Tumgik
#geleceğimiz
Photo
Tumblr media
#bjkmaslakfutbolokulu #minikkartalıöız#Tarıkve kankası#Talhahocamız#çocuksevgisi#geleceğimiz#çocuklarımız#futbol#tutku#futboleğitimi#okul#futbolokulu#bjk#maslak# (at Maslak) https://www.instagram.com/p/ChzkZL3My5u/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
mdnbsrn · 2 years
Text
Geçmişten beslenerek geleceği inşa eden öğretmen ve ebeveynler olmalıyız. Anlatalım ki çocuklarımız yabancı kahramanlara değil kendi tarihlerindeki kahramanlara özensinler. İmrensinler.
İlk insansı robotu Japonlar değil 13. yüzyılda bir Türk mühendis yaptı. El Cezeri. Sibernetik bilimini bile o kurdu. Günde iki, üç kez dişlerimizi fırçaladığımız diş fırçası Türk ilim insanları tarafından icat edilmiştir. Bunları Çocuklarımız ve öğrencilerimiz bilmeliler. Kendi tarihlerine, kendi kahramanlarına yabancı nesiller başkalarının kahramanlarına imrendiler. Özendiler...
Bilimi de kendi değerlerimiz üzerinden anlatacağız çocuklarımıza. 20. yüzyılın başlarında Avrupalı bilim insanları tarafında ortaya atılan atomun parçalanabileceği öngörüsü Cabir Bin Hayyam tarafından 8. yüzyılda dile getirilmiştir. Eserinde, "Bu habbeciğin (atomun) bir şekilde parçalanması Allah saklasın Bağdat kadar büyük bir şehri yok edecek enerjiyi açığa çıkarır" demişti. 6 Ağustos ve 9 Ağustos 1945'te bunu Hiroşima ve Nagazaki'de yaptılar. Anlatacağız, yorulmadan anlatacağız.
58 notes · View notes
fiemanillah · 1 year
Text
ya güzel günlerin gelecekte değilse ..bunu düşündükçe İçimi uçsuz bir korku kaplıyor..
8 notes · View notes
dipnotski · 2 months
Text
Jean-David Zeitoun – Sağlığın Tarihi (2024)
Çağlar boyunca insanların sağlığı genel olarak çok kötüydü. Yetersiz beslenme, savaşlar ve mikroplar başlıca ölüm nedenleriydi. Bebek ölüm oranları çok yüksekti ve yeni doğan çocuklarda beklenen yaşam süresi ortalama otuz yıl civarındaydı. Aydınlanma ve Fransız Devrimi sonrası başlayan değişim, devletlerin sağlık politikası oluşturmasıyla beraber sağlığımızda çok çarpıcı bir düzelmeye yol…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
worldtravellike1 · 1 year
Text
Yapay Zeka ve Geleceğimiz 2023
Yapay Zeka ve Geleceğimiz 2023 Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, yapay zeka konusu da hayatımızın merkezine oturmaya başladı. Yapay zeka, insan zekasının birçok alanında yer alan faaliyetleri yerine getirebilen bilgisayar sistemleri ve yazılımlarıdır. Bu sistemler sayesinde, insanların yapması gereken bazı işler otomatik hale getirilebiliyor ve zaman kazanılabiliyor. Ancak,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yesilhaber · 2 years
Text
Zorlu Enerji'ye Enerjimiz Geleceğimiz Ödülü
Zorlu Enerji’ye Enerjimiz Geleceğimiz Ödülü
Zorlu Enerji’nin 2030 yılına kadar 1,2 milyon fidan dikimi gerçekleştirmeyi hedefleyen “Sıfır Karbon Ayak İzi Ormanları Projesi”, 2022 yılında ikinci ödülünü aldı Zorlu Enerji’nin iklim krizinin etkilerini azaltmak için 2010 yılında başlattığı günümüze kadar yaklaşık 420 bin fidan dikimi gerçekleştirilen Sıfır Karbon Ayak İzi Ormanları Projesi, Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Zirvesi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
obenimkalbimde-kaldi · 6 months
Text
Geleceğimiz Çocuklar!❤️🙄
👏👏👏🙄🙄😔😔
98 notes · View notes
ay-simay · 4 months
Text
Tumblr media
Çocuğun ilk öğretmeni annesidir,eğitim önce evde başlar okulda devam eder
Temel evde atılır okulda üzerine devam edilir yükselir
Temel çürük olursa ilk sarsıntıda yıkılır...
Sağlam temelli, güçlü kişilikli çocuklar düzgün ve mutlu ailelerden çıkar...
Çocuklar geleceğimiz herşeyimiz, onlara örnek anne baba olmak en başta gelen görevimizdir...
Eline tablet telefon vererek iyi anne baba olunmuyor..! Bunuda ekleyip güzel akşamlar diliyorum...
... 🖤...
59 notes · View notes
tipitip213 · 11 days
Text
Hacer Abla (1)
Babamlar her yaz olduğu gibi kardeşimi de alarak köye gitmişler, ben ise birkaç dersten bütünleme sınavlarım olması sebebiyle şehirdeki evimizde yalnız kalmıştım.
Aslında üniversiteyi kendi memleketinde ailesinin yanında okuyan biri için iyi bir fırsat olmuştu benim için, rahat takılabilecektim. Ama işin kötü tarafı, hem sevgilim hem de bir çok arkadaşım bütünlemeleri olmadığı için memleketlerine gitmiş olduklarından günlerim çok sıkıcı geçiyordu...
Bir sabah telefon sesine uyandım. Arayan annemdi,
"Oğlum, Hacer ablanın hastanede kontrolleri varmış, sabah köyden ilçeye gitti, oradan da dokuz arabasına binip şehre gelecek, onu karşılayıver. Bugün muayeneye yetişemez, bizde kalır. Kontrolleri tahlilleri falan uzarsa belki birkaç gün daha kalabilir!" dedi.
Ben de sabah okulda işim olmadığını, onu hastaneye benim götürebileceğimi söyledim.
Hacer abla, babamın teyzesinin kızıydı, 34-35 yaşlarındaydı, yani benden 12-13 yaş büyüktü. Babamın anne tarafının birçok ferdi gibi uzun boylu, kilolu, sarışın ve renkli gözlüydü. Kendi boyumun 1.80 olmasından kıyaslayarak baktığımda boyu en az 1.75 olmalıydı.
Güzellikten ziyade sempatikliği ile öne çıkan sade duru ve çoğunlukla gülen bir yüzü vardır. Köye gittiğim zamanlarda, neşeli, kafa dengi ve bana karşı çok candan tavırlarıyla bir arada olmaktan en çok hoşlandığım akrabalarımdan biridir.
Ayrıca kimse bilmez ama, iri göğüsleri, kocaman yuvarlak kalçaları, dolgun bembeyaz bacakları ile benim çocukluktan ergenliğe geçiş dönemimin sultanıdır.
O dönemlerde ona hayran bakışlarımın farkına varmamış olma ihtimali olmadığından ve benimle yalnız kaldığında yer yer açık seçik esprilere kadar bile giden sohbetlerimizi sınırlandırmadığından dolayı da her hangi bir eyleme dönüşmemiş olan bu ilgimden onun da hoşlanmış olabileceğini düşünmüşümdür hep. Uzun zaman sonra bir araya geleceğimiz için oldukça sevinçliydim açıkçası…
Saate baktım, 10:00'a geliyordu. Hacer ablanın otobüsü 10:30 gibi terminalde olacaktı. Hemen hazırlanıp çıktım evden ve terminale gidip karşıladım.
Uzun zamandır görmüyordum, sarıldık kısaca hasret giderdik, bir taksiye atlayıp eve geldik. Pardüsesini portmantoya astı, eşyalarını da kalacağı misafir odasına koyduk ve mutfağa geçip oturduk.
Gül kurusu bir eşarp bağlamış, ondan biraz daha koyu renk bir kazak ile bileklerine kadar uzanan siyah bir maksi etek giymişti. Mavi gözleri, yuvarlak hatlı güler yüzü ile her zamanki gibi çok sempatik duruyordu karşımda...
Hemen sohbete başlamıştık, köydekileri, eşini, çocuklarını falan sordum. O da daha önce bir bayramda tanıştırdığım kız arkadaşımı, derslerimin nasıl gittiğini falan sordu.
Mutfağın dağınık olduğu dikkatini çekince, dur falan dememe kalmadan bulaşıklara girişmiş, iki dakikada mutfağı toplayıp çay suyunu koymuştu bile…
Çaylarımızı içmeye başladığımızda, nasıl olsa kimseler yok diyerek sigara da yakmıştı benimle birlikte. Eskileri yad ederek gülüp eğlenmiş, vaktin nasıl geçtiğini fark etmemiştik. Öğlen ve akşamı birleştirip yedik yemeğimizi. Sonra onu da kaldırıp,
"Hadi salona geçelim." dedim. Hacer abla,
"Sen geç, ben geliyorum..." diyerek odasına gitti. Bense salonda üçlü koltuğa uzanıp TV'yi açtım, kanalları karıştırmaya başladım. Bir süre sonra Hacer abla çiçekli pijamaları ve elinde çay tepsisi ile girdi içeriye,
"Yabancı değilsin nasıl olsa, rahatça oturayım dedim, üzerimi değiştirdim!" dedi. Ben de gülerek,
"Kafana göre takıl abla, resmiyet mi var aramızda!" diye yanıtladım onu. Çayımı verirken eğildiğinde gözüm ilişmiş iri göğüslerinin bir kısmını görmüştüm pijamasının içinden, sütyenini de çıkarmıştı.
Karşımdaki ikili koltuğa giderken ise iri kocaman yuvarlak kalçalarına takılmıştı gözüm, külodunun lastik izleri belliydi. Kendi çayını sehpaya koymak için eğildiğinde acayip tahrik olmuştum. Ve sonra o da ikili koltuğa yarı uzanarak yerleşti.
- "Enişteyle aranız nasıl abla, nasıl gidiyor hayat?" diye bozdum aradaki sessizliği.
- "Nasıl olsun, hep aynı işte, köy koşturması, hayvanlar, tarla, bağ bahçe, çocuklar falan derken günler geçip gidiyor işte..." diye yanıtladı.
- "Onu demiyorum kız, enişteyle aranı soruyorum!" diye güldüm. O da gülerek,
- "He o da aynı bağ bahçe, tarla işi gibi sırası geldiğinde yapılan bir iş oğlum, ne olacak!" dedi.
- "Ee? Eskiden hiç rahat vermiyor bu adam derdin, şikayet ederdin?"
- "O eskidendi, adam 40 yaşında yaşlandı!" diye kopardı kahkahayı. Sonra,
- "Sen neler yapıyorsun?" dedi.
- "Ben ne yapayım, evli değilim barklı değilim, karım mı var?" dedim gülerek.
- "Kandırma lan beni, karın yoksa sevgilin var, yemişsindir bir haltlar!"
- "Oluyor işte ufak tefek bir şeyler!" dediğimde güldü
- "Nasıl ufak tefek şeyler? Ablandan mı saklıyorsun, anlat hadi!"
- "Fırsat bulduğumuzda sevişiyoruz, elleşip öpüşüyoruz."
- "Hiç yapmadın yani?"
- "Yok abla, bu kızı yapmadım, zaten bakire."
- "Oğlum, bakireyse elleme ön tarafı, yarın bir gün bırakacak olursun kızı başınıza bela olur o iş."
- "Evet biliyorum, o yüzden dokunmuyorum ben de zaten."
- "Arkadan falan da mı yapmadın?"
- "Abla, onu zaten yapamam herhalde, birkaç kere denedim olmadı bir türlü, ben de kıyamadığımdan üstelemiyorum, işte sürttürerek falan idare ediyorum."
- "Niye kıyamıyorsun ki, bir iki yaptıktan sonra alışırdı aslında."
- "Bilmiyorum abla, ayıptır söylemesi benimki öyle çok uzun falan değil ama biraz fazlaca kalın... Enişte seni yapıyor mu hiç arkandan?"
- "Ayda yılda bir yapıyordu."
- "Alışkınsın yani?"
- "Hı hı!"
- "Canın yanmıyor mu abla, nasıl alıştın?"
- "İlk başladığında acıyor tabi, bir süre sonra genişliyor sanırım, alışıyorsun."
- "Peki arkadan da çok zevk alıyor musun abla?"
- "Alamadım, enişten istiyor diye kabul ediyorum sırf. Aslında zevk alacak gibi oluyorum, ama oraya gelemeden enişten işi bitiriyor."
- "Nasıl yani abla?"
- "Ablam, ilk önce acıyor, sonra içindekine alışmaya başlıyor deliğin, acı azalıyor zevk alır gibi olmaya başlıyorsun, ama o noktaya gelirken enişten boşalıyor, yani ilerisinde ne olduğunu anlayamadım hiç."
- "Hımm anladım, peki normali nasıl, yani önden çok zevk alıyor musun?"
- "Onda da aynı şey başıma geliyor, tam zevklenmeye başlamışken iş bitiyor. Eskiden de erken biterdi, ama içimden çıkmadan bir kere daha yaptı mı ben de zevklenirdim, ama artık ikinci de kolay kolay olmayınca yarım yamalak kalıyorum işte."
- "Ee ne yapıyorsun peki?"
- "Okşuyorum oğlum, enişten işini bitirip çıkardıktan sonra bazen bir iki parmağımı sokuyorum, yoksa nasıl yatıp uyuyayım o halde!"
- "Üzüldüm valla, bilirsin seni çok severim. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çok mutlu olmanı isterdim."
- "Biliyorum ablam, ben de seni çok severim."
Konuşmamız eskiden hiç olmadığı kadar açık bir hal almış, eskiden sadece esprisini yapıp güldüğümüz şeyleri uzun uzun konuşmaya başlar olmuştuk.
Üçlü koltukta yan yattığımdan taş gibi bir hal alan yarağımı bacaklarımın arasına sıkıştırarak saklamıştım, sırtım koltuğun arkalığına dayalı, yüzüm ona dönük, dizlerim karnıma doğru çekilmiş, yan yatıyordum.
O da aynı benim gibi yüzü bana dönük ikili koltuğa yan yatmıştı. Utandığımdan elimi bacak arama atamıyordum, ama bacaklarımla kalın yarağımı sıkıştırıp bırakarak keyifleniyor, bir taraftan da sürekli olanları ve olabilecekleri sorguluyordum.
Resmen Hacer ablayı arzuluyor, yok yok sadece sohbet ediyoruz ne var bunda diye kendimi kandırıyor, sonra arzuluyorum işte ne olacak diye git geller yaşıyordum.
Akrabam ve evli olmasa neler yapardık şimdi diye kuruyor, yanlış mı yapıyorum bunları hayal ederek diyor, e akrabam olmasaydı bizim evde niye kalacaktı elin kadını, bu ortam nasıl olacaktı diye düşünüyordum sonra.
Ama en çok merak ettiğim şey kesinlikle şu an onun bunlar hakkında ne düşündüğü, kafasından neler geçtiğiydi. Acaba o da benim onu arzuladığım gibi beni arzuluyor muydu, hamle yapsam evet der miydi, o böyle bir şeyin aramızda olabilirliğini sorguluyor muydu gibi onlarca soru kafamda dolaşıyordu.
En sonunda onu tamamen kaybetmekten, onun samimiyetinden mahrum kalmaktan korktuğuma kanaat getirerek her hangi bir girişimde bulunmamaya karar vermiştim.
Sessizliği Hacer abla bozdu.
- "Hasan, niye sustun? Sıkıldın mı yoksa nerdeyse annen yaşında karıyla muhabbetten sıpa?"
- "Yok abla sıkılır mıyım, seninle konuşmayı çok severim bilirsin."
- "Ne bileyim oğlum, öyle susunca, bu sıkıldı benle muhabbetten, zaten azmıştır sevgilisini düşünüyordur dedim."
- "Yok valla ben halimden çok memnunum, emin ol şuan onu da düşünmüyorum!"
- "Kimi düşünüyor benim aslanım?"
- "Kimseyi!"
- "Öyle şeyleri konuşunca aklına düşmüştür dedim ne bileyim. Yok mu gideceğin bir kadın kız falan?"
- "Yok! Imm, şey.. var aslında gidebileceğim birileri de, şuan canım hiç kimseye gitmeyi falan istemiyor yani."
- "Hımm, tamam."
- "Abla ya, çok özel bir şey sorabilir miyim?"
- "Sor lan, özeli mi kaldı!"
- "Evet doğru diyorsun valla! Hiç eniştemden başka biri oldu mu?"
- "Senden başka sırdaşım yok, bunu da sana söyleyeyim, evet oldu bir kere."
- "Nasıl bir kere?"
- "Yani tek bir adam oldu, yani adam birkaç kere yaptı!"
- "Kim peki, nasıl oldu?"
- "15 yaşımda evlenmiş, 16 yaşımda da kocamı askere göndermiştim, işin tadını almış, ama yalnız kalmıştım. Kafa da bir karış havada, biraz çocuk biraz kadındım işte.
Köye yeni tayin olan bir öğretmen vardı Tahsin isminde, sen daha küçüktün hatırlamazsın, bir iki sene kaldı, tayini çıkıp gitti bizim köyden. İşte onunla olmuştu, birdaha da eniştenden başka kimse olmadı."
- "Nasıl başladı peki?"
- "Bir gün dere kenarındaki bahçeye gönderdi kaynanam Hayriye teyzen, domates salatalık biber falan topla gel diye. Ben de aldım bir sepet, indim bahçeye, topladım bir şeyler.
Dönmeden dere kenarına oturdum, çıkardım ayakkabılarımı, ayaklarımı suya soktum, çocuk aklı işte biraz oyalanayım da ev işlerinden ne kadar yırtsam iyidir, görümcelerim çok çalışsınlar dedim!
O ara bir baktım bizim yeni öğretmen dere kenarından yürüyerek geliyor, suya taş atarak falan. Yakışıklı çocuktu, boylu poslu esmer biriydi.
Yanıma gelince durdu, ne yaptığımı, ismimin ne olduğunu falan sorunca bir an heyecanlandım. Bırak yabancı bir adamı, köyün oğlanlarıyla da öyle oturup muhabbet etmek mi var o zaman.
Domates falan topladığımı, adımın Hacer olduğunu, dinlendiğimi söyledim utana sıkıla. Okuyup okumadığımı falan sordu. Orta okulu bitirip evlendiğimi söyleyince biraz şaşırdı, kaç yaşında olduğumu sordu, ben de 16 diye yanıtladım. O ara yanıma oturdu, ben biraz toparlanıp yana kaydım.
"Korkma ya sadece sohbet ediyoruz niye kaçıyorsun?" dedi. Utandım iyice,
"Görürlerse çok kötü olur dayak yerim" falan dedim.
"İyi o zaman, şu çalılıkların o tarafta oturalım da kimse görmesin bizi…" dedi gülerek. Ben de hiç ikiletmeden sessizce kalktım arkasından, gidip oturduk oraya.
Hiç konuşmadan eğilip öpmeye başladı beni. Neden bilmiyorum, büyülenmiş gibi hiç sesimi çıkarmıyordum.
Ellemeye, her yanımı okşamaya başladı. Sonra yere sırt üstü uzandığımı, şalvarımın ve donumun sıyrıldığını ve inlemelerim duyulmasın diye dudaklarımı ısıra ısıra becerildiğimi hatırlıyorum. Çarçabuk olup kısa sürede bitmişti."
- "Nasıldı peki, kocanla kıyasladın mı?"
- "Hayır, hiç o kısmını düşünmedim, yasak bir şey yapıyorduk, onun heyecanı vardı sanırım sadece. Aleti nasıldı, kocamdan iyi mi yapıyordu hiç hatırlamıyorum bile…"
- "Sonrası nasıl gelişti?"
- "Pek fazla konuşmadan toparlanıp kaçar gibi ayrıldım oradan. Eve girince iş güç, kaynana dırdırı falan unutuvermiştim bile. Gece döşeğime yatınca aklıma gelmişti.
Yaptığım çok günah diye düşündüm, korktum cehennemlik olacağım diye, iyi ki yakalanmadık dedim, halimiz nice olurdu diye içimden geçirdim."
- "Canın istemedi mi tekrar?"
- "İstemez mi! Korku, utanma falan geçti bir süre sonra, elim bacak arama gitti, öyle uyumuşum. Aradan günler, haftalar, aylar geçti bir kez daha denk geldik dere kenarında, aynı yerde yeniden yaptı."
- "Gene mi konuşmadınız doğru düzgün?"
- "Yok gene konuşmadık, sessiz sedasız bakışarak hallettik işimizi. Sonra o tayin olup gitmeden bir kez daha oldu ve bitti her şey. Sonra kimseyle hiçbir şey olmadı hayatımda."
- "Özlüyor musun?"
- "Yok be yavrum, adamın tipini bile hayal meyal hatırlıyorum, beşer dakikalık şeylerdi zaten."
- "En azından anın olmuş işte!"
- "Evet!"
- "Abla uykun geldi mi, yatacaksan çeneye tutmayayım seni?"
- "Yok uykum, iyiyim böyle, senin geldiyse git yat ablam."
- "Yok abla benim de uykum, hem ne güzel sohbet ediyoruz, seninle böyle fırsatı bir daha kim bilir nasıl buluruz."
- "Doğru diyorsun, uyku bastırana kadar oturalım o zaman."
- "Evet, oturalım abla."
- "Hasan, sen en son ne zaman bir şeyler yaptın?"
- "Bu kız arkadaşımla bir hafta önce yaptık abla. Babamlar köye gittikten bir gün sonra onu buraya eve getirdim, zaten ertesi gün de memleketine gitti."
- "Eee, neler yaptınız anlatsana."
- "Dediğim gibi abla, öpüşüp elleşiyoruz, sevişiyoruz sadece."
- "Anlat işte, tam olarak neler yapıyorsunuz."
- "Hımm, ayrıntıları merak ediyorsun yani?"
- "Evet, ama utanıyorsan anlatma."
- "Yok abla utanmıyorum, anlatırım da, ben de sen ayrıntıları bilmek istemezsin diye düşündüğümden kısa keserek geçmiştim."
- "Yoo anlat."
- "Tamam o zaman. Bu son seferinde bize geldiğinde üzerinde tek parça dizlerine kadar yazlık bir elbise vardı, biraz sohbetten sonra burada yan yana otururken öpmeye başladım, bir taraftan da okşamaya. Bir süre sonra onun elleri de sırtımda ensemde dolaşmaya başladı, yavaşça kaldırdım yatağıma gittik, bir çırpıda soydum."
- "Sütyenini, kilodunu da mı?"
- "Hı hı, onları da çıkardım."
- "Nasıl bir şeyler giymişti?"
- "Bak bunları sorup beni heyecanlandırıyorsun, sanki kadın çamaşırlarına olan ilgimi biliyorsun abla!"
- "Yok, bilmiyordum! Nasıl bir ilgi bu?"
- "Ne bileyim abla, özellikle böyle dantelli falan külotlar, sütyenler çok tahrik ediyor beni, bazen milletin ipte asılı donları bile etkiler."
- "Alemsin Hasan!"
- "Ama en çok yeni çıkarılmış olanlarını görmek azdırır!"
- "Nerden buluyorsun oğlum yeni çıkarılmışı?"
- "Yani kız arkadaşlarımınkileri falan çıkarınca hemen elimden bırakmam. Ellerim, koklarım, şeyime falan sürerim!"
- "İlahi Hasan, bir yaşıma daha girdim valla!"
- "Sen nasıl şeyler giyiyorsun peki abla?"
- "Ben de öyle tam köylü işi don giymem, benim de hoşuma gidiyor öyle dantelli şeyler falan onlardan alıyorum."
- "Eniştemin gözü bayram ediyor yani!"
- "Yok lan, görmüyordur bile o, yatağın içinde karanlıkta çıkarıveriyorum, yapmak istediği zaman. Pek donuma gömleğime baktığını görmedim!"
- "Şimdi nasıl bir şey var içinde abla?"
- "Çok mu merak ettin?"
- "Evet abla, kızmıyorsun değil mi?"
- "Kızmıyorum da, benim donumdan ne olacak, sen kim bilir nasıllarını görüyorsundur kızlarda."
- "Olsun merak ettim gene de, söyle sen!"
- "Ne söyleyim lan, al bak çok merak ettiysen!" deyip birden ayağa kalktı ve çiçekli pijamasını az sıyırıp külodunu gösterdi.
Krem rengi, önü dantelli slip tarzı bir külottu. Ayrıntılarını fazla göremeden hemen toparlayıp pijamasını yeniden aynı şekilde uzandı yerine...
- "Ee Hasan, kızla neler olduğunu anlatıyordun."
- "He tamam abla, iç çamaşırlarını çıkarıp yatağa yatırdım sırt üstü, ben de hızlıca soyunup uzandım yanına ve öpüp okşamaya başladım."
- "Orasına da elliyor musun?"
- "Neresine abla?"
- "Anladın lan sen!"
- "Yoo anlamadım abla!"
- "Amına lan! İlla söylettin bana!"
- "Hımm, evet elliyorum tabi."
- "Devam et!"
- "Biraz dudaklarını öptükten sonra boynunu falan da öpüp memelerine indim, memelerini yalayıp emdim bir süre, elim de bacak arasında, okşuyorum."
- "Hımm, ıslandı mı kızın amı hemen?"
- "Evet, çabucak ıslanıyor! Seninki?"
- "Benimki de çabuk ıslanır! Devam et, sonra?"
- "Sonra, göbeğini falan yalayıp aşağıya doğru indirdim başımı."
- "Nereye, bacaklarına mı?"
- "Hem bacaklarına, hem de bacak arasına."
- "Nasıl oğlum, kasıklarını falan da mı yalıyorsun?"
- "Evet, amını da yalıyorum!"
- "Lan get orası da mı yalanır, pis!"
- "Olur mu abla, görsen nasıl zevk alıyor kızlar bundan, resmen kıvranıyorlar!"
- "Öyle zevk mi olur lan, ben yalatmam hayatta!"
- "Öyle deme, ver bir gün eniştemin ağzına da gör!"
- "İyy, istemem!"
- "O zaman sen enişteminkini de hiç yalamamışsındır?"
- "Tabi ki yalamadım, olur mu öyle şey, iyyy!"
- "Çok büyük zevkleri kaçırıyorsun valla!"
- "Kalsın, kalsın öyle zevk!"
- "Keyfin bilir abla!"
- "Ee, sonra ne yaptın?"
- "Kız iyice kıvranınca üzerine uzandım, benimkini bacak arasına yerleştirip sokmadan sürttürdüm bir taraftan da dudaklarını öperek."
- "Gelmedi mi seninki?"
- "Yok abla içine giremediğim için gelmiyor hemen, sonra yüzüstü çevirdim. Genelde bu şekildeyken gelirim ben."
- "Nasıl yani?"
- "Aynı şekilde uzanırım üzerine, benimkini iyice tükürükler ıslatırım öyle yerleştiririm kalçalarının arasına, sürte sürte gelirim!"
- "Oraları dölleyip kızı hamile bırakma bir de, içine miçine kaçar!"
- "Dikkat ediyorum abla, tam geleceğim sıra kalkar ya avcuma ya da sırtına falan boşalırım!"
- "O gün de öyle sürterken mi boşaldın?"
- "Evet, sürterken benimki deliğine dayandıkça çok canım istedi."
- "Neyin dayandıkça?"
- "Benimki işte abla!"
- "Neyin lan, utanmaya mı başladın?"
- "Yarağım ya!"
- "Kızın götü de güzel tabi şimdi!"
- "Seninki kadar değil abla!"
- "Git eşşek dalga geçme, benim götüm değirmen taşı gibi, neresi güzel olacak 35 yaşında kadının!"
- "Kendine haksızlık etme abla, sen halen bu kızları cebinden çıkarırsın!"
- "Eşşek! Ee, sonra ne yaptın?"
- "Başladım yalvarmaya, hadi bir kere ver arkadan yapalım falan diye."
- "Eee?"
- "Olmaz, çok acıyor falan diye itiraz etti önce, ben de deneyelim çok acırsa bırakırım diye ikna ettim."
- "Orospuya bak sen! Versene, benim aslanımı niye üzüyorsun!"
- "Tabi abla, da öyle hep veren bulsam keşke!"
- "Sonra ne oldu?"
- "Kalktı altımdan, gidip çantasından el kremini aldı geldi, uzandı yeniden önüme, eline krem alıp biraz sürdü göt deliğine, sen de kremle diyerek bana uzattı, ben de iyice kremleyip uzandım üzerine."
Artık Hacer ablanın bakışları baygınlaşmış, bir eli de bacaklarının arasında kilitlenmişti. Benim bacak aramda kütük gibi olan yarağımı sıktığım gibi, o da elini sıkıyordu.
- "Eee, devam etsene!"
- "Üzerine uzanınca hafif belimi kaldırdım, bir elimle yarağımı tutup kremden iyice kayganlaşmış göt yanaklarının arasına yerleştirip deliğine dayadım."
- "Sikseydin bir güzel orospuyu!"
- "Yok abla ya nerde, başı bile girmeden bastırmamla acıyor bırak ne olursun, yapmayalım, ben vazgeçtim falan demeye başladı. Çok istiyorum öyle boşalmayı falan dedim ama razı edemedim.
"Hadi kremleri yıka gel, emerek yalayarak boşaltayım" deyince, kalkıp koştum hemen banyoya, nasıl olsa o da çok hoşuma gidiyor. Bir çırpıda sabunla yıkadım geldim.
Oturdum yatağıma, o da kalkıp yerde diz çöktü, tuttu yarağımı dibinden, yalayıp emmeye başladı. Zaten hepsini ağzına sığdıramadığı için anca ucunu emiyordu. Bir taraftan ucunu yalayıp emerek, bir taraftan eliyle sıvazlayarak getirdi beni, ağzından çıkardığım gibi memelerine fışkırttım döllerimi."
- "Yarasın koçuma!"
Bunları konuşurken Hacer ablanın kalın dolgun bacakları ile elini sıkıştırıp bırakmalarının hızlandığı, gözlerinin kaydığı, ara ara dudaklarını ısırdığı gözümden kaçmamıştı.
Şu an yapacağım bir hamlenin evetle sonuçlanacağına neredeyse emindim, ama gene de atağa geçmedim. Böyle bile olması, yani şuan yaşadıklarım, deli gibi isterken bir şey yapamadan karşılıklı kudurmamız bile inanılmaz hoşuma gidiyordu. Durumu hiç bozmak istemiyordum. Akışına bıraktım...
- "Hasan?"
- "Efendim abla?"
- "Çok merak ettim..."
Bir an yarak yalamayı, am yalatmayı merak ettiğini düşünerek sordum,
- "Neyi abla?"
- "Aman boş ver, kızarsın sen şimdi."
- "Yok abla niye kızayım, ne merak ettiysen sor!"
- "Bak sonra kızarsan, darılırsan, yanlış düşünürsen çok üzülürüm."
- "Yok abla ben senden gelecek hiçbir soruya kızmam da gücenmem de, sor lütfen!"
- "Ben de senden gelen sorulardan gücenmem ablam."
- "Ee hadi sor o zaman abla, neyi merak ettin?"
- "Yarağını… Çok kalın diyorsun ya, merak ettim nasıl bir şey olduğunu."
- "Göstereyim mi?"
- "Bilmem ki..."
Birden ayağa kalkıp altımdaki eşofmanı ve boxeri indiriverdim, dimdik ok gibi çıktı ortaya benim yarak. Hacer ablanın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Sonra toplayıp donumu uzandım yeniden.
- "Oğlum bu harbiden çok kalınmış, neredeyse bileğim gibi!"
- "İşte böyle bir şey abla!"
- "Şimdi anladım kızların derdini, nasıl girecek bu ufacık kız götlerine, hadi karı olsa neyse!"
- "Karılarınkine girer diyorsun yani?"
- "Ya ne bileyim oğlum, öyle bile zor olur gibi ama, en azından yaş ilerledikçe bollaşırdır biraz, zamanla da yapa yapa alışır, arkadan girer herhalde."
- "Enişteminki nasıl abla?"
- "Seninkinden biraz uzun onunki sanırım, ama kalınlığı bunun yarısı kadardır."
- "Enişteminki benimki gibi olsaydı verir miydin gene de arkanı?"
- "O anlamaz ki acıyor bırak falan dememden, yapar geçerdi canı istedikten sonra."
- "Tamam da, sen ister miydin?"
- "Sırf meraktan denemeyi isterdim!"
- "Öyle kızlar gibi nazlanıp vermemezlik etmezdin yani?"
- "Tabi ki canım, öyle canı azcık mıyım ben!"
- "İlahi abla! Abla?"
- Efendim aslanım?"
- "Ben de en çok neyi merak ediyorum biliyor musun?"
- "Neyi lan sıpa, ablanın amını mı?"
- "Onu da görsem hayır demem ama, en çok götünü!" Hacer abla gülerek,
"Sapık seni!" dedi ve ayağa kalkıp arkasını dönerek çiçekli pijamasıyla krem rengi külodunu biraz sıyırıp gösterdi o kocaman, yuvarlak, bembeyaz götünü. Resmen bayılacak gibi oldum, dibim düştü, hiç göt görmemiş gibiydim.
Nasıl olmayayım, ergenliğe girdiğim günden beri elbiselerin üstünden hayranlıkla baktığım o iri kalçaları şimdi çıplak görmüştüm.
Hacer abla pijamasını ve külodunu toplayıp yeniden uzanırken bacaklarımın arasında sıkıştırdığım yarağım kendini bırakıvermişti, 22 yıllık hayatımda ilk defa elimi bile hiç sürmeden boşalıverdim.
Hem saatlerdir süren konuşmalarımıza, hem de o hayallerimdeki bembeyaz götü görmeye daha fazla dayanamamıştım. Bacak aramdaki ıslaklık görünmesin diye endişelenirken, bir taraftan da, o ne haldedir, acaba onun da bacak arası ıslanmış mıdır diye geçiriyordum kafamdan.
Vay be hayallerimin kadını, hacer ablam elini bile sürmeden boşaltmıştı beni.
39 notes · View notes
mervenizm · 1 year
Text
geleceğimiz yok oluyor, hayallerimiz yıkılıyor, anılarımız bir köşede çöküp ağlıyor. biz mi, bitiyoruz.
256 notes · View notes
yasamsallik · 3 months
Text
Tumblr media
Tarih :7 Şubat 1923
Yer :Zagnos camii / Balıkesir
Hutbeyi veren : Mustafa Kemal ATATÜRK
Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara maneví mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla,mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşümcemi söylemek istiyorum.Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum,milli emeller,milli irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil,millet fertlerinin tamamının arzularının,emellerinin birleşmesinden ibarettir.Bundan dolayı benden ne öğrenmek,bana ne sormak istiyorsanız,serbestçe sormanızı rica ederim.
🇹🇷 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 🇹🇷
34 notes · View notes
bilinmeyen-bir-kiz · 4 months
Text
Bir yıl geçti bu gün 6 şubat. Ve bizim yasımız hala devam ederken yeni canlar alınmaya başlandı. Bir savaş değil bir katliam var. Masumların öldürüldüğü bir katliam. Daha biz yaralarımızı saramamışken açılan yeni yaralar. Koca bir şehir hatta bir kaç şehir yok olmuşken yaşanan yeni bir yok oluş. Yetmedimi lütfen biraz empati. O evleri sağlam yapsaydım o bombayı atmasaydım en azından benim yüzümden ölmezdi bu insanlar düşüncesi. Ya benim ailem ya benim yakınlarım olsaydı yerlerinde endişesi. Yok mu hiç biri? Azıcık empati azıcık acıma yokmu sizde ki. Çok acı dimi. Geleceğimiz diye büyüyen masumların ölmesi. Güzel bir gelecek temelsiz artık, ne kadar ayakta kalır ki?
Hepimizin derdi var biliyorum hemde canımızdan can götürüyo belki. Ama yinede bir gecelik unutun diyemem tabi ama gömün içinize acıları dertleri. Çünkü o dertleri yaşamak isteyen tonla çocuk genç tam bir yıl önce bu gece can verdi. Kimisine bir mezar bile verilemedi. Çünkü bulunamadı cesedi.
Üzücü ama gerçek bende sevmem elimden gelmeyen dertleri kötülükleri düşlemeyi. Ama olan oldu ve bi anda kesildi nefesleri.
Belki her gece onlar derdiniz. Bazılarımızın belkide çok daha derin yaraları. Ama bir geceliğine hem depremin açtığı yaraları hemde savaştaki masum canları düşleyerek üzülelim. Onlar mutlu olsunlar bu gece, fark etsinler unutulmadıklarını, öğrensinler onları bilen tanıyan onlar için üzülen bir çok nefes alan canı.
Çünkü onlar artık kendilerine üzülemiyceklerler.
Evet bu kez saçmalamadım çünkü bunlar gerçekler..
Ama sanırım şu an saçmalamak güzel olurdu gerçekten...
25 notes · View notes
35nur · 6 months
Text
Benim ülkemde Anadolumda ,TURKİYEM de Bir çocuk ilk okula müslüman başlayıp, Üniversiteden Ataist ya da Deist olarak mezun oluyorsa, sorunu dışarıda değil,sanırım icimizde aramak gerek.TERÖRİST İTRAİLİN yaptığı soykırıma direnen Filistin li kardeşlerimizden, öğrenecek çok şeyimiz var.
En önemli 2 başlik
🥀Bir Müslüman nasıl olur. 🥀
🥀Vatana millete ve Ümmete yarar bir çocuk nasıl yetiştirilir.🥀
Bence geleceğimiz adına MEB tarafından "Filistin Eğitim Sistemi" araştırılmali.....
Küçücük yureklerdeki Kocaman imanın sadakatini,ve samimiyetini bize gösteren ve utandıran kardeşlerim..Rabbimin selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun..
KAHROLASİN İTRAİL..
20 notes · View notes
guzyazi · 19 days
Text
Bir senedir çalışmıyorum ama bu yıl mezun olacak öğrencilerim okulun bitmesine az kaldığı için DM'den yürüye darlaya beni okula çağırıyorlar. Nisan bitmeden geleceğimi söylüyorum, hakkaten de sırf onlar için bir gün bebemi de paketleyip gidiyorum ki ne göreyim? Sabah deneme oldukları için öğleden sonra herkes gitmiş, okul boş. Olsun ya demek ki daha geleceğimiz günler var, diyorum. Eve üzülerek değil, yine geleceğim için sevinerek dönüyorum.
Her taraftan elimizde kalıyor meslek ama bu sevgi, bu tatmin bambaşka bir şey.
10 notes · View notes
Text
Tumblr media
🇹🇷Çocuklar geleceğimiz…Gerçek devlet adamları onların değerini bilenlerdir. Atatürk gibi…
#23NisanÇocukBayramı
#MustafaKemalAtatürk
11 notes · View notes
1as-lan · 28 days
Text
Tumblr media
🇹🇷🇹🇷Gazi Mustafa Kemal
Atatürk' ün Tüm dünya
Çocuklarına armağan
Ettiği, geleceğimiz,
Umudumuz Tüm
Çocuklarımızın bayramını
Kutlarız.. 🇹🇷🇹🇷 🌹🌹
14 notes · View notes