Allah Kur'an-ı Kerim‘i bizim için indirmiştir. Ama biz onu kendi aklımıza ve kalbimize indirmek yerine bir duvarda ya da kütüphanemizin en ulaşılmaz rafında tozlar içinde tutuyoruz.
“İndirdiğimiz bu Kuran feyz kaynağı, mübarek bir kitaptır. Ona uyun, emirlerine bağlanın ve Allah’tan korkun. Tâ ki merhamet olunasınız.” (En’am Suresi: 155)
100. Yıl kutlamaları yaparken, bu Cumhuriyetin evlatları buruk bir kutlama yapacak içten içe. Bağıra bağıra söylediğimiz her marşta, içten içe bileceğiz bu ülkeyi kuran ideolojiyi terk ettiğimizi. Sadece sosyal medyada pr amaçlı paylaşan ya da direkt reddedenleri dahil etmiyorum bu gruba. Onlar zaten bu ideolojiden kopuk.
Ama biz de savunamadık. Sustuk, bastırıldık, görmezden geldik. Bu halk göz göre göre uyutulurken, onları hor görerek, üstten bakarak, kazanıp onları yükseltebileceğimizi düşündük. Onların bunu anlamayacağını düşünecek kadar da kibirliydik belki de, bilemiyorum..
O bayrakları sallarken, direne direne bu güne gelmiş ama halk tarafından anlaşılamamış tüm reform ve altında yatan fikirler de olacak aklınızda, biliyorum. Çok olumsuz konuşuyor da olabilirim, biraz da öyle olduğumdan. Ancak bu demek değil ki her şey için çok geç. Anlaşmalarla parçalanmış bir ülkeyi kurtarmış bir liderin ülkesinde, kaybettiğimiz nice savaştan sonra böyle kolay pes edeceksek, ne bu Cumhuriyetin evlatları, ne de o güzel Ata'nın seslendiği cesur gençlik olabilmişiz demektir. Bu noktada kutlayacak yüzümüz olursa, kutlayalım tabii.
Her savaş kazanılamaz ama halk isterse, er ya da güç kendini özgürleştirebilir. Tebaa düşüncesinden koparmak gerekiyor sadece, onlara üstten bakarak değil, neden öyle hissettiklerini anlayıp, ona göre çözümler üreterek.
Bu güzel cumhuriyetin 100. Yılı, hepimize kutlu olsun arkadaşlar! Bu kadar iç dökmenin üstüne Gazi Atatürk'ün bize seslenişini de unutmayalım ve öyle bitirelim bu metni. Atatürk'ün ve fikirlerinin izinde kalmanız dileğimle!
Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle mutlu olacağız.
Mustafa Kemal ATATÜRK
1 Nisan 1937 - Ankara Halkevi
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran insanlar basit maceracılar, küskünler veya kendine yer arayanlar değildir. Her birinin imparatorlukta komutan olarak, bürokrat olarak, münevver olarak seçkin bir yeri zaten var idi. Örneğin Halide Edip Hanım sıradan bir entelektüel değildir. İstanbul’da kalsa da kendisine iltifat edilirdi. Okunurdu. 1930’larda İngiltere’de basılan kitaplarıyla sadece Türkiye’yi anlatmamıştır; Hindistan davasına bile mihenk olmuş insanlardan biridir. Yani bugünkü Müslüman Pakistan’ın doğuşu onun fikirlerindendir. Eşi Dr. Adnan Bey’in öğrencileri ünlü Türkologlar olmuşlardır: Bernard Lewis’ten İrene Melikoff’a kadar uzanan bir liste ve hepsi de hocalarına hayrandılar. Onun için “Doğu’yu da Batı’yı da bilen adam” diyorlar.
Peki, bu insanlar neden Anadolu’ya geçtiler? Mustafa Kemal’in kendisi Birinci Dünya Savaşı’nda ismini duyurmuş, saygın komutanlardan biriydi. Bilgili, kültürlü… Saray bile ona karşı saygılı davranıyordu. Makamı, mevkii ve itibarı vardı. O halde tekrar soralım: Neden Anadolu’ya geçti? Tarihî bir macera mı arıyordu? Ya Kazım Karabekir neden geçti? Aynı şekilde Doktor Refik Saydam… Keza Ali Fuat Paşa, neden gidiyor?
Hepsinin yerleri, mevkileri var; Osmanlı’da kariyerleri söz konusu. Ama onlar büyük bir kavga i��in gidiyorlar. Dünyada birçok idareci var. Birinci Dünya Savaşı’nı yürüten büyük liderler, komutanlar içinde çok azı kalıcı olabilmiştir. Hepsi kariyerleri itibariyle sonradan tartışılmıştır. Bazıları ise ters işler yapmış, Birinci Dünya Savaşı’ndaki kariyerlerine kendileri çamur sıçratmışlardır. Bütün bu kalabalığın içinden sivrilen, temiz bir şekilde ortada kalanlar Türkiye’deki cumhuriyeti kuran insanlardır. Böyle bir yakın tarihe malik olduğumuz için onlara şükran duymalıyız.
Biz, paraları az olsa da onurlu babaların çocuklarıyız. Gösterdikleri yollarla bize iyi kapılar açtılar. Açtıkları yoldan gidemiyorsak bu kendi kabahatimizdir.
DİKKAT. Telefon ve elektronik cihazlarda yaygın olarak kullanılan sembollerle ilgili bir kardeşimizin yapmış olduğu çalışmayı sizlerin takdirine arz ediyorum...
😈 😇 👲 👺 🎅 🙏 👌 👍 👑 🎓🎎 🎃 🃏 👸 👼 💁 vs. vs.
Yukarıda gösterilen ve buna benzer işaretler; sublüminal mesaj dedikleri bilinçaltına yerleştirilen mesajlar ile benzerlik göstermektedir ve maksatlıdır.
Mesela;
👌 Satanizm sembolüdür.
✌Victory, Yahudilerin Zafer işaretidir.
🙏 Hristiyanların dua etme şeklidir.
👍 Budizmde selamlaşma manasına gelmektedir.
🎃 Cadılar bayramındaki uğursuzluğun sembolüdür.
🎓 Bu kep ise, Yahudilerin Profesörlüğünün işaretidir.
👑 Birleşik krallığının büyüklüğünü
Ve Kraliçe'nin üstünlüğünü ifade için kullanılır.
👼 😇 Hrıstiyanlıkta melek sembolüdür.
Samimi din kardeşim,
Onlar inançları gereği kendi düsturlarını dünyaya yayarken bunu insanlara kabullendirmek, benimsetmek veya bilinç altımıza yerleştirmek davası ile meşgul olurken; bizler de bilmeden onların davasına hizmet etmeyelim. Bize sunulan; iyi-kötü her şeyde Îman feraseti ile uyanık, Müslümanlık vakârı ile de seçici olalım inşaAllah.
Yahudilerin ve Hristiyanların kullandığı semboller
HADİSİ ŞERİF'i UNUTMAYIN
Hangi grubun geleneğini, adetlerini çoğaltır yayarsanız onlardansınız. (sav)
Her yaptığımıza dikkat,
Her yediğimize dikkat,
Her giydiğimizin üzerindeki desenlere dikkat etmek zorundayız.
Onlar BİZİM DİKKATSİZLİĞİMİZLE
BESLENİYORLAR.
*Çok önemli ve çok tehlikeli bir konu , lütfen uyanık olalım.*
📍📍📍 Bir çok kere üzerinde en az 10 kişiye bu mesajı gönder gönderdikten sonra 5 dakika içerisinde mucize göreceksin* " diyen mesajlar aldık.
Bu gelen mesajların nereden geldiğini hiç düşündünüz mü❓
Nereden geliyor nereye gidiyor❓
Ve bunu göndermekten maksat nedir❓
Ve hangi ülkeden türemiştir❓
Bu yüzden dikkatinizi bu konuya çekmek istedim.
İsrail Telaviv'de basılan News isimli gazetenin bir baskısında
İslamı nasıl küçük düşürürüz❔ Sonra nasıl İslama hükmedebiliriz❔başlığı altında şöyle yayınlanmış;
İsrail'de din işleri uzmanı Henri Luiz şu açıklamaları yaptı;
➡Bizim gece gündüz WhatsApp üzerinde İslamı müslümanların gözünde küçük düşürmek için ciddi bir şekilde çalışan yardımcılarımız vardır.
Ve devam ediyor; "Biz Arapça, Türkçe, Hintçe, Farsça ve dünyada müslümanların konuştuğu bütün dillerde beyanatlarda bulunuruz.
Bu mesajlarda Kuran'dan gerçek ayetler hadis-i şerifler ve Müslüman din alimlerinin gerçek sözlerini yazar sonunda da bu mesajı en az 10 kişiye gönder deriz. Şayet bu mesajı en az 10 kişiye gönderirsen 15 dakika içerisinde bir mucize göreceksin , bu konu tecrübeyle sabit ve kesindir deriz.
📍📍➡Özellikle zamanı kısa bir zaman için sınırlarız ki Müslüman ne bir mucize ne de hiçbir şeyin olmadığını görsün.
Ve anlasın ki Kuran, Hadisler ve din alimlerinin söylediği şeyler sadece hurafeden ibaret. Hepsi aldatma, hepsi serapmış. desin.
Böylece zaman zaman bu tarz mesajları tekrar tekrar göndeririz.
Bu tekrar neticesinde müslümanların imanını zayıflatırız. Bu şekilde müslümanların akidelerinde sarsıntı meydana getirerek onları dinlerinde hayal kırıklığına uğratırız. Artık anlarlar ki dinleri onlara aldatma ve seraptan başka bir şey vermiyor.*
İşte bu şekilde müslümanları kontrol altına alabiliriz.
📍📍📍
Makale burada bitti.
İşte bundan dolayı Müslüman kardeşim bundan sonra sana gelecek bu tarz mesajları imha et ve kimseyle paylaşma.
Bu konuyu müslümanları uyarmak için gönderebilirsin.
Müslüman Dr. Aidin Salih hanım;
-Kuran okunan yere erzak koyun !
derdi.
Su'ya
şifa ayetleri okuyun,
Kuran okuyun
alın size doğal antibiyotik,
canlı hücreli,
Anne nefesi değmiş gibi
Çünkü kişi,
iman gücünü yükselttikce
Manevi mizacı tüm hücrelerine
galip olmaya başlar .
Manevi haliniz güçlendikçe;
,geçmişiniz, sıkıntılarınız, bunalımlarınız , siliniyor demektir..
Kaygılarımıza,
vesveselerimize takılıp kaldıkça
yada
o niye öyle dedi
bu niye böyle yaptı
diye
düşündükçe
biz farkında olmasakta
önce Ruhumuz
Sonrasında bedenimiz ve beynimiz hasta oluyor.
Bu sebebledir ki
biz davamızda yol alamıyoruz,
bırakalım davayı
Ailemizde dahi huzuru bulamıyoruz.
Herkes şeker gibi~
Antidepresan tüketir hale gelmiş
neden?
Mevlamız ile aramızı açtığımızdan,
Dua etmeyi unuttuğumuzdan,
Sadece ama sadece,
bir Besmele'nin manevi gücünü yazsak sayfalar yeter mi?
Hangimiz avuçlarımızın içine dualar,
Felak-Nas okuyup bedenimizi Mesh ediyoruz ?
çocuklarımıza bunu yapıyormuyuz?
Biz manevi huzurumuzu kaybettiğimiz AN beden sağlığımızıda kaybetmeye başladık kardeşler.
Bakın bunu misallendirmek istiyorum.
Yakub Aleyhisselam Yusuf'unu kayıb ettiğinde ne yaptı?
•Kaygılandı, vesveselendi ,
•buhranlara düçar oldu..
Streslendi
düşüne düşüne
ağlaya ağlaya sonunda bu haller onu hasta etti,
Gözleri görmez oldu!
Ama ne zaman:ki vazgeçti,
manevi unsurunu kuvvetlendirdi,
tamamen TESLİM oldu.
işte o zaman
ALLAH c.c.
Yusuf'unu ona geri verdi..
Kaygısı çokken, evinin yakınındaki
Kenan kuyusundaki Yusuf'unu görmüyor, hiss etmiyordu.
Kaygılarını atınca
10 günlük mesafeden Yusuf'unun kokusunu almaya BAŞLAdı.
SubhanALLAH..
Bizde bu misalden çok nasihat çıkarmalıyız kardeşlerim..
İçine düştüğümüz buhranlardan sağlıklı düşünemiyor ,neticesinde sağlıklı kararlar alamıyor ve son olarak beden sağlığımızı da kaybediyoruz.
Sonrasında, Antidepresan Ağına düşüyor kendi ellerimizle kendimizi delirtiyoruz.
Oysa ALLAH c.c bize bir susam tanesini bile şifa olsun diye göndermedi mi ?
N E D E N Yahudi' nin
KORTiZON ilacına inandıkta
İSLAM'ın
her derde deva çörekotunu şifadan saymadık?
Biz iyileşmek için şifayı temiz yollardan aramadık ki.
Keyfimize göre zarurettir zaruret dedik ve her türlü şeyi nefsimize helal saydık.
Oysa
ALLAH c,c
Haram kıldığı hiçbirşeyin içine şifa koymamıştır!
Gelin evvela manevi olarak ISLAM mizacımızı kuvvetlendirelim.
Size en tatlı reçeteyi yazıyorum;
Vaktinde kılınan namaz,
Allaha yalvarırcasına okunan bir cüz Kur'an,
içine dua okunup içilen bir bardak su,
gözyaşlarıyla ıslanmış bir elbise;
Emiin olun ki Ruh ve Beden sağlığınız için en şifalısıdır.
Hemde hiç yan etkisi
ve komplikasyonu yok.
Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed
Söz konusu katledilen çocuklarsa kimsenin ama ile başlayan cümleler kurmaya hakkı olmadığını düşünüyorum
Sonuca etki etsede etmesede bir şey yapmak zorundayız.
Onların elindeki en büyük güç bizim sessizliğimiz, bizim tepki vermiyor oluşumuz.
Müslüman olarak görevim bunu düzeltmek değil, Müslüman olarak benim görevim bir tepki koymak, tavır göstermek.
Örf din değildir ama özü koruyan kabukdur.
Kurban ibadetini bankadan eft ile yapıldığını sanan bir nesil yetiştiriyoruz. Ben fakire istediğim zaman ulaşayım ama fakir bana istediği zaman ulaşamasın.
Biz üstümüze düşeni yapmak zorundayız, biz ayağa kalkmak zorundayız.
Müslüman tavrı budur sonunu düşünmeden çıkar. Allah çık der ve biz çıkarız.
Bir başkasının eksiği bize artı olarak yazılmaz ki, biz elimiz ile yaptığımızdan mesulüz
7 ekimden önce yerli ve milli markalar çıktı bu ülkede ama siz almadınız dönüp bakmadınız.
Seni istemeye gelene kağıt bardakta kahve versene bakim seni alıyorlarmı. Bu millete adam kağıt bardakta kahve içirdi ya
Elinde Starbucks yazılı kahve ile gezen kızın aradığı da zaten kahve değil.
Biz sesimizi yükseltmek zorundayız, biz birşeyler yapmak zorundayız. Gazze için bir şey yapmak istiyormusunuz namaz kılın, namaz kılın önce kendini kurtar sonra gazzeyi kurtar. Sen olmuşsun Gazze sen dönmüşsün yangın yerine.
Gazze bizim artık sabit gündemimiz olmalı
Git derede yıka çamaşırını ama boykot ürünü alma, insanlık bu güne kadar feyri ariel ile gelmedi. Porseleni çiziliyormuş kraliyet ailesini mi ağırlayacaksın.
İftar vaktinde masada iken sesli bir şekilde Gazze için dua edin çocuklarınız duysun bunu.
Lütfen yarın öbürünü ateşkes olsa bile gazzenin gündemden düşmesine izin vermeyin.
Pençe kilit hareketinde üç şehidin var Türkiye başın sağolsun
taş üstünde taş gövde üstünde baş birakmayin insallah
Düşünsene;
Köydesin.
Tarlada uğraşıyorsun.
Gazetelerden Yunanlıların Ege' yi işgal ettiklerini okuyorsun.
Yaşadığın köye çok uzaktalar. Sana gelene kadar durdurulacaklarını ve köyüne gelemeyeceklerini düşünüyorsun.
iki gün sonra gazeteye bakıyorsun.
Komşu şehirdeler. Yolu yarılamışlar.
Endişeleniyorsun.
Birkaç gün sonra gazete de çıkmaz oluyor.
Çevre köylerden haber geliyor.
Hepsinin basılıp yakıldığını duyuyorsun.
Bıçak kemiğe dayanmış.
Gidecek yerin de yok.
Bekliyorsun. Sabah oluyor , akşam oluyor sonra tekrar sabah oluyor .
Belki bizim köye gelmezler diyorsun.
Köyden silah sesleri gelmeye başlıyor.
Kaçınılmaz son geliyor.
Artık senin köyündeler.
Düşünüyorsun.
Eşini kızını ve oğlunu kilere saklıyorsun. Silahını alıp evin camından dışarısını gözlüyorsun.
Dakikalar sonra evin önünde 30 kişilik düşman müfrezesi görünüyor.
Basıyorsun tetiğe.
Biri indi.
Bir daha basıyorsun. Bir düşman daha indiriyorsun
Üç dört beş derken mermin bitiyor.
Dalıyorlar evin içine. Dipçik ile suratını dümdüz ediyorlar.
Aman beni vurup gitsinler de ailemi bulmasınlar diye dua ediyorsun.
Buluyorlar.
Askerlerden üçü " Biz bunu bir sorgulayalim " deyip pis pis gülerek eşini sürükleyip ahıra götürüyor.
Diğer üçü de kahkahalar ile " Biz de bunu sorgulayalim" deyip kızını bahçeye çıkarıyor.
Askerlerden biri oğlunu işaret ediyor.
" Öldürün bunu. Büyüdüğünde intikam almak ister"
iki asker vurmak için oğlanı evin arkasına götürüyor.
Çaresizsin.
Beni vurun onlara dokunmayın diyorsun ama nafile.
Ellerin bağlı. Bir şey yapamıyorsun.
"Herşey buraya kadarmış" diyorsun.
Tam bu esnada köyde silah sesleri başlıyor.
Ancak bu sefer çığlıklar köylülerden değil düşman askerlerinden geliyor.
Türk askeri giriyor köye.
5 Mehmetçik evin arkasına koşuyor oğlanı kurtarmak için. Düşman askerini indirip oğlanı kurtarıyorlar.
4 Mehmetçik. Ahıra saldırıyor eşinin ırzına geçmesinler diye. Son anda yetişiyorlar. Orada ki düşman askerini de vurup hatunu kurtarıyorlar.
Diğer Mehmetçikler evin bahçesine dalıyor. Kısa sürede çatışma bitiyor. Kıza da zeval gelmeden kurtarıyorlar.
O asker senin canını, namusunu , serefini kurtarıyor.
Şimdi sen bu askerlere " Oruç tutuyor musun, namaz kılıyor musun , cumaya gidiyor musun, hangi partilisin, mezhebin nedir, dinin nedir " diye soru sorar mısın ?
O noktadan sonra senin için önemi olur mu ?
Bizi birleştiren partimiz , rengimiz, dinimiz ya da mezhebimiz değildir.
Bizi birleştiren maya akrabalıktir, Türklüktür,
Birbirinize sahip çıkın.
Sizin köyünüze sıra gelmeden... Anadoluyu vatan yapan, " Yurtta Barış, Dünyada Barış " diyerek bağımsız ve özgür Türkiye Cumhuriyetini kuran, eşsiz, yüreğinde sadece vatan sevgi ve şuuru olan önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, kahraman ve fedakar komutan ve silah arkadaşları ecdadımızı ve vatan millet yolunda can veren tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.
O kadar çok şey geçti ki gözlerimizin önünden, Sonunda hiçbir şey göremez olduk...
O kadar çok gördük ki sonunda hislerimizi yitirdik, hissizleştik...
O kadar çok şey tükettik ki sonunda tükenenin biz olduğumuzun farkına bile varamadık...
harcadığımız şeylerin bizim olmadığını bile bile o kadar çok şey harcadık ki, sonunda krediler çekmek zorunda kaldık borçlarımızı ödemek için.
O kadar çok yer gezdik ki, o kadar çok adım attık ki sonunda o adımları neden attığımızı, o yerleri neden dolaştığımızı unuttuk.
***
Anne;
Çekirdek isteyen çocuğuna, diğerinin alerjisi olduğundan dolayı ona göstermeden ayıklayıp verir ya...
Küçük evladı sarılıp kendisine, annesini ablasıyla paylaşmak istemediği zaman kaş göz işaretleri ile onu da çok sevdiğini anlatmaya çalışır ya...
çocuklarının ağzına lokma koyarken Filistinli her bir yavrunun hüzünlü ve kederli hali ile göz göze gelen, "Az kaldı yavrum dayananın geleceğim diyen" anneler.
Aynen öyle hislerim...
Mekke ve Medine'ye gittiğimde aynı böyleydi hislerim. Mahzun Kudüs aklımdaydı hep...
Kaş göz hareketleri ile değil belki ama gönlümle muhabbetlerimi gönderiyor/d/um.
Tutuğumuz takımın şampiyon oluşu ile sokaklara dökülen bizler, Füzelere sapan taşları ile karşılık veren koca yürekli çocukları anlayabilir mi düşünmeden de edemiyorum...
Her şeye rağmen diyorum ki,
Sabah namazına aşk ile kalkan,
Komşusu kendisine bir selamı çok görürken, aksine muhabbet üstüne muhabbet kuran,
Haramdır deyip amalar sıralamadan hemen itaat eden,
Dünden bugüne hayatına çeki düzen veren her sorumlu kardeşim Davasına sahip çıkıyor demektir...
Evladını karıncaya dahi zarar vermeyecek merhamette yetiştiren, ev silerken çocuğu nöbet bekleyen, ters dönen bir böceğin halini görünce gözleri dolu hemen annesine koşacak hassasiyette yetiştiren anne, Kudüs bu neslin elinde yeşerecek...
Orucu aşkla tutup, parkta bir dedenin kendisine hediye vermesi üzerine annesine gelip, "anne orucun bu dünyadaki güzellikleri bile ne kadar çokken, ahiretteki ikramları kim bilir nasıldır?" diyen nesillerin ellerinde özgürleşecek...
Rabbim şehadetini kabul eylesin dünyanın en güzel hayal kuran insanı. Mekanın cennet olsun kıvırcık kardeşim, ölene kadar unutmayacağım seni...
Lütfen şehit kardeşim için bir Fatiha okuyun.🤲
🤲
…………..
- Merkez 73 75 …. sokaktan silah seslerinin geldiği bildiriliyor.
- 73 75 Merkez, anlaşıldı yakınız kontrol edip bilgi vereceğiz…
Gecenin karanlığını ekip otosunun farlarından fışkıran titrek ve sessiz ışıklar delerken gidilen sokağın en kuytu köşesinden silah sesleri gelmeye başladı. O anda ‘‘Vuruldum laan…’’ sesi yankılandı kulaklarımda… Yalçın yığılıverdi koltuğa. 3 el mi, 5 el mi, 5000 el mi, kaç el ateş edildiğini anlayamadım bile…
- 73 75 merkez tarandık, arkadaşımız yaralandı, acil ambulans ve takviye gönderin, biz karşılık veriyoruz…
Bir an kademeden yeni çıkmış ekip otomuzun kevgire döndüğüne üzüldüm anlamsızca…
- Ne ölmesi Yalçınım, ne ölmesi, bir şeyin yok şimdi ambulansla geliyorlar, rahat ol sen…
...............
Zaman durmuş, korkunç bir sessizlik kaplamıştı ortalığı. Namlulardan fışkıran mermilerin ıslık seslerinide, telsizden gelen telaşlı metalik sesleride duymuyordum artık. Duyabildiğim tek ses Yalçın’ın hırıltılı ve hızlı hızlı alıp verdiği nefes sesiydi…
Ne kadar zaman geçmişti acaba? Beş dakika mı, beş saat mi, beş asır mı? Yoksa zaman durmuş muydu, farkında bile değildim...
- Kopuyor, sıkı tut dostum…
Neyin koptuğunu anlamam mümkün değildi ama anlamış gibi;
- Tuttum Yalçınım, kopmayacak merak etme, diyerek sıkıca tuttum elini.
Hangi boyuttaydı, nerelere gidip geliyor, neler görüyordu bilemiyordum, anlayamıyordum. Sesi çok az çıkıyordu.
- Ben aşığım dostum...
- Yapma yaw kime Yalçınım?..
- Atlara dedi atlara ve Adiyat suresini okumaya başladı, beşinci ayete kadar okudu, tekrar baştan basladı. İlk beş ayeti defalarca okudu.
- Yalçınım, lâ ilahe....
- Lâ ilahe illallah Muhammedun Resulullah...
Yarı kısık kömür karası gözlerini irice açtı Yalçın, gülümsedi:
- Koptu dostum, ip koptu…
O gülümseme suratında donup kaldı...
Tüm sorular, tüm sorunlar, tüm bildiklerim, tüm hayallerim, tüm dünya anlamsızlaştı o an. Yaşamakla ölmeyi birbirine yakın bilirdim; oysa iç içeymiş.
Ben sanıyordum ki yaşamak nefes almaktır, nefes vermektir; o an anladım ki ipi tutmak veya ipin kopmasıymış mesele.
Anlamamıştım neyin koptuğunu o zaman, Yalçın gülümseyerek son nefesini verirken.
Dün hasta yavrularımızı anneme bırakıp babam ve kardeşlerimle İznik'e gittik. Bahar öyle yakışmış ki İznik'e. (Gerçi baharın yakışmadığı yer mi var ?) Zeytin ağaçları, şeftali ağaçları, ismini bilmediğim daha bir sürü ağaç, hepsi harikaydı. Resmen yaşama sevinciyle doldum onları görünce.
İznik gölü civarında biraz dolaşıp Ayasofya cami ve yeşil cami ziyareti yaptık. İznik Roma tiyatrosu yıllardır tadilattaydı, açılmış ama geç saatte gittiğimiz için kapanmış göremedik. Bir dahaki sefere inşallah. Sonrasında İnegöl'e kuzenime iftara gittik. Evlerinin konumu öyle güzeldi ki; Uludağın etekleri görünüyordu. Ferah ve çocuk büyütmek için çok uygun bir muhitti, sevdim. Böyle yerler görünce bir takım sorgulamalar yapmadan edemiyorum. Hem doğa ve tarihi esere doyduğumuz hem de sıla-i rahim yaptığımız güzel bir gün oldu^^
Bugün ise o ve erkek kardeşlerim ormanda yürüyüşe çıktılar. Biz kızlar olarak parka gittik, biraz kuran okuduk kızlarım da oyun oynadılar. Sonrasında termalde yürüyüş yaptık. Mor salkımlar öyle efsane kokuyordu ki.. Bahçeli bir evim olursa rüzgarın estiği yöne mor salkım, yasemin ve leylak ekeceğim inşallah.
İftardan sonra hemen hazırlandık köy camisine teravihe gittik. Ramazan'ın son teravihi hüzünlendirdi... Seneye çok daha istifadeli bir ay geçirmek nasip olsun!
Kuran kendi tabirleriyle detaylı her şeyi açıklayıcıdır, rahmettir, müjdedir, ışıktır, anlamamız, uygulamamız için indirilmiş rehberimizdir.
…“Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”… (En'âm Sûresi: 38)
“Allah size, kitabı ayrıntılı açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım?” … (En'âm Sûresi: 114)
“Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.” (En'âm Sûresi: 115)
“Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” (Nahl Suresi: 89)
“Senin Rabbin asla unutkan değildir.” (Meryem Suresi: 64)
“Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi?” (Ankebut Suresi: 51)
Allah Kur'an-ı Kerim‘i bizim için indirmiştir. Ama biz onu kendi aklımıza ve kalbimize indirmek yerine bir duvarda ya da kütüphanemizin en ulaşılmaz rafında tozlar içinde tutuyoruz.
“İndirdiğimiz bu Kuran feyz kaynağı, mübarek bir kitaptır. Ona uyun, emirlerine bağlanın ve Allah’tan korkun. Tâ ki merhamet olunasınız.” (En’am Suresi: 155)
Düşünebilen her canlıyı İnsan sanıyor ve aldanıyoruz..
Çoğu o kadar Güzel İNSAN Rol'ü yapıyor ki,
Kendisi bile aldanıyor ve kendisini İnsan sanabiliyor ..
Halbuki İNSAN'ı İnsan yapan
en büyük değerlerden birisi ''AHLAK'' tır....
AHLAK/EDEP olmayana İnsan denmeyeceğini bize
Hz. MEVLANA söyler zaten..
esas olan gerçek ise ALLAH c.c. İNSAN'ı Tin Suresi Ayet 4'te Mealen '' Biz insanı en güzel biçimde yarattık.'' demiştir ...
Nasıl oluyor da ... ALLAH c.c. bizleri bu kadar güzel yaratmışken , İNSAN bu kadar Çirkef, iğrenç, İftira atan, başkalarına tuzak kuran veya kötü bir yaratık haline gelebiliyor ...
Gezdim Halep ile Şam'ı
Eyledim ilmi talep,
Meğer ilim bir Hiç imiş,
illa EDEP- illa EDEP
Yunus Emre
selamün aleyküm farz ibadetler dışında Allah'ın rızasını kazanabilecegim ibadetler nelerdir? Cevabı lütfen silmeyiniz biz okumadan
Aleykum esselam,
Kişiyi Allah'a yakınlaştıran en önemli ibadetler farzları eda etmek ve haramlardan uzak durmaktır. Ömer b. Abdulaziz 'takva' ile ilgili şöyle demiştir:
"Takva, gündüz oruç tutup, gece namaz kılmak ve bunları birbirine karıştırmak değildir. Ancak takva, Allah'ın haram kıldıklarını terk etmek ve farz kıldıklarını yerine getirmektir."
| Beyhâki, Zühd'ul Kebir 964.
Bundan sonra size nafile ibadetler ile Allah'a yakınlaşacağınız bazı başlıkları zikredebilirim:
Namaz için;
Revatib Sünnetler
Abdestten Sonra Namaz
Kuşluk (Duha) Namazı
Teheccüd Namazı
Tahiyyetu'l-Mescid Namazı
Kusuf ve Husuf Namazı
İstihare Namazı
Oruç İçin;
Eyyami Biyd veya Her Ayın Üç Günü Oruç
Pazartesi - Perşembe Orucu
Nafile Hacc veya Umre
Sadaka
Sılahi Rahim
Hasta Ziyareti
Zikir, Kuran, Salavat ve Tevbe Etmek
Bunların rivayetlerini zikretmedim, rivayetleri incelemek ve daha fazlasına ulaşmak için Abdullah Dai'nin derlediği şu kitabı almanızı tavsiye ederim:
Toprakları kurak olduğu kadar gönülleri mümbit olan çocukların çoğrafyasına gidelim
Bir yetimin başını okşatabilecek kadar hangi amel temizler kirli ellerimizi
Yollar aşarak, kuyular açarak, ellerimizi ak edip gidelim
Bir küçük hafız dünyanın bir ucunda küçük bir kasabada, küresel ekonominin getirisi faize karşı duran ayetler okusun, biz dizine diz vurup dinleyelim, 'amenna ve sadakna' diyelim
Elimi tut haydi
Allah demenin yasak olduğu halde bodrum katlarında tutuklanmış atalarından yadigar bir seccade üzerinde kuran okuyan çocukların diyarına gidelim
Bir delikanlıyı çin işkencesinden kurtarabilecek kudreti hangi amel verir bileklerimize
Rahatı aşarak, boykot açarak, el ele verip zalime karşı bileklerimizi pek edip gidelim
Bir baba vatanlarını Türk kılan gençlerin yıktığı hapisaneden sağsağlim çıksın, biz kurtuluş şenliklerinde şükür secdesi kılalım, 'vadallahi haggun' diyelim
Elimi tut haydi
Taşların silahlardan daha tehlikeli olduğu, gönülleri tanklardan kudretli olan çocukların vatanına gidelim
Siyonizmin gönlümüzü oyduğu saf fitneden oluşan makinaları durduracak imanı hangi fiil yakar gönüllerimizde
Zulmü aşarak, yolları açarak, gönül gönüle verip yeniden iman edip gidelim