Tumgik
songazeteci · 8 days
Text
COĞRAFYA KADER MİDİR?
Bir ülke düşünün...
Sınır komşusu olan 2 devlet de tarihin gördüğü en büyük terör örgütü tarafından istila edilmiş olsun...
Bir ülke düşünün...
Her yıl topraklarını bölmek isteyen başka bir terör örgütü tarafından vatandaşları defalarca hedef alınmış... Ve binlerce canını teröre kurban vermiş...
Bir ülke düşünün...
Yine hemen yanı başındaki sınır komşularındaki terör yuvalanmalarından roketlerle saldırılar yapılsın, insanlar düğüne giderken ölüme, son nefesini vermeye gitsin...
Bir ülke düşünün...
Sınırındaki ülkelerde bulunan terör yapılanmasına kendi müttefikleri tarafından silah yardımı yapılsın ve desteklensin....
Evet doğru bildiniz...
Bu ülke bizim ülkemiz... Türkiye!
Tumblr media
Türkiye haritasını karşınıza alın ve çevresine bir bakın.. Ve sadece son 13-14 yılda yaşananları düşünün...
Arap Baharı ile Orta Doğu'nun çalkalanması
Suriye'deki iç savaş
Irak'ta Saddam'ın devrilmesi ile başlayan istikrarsızlık
Suriye ve Irak'ta DEAŞ terör örgütünün kurulması ve komşu ülkelerden Türkiye'ye yapılan füzeli saldırılar, metropollere yapılan terör saldırıları
DEAŞ'ın yerini PKK'nın 3 harf değiştirmiş halleri olan, YPG/PYD/SDG gibi terör örgütlerine bırakması ve bu bölücü örgütlerin Türkiye'ye saldırıları
Azerbaycan-Ermenistan arasında 2. Karabağ savaşı
2014'te Rusya-Ukrayna arasında Kırım Çatışmaları
2021'den günümüze Rusya-Ukrayna savaşı
İran-İsrail gerilimi
Yunanistan ile havada, karada ve denizde yaşanan gerilimler
Mülteci krizi
Şimdi bir de karşımıza Avrupa haritasını alalım...
Ve fark etmez hepsi için durum aynı ama bir ülkeyi seçelim... Mesela o ülke de Almanya olsun.
Tumblr media
Almanya'ya Polonya'dan, Belçika'dan, Hollanda'dan, Avusturya'dan ya da İsviçre'den hiç roketle saldırı yapıldı mı? Ya da yapılır mı?
Almanya'nın sınırındaki ülkelerden birini bir terör örgütü kontrol altına aldı mı? Ya da alabilir mi?
Komşu ülkedeki insanlar kafalarına bomba yağdığı gerekçesiyle hiç Almanya'ya akın etti mi, Almanya hiç mülteci akını yaşadı mı?
Bir üniversitenin 2016 yılında yayınladığı rapora göre Türkiye 30 yılda terörle mücadele için 40 milyar dolar harcadı...
Avrupa topraklarında yer alan hangi ülke terörle mücadele için bu kadar büyük bir bütçe ayırmak zorunda kaldı?
Ama Rusya-Ukrayna Savaşı başlayınca ne oldu...
Bir Avrupa ülkesi endişeye kapıldı...
İsveç derin bir korku yaşamaya başladı. Güvenliğinin tehlikede olduğu için tarafsızlık ilkesini bir kenara bıraktı ve NATO üyesi olmak istedi..
En son İsveç'te ne zaman savaş olduğunu hatırlıyorsunuz? İsveç'te en son ne zaman terör saldırısı oldu?
İsveç'e Finlandiya'dan, Norveç'ten hiç füze atıldı mı?
İsveç'e hiç mülteci akını oldu mu?
Hayır hiçbiri olmadı...
Ama İsveç, Ukrayna topraklarında yaşanan savaş nedeniyle güçlü bir korku yaşadı. Sonra İsveç, Türkiye'nin yıllardır başına bela olan terör örgütüne verdiği desteğin, aniden yanlış olduğunu fark etti..
Can korkusu bu tabii...
Peki şu haliyle bile İsveç'in bulunduğu coğrafya, Türkiye'nin bulunduğu coğrafya ile aynı risklere mi sahip?
Yani İsveç bir tehdidin gelme ihtimali dahilinde tüm uluslararası politikasını, savunma stratejisini tamamen değiştirdi...
Sadece bir varsayımla ve bir ihtimal için...
Ama biz yıllardır Uluslararası Kamuoyuna Türkiye'nin çevresindeki ülkelerin istikrarsızlaştığı için tehlikelerin arttığını, sınır ötesi operasyonların neden yapıldığını, güvenlik endişelerimizin haksız olmadığını anlatıp anlatıp duruyoruz...
Sizce anlamıyorlar mı, yoksa anlamak mı istemiyorlar?
Batı'nın en güzel bildiği, diline pelesenk ettiği empati sadece içi boş bir kavram olarak mı kullanılıyor?
Bütün bunlar göz önüne alındığında şimdi sormak istiyorum;
Coğrafya kader midir?
0 notes
songazeteci · 11 days
Text
Avrupa bir coğrafya değil, bir kavram... Garp, 'Şark'a nasıl bakıyor?
Avrupa kıtasından bahsedilirken, ilk olarak akla İngiltere'den başlayıp İstanbul'un Avrupa yakasına kadar olan topraklar zihinde canlanır.
Ancak Avrupa kıtası İstanbul'da son bulmuyor..
Grönland da Avrupa kabul edilirken, İzlanda'da Avrupa'nın bir parçası, kıtanın son bulduğu yer ise Ural Dağları.
Yani Azerbaycan, Gürcistan ve Kazakistan'ın bir bölümü Avrupa kıtasının parçası.
Aslında hepimizin ilkokulda coğrafya dersinde öğrendiği basit bir bilgi bu...
Ama unutuyoruz, daha doğrusu bu basit bilgiyi bize unutturan güç dengesi ve doktrinler silsilesinin kurduğu bir sistemin, aklımızda yer edene kadar tekrarlanan bir Avrupa söylemini hafızamıza yerleştiriliyor.
Tumblr media
Çünkü Batı ve Doğu... Ya da Garp ve Şarkı kültürel olarak keskin çizgilerle ayıran uluslararası bir sistem kuruldu...
Ve bu sistem Türkiye'ye dahi "Sizin sadece bir şehrinizin yarısı Avrupa'da" diyor. Yıllar önce bunu bir AB yetkilisinin röportajında söylediğini hatırlıyorum.
AB üyesi değiliz ancak, Basketbol takımlarımız, Voleybol takımlarımız ve Futbol takımlarımızın Avrupa şampiyonlukları var. 
Galatasaray UEFA şampiyonu oldu, Fenerbahçe Basketbol takımı Avrupa Şampiyonu oldu, Fenerbahçe Kadın Voleybol takımı Avrupa şampiyonu oldu...
Diğer alanlarda da sayısız kupa ve şampiyonluk var. Sadece en popüler sporlardan örnekleri verdim.
İsrail mesela Avrupa kıtası tanımında yer almıyor ancak her zaman Avrupa'da temsil ediliyor.
Bu ayrım maalesef ki kültürel bir ayrım.
Maalesef ki zihinlerde yaşayan bir ayrım.
Çünkü Avrupa bir coğrafya değil, bir kavram
Antropoloji insanı 4 ırka ayırıyor
Beyaz, sarı, siyah ve kırmızı...
Günümüzde Avrupalı kabul edilmenin ise yazılı olamayan kriterleri ise başta sarışın ve mavi gözlü olmak...
Buna ilave olarak da Müslüman olmamak var...
Güç kalelerinin birer birer zamanın ruhuna yenik düşerek, nüfuzun el değiştirmesine tanıklık ediyoruz...
Teknoloji titanları, devletlerin toplumdaki etki alanlarını zayıflatarak bir çeşit güç devrini cesaretlendiriyorlar...
Sosyal medya üzerinden gerçekleşen kitlesel eylemler İlk olarak Arap Baharı ile başlasa da Avrupa, Rusya ve Amerika da sosyal medya üzerinden organize edilen eylemlere tanıklık etti..  
Arap Baharı'nda Google'ın Orta Doğu sorumlusu Gonim, Facebook üzerinden kitleleri birleştirmeyi başardı...
Ancak Batı sisteminde anlaşılmayan Orta Doğu'da Batı tipi bir demokrasinin işlemeyecek olmasıydı... 
Çünkü Orta Doğu ve Afrika ülkelerinin asırlarca kaynaklarını sömürerek kendi refahını artıran Batılı devletler sadece "Doğu'nun zenginliğini Batı'ya taşıdı"...
Bu ülkelerin ne teknolojisinin gelişmesine ne de eğitim kalitesinin iyileşmesine yardımcı olunmadı...
Sadece Batıyı temsil edecek kısıtlı ve küçük bir zümre gelişmiş olanaklardan faydalandırıldı..
Avrupa bugünkü İktisadi yapısının temelini, kapitalizmin çarklarını döndüren enerjinin yakıtını Orta Doğu'dan ve Afrika'dan sağladı hala da sağlamaya devam ediyor...
Ancak Mevcut refahını Doğu'ya borçlu olan Batı'nın mağrur bakış açısında hiçbir değişiklik yok...
Ukrayna krizinde Almanya Parlamentosu'nda Milletvekillerine oturumlarda üşümemeleri için battaniye dağıtılmıştı...
Arap İsrail Savaşında Petrol arzı ile başlayan kriz domino etkisiyle küresel çapta enflasyonu tetiklemişti...
Batı ne zamanki deklare ettiği değerleri uygulamaya başlarsa Doğu'da her şey değişmeye başlayacaktır...
Çünkü İnsan öncelik olup, fosil atıklardan daha fazla değer görmeye başlarsa, denk ve karşılıklı fayda sağlanan ilişkiler gelişecek...
O zaman Batı'nın olanakları, Doğu'nun kaynakları ile birleşecek ve Dünya tamamen değişecektir...    
0 notes
songazeteci · 1 month
Text
"Herkeşin hayatın hiçkimse karışamaz"
0 notes
songazeteci · 1 month
Text
Bir siyasi parti neden 5 yılda bir isim değiştirir?
Önce darbeler...
Türkiye'de 2 darbe gerçekleşti...
Bu darbelerin ardından demokrasi askıya alındı....
15 Temmuz 2016'da ise halk darbeye geçit vermedi...
Bu daha sonra, ilerleyen zamanda ele alacağımız bir konu ama bu yazının esas konusu değil...
Türkiye'de çok partili rejime geçilmesinin ardından ilk defa halkın oyları ile Cumhuriyet Halk Fıkrası dışında, başka bir parti ve yönetici kadrosu görev başına geldi... 
1960'ta ise Türkiye'de halk iradesi ile seçilen Başbakan Menderes ve Kabinesindeki 3 bakan arkadaşı acımasızca idam edildi...
1980 darbesinde ise, siyaset sahnesinde yer alan liderler tutuklanarak ev hapsine alındı...
Demirel, Ecevit, Erbakan...
3 muhtıra ve 1 darbe girişimi yaşandı...
12 Mart, 28 Şubat, 27 Nisan...
Muhtıralarda ise siyasetteki aktörler geri çekildi, siyasete yeni bir yön verilmesi esas amaçtı..
Ancak vatandaş hiçbir zaman kendi iradesine ket vurmak isteyeni unutmadı...
Toplumsal olaylarda sessizliği tercih eden insan yığınları, sandıkla ilk buluştuklarında ne demek istediklerini ve kime mesaj göndermek istediklerini çok net ortaya koydu...
Yani insanların sevdikleri destekledikleri, siyasilere ne kadar yaptırım uygulanmaya çalışıldıysa, bu faydalı olmadı...
Çünkü her engelde sosyoloji biraz daha değişerek güçlendi ve kitleler yapılan haksızlığı unutmadı..
Hatta unutturnak isteyenlerin aksine, hafızalara daha güçlü kazanmasını sağladı...    
Siyasi Partilerin kapatılması
Darbelerin ardından siyasi partiler kapatıldı..
Muhtıraların ardından siyasi partiler kapatıldı...
Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile partiler kapatıldı....
Ancak kapatılma nedenleri arasında keskin hatlarla ayrılmış kalın çizgilerler var...
Mesela anayasanın 3. Maddesini açık bir şekilde ihlal edilmesine yönelik, ideal ve amaç bildiren konuşmalar...
ANAYASA MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Şimdi asıl meseleye geliyoruz....
Geçmişte Demokrat Parti, Milli Selamet Partisi, Adalet Partisi kapatıldı
Yakın tarihte Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatıldı
Refah ve Fazilet partileri kapatılırken ana neden "irtica" olarak gösterildi...
Geçmişten günümüze kadar da aralıksız HEP, DEP, HADEP kapatıldı...
1996 yılında HADEP kongresinde Türk Bayrağını indirildi...
Her üç parti de Teröristbaşının posterleri asıldı...
Parti yöneticileri ve vekilleri de sıkça Türkiye'yi bölmek üzerine çıkışlarda bulundular... 
Anayasanın 3. maddesine yani Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü ilkesini tehdit eden konuşmalar yaptılar...
Şimdi geriye dönülüp bakıldığında, sürekli adı değişen, kısaltmasındaki harfler değişen bir parti var...
Ne olursa olsun kitlesi aynı, yöneticileri aynı, hedefi de aynı...
Peki neden bugünkü adıyla DEM olan partinin ismi sürekli değişiyor?
Tabela değişince geçmiş de temizleniyor mu?
Kirli bağlantılar, hatalar da silinip de yeniden mi başlıyor her şey?
Dağda Mehmetçiği hedef alan teröristin telefonundan çıkan fotoğraflarda, HDP milletvekili ile sevgili olduğu ortaya çıkıyor....
Başka bir milletvekilinin kardeşlerinin yine dağda eli silahlı bir terörist olduğu ortaya çıkıyor...
Aslında liste çok uzun....
Saymakla bitmez...
Polise tokat atan mı dersiniz...
"PKK sizi tükürüğüyle boğar" diyen mi dersiniz...
Yoksa Türkiye'yi nasıl ve ne şekilde bölmek istediklerini açık açık söyleyen mi...
Ya da binlerce insanın ölümünden sorumlu teröristbaşının serbest kalacağını, bunun için çalıştıklarını söylemekte sakınca görmeyenler mi?...
Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü tehdit eden bölücü söylemler üzerine kurulu bir siyaset anlayışıyla, bir siyasi parti ne kadar süre devam edebilir?
Ne kadar süre var olabilir?
İşte asıl soru da bu...
Nasıl devam ediyor?
Türkiye yılladır, Kandil güdümünde olduğu apaçık belli olan, kendilerinin de saklama gereği duymadığı bir siyasi harekete, TBMM'ye girme ve siyaset yapma olanağı tanıyor...
Milletvekili dokunulmazlığı zırhına bürünen vekiller, devletin sağladığı imkanları kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı suç işliyor...
Bir siyasi parti 5 yılda bir neden isim değiştirir?
Şimdi gelelim esas konuya.. 
Çünkü çok fazla ele alınacak konu ve çok fazla olay var...
Hatta Terör örgütü ve siyasi uzantıları hakkında sayısız kitap, tez yazıldı, sayısız araştırma gerçekleşti, binlerce haber yapıldı...
Filmler Belgeseller çekildi...
Farklı dallarda araştırılmış, toplumun her kesimini ilgilendiren bir konu...
Dahası var... 
Geleceği ilgilendiren bir konu...
Toplumdaki her birey güven içinde yaşamak ister.
Terör örgütünün toplumun güvenliğini nasıl tehdit ettiğine dair anıların hafızalardan silinmesinin pek imkan yok...
Ve bu terör örgütünün siyasi kanadının da şu anki adıyla DEM geçmişte, HADEP, DEP, DEHAP, DTP, HDP, YSP gibi birçok harf değişikliği ile bugünlere geldiğini herkes biliyor...
En son denemelerini "Yeşiller" çizgisine gelmeye çalışarak yaptılar ama pek başarılı olmadı...
Son seçimlerde aldıkları oylarda düştü... 
Milliyetçi oylardaysa önemli bir artış yaşandı..
Seçimin kaderini Milliyetçiler belirledi...
Eğer bir siyasi parti meşru bir program hazırlayarak siyaset yapıyorsa, Türkiye'nin değerleri ile karşı karşıya gelmeyecek, toplumda korku ve öfke duygularını harekete geçirmeyecektir...
Günümüzde gelinen noktada Kandil uzantılı bu siyasi hareketler silsilesinin bölücü siyasetinden vazgeçeceğini beklemek hayalperestlik olur...
Her aşırılık yaptığında daha önceden hazırlanmış bir tabele partisi aktif hale getirilerek, yeni bir oluşum adı altında, aynı hedefler için yola çıkacaklar...
DEM'in isminin değişmediği zaman PKK terör örgütü ile bağını kestiğini anlayacağız.
Ve işte o zaman DEM bir daha isim değiştirmek zorunda kalmayacak, yeni bir kaçış yolu aramayacak...
1 note · View note