Nakliye. Müşterilerimize en iyi hizmeti sunarak, şehir içi nakliye, evden eve nakliye ve şehir içi nakliye aracı temini gibi geniş bir hizmet yelpazesi ile öne çıkıyoruz.
Profesyonellikte Sınır Tanımayan Hizmet
İstanbul Nakliye olarak, taşıma sürecini bir başarı hikayesine dönüştürme konusunda uzmanız. Deneyimli ve profesyonel ekibimiz, müşterilerimize en iyi hizmeti sunabilmek için taşıma sürecinin her aşamasında titizlikle çalışır. Eşyalarınızı güvenle taşımanın yanı sıra, müşteri memnuniyetini de en üst düzeyde tutmayı hedefliyoruz.
Şehir İçi Nakliye: Güvenli ve Hızlı Çözümler
İstanbul'un trafiği ve yoğunluğu düşünüldüğünde, şehir içi nakliye hizmetimizle müşterilerimize zaman kazandırıyoruz. Modern araç filomuz ve deneyimli şoförlerimizle eşyalarınızı hızlı, güvenli ve sorunsuz bir şekilde yeni adresinize taşıyoruz.
Evden Eve Nakliyat: Eşyalarınız Bizimle Güvende
Evden eve nakliyat, özel eşyalarınızın güvenli bir şekilde taşınması demektir. İstanbul Nakliye olarak, her türlü eşyanızı özenle paketliyor, dikkatlice taşıyor ve yeni evinizde güvenle yerleştiriyoruz. Her adımı özenle planlıyor, müşterilerimizin taşınma sürecini en az stresle atlatmalarını sağlıyoruz.
Şehir İçi Nakliye Aracı Temini: Size Özel Çözümler
İstanbul Nakliye olarak, müşterilerimize geniş bir araç filosu sunarak ihtiyaçlarına uygun çözümler sağlıyoruz. Taşınacak eşyalarınıza en uygun boyut ve kapasitedeki aracı seçerek taşıma sürecini daha verimli hale getiriyoruz.
İstanbul Nakliye, her taşıma sürecinde gösterdiği profesyonellikle, güvenilirlikle ve müşteri odaklı yaklaşımıyla adından söz ettiriyor. Bizimle taşınmak, sadece eşyalarınızı değil, aynı zamanda güveninizi de taşımak demektir.
İstanbul Nakliye: Profesyonelliğin ve Güvenin Adı
İstanbul'un dinamik ve büyüleyici atmosferinde, taşınmak birçok detayı içinde barındıran karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte en önemli faktör, sizin için değerli olan eşyalarınızın güvenli ve sorunsuz bir şekilde yeni adresinize ulaşmasıdır. İşte bu noktada devreye giren İstanbul Nakliye, deneyimli kadrosu ve geniş hizmet yelpazesi ile taşıma konusundaki ihtiyaçlarınıza en iyi şekilde karşılık veriyor.
Profesyonellik ve Güvenin Birleşimi
İstanbul Nakliye, sektördeki uzun yıllara dayanan deneyimi ve profesyonel ekibi ile taşıma sürecinizi başından sonuna kadar en ince ayrıntısına kadar düşünerek planlar. Firmamız, müşterilerine sunduğu profesyonel hizmetle güvenin ve kalitenin temsilcisidir. Her taşıma işleminde müşterilerimizin beklentilerini aşmak için özveriyle çalışıyoruz.
Şehir İçi Nakliye: Hızlı ve Güvenilir Taşıma
İstanbul'un trafiği ve şehir içi dinamikleri düşünüldüğünde, şehir içi nakliye hizmetimizle müşterilerimize hızlı ve güvenilir bir taşıma deneyimi sunuyoruz. İstanbul Nakliye olarak, özel eğitimli personelimiz ve modern araç filomuz ile eşyalarınızın güvenle taşınmasını sağlıyoruz. Her türlü taşınma ihtiyacınıza uygun çözümler sunarak sizlere kolaylık sağlıyoruz.
Evden Eve Nakliyat: Eşyalarınız Bizimle Güvende
Evden eve nakliyat, en özel eşyalarınızın güvenli bir şekilde taşınmasını gerektiren özel bir süreçtir. İstanbul Nakliye olarak, uzman ekibimiz ve modern ekipmanlarımızla evden eve nakliyat hizmetinde güvenilir bir partner olmaktan gurur duyuyoruz. Eşyalarınız, özel ambalajlama ve dikkatli taşıma ile başarıyla yeni adresine ulaştırılır.
Şehir İçi Nakliye Araçları: Size Özel Taşıma Çözümleri
İstanbul Nakliye, geniş araç filosu ile her türlü taşıma ihtiyacınıza uygun çözümler sunuyor. Eşyalarınızın miktarına ve özelliklerine göre en uygun aracı seçerek taşıma işlemini en verimli şekilde gerçekleştiriyoruz. Size özel taşıma çözümleriyle her zaman yanınızdayız.
İstanbul Nakliye, kalite, güven ve profesyonellikle öne çıkan bir nakliyat firması olarak, taşıma sürecinizi kolaylaştırmak ve sizlere huzurlu bir taşınma deneyimi sunmak için burada. Bizimle iletişime geçin, İstanbul Nakliye farkını yaşayın!
0 notes
apkdrv · 5 months
Text
PK XD: Eğlence, dost & oyunlar
Tumblr media
pk xd apk, pk xd apk indir PK XD Noel'e hoş geldiniz! Yöneticinin kötülükle savaşmasına yardımcı olmak için Uğur Böceği'ni Noel havasına soktuk. Kötülerle savaşın ve Noel'i kurtarmak için portalı kapatmaya yardım edin. Hawk Moth, daha fazla çeşitlilik ve zorluk içeren bir labirentte Noel'i terörize etmeye geldi! Ama çevrede saklı hediyeler olduğunu duyduk! Glitch, Noel'in büyüsüne son vermeye çalışmak için Shadybug ve Claw Noir'ı getirdi. Bu güncellemede eğlenceyi sağlamak için size ihtiyacımız var. Güçlerinizi kullanarak Shadybug'a dönüşme fırsatını değerlendirin ve Noel'de ortalığı karıştırın! İnanılmaz bir Noel deneyimi için buz parkını ziyaret etmeyi unutmayın. Rampa mücadelesi ve paten Mini Oyunu sizi bekliyor! Dahası, kendi oyuncaklarınızı yaratabileceğiniz bir Noel evi hayal edebiliyor musunuz? İşte bu doğru. Yeni Oyuncak Fabrikası Evini keşfedin! Ayrıca anime evreninden ilham alan birçok deneyimin tadını çıkarın! Oyuna basın ve bolca eğlence ile oyunun tadını çıkarın! Avatarınızı her zaman istediğiniz gibi yapmak için paralarınızı kullanmayı unutmayın. İşte bu doğru! Burada paralarınızı değiştirebilir ve avatarınızı karakterinizin olması gerektiği gibi yapabilirsiniz! Şimdi oynayın! Burada karakterinin ve avatarının ihtiyacı olan her şeyi bulacaksın. Kendinizi asil hissetmenizi ve kraliyet ailesinden biri olmanızı sağlayacak pek çok kıyafet ve kostüm var. Arkadaşlarınızı oynamaya çağırmayı ve bu anime sezonunda avatarlarınızla çok eğlenmeyi unutmayın! Evden, sevimli kıyafetlerden ve dağınık saçlarla sonsuz rahatlıktan daha iyi bir yer yoktur, değil mi? Ama hepsi avatarınızın ve karakterinizin tarzını kaybetmeden. PK XD arkadaşlarınızla oynamak için mükemmel bir oyundur. Oyuna basın ve avatarınızı her zaman istediğiniz gibi yaratın ve oyunda inanılmaz deneyimler yaşayın. Ve bununla da bitmiyor! Avatar mı duydum? İşte bu doğru! Avatarlar PK XD'ye geldi! Evinizde birlikte oynayabileceğiniz, hikayeler ve deneyimler yaratabileceğiniz karakterleriniz olsun! Artık onlarla istediğiniz zaman etkileşime geçebilirsiniz. PK XD'de eğlence ve yaratıcılık burada. Avatarların tadını çıkarın! Bu oyunda kendi deneyimlerinizi yaratabilir ve maceralara atılabilirsiniz! Oyuna basın ve PK XD dünyasını keşfedin! Kendi avatarınızı yaratın, arkadaşlarınızı çağırın ve eğlence garanti! Birçok zorlukla karşılaşabileceğiniz bir dünya. Hadi başlayalım! Hangi karakter olmak istiyorsunuz? Bir insan avatarı mı, bir zombi avatarı mı yoksa bir tek boynuzlu at avatarı mı? Eğlenceli kıyafetleri ve aksesuarları birleştirin, renkli saçlar, kanatlar, zırhlar, kılıçlar takın ve PK XD evrenini keşfedin. Ne istersen ol ve farklı mesleklere sahip ol: influencer avatarı, astronot avatarı, bilim adamı avatarı, şef avatarı ve çok daha fazlası. Oyuna basın ve eğlenmeye başlayın! Çılgın bir yarış mücadelesinde, pizza dağıtımında ve çok daha fazlasında eğlenin! PK XD Evrenimizde olmayan bir şey mi düşündünüz? PK XD Builder'da kendi deneyiminizi yaratabilirsiniz! Mini oyun, eğlence parkı, futbol sahası veya alışveriş merkezi? Burada sınır yok! Sadece keşfedin ve eğlence garanti! Hiç 2 evcil hayvanı birleştirmeyi ve benzersiz bir sanal evcil hayvana sahip olmayı düşündünüz mü? PK XD Universe'de evcil hayvanınızla çok eğlenebilirsiniz! Evcil hayvanınızla ne kadar çok ilgilenirseniz, o kadar fantastik bir hayvana dönüşebilir! PK XD Universe'de özel tarihler daha da güzel! Avatarınızın Cadılar Bayramı, Noel, Paskalya, Çocuk Bayramı, doğum günü partileri ve temalı oyun içi eşyalarla birçok özel etkinliği kutladığından emin olun! Size ve ailenize şimdiye kadarki en iyi deneyimi sunmak için tüm önerilerinizi duymak istiyoruz! Güncel kalmak için bizi takip edin: @pkxd.universe Read the full article
0 notes
pateralba · 6 months
Text
Tumblr media
Schrödinger kedisi düşünce deneyinde; bir kedi, bir şişe zehir ve radyoaktif bir kaynakla kapalı bir kutuya bırakılır. Radyoaktif kaynağın bir saat içinde ışıma ihtimali ışımama ihtimaline eşittir. Eğer içerideki sensör radyoaktiflik algılarsa küçük şişeyi kıran mekanizma çalışır, zehir kediyi öldürür. Ölçümler deneyi etkilediği için kedinin sesini dinlemek ya da kutunun hareket ettiğini görmek gibi çözümler yoktur. Kedinin ölü ya da diri olduğunu söylemenin mümkün bir yolu olmadığı için, kedi hem ölü hem de diridir. Bir kuantum parçacığı gibi, aynı anda iki durumda süperpozisyona sahiptir. "Yalnızca" atomlar ve parçacıklar, birkaç farklı olası durumun aynı anda bir arada bulunabileceği kuantum mekaniğinin kurallarına tabidir. Yani burjuva ideologların "kuantum fiziği makro gerçekliği sarstı" iddiasının içi boştur. Makro alan ve atomların kuantum mikro alanı arasındaki "sınır" dalga fonksiyonudur. Kuantum fiziğinde olasılığın rolünü dal­ga fonksiyonu kontrol eder. Kuantum sistemleri "dalga fonksiyonu" tarafından yönetilir. Ayrıca yine burjuva ideologların "kuantum fiziği ölçümsüzlüğe bağlı var olan (ölçüm deneyi etkiliyordu) bilinmezlik sebebiyle modern fiziğin bilinebilirlik ve öngörülebilirlik ilkelerini sarstı" iddiası da yine bu düşünce deneyine dair yeni tekniklerle sınırlı da olsa yapılabilen ölçümler sebebiyle boşa düştü. Burjuva ideologlar, artık bu içi boş iddialar üzerinden bilimlerle organik bağı olan "marksizme" de saldıramaz.
0 notes
iahaber · 7 months
Text
İspanya’dan Netanyahu’ya çok sert tepki: Yargılanması gerekiyor
İspanya Sosyal Haklar Bakanı görevini vekaleten yürüten Ione Belarra, İsrail’in Gazze’de “planlı bir soykırım yürüttüğünü” belirterek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “savaş suçu” işlediği gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) yargılanması gerektiğini söyledi. El Mundo’nun haberine göre Belarra, sosyal medya hesabından yayımladığı video mesajda “ABD ve Avrupa Birliği’ni (AB), İsrail’in işlediği savaş suçlarına ortak olmakla” suçladı. Filistin’den gelen görüntülere içi parçalanarak baktığını belirten Belarra, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin, “İsrail devleti, Gazze’de planlı bir soykırım yürütüyor” dedi. Belarra, İsrail’in sivillerin yaşadığı bölgeleri bombalamasının ve onları topluca cezalandırmasının, uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve “savaş suçu” işlediğini dile getirerek, “Bu gerçeğe bakarsak ABD ve AB, sadece buna göz yummakla kalmayıp aynı zamanda İsrail devletini apartheid politikasında ve insan haklarını ihlal eden işgalinde destekliyor” görüşünü paylaştı. Hamas’ın İsrailli sivillere yönelik saldırılarının, İsrail’in işlediği “suçların” mazereti olamayacağına dikkati çeken Belarra, hem İspanya hem de tüm Avrupa halkını sokaklara İsrail’i protestoya çağırdı. Belarra, hükümeti kurmakla görevli Sosyalist İşçi Partisini (PSOE), Netanyahu’nun “savaş suçlarının soruşturulması” için UCM’ye dilekçe verme konusunda birlikte çalışmaya davet etti. SAVAŞ GÜNLERDİR DEVAM EDİYOR Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e “Aksa Tufanı” adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı. Gazze’den İsrail yönüne binlerce roket atılırken Filistinli silahlı gruplar, Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı’na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti. Silahlı gruplar, daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi’ne saldırı başlatmıştı. Gazze’den düzenlenen saldırılarda 286’sı asker 1300 İsraillinin öldüğü, 3 bin 436 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in saldırılarında Gazze’de 2 bin 750 kişinin öldüğünü, 9 bin 700 kişinin yaralandığını duyurmuştu. İşgal altındaki Batı Şeria’da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 58 Filistinlinin öldüğü, yaklaşık 1250 kişinin yaralandığı belirtilmişti. İsrail’in saldırılarında ayrıca Gazze’de 9, Lübnan’da da 1 gazeteci yaşamını yitirmişti. Lübnan'ın güneyindeki İsrail sınırında 8 Ekim’den bu yana Hizbullah ve İsrail ordusu arasında çıkan çatışmalarda ise şu ana kadar 3 sivil ile 4 Hizbullah milisi ve 2 Filistin İslami Cihad Hareketi üyesi hayatını kaybetti. Lübnan tarafından düzenlenen saldırılarda da 3 İsrail askeri öldü.
0 notes
onlinekursegitimleri · 8 months
Text
SKDM Nedir ve Nasil Calisir?
SKDM nedir gibi benzeri sorular birçok kişi tarafından merak edilmektedir. SKDM; Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Avrupa Birliği'nin sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve karbon kaçağını önlemeyi amaçlayan bir ticari mekanizmadır. 2005 yılından beri uygulanan Avrupa içi emisyon ticaret sistemi (ETS) ile benzer bir karbon fiyatlandırma sistemini içermeyi hedeflemektedir. AB içinde üretilen ürünlerin yanı sıra ithal edilen ürünlerin emisyonlarını da kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu tasarım, emisyon üst sınırları ve karbon kaçağı sorunlarıyla başa çıkmak için bir önlem olarak düşünülmektedir. SKDM raporu nedir? Kısaca bu rapor; bir ülkenin veya bölgenin sınır ötesi karbon emisyonlarına yönelik olarak hazırlanan bir raporu ifade eder. Bu tür raporlar, bir ülkenin veya bölgenin ürettiği karbon emisyonlarının kaynağını ve nedenlerini anlamak için kullanılır.
SKDM'nin uygulanma zamanı, 1 Ekim 2023 tarihinde başlayacak olan bir geçiş dönemi içerecektir. Bu geçiş döneminde emisyon raporlamaları aracılığıyla bir portal üzerinden yapılacak ve mevcut sistemin iyileştirilmesine yönelik referanslar kaydedilecektir. Geçiş dönemi 31 Aralık 2025 tarihinde sona erecektir. Bu dönemde Avrupa Birliği yerleşik ithalatçılara herhangi bir maddi yaptırım uygulanmayacaktır. Maddi yaptırımların başlayacağı ana uygulama ise 1 Ocak 2026 tarihinde başlayacaktır. Sizlerde SKDM beyanı nedir gibi tüm sorularınızın cevabı için www.casem.com.tr/skdm-nedir adresine tıklayabilir ve iletişime geçebilirsiniz.
0 notes
modahaberlerini · 8 months
Text
SKDM Nedir ve Nasil Calisir?
SKDM nedir gibi benzeri sorular birçok kişi tarafından merak edilmektedir. SKDM; Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Avrupa Birliği'nin sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve karbon kaçağını önlemeyi amaçlayan bir ticari mekanizmadır. 2005 yılından beri uygulanan Avrupa içi emisyon ticaret sistemi (ETS) ile benzer bir karbon fiyatlandırma sistemini içermeyi hedeflemektedir. AB içinde üretilen ürünlerin yanı sıra ithal edilen ürünlerin emisyonlarını da kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu tasarım, emisyon üst sınırları ve karbon kaçağı sorunlarıyla başa çıkmak için bir önlem olarak düşünülmektedir. SKDM raporu nedir? Kısaca bu rapor; bir ülkenin veya bölgenin sınır ötesi karbon emisyonlarına yönelik olarak hazırlanan bir raporu ifade eder. Bu tür raporlar, bir ülkenin veya bölgenin ürettiği karbon emisyonlarının kaynağını ve nedenlerini anlamak için kullanılır.
SKDM'nin uygulanma zamanı, 1 Ekim 2023 tarihinde başlayacak olan bir geçiş dönemi içerecektir. Bu geçiş döneminde emisyon raporlamaları aracılığıyla bir portal üzerinden yapılacak ve mevcut sistemin iyileştirilmesine yönelik referanslar kaydedilecektir. Geçiş dönemi 31 Aralık 2025 tarihinde sona erecektir. Bu dönemde Avrupa Birliği yerleşik ithalatçılara herhangi bir maddi yaptırım uygulanmayacaktır. Maddi yaptırımların başlayacağı ana uygulama ise 1 Ocak 2026 tarihinde başlayacaktır. Sizlerde SKDM beyanı nedir gibi tüm sorularınızın cevabı için www.casem.com.tr/skdm-nedir adresine tıklayabilir ve iletişime geçebilirsiniz.
0 notes