Tumgik
#ders mizah
kelimesendromu · 2 years
Text
Tumblr media
66 notes · View notes
bozusuruz · 1 year
Text
Daha sanatsal ve elit seyler paylasayim cocuk hikayelerime bakinca beni salak sanmasın dedikten 15 dakika sonra hitler Karagümrük yaniyor paylasmaya gidiyorum
6 notes · View notes
donedonemevlana · 7 months
Text
Dersleri zerre umursamama seviyesine geçmişim çünkü bu sınav stresi bayağı mental sağlığımı altüst ediyor bundan sonra sadece olmak istediğim karakter için çalışıcam
1 note · View note
aysekadinfasulyesi · 8 months
Text
Dersteki halim neydi ya öyle hastalıktan mıdır havalardan mıdır beynim sersemleşmiş gibi bir de üstüne yanlış şeyler söyleyip kendimi utandırmak için her şeyi yapıyor gibiydim 🤦🏻‍♀️
1 note · View note
chaoticdreamfart · 5 months
Text
Adem Fırat..🎤😂🎤😁🎤👍
Muhteşem sesiyle karşınızda.
Beğeniler için çok.
Teşekkür ederim 🙃
İyi Dinlemeler arkadaşlar 🤗.....✍️
Tumblr media Tumblr media
Erkekler kızlardan korkun 😁🤣
Bugün biraz kızlarla sahilde gezmek🤪
İçin karar aldık🤣
Tlefonun kamerasını açıp arka cebime🤭
Koydum kimler bakacak diye🤪
Merak ettim 🤔
Aboooov 🤪🤭 kızlarla gafeye.
Oturduk kızlara dedim video😁
İzlemek istermisiniz tabi ki dediler😂
İt bit pic godoş yavşak 😂😁
Video hem izledik hemde Sesli😁
Güldük eee delikanlı kız 😁🤪
Budur işte 😁😂.......✍️
Tumblr media Tumblr media
Yaptığım esprili paylaşımları🤣
Saptirarak ciddiye alanların 😁🤪
Başını okşayıp mizah yavrum🤭🤣
İroni kuzum şaka gi şaka 🤭
Kurban olduğum 😁🤪
Demek istiyor delikanlı kız 😁🤪
Şaka gibiyim hahaha.🤭😁.....✍️
Tumblr media Tumblr media
Bilim adamları kalça kemiğinin🤣
Betondan da sağlam 😁 olduğunu.
Söylüyor bende diyorum millet🤭
G*tüne niye bu kadar güveniyor😁
Delikanlı kız der 🙃😁.....✍️
Tumblr media
Delikanlı kız 😁😂
Hem deli hem prenses 🌿♥️🌿
Hayırlı akşamlar olsun arkadaşlar🙃
Bu akşam Fox dizim var 👈🤗
Şahane hayatım 👈🤣😁
🍓👑🍓
158 notes · View notes
tarkankurdu · 3 months
Text
İstediğin kadar kendini geliştir, istediğin kadar elit olmaya uğraş, çevren ve ailen neyse o çukurdan çıkamıyorsun. Ben tv izlemiyorum babam sabah akşam haber dinliyor sanki benim oda da çalıyo o televizyon bütün o saçma salak haberleri duyuyorum mecburen. Eski arkadaşı geliyo adamın iki kelimesinden biri küfür. Aile mi var, kadın mı var, çocuk mu var hiç umurlarında değil. Çocukluğum da böyle geçti. Sadece salonda soba olduğu için mecbur salonda sigara dumanı altında ve tv, küfür eşliğinde ders çalışmaya çalışıyordum. Çok fazla kitap okudum, yazılar yazdım, şiir yazdım ama kurtulamıyorum o çukurdan. Hâlâ o küfürbaz herif geliyor misafirliğe, hâlâ her gün sabah akşam haber dinliyorum. Artık nefret etme sınırlarını da aştım. Ünlülerin ve başarılı insanların biyografilerini okuyorum bi yerlerden destekleri var. Ya ailelerinde ya çevrelerinde bir şekilde elit insanlar oluyor, ona yardım veya destek olan, fikir veren insanlar oluyor. Bende yok. Ben Türkiye'nin en tehlikeli mahallerinden birinde doğdum büyüdüm. Hayatımda bir kere bile içki veya sigara içmedim. Kendimi hep uzak tutmaya çalıştım ama çok klasik bir şey " coğrafya kaderdir ". Çok doğru bir söz. Benim çevremde arkadaşlarım bile okunacak bir şeyi heceleyerek okuyan insanlardı. Kitap aldığım zaman sen mal mısın kitaba para veriyon diye salak salak sırıtan insanlardı. Ama çıkamıyorsun işte, hayat şartları, pahalılık, sağlık şu bu yani bi şekilde kurtulamıyorsun şu pis düzenden. Duvara tırmanıyosun ama duvar kaygan. Geri aşağı düşüyorsun. Köyde hem çobanlık yapıp hem okuyan insanlar örnek verilir ya, emin olun onlara da en azından fikren destek olan, sevgiyle yaklaşan insanlar olduğu içindir. Yoksa insan kendi kendine bir bok başaramıyor. Çok zorladım, çok denedim, gece gündüz metinler hazırladım, podcastlar yaptım, sayfalar yönettim, dijital kitaplar yazdım, şiirler yazdım, seslendirdim, dublajlar yaptım, mizah sayfaları yaptım. Ya hesaplarım kapandı ya tutmadı. Ama ne yaptıysam emek harcadım kaliteli şeyler yapmaya uğraştım. Gece uyumadım sabahlara kadar bir şeyler yaptım. Sonuç ? Tiktokta götünü sallayan bi kız kadar kimse umursamadı. Gerçekten çok iyi bildiğim bir şey var ki, bu dünyada gerçekten emek veren, gerçekten hakeden insanlar değersiz oluyor. İnsanlar nerde polemik var, nerde ahlaksızlık var onları seviyorlar. Veya sen emek veriyosun vakit harcıyosun ama senden çalıp paylaşan birinin sayfasında daha çok beğeni alıyor içeriğin. Yani hırsız daha değerli. Nefret ediyorum ya herşeyden iliklerime kemiklerime kadar nefret ediyorum. Son olarak bu sitemi yapmama sebep taştığım olay, Twitter da bi hesap çıktı karşıma beni takip etmiş. Sayfanın adı Orospu çocuğuyum. Merak ettim niye kendine böyle diyo diye bi tıkladım herif annesine, kız kardeşine karşı neler neler yazmış, gizlice fotolarını çekip paylaşmış ve takipçi sayısı 38 bin. 38 bin !
Sende salak gibi geceni gündüzüne kat bişeyler üretecem diye ugraş. Gerçekten kendimi çok çaresiz ve salak hissediyorum. Bu pis düzende bu lanet çağda iyi kalmak o kadar zor ki, tarih öncesinde yaşasak bu kadar zorlanmazdım. 2024 değil 2104 de olsa insanlıktan bi bok olmaz..
34 notes · View notes
fatomahperi · 11 months
Text
Tumblr media
"BİRAZ DA MİZAH"
Kadının işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses:
"-Binme, bu uçak düşecek...
"Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş...
İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış:"-Uçak düştü kurtulan olmadı...
"Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında;
"-Binme bu trene, raydan çıkacak..."Dönmüş, bakmış yine kimse yok,
trene binmemiş, gelmiş eve...
Sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş;
"-Tren Eskişehir'de raydan çıktı, şu kadar ölü, şu kadar yaralı...
"Koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses;
"-Freni patlayacak..."Dönmüş yine kimse yok...
Dayanamamış, bağırmış:
-Sen kimsin yahu?...
"-Ben senin altıncı hissinim..
."Kadın iyice kızmış
:"-Sen ben evlenirken neredeydin?...
"O ses yine dalgalanarak söylenmiş;Büyük kazalara
biz karışmıyoruz... :)))
BELA GELİYORUM DER Mİ
29 notes · View notes
by-hulusi · 1 year
Text
✍️
Öğretmen sınıftan bir öğrenciyi kaldırıp; "Kaç tane böbreğimiz var?" diye sorar.
Öğrenci;
"Dört!", diye yanıt verir.
“Dört mü? Haa ha ha!" diye sesli güler.
Öğretmen, öğrencilerinin hatalarını üstlenmekten ve onların moralini bozmaktan zevk alan biridir.
Tam önündeki sıraya; "Bir demet ot getirin, çünkü aramızda bir eşşek var," diye emreder.
"Ve benim içinde bir kahve!", diye araya girer öğrenci.
Öğretmen bu tavra çok sinirlenir ve öğrenciyi sınıftan kovar.
Bu öğrenci, "Baron de Itararé" olarak bilinen mizah yazarı Aparicio Torelly Aporelli'dir. (1895-1971).
Öğrenci, sınıftan çıkarken öfkeli öğretmeni düzeltme cüretini gösterir;
"Bana kaç böbreğimiz olduğunu sormuştun. Benimki iki ve seninkiyle dört eder. 'Bizim kaç böbreğimiz var' çoğul için kullanılan bir ifade. Şimdi otların tadını çıkar" der ve kapıdan çıkıp gider.
* * *
Hayat, bilgiden çok daha fazla anlayış gerektirir.
Bazen insanlar, biraz daha fazla bilgiye sahip oldukları veya sahip olduklarına 'inandıkları' için, başkalarını hafife alma davranışı sergiler.
İnsanları dinlemek yerine, önyargılı davranmayı seçer.
•Alıntı
11 notes · View notes
harepare · 1 year
Text
bana dusunmem icin zaman ver
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
manipulatif ve zorba olma gibi ozelliklere sahibim. kafamda ki kurgusal dunyada yasamayi, nar ve kivi yemeyi, kitap okumayi, sacma videolar izlemeyi, el isi seyler yapmayi, sarki dinleyerek yurumeyi, problem cozmeyi, hobi olarak sigara icmeyi, ders calisirken makyaj yapip calismayi ama disari uc cocuguyla terk edilmis kadinlar misali cikmayi severim. karda yurumeyi sevdigimden en mevsim kistir. kahve ya da bitki cayi icmeyi severim ama midem agridigi icin annem kahve icmeme cok kiziyor. gerginken ya da mutsuzken hicbir sey beni guldurmez. en cokta otuz bir sakasina gulmem. insanlarla sohbet etmek genellikle beni bogdugundan kurgusal karakterleri cok severim. baligima yem vermeyi unutursam ruyama giriyor ve sabah aglayarak uyanip yemini veriyorum. ses hassasiyetim oldugu icin kendi basima takilmak benim icin en stressiz sey sanirim. kpoptan dark metale, tr old schooldan nostaljiye, punktan oyun havasina her seyi dinleyen biriyim. beni eglendiriyorsa gerisini cok sorgulamam. ailem bazen bana sizofren diyor. topluluklardan aforoz edilmek beni bazen uzsede artik iyi hissettiriyor. benim ayrintici sorgularim insanlara garip geliyor. aforoz edilmezsem ben kendimi ayipliyorum birazda. ilerde odama van goghun the starry night tablosunu almak istiyorum. bilgisayar muhendisligi okumak istiyorum ama cok ders calismiyorum. ne zaman insanlara problemlerimi anlatsam hep kendi problemleriyle kiyasladiklarindan sorunlarimi kendim halletmeye calisiyorum. harry potter binam ravenclaw. en sevdigim kiyafetim mavi gomlegim. aslinda siyah en sevdigim renktir ama son zamanlarda mavi beni temsil ediyor gibi geliyor. en sevdigim kuruyemis cesidi badem. karisik kuruyemis olursa hepsini tek tek ayirir sirayla yerim. ayrica bir sey yerken yaninda baska bir sey yiyemem. tadlari agzimda karistiginda midem bulaniyor. hepsini sirayla yerim. bi yere giderken adim saymayi ya da cizgilere basmadan gitmeye calismayi severim. aromali sakiz gordugumde dayanamaz alirim. enerji iceceklerinin cogu turunu severim. kotu hissettigimde devaminda iyi hissedecek gibiysem dusa girerim, kotu hissetmeye devam edecek gibiysem uyurum. en sevdigim padisah abdulhamit han. biraz sapyoseksuellik var. buyuk burunlu insanlarin bicogunu sempatik bulurum. kara mizah yapmayi seviyorum ama cehenneme gitmemek icin notrleme amacli ibadet ederim. saka. notrleme amacli degil. kitap okumayi severim. genelde midem bulaniyo ya da basim agriyo olur ama aliskin oldugum icin pek dile getirmem. alerjimde stres yaptigimda yani hemen hemen her gun cikar ama kimyasal tuketmemeye calistigim icin (her gun tuketiyorum) alerji hapimi icmem. dizi, film, kitap, anime ve yaoilerde genelde sessiz, sinirli, uykucu, caliskan, ciddi, zeki, mizahsor kisileri sever ve benimserim. sorumluluklar beni korkuttugu kadar motivede eder. bipolarlik suphem var. kendim koydum supheyi. bu yaziyi yazarken ablam tarafindan dikizleniyorum. bu yuzden rahat yazamadim ama umrumda da degil. taehyung icin kursun atar kursun yerim. sarilmayi cok severim ama temastan nefret ederim. neyse.
9 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
ROSE
Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz" dedi... Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki,yumuşak bir el omzuma dokundu... Döndüm... Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu... "Ben Rose" dedi.. "Benim adım Rose, yakışıklı... 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?.." Güldüm... "Tabii" dedim... "Hadi sarıl bana..." Öyle sımsıkı sarıldı ki... "Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin" diye şaka yaptım.. Minik bir kahkaha ile yanıtladı:
"Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım..."
Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık... Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum.
Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. İyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını yaşıyordu. Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu...
Sömestr sonunda, Futbol Balosuna davet ettik Rose'u... Konuşma yapması için... Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok...
Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. Şaşkın, biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi...
"Ne kadar beceriksizim, değil mi?... Özür dilerim... Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz... Şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil... Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?..."
Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı:
"Yaşlandığımız için eğlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz... Eğlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Genç kalmanın, mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır... Hergün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak... Bir rüyanız olmalı mutlak... Rüyalarınızı kaybettiniz mi, ölürsünüz. Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok...
Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır... Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiçbirşey yapmadan, hiçbirşey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz... Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiçbirşey yapmadan, hiçbirşey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak birşeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir.
Asla pişman olmayın... Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü... Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır... Pişman olmaktan korktukları için hiçbirşey yapmayanlardır..."
Ders yılı sonunda Rose, yıllarca önce başlayıp, yaşam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi...
Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü. Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite öğrencisi katıldı.
"Yapabileceğimiz herşeyi yapmak için asla geç olmayacağını" hepimize hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu...
Rose'un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:
"Çok Geç Diye Bir Zaman Yoktur"
HER ZAMAN BİR RÜYANIZ VE ONU GERÇEKLEŞTİREBİLECEK RUHUNUZUN OLMASI DİLEĞİ İLE :)))
6 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
Her Şeye Karşın Yaşama 'Evet' Demek Mümkün Müdür? "Auschwitz'den bu yana insanın ne yapabileceğini biliyoruz. Hiroşima'dan bu yana da neyin tehlike de olduğunu biliyoruz." Bütün olup bitenlere karşın yaşama 'evet' demek nasıl mümkündür? Bunca acıya rağmen insan neden yaşamaya devam eder? 'Ama buyuk olan her sey ender bulundugu icin kavranmasi da zordur' diye yaziyor Spinoza Etika'nin son cumlesinde. 'Azizleri' anlamaya gercekten ihtiyacimiz olup olmadigini elbette sorabilirsiniz.Sadece onurlu insanlari anmak yeterli olmaz mi? Bu insanlarin azinlik oldugu doğrudur. Dahası hep azınlık olarak kalacaklar. Ama ben burada azınlığa katılmaya yönelik bir çağrı olduğunu anlıyorum. Çünkü dünya kotu bir durumda ve her birimiz elinden geleni yapmadığı surece her şey daha da kötüye gidecek. Buna Logoterapi denir...Hümanist ve Varoluşçu bir felsefedir. Motivasyon odaklı bir metottur.Sigmund Freud ve Alfred Adler in düşüncelerinin devamı niteliğinde görülen bir yöntemdir. Logoterapi'nin babası ise Viktor E.Frankl dır.2.Dünya Savaşı döneminde Nazilere teslim oldu ve ailesi ile birlikte kampa gönderildi.Karısı tifüsten, babası zatüreden,anne,erkek kardeşi ve 1 oğlu ise gaz odasına gönderilerek öldü.Kendisi işçi olarak kullanıldığı için öldürülmemiştir 4 kamp değiştirdi toplam 3 yıl bu holocaust luğa maruz kaldı.Kamptan kurtulduktan sonra ömrünün sonuna kadar hayatını kitap, psikoloji, nöroloji ve logoterapiye adadı.Büyük ödüllerden Pfizer ödülü de aldı. İnsanın Anlam Arayışı kitabı,1946 yılında ve sadece 9 günde yazılmıştır. Adının Almanca karşılığı ise, Yine de Hayata Evet tir.Frankl, Kamptan kurtulduktan sonra Nöroloji Bölüm Başkanı olması ile kitabı yazmaya başlar. Almanca yazılmıştır.1959 da İngilizce çevirisi basıldı.ABD nin en etkili 10 kitabından biri seçildi.Birinci bölümü roman dili ile yaşadıklarını, gerçek hikayesini anlatır bize Çok etkileyici ve sarsıcı notlar vardır içinde.İkinci kısım ise işin tekniğinden yani Logoterapi den gelir. Logoterapi ile ilgili 3 yolun olduğunu anlatır kitabın sonunda yazar.Semptomlardan uzaklaşma, takıntıdan uzaklaşma ve kendini tanımayı sağlayan sorular sormak.Önce bir hedef belirle, daha sonra bunu sürekli hayalle pekiştir der kitapta. Frankl,tüm mahkumların bir dereceye kadar yaşadığı üç psikolojik tepkiyi tanımlar: 1-kampa ilk kabul aşamasında şok, 2- mahkumun yalnızca kendisine yardımcı olana değer verdiği kamp varlığına alıştıktan sonra ilgisizlik 3-eğer hayatta kalır ve özgürleşirse duyarsızlaşma ve hayal kırıklığı tepkileri.İnsanları 2 ye ayırır:Nazi leri bile Düzgün ve Ahlaksızlar olarak 2 ayırmak lazım der.Eve döndükten sonra evde kimsenin beklememiş olması bitmeyen ızdırabın hayatta her aşamada olabileceğinin bir kanıtıdır. Frankl, kampta kaldığı dönemde minik minik notlar alıyor. Friedrich Nietzsche nin bir nedeni olanı hayat için, her türlü nasıl katlanır düşüncesi kitabın ana düşüncesi olabilir.Bir amacınız olsun diyor kitapta bu sözün etrafında.Umut ve sevginin önemini vurguluyor.
Tumblr media
Böyle bir ortamda kelimelerle ilgili mizah yapan insanlar tespit ediyor ve hiçbir şeyi fazla ciddiye almayın diyor yazar.İlişkiler hayvanlarla dahi olsa hayat kurtarır şeylerdendir diyor.Dışına dönük ol diyor.Herşeye bir neden arama.Herşeyin mantıklı bir nedeni yok diyor yazar.Hayatta rutinlerinin olması gerektiğinden bahsediyor. Beni kitapta en etkileyen kısım şuydu : İnsanlar intihar ediyor ve intihar eden insanların herkes elbise ve ayakkabılarına doğru koşuyorlar.Çünkü insanın, canın orada bir önemi yok.Herşey sadece kollara dövme şeklinde yazılan numaralar.Sen insan değilsin.O numarasın. Tek yedikleri yiyecek kahve, çorba ve ekmek.Bezelye çorbada eğer fazla gelirse şanslısın.Bu şartlarda sağlıksız olursan ölürsün.Hastalanırsan ölürsün.Kaçmaya çalışırsan ölürsün.İntiharı önlersen ölürsün.Çalışmassan ölürsün.
5 notes · View notes
kilicinibirakdagel · 2 years
Text
Babamla yaptığımız iki aktiviteden biri birbirimize siyasi mizah videoları göndermek. Diğeri günlük olarak ders çalışıp çalışmadığımı sormak
3 notes · View notes
nesepalamudu · 2 years
Note
ekmek yoksa pasta yesinler der gibi o kadar kara mizah yapmalık ve beyninize ağır eleştiriler yapmalık bi olay ki Afrika'daki çocuklara aleyma tilki konseri yaparsanız da çok seviniriz 😊😊😊
böyle aptal birine laf anlatmanın mümkün olduğundan şüpheliyim ama
buralar zaten temel yardımın gönderildiği yerler, sonuçta bir dernek vasıtası ile ulaşılıyor bu çocuklara, ekmekleri olmayan çocuklar değil bunlar
durumu olmayan bir çocuk şeker yemesin demek midir bu? onlar şeker ve çikolata gibi çocukların çok sevdiği lezzetleri tatsın istemenin neresi yanlış?
inanılmaz sığ görüşlü birisin eğer beni takip ediyorsan hemen unfollow tuşunu kullanabilirsin böyle kötü niyetli insanlara ihtiyacım yok
1 note · View note
fisiltihaberleri · 25 days
Text
Tumblr media
Maarif Platformundan Müfredat Çağrısı, DERS KİTAPLARI ÖĞRENCİYİ MENFAATÇİ ZİHNİYETE VE MATERYALİST ANLAYIŞA SAHİP KILIYOR
Mesleki eğitime ve ahlâka dayalı yeni bir müfredat yapılanması hayata geçirilmeli Bir grup akademisyen MEB’in Yeni Ders Programlarını (Müfredat) değerlendirdi Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni müfredat taslağını inceleyen Maarif Platformu, eğitimciler ve akademisyenlerin katkılarıyla bir öneri paketi sunarak açıklamada bulundu.
KATKI SUNANLAR Abdullah Eker (Dr. Öğretim Üyesi, Balıkesir Üniversitesi, Eğitim Fakültesi), Adem Tatlı (Prof. Dr., emekli akademisyen, yazar), Ahmet Barut (Eğitim uzmanı, öğretmen), Ali Çankırılı (pedagog, yazar), Behçet Erol (Prof. Dr., Dicle Üniversitesi, Eğitim Fakültesi), Burhan Akpınar (Prof. Dr., Fırat Üniversitesi, Eğitim Fakültesi), Gürkan Ergen (Doç. Dr., 18 Mart Çanakkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi), Fatih Mehmet Coşkun (Doç. Dr., Medeniyet Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Fakültesi), İsmail Aydoğan (Prof. Dr., Kırıkkale Ünivesitesi, Eğitim Fakültesi), Mahmut Kaplan (Prof. Dr., Edebiyatçı yazar, Beykent Üniversitesi), Osman Çakmak (Prof. Dr., İstanbul Rumeli Üniversitesi), Özkan Sapsağlam (Doç. Dr. Yıldız Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi), Said Ceyhan (Doç. Dr., Bartın Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi), Tahsin Gülhan (Eğitim Yönetim Danışmanı)
Haber kaynağı: Haber 7, Eğitimcilerden müfredat analizi! İşte öneriler - Haber 7 GÜNCEL Rapor: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredat Çalışmaları Hakkında Öneriler – Maarif Platformu https://www.fisiltihaberleri.com/haber/maarif-platformundan-mufredat-cagrisi-ders-kitaplari-ogrenciyi-menfaatci-zihniyete-ve-materyalist-anlayisa-sahip-kiliyor-10951.html
#eğitim #istanbul #çocuk #okul #türkiye #izmir #kurs #öğrenci #antalya #öğretmen #ankara #tbt #sağlık #tasarım #eğlence #üniversite #çocukgelişimi #egitim #turkey #bursa #gelişim #spor #psikoloji #education #saç #haber #galatasaray #mizah #göktürk #sanat
0 notes
gundemarsivi · 2 months
Text
Tumblr media
Fıkralarımla Sevgi’m
✍🏻 Hayati Sarnık
https://www.gundemarsivi.com/fikralarimla-sevgim/
Bir papazın tayini çıkıyor. Yeni papaz gelmeden eskisinin gitmesi gerekiyor. Papaz belediye başkanına anlatıyor “Başkanım ben çok utangacım. Kadınlar günah çıkarmağa gelince olayı anlatıyorlardı. Ben de onlara olayı anlatmayın, ayağım taşa takıldı düştüm deyin, ben anlarım. Günahlarınızı o şekilde çıkarırım deyip çıkarıyordum. Bunu yeni gelecek papaza anlatın. Papaz şaşırmasın. Gerektiği gibi çıkarsın günahlarını” der. Belediye başkanı “Peki” der. Ama başkan unutur. Hanımlar papaza günah çıkarmağa başlarlar. Papaz şaşkın… Pazar ayininde millet toplanır. Papaz ayine başlamadan belediye başkanına döner ve “Başkanım yollarınız çok kötü imiş. Her gün kadınlar yolda taşa takılıp düşüyorlarmış. Ne kadar dindar bir kasabanız var. Yolları yaptırsana, hatta sizin hanım bile her gün düşüp geliyor günah çıkarmağa” der.
*
Bir anatomi bilim adamı kasabaya geliyor. İnsanlara cinsellik dersi vermeğe. Kilisede sahne hazırlanıyor. Bilim adamı söze başlamadan papaza “Sayın peder, bu akşam erkekten başlayacağım, yarın akşam da hanımlarla devam edeceğim. Sadece içeri hanımları al. Erkekleri alma. İcap ederse senden yardım alırım” der. Papaz razı olur. Bilim adamı “Ben işaret edince sen perdenin arasından cinsel organını göster” deyince papaz “olmaz utanırım” der. İkna ederler papaz peki der. Konuşmağa başlar bilim adamı. Papaza işaret eder. Papaz perdenin arasından utanarak gösterir organını veee ve bütün hanımlar aynı anda bağırırlar. “Aaaaa papazın organıııı”.
*
Türk hava kuvvetlerine eğitim için Amerikalı havacı subaylar gelir. Uçak hakkında bilgiler verirler. Pilotları eğitirler. Sonra deneme uçuşuna çıkarlar, paraşütçüler dahil. Bir ABD subayı “Şimdi uçaktan sırayla atlayacağız. Sarı ipi çekince paraşüt açılır. Açılmazsa siyah ipi çekin açılır. Açılmazsa kırmızı ipi çekin. Yine açılmazsa Meryem Ana’ya dua edin” der. Bir de Laz vardır uçakta. ABD’li subay atlar önce. Paraşüt açılır ikinci ve üçüncü paraşütte açılır. Sıra Laz’a gelir ve bütün ipleri çeker boooş. ABD’li subayın yanından geçerken başlar bağırmağa… “Neydi o karinin adiii, neydi o karinin adiiiii”…
*
Sıhhatimiz çok iyi. Yukarıdaki ile ilişkimiz iyi. Biz ondan bir şey isteyip rahatsız etmiyoruz. Eeee o da bizim isteğimizi geri çevirmiyor… Bir Bektaşi camiye gitmiş. Dua ediyor. “Allahım bu gece bana bir rakı yolllaaa. Yobaz da dua ediyormuş. Eyyy Allaaam bana da iman yollaaa. İmam duyup geliyor yanlarına. Yahu bu nasıl dua. Söyleyin bana.” Bektaşi “Yahu hoca efendi. Allahtan herkes kendinde olmayan bir şey ister. Benim şarabım yok, yobazın da imanı yok. Hangisi önemli? Şarap bitmez bulunur. İman bitti mi, B. K. U yedin değil mi hocaaaa.”
***
Bektaşilikte can kardeş seçilme vardır. Ben o ritüellere ulaşamadım. Eyüp’te dergahımız vardı. Kadınlar ahiret kardeşi seçerlerdi aralarında. Erkeklerde can kardeşi seçerlerdi. Çocuklarını dahi bir birleri ile evlendirmezlerdi. Orta Asya Şamanizm inancı. Her herhalde genler karışmasın diye. Bektaşiler uzak akraba ile evlenirlerdi. Benim eşim, akrabam değil. Benim Sevgi’m. Dayımın eşinin abisinin kızı. Belki eskiler bilmeden de olsa genleri takip ederlermiş..
Laf aramızda. Benim Sevgi’m her şeyim. Sevgi’m birtanem….
Tüm can kardeşlerimi çok seviyorum.
İyi geceleriniz, gündüzleriniz ve mutlu hayatınız olsun tüm kalbimle!
Sevgi ile yaşayın, mutlu olun…
3 kadeh oldu, devam ediyorum.
Bazen Sevgi’me takılıyorum. Eeee adın neydi yahu diye. Oda Pakize, Fadime (…) diyor 😂.
Hayati Sarnık
#Fikra #Sevgi #Mizah #Bekaşi #Bektaşilik #Kardeşlik #Aile #Eş #Aşk
0 notes
fatomahperi · 1 year
Text
Tumblr media
Öğretmen sınıftan bir öğrenciyi kaldırıp;
"Kaç tane böbreğimiz var?" diye sorar.
Öğrenci;
"Dört!" diye yanıt verir.
“Dört mü? Ha ha ha͙a!" diye sesli güler.
Öğretmen, öğrencilerinin hatalarını üstlenmekten ve onların moralini bozmaktan zevk alan biridir.⚡
Tam önündeki sıraya; "Bir demet ot getirin, çünkü aramızda bir eşşek var," diye emreder.
"Ve benim içinde bir kahve!" diye araya girer öğrenci.
Öğretmen bu tavra çok sinirlenir ve öğrenciyi sınıftan kovar.
ßu öğrenci, "ßaron de Itararé" olarak bilinen mizah yazarı Aparicio Torelly Aporelli'dir. (1895-1971).
Öğrenci, sınıftan çıkarken öfkeli öğretmeni düzeltme cüretini gösterir;
"Bana kaç böbreğimiz olduğunu sormuştun. Benimki iki ve seninkiyle dört eder. 'Bizim kaç böbreğimiz var' çoğul için kullanılan bir ifâde. Şimdi otların tadını çıkar" der ve kapıdan çıkıp gider.
-------᪥︎------–
Hayat, bilgiden çok daha fazla anlayış gerektirir. ßâzen insanlar, biraz daha fazla bilgiye sâhip oldukları veya sâhip olduklarına 'inandıkları' için, başkalarını hafife alma davranışı sergiler. İnsanları dinlemek yerine, önyargılı davranmayı seçer.
-------᪥︎-------
Alıntı 📚
22 notes · View notes