Tumgik
#bilinmeyeni bulmak
kenopsia52 · 3 months
Note
anonimlerle adın niye kötü ki?
1-) Buraya gelip istediklerini yapıyorlar; şerefsizlik her ne varsa yapıyorlar çünkü anonim.
2-) Aylar önce bir anonim yüzünden bazı şeyler ters tepti.
3-) Anonimler bana bilinmeyeni hatırlatıyor ve ben bilinmeyenlerden nefret ediyorum. Çünkü bir şeyi hatırlatıyor her defasında.
4-) Linçliyorlar, ah o linçleyenleri bulmak yokmu aboow ama işte. Sanal ve zorlukları ne beklersin.
Böyle işte. Ha bonus olarak. Meraklı birisiyimdir ve kim olduğunu merak ederim. ;)
0 notes
altun-onur · 3 years
Text
Değeri bilinmeyene ufak bir tavsiye;
X+8=14 denkleminde X'in değerini bulmak için 8'i karşıya atıp x'i yanlız bırakmak gerekir.
Değerini bilmiyorsa ya kendini yada bilinmeyeni yanlız bırakacaksın ki öğrensin....
14 notes · View notes
mustafasalihbozok · 3 years
Text
Seni sevmek, başka hiç kimseyi sevememek gibi.
Seni sevmek, bir sadakati değil, sadık bir ihaneti sevmek gibi.
Kaybetmeyi ve her seferinde yeniden başlamayı sevmek gibi, sanki seni sevmek.
Seni sevmek, ayrılığı daha ilk dakikadan kabullenmek gibi.
Ayrılık çöplüğünde aşk aramak gibi seni sevmek.
Cevapsız bir soru, sorusuz bir cevap gibi sanki aşkın.
Kaç bilinmeyeni olduğunu bile sayamadığın bir denklemi çözmeye çalışmak gibi geliyor sanki, seni sevmek.
Sanki, “olmayacak bir nedeni, gelmeyecek bir gideni” beklemek gibi.
Seni sevmek, kafamdaki hayali aşkı değil, hiçbir norma uymayan bir deliliği sevmek gibiymiş gibi.
Sanki seni sevmek, sonsuz bir denize dalmak, çıkışı olmayan bir tünele isteyerek girmek gibi.
Bazen sanki cehennemde yanmaya koşa koşa gitmek gibi geliyor.
Günahın çekiciliğine kapılmak, şeytanın yap dediğini yapmak ve ateşi güneş sanmak gibi,
Bazen ise, seni sevmek
bitmeyen bir filmi
sürekli yeni baştan seyretmek gibi gibi geliyor.
Seni sevmek, rüzgara kapılmak, havalanmak, uçmak ve her seferinde binlerce metreden yere çakılmak gibi geliyor.
Yaralanmış yüzünle, kanlarını temizlerken yine uçmaya çalışmak da,
sadece seni severken yapılacak bir delilik gibi.
Seni sevmek, hiçbir şeye sahip değilken, dünyalar sana aitmiş gibi mutlu olmak bazen.
Seni sevmek, en basit haliyle yalan sanki,
her seferinde yeniden kanılan, bir kez daha kanmak için aylarca beklenen, bir yalan gibi.
Seni sevmek, herkesin aklına meydan okumak, tüm doğru şıkları reddedip,
bile bile bir yanlışı seçmek gibi sanki,
seni sevmek,akılla kalbin bitmeyen kavgasını başlatacak sanki.
Seni sevmek, kimselere açıklanamayan, kendine bile anlatılamayan,
lanetli bir hastalık gibi saklanan, tuhaf bir hikaye sanki.
Seni sevmek, bir hikayede hayat bulmak gibi.
Hayatını bir hikayenin peşinden sürüklemek, bir roman karakteri olmak,
romanın diğer karakterlerince acınarak bakılmak.
Seni sevmek, kimsenin göze alamayacağı bir kavgaya girmek ve sonunda kahramanca ölmek diye düşündürüyor.
Seni sevmek, her seferinde yenilmek, daha güzel yenilmek için yeniden başlamaktır.
Seni sevmek, dünyanın en güzelini sevmektir.
Kendi sevgine bile aşık olmaktır seni sevmek
Hiç kimsenin başaramayacağını, başarmaktır seni sevmek.
Dünyada en az bir kez mutlaka yaşanması gereken bir duygudur seni sevmek.
Aşkını bu kadar çok olumsuz öğe ile tarif ettikten sonra, yazının sonunda,
bir kez daha sana aşık olmaktır, seni sevmek…
(alıntı)🍁
Tumblr media
8 notes · View notes
resveritasverum · 4 years
Text
İman ve inanç üzerine
İman ve inanç üzerine Bir süredir bu iki kavram üzerine düşünüyorum. İki kavramın son derece önemli bir farkı var. Bu farkın ortaya konulmasının insanın yaradanla veya ilahi olanla ilişkisini bir zemine oturtabilmesi açısından hayati önem taşıdığına inanıyorum. Burada kullanacağım tanımlar sözlükten alıntı değil ve son derece kişisel. Sizin tanımınız farklı olsa bile söylemek istediğime odaklanabilmek için tanım farklılıklarını şimdilik bir tarafa bırakmanızı öneriyorum. İnanç, din açısından ele aldığımızda insanın bilmediği bir konuda başkasının bilgisine inanması anlamını taşıyor. Örneğin İslam'ın ortaya koyduğu bilgileri kabul etmek gibi. Bu cümlede islam olan yeri istediğiniz bir din veya inanç sistemi ile doldurabilirsiniz. Musevilik, Şamanizm, sevgi, enerji gelebilir mesela boş bırakılan yere. Ana fikir bilme ihtimalimiz olmayan bir konuda ortaya konulan hikaye örgüsünü doğru kabul etmektir. Artık üzerinde düşünmezsiniz, bu doğrudur denir ve inanılır. Halbuki tüm dinlerde anlatılanlar bilinemeyecek bir hakikati tanımlamaya çalışmaktadır. Burada en önemlisi nihai hakikatin bilinemez olduğunu kabul etmektir. Çünkü bilinemeyen, kelimelerle tarif de edilemez. Kelimelere döküldüğü anda artık hakikat olmaktan çıkar. Aynı aşkın tarif edilememesi gibi ilahi olanın da tanımlanması imkansızdır. İman işte bu tanımsız alanda başlar. Yalnız kaldığında tanrı ile aranda kurduğun ilişkidir. Ve dünyada insan sayısı kadar iman vardır diyebiliriz. Hiç bir kitap ve sözcük senin imanını tanımlayamaz. Sen de dahil! Çünkü iman en derinde bir duygudur. Aşkı sadece kendin için tanımlayabilirsin - o da bir noktaya kadar. Bu tanım, yanındaki için anlamsız kalacaktır. Hatta new age akımlarda bir çok kişinin tanrıya sevgi, enerji dediğini duyarız. Gayet normaldir ki kişi tanrıyı düşündüğünde kalbinde oluşan duygularla tanrıyı betimler. İşte bu temel fark aslında spiritüel dünyada ayaklarımızın yere tam basmamasına sebep olabiliyor. Kişi doğduğu yerdeki inancı sahipleniyor ve imanını bu inanç üzerinden tanımlamaya çalışıyor. Ya kendini zorla ikna ediyor yada kitabın içinden seçtiklerine inanıyor diğerlerini reddediyor. Tanıdık geldi mi? Gerçekten kim tüm yazanlara yüzde yüz ikna oluyor ki?  Büyürken bu sebepten büyük ikilemler yaşadığımı hatırlıyorum. Kitapta yazanla hissettiğim, dünya görüşüm çatıştıkça dinden uzaklaşmak doğal bir tepkiydi. Bu tepki özgürlük ortamına göre ateizm ve ya agnostizme gidebiliyor. Şu anda Türkiye'de yaşanan da bu değil mi? Tüm çabalara! rağmen ateist oranı sürekli yükseliyor.Bir de modern aklımızla inancı mantıklı-mantıksız gibi kutulara koymaya çalıştığımızı fark ettim. İslam'ın çizdiği Mucize- Melek-Şeytan mitolojisi ile tanrılardan oluşan Yunan mitolojisi hangi bilgiye göre  karşılaştırılabilir ki. Unutmayalım ikisi de bilinmeyeni tanımlamaya çalışıyor. Bilinmeyen bir şey mantıklı veya mantıksız olarak nasıl değerlendirilebilir? İslam'ı hangi ölçütlere göre Şamanizm'in önüne koyabiliriz ki? İnanan sayısı bir ölçüt müdür?Ben inanma-inanmama ikileminin tek seçenek olduğuna inanmıyorum. Öncelikle bilinmeyenin bilinemez olduğunu ve imanın tanımlanamaz olduğunu kabul edebilirsek tüm inançlara eşit mesafede olmak gibi bir şansımız olabilir. Hakikati arayan bulmak için aramaz, hakikate yakınlaşmak için arar. Bulamayacağını bilir, çünkü 'buna inanıyorum' demek, diğerlerine inanmıyorum' demektir. Nasıl karar verebiliriz ki hakkında hiç bir şey bilemeyeceğimiz bir konuda, bir inancı seçip diğerlerini dışarda bırakmaya?Tüm dinlerin ortak amacının kişiyi kendine ve etrafına faydalı hale getirmek, kişinin nefsini eğiterek her gün bir üst versiyona taşımasını sağlamak olduğunu görüyorum. Zaten aksini düşünmek imkansız. Bundan yola çıkarak sizi bir üst versiyonunuza geçmenizi sağlayan her ne ise o sizin kutsal kitabınızdır diyebiliriz. Eğer Eckhart Tolle okuyarak daha iyi bir insan oluyorsanız o sizin kutsal kitabınızdır. Mesnevi, Kuran, Nutuk, ilham aldığınız ve farkındalığınızı yükselten her ne ise. İnsanlık din kitaplarını kişisel gelişim bölümüne aldığında gerçek bir aydınlanma yaşanacak. Çünkü gerçekten aslında hiç birini seçmek zorunda değiliz. Hepsine rahatça dalıp içindeki güzeli, doğruyu bize ilham vereni alıp bir sonrakine geçebiliriz. Bir fikir beyan etmemek 'bu hakikattir' dememek aslında en büyük gücümüz ama farkında değiliz. Bir seçim yapmak sanki tek ve kaçınılmaz şansımızmış gibi davranılan bir toplumda yaşıyoruz. Halbuki futbolda taraf tutmazsak her kaledeki pozisyon bize keyif vermez mi? Din konusunda da mesela Tasavvuf'un harika islam yorumlarını keyifle okuyup, İsa'nın sevgi hakkındaki bilgece sözlerini kendimize ilke edinebiliriz. Baghavat Gita'daki Krishna ile Arcuna'nın ilginç diyaloğundan ilham alabilir, Buda'nın farkındalık yolundan yürüyebiliriz. Hiyerarşik bakmadığımız, biri diğerinden üstündür demediğimiz zaman namaz da kılabilir ardından yoga da yapabiliriz. Yargılardan ve seçimlerden uzaklaştıkça insanlığın biriktirdiği tüm bilgelik önümüzde açılır. Tüm spiritüel uygulamaları ve öğretileri kendi araç çantamıza koyabilir, hakikatin hiç bitmeyecek yolunda olduğumuz bilinciyle keyifle ilerleyebiliriz.
1 note · View note
ferkull · 4 years
Photo
Tumblr media
"Nasıl olsa affeder" zihniyeti, bana kendimi getirdi. Ziyâdesiyle, yakın bildiğim uzaklara şükranlarımı sunuyorum... Kendim olmak, beni görebilmek aynada, yıllara ve yorgun gözlerimin kenarındaki kırışıklıklara rağmen harika bir duygu. Bazen kaybettiklerimiz bize çok şey kazandırır. Kazanmak için de kaybetmek, hatta kaybolmak gerekir bir çıkmaz sokakta. Ki, her kaybediş de kendini bulmaktır bir kırık parçada. Zaten bütünü oluşturan da parçalar, değil mi ? Çoklu bir denklemden bilinmeyeni ortaya döküp de çıkarmak gibi. . . Seni sende bulmak, en büyük kazanç aslında. Sonrası tam da bu: "Affetme duygumu kaybettim, hükümsüzdür"... ............... ferkul 24 şubat 2020 01.15 #edebiyat #günlük #deneme #söz #yazı #kitap #PENCERE ÖNÜ ÇİÇEĞİ #fatma erkul#ferkul https://www.instagram.com/p/B89UCroAihE/?igshid=1kuxovptasf4
0 notes
yasamin-sifresi · 5 years
Photo
Tumblr media
Merhaba, #insanlık tarihinin doğduğu nokta, zamanın başlangıcında, #günbatımı🌅 #göbeklitepe ... @sigla_travel ile yaptığımız harika #gapturu sonrası başlayan #21ekim haftası #venüs #neptün üçgeni ile karşılıyor bizi. #hayalgücü#romantizim#yaratıcılık#rüyalar#sanat#şiir#içseldönüşüm#ruhsaluyanış#sihirliaşk gibi olgularla kalbimizin, ruhumuzun sesini dinlemeye ihtiyaç duyduğumuzu farkedeceğiz. Anlatmaya çalışma bırak,gideceği sadece dinlersen duyarsın!!! Korkularını tanı ve #illüzyon maskemi indir. #23ekim Çarşamba günü #Güneş #akrepburcu♏ na geçince önümüzdeki dört hafta boyunca ruhumuzun derinliklerine inerken, kendi benliğimizin, egomuzun derin sularına dalarak, bilmediğimiz,görmediğimizi bulmak, anlamak için fırsat yaratacaktır. Bu günlerde #akrepburcu♏ ndaki #Merkür karanlığı,bilinmeyeni,gizli olanı,saplantılı bir şekilde sorgulamaya,araştırmaya hazırlıyor bizleri... Derin yansımalarla,içsel alanda özümüzün analizi var bu dönemde. Kaynağını dikkate almaksızın gerçeğe açık olmakla ve hisserimizin bize rehber olmasına izin vermekle yol alırız. Artık ihtiyaç duymadığımız şeylerden vazgeçip, hayatımızda değişimin gerekli olduğu yerleri keşfe çıkıyoruz. #Merkür #akrepburcu♏ nda retro yapacak etkileri şimdiden başladı. İlişkilerde iletişim daha fazla netlik ve dürüstlük istiyor. Zor meseleler, anlaşmazlıklar daha fazla gündem yaratıyor. Stresli bir süreç,hepimiz fikir ayrılıkları bölünmeler yaratabilir ancak uzun vadeli İlişkiler için ortak paydada buluşmak adına elimizden gelenin en iyisini yapmak gerekir. Tabi ki #Pluto 'yu unutmamak lazım ,ilişkilerimizdeki rahatsız edici duyguları tetikliyor olsa da önemli olan esas meselenin ne olduğunu anlamak ve çözümlemek... Bu inişli çıkışlı ruh halini anlamak ve başedebilmek öyle kolay değil... Sabır en önemli dayanak... Sabırlı olun!!! Kuzey yarımkürede günler kısalıyor, yapraklar dökülüyor, doğa sesizce ölüp, çürürken bizim doğamızda, konularımızla yüzleşmeye daha derin psikolojik durumları yaşamaya ve acı gerçekleri keşfetmeye hazırlanıyor. İçimizde yanan ateş (Güneş Akrep burcunda) büyük bir arzu ile,tutkulu ,dürüst İlişkiler kapasitesini arttırma isteğinde... Sevgiler😊 (Göbeklitepe Açıkhava Müzesi) https://www.instagram.com/p/B336aqkhPOa/?igshid=1jzc0ss0l8evp
0 notes
swencor · 4 years
Text
Bilinmeyende Matematik
Matematik bazı durumlarda bilinmeyeni bulmak üzerinedir. Bilinmeyenin hangi sayı olduğunu bilmediğimiz durumlarda yerine ne yazabiliriz?
İskenderiyeli Diophantus, bilinmeyen sayıları ifade etmek için semboller kullanan ilk matematikçilerden biridir. Diophantus’un bilinmeyen yerine ilk kullandığı sembol x olmuştur.
Harezmi; IX. yüzyılda yaşamış, matematiğin geniş bir dalı olan cebrin…
View On WordPress
0 notes
kfcyiyentavuk · 5 years
Note
Sevdim. Bir zaman konuştuk sonra bir şeyler oldu ve konuşmayı kestik. Şuan sana neden yazdığımı bile bilmiyorum açıkçası sanırım baştaki amacım içimdekileri dökmekti ama sevgilin olduğunu ve mutlu olduğunu öğrenince cesaret edemedim aklına kuruntu düşürüp mutluluğunu bozmaya hakkım yok çünkü. Şimdi sadece seni merak ettiğim için yazıyorum sanırım baştaki bilinmeyeni çözdüm gibi oldu. - Mavi
Öyle mutluluğum hemen bozulmaz benim korkma. Kim olduğunu hala merak ettiğimi ekliyim. Sen içini dökmek dertlerini anlatmak istiyosan dök içini ve anlat istediğini. Ben dinlerim, bi çözüm bulunması gerekiyorsa da elimden geldiğince bulmak için uğraşırım.
0 notes
degisimbasladi · 7 years
Text
Yeni Dünya (I)
Pamele Kribbe aracılığı ile Jeshua Kanallığı
Çeviren Irem Janssen
Yazının orjinalini bu bağlantida bulabilirsiniz.
http://www.jeshua.net/
 Şu anda, dünya bir değişimden geçiyor. Çok yakında materyal olarak da şekil alacak yeni bir bilinç doğuyor. Bu değişimin tam olarak nasıl ve ne şekilde gerçekleşeceği sabit değil, çünkü gelecek belirsizdir. Kesin ve sabit olan yegâne şey ise, içinde olduğumuz şu andır. Şu andan geleceğe doğru, sayısız yol ve olasılık doğar. 
Geçmişe dayanarak, gelecekteki hangi yolun ve olasılığın diğerlerine göre daha beklenir olduğunu bizler tahmin edebiliriz. Ancak kesin olarak bilemeyiz, çünkü seçim size ait. Geçmişin geleceği belirleyip belirlemeyeceği sizin kararlarınıza bağlı. Tahminler her zaman olasılıklara dayanır. Olasılıklar ise geçmiş deneyimlere. Geçmiş deneyimlerden kopmak ve yepyeni bir gelecek başlatmak insanlığın gücünde. Sizler özgür iradeyle donatıldınız. Değiştirme ve yeniden inşa etme gücünüz ve özgürlüğünüz var. Ve bu gücün içinde tanrısallık saklı. Yoktan var etme gücü, yani tanrının gücü, hepinizde var. 
Şu anda değişen dünyadan bahsederken, her zaman hatırınızda tutmanız gereken bilgi, kendi gerçekliğinizi kendinizin yaratıyor olduğu. Sizin gücünüzü geçersiz veya hükümsüz kılan bir kozmik güç yok veya önceden kesin olarak çizilmiş, istediğiniz gerçekliği yaratmanıza engel olan kader dediğiniz planlar yok. Yaratımın esası kesinlikle bu değil. İçinden geçtiğiniz değişimi her ruh, kendi eğilimlerine göre deneyimleyecek. Birden fazla gerçeklik var. Sizin gerçekliğiniz seçimlerinize ve ruhsal yolculuğunuza en uygun gerçeklik olacak. 
1950-2070 yıl aralığını özel yapan şey, iki farklı bilinç döngüsünün sona eriyor olması. Birincisi kişisel bilinç döngüsü, ikincisi ise gezegeninizin bilinç döngüsü. Bu iki döngünün sora erme zamanları çakıştığı için, birbirlerini kuvvetlendiriyorlar. 
İnsanlığın bir kısmı, kişisel bilinç döngülerinin sonuna çok yakınlar. Bu insanların büyük çoğunluğu ışık isçileri. Daha sonra ışık isçileri hakkında detaylı konuşacağız. Burada anlatmak istediğimiz şey, kişisel döngünün niteliği, bu döngünün bitiyor olmasının ne demek olduğu ve bu döngünün amacının ve ulaşmak istediğinin ne olduğu. 
Kişisel Karma Döngüsü:
 Dünyadaki enkarneleriniz ve deneyimledikleriniz, çok daha büyük olan ruhsal döngünüzün bir parçası. Dünyadaki yolculuğunuza küçük döngü diyebiliriz. Bu döngü, zıtlıkları deneyimlemeniz için planlandı. Bu döngüde kadın veya erkek olmanın, sağlıklı veya hasta olmanın, zengin veya fakir olmanın ne demek olduğunu deneyimlediniz. Yaşamlarınızın bazılarında tamamen materyal dünyayla bütünleştiniz, çiftçilik yaptınız veya zanaatkar oldunuz. Bazı yaşamlarınız ise daha spritüaldi, ruhsal gerçekliğin farkındaydınız. Bu yaşamlarda genellikle dine yöneldiniz. Bunun yanında gücü ve politikayı deneyimlediğiniz yaşamlarınız da oldu. Bazı yaşamlarınızda ise sanatsal yaratımı deneyimlediniz. Bazı ruhlar bir konuda uzmanlaşmayı tercih ederler. Bunu doğuştan yetenekli dediğiniz insanlarda açıkça görebilirsiniz. Daha çocukken bile taşıdıkları potansiyel bellidir, uygun zaman ve ortamda açığa çıktığı zaman gelişmesi çok hızlı olur. 
Işık isçileri olan ruhlar, genellikle dine yönelirler. Papaz, rahip, rahibe, saman, cadı, falcı oldukları yaşamları seçerler. Materyal dünya ile ruhsal dünya arasında köprü kurmak isterler ve böylece bu alanda uzmanlaşırlar. Günlük hayatınız el vermiyor olsa bile, eğer içinizde spirituelliğe bir çağrı varsa, bu alana engellenemez bir eğiliminiz varsa, ışık isçisi olma ihtimaliniz var. 
Dünyadaki yaşam tam anlamıyla insan olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemenizi sağlar. Şu soruyu sorabilirsiniz: “İnsan olmanın nesi özel? Neden böyle bir şeyi deneyimlemek isteyeyim”. 
İnsan olma deneyimi hem çeşitlilik hem de yoğunluk içerir. İnsan olarak yaşadığınızda, kendinizi geçici olarak sayısız çeşitlilikte fiziksel duyu, düşünce ve his içinde bulursunuz. İnsan olma deneyiminin bir parçası olan zıtlıklar sayesinde ise, deneyimleriniz astral ve ruhsal alemlerde olduğundan çok daha fazla yoğunluk içerir. (Astral ve ruhsal alemler, öldükten sonra ve iki enkarne arasında bulunduğunuz alemlerdir) belki size inanması zor gelebilir, ancak ruhsal alemlerdeki birçok varlık şu anda sizin yerinizde olmayı gerçekten çok isterdi. İnsan olmak ve insan olmayı deneyimlemek için can atarlardı. İnsan olma deneyiminin içinde bir çeşit “hakikat” var, bu hakikat ruhsal alemdekiler için çok değerli. Sadece düşünceleriyle sayısız gerçeklik yaratma güçleri olmasına rağmen, bu onlara dünya üzerinde yaratacakları hakiki gerçekliğe kıyasla aynı doyumu vermez. 
Dünyada yaratma işlemi genellikle çaba ve uğraş gerektirir. Hayallerinizi gerçekleştirme sureci içerisinde birçok dirençle karşılaşırsınız. Astral alemdeki ruhsal yaratım ise çok daha kolaydır. Düşünce ve fiziksel yaratım arasında zaman farkı yoktur. Bunun yanında, istediğiniz ve düşündüğünüz her realiteyi yaratabilirsiniz. Bu konuda hiçbir limit yoktur. Mesela muhteşem bir bahçe hayal ettiğiniz anda, bu bahçe var olur. 
Dünyanızda bir düşüncenin doğması ve bu düşüncenin materyal gerçekliğe dönüşmesi ise, tam bir emek işidir. Bunu için güçlü bir niyet, sebat, zihin açıklığı ve güvenen bir kalbe ihtiyaç vardır. Dünyanızda, materyal gerçekliğin yavaşlığı ve inatçılığı ile bas etmek durumundasınız. Kendi içinizde birbiriyle çatışan dürtü ve arzularla uğraşmaktasınız; şüphe, hayal kırıklığı, çaresizlik, bilgisizlik, inanç eksikliği…vs vs. Böylece yaratma işlemi ya tıkanır ya da tamamen başarısız olur. Ancak yaratma işlemi sırasındaki bu potansiyel problemler veya başarısızlık, dünya deneyimini çok da değerli kılar. Bu süreç sırasında karşılaştığınız zorluklar en değerli öğretmenlerinizdir. Bu zorluklar dünya deneyimine, astral alemlerde olduğundan çok daha büyük ve tarifsiz bir derinlik ve kapsam katar. Astral alemlerdeki kolay yaratım manasızlaşır. Henüz dünya deneyimi yaşamamış astral varlıklar bunun farkındadır. 
Çoğu zaman, düşüncelerinize itaat etmeyen dünya realitesi sizi yorar ve cesaretinizi kırar. Çünkü çoğu zaman dünya realitesi isteklerinize cevap vermez. Bu yüzden çoğu zaman yaratıcı niyetleriniz acı ve sukutla sonuçlanır. Ancak huzur ve mutluluğa ait anahtarı eninde sonunda bulursunuz. Bu anahtar kalbinizdedir. Ve bu anahtarı bulduğunuz zaman erişeceğiniz mutluluk, astral alemlerdekiyle kıyaslanamaz bile. Bu sizin ustalığınızın ve tanrısallığınızın doğuşudur. 
Tanrısallığınız uyandığı zaman erişeceğiniz bu coşku, size kendinizi iyileştirme gücünü verecektir. Bu tanrısal sevgi, dünyadaki yaşamlarınız boyunca çok derinlerde biriktirdiğiniz acıların ve ıstırapların iyileşmesini sağlayacaktır. 
Bundan sonra, aynı üzüntü ve acılardan geçmiş başkalarının iyileşmesine yardımcı olacaksınız. Onların acısını tanıyacak, onların üzüntülerini gözlerinin içinde göreceksiniz. Ve onlara kendi tanrısallıklarını bulma yolunda eşlik edeceksiniz. 
Zıtlıkların Amacı nedir?
Lütfen dünya üzerindeki yaşamlarınızı küçümsemeyin. Sizler, kaynağın en cesur ve en yaratıcı parçasısınız. Sizler bilinmeyeni keşfeden ve yeniyi yaratanlarsınız. Sizlerin zıtlıklar dünyasında deneyimledikleriniz ve keşfettikleriniz, hayal edemeyeceğiniz hizmetler sundu. Zıtlıklara yaptığınız seyahatlerin gerçek manasını sizlere anlatmakta zorlanıyoruz. Şöyle diyebiliriz; sizler daha önce var olmayan yeni bir bilinç yarattınız.
Bu yeni bilinç bir çeşit spritüal simyadır. Aynen fiziksel simyanın kurşunu altına dönüştürmesi gibi, bu spritüal simya da karanlık enerjileri “üçüncü enerjiye” dönüştürür.
Lütfen şunu belirtmemize izin verin, karanlık enerjilerin ışığa veya kötülüğün iyiliğe dönüşmesinden bahsetmiyoruz. Karanlık ve ışık, iyilik ve kötülük birbirinin doğal zıddıdır. Birbirlerinin var olmasına lütfederler. (Başka bir değişle, biri olmadan diğerinin bir manası olmaz).
Gerçek spritüal simya, “üçüncü enerjiyi” takdim eder; her iki zıtlığı da sevgi ve anlayış ile kucaklayan yeni bilinç. Dünyadaki yolculuğunuzun gerçek amacı ışığın karanlığı yenmesi değildir, amacınız bunun ötesine ulaşmak ve hem karanlığın hem de ışığın var olduğu bir birliktelik, yeni bir bilinç yaratmaktır.
Bu kavraması zor konuyu bir metaforla anlatmaya çalışalım. Derin sularda inci arayan dalgıçlar olduğunuzu hayal edin. Sürekli derin sulara dalıyor ve herkesin hakkında konuştuğu ancak kimsenin görmediği özel bir inciyi arıyorsunuz. Hatta söylentiler baş dalgıcın bile bu inciye hiç dokunmadığını söylüyor.
Derin sulara dalmak oldukça tehlikeli, çünkü derinlerde kaybolabilir ve nefesinizi doğru zamanda alamayabilirsiniz. Ancak yine de tekrar tekrar inciyi bulmak için dalıyorsunuz. Aklınızı kaçırmış olabilir misiniz?
Hayır, aklınızı kaçırmadınız, sizler yeniyi arayanlarsınız.
İşin sırrı sudur: İnciyi arama sürecinde, inciyi yaratıyorsunuz. İnci, simyadaki altını temsil eder. İnci sizsiniz, zıtlıklarla dolu yolculukta tamamen değişmiş siz.
Burada sunduğumuz tam bir çelişkidir: Yeni dünyayı ararken, onu yaratıyorsunuz. Yani aradığınız incinin ta kendisi oluyorsunuz.
Kaynağın, olmayan şeyleri yaratmak için yöntemi bu. Sizler onu bulmaya çalışırken yaratıyorsunuz. Yani sizin tarafınızdan yaratılması gerekiyor. Peki neden kaynak yeni bir şeyin yaratılmasıyla bu kadar ilgileniyor? Bunu basit bir şekilde açıklamaya çalışalım.
Kaynak tamamen ışık ve iyilikti. İyilik her yerdeydi. Ancak iyilikten başka bir şey olmadığı için, her şey durağandı. Kaynak canlılığın ve zindeliğin noksanlığını çekiyordu. Dolayısıyla büyüyüp gelişemiyordu. Yani bir bakıma sıkışıp kalmıştı diyebilirsiniz.  
Değişiklik için, büyümek için fırsatlar ve hareketlilik yaratmak için, kaynak yaratımına yeni bir unsur eklemeliydi ve bu unsur var olandan farklı olmalıydı. Ancak bunu başarmak kaynak için oldukça zordu. Nasıl kendisi olmayan bir şeyi yaratabilirdi? Nasıl iyilikten kötülük yaratılabilir? Böyle bir şey olamaz. Ancak kaynak bunun için bir yol buldu: BILGISIZLIK.
Bilgisizlik, iyiliğe zıtlık oluşturacaktı. Bilgisizlik, sanki iyiliğin dışındaymışçasına bir illüzyon yaratacaktı. “Kim ve ne olduğunu bilmeme” kaynağın istediği değişimi, büyümeyi ve gelişimi sağlayacaktı. Bilgisizlik korkuyu, korku kontrol etme isteğini, kontrol etme isteği ise güç mücadelesini doğuracaktı. Yani iyiliğin zıddının oluşması için her şey hazırdı. Sahne, iyiliğin ve kötülüğün mücadelesi için hazırlandı.
Kaynak, içinde olduğu sıkışmışlık halinden, iyiliğin zıddını aktive ederek çıkacaktı. Yaşadığınız üzüntüleri ve acıları düşününce, bunu anlamak size zor gelebilir, ancak kaynak bu zıt enerjilere gerçekten çok değer veriyor, çünkü bu enerjiler onu sıkışıp kaldığı durağanlıktan çıkartıyorlar ve kendisinin ötesine geçmeyi sağlıyorlar.
Kaynak, kendisinin en parlak, en yaratıcı ve en cesaretli kısmının bilgisizlik perdesini örtmesini istedi. Zıtlıkların dinamiğini tam anlamıyla ve mükemmel bir şekilde deneyimlemek için, sizler geçici olarak gerçekte kim ve ne olduğunuzu unuttunuz. Sizler bu zorluktan geçmek için gönüllü oldunuz, ancak gönüllü olduğunuzu da unutkanlık perdesi sebebiyle unuttunuz. Bu yüzden zaman zaman kaynağa (tanrıya) içinde bulunduğunuz zorluktan dolayı sövüyorsunuz ve biz bunu anlıyoruz. Gerçekte sizler kaynağın kendisisiniz, kaynakta siz.
Yaşadığınız zorluklara ve üzüntülere rağmen, derinlerde bir yerde, zıtlıkları deneyimlediğiniz ve yeniyi yarattığınız için çok ama çok heyecanlısınız. Bu kaynağın heyecanı, kaynağın kendisini anlamak ve deneyimlemek için sizin aracılığınızla başlattığı yolculuğun heyecanı.
Yolculuğunuza başladığınız zaman, korkuyla karşılaştınız ve içinizde çok cılız bir kaynak yani nereye ait olduğunuzun hatırası vardı. Korkuyla, ait olduğunuz yere özlem duyarak mücadele etmeye başladınız. Ancak ait olduğunuz yere, sanki eskiden bildiğiniz bir yere döner gibi dönmeyeceksiniz. Çünkü sizin yolculuğunuzla beraber yaratım değişti.
Yolculuğunuzun sonunda iyilikten ve kötülükten, ışıktan ve karanlıktan çok daha büyük bir şeye dönüşeceksiniz. Sizler “üçüncü enerjiyi” yarattınız, her iki unsuru da kucaklayan ve bunun ötesine gecen enerji. Sizler tanrının yaratımını genişlettiniz. Sizler dünya üzerinde yeniyi yarattınız ve böylece kaynak kendisinin ilk halinden daha öteye ulaştı.
Bu yeni bilinç “insan deneyiminden” önce yoktu. Bu bilinç, katmanlarca zıtlığı deneyimledi ve perdenin diğer tarafında su yüzüne çıktı. Bu bilinç dünyanın yeni ikamet sahibi ve bu yeni sahip zıtlıklara bir son verecek. Kendi kutsallığını ve tanrısallığını anlayacak, bu tanrısallıkla bir olacak. Bu tanrısal benlik öncekinden çok farklı olacak. İçine doğduğu eski bilinçten çok daha derin ve zengin olacak. Ya da şöyle denebilir: Kaynak/tanrı, kendisini zıtlıklardan geçtiği deneyimlerle daha da zenginleştirecek.
Bu hikâyeyi oldukça basitleştirdik ve biraz da saptırdık. Çünkü aslında söylediğimiz her şey, kaynaktan ayrı olma illüzyonu ve lineer zaman illüzyonu sebebiyle biraz sapmış durumda. Bu illüzyonlar elbette bir amaca hizmet ediyor, ancak artık bunların ötesine geçme zamanı geldi. Lütfen sözlerimizin ve kullandığımız metaforların ötesindeki enerjiyi hissetmeye çalışın. Bu enerji, su anda kanal aracılığıyla konuşan Jeshua’nın ve bir anlamda sizin kendi enerjiniz. Bu enerji gelecekteki birlik bilincinin enerjisi. Bizler sadece bize katılmanızı bekliyoruz.
Zıtlıkların üstesinden nasıl gelinir? – Karma döngüsünün tamamlanması
Yaşam döngüleriniz, zıtlıklar üzerinizde etkilerini kaybedince son bulur. Zıtlıklar dünyasında, kendinizi içinde bulunduğunuz porsiyonla tanımlamanız ve bunu kendinize kimlik yapmış olmanız önemlidir. Kendinizi zengin veya fakir, unlu veya mütevazi, kadın veya erkek, kahraman veya hain olarak tanımladığınız zaman, zıtlıklar dünyasında rolünüzü çok güzel oynarsınız. Rolünüze kendinizi keptirdiğiniz zaman, zıtlıklar sizi sıkı sıkıya elinde tutuyor demektir. Ancak gerçekte oynadığınız rolün pek de bir önemi yoktur. Önemli olan zıtlıklar dünyasında rol almış olmanızdır.
Bu yanlış bir şey değil elbette. Bunun böyle olması önceden planlandı. Sizlerin kim olduğunuzu unutup zıtlıklar dünyasını deneyimlemeniz gerekliydi. Böylece bilincinizi daraltıp, dünyasal bir drama içinde rolünüzü aldınız.   
Ve rollerinizi çok güzel oynadınız. Hatta rollerinize kendini o kadar çok keptirdiniz ki, rolün amacını ve bu rollerin ne amaçla başladığını unuttunuz. Bu rolleri gerçek zannetmeye başladınız ve bu dramaların tek gerçeklik olduğuna zamanla inandınız. Ve bu durum sizi yalnız ve korku dolu bir duruma getirdi ve çok da şaşırtıcı değil çünkü zıtlıklar oyununun kuralı korku ve unutmaktır.
Zıtlıkların günlük hayatınızda nasıl yer bulduğuna ilişkin bazı örnekler vermek istiyoruz.
Zıtlıklar oyununun özellikleri:
1-      Duygusal dünyanız dengesizdir
Demirlemiş bir duygusal durum yoktur, çünkü daima bir duygu durumunun bir en yükseğinde, bazen de en alçağındasınızdır. Ya öfkeli ya da affedicisinizdir ya dar görüşlü ya da açık görüşlüsünüzdür ya depresyonda ya da heyecanlısınızdır. Yani duygu durumunuz bu zıtlıklar arasında düzensiz bir şekilde dalgalanır ve sizin bu dalgalanma üzerinde hiçbir kontrolünüz yoktur.
2-      Dış dünyaya kendinizi adamışsınızdır
Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü sizin için çok önemlidir. Kendinize olan güveniniz, içinde yaşadığınız toplumun veya etrafınızdaki sevdiklerinizin size sizinle ilgili olarak ne yansıttığına bağımlıdır. Onların sunduğu doğrulara veya yanlışlara göre yaşamak için elinizden ne geliyorsa yaparsınız.
3-      Yargılarsınız
Neyin iyi veya neyin kötü olduğu konusunda kesin kararlarınız vardır. Başkalarını eleştirmek ve yargılamak size güvenlik hissi verir. Yaşam size göre, iyiler ve kötüler veya doğrular ve yanlışlar şeklinde ayrıldığı zaman organize olmuş demektir.
Bu saydığımız unsurların ortak noktası şudur: yaptığınız ve hissettiğiniz hiçbir durumda gerçekte orada mevcut değilsiniz. Bilinciniz dış katmalara sıkışmıştır ve bu katmanlar korku bazlı düşünceleri ve davranışları barındırır.
Size bir örnek verelim. Eğer sürekli nazik ve sevimli olmaya alışmışsanız, sergilediğiniz bu davranış yüksek benliğinizden geliyor olamaz. Bu sizin iç sesinizi bastırdığınızı gösterir. Sevgi görmek için başkalarının sizden beklediği gibi davranmaya kendinizi zorluyorsunuz demektir. Bu davranışın temelinde korku vardır. Kendinizi ifade etme seklinizi sinirliyorsunuz. Bastırdığınız siz, yok olmaz. Tam tersine, kendi yaşamını yaratır, yani mutsuzluk ve tatminsizlik. İçinizde kimselerin, hatta belki sizin bile fark etmediğiniz bir öfke birikebilir.
Bu durumun dışına çıkmak, bastırdığınız kısmınız ile bir kontrat yapmakla mümkündür. 
Baskıladığınız unsurlarınızla kontrat yapmak zor bir şey değildir, yani bir yetenek veya özel bir bilgi birikimi gerektirmez. Bunu lütfen başkalarından öğrenmeniz gereken zor bir duruma çevirmeyin. Bunu pekâlâ kendiniz yapabilirsiniz ve bunu yaparken kendi yöntemlerinizi keşfedebilirsiniz. Motivasyon ve niyet, başkasından öğreneceğiniz yöntemlerden çok daha önemlidir. Eğer gerçekten kendinizi tanımaya niyet ediyorsanız, kendi içinizde bir yolculuğa çıkmak ve sizi sınırlayan, sizin mutlu ve sevgi dolu bir yaşamdan alıkoyan korku bazlı düşünce ve davranışları değiştirmek istiyorsanız, bunu hangi yöntemle yaptığınızın önemi yoktur.
Bunu söylüyoruz ancak yine de bir meditasyon önerisinde bulunmak istiyoruz. Bu meditasyon sizin duygularınızla irtibat kurmanızı sağlayacak.
Şimdi omuzlarınızdaki ve boynunuzdaki kaslarınızı gevşetin, Sırtınızı dikleştirin ve ayaklarınızı düz bir şekilde yere basın. Derin bir nefes alin.
Kendinizi bir kasaba yolunda hayal edin, gökyüzü masmavi. Doğanın sesini içinize çekin ve rüzgârı saçlarınızda hissedin. Özgürsünüz ve çok mutlusunuz. Yolun sonunda birkaç çocuk görüyorsunuz, size doğru koşuyorlar. Size gittikçe yaklaşıyorlar. Kalbiniz bu sahne karşısında nasıl hissediyor?
Şimdi çocuklar tam karşınızda. Tam olarak kaç taneler? Nasıl görünüyorlar? Kız çocukları mı, yoksa erkek çocukları mı? Yoksa her ikisi birden mi?
Her birine merhaba diyorsunuz ve onları gördüğünüz için ne kadar mutlu olduğunuzu. Sonra gözlerinizin içine bakan çocuklardan biriyle kontağa geçiyorsunuz. Onun size bir mesajı var. Bu mesaj çocuğun gözlerinde. Okuyabiliyor musunuz?  Size ne söylemek istiyor? Tam da şu anda ihtiyacınız enerjiyi sunuyor size. İçinizdeki çocuğun size ilettiği bu enerjiyi isimlendirin ancak lütfen yargılamayın. Çocuğa teşekkür edin ve sahneyi kapatın.
Tekrar ayaklarınızı sapasağlam yere basarken hissedin ve derin derin nefesler alın. Az önce baskıladığınız ve gizli kalmış bir kısmınızla tanıştınız.
Bu sahneye ne zaman isterseniz dönebilirsiniz ve diğer çocuklarla da konuşabilirsiniz.
İçsel bir yolculuğa çıkıp gizli kalmış ve bastırılmış unsurlarınızla kontağa geçtiğiniz zaman, tam su anda daha çok mevcut olursunuz. Bilinciniz, çok uzun zamandır varlığını benimsediğiniz ve normal saydığınız korku bazlı duyguların ve düşüncelerin ötesine geçer. Kendi sorumluluğunu alır. İçeride sıkışmış öfkenin, üzüntünün ve acının ihtiyatla bakımını yapar, tıpkı küçük bir çocuğun bakımını yapar gibi. Bu süreci ileriki yazılarda daha detaylı bir biçimde anlatacağız.
Zıtlıkları Serbest Bırakmak
1-      Ruhunuzun konuştuğu dili, yani hislerinizi dinleyin.
2-      Ruhun diline göre hareket edin ve ruhunuzun istediği değişiklikleri gerçekleştirin.
3-      Kendinizle baş başa sessizce vakit geçirmeye özen gösterin. Sadece sessizlikte ruhunuzu duyabilirsiniz.
4-      Özgür iradenizi bloklayan her türlü davranışı ve düşünceyi sorgulayın.
Zıtlıkları Serbest Bırakmadaki Dönüm Noktası
Dünyadaki döngünüz, bilinciniz zıtlıkların yaratımı olan deneyimleri elinde tutarken aynı zamanda dengede ve merkezde kaldığı zaman kapanışa geçer.
Zıtlıkları, ışığa karşı karanlıkla veya fakirliğe karşı zenginlikle tanımlarsanız eğer, bilinciniz salıncak gibi sallanır. Karma denilen şey, bilinçteki bu sallanmaların dengelememesinden başka bir şey değildir aslında. Karmik döngüyle olan bağlarınızı saldığınız zaman, bilinciniz demirleyeceği merkezi bulur.  
Bu merkez, karmik döngüden çıktığınız noktadır. Bu merkezdeki belirleyici hisler sessizlik, merhamet ve neşedir. Yunanlı filozoflar bu merkezi su kelimeyle tanımladılar: “sükûnet”.
Sizi merkezinizin en uzağına savuran enerjiler yargılama ve korkudur. Bu enerjileri saldıkça, sükûnete daha çok yaklaşacak ve kalbinizi daha çok açacaksınız. Tam anlamıyla başka bir dünyaya, başka bir bilinç durumuna adım atmış olacaksınız.
Bu bilinç sizin dış dünyanıza yansıyacak. Gerçek sizi yansıtmayan ve size hizmet etmeyen unsurlara hoşcakal demenin mutlaka bir vakti vardır. Bunun vakti geldiği zaman ilişkilerinizde ve işinizde tedirginlikler olabilir. Genellikle yaşam tarzlarında baştan aşağıya değişimler olur. Bize göre bu çok doğal bir durum, çünkü içsel değişimler dışsal değişimlerin öncüsüdür. Bilinciniz, dışarıdaki materyal dünyayı değiştirir, bu hep böyledir.
Zıtlıkları bırakmak zaman alabilir. Üstü örtülmüş gölgelerin açılması bir süreçtir. Ancak bu yola bir kez çıktıktan sonra, yani içsel yolculuğa, zıtlıklar dünyasını geride bırakmaya baslarsınız. “Sükûneti” gerçek anlamda bir kez tattınız mı, dönüm noktasına varmışsınız demektir. Sessizliği ve bununla beraber gelen ve kendiniz olabilmekten dolayı her şeyi kaplayan mutluluğu bir defa hissettiniz mi, bunca zaman aslında bunu aradığınızı anlarsınız. Böylece sükûneti deneyimleyebilmek için, içsel yolculuğunuza tekrar tekrar çıkarsınız.
Dünyasal zevklerden kaçınmanıza gerek yok. Yapacağınız şey, içinizdeki sükûnete ve tanrısallığa demirlemek ve dünyanın sunduğu bütün güzellikleri bu açıdan tatmaktır. Bu mutluluk materyal dünyanın kendisinde mevcut değildir, ancak materyal dünyanın deneyimlenme seklinde mevcuttur. Kalbinizde sevgi ve barış olduğu surece, materyal dünya ve karşılaştığınız insanlar da size sevgi ve barış sunacaktır.
Bu zamanda, bir grup ruh kendisini karmik döngüden çıkartmak için hazırlıklar içinde. Bu gurup hakkında ileride daha detaylı konuşacağız. Ancak, döngünün bitimine ve değişime maruz kalacaklar sadece bu grup değil.
Üzerinde yaşadığınız dünya da bu büyük ve derin bir değişimden geçiyor. Yani gezegensel bir döngü de sona eriyor. Hem gezegensel döngünün hem de kişisel karma döngüsünün bitiyor olması gerçekten çok önemli. Kişisel karma döngüsünden bahsettik. Bir sonraki yazıda gezegensel döngüden bahsedeceğiz.
https://www.facebook.com/Humanity-Rising-Humble-writings-to-help-ascension-1333916226668373/?ref=ts&fref=ts 
https://humanityrisingblog.wordpress.com
https://www.facebook.com/degisimebasla/?ref=ts&fref=ts 
0 notes