Tumgik
#benim aşık olmam gerek
banayalansoylemeask · 2 years
Text
Senden vazgeçememek ve sana gelememek çizgisindeyim. Ne kadar sana gelemiyorsam o kadar senden vazgeçiyorum ben şimdi. Sana hiç dokunmadım ama başkasında hep seni arıyorum. Bu zamana kadar vazgeçemediğim biri olmadı senden vazgeçemediğim kadar. Ama bunu başarırım, inanıyor gibiyim. İçimde çok güzeldin. Ben içimdeki sana çok aşığım. Ama sana değil. Hani bi şarkı vardı evinin yollarına, postersiz duvarlarına, yağmurlu sokaklarına aşık oldum diye ben de öyleyim. Ama sana değil.
10 notes · View notes
magiceyess · 2 years
Text
Sen ol da; ister yar ol, ister yara; lütfun da başım üstüne, kahrın da.
9 notes · View notes
eylences-blog · 10 months
Text
Kalın Yarak Özlemim! (1) (Tuğba 35 Y., İstanbul)
Merhaba, adım Tuğba, 35 yaşında, 2 çocuk annesi bir kadınım. İhracaat yapan büyük bir firmada çalışıyorum. Kocamla iyi giden mutlu bir evliliğim var, ama evliliğimizin ilk yıllarına göre gittikçe seyrekleşen bir seks hayatımız vardı. Kocam iş için sürekli İzmir'e gidip geldiği için ayda 2 ya da 3 defa anca ilişkiye giriyorduk.
Çalıştığım yerde gözleri sürekli bende olan ve çok yakışıklı sayılmayacak bir adam vardı. İsmi Mehmet olan bu adam firmanın muhasebe işlerine bakıyordu. Mehmet'i çok iyi tanımıyordum, ama gözlerini sürekli olarak üzerimde hissediyordum. İşe girip çıkarken, yemekhanede, serviste falan rahatsızlık vermeden kaçamak bakışları sürekli olarak üzerimdeydi. Başım sürekli olarak kapalı, vücudumu belli etmeyen elbiseler giymeme rağmen bana neden baktığını merak etmiyor da değildim.
Bu pek te yakışıklı olmayan, benden yaşça büyük olan Mehmet'te fark edilen tek şey o güzel gri gözleriydi. Soğuk tavırlarıyla ilk başta insana itici gelen bu adamın içinde bambaşka bir insan olduğunu onu tanıdıktan sonra anladım. O kaba saba espriler yapan adamın içinde sevgi dolu bir aşık varmış.
Evli olduğum için, özellikle iş yerindeki erkeklere karşı hep mesafeli duruyor, oturup kalkmama ve konuşmalarıma dikkat ediyordum. O gün işten çıkmıştım. Servisle eve giderken aynı departmanda çalıştığım mesai arkadaşım Gülten'le Mehmet tartışıyorlardı. Gülten dış görünüşüyle modern gibi görünse de düşünceleri yobazcaydı. Gülten bir ara başı örtülü kadınlar hakkında kötü bir söz söyleyince ucu bana da dokunduğundan dayanamadım ve araya girdim. Mehmet te beni destekledi ve Gülten'e sesini yükseltip, "Haksızsın Gülten, sus artık!" diyerek konuyu kapattırdı.
Mehmet hakkındaki düşüncelerim değişmeye başlıyordu. Mehmet'i biraz daha tanımak istiyordum. Neredeyse 6 aydan beri aynı yerde çalışmış olsak da birkaç merhaba ve günaydın da öteye gitmemişti konuşmalarımız. Aslında benim departmanda çalışan ve kardeşim gibi sevdiğim Hakan'la araları çok iyiydi. Birkaç kez Hakan'a Mehmet'le ilgili sorular sorduğumda, Mehmet'in 45 yaşında, evlenip boşanmış, yalnız yaşayan bir adam olduğunu öğrendim. En büyük tutkusu sokak kedileriymiş, tıpkı Hakan gibi. Bıkmadan usanmadan her akşam kasaptan aldığı ciğer et tavuk gibi malzemeleri pişirir ve sokak hayvanlarını beslermiş. Görüntüsü ve yaşamı ile kendi içinde tezatları olan garip bir adamdı açıkçası.
Samimi olduğu insanlara oldukça yakın, samimi olmadığı insanlara da bir o kadar uzaktı, tıpkı bana uzak olduğu gibi. Bakışlarından bana bir tür ilgisi olduğu belliydi, ama gerek evli olmam, gerekse kapalı bir bayan olmamdan dolayı belli ki bir türlü yakınlaşamıyordu bana sanırım.
Bir gün çalıştığım yerin temizlik işlerine bakan Fatma abla ile sohbet ediyordum. Fatma abla da benim gibi başı kapalı bir kadındı. Hem Mehmet'in boşandığı karısını tandığını duyduğum için, hem de dedikoduyu çok sevdiğini bildiğim için, "Eee, anlat bakalım Fatma abla, bizim şu Mehmet beyle karısı neden boşandılar?" diye sordum. Sormaz olaydım, Fatma abla patavatsızca, "Neden olacak, yarak yüzünden!" deyip, eliyle bileğini kavradı ve bana gösterip, "Mehmet beyde nah bu kalınlıkta yarak varmış, karı her gün o kütük gibi yarağı yemeye dayanamamış!" diye ekleyerek kahkahayı bastı. Tabii ben de güldüm, ama aynı zamanda bu söylediklerinin şaka mı, gerçek mi olduğunu çıkaramadım. Şaka da olsa, gerçek de olsa aklım Mehmet'in yarağında kalmıştı. Gözümde sürekli adamın yarağını canlandırmaya çalışıyordum.
O günden sonra artık sürekli Mehmet'in önüne bakar olmuştum. Bir gün dayanamadım ve Mehmet'in yanına gittim, işle ilgili birşeyler sorma bahanesiyle. Beni gördüğüne çok sevinmişti. İşle ilgili uyduruk sorularıma cevap verdikten sonra çay ikram etti. Çaylarımızı içerken ben tabii çaktırmadan Mehmet'in önüne bakıyorum. Olamazdı, benimle konuşurken sanki siki kalkıyordu! Çaylarımız bitene kadar kumaş pantolonunun önü iyice kabarmıştı!
Kocam ilk erkeğim olmuş ve bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim. Tutucu çevrede yetiştiğim için erkekler her zaman mahrem olmuştu. Şimdiyse iş yerinde bir erkek yarağını benim için kaldırmıştı. Belki başka erkekler de bana bakarak tahrik olmuştur, ama şimdi ilk kez şahit oluyordum. Bana kalkan o yarağa bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Pantolona rağmen oldukça büyük olduğu belli oluyordu.
Çaylarımız bitince işimin başına dönmek için müsaade isteyip kalktım. Ardından da, "Geçen gün için teşekkür edemedim!" dedim. "Geçen gün???" diye sordu, ne kastettiğimi anlamamıştı sanırım. "Geçen gün, hani serviste Gülten'le tartışma meselesi, onu diyorum!" diye hatırlattım. Mehmet de, "Haa, o mu, yahu boşver o manyak kadını. Dıştan bakınca insana benziyor, ama örümcek kafalının teki. Kimin neye inandığı umurumda değil. Karşımdaki iyi bir insan mı, ben ona bakarım. Kendini bir bok sanıyor koduğumun karısı. Ya pardon, ben çok sinirleniyorum böyle şeylere!" dedi.
Kaba konuşmasına rağmen oldukça samimi gelmişti bana. "Neyse ben döneyim işimin başına!" diyerek, ilk kez o gri gözlerine uzun uzun baktım. O da benim gözlerime bakarak, "Hadi bakalım kolay gelsin, iyi çalışmalar, görüşürüz!" dedi. Yanından ayrılıp işimin başına döndüm.
İlk kez bir erkek bana farklı bir gözle bakmıştı kocamdan başka. Çok güzel değilimdir, ama kendime bakarım. Genç bir kız değilim, ama yediğime içtiğime dikkat ederim. Kendimden bahsetmek gerekirse, 1.60 boyunda, 65 kiloda, balık etli denebilecek beyaz tenli bir kadınım. Siyah uzun saçlarımı her zaman başörtüsüyle örterim. Vücudumu belli etmeyen uzun ve bol elbiseler giyerim. Erkeklerin dikkatini çekmemeye çalışırım.
Kafamda bazı sorularla öğlen olmuş, yemekhaneye gitmiştim. 4 kişilik masa da 3 kişi oturuyorduk. Tabii söylemeye gerek yok bunlardan bir tanesi de kardeşim gibi sevdiğim Hakan idi. Çok geçmeden Mehmet yemekhaneye girdi ve yemeğini aldıktan sonra doğruca bizim oturduğumuz masaya oturdu. İlk kez oluyordu bu. Hepimize afiyet olsun dedikten sonra yemeğimizi yerken kaçamak bakışlarını yakalıyordum.
Diğer masadan kalkan bir adam, "Abi bizim çocuk telefonumla oynarken bütün numaralar silinmiş, numaranı verir misin?" diye Mehmet'e sordu. O da hemen orada telefon numarasını adama söyledi. Adam kaydederken Mehmet bana bakarak numarayı tekrarladı. Neden böyle yaptı? Acaba telefon numarasını bana mı vermek istiyordu? Numarası akılda kalacak kadar kolaydı. İçimden birkaç kez tekrar ederek numarayı ezberlemeye çalıştım. Yemekten sonra Mehmet görev yerine gitti. Biz de sigara içme alanında çaylarımızı içerken kimseye fark ettirmeden Mehmet'in numarasını 'Muhasebe' diye kaydettim...
Günler geçiyordu. Birkaç kez bir bahane ile aramak istedim, ama yapamadım. Açıkçası bazı şeylerden emin olmak istiyordum, nihayetinde evli ve çocuklu bir kadındım. Bu arada Mehmet halen bana bakmaya devam ediyor, ama bana asla yaklaşmıyordu...
Bir gün sabah mesaiye erken gitmiştim, Hakan'la oturmuş kavhve içiyorduk. O sırada Mehmet yanımızdan geçerken, "Siz kendinize Müslümansınız. Kahve içiyorsunuz, muhasebede bir gariban var ona da ikram edelim demiyorsunuz!" diye takıldı. Hakan da, "Mola saatinde geliriz abi!" diye cevap verdi.
Mola saatinde 3 tane Türk kahvesi yaptım, Mehmet'in yanına gittik. Mehmet teşekkür edip sigarasını keyifle içerken konuşuyorduk. Tabii ben çok fazla konuşmalarına dahil olmuyordum. Hakan bir ara lavaboya gidince, bu anı bekleyen Mehmet, "Kahveyi sen mi yaptın?" diye sordu. "Evet." dedim. "Güzel olmuş eline sağlık. Şey diyecektim. Bir şeye ihtiyacın olursa, veya sadece konuşmak falan istersen, çekinme gel. Sorun olmaz!" dedi. Ben de, "İş yerinde laf söz olur." dedim. "Bir şey olmaz. Numarayı da verdik ama herhalde kaydetmemişsin bile?" deyince benim jeton düştü. "Bir şeye ihtiyacım olmadı ki!" dedim. Mehmet, "Bir şeye ihtiyacın olunca mı ararsın sadece?" diye sitem edince, "Tamam, tamam, mesaj atarım sana, sen de benim numaramı kaydedersin!" dedim. "İyi bakalım. Lazım olduğum anı sabırsızlıkla bekliyorum!" dedi.
Aramızda birşeylerin olduğu o an artık iyice belli olmuştu. Hakan gelip, "Abla gidelim mi?" deyince oradan ayrıldık. Birkaç saat sonra, Mehmet'e, "Kaydet numaramı!" diye mesaj attım. Anında cevap geldi. "İş yerindeki en güzel kadın diye kaydettim!" diye yazmıştı.
Bu mesajlaşmadan sonra çok düşündüm, doğru mu yaptım, yoksa yanlış mı diye. Bu işin sonu ne olacak bilmiyordum. Bu tuhaf adam ilgimi çekmişti. Muhabbeti de yeri geldiğinde oldukça ilgi çekiciydi. Bilgili ve zekice. Büyük şehirlerde yaşamış, görmediği yer kalmamıştı. Feleğin çarkından geçmişti. Başına buyruk yaşamayı seven bir adamdı. Benim gibi evli, çocuklu bir kadında ne bulmuştu? Sadece seks için olsa bile çekici olmayan kapalı bir kadındım. Bunları merak ediyordum. Dediğim gibi o kadar güzel bir kadın da değildim.
O günden sonra eskisine nazaran daha yakındık. Bir kadın olarak ben ilk adımı atmıştım, gerisi ona kalmıştı. Mesajlaşıyorduk sürekli olarak. Mesajlaşmalar gittikçe samimi olmaya başlamıştı. Tabii kimseye belli etmeden! Özellikle Whatsap grup paylaşımlarında oldukça ilginç komik şeyler paylaşıyordu. Sanki hiç derdi yokmuş, hayatı tiye alan bir izlenim uyandırıyordu. Bu benim için bir ilkti. Kocamdan başka bu kadar samimi olduğum ilk kişiydi. Hatta öyle ki, bana çok güzel olduğumu söyleyip, iltifat etmediği gün yoktu. Bu iltifatlarına cevap vermesem de, bir erkek tarafından beğenilmek çok hoşuma gidiyordu.
Günler geçtikçe Mehmet'le ilişkimiz oldukça garip bir hal alıyordu. Bir ay kadar böyle etti. Bir gün gün mesaiden sonra eve gelmiştim. Kocam iş için o gece İzmir'e gitti, ayda birkaç kere giderdi hep. Çocuklarsa uyuyordu. Yatakta uzanmış uyumaya çalışıyordum. Her ne kadar yorgun olsam da gözüme bir türlü uyku girmiyordu. Telefonuma gelen mesaj uyarısından sonra telefonuma uzandım. Mesaj atan Mehmet idi. Cinsel içerikli bir fıkra yollamıştı. Okudum, komikti. Kendi kendime gülümsedim ve "Serseri seni :)" diye yazdım. Sanırım harekete geçmeye karar vermişti.
Mehmet, "Tüh, sana mı yollamışım? Özür dilerim!" diye yazdı. "Kime yollayacaktın ki?" diye yazdım. "Yav arkadaşa yollayacaktım, sana gitti yanlışlıkla!" tazdı. "Sorun değil!" yazdım. "Hoşuna gitti mi? Gittiyse bir tane daha yollayayım sana?" yazdı. "Densiz :)" yazdım. "Cevap yazabildiğine göre kocan evde yok?" yazdı. "Evet yok, iş için yine İzmir'e gitti!" yazdım. "Pöf! Evli ol, karın olsun, sen gece İzmir'e git. Hayatta yapmazdım!" dedi. "Nedenmiş?" dedim, "Karı koca gece beraber yatmalı. Ayrı ayrı değil!" dedi.
Açılmaya başlamıştı. Konunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordum, fakat devam ettirmeye karar verdim. "Keyfi için gitmedi ya, iş için gitti. Taş mı yiyeceğiz çalışmazsak?" yazdım. "Taşı maşı bilmem ama taş gibi sert başka birşey var burada!" dedi. Benim için ilk olan bu tür konuşmalar nedeniyle heyecanlanmaya başlamıştım. Kalbim hızlı bir şekilde küt küt atmaya başlamıştı. Olay farklı bir boyuta gidiyordu. Ama yalan yok, bu tür muhabbet hoşuma gitmeye başlamıştı. Ona, "Senin evlenmen lazım. O zaman görürsün!" yazdım. "Nedenmiş?" diye sordu. "Baksana aklın fikrin hep o iş'te!" dedim. "O iş için illa evli mi olmak gerek? Bak sen evlisin, ama yalnız yatıyorsun. Senin gibi güzel bir kadın bırakılıp da İzmir'e gidilir mi? Sen çok güzel bir kadınsın Tuğba!" diye yazdı.
Daha önceki mesajlarında ya da konuşurken hiçbir zaman adımı kullanmamıştı. Bu bir ilkti. "Teşekkürler!" yazdım. Mehmet ise, "Eğer kocan olsaydım..." diye gönderdi mesajını. Aman Tanrım, artık ok yaydan çıkmak üzereydi. Ya son verecektim, ya devam edecektim. Cümlenin devamını tahmin etsem de yine de duymak istiyordum. "Eee, kocam olsaydın???" diye sordum. "Devamını kamera açarsan söylerim!" yazdı. "Manyaksın sen :)" yazdım. "Sen de manyaksın :)" yazdı. "Kamera falan açamam, yataktayım!" yazdım. "Çıplak değilsin herhalde :)" yazdı. "Elbette değilim!" dedim. "O zaman sorun yok, aç hadi kameranı!" yazdı. "Çocuklar uyuyor!" dedim. "Tak kulaklığı, kapat kapıyı, aç kamerayı!" yazdı. "Manyak şey :)" yazdığımda, "Saat bilmem kaç, benimle mesajlaşabiliyorsan, görüntülü de konuşabilirsin! Hem merak etmiyor musun cümlemin devamını?" yazdı.
Garip bir oyun oynuyorduk. Aklım 'Olamaz!' derken, kalbim bunu devam ettirmek istiyordu. "Bekle!" diye mesaj attım. Sonra yataktan kalktım. Üzerimde popomun seviyesine kadar inen parlak satenden askılı bir gecelik vardı. Geceliğin altında sutyenim yoktu ve büyük memelerim nerdeyse taşacaktı geceliğin dekoltesinden. Üzerime sabahlığımı giydim ve kuşağını bağlayarak önümü kapattım. Ama yine de memelerim belli oluyordu. Sonra da başımı evde kullandığım beyaz bir eşarpla bağladım. Siyah uzun saçlarımı tam olarak kapatmamıştı. Biraz da tepkisini görmek istiyordum.
Sonra makyaj masasının önündeki sandalyeye oturdum. Görüntülü arama yaptım. Sanki bekliyormuş gibi hemen cevapladı aramamı. Yatakta uzanmıştı. Sadece göğüs kısmından üstü görünüyordu. Konuya giremediğini, "Yazmak daha kolaymış ya!" deyince anladım. Ben de, "Sen istedin beni görmeyi. Şimdi dökül bakalım!" dedim. "Gerçekten çok güzelmişsin! Seni hep öyle bol giysiler içinde gördüm. Seni kilolu gösteriyormuş. Bak saçların da uzunmuş. Düşündüğümden çok daha sexy bir kadınsın!" dedi. Sexy? Bu kelimeyi kocamdan hiç duymamıştım. Şimdi bir adam benim sexy olduğumu söylüyordu.
"Yalancı... Neremi gördün ki?" dedim. "Seni her gece soyuyorum ben!" dedi. "Terbiyesiz :) Utanmadın mı beni soymaya?" dedim. "Neden utanayım? Hayal benim değil mi? Soyarım da, severim de!" derken severim kelimesinin anlamı aslında sikerim idi. "Ama vücut benim vücudum. Öyle istediğin gibi kullanamazsın!" dedim. "Valla kullanırım, kullandım da!" dedi. "Nasıl kullandın?" diye sordum.
Cevabını merakla beklerken sandalyeden kalktım ve yatağa uzandım tıpkı onun gibi. Sadece vücudumun üst kısmını görebiliyordu. "Yatağın..." dedi. "Ne olmuş yatağıma?" dedim. "Tam düşündüğüm gibi ter temiz. Senin kocan olsaydım seni hiç yalnız bırakmazdım. Hele geceleri... O yatakta seni uyutmazdım. Tıpkı şimdi yattığın gibi, yatırırdım seni. Güneş görmemiş o bembeyaz vücudunu öperdim, koklardım..." dedi ve sustu.
Hayatımda ilk defa bir erkek telefonda görüntülü konuşurken benimle ilgili fantazilerini anlatıyordu. Anlattıkları beni de etkilemeye başlamış, amım sulanıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Evli bir kadındım, bu yaptıklarım çok yanlıştı, ama ben de istiyordum artık.
"Eee, öyle bırakır mıydın?" diye sordum. "Hayallerimde bıraktım mı ki şimdi bırakayım? Pırıl pırılsındır, tek bir tane bile tüy yoktur sende!" dedi. Gerçekten de her zaman bakımlı olmuşumdur. Hiçbir zaman uzatmaz, düzenli keserdim kıllarımı. "Tüy yok değil mi Tuğba?" diye sordu. Hipnotize olmuş gibi, "Yok! Tertemizim!" dedim. "Eee, daha ne bekliyorsun?" dedi. "Neyi?" diye sordum. "Göstermeyi!" dedi. Neyi gösterecektim ki? Yoksa soyunmamı mı istiyordu? "Neyi göstereceğim?" dedim. "O güzel vücudunu!" dedi. "Yok artık, olmaz!" dedim. "Neden? Yarım saattir hayallerimi anlattırıyorsun bana, şimdi de göstermem mi diyorsun?" dedi.
Haklıydı, bu noktaya kadar gelmiştik. Yine de, "Fazla ileri gidiyorsun artık!" diye çıkıştım. "Sen ileri gitmiyor musun? Yok diyorsan kapat telefonu, bitir herşeyi!" dedi. Bitmesini istemiyordum aslında. Elimi ıslanmış amıma götürmek ve okşayarak orgazm olmak istiyordum. Cevap vermesem de aramayı da bitirmemiştim. "Tuğba'm, lütfen, bırak tutma kendini, çıkart içindeki o sexy kadını. İzin ver ikimiz de mutlu olalım!" dedi.
Gösterecektim. Kalkıp yeniden makyaj masasına gittim ve sandalyeye oturdum. Telefonu beni görecek şekilde aynanın önüne bıraktım. "Bakalım hayalindekiler gibi mi?" deyip sabahlığımı sıyırdım. Geceliğimin altından belli olan iri göğüslerimi iki yanından tuttum, sağa sola salladım. "Harikasın birtanem. Göster onları bana!" dedi. Askılarından tuttuğum geceliğimi yavaşça aşağıya indirmeye başladım. İri memelerim ortaya çıkmaya başlamıştı. Kocamdan sonra göğüslerimi gören ilk erkekti. Artık onun esiri olmuş gibiydim.
Mehmet artık yerinde duramıyordu. "Yanında olsam o göğüslerini avuçlayıp okşasam, uçlarını ağzıma alıp emsem..." diyen Mehmet boşta olan elini aşağıya götürdü. Sanırım yarağını okşuyordu. Sonra yatakta hareket edip kamerayı aşağıya doğru götürdü. Gördüğüm şey karşısında yutkundum. Daha önce kocamınkinden başka yarak görmemiştim. Kocaman bir yarağı vardı. Kocamınkinden daha uzun ve oldukça da kalın! Büyülenmiş gibi yarağına bakıyordum. O anda o yarağı içimde hissetmek istedim. Kocam beni tatmin ediyordu, ama iki çocuk doğurduktan sonra (Keşke şimdi daha kalın bir yarak olsa!) diye içimden geçirdiğim, özlem duyduğum anlar çok olmuştu.
"Tuğba'm, aşkııımmm, işte bununla siktim seni hayallerimde!" dedi Mehmet kocaman yarağını okşarken. Aşkım? İlk defa bana böyle hitap ediyordu. Böyle demesi hoşuma gitmişti. Ben yarağına gözümü kırpmadan bakarken, Mehmet, "Ben de seninkini görmek istiyorum! Lütfeeennn!" diye yalvarıyordu. Heyecanımı yenmek için biraz bekledim ve sonra ayağa kalktım ve belime kadar inmiş olan sabahlıkla birlikte geceliğimi sıyırınca Mehmet'in karşısında, başımda eşarbım, altımda külotumla kalmıştım. Yavaş hareketlerle yanlardan tutup külotumu da indirdim aşağıya doğru...
"Harikasın aşkım. Muhteşemsin. Yalamak istiyorum amını!" diyordu. Kendime inanamıyordum, çok da iyi tanımadığım bir adama amımı gösteriyordum. "Ohhh! Çok güzelsin aşkım!" diye iltifat ediyordu. Amım sulanmış, yanıyordu. O kocaman yarağından gözümü alamıyordum. Vıcık vıcık olmuş amıma girmesini öyle istiyordum ki! Kalbim küt küt atıyordu, nefes alamaz hale gelmiştim...
Mehmet'e, "Boşaldığını görmek istiyorum!" dediğimde, "Hadi sen de amını okşa da beraber boşalalım aşkım!" dedi. Karşılıklı mastürbasyon yapıyorduk. Birkaç dakika sonra büyük bir zevk dalgasının kasıklarımı sıkıştırdığını hissettiğim anda, Mehmet'in elinde benim eşarbıma çok benzeyen bir şey gördüm. Mehmet, "Ohhhh! Tuğba'm! Aşkıımmm!" diyerek elindeki eşarba boşalmaya başladı. Ama ne boşalma! Boşalma anını daha iyi görebilmem için kamerayı öyle bir ayarlamıştı ki, damarları iyice gerilmiş, döllerin fışkırmasını görebiliyordum. O anda ben de orgazm oldum. Daha önce böylesine şiddetli bir orgazm yaşadığımı hatırlamıyordum. Ben saniyelerce orgazm olurken, Mehmet'in yarağından döller elindeki eşarba fışkırıyordu. O anda o kocaman yarağından çıkan döllerin amıma fışkırmasını öylesine arzu ediyordum ki...
Orgazmdan sonra üzerimde tatlı bir yorgunluk oluşmuştu. Mehmet eşarpla sikini güzelce temizledi. Ben de sandalyeye oturdum, biraz kendime geldim. İçimde bulunduğum durumu düşündüm. Çevremde beni tanıyan herkes, mütevaziliğimin yanında, namusuna düşkün, tam bir aile kadını olarak biliyordu. Kapalı giyindiğim için eleştiren komşular acaba benim bir erkekle böyle şeyler yaptığımı bilseler ne düşünürlerdi?
Mehmet, "Aşkım, pişman mısın?" diye sorduğunda, "Hayır değilim!" dedim. "İşte her gece böyle seni düşünerek kendimi tatmin ediyorum!" dedi. "O eşarp neyin nesiydi?" diye sordum. "Senin başını örttüğün her eşarbın benzerinden birer tane aldım. Senin olduğunu düşünerek boşaldım o eşarplara! Anla artık seni ne kadar çok istediğimi" dedi. "Bak Mehmet, ben de seni çok istiyorum, ama evliyim, sonumuz yok biliyorsun!" dedim. "Umurumda değil. Seni istiyorum. Hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim. Ne olur bir kere buluşalım!" dedi. "Bilmiyorum. Düşünmem lazım. Lütfen ısrar etme. Şimdi yatmam gerekiyor!" dedim ve cevap vermesine izin vermeden aramayı sonlandırdım.
Nefsime yenilmiştim. Ya bu işi bitirecektim, ya da buluşup beni deli gibi arzulayan erkeğin altına yatacaktım. Geceliğimi giyindim ve yatağa rahatlamış olarak yattım. Telefona bakınca Mehmet'in mesaj attığını gördüm. "Seni seviyorum Tuğba'm!" yazmıştı...
[Tuğba]
176 notes · View notes
cicekbozugu · 8 months
Text
benim acil aşık olmam gerek
31 notes · View notes
murat-o41 · 10 months
Text
1) (Tuğba 35 Y., İstanbul)
Merhaba, adım Tuğba, 35 yaşında, 2 çocuk annesi bir kadınım. İhracaat yapan büyük bir firmada çalışıyorum. Kocamla iyi giden mutlu bir evliliğim var, ama evliliğimizin ilk yıllarına göre gittikçe seyrekleşen bir seks hayatımız vardı. Kocam iş için sürekli İzmir'e gidip geldiği için ayda 2 ya da 3 defa anca ilişkiye giriyorduk.
Çalıştığım yerde gözleri sürekli bende olan ve çok yakışıklı sayılmayacak bir adam vardı. İsmi Mehmet olan bu adam firmanın muhasebe işlerine bakıyordu. Mehmet'i çok iyi tanımıyordum, ama gözlerini sürekli olarak üzerimde hissediyordum. İşe girip çıkarken, yemekhanede, serviste falan rahatsızlık vermeden kaçamak bakışları sürekli olarak üzerimdeydi. Başım sürekli olarak kapalı, vücudumu belli etmeyen elbiseler giymeme rağmen bana neden baktığını merak etmiyor da değildim.
Bu pek te yakışıklı olmayan, benden yaşça büyük olan Mehmet'te fark edilen tek şey o güzel gri gözleriydi. Soğuk tavırlarıyla ilk başta insana itici gelen bu adamın içinde bambaşka bir insan olduğunu onu tanıdıktan sonra anladım. O kaba saba espriler yapan adamın içinde sevgi dolu bir aşık varmış.
Evli olduğum için, özellikle iş yerindeki erkeklere karşı hep mesafeli duruyor, oturup kalkmama ve konuşmalarıma dikkat ediyordum. O gün işten çıkmıştım. Servisle eve giderken aynı departmanda çalıştığım mesai arkadaşım Gülten'le Mehmet tartışıyorlardı. Gülten dış görünüşüyle modern gibi görünse de düşünceleri yobazcaydı. Gülten bir ara başı örtülü kadınlar hakkında kötü bir söz söyleyince ucu bana da dokunduğundan dayanamadım ve araya girdim. Mehmet te beni destekledi ve Gülten'e sesini yükseltip, "Haksızsın Gülten, sus artık!" diyerek konuyu kapattırdı.
Mehmet hakkındaki düşüncelerim değişmeye başlıyordu. Mehmet'i biraz daha tanımak istiyordum. Neredeyse 6 aydan beri aynı yerde çalışmış olsak da birkaç merhaba ve günaydın da öteye gitmemişti konuşmalarımız. Aslında benim departmanda çalışan ve kardeşim gibi sevdiğim Hakan'la araları çok iyiydi. Birkaç kez Hakan'a Mehmet'le ilgili sorular sorduğumda, Mehmet'in 45 yaşında, evlenip boşanmış, yalnız yaşayan bir adam olduğunu öğrendim. En büyük tutkusu sokak kedileriymiş, tıpkı Hakan gibi. Bıkmadan usanmadan her akşam kasaptan aldığı ciğer et tavuk gibi malzemeleri pişirir ve sokak hayvanlarını beslermiş. Görüntüsü ve yaşamı ile kendi içinde tezatları olan garip bir adamdı açıkçası.
Samimi olduğu insanlara oldukça yakın, samimi olmadığı insanlara da bir o kadar uzaktı, tıpkı bana uzak olduğu gibi. Bakışlarından bana bir tür ilgisi olduğu belliydi, ama gerek evli olmam, gerekse kapalı bir bayan olmamdan dolayı belli ki bir türlü yakınlaşamıyordu bana sanırım.
Bir gün çalıştığım yerin temizlik işlerine bakan Fatma abla ile sohbet ediyordum. Fatma abla da benim gibi başı kapalı bir kadındı. Hem Mehmet'in boşandığı karısını tandığını duyduğum için, hem de dedikoduyu çok sevdiğini bildiğim için, "Eee, anlat bakalım Fatma abla, bizim şu Mehmet beyle karısı neden boşandılar?" diye sordum. Sormaz olaydım, Fatma abla patavatsızca, "Neden olacak, yarak yüzünden!" deyip, eliyle bileğini kavradı ve bana gösterip, "Mehmet beyde nah bu kalınlıkta yarak varmış, karı her gün o kütük gibi yarağı yemeye dayanamamış!" diye ekleyerek kahkahayı bastı. Tabii ben de güldüm, ama aynı zamanda bu söylediklerinin şaka mı, gerçek mi olduğunu çıkaramadım. Şaka da olsa, gerçek de olsa aklım Mehmet'in yarağında kalmıştı. Gözümde sürekli adamın yarağını canlandırmaya çalışıyordum.
O günden sonra artık sürekli Mehmet'in önüne bakar olmuştum. Bir gün dayanamadım ve Mehmet'in yanına gittim, işle ilgili birşeyler sorma bahanesiyle. Beni gördüğüne çok sevinmişti. İşle ilgili uyduruk sorularıma cevap verdikten sonra çay ikram etti. Çaylarımızı içerken ben tabii çaktırmadan Mehmet'in önüne bakıyorum. Olamazdı, benimle konuşurken sanki siki kalkıyordu! Çaylarımız bitene kadar kumaş pantolonunun önü iyice kabarmıştı!
Kocam ilk erkeğim olmuş ve bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim. Tutucu çevrede yetiştiğim için erkekler her zaman mahrem olmuştu. Şimdiyse iş yerinde bir erkek yarağını benim için kaldırmıştı. Belki başka erkekler de bana bakarak tahrik olmuştur, ama şimdi ilk kez şahit oluyordum. Bana kalkan o yarağa bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Pantolona rağmen oldukça büyük olduğu belli oluyordu.
Çaylarımız bitince işimin başına dönmek için müsaade isteyip kalktım. Ardından da, "Geçen gün için teşekkür edemedim!" dedim. "Geçen gün???" diye sordu, ne kastettiğimi anlamamıştı sanırım. "Geçen gün, hani serviste Gülten'le tartışma meselesi, onu diyorum!" diye hatırlattım. Mehmet de, "Haa, o mu, yahu boşver o manyak kadını. Dıştan bakınca insana benziyor, ama örümcek kafalının teki. Kimin neye inandığı umurumda değil. Karşımdaki iyi bir insan mı, ben ona bakarım. Kendini bir bok sanıyor koduğumun karısı. Ya pardon, ben çok sinirleniyorum böyle şeylere!" dedi.
Kaba konuşmasına rağmen oldukça samimi gelmişti bana. "Neyse ben döneyim işimin başına!" diyerek, ilk kez o gri gözlerine uzun uzun baktım. O da benim gözlerime bakarak, "Hadi bakalım kolay gelsin, iyi çalışmalar, görüşürüz!" dedi. Yanından ayrılıp işimin başına döndüm.
İlk kez bir erkek bana farklı bir gözle bakmıştı kocamdan başka. Çok güzel değilimdir, ama kendime bakarım. Genç bir kız değilim, ama yediğime içtiğime dikkat ederim. Kendimden bahsetmek gerekirse, 1.60 boyunda, 65 kiloda, balık etli denebilecek beyaz tenli bir kadınım. Siyah uzun saçlarımı her zaman başörtüsüyle örterim. Vücudumu belli etmeyen uzun ve bol elbiseler giyerim. Erkeklerin dikkatini çekmemeye çalışırım.
Kafamda bazı sorularla öğlen olmuş, yemekhaneye gitmiştim. 4 kişilik masa da 3 kişi oturuyorduk. Tabii söylemeye gerek yok bunlardan bir tanesi de kardeşim gibi sevdiğim Hakan idi. Çok geçmeden Mehmet yemekhaneye girdi ve yemeğini aldıktan sonra doğruca bizim oturduğumuz masaya oturdu. İlk kez oluyordu bu. Hepimize afiyet olsun dedikten sonra yemeğimizi yerken kaçamak bakışlarını yakalıyordum.
Diğer masadan kalkan bir adam, "Abi bizim çocuk telefonumla oynarken bütün numaralar silinmiş, numaranı verir misin?" diye Mehmet'e sordu. O da hemen orada telefon numarasını adama söyledi. Adam kaydederken Mehmet bana bakarak numarayı tekrarladı. Neden böyle yaptı? Acaba telefon numarasını bana mı vermek istiyordu? Numarası akılda kalacak kadar kolaydı. İçimden birkaç kez tekrar ederek numarayı ezberlemeye çalıştım. Yemekten sonra Mehmet görev yerine gitti. Biz de sigara içme alanında çaylarımızı içerken kimseye fark ettirmeden Mehmet'in numarasını 'Muhasebe' diye kaydettim...
Günler geçiyordu. Birkaç kez bir bahane ile aramak istedim, ama yapamadım. Açıkçası bazı şeylerden emin olmak istiyordum, nihayetinde evli ve çocuklu bir kadındım. Bu arada Mehmet halen bana bakmaya devam ediyor, ama bana asla yaklaşmıyordu...
Bir gün sabah mesaiye erken gitmiştim, Hakan'la oturmuş kavhve içiyorduk. O sırada Mehmet yanımızdan geçerken, "Siz kendinize Müslümansınız. Kahve içiyorsunuz, muhasebede bir gariban var ona da ikram edelim demiyorsunuz!" diye takıldı. Hakan da, "Mola saatinde geliriz abi!" diye cevap verdi.
Mola saatinde 3 tane Türk kahvesi yaptım, Mehmet'in yanına gittik. Mehmet teşekkür edip sigarasını keyifle içerken konuşuyorduk. Tabii ben çok fazla konuşmalarına dahil olmuyordum. Hakan bir ara lavaboya gidince, bu anı bekleyen Mehmet, "Kahveyi sen mi yaptın?" diye sordu. "Evet." dedim. "Güzel olmuş eline sağlık. Şey diyecektim. Bir şeye ihtiyacın olursa, veya sadece konuşmak falan istersen, çekinme gel. Sorun olmaz!" dedi. Ben de, "İş yerinde laf söz olur." dedim. "Bir şey olmaz. Numarayı da verdik ama herhalde kaydetmemişsin bile?" deyince benim jeton düştü. "Bir şeye ihtiyacım olmadı ki!" dedim. Mehmet, "Bir şeye ihtiyacın olunca mı ararsın sadece?" diye sitem edince, "Tamam, tamam, mesaj atarım sana, sen de benim numaramı kaydedersin!" dedim. "İyi bakalım. Lazım olduğum anı sabırsızlıkla bekliyorum!" dedi.
Aramızda birşeylerin olduğu o an artık iyice belli olmuştu. Hakan gelip, "Abla gidelim mi?" deyince oradan ayrıldık. Birkaç saat sonra, Mehmet'e, "Kaydet numaramı!" diye mesaj attım. Anında cevap geldi. "İş yerindeki en güzel kadın diye kaydettim!" diye yazmıştı.
Bu mesajlaşmadan sonra çok düşündüm, doğru mu yaptım, yoksa yanlış mı diye. Bu işin sonu ne olacak bilmiyordum. Bu tuhaf adam ilgimi çekmişti. Muhabbeti de yeri geldiğinde oldukça ilgi çekiciydi. Bilgili ve zekice. Büyük şehirlerde yaşamış, görmediği yer kalmamıştı. Feleğin çarkından geçmişti. Başına buyruk yaşamayı seven bir adamdı. Benim gibi evli, çocuklu bir kadında ne bulmuştu? Sadece seks için olsa bile çekici olmayan kapalı bir kadındım. Bunları merak ediyordum. Dediğim gibi o kadar güzel bir kadın da değildim.
O günden sonra eskisine nazaran daha yakındık. Bir kadın olarak ben ilk adımı atmıştım, gerisi ona kalmıştı. Mesajlaşıyorduk sürekli olarak. Mesajlaşmalar gittikçe samimi olmaya başlamıştı. Tabii kimseye belli etmeden! Özellikle Whatsap grup paylaşımlarında oldukça ilginç komik şeyler paylaşıyordu. Sanki hiç derdi yokmuş, hayatı tiye alan bir izlenim uyandırıyordu. Bu benim için bir ilkti. Kocamdan başka bu kadar samimi olduğum ilk kişiydi. Hatta öyle ki, bana çok güzel olduğumu söyleyip, iltifat etmediği gün yoktu. Bu iltifatlarına cevap vermesem de, bir erkek tarafından beğenilmek çok hoşuma gidiyordu.
Günler geçtikçe Mehmet'le ilişkimiz oldukça garip bir hal alıyordu. Bir ay kadar böyle etti. Bir gün gün mesaiden sonra eve gelmiştim. Kocam iş için o gece İzmir'e gitti, ayda birkaç kere giderdi hep. Çocuklarsa uyuyordu. Yatakta uzanmış uyumaya çalışıyordum. Her ne kadar yorgun olsam da gözüme bir türlü uyku girmiyordu. Telefonuma gelen mesaj uyarısından sonra telefonuma uzandım. Mesaj atan Mehmet idi. Cinsel içerikli bir fıkra yollamıştı. Okudum, komikti. Kendi kendime gülümsedim ve "Serseri seni :)" diye yazdım. Sanırım harekete geçmeye karar vermişti.
Mehmet, "Tüh, sana mı yollamışım? Özür dilerim!" diye yazdı. "Kime yollayacaktın ki?" diye yazdım. "Yav arkadaşa yollayacaktım, sana gitti yanlışlıkla!" tazdı. "Sorun değil!" yazdım. "Hoşuna gitti mi? Gittiyse bir tane daha yollayayım sana?" yazdı. "Densiz :)" yazdım. "Cevap yazabildiğine göre kocan evde yok?" yazdı. "Evet yok, iş için yine İzmir'e gitti!" yazdım. "Pöf! Evli ol, karın olsun, sen gece İzmir'e git. Hayatta yapmazdım!" dedi. "Nedenmiş?" dedim, "Karı koca gece beraber yatmalı. Ayrı ayrı değil!" dedi.
Açılmaya başlamıştı. Konunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordum, fakat devam ettirmeye karar verdim. "Keyfi için gitmedi ya, iş için gitti. Taş mı yiyeceğiz çalışmazsak?" yazdım. "Taşı maşı bilmem ama taş gibi sert başka birşey var burada!" dedi. Benim için ilk olan bu tür konuşmalar nedeniyle heyecanlanmaya başlamıştım. Kalbim hızlı bir şekilde küt küt atmaya başlamıştı. Olay farklı bir boyuta gidiyordu. Ama yalan yok, bu tür muhabbet hoşuma gitmeye başlamıştı. Ona, "Senin evlenmen lazım. O zaman görürsün!" yazdım. "Nedenmiş?" diye sordu. "Baksana aklın fikrin hep o iş'te!" dedim. "O iş için illa evli mi olmak gerek? Bak sen evlisin, ama yalnız yatıyorsun. Senin gibi güzel bir kadın bırakılıp da İzmir'e gidilir mi? Sen çok güzel bir kadınsın Tuğba!" diye yazdı.
Daha önceki mesajlarında ya da konuşurken hiçbir zaman adımı kullanmamıştı. Bu bir ilkti. "Teşekkürler!" yazdım. Mehmet ise, "Eğer kocan olsaydım..." diye gönderdi mesajını. Aman Tanrım, artık ok yaydan çıkmak üzereydi. Ya son verecektim, ya devam edecektim. Cümlenin devamını tahmin etsem de yine de duymak istiyordum. "Eee, kocam olsaydın???" diye sordum. "Devamını kamera açarsan söylerim!" yazdı. "Manyaksın sen :)" yazdım. "Sen de manyaksın :)" yazdı. "Kamera falan açamam, yataktayım!" yazdım. "Çıplak değilsin herhalde :)" yazdı. "Elbette değilim!" dedim. "O zaman sorun yok, aç hadi kameranı!" yazdı. "Çocuklar uyuyor!" dedim. "Tak kulaklığı, kapat kapıyı, aç kamerayı!" yazdı. "Manyak şey :)" yazdığımda, "Saat bilmem kaç, benimle mesajlaşabiliyorsan, görüntülü de konuşabilirsin! Hem merak etmiyor musun cümlemin devamını?" yazdı.
Garip bir oyun oynuyorduk. Aklım 'Olamaz!' derken, kalbim bunu devam ettirmek istiyordu. "Bekle!" diye mesaj attım. Sonra yataktan kalktım. Üzerimde popomun seviyesine kadar inen parlak satenden askılı bir gecelik vardı. Geceliğin altında sutyenim yoktu ve büyük memelerim nerdeyse taşacaktı geceliğin dekoltesinden. Üzerime sabahlığımı giydim ve kuşağını bağlayarak önümü kapattım. Ama yine de memelerim belli oluyordu. Sonra da başımı evde kullandığım beyaz bir eşarpla bağladım. Siyah uzun saçlarımı tam olarak kapatmamıştı. Biraz da tepkisini görmek istiyordum.
Sonra makyaj masasının önündeki sandalyeye oturdum. Görüntülü arama yaptım. Sanki bekliyormuş gibi hemen cevapladı aramamı. Yatakta uzanmıştı. Sadece göğüs kısmından üstü görünüyordu. Konuya giremediğini, "Yazmak daha kolaymış ya!" deyince anladım. Ben de, "Sen istedin beni görmeyi. Şimdi dökül bakalım!" dedim. "Gerçekten çok güzelmişsin! Seni hep öyle bol giysiler içinde gördüm. Seni kilolu gösteriyormuş. Bak saçların da uzunmuş. Düşündüğümden çok daha sexy bir kadınsın!" dedi. Sexy? Bu kelimeyi kocamdan hiç duymamıştım. Şimdi bir adam benim sexy olduğumu söylüyordu.
"Yalancı... Neremi gördün ki?" dedim. "Seni her gece soyuyorum ben!" dedi. "Terbiyesiz :) Utanmadın mı beni soymaya?" dedim. "Neden utanayım? Hayal benim değil mi? Soyarım da, severim de!" derken severim kelimesinin anlamı aslında sikerim idi. "Ama vücut benim vücudum. Öyle istediğin gibi kullanamazsın!" dedim. "Valla kullanırım, kullandım da!" dedi. "Nasıl kullandın?" diye sordum.
Cevabını merakla beklerken sandalyeden kalktım ve yatağa uzandım tıpkı onun gibi. Sadece vücudumun üst kısmını görebiliyordu. "Yatağın..." dedi. "Ne olmuş yatağıma?" dedim. "Tam düşündüğüm gibi ter temiz. Senin kocan olsaydım seni hiç yalnız bırakmazdım. Hele geceleri... O yatakta seni uyutmazdım. Tıpkı şimdi yattığın gibi, yatırırdım seni. Güneş görmemiş o bembeyaz vücudunu öperdim, koklardım..." dedi ve sustu.
Hayatımda ilk defa bir erkek telefonda görüntülü konuşurken benimle ilgili fantazilerini anlatıyordu. Anlattıkları beni de etkilemeye başlamış, amım sulanıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Evli bir kadındım, bu yaptıklarım çok yanlıştı, ama ben de istiyordum artık.
"Eee, öyle bırakır mıydın?" diye sordum. "Hayallerimde bıraktım mı ki şimdi bırakayım? Pırıl pırılsındır, tek bir tane bile tüy yoktur sende!" dedi. Gerçekten de her zaman bakımlı olmuşumdur. Hiçbir zaman uzatmaz, düzenli keserdim kıllarımı. "Tüy yok değil mi Tuğba?" diye sordu. Hipnotize olmuş gibi, "Yok! Tertemizim!" dedim. "Eee, daha ne bekliyorsun?" dedi. "Neyi?" diye sordum. "Göstermeyi!" dedi. Neyi gösterecektim ki? Yoksa soyunmamı mı istiyordu? "Neyi göstereceğim?" dedim. "O güzel vücudunu!" dedi. "Yok artık, olmaz!" dedim. "Neden? Yarım saattir hayallerimi anlattırıyorsun bana, şimdi de göstermem mi diyorsun?" dedi.
Haklıydı, bu noktaya kadar gelmiştik. Yine de, "Fazla ileri gidiyorsun artık!" diye çıkıştım. "Sen ileri gitmiyor musun? Yok diyorsan kapat telefonu, bitir herşeyi!" dedi. Bitmesini istemiyordum aslında. Elimi ıslanmış amıma götürmek ve okşayarak orgazm olmak istiyordum. Cevap vermesem de aramayı da bitirmemiştim. "Tuğba'm, lütfen, bırak tutma kendini, çıkart içindeki o sexy kadını. İzin ver ikimiz de mutlu olalım!" dedi.
Gösterecektim. Kalkıp yeniden makyaj masasına gittim ve sandalyeye oturdum. Telefonu beni görecek şekilde aynanın önüne bıraktım. "Bakalım hayalindekiler gibi mi?" deyip sabahlığımı sıyırdım. Geceliğimin altından belli olan iri göğüslerimi iki yanından tuttum, sağa sola salladım. "Harikasın birtanem. Göster onları bana!" dedi. Askılarından tuttuğum geceliğimi yavaşça aşağıya indirmeye başladım. İri memelerim ortaya çıkmaya başlamıştı. Kocamdan sonra göğüslerimi gören ilk erkekti. Artık onun esiri olmuş gibiydim.
Mehmet artık yerinde duramıyordu. "Yanında olsam o göğüslerini avuçlayıp okşasam, uçlarını ağzıma alıp emsem..." diyen Mehmet boşta olan elini aşağıya götürdü. Sanırım yarağını okşuyordu. Sonra yatakta hareket edip kamerayı aşağıya doğru götürdü. Gördüğüm şey karşısında yutkundum. Daha önce kocamınkinden başka yarak görmemiştim. Kocaman bir yarağı vardı. Kocamınkinden daha uzun ve oldukça da kalın! Büyülenmiş gibi yarağına bakıyordum. O anda o yarağı içimde hissetmek istedim. Kocam beni tatmin ediyordu, ama iki çocuk doğurduktan sonra (Keşke şimdi daha kalın bir yarak olsa!) diye içimden geçirdiğim, özlem duyduğum anlar çok olmuştu.
"Tuğba'm, aşkııımmm, işte bununla siktim seni hayallerimde!" dedi Mehmet kocaman yarağını okşarken. Aşkım? İlk defa bana böyle hitap ediyordu. Böyle demesi hoşuma gitmişti. Ben yarağına gözümü kırpmadan bakarken, Mehmet, "Ben de seninkini görmek istiyorum! Lütfeeennn!" diye yalvarıyordu. Heyecanımı yenmek için biraz bekledim ve sonra ayağa kalktım ve belime kadar inmiş olan sabahlıkla birlikte geceliğimi sıyırınca Mehmet'in karşısında, başımda eşarbım, altımda külotumla kalmıştım. Yavaş hareketlerle yanlardan tutup külotumu da indirdim aşağıya doğru...
"Harikasın aşkım. Muhteşemsin. Yalamak istiyorum amını!" diyordu. Kendime inanamıyordum, çok da iyi tanımadığım bir adama amımı gösteriyordum. "Ohhh! Çok güzelsin aşkım!" diye iltifat ediyordu. Amım sulanmış, yanıyordu. O kocaman yarağından gözümü alamıyordum. Vıcık vıcık olmuş amıma girmesini öyle istiyordum ki! Kalbim küt küt atıyordu, nefes alamaz hale gelmiştim...
Mehmet'e, "Boşaldığını görmek istiyorum!" dediğimde, "Hadi sen de amını okşa da beraber boşalalım aşkım!" dedi. Karşılıklı mastürbasyon yapıyorduk. Birkaç dakika sonra büyük bir zevk dalgasının kasıklarımı sıkıştırdığını hissettiğim anda, Mehmet'in elinde benim eşarbıma çok benzeyen bir şey gördüm. Mehmet, "Ohhhh! Tuğba'm! Aşkıımmm!" diyerek elindeki eşarba boşalmaya başladı. Ama ne boşalma! Boşalma anını daha iyi görebilmem için kamerayı öyle bir ayarlamıştı ki, damarları iyice gerilmiş, döllerin fışkırmasını görebiliyordum. O anda ben de orgazm oldum. Daha önce böylesine şiddetli bir orgazm yaşadığımı hatırlamıyordum. Ben saniyelerce orgazm olurken, Mehmet'in yarağından döller elindeki eşarba fışkırıyordu. O anda o kocaman yarağından çıkan döllerin amıma fışkırmasını öylesine arzu ediyordum ki...
Orgazmdan sonra üzerimde tatlı bir yorgunluk oluşmuştu. Mehmet eşarpla sikini güzelce temizledi. Ben de sandalyeye oturdum, biraz kendime geldim. İçimde bulunduğum durumu düşündüm. Çevremde beni tanıyan herkes, mütevaziliğimin yanında, namusuna düşkün, tam bir aile kadını olarak biliyordu. Kapalı giyindiğim için eleştiren komşular acaba benim bir erkekle böyle şeyler yaptığımı bilseler ne düşünürlerdi?
Mehmet, "Aşkım, pişman mısın?" diye sorduğunda, "Hayır değilim!" dedim. "İşte her gece böyle seni düşünerek kendimi tatmin ediyorum!" dedi. "O eşarp neyin nesiydi?" diye sordum. "Senin başını örttüğün her eşarbın benzerinden birer tane aldım. Senin olduğunu düşünerek boşaldım o eşarplara! Anla artık seni ne kadar çok istediğimi" dedi. "Bak Mehmet, ben de seni çok istiyorum, ama evliyim, sonumuz yok biliyorsun!" dedim. "Umurumda değil. Seni istiyorum. Hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim. Ne olur bir kere buluşalım!" dedi. "Bilmiyorum. Düşünmem lazım. Lütfen ısrar etme. Şimdi yatmam gerekiyor!" dedim ve cevap vermesine izin vermeden aramayı sonlandırdım.
Nefsime yenilmiştim. Ya bu işi bitirecektim, ya da buluşup beni deli gibi arzulayan erkeğin altına yatacaktım. Geceliğimi giyindim ve yatağa rahatlamış olarak yattım. Telefona bakınca Mehmet'in mesaj attığını gördüm. "Seni seviyorum Tuğba'm!" yazmıştı...
[Tuğba]
25 notes · View notes
tukenmislerdenizim · 8 months
Text
Benim artık dışarı biriyle çıkmam için aşık olmam gerek dkwlwğğe
8 notes · View notes
gizlikalmisbirmuzik · 2 months
Text
youtube
Benim aşık olmam gerek, yolda kaybolmam gerek
Ve ancak o zaman yaşar hissederim
Benim aşık olmam için bana dünyalar gerek değil
Bir kere gül şarkılar dizeyim
Benim aşık olmam demek, kendimi bulmam demek
Bana anılar ver bu şehri seveyim
Benim aşık olmam için
Tek bir güzel söz gerek değil
Ufak şeylerin peşinden giderim
""Kendimi tanımam lazım biraz daha""
""Bana benim gibi biri gerek""
Elimden gelen bişey yok
""Büyük değil vaatlerim""
En azından hiç kimseden dünyaları beklemedim
Bana bir kere gül ben de şarkılar dizeyim
""Elimden gelen tek şey bu, ben böyleyim""
Hayat böyle çok boş
Kendimi kaybetmem gerek yeniden
Benim aşık olmam gerek, yollara düşmem gerek
Ve ancak o zaman tamam hissederim
Benim aşık olmam için
Boş sözler vermen gerek değil
Ben insanı en çok "özgür"ken severim :))
Kendini rahat bırak biraz daha
Bazen insana huzur gerek
Elimden gelen bişey yok
""Ben fazla düşünenlerdenim""
""En azından endişelerimin üstünü örtmedim""
Bana bir kere hissettir şarkılar dizeyim
Herkesin yolu farklı, ben de böyleyim
Hayat çok sıkıcı, aşık olmam gerek yeniden
Benim aşık olmam gerek, yüzde kaybolmam gerek
Sadece o zaman mutlu hissederim
Benim aşık olmam için
Pek de güzellik gerek değil
""Ben ruhunun peşinden giderim""
Benim aşık olmam demek, kuşları duymam demek
Ben insan sevince dünyayı severim
"Yeniden aşık olmam için önce iyileşmem gerek
Önce kendimi seveyim, sonra düşünürüm"
4 notes · View notes
keemlenyekun · 1 year
Text
Barokart
Az önce mesaj geldi: "Sayın Serco bey, Barokartınız TBB tarafından Baronuza Kurye/kargo ile bugün gönderilmiştir."
Basit bir bilgilendirme değil mi? Kesinlikle öyle. Barokart yani ruhsat alıyorum haftaya. Avukat olmanın sayıyı da düşünürsek pek de avantajı olmayabilir. Hayatımda kesin bir değişiklik de olmayacak.
Amaaaa..
Ben bu vesileyle aşkımı elimden tutanı anlatmak istedim. Bunu başarabilirsem dünyamın en anlamlı mesajının bu kısa mesaj olduğunu ancak anlatabilirim sayın defter.
Bu bizim iki üç şarkımızdan birisiydi.
youtube
Aslında çoktaaan önem atfetmeyi bıraktım şarkılara. Büyümek emaresi diyelim. Bu farklı, çok farklı.
Ben intiharın köşesinde kıvranan biçare serco. O nasıl bir yıldı aman allahım. Lanet yıl: 2017. Her yaram kanıyordu. İhraç olmuşum, herkes vatan haini yaftası yapıştırmış, köpek gibi çalışarak kazandığım sınava soruyu çaldınız tabi diyenler, soru çalmışlar da ben mi çalmışım cevabını bile vermeyen sessizliğinde boğulan ben. Yıkılmış, mahvolmuş serco, lan oğlum kaç kere niyetlendin intihara da yapamadın. Ağlayamadın da. Bu çok ağır bir bedeldi. Yazarken kalbim ağrıyor. Kaç kere be oğlum serco? Kaç kere?
Birtanecik yeğenim olmasa, anneme acımasam yapardım belki de? Susmak gerek bu konuda.
Kuyu. Kuyudaydım. Ah ulan kuyu. Kuyular hep aynı da biz yusuf değiliz.
Biri geldi.
Kuyuma gelme dedim. Burası karanlık, ölüm dolu. Yapma etme. Ama inattı işte.
Yavaş yavaş aşık olmak dünyanın en güzel hissi. Sayın defter unut tüm şiirleri, filmleri, şarkıları.
Başta direndim. Olmazdı öyle şey. Gelemezdi. İnemezdi. Ama karşı konulamaz bir şey değil mi aşk.
Geldi. Elimden tuttu. Benimle aşka yürüdü. Anılar biriktirdi. Mahkeme kapısında sıkıntıdan uçuk çıkartıp bekledi benimle, beraat kararını ağlayarak duydu. Ülkenin istanbula en uzak yeri olan Artvine geldi, hayır gelmem demedi, ev kurdu. Orada işi batırdım gelmem demedi. Yaşamadığım evi samsuna taşıdık, geldi burada çalıştı hayır demedi. Bu nasıl bir aşk be kadın bana karşı. Utanıyorum bu aşka layık olamamaktan. Tek maaşla yardımla geçinmeye çalıştık. Çıt demedi. Aşkla yürüdü ateşe.
Yüreğimden tutup beni kuyudan çıkardı bu güzellik.
Avukat olmam bir iş sahibi olmaktan öte benim için. Ben nevresim havlu sattım, takı yaptım, ki iri eller olan bana hiç yakışmıyor kardeşim, çeyizlik seccadeye aplik yapıştırdım, hiç gocunmadım. Ama ben hukukçuyum sayın defter. Hukuku öyle çok seviyorum. Canımı yakan bu cehennemi seviyorum. Çünkü inancım hiç eksilmedi: cehennemi cennete çevirecek olan yegane şey de hukuk çünkü. Ve avukat olmamıza bile izin vermeyen sistemde nihayet tam yedi sene sonra avukat olabiliyorum, hukukla işim olduğu için uğraşacağım artık. Para kazanamasak da. ahahah.
İşte bu mesaj var ya, bana aşkın ne kadar değerli olduğunu, eşimin, evimin bereketinin, elimi tutanın, gün doğumundaki ilk ışığımın ne kadar kıymetli ve vazgeçilmez olduğunu hatırlattı.
Tumblr media
Evlenince aşk falan bitiyor diyorlar bir de. Kim diyor ulan? ahahaha. Büyükadadaki o günden daha fazla aşığım. Daha ne kadar haykırayım aşığım diye. Ama kilo aldırıyor bu kesin.
Avukat serco p. Vay anasını sayın defter. Para kazanamam ben. Ama olsun mesleğim itibariyle de artık hukukçuyum. Haftaya samsun barosu neferi olarak görevimizin başında oluruz sanırım.
Bu ara ne kadar çok yazdım yahu.
Vesselam.
6 notes · View notes
kitaplarsarhos · 2 years
Text
benim aşık olmam gerek
4 notes · View notes
Text
Hayat çok sıkıcı aşık olmam gerek yeniden
Deniz Tekin
7 notes · View notes
thevess · 2 years
Text
benim aşık olmam için bana dünyalar gerek değil, bir kere gül şarkılar dizeyim
2 notes · View notes
cicekbozugu · 5 months
Text
benim artık aşık olmam gerek evet AŞK KURTARACAK BENİ
16 notes · View notes
Text
0 notes
bornovaliyim · 1 year
Text
beni kamçılaması için kendi sikik hayatımdan biraz bahsetmek istiyorum. öncelikle, benim ben olmamın ailemin beni sevmesiyle hiçbir alakası olamaz, ne kadar göstermeye çalışsam da kim olduğumu asla da anlayamıyolar sanırım zaten. aile üyelerime bir bağ hissedemiyorum, bunun birincil sebebinin başından beri yalnızca kendilerini düşünmeleri olduğunu düşünüyorum. hayatımın hiçbir noktasında ailemden manevi destek görmedim ve bunu küçükken belirttiğimde de bağrışarak üstüme çıktılar sadece. aynı evin içinde yaşamamıza rağmen bir yıl annemle ve abimle iletişim kurmadım, babamla çok az kurdum. bu yıl dışında da fazlası yoktu, yalnızca kendi narsistik arzularının doyurulmadığını hissettiklerinde suçlandım. sevginin ne olduğunu daha başından beri hiç bilmiyorum yani. bu yüzden ailenin içinde de içimdeki sevgi ne düzeyde olursa olsun sürekli kavga oldu, ve bunlar tartışma kavgaları değil, ciddi ciddi yumruklaşarak kavga ettik abimle de annemle de, ama sanırım babama hiç yumruk atmadım, çatıştık ve itiştik sadece. mahallede bağıra çağıra cıngar da çıkardım, sinirden duvara yumruk atıp elimi de kırdım, bir şeylerin değişeceğini umut ederek. sanırım içimde böyle bir umut kalmadı artık. babamla çok ağır şeyler yaşamamış olmamız umut verici görünebilir, ama bence bunun sebebi babamla hayatım boyunca hiç bağ kurmamış olmam. içsel boyutu neredeyse hiçlik düzeyinde bir insan. annem de sanırım bizim dışımızdaki herhangi bir çocuğu bizim yerimize isterdi. sanırım bu evin içinde hiçbir zaman hiçbir şey asla koşulsuz olmadı. koşullu olanların da hiçbir zaman bir önemi olmadı. klasik mal bi türk genci olarak ben de tüm kadın nefretime rağmen bir umut kapısı olarak tekrar tekrar aşık oldum, bazen olduğumu düşündüm. olduğumu düşündüğüm zamanlarda genelde yaralayan taraf bendim hep, tabii bir kısmı intikamını aldı. gerçekten aşık olduğum zamanların da yaralarını hala taşıyorum, 6 yıl boyunca internet üzerinden tanıdığım ve hayatımın aşkı olduğunda bi noktada %100 emin olduğum (beynini siktiğim gerizekalısı) bi kızın üvey abisi tarafından (abisinin kendi aciz doyurulmamış sapık arzuları için) (abisini de 2-3 yıldır tanıyodum) (ikisini aynı ortamda görene kadar bunu fark etmedim) yıllardır stockholm sendromuna sokulup sanki en büyük yarraklı insan kendisiymiş gibi manipüle edildiğini ve kızın da abisini gizliden gizliye hunharca arzuladığını anca abisinin evine birlikte gittiğimizde fark ettim. kız benim bunu fark ettiğimi gördükten sonra en kısa yoldan ilişkiyi bitirme amacıyla manipüle edip (ki etmesine gerek yoktu, benim söylediğim sorguladığım her şeye cevabı böyleydi) bir ay bile geçmeden başka metalci bi ucube buldu. tüm bunları fark edemiyicek kadar salak birisi olduğundan emin olduğu birisi, ki onu da hunharca manipüle ediyor şu an. ben bu kıza 6 yaşında karşılaştığım bi yakınımın tecavüze uğrama olayını anlatıp yanında ağladım ve o da o sırada umursuyormuş rolü yapmış. yakın zamanda başka bi kızla ilişkimsi bi şey olcaktı güya, bi şekilde hayatımızdan bahsederken bu konu açılcaktı az daha, ilk cümle ağzımdan çıktıktan sonra (konuyla alakasız bir cümleydi, ama bunu anlatmayı düşünüyodum) geri kalanını anlatmamak için 20 takla attım. iyi ki de anlatmamışım, maksimum güven problemlerim sayesinde redflag okuma ustası olduğum için onun yaptığı anlamsız “redlag”lerden sonra iletişime devam etmedim, ama ona karşı da umut beslemiştim. sanırım ben bu hayatı bi trajedi olarak deneyimlemeye mecburum.
0 notes
smyy-6 · 1 year
Text
Hayatıma yön veren kılavuzlarım:
-paşa gönlüm
-burnumun diki.
Satın almak istediğim şeylerin sadece ekran görüntüsünü alabiliyorum.
Beni kaybetmekten korkmayan hiç kimseyi hayatımda istemiyorum.
"Ey diliyle iman edip de kalplerine iman tam olarak
yerleşmeyen kimseler! Müslümanları gıybet etmeyiniz,
onların kusurlarını da araştırmayınız! Kim müslümanların
kusurlarını araştırırsa Allah da onun kusurlarını araştırır.
Allah kimin kusurlarını araştırırsa onu evinin içinde bile olsa
rezil eder" (Ebû Dávůd, Edeb, 35/4880; Tirmizi, Birr, 85/2032;
"Kırılmış kalbine teselli arıyorsan,
insanlarda değil Rabbin'de ara."
Allah herkesi kendisini yormayana
bağışlasın. Birbirini yormadan iletişim
kurup anlaşabilmek dünyanın en önemli
kriteri.
Dinini kendi içinde yaşayıp kendisini
sadece Allah'a karşıI sorumlu hisseden,
şov için değil fayda için kitap okuyan,
iyilik yapan, ülkesini lafla değil
davranışlarıyla seven, sevmediği kişilerle
işi düşse bile muhatap olmayan
karakteri oturmuş kişilerin hayranıyız.
Güçlü duruyoruz diye ebemizi s**mene
gerek yoktu hayat
"Mental çöküş yaşarken bile cilt
bakımı yapıp, kahve içebiliyorum.
Cilt bakımı ve kahve çok önemli."
PIT DIYE
UYUYABİLEN
İNSANLARI
KISKANMAKTAN
KUDURUYORUM
BENIM
UYKUYA DALMAM
3 GÜN SÜRÜYO
Ona ne olmuş yine herkesi kendi gibi sanmış.
Dik yürümeyi su içmeyi, sana bir yapana sen beş yapmayı unutma.
Uğraşarak diüzeltemediğinden, vazgeçerek
kurtulursun.
Frida Kahlo
Yengeç
Biliyor musun?
Eğer giderse
O kaybeder)
Bazı erkeklerin mezar taşına "ömrü
yarıda aklı karıda kaldı" diye yazılmalı
Insanoğlu en çok ihtiyaç duyduğu kişiden
öğrenir, kimseye İhtiyacı olmadığını.
Düştüğünde önce sen tut kendi elinden.
Güzel şeyler olacak çünkü güzel dualarımız var.
kimseyle derdim veyahutta bir
sorunum yok,kendime rakip kendime
bağlı birisiyim kimse için diretmiyorum
olması gerekenler yanımda,olmaması
gerekenler de yolunda diye
düşünüyorum, benim zorumla bana
gelecek olan gelmesin, ben beraber
yaşanan beraber istenilen güzelliklere
aşığım..
birisiyle konuşmak için uyku düzenini
bozmak.. bilen bilir bazı felaketlerin
başlangıcıdır bu
Yengeç Burcu ektedir;
yaptıklarımın kıymeti o kadar bilinmedi
ki kimse için kılımı kıpırdatasım
gelmiyor artık
bir konuda anlaşalım görülmeyen mesaj
yoktur umursamayan insan vardır
Kendimi inanılmaz sevdiğim bir
dönemdeyim umarım aşık olmam.
Tek başına bir cafede oturabilen,
tek başına sinemaya gidip film
seyredebilen, hayatını tek başına
idame ettirebilen insanları görünce
hayret edenler var.
Halbuki onların çoğu, samimiyetsiz
insan ilişkilerinden bunalmış,
sahteliğe ve zorbalığa daha fazla
tahammülü kalmadıği için yalnızlığ
tercih eden gerçek ruhlardır.
İsteyen dağları aşar, istemeyen tümseği bile geçmez.
Suyunu iç,
cildini güzelleştir,
meyve ye,
hayalindeki hayata odaklan
ve
gözünü hedefinden ayırma.
kışın dikkat etmen gereken
cilt bakım notları;
1. Günes kremini kullanmayı unutma.
2. Cildini nemlendir.
3. Dudak nemlendiricini yanından ayırma.
4. sıcak sudan kaçınmaya çalıs.
5. Duygusal olarak müsait olmayan
erkeklerden uzak dur.
"İnsanın kendini fethetmesi zaferlerin en büyüğüdür"
EFLATUN
hayatımın bir döneminde o
kadar uzun açıklamalar
yapıyordum ki şu an
düşününce bile nefesim
daraldı kıyamam ya salak
Bu dünya belki de bir başka gezegenin cehennemidir.
Karıya kıza doymuş erkek bulmak mı zor
yoksa kirpik dökmeyen bulaşmayan siyahlığı
güzel tek tek ayıran topaklanmayan doğal
duran ve ağırlık yapmayan çıkarması kolay
maskara mı
İYİYİ KABULLENDİĞİN
KADAR KÖTÜYÜ DE
KABUL ET.
Bu dünyaya bir çocuk getirmek
istemeyen insanlar, bencil ya da
sevgisiz değil; çoğunlukla kendini
iyi tanıyan, ailesinden yansıyan
toksik etkileri çocuğuna yansıtmak
istemeyen, yalnızlıktan ve
yaşlanmaktan korkmayan, duyarlı ve
bilinçli insanlardır.
Gerçek kahve içiciler saat kaç
olursa olsun kahve içer ve isterse
10 dakika sonra uyuyabilir.'
Yengeç etkililer duygularıyla ünlü
olsa da mantığını en dinleyen
burçlardandır çünkü kabukları
kendisini koruması içindir ve
duygusal yara almak onları
zayıflatmaz aksine daha güçlü
kılar, bu da yengecin diger burçlara
nazaran daha mantıklı kararlar
alabilmesinde rol oynar.
Allahım ben sana mecburum.
Billahi Allahtan başka sığınacak yok.
Anne olmak istiyordu ama bunun için doğurmak gerekmiyor hayvan sahiplenmekle de anne olursun ver patini gidelim oğluşum
Beni övmeyecekseniz mesaj atmayın
fikrinizi merak etsem takip ederdim.
Bana Akılda vermeyin siz biliyorsanız
ben zaten biliyorumdur.
Ölümle yaşam arasında bi çizgideyim, onca lafın arasında küfür gibiyim
Altüst olduk,bazen kendini gün boyu giyilen bir pijama takımı gibi hissedersin.
Mutlu Yaşa..Yaşa
6 kg al
Yılan akrabalar.
Gençken evlenmenizi öneririm,Çünkü yaşlanınca insanın aklı başına geliyor.Akıllı bir insan da evlenmez zaten.
Detaylara takılın her şey ayrıntılarda gizli.
Neden hep kötü şeyler benim gibi iyi insanların başına geliyy ya Burhan Altıntop
Siz neyin fazlasına sahipseniz,
evren onun zıttını gönderir. Bu
yüzden dengede olmak gerekir.
"Fazla" merhametliyseniz,
zalimlerle; "fazla" cesursanız
korkaklarla, "fazla" bilgiliyseniz
cahillerle, zekiyseniz de
aptallarla sınanırsınız bu şaşmaz...
benim ilişki durumu
ne kadar tatlı çocuk
neyse başımıza iş
almayalım şimdi
İnsanın kendiyle baş başa kalması
en güzel mülkiyettir diyor Sokrates
Günlük
Kimseye değil,
önce kendine yaslan.
Allah'ım kalbimi senden gelen bir sevinçle doldur.
"Benim hikayem kısa,
Bir; Allah'a inanırım,
İki; İnsanları uzaktan severim."
But every day I feel like
dying
Spotify
"Fakat her gün ölüyormuşumn
gibi hissediyorum."
İnsanlar konusunda
her an yanılmaya hazırlıklı ol.
Birisi ya sandığından daha kötü
niyetlidir ya da sandığından
daha iyi niyetlidir. İnsanlar
konusunda gönül rahatlığıyla
inanman gereken tek şey; birini
çepeçevre tanımanın
imkânsız olduğudur.
"seni de beni de
yormuş bu dünya güzel kız
I'm not suicidal
Tdon't wanna fucking die
Spotily
"intihara meyilli değilim,
ölmek istemiyorum"
Yemin ederim düşündükçe psikolojime zarar veriyorum.
Kafanda kurduğun her şeyin doğru çıkma sorunsalı bir kere şaşırt be
Kimse benim his dünyamda neler oluyor, neler bitiyor diye sormuyor.
Müthiş bir Umursamazlığın tam ortasındayım.
Çiçeğim dünya sevilecek bir yer değil.
Elon Musk: Erkeklere güvenmeyin.
Ruhsal mental finansal duygusal ve fiziksel olarak bitiğim.
Duygu falan kalmadı...
Sen yolu yürümeye devam et.Yoldaki engelleri Allah halleder.
Düzelicez diye beklerken enkaz altında kalma şoku.
Dökmeye niyetim yok içimi, zor sığdırdım zaten.
Sonsuza kadar sürmeyecek şeyleri sonsuza kadar düşünüyorum.
Kimseye güvenmezken birisine güvenirsiniz ve o kişi neden kimseye güvenmediğinizi size eninde sonunda tekrar hatırlatır.
Bir nefes fazlayız bir ölüden.
Acayip başım ağrıyor umarım hafızam siliniyordur.
Sen gel bi de geceleri bana sor
Şu dünyanın kökü yalan...
NAMAZ KILMAYI TERKEDENLERE
söylenmiş en sert söz "Rabbinden
ne (kötülük) gördün ki huzuruna
Çıkmaktan hoşlanmıyorsun?"
%99 meleğim ama o %1 de yok mu
Gönül işlerine kapalıyız.
Yapılmaması gerekenler;
•Her şeyi çok fazla düşünmek
Düşünme kaybolursun
*Tuttuğun her eli şefkat sandın, Rabbinden gördüğün merhameti kimseden göremezsin.*
"İnsanı hayat yormaz insanı insan yorar,
kırar, harcar sonra hepsini toplarsın
ziyan olmuş hayat yapar."
İçim uzun bir yol.
Üç günlük dünya ne kadar uzunsun.
Bazen ölürsün ve bunu tek sen bilirsin.
İçsel çatışıyodum da dinleyemedim kusura bakma
Sakin kalmayı öğrenin her şey bir tepkiyi haketmez.
Şüphe duyduğun her şeyin doğruluk payı vardır.
Mayın tarlasına döndü yüreğim.
Şu kafamın içi şu çanta gibi her şey karışık...
Kafamın içi olay yeri girilmez.
Hafıza nasıl silinir?
Yitirmeli ne varsa başlamalı yeniden.
Kafam rahat ettirmiyor.
İç sesim psikolojimi bozuyor.
Dedublüman kim ve benim ciğerimden ne istiyor?
Başını alıp gitmek çizimi
Kopamıyorsan atamıyorsan, üstünü çizemiyorsan
karala.
Sağım solum çıkmaz sokak.
Hikayenin sonunda hepimiz ölüyoruz.Bitmeden biraz eğlenin.
Gülüyoruz falan da içeride mevzular çok karışık...
Seni yarı yolda bırakacak insanlar için Rabbini terk ediyorsun.Oysa ki seni asla yalnız bırakmayacak olan bir tek Allah.
Tut patimi burdan gidelim.
Müziksiz geçen her anım zaten cenazem.
Ben aslında yoğum.
Başkasını hiç istemiyorum yalnızca kendim ve ben.
Love değil birazcık happy istiyorum.
Benim bu güzel feysim gülmeyecek mi?
İç dünyamda deprem var.
Ben herkesten gizlerim yaşarken öldüğümü.
düzelsin diye uğraşmaktansa o kişiyi
hayatından silip atan değişmiş ve
gelişmiş o kız
Çiçeklerin çöplerden daha güzel olduğuna sinekleri ikna edemezsin.
Düşünceler havuzu ben...
Hâlâ mükemmel çıtır cilveli güzel ve agresifiz.
İmkansız yoktur,bahane vardır. İsteyince her şey olur.
Üstesinden gelemem dediğim her şeyin içinden geçtim.
Güven sorunum yok hiç güvenmiyorum.
Kendime Not
Seni unutanı unut.
Seni sevmeyeni sevme.
Seni aramayanı arama.
Seni umursamayanı
umursama.
Seni bırakanı bırak.
İçime attığım şeyler ruhumu çürüttü.
Bırakma kendini..
Kafam kazan gibi...
İyileşemeyen her şeyi sil.
"Dünya beni sevmedi, ben de onu sevmedim.
Kafamın içi dünyadan daha güzeldi. Ben de onu seçtim."
Hayvanlar ve Çocuklar
Sevginin en saf hali. Keşke özel bir
gücüm olsa ve onları tüm tehlikelerden
koruyabilsem, özellikle insanlardan.
Allah yengeç burcu ahı aldırmasın
gerçekten min. 5 sene iki yakanız
bir araya gelmiyo
yengeç burcu olarak doğrudur
0 notes
bxlila · 1 year
Text
KATI AÇILMAMIŞ LAFLAR
Taslaklarımdaki yazıları azad ediyorum. Kendime ait özel yazılar okununca kendimi çıplakmış gibi hissediyorum aslında HK mc51 e sahip külkedisi gibiyim. 
Ve evet herkesin bir üst modeli var ama alışılmış sevginin üst modelini istemezsin çünkü alışılmış sevgi senin üst modelindir. 
Hunharca yere attığınız izmaritleri süpürge ile kaldırım taşı arasından çıkarmaya çalışan çöpçülerin nasır tutmuş ellerini düşlüyorum. 
Ucuz bir insan kendini neden pahalıya satmaya çalışır bilmiyorum. Misal ecelimim, misal celladın. 
Omza sırtlayıp yürümek evlenme teklifi sayılabilir, seni kimseye ziyan ettirmesin, sana bile. Bazen sıkıcı bir şekilde ahlaklıyım bazen modern arabesk gibi. 
Oda toplamak beyin toplamaktır. Bir şey olmadı ise olacağına inanmadığın için olmuyordur. Prenses değilim makyajımı silip uyuyamam. 
Anane lor peyniri ve ketedir. 
Erzurum çarşı pazar leylim aman aman. 
Affetmek bana mahsus değil ama ben de kimseye mahsus değilim. Allah’ın belası elalemle kendimi yüz göz edecek değilim. Saniyede sekiz milyar şey düşünmekten feci halde yıldım. 
İntikam bir cahilliğin eseri ama eser. Beni geriyorsun yani bu şerefe nail oldun. Yabani olmadığım ne belli? Bas git. Diyeceğim her şeyi kendime diyorum, kendime verdiğim değer bu. 
Hayat anlayışınız da civcivleri boyamak. 
Kendimi temize geçtim. 
Kanat koparan. 
İcazet alacak yapıda değilim ama koruyucu önlem olsun diye canımı bıçaklamana gerek yoktu. 
“Her gün yarım saat dans ederek bir ayda bir kilo verilebiliyor çok basit” dediğimde kuzenim yanda çıkan reklamlar gibisin demişti, hoştu. 
Bana bir stockholm sendromu buzlu olsun. Kavramlarla bağlantısı kopmuş biri olarak sosyallik problemlerim var sanılıyor ama bu bir problem değil maalesef.  Şefkatim dağları delmiyor ama mantığım şüphesiz ki. Kendimi sevdirmeyi kolay kılmam, herkes tarafından sevilmenin benim için bir anlamı yok bana rağmen beni seven olacaktır. Ayrıca oruç tutmam beni melek yapmaz ve melek olmamam oruç tutmama engel olmaz bu ikisini aynı anda sindirebilmeli insanlar. Rencide etmeyi bellemen seni yükseltecek sandın, bunu gerçekten sanabildin. 
Anlaşamayan, zıtlaşan ve sürekli kavga eden iki karşı cinsin sonradan birbirine aşık olmasına bayılıyorum.  
Sen sanıyorsun ki bencilce bir çeşit gurur yapıp bunun beni öylece kahredeceğini, yoluma devam etmemi engelleyeceğini, fakat engellemiyor. Sevgili yapıp kendi kendimi kazıklamak gibi bir huyum yoktur. Sana gösterdiğim her nezakette kendimi reddettim. 
Öyle pek de beni tanımadığı halde "bu ağlasa içinden güler gülse içinden ağlar sessiz asla duygularını belli etmez" dedi beni işaret ederek. Kırıcısınız. 
Benim bu özgürlüğüm mahremiyet isteğim ve duygusal olarak erişilemez olmam bla bla bela. Tanıdığım en zeki insan bendim. 
Burundan kakao çeksem bir şey olmaz gibi. Zamanla sevdiğiniz insanla benzeşip bir bütün olunuyor sonra hangisi kendiniz karışıyor. 
Hipoglisemim var. 
Erkekler çok konuşmamayı ve çok gülmemeyi öğrendiği zaman evde kalmıyor. Cesurun sözlük anlamını bilmiyorsan öğren çünkü sende tek aranılan o olacak. Herkesin önem verdiği şeylere ilgisi olmayanlara ilgim var. İtibarım bu.
Havada bulut yok bu ne dumandır.
Birbiriyle alakasız şeyleri bir araya getirip ortaya çok güzel şeyler çıkarabildiğim için aşırı yaratıcı sanatsallığım ilgi çekiyormuş. Oyuncak bebek gibi bakıyorum. O esnada hiç oralı olmadım. Beni görünce saçlarını düzeltmeni beğendim. Soğukkanlılığımın dedikodusu yapılıyor çünkü insanlar suratıma tükürüklerini saçarak bağırıp kendini çok iyi ifade ederken onları karşılık vermeye değer bulmuyorum. 
Günlük burç yorumunu okumayacak kadar kendinizi bilseniz yeter. 
Benim ettiğim bütün dualar kabul oldu yalnız kabul olunca istediğim şeyleri istemediğim için dua etmek benim için bir rutin değil öyle bir yüzüm yok. Kendimi gözetiyorum ama kendime sinirlenirsem kendimi takmam. Şerefsizliğin patentini sana verelim mi hem rengi de seni açıyor. On numara baştan savmalarım var. Sabrımın zayıflık olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun. Ültimatom ve aşık atmak arası hislerim baskın. Sinirlenince yakın dövüş sanatları tadında konuşmalarım oluyor. Daha masum şeylerin peşindeyim ve bu sen değilsin. 
Kanat konusunda defoluyum. Duygularından tasarruf edenler yüzünden pek çok kez safra geçirdim. Anlayan anlamaz.
Kardeşimi okula bıraktıktan sonra onu öpüp kendisine hep aynı cümleyi kurarım; hadi güle güle herkesi öldürmeden gelme. Dikkat edersen fiziksel olarak alnım açık yüzüm ak. 
"Sen ne özel bir kızsın sesin 14 yaşında gibi bedenin 20′lerde ruhun 30′ların üstünde şahane bir kızsın." dendi bana. Bana boşuna yorum kasmayın benim zaten kirpiklerim sarı. Bildiğim tek şey alışılmış dünya düzeninden değilim.
Devamlı çocuğunu gözleyen ehemmiyetli babalara bir süre bakarım. Galiba ben erkek kanı akıtıp kanı parmağım ile alnımın tam ortasına sürmüş olabilirim, manevi olarak. Kılıcımı getir katya. 
Hayatımda aldığım en iyi iltifat da bana "sen karaktersin" denmesi çizgi film karakteri. 
Misafirlikte uyuya kalayım kucağında eve taşı. Maç holiganı olan adamdan bir şey beklenmeyeceğini öğrendim. Evdeki ayva reçeli kokusu. Dobra olmaktan kaybetmezsiniz, şirret konuşmaktan kaybedersiniz Apartmandaki kızartma kokusu. Bir hanzoya güzelliğimi saçacak değilim, artık. Bana şirk koştun ama senin kemiklerini kırmayacağım. Yaz yağmurunda ıslanan denize girmek. 
Burç yorumum bile cool; "Fazla insan içine çıkmayı, şov yapmayı sevmiyorsun, dünyayı kurtarsan çıkıp hey sizi kurtardım demezsin kimseye." 
Gözlerimde subliminal mesajlar var. Niyeyse insanlar beni görünce çıtalarını yükseltiyor ama ben daha kendi kendimin kendisine bir halta yaradığını görmedim. Kaç para ulan bir metanet? Yüz hakimiyeti olan bir modelmişim, iki saattir buna gülüyorum. Kelimelerin güçleri yok ağızdan çıkan sadece kelimelerdir bir şeye hükmetmez bu yüzdendir ki söylenene itimadım yok ama eylemlere var. Çünkü haşin olmak bunu gerektirir. Mutluyken resim çizip mutsuzken yazı yazıyorum. 
Annem benden habersiz benle kavga ediyor; Ne yapacağım bilmiyorum senle bütün ezberleri bozdurdun bana sen ne kadar dişli çıktın asi oldun. 
Ayvayı limonlayıp tuzlamak. Nemrudun kızı yandırdı bizi. Hızlı emeklemeye çalışan bebek tatlılığı. Kendisini darp etmeme karşı koymayan erkek. Adabınla otur. Stabil içerleyici olarak her şeyin en ince ayrıntısını düşünüp en az şekilde kırılsın diyen ben organizmasından ittirme şefkatim. 
Çünkü temizlik yapmak en iyi yoga, sabah 7'de kalkıp buzdolabı temizleyip bulaşığı yıkayıp çayı koyan bir android olarak sizi de üzerim. İstediğini elde edemeyince istediği şeyi iğrençleştiren silik spastik hasta ruhlar. Mesela kaleşnikof ile vursam da yine benim derdimde olabilmeli. Benim en sevdiğim oyuncağım gazetelerin yanında verilen elbise giydirmeli kağıt bebeklerdi.
Mezarlıkta tanımadığım ölülerin bana huzur vermesini seviyorum. Hem glam, hem de barok akımının dışa vurumu hissiyatını veriyorum. 
Arsızların imajını 5 paralık etmeye bayılırım asilik diye bildiğiniz pek çok şeyi döverim. Zira sevdiklerimin beni yıkmalarına karşı bağışıklık kazandım. Yollarda handstand yaparak uçarak yürümek istiyorum. En son vicdan rahatlatıcı kişi olabilirim. Yürüyüşünde meymenet yok. Bastırılan duygusal hasarın fiziksel hasar olarak meydana çıkması. Beni çıldırtmayınız. En çok ağlayacak yer bulamadığımda üzülüyorum yere yatıp bayılana kadar ağlamak istediğimde hemen dibimde biri özel alanımı işgal ediyor. Tek istediğim balkona yatak koyup yüzümde rüzgarla uyumak. Demoralize eder mi sandın acılar? Doğru sandın. Mermili kemer. Senin her tarafın depar olsa kaç yazar? Kirpiklerine kadar fondöten süren biriyle göz teması kuramam. 
Sevdiğim repliklerden ibretlik; “1964 Londrası'nda kızlar giyinmeyi bilirdi, şimdi ise devasa gözlükler takıp dövme yapmayı biliyorlar ancak.” Kaliteli moral bozanım yok. Allah'ım bitirelim. 
Yakın bir arkadaşım, bana "çok tehlikelisin biliyorsun dimi" dediğinde bunu biliyordum. Tiyniyetimde bana saf sevgi göstermemiş insana boyun eğmek yok. Menemen ve çay, balkon. Gece 2, bisiklet. 
Sana sevdiğim diyemem ah le yar yar. 
Herhangi biri, herhangi bir şeyi sevmediğini & istemediğini belirtip katiyen yapmama izin vermeyince o şeyi gerçekten hemen yapıyorum. 
Kendini beğenmiş hoşnut suratını ağlatmam adlı ödeşmemiz. 
Boş yolda arabayı durdurup inatla bana yol verene karşı yol öyle verilmez böyle verilir imajı ile arabanın arkasını dolanıp karşıya geçtim. 
Beni bu kadar uzun süre hayatta tutabilen şeylerden birisi sezgilerim diğeri de alışveriş. 
Kanım bile negatif. 
Ananem bana kızınca "haydut" diyor çok deli mutlu oluyorum. Kesin zor bir hayat geçirdim. İnsanlar değişir fakat sorun şu ki kişi istediği zaman istediğin gibi değişmez kendiliğinden, onun kendi bile ruhu duymadan değişir. Fark bu. Daha yaratıcı sinirlenebilirsiniz çingeneliğin lüzumu yok. Tuvaletleri ve beni bulduğunuz gibi bırakın. Ya bir psikopatım ya da buna çok yakınım. 
Çok bunaldığımda ormanda koşu yapmak istiyorum ama çevremde orman yok. Bu şehirden bıktım. Kız kısmısı. Güçlü kız imajı ile ne alakam olabilir. Sonrası tahin pekmez, tarzım belli. 
Tatlılık konusunda sana ağır sıkıntı veririm. 
Bir genç kızın duvar kağıdı; kawasaki vn 1600 classic. 
Ebem de elimi uzattığımda tutar, sen bilirsin diyen teferruatla değil. O beni üzüyorsa o zaman ben daha azını yapamam. O değil de "arızalı" diye bir kolye istiyorum. Osmanlıca bilseydim şöyle konuşurdum; Zat-ı halinizi yol geçen hanındaki beslemeler beğensin. 
Nitekim hıyar insanlara gülümseme yeteneğim var, insanların sorunu ise daha size bir sıcak bakışı olmayana delirmişcesine sevgisini saçması, edepsizliğin lüzumu yok. 
Çatısı camdan evlerin yağmur yağarken üstüne yağıyormuş hissi o bende yok. 
0 notes