Tumgik
#Hepsi Geçti
deniz-mehtap · 2 months
Text
🎼🎼🎶🎶... 🎧... (🤍)
82 notes · View notes
izahtanvareste · 6 months
Text
youtube
“Bağrımda durmadan öten dertli bülbülün
Mecali kalmadı artık, sustu
Yoruldu kalbi donmuşun gölgesinde
Büküp boynunu bir anda durdu
Götürsem türlü bağlara, el değmemiş güllere
Üstünde soluklansa, erişebilse ümidine yine
Bazen düşüremez insan kalbin ateşini
Bazen yükseliyo' candan aşıp nefesimi
Bulursan bana söyle, niye böyle alev her yanım?
Bu da geçer de, hepsi geçti
Kaç kere söndü yangının?”
..
1 note · View note
telepatik · 1 year
Text
aahhggh karnım çok ağrıyor, içerisini kazma kürekle kazıyorlarmış gibi sjdh :"" ilaç da geçirmedi bir saattir, napıcam
2 notes · View notes
41-cennet-fatma · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Yahya Kemal’e)
Cennet Boğaz’da
Ulu çınar’ın altında
Tükenmiş yıllar,
Sıram - sıram yalılar;
Hepsinde de küllenmiş,
Boğaziçi’nin üzerine serpilmiş
Renkli - renksiz anılar var.
Gelenler - gidenler,
Sevinçliymiş - kederliymiş,
Kim hatırlar - kim anlar?Aradan geçti uzun yıllar,
Tumblr media
Emirgan'dan bir kaç anı bırakalım mı şuraya bıraktım bile...🤗
Tumblr media Tumblr media
1940’lar - 1960’lar,
Hepsi de bir beyaz bulutun arkasında,
Eriyip kayboldular.
Ulu çınar’ın altında,
Üzeri çıplak masa’da, iki
Her tarafı dökülen
Bir hasır sandalye’de,
Elinde demli çayı
Ve de nargilesiyle.
Bir dev şair yaşamakda;
Ölümsüz Yahya Kemal
Oturmakda burada,
Zaman zaman gözleri,
Karşısında uzanan,
Boğazın bazan gri,
Bazan da maviyle dolup - taşan
Sularının, pırıltısında buğulanmakda;Hayal bahçesine dolan şiirleri,
Vaniköy’den - Kanlıca’ya doğru koşmakda,
Gökboşluğunca
Kanatlanıp - uçmakda,
Arkasından tümüyle cânım istanbul’u
Kucaklamakda..Şiirimizin Sultanı
Emirgân’da,
Bir yaşlı çınar’ın altında,
Bir köhne masa’da,
Elindeki demli çayı değil de sanki
İstanbul’u yudumlamakda;
Yedi tepe’nin,
Ve bulutların arkasındaki
Güzel anılarını,
Kimseye bırakmamakda.
Günaydin 🌄 🦋 🌻 hayırlı sabahlar olsun Dostlar ...!!!
Bayramın üçüncü gününden Herkes'e iyi bayramlar diliyorum kalın sağlıcakla...!!!
🤗☕☕🌹🌹🍬🍬🩵
201 notes · View notes
hislerzelzelesi · 5 months
Text
sensiz kalbim acıyordu sen geldin ve hepsi geçti...
213 notes · View notes
nesrin-c · 6 months
Text
YAŞI 50/75 ARASI OLANLAR MUTLAKA OKUYUN
Bir solukta okuyacağınız çok güzel bir yazı.
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…....
PEKİ KİM BUNLAR?
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..?
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Alıntı
Tumblr media
160 notes · View notes
fillervebulutlar · 7 days
Text
şükürler olsun ki hayat böyle bir yer artık. kanım daha açık, saçım daha seyrek. dünya daha sakin. sen çok güzelsin. bak hep, zaman böyle böyle geçip gitmiş. her şey mükemmel zamanında seni bulacakmış da zaman zaten mükemmelmiş, öyle dedi bir çocuk. bir resim çizmiş, bir çivi çakmış. birkaç soru sormuş gülümsemiş bana. zaten ben aynı böyle böyle tekrara düşmüştüm o zamanlarda da. biraz korkuyor, biraz kaçırmıştım aklımı ama konu bu değil. zaten tam da bu konunun ne olduğunu yakalayamamaktan eğmiştim yüzümü hep. bu sebeple öpmüştüm, bu sebeple sevişmiştim. karmaşa bu yüzdendi. kavga bu yüzden büyümüştü. sonra karşımda belirdin. aldın beni göğsüne yatırdın. hiçbir şey olmamış gibi. sana yemin ederim hiçbir şey olmamış gibi oldu bunlar. bir sigara sardın, bir bira açtın. belki hatırlamazsın. beni anladın. sırtı doksan benli ve duvardaki çivilerle kavgalı kadınlara yemin olsun, ben kendimi kimseye böyle iyi anlatamamıştım ya da kimse beni böyle iyi anlamamıştı. bilmiyorum ama mavi saçlarını görünce içimdeki filler uyudu. yüzümü eğdiğim yerden böyle kaldırdın. adımımı attığım yerlerden yürüyüp beni nasıl da korkutmadın? bir gece oldu. bir ninni tutturdun da gülümsemekten bayılana kadar susmadın. ah çocuğum, güzel kuzum, canım çocuğum. bunlar oldu, sen yaptın bunları. zaman geçti. aylar geçti sabahlar oldu. zaman senin yanındayken hep böyle halüsinojenik geçmiş zaten. öyleymiş, sen böyleymişsin. dünya şekerli ve pamuğumsu bir hâl alana kadar sen benim saçlarımı nasıl okşadın bir ara anlat bana. beni çocuklar gibi. bana çocuklar kadar kaygısızlaştırmış bu küçük anlar ve özlemişim böyle konuşmayı. inanamıyorum ki bunların hepsi hiçbir şey olmamış gibi oldu ya yüzümü güldürdün sen benim. sen, benim yüzümü güldürdün allah güldürsün seni. akşamları ve sabahları sırtımdan minibüsler ve konteynerler geçirdiğimi anlatmıştım sana. ağrım insin diye diyar diyar kaçtığımı. denize düşüp de babama sarıldığımı. orada kadınlar vardı, çocuklar vardı. arkadaşlar vardı herkes vardı kimse yüzünü bana çevirmedi, bacağı kırık at gibi çığırdım durdum da sen beni nasıl aldın o karmaşadan lütfen anlat. bir an geldi beni aldın, yanına yatırdın ve bunların hepsini hiçbir şey olmamış gibi oldurdun ya aşk olsun sana. ne büyükmüşsün. ne de güzelmişsin. yan sokağımdan nasıl da güzel geçmişsin bana hiç çarpmadan. zaten iyi ki de çarpmamışsın ben o zamanlar bilmiyordum dünyanın böyle bir yere evrilebileceğini ve farkında değildim bir zaman gelip sancının dineceğini; koşuşturup duruyordum bilmediğim şehirlerde. sen, beni, aldın. derdim kalmayınca anlatacak bir şeyim de kalmadı. sen beni sevince öğrendim ete geçen acı da geçiyormuş. daha iyisi olursam beni sever saçmalıkmış. en iyi anlatımı yapmasam da olurmuş. yamuk dişim ve titrek elimle kabul edilebilirmişim ne güzel haberler bunlar! neler öğrendim senden. başka hayatlar varmış. üç kediden aşağısı günahmış ve kahve öyle yapılmıyormuş. bir insan bir insana anca denk gelir diyen şair haklıymış. sen bana denk geldin. her şey sakinleşti inanır mısın. yan yana oturarak da ömür geçermiş ve bunun için dualar edilirmiş. özlemek ne demekmiş. sevişmek neden varmış. kalemliğimi çantana koyduğun için minnettarım sana. al nefesimi çek ciğerimden şifa olsun canım çocuğum, dünya o kadar da eğreti yer değilmiş. sevilmek böyle bir şeymiş. sen beni öpünce yer çekmedi beni itti bulutlara kadar. zaten öyle hafifledi sancı. böyle böyle geçti diş ağrılarım. küfür etmeye mecalim kalmadı da katran gibi koyulmuş dilim pembeleşti. kötülüğümü aldın sen benim kimseyi üzemez oldum. yıllar önce siktir ettiğim inancımı cebinden çıkartınca nasıl da kolayladım hayatta. sen hatırlamazsın. sen böyle yaratılmışsın da ben hiç bilmiyordum bunları. yakam dik ama içim eğrik yürüyordum hep. paranın amına koyup hüngür hüngür ağlıyordum banklarda. nasıl da iyi geldin bana. iyi ki geldin. bir bira daha aç. belki hatırlarsın. sormuyorum hiçbir şey, sen zaten bunları elbet bir gün anlatırsın.
50 notes · View notes
zeyhal · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media
bu postu atmak ve atmamak arasında çok kaldım, aslında haftalardır da düşünüyorum ama sizinle buluştuğuna göre karar vermişim net olarak.
yaklaşık 2 aydır hatta 2,5 aydır zor bir süreçten geçiyorum. aslında kendime üzülme hakkı tanımadığım her şey bugün benimle yüzleşmeye çalışıyor desek çok da yalan olmaz. sen misin her şey yolunday-mış gibi yapan diyip bir şeyleri görmezden gelmenin çözüm olmadığını bana kanıtlamaya çalışıyorlar sanki. neyse dediğim gibi zor bir süreç aslında. önceden kaygıdır, anksiyetedir, depresif bozukluklardır hepsi bana biraz abartılıyormuş gibi gelirdi. ne bileyim canın bir şey mi istemiyor istediği vardır illa onu yap ya da o gün üzüntünü yaşa yarın geçer zaten gibi bir pencerem vardı. birazcık acı yollarla bunların böyle olmadığını tecrübe ediyorum. soldaki kendimi iyi hissederim, hevessizlik hissini belki biraz durur diye yaptığım bilmem kaçıncı tarif. sağdaki de bugün acaba bunu paylaşsam mı diye düşünürken 1 saat boyunca izlediğim yer, evdeki kapımın arkası.
bunları neden size anlattım, öncelikle dua ederseniz çok sevinirim. yokluğu dahi var eden bir Yaratıcıya inanıyorsak, tüm bu haller ve durumlar O'nun bir ol demesiyle sekinete erebilir ve biz aciz kullar olarak O'na hep muhtacız. ikincisi buraya böyle çok çiçek gibi bir hayat yansıtıyorum ama doktorumun da en sonki süreçte bana kızdığı şey buydu. hayat bir sabah uyanayım her şey geçmiş olsunluk bir yer değil maalesef ve her şey geçmiş gibi yapınca da geçmiyor yüzleştirmesi bir tık tatsız geçti benim açımdan. her zaman güçlü olmak, ayakta kalmak zorunda değiliz, Rasulullah'ın da söylediği gibi kalp hüzünlenir, göz yaşarır. kendimize üzülme hakkı tanıyalım dostlar. duygulardan kaçmak o duyguları yok etmiyor, sadece daha da anlaşılmaz kılıyor. dürüstlük sadece çevremize değil, kendimize de borçlu olduğumuz bir şey, bunu da hatırlatmak istedim. galiba söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.
54 notes · View notes
tipitip213 · 6 days
Text
çiğdemim 4
Böyle bir tutku olabilir mi iki kardeş arasında..?.Oluyormuş...Çiğdemimle ben artık iki sevgiliyiz...Canım kardeşimle...Onu okuldan alıyordum el ele kol kola bir kafeye gidiyorduk...arkadaş toplantılarına iki sevgili olarak katılıyorduk...
gerçekten de iki sevgiliydik..am, göt, sik, muhabbetinin dışında iki sevgiliydik. İki kardeşin sevgili olmasına hiçbir şey engelleyemiyor. Ama şuna da inanıyorum iki kardeşin duygularını başkası anlayamaz ki. Ayıplayabilir. Ahlaksız bir yapı diyenler olabilir..ama bu sevginin önüne kimse geçemez.
Sakın Çiğdemim’le büyük aşkımı kıskanmayın. Ve de bizi suçlamayın. Suçlasanız da umurumuz da değil.Biz birbirimize aşığız. Kelimenin gerçek anlamında. Ama kafamı karıştıran bir konu var. Annem....O gece kaymak amını ve muhteşem götünü gördükten sonra iyice çuvalladım.
Hele Çiğdemim annemin parfümünü kullanıyor ya...al işte bir sorun daha ..ben Çiğdemle mi sevişiyorum, annemle mi?...kafam iyice karışık...Bu da işin cinsel yanı...
Çiğdemim’ le çok mutlu günler geçirmeye başladık. Onu okuldan aldığım bir günde samimi bir kafe de baş başa konuşurken gözlerimiz gözlerimizin içinde ellerimiz ellerimizde...
-Sevgilim ..gizimi daha fazla saklayamadım.. arkadaşım Esra’ya sonunda aşkımı anllattım. Erkeğimi anlattım...
-Bu hatayı yapmayacaktın.
-Canım....erkeğimin, abim olduğunu bilmiyor ki...seni de tanımıyor...adelelerinden bahsettim...güçlü kaslarından ve beni kollarının arasında nasıl erittiğini anlattım.
-Sikiştiğimizi..
-Kızma bana, götümü sana nasıl deldirttiği mi anlattım. Öyle ballandıra ballandıra allattım ki, inan bana onun amcığı da sulandı...
-Nereden biliyorsun amcığının sulandığını?
-Bilmem mi ..sıra arkadaşım, matematik dersinde elimi attım amcığına, sırılsıklamdı..
-Aşkım senden korkulur. Mıncıkladın mı amcığını
-Mıncıklamazmıyım..o benden daha küçük ama aklı fikri sikişte...zavallım sadece hayal ediyor.
Erkeğimin küçük göğüslerimi emdiğini..benim de senin vücudunu yaladığımı anlatırken gözü döndü. Hele sikini ağzıma alışım.....yarağının tepesindeki yarığında dilimin raksını anlatırken halini bir görmeliydin..seni tanımak istiyormuş... manyak....hafta sonunda partisi veriyor...Rumelihisarındaki evinde .
Belki orada vücudumun sahibini ona tanıtırım...Canım abim , hayatım bana bilinmezi öğrettin.....seni seviyorum.
Bizimkilerin yanında durumu çaktırmamaya özen gösterecektik. Bunda anlaştık. Bana bir sürpriz hazırlamış hayatım..
-Canım sevgilim bu hafta sonu annemler yok. Ankara’ya gidiyorlar...Günler geçti koynuna giremedim , ama sana bir sürprizim var. Yalnız, bilmiş ol sikişmek yok..Muhteşem bir hafta sonu yapacağız.Sadece aşk oyunları ile dolu...
Hafta sonu gelmek bilmedi. Ve bizimkiler gitti. Koca ev bize kaldı. Kardeşimin arkadaşı Esra’nın partisine gidecektik önce..Küçük kadınım öyle istedi..İki sevgili olarak gittik.. Biz gerçekten iki sevgiliyiz...Çiğdemim koluma sıkı sıkı sarılmış olarak davete gittik. İçerisi yavru kaynıyordu.
Memeler fora ,mini etekler, açık göbekler..sıradan hepsini sikmek istiyor insan. Hepsi Çiğdemin okul arkadaşı Lolitalar. Sikime sahip olabilirsem ne mutlu bana. Bu yavruları sik sik, bitmez. Hepsi de yarağa hasret....bu geceyi bilemiyorum...Haydi hayırlısı. Bir kız koşarak geldi yanımıza .
Esra...aşkımın arkadaşı.....bir içim su ,sarışın ,yeşil göz..yuvarlak kalçalar ve yeni olgunlaşan memeleri ile...Çiğdemim beni tanıştırdı....sevgilim diye...Esranın ağzı bir karış açıldı.
-Demek eniştemiz sensin...vay... vay.... vay...Çiğdem hayatım turnayı gözünden vurmuşsun. Dediğin kadar var. Belki de fazlası...Çok şanslısın. Eniştemi müsadenle öpeyim
Öyle bir sarılıp öptü ki. Anlatamam dudakla yanak arası bir şey. Vantuz gibi bütün vücuduyla sarıldı.
Gözlerimin içine bakıyor. İşareti çaksam, bacaklarını açacak. Gece boyunca kızlar benimle tanışmak için sıraya girdi adeta. Hepsi öğrenmiş Çiğdemin sevgilisi olduğumu. Öyle meraklılar ki...dedim ya meraklarını gidermek için sik sik bitiremezsin bu yavruları. Esra, Çiğdemden izin alıp bir ara benimle dans etti.
Taze vücudunu bacaklarımın arasına bir bastırması var ki sormayın..Gögüsleri göğüslerimde...taş gibi..sikim de taş gibi oldu. Başka türlü olamazdı ki...Başıma büyük bir iş aldığımın farkındaydım. Esra kulağıma yaklaşıp bununla mı Çiğdemi uçurdun....hissettiğim kadarı ile haşmetli bir şey...bana da belki bir gün kısmet olur demez mi...
Vay bacaksız vay dedim içinden, aklı fikri taşaklarımda ufaklığın.. Çiğdem ballandıra ballandıra, onu nasıl götünden siktiğimi anlatmış...kızda bir merak bir merak...sikilmeyecek gibi de değil ha..Çiğdemin gözleri üzerimizde kartal gibi bakıyor...dansı yarıda kesip sevgilimin yanına gittim...
Dudağından tatlı bir öpücük alıp beline sarılarak kendimi affettirdim. Çiğdemin sınıf arkadaşları ile özellikle Esra ile yakında başıma gelecekleri düşünürken partiden ayrıldık.
Esra bizi uğurlarken, dudaklarımda öptü aniden .. Hemen bir taksiye atladık ,arka koltukta Ciğdemim ile sarmaş dolaş evin yolunu tuttuk.
-Esra’nın niyeti bozuk. Benimle sevişmek istiyor anlaşılan.
-Sakın ha arkadaşlarıma göz koymak yok. Beni çok kırarsın. Sen sadece benimsin. Esra ayıp etti. Doğum günü olduğu için sesimi çıkartmadım.Yoksa parçalardım onu. Sevgilimi kimseye kaptırmam.
Hafif alkollu gülüşerek geldik evimize. Çiğdemim her türlü hazırlığı daha önceden yapmış. Bizimkilerin odasını hazırlamış. Bu geceyi orada aynalı yatak odasında geçirecekmişiz. Bütün kontrolu ona bıraktım. Sürprizlerini beklemeye başladım. Önce soyunup beraber banyoya girdik.
Sıcak su doldurmuş küvetin kenarlarında mumlar yanıyordu, banyo köpüğünün içine beraberce uzandık Bacaklarımın arasına girdi narin vücuduyla kucağıma uzandı. Ben arkadan onun beline kollarımı doladım. Köpük köpük küvetin içinde oynaşmaya başladık.., Sikim dimdik, o göğsüme başını dayamış..parmeklarim amının kenarlarında dolaşıyor. Her temasımda irkilip ürperiyor.
-Canım ağabeyiciğim çok huzurlu ve mutluyum kollarının arasında. Uzun bir gece yaşayacağız. Bu gece sikişmeyelim, sadece vücutlarımız ellerimiz ve dillerimiz konuşsun. Doya doya sarılalım birbirimize....Bu gece vahşi seks istemiyorum. Aşkımızın kutsal ayin gecesini yaşamak istiyorum....
Oh çok güzelsin ..Erkeğim, sarıl, okşa, öp küçük kadınını...
Canımın bir tanemin arzuları benim için bir emirdi. Saçlarını okşadım, yüzünü okşadım...dudaklarının arasında dolaştı parmaklarım..Onları öpüp emerken köpüklü su içinde kıvrım kıvrım kıvrılıyordu zarif vücudu.
Küçük gögüslerini hafif hafif okşarken o benim adeleli kollarımı öpüyordu. Arada bir beraberce köpüğe gömülüp ellerimizi dolaştırıyorduk vücutlarımızda. Sikimi nazikçe okşayıp köpüğün üzerine çıkarttı. Şimdi suyun üzerinde sikim dimdik duruyordu.
-Erkeğimin siki ...bunu kimseyle paylaşamam.
Köpüklerden bir tepe yaptı sikimin üstünde.İki küçük göğsünün arasına aldı , bir aşağı bir yukarı hareket ederek göğüslerinin arasındaki sikimi azdırdı.Daha fazla duramazdım ,parti boyunca zor dayanmıştım. Suyun üst tarafında havaya doğru dikilen sikim haşmetle patladı.
Çiğdemim menileri avucuna bulayıp parmaklarını tek tek emip temizlerken gözlerimin içine ışık ışık ışık bakıyordu.Başka bir aleme yolculuk yapıyorduk ikimizde. İçerden gelen hafif müzik ve karanlıkta mum ışığı altında köpük köpük iki vücut...
Küvetin karşı tarafına oturttum onu,suyun üzerine doğru kaydı. İki bacağı arasına başımı soktum güzel amına yumuldum. Am dudakları şişmiş bütün güzelliği ile karşımdaydı...
Çektim kendime köpüklerin içinde kayarak kucağıma ata biner gibi oturttum. Yüz yüzeydik uzun uzun öpüştük. Yeniden şahlanan sikim amına girmek üzereydi..Ama bu gece sikişmiyecektik. Sikimi ufak ufak amının dudakları arasında gezdirmeye başladım...bıraksam kol gibi kayıp girecekti aşkımın amına...
-Sikini amımın dudaklarında hissediyorum....oh çok güzel bir duygu.... lütfen sokma. Ayinimizi bozma..Hiç öyle bir niyetim yoktu. Sonuna kadar bu güzelliği yaşayacaktım.Bacaklarının arasına sıkıştırdığı sikiminin üzerinde bir ileri bir geri kayıp çığlık çığlığa doruklara ulaştı o da. Sonra ayağa kalktık, ılık duş suyunu açarak durulanırken dudak dudağa olduk. Dillerimiz ağzımızda raks ediyordu.
Çiğdemim uzun uzun dilimi emdi ....çok güzeldik çok....bornoslarımıza sarılarak salona geçtik.. Salonda da mumlar yanıyordu. Çiğdemim biralarımızı getirdi. Bornozumu aralayarak çıplak bacaklarımın arasına uzandı. Birasını yudumladıktan sonra sikimi taşaklarımı yalamaya başladı..
-Abiciğim söyle bakalım sen mi beni baştan çıkarttın ben mi seni...
-Galiba ben baştan çıkmaya hazırdım. Gelişmeye başladığın yıllarda hep seni tutkuyla seyrederdim. Şakayla karışık kucağıma oturtup göğüslerine ellerdim.
-Hatırlıyorum. Bende senin kucağına oturmaktan farklı zevkler alırdım. Ama birgün senin sevgilin olacağımı düşünmüyordum. Düşünemezdim de. Sadece vücudunu merak ederdim.
Sikimi boğazına kadar sokup çıkarttıktan sonra....
-Bunu tanımak isterdim ama....Galiba ikimizde bu aşkın fırtınasına fark etmeden yuvarlandık.
Ellerini göğsümün kılları arasında bacaklarımda ve kalçalarında dolaştırırken ben de onun güzel göğüslerini sıkıyordum. İçkilerimiz bitti. Çiğdemim elimden tutarak beni aynalı yatak odasına götürdü. Kırmızı ışığı açtı. Hafif müzik devam ediyordu. Yatağın ayak ucuna geldik birbirimizin bornoslarını sıyırdık.
Dans etmeye başladık. Başını göğsüme dayadı meleğim..Yumuşakça sarıldım küçük yuvarlak kalçalarına. Sikim şimdi dimdik bacaklarının arasındaydı. Ahenkle dans ediyorduk.İkimiz de konuşmuyorduk. Sadece müziğin ritmi vardı kulaklarımızda. Başını kaldırdı göz göze geldik ve dudaklarımız birleşti. Küçük elleri vücudumda dolaşıyordu. Komidinin yanına doğru yavaşça sürükledi beni.
Bebek yağı almış, onu avuçlarına doldurarak beni yağlamaya başladı. Ben şimdi ayakta kıpırdamadan, onun müziğin ritmine uygun beni yağlamasını seyrediyordum. Omuzlarımdan başlayarak kollarımı, göğsümü, sırtımı ve kıçımı hem yağladı hem de dudakları ile masaj yaptı....sonra bacaklarımı aşağıdan yukarıya doğru yağlamaya başladı..kasıklarıma geldi..delirecek gibiydim suratına fışkırmamak için kendimi zor tutuyordum..
İki eliyle sikimi ve taşaklarımı ovmaya başladı...sonra bir eli bacak aramdan kıçıma uzandı göt deliğime yağla masaj yapmaya başladı...ben zevkten kuduruyordum....Şişeyi bana verdi. Sıram geldiğini anladım.Santim santim yağlayıp emdim her tarafını. Sonra dansımızı sürdürdük. Hiç konuşmadan sadece gözlerimiz konuşuyordu.
Çiğdemim beni yatağa sürükledi...Sarmaş dolaş olduk. Yatak annem kokuyordu...Çiğdemim de..kafam yine karıştı... Annemle mi sevişiyordum..Çiğdem’le mi ?..Kaymak gibi am ve narin bir vücut kollarımın arasındaydı...Kaygan vücutlarımız birbirinin içine karıştı. İkimiz de çılgınlar gibiydik ,küçük memelerini yedim bitirdim.srk..
aynalar bizi seyrediyordu...götünü ısıra ısıra öpüp okşadım ....benim başım onun amında onun başı benim sikimde...Çiğdemim göt deliğimi yalarken daha fazla dayanamadım, ıslak amına suratımı yapıştırıp patladım...Aman allahım o neydi öyle Çiğdemim sikimin suyunu gögüslerine yüzüne sürerken
-İşte bu ...işte hayat bu...fışkırıyorsun aşkım ..fışkırıyorsun....Küçük kadının sana kurban olsun....Erkeğim benim...em amımı ben de geliyorum...oh ....ohhhh
Amı ağzımda, dilim am dudaklarında...oda coşkuyla getirdi..
-Mahvettin beni ...canım oh içim boşaldı...cennettemiyim, ben neredeyim..?.ışıklar çıkıyor gözlerimden....
Yan yana sırt üstü uzandık tavandaki aynalardan kendimizi seyretmeye başladık. O narin melek , kollarımın arasına sığındı .Tek vücut olmuş iki sevgilinin hayali etraftaki aynalarda yansıdı, odayı doldurdu..Yarın sabaha kadar bu yatakta yatacağız. Vücutlarımız tekrar tekrar birbirine karışacak. Aynalar bizi seyredecek. Bizde aynalarda kendimizi..Gizimizi sadece aynalar görecek, başkası değil...
Gönderen: kaptancigdem
51 notes · View notes
endergelisenataklar · 7 months
Text
yaraya yara bandı edebiyatı mı yapayım? hayat acımasızdı dedirten bütün olayları unuttum. sana hayat diyerek, hayat acıma sızdı dedim kendime. geçti hepsi. hayat dedim, damarımdan şırınga gibi dedim hem, acıma sızdı. damarıma girdikçe kolumda çıkan yaraları sevdim. hâlâ yaraya yara bandı mı diyeyim? hangi yara bandı kaldı yaranın üstünde bir haftadan fazla? hangi dikiş kaldı iki aydan çok yarasında? yarayı sevdim diyorum sana. acımasını sevdim. kanı. akmasını. hayat bir kan akışıydı çünkü. ne olur iyileşme diye yaraya yalvardım. şimdi yaraya yara bandı gibi gelen bütün sevgilileri boş ver, aşkları siktir et, sen bu kadar, benim kadar aciz olabilir misin?
72 notes · View notes
sezginer35 · 2 days
Text
YAŞI 50/75 ARASI OLANLARA GELSIN ..
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…
PEKİ KİM BUNLAR
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Onlara iyi bakın..
Anonim
Tumblr media
youtube
Güzel Akşamlar olsun.. ☕☕
45 notes · View notes
derdiderun · 27 days
Text
Tumblr media
Müslümanlar olarak bugünkü katil, hain, kalleş, terrorist yahudilerin/israilin hakkında çok düşünmeye, ateşkes için uğraşmaya beklemeye gerek yok. Hüküm Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) nezaretinde Sad bin Muaz (radıyallahu anh) bundan 1.400 sene önceki Beni Kurayza Yahudileri için verdiği hükümdür:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Onlar 1.400 sene geçmiş olsa da yine aynılar o zamanda katil, hain, kalleş, teröristlerdi şimdide aynılar ama Müslümanlar 1.400 sene önceki Müslümanlar değiliz ne yazık ki...
-Beni Kurayza Yahudileri-
Beni Kurayza kabilesi ise, Uhud Savaşı sonrasına kadar Medine'de kaldı. Fakat bu kabile de Hendek Savaşı sırasında vatandaşlık anlaşmasına uymadı. Savaşın en şiddetli anında on bin kişilik bir Kureyş ordusunun yürüdüğünü gören bu kabile de Müslümanları arkadan vurmak üzere, harekete geçti.
İslam ordusu iki ateş arasında kalmıştı. Kuzey ve batıda müşrik Kureyş orduları, güneydoğuda ise Yahudiler bulunuyordu. Müslümanlar, on bin kişilik müşrik ordusu ve Yahudilerle, bir aya yakın geceli gündüzlü durup dinlenmeden çarpıştılar. Açlık, susuzluk, uykusuzluk ve şiddetli soğuklara aldırış etmeden canla başla mücadeleye devam ettiler. Sonunda müşrikler mağlub bir şekilde, fırtınalı bir gecede, geldikleri gibi perişan bir halde Medine'yi terk ettiler.
İslam ordusu, Hendek Savaşı'ndan Medine'ye döner dönmez ihanet eden Beni Kureyza Yahudilerinin üzerine yürüdü. Peygamber Efendimiz (asm)'in emriyle derhal harekete geçip Beni Kureyza kabilesinin bulunduğu kale kuşatma altına alındı.
Peygamber Efendimiz (asm) onları önce İslama davet etti. Yahudiler, bu güzel teklifi kabul etmediler, Sevgili Peygamberimiz (asm)'in; "Öyle ise, Allah Teala ve Resulünün emrine boyun eğerek kaleden inip teslim olunuz." emr-i şerifini de reddettiler...
Bir ay kuşatmadan sonra Beni Kureyza kabilesi Peygamber Efendimiz (asm)'den, haklarında hüküm vermek üzere bir kimseyi hakem tayin etmesini istediler. Resulullah Efendimiz (asm) de "Ashabımdan istediğiniz kimseyi hakem seçiniz." buyurdu. Onlar da daha önceden Medine'de meşhur kabile reislerinden olan Sad bin Muazı istediler ve "Biz Sad bin Muazın vereceği hükme razı oluruz." dediler. Peygamber Efendimiz (asm), Sad bin Muaz Hazretlerinin getirilmesini emrettiler. Sad bin Muaz, Hendek Savaşında ağır yara almıştı, sedye üzerinde getirildi.
Peygamber Efendimiz (asm);
"Ey Sad! Şunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana bildir."
buyurdu. Hazret-i Sad, Yahudilerden, vereceği hükme razı olacaklarına dair kesin söz aldı. Her iki taraf da verilecek hükmü merakla beklemeye başladılar.
Hazret-i Sad, hükmü açıkladı:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Bu kesin hüküm karşısında, Yahudiler donup kaldılar. Çünkü kendi kitaplarında (Tevrat'ta), azgınlık yapanlara verilecek ceza aynen böyleydi:
"Şehrin birine harb etmek için vardığında, onları sulha davet et. Bunu kabul edip, kapılarını açarlarsa, içindekilerin hepsi, sana haraç versinler ve hizmet etsinler. Şayet, harb etmeye karar verirlerse, onları muhasara et. Allah Tealanın ihsanı ile onlara galip geldiğin zaman, erkeklerinin hepsini kılıçtan geçir. Kadınlarını, çocuklarını ve mallarını ganimet olarak al!.." (Tesniye/Yasanın tekrarı, 10-14)
Sad bin Muaz Hazretlerinin verdiği hükmün ilahi hükme uygun gelmesinden dolayı, Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm), onu tebrik edip; "Sen, onlar hakkında Allah Teala'nın yedi kat gökler üstünde, Levh-i Mahfuzdaki hükmüne uygun hüküm verdin!" buyurarak takdirlerini bildirdiler.
Yahudiler, kendi kitaplarında belirtilen bu hükme itiraz edemediler. Verilen hüküm yerine getirildi. Böylece, Müslümanların en sıkışık zamanlarında arkadan vuran, yapılan bütün antlaşmaları bozan, Peygamber Efendimiz (asm)'e, çocukluğundan beri düşmanlık yapan, öldürmeye uğraşan, sihirler yapan bu kavim de Medine'den temizlenmiş oldu.
22 notes · View notes
lalebahcesi · 22 days
Text
Yine özlüyorum seni, geçti sanmışken
Özlüyorum seni, nedenini bilmeden
Özlüyorum seni, tutarsızca
Özlüyorum seni, bana bakan gözlerini
Yine özlüyorum seni, hepsi nafile
24 notes · View notes
murat-o41 · 13 days
Text
Kocam Boynuzlanmayı Hak Etti!
Merhaba arkadaşlar. Adım Nurhayat, 38 yaşındayım. Düsseldorf'ta yaşıyorum. Görücü usulü evlendim. Ben Karadeniz bölgesinde yaşayan, fakir bir ailenin en küçük kızı idim. Hali vakti yerinde diye beni şu anki kocama verdiler. Kocam kısa boylu, göbekli, saçı baya dökülmüş biri. Ben ise nerdeyse ondan uzun boylu, güzel bir vücut sahibi bir bayanım. Evlenene kadar hiç kimse ile ilişkiye girmedim. Uzaktan beğendiğim erkekler olmuştur ama, öyle konuşmadan fazla hiç asla ileri gitmedi. Elimden bile tutturmadım. Sex konusunda hiç tecrübem yoktu yani.
Almanya'da düğün yaptık ve gerdek gecesi kocamla ilk yatmamız çok kötü geçti. Kocam, şimdi anladım ki, hem Penisi küçük, hem de kadının zevkini hiç düşünmez bir insanmış. Doğru dürüst sarılıp öpmeden direk içime girdi ve kızlığımı bozup, 3 dakika sürmeden içime boşaldı. İnanın ne olduğunu bittiğini anlamadım bile. Sadece kendi kendime, (Hepsi bu mu? Yani kız arkadaşlarımın ballandıra ballandıra anlattıkları bu mu?) diye düşündüm. Günlerim ve gecelerim iyice ızdırap olmuştu. Sonra ilk çocuğumu dünyaya getirdim ve aradan pek fazla geçmeden ikinci çocuğumu. Çocuklar büyüdü, ama ben halen ne kocamdan ne de hayatımdan hiç zevk almadım. 
Kocamın kendine ait iş yeri açması onu çok değiştirdi. Bencilliği yetmezmiş gibi, bir de kendini çok yükseklerde görmeye başladı ve bu hali daha da çekilmez etti onu. Sex hayatımız 2 haftada nerdeyse 1' e düştü. Kocamın dışarılara gittiğini biliyordum, ama inanın tek benden uzak dursun da, ne yaparsa yapsın diyordum.
Bir ara kadın arkadaşlarla gün yapmaya başladık. Benim için bir değişiklik oluyordu. Kadınlar bana hep imrenirdi. Arabam vardı, param vardı, ama mutlu olmadığımı kimse bilmiyordu. Konu bazen Sex'ten açılınca, kadınlar öyle şeyler anlatırdı ki, inanın tabiri caizse öküzün trene baktığı gibi bakardım. Günlerimizi, gece Türk restoranlarında yaptığımızdan arabayla gidiyordum. Bir gün gece eve dönerken arabamın tekeri patladı. Kocamı aradım, ama maalesef telefonu kapalıydı. Şaştım kaldım. Gece yarısı yol ortasında kaldım. Derken yanıma bir araba durdu. İçerisindeki adama bakınca öyle sevindim ki anlatamam. Kocamın arkadaşı, Hakan.
"Hayırdır yenge hanım, bir sorun mu var?" dedi. Ben de, "Tekerim patladı, kocama ulaşamıyorum, şaşırdım kaldım!" dedim. Hakan kahkaha atarak güldü, "İlahi yenge, bu mu sorunun?" dedi. Hemen indi arabadan, bagajdan yedek tekeri çıkardı ve 10 dakika sürmeden tekeri değiştirdi. Ona, "Hakan bey çok zahmet oldu, eliniz çok kirlendi, ilerde bir Cafe var, orada elinizi yıkayın, bir de soğuk bir şey ısmarlayım!" dedim, ama zor kabul ettirdim. O önden, ben arkadan Cafeye vardık. Elini yıkadı, masaya geldi. Soğuk birşeyler sipariş verdik. Öyle karizmatik, öyle yakışıklı bir insandı ki, bir de Türk erkeklerinde, kusura bakmayın ama pek bulunmayan efendi ve naziklik vardı ki, resmen mest olmuştum. Cafede çalışan garson kız bile resmen yanımda Hakan'a asıldı. 10-15 dakika oturup sohbet ettikten sonra müsade istedi ve kalktık. Giderken bana kartını bıraktı, "Olur da kocana ulaşamaz, bir derdin olursa ara, elimden geldiği kadar yardım ederim!" dedi. O gece elimde olmadan onu hayal ederek uyudum. Kocam denen insan müsvettesi ise sabah sormadı bile, gece neden aradın diye.
Aradan iki gün geçmeden, kocam bir gece beni aradı ve "Ben şu an Türkiye'deyim, haberin olsun!" dedi. Son zamanlarda sürekli birşeyler bahane eder ve Türkiye'ye uçardı. Çocuklarım da 3 günlüğüne gitmişlerdi. Kaldım yine yalnız. Çantamı karıştırırken Hakan'ın kartı elime geçti. Çok düşündüm ve en sonunda, "Selam!" diye mesaj attım. 5 Dakika sonra, Hakan da, "İyi akşamlar, kimsiniz?" diye cevap yazdı. "Nurhayat ben, umarım rahatsız etmedim?" dedim. İnanın heycandan tir tir titriyordum. Ne yaptığımın bile farkında değildim. "Hayırdır, yolda mı kaldınız yine?" diye geri yazdı ve arkasından beni aradı. Laf lafıı açtı, nerdeyse 1 saat sohbet ettik telefonda. Kendimi çok kötü ve yalnız hissettiğimi söyleyince, "İsterseniz birazdan uğrayayım size?" dedi. Ben de biraz çekinmeme rağmen kabul ettim. 
Aradan 20 dakika geçmedi, kapımın zili çaldı. Hakan gelmişti. Kapıyı açtığımda ayaklarım titredi. İçeri buyur edip, çay demledim. Oturduk sohbet etmeye başladık. Nerdeyse tüm hayat hikayemi anlattım. Hakan 1.80 boyunda, çok sportif bir vücuda sahip ve mükemmel konuşmasını bilen bir insan. O konuştukça ben kendimden geçiyordum. Bir ara Lavobaya kalktı ve dönünce direkt yanıma oturdu. Sohbete devam ederken, bir ara elini dizime dokundurdu. Ben tepki vermeyince saçlarımı okşamaya başladı. Ben genç kız gibi utanıp kızarırken, Hakan beni kendisine çekip, önce yanaklarımdan, sonra boynumdan öperken, ürkek kedi gibi titremeye başladım. Vücudum resmen yanıyordu. Hakan sağ eli ile eteğimin altına girdi ve bacak aramı okşamaya başladı. Sonra birden dudaklarımı öpmeye başladı. Ne yapacağımı bilmiyordum, dilini ağzımın içine sokup öpüyordu beni. Alt dudağımı emip, elini külotumun içine sokunca, titreyerek amımdan sular aktı. Utancımdan yerin dibine geçecektim, ama Hakan normalmiş gibi devam etti amımı ellemeye.
15-20 dakikaya yakın öpüştükten sonra beni kucaklayıp bir kat yukarı, yatak odama götürdü. Beni bir yandan öperek, bir yandan da çırılçıplak soydu. Göğüslerimin arasına kafasını sokup, göğüslerimi ve uçlarını öyle ustaca öpüp emiyordu ki, bir kez daha titreyerek amımdan sular aktı. Bu yaşımda ilk bu gece ve şu an ikinci kez orgazm dedikleri şeyi tatmıştım. Göğsümden yalayarak göbeğime, ordan da bacak arama indi. Aman Tanrım, ne yapıyor bu demeye kalmadan, kafasını bacak arama sokup, amımı yalamaya başladı. Amımın ıslak olması umrunda değildi. Öyle yalıyordu ki, resmen uçuyorum sandım. Bir yandan yalıyor, bir yandan da parmaklarını amıma öyle ustaca sokup çıkarıyordu ki, inanın art arda orgazm oldum.
Bir saat am yalanır m? İnanın yaladı! Perişan oldum iyice. Sonra birden sırtüstü yattı, geriye doğru çekilip sırtını karyolanın baş kısmına yaslayıp, "Sıra sende birtanem!" dedi. Gözüne aval aval bakakaldım. Gülmeye başladı, "Ne o? Hiç yalamadın mı sen?" diye sordu. Kafamı yere eğip, "Hayır, ne yaladım, ne de bu yaşıma kadar amım yalandı!" dedim. Hakan birden, "O kocanın aklını sikeyim, seni hiç sikmemiş desene!" diye argo konuşunca, daha da bir etkilendim. Bu sefer ben onu soymaya başladım. Pantolon, gömlek, atlet derken külotunu bir indirdim... Öyle iri bir yarağı vardı ki, gözüm fal taşı gibi açıldı. Sikinin başını öpüp kenarlarını yalamaya başladım. Öyle tatlı bir tadı ve öyle temiz bir siki vardı ki, bir tane kıl yoktu. "Bebeğim başını ağzına al, dondurma yalarmış gibi!" dese de, başı ağzıma zor giriyordu.
10 dakika kadar yaladım ve beni yukarı çekti, "Gel sana ata binmeyi öğreteyim!" diye gülerek üzerine aldı ve, "Aşkım ağzına almada zorlandığına göre, amına da zorlanırsın. Sana bırakıyorum, alışa alışa al!" dedi. Amım zaten seller sular gibi akmış, yarağını amıma denkleyip üzerine oturayım dedim, ama nerde. Başı bile girmiyor. Ama Hakan öyle sabırlı, öyle tatlıydı ki, mecburdum onu almaya. Kendimi rahat bırakıp sürekli denedim. En sonunda kafası biraz girdi, ama gözümden de yaş aktı. Ben zorlayıp almaya uğraşırken, Hakan, "Aşkım zorla deneme, bırak o kendiliğinden girer!" dedi ve beni öpmeye başladı. Boynumu, göğüslerimi ve dudaklarımı öpüyordu. Yarağının kafasına resmen akıyordum. Dediği gibi, kendiliğinden yavaş yavaş girmeye başladı. Sanki kızlığımı bozuyordu, resmen içim yırtılıyor sandım. İnanın, baya sürdü, ama en sonunda içime alınca, kocaman bir 'Ohhh!' çekip boynuna sarıldım. Hakan ise, "Bak aşkım, aldın sonunda! Şimdi işi akışına bırak, kendin in kalk!" dedi. O koca yarak içimi doldurmuş, ben ardı ardına orgazm olurken, dayanamadım başladım inip kalkmaya...
Ya bir erkek bu kadar kendine sahip olabilir mi? Kocam 3 dakikada biterdi. Hakan beni 1 saate yakın, her pozisyonda, kanırta kanırta sikti, perişan etti. Son sözü, "Korunuyor musun aşkım?" idi. Ben de, "Korunuyorum canım, korunmasam bile doldur içimi döllerinle, kurban olsun Nurhayat bu yarağa!" dememle, sanki hortumdan su akar gibi içime sıcak sıcak döllerini fışkırttı. O boşalırken, ben de son kez gelip dudaklarına yapıştım. Sonra o koca yarağından inip göğsüne yattım. Dünyalar benim olmuştu. "Hakan, yalvarırım, beni kötü bir kadın sanma, kocamdan sonra ilk defa seninle böyle birşey yaşadım, ama inan ki pişman da değilim!" dedim ve sikini bir daha ağzıma alıp, o kol gibi yarağın içinde bir damla döl bırakmadım...
Sonra beraber kalkıp duşa girdik. Ama inanın yürüyüşüm değişmiş, bacaklarım birbirinden ayrık yürüyordum. Hakan ise gülerek, "Merak etme aşkım, sabaha bir şeyin kalmaz!" dedi ve götümü okşayarak, "Sen daha benim bu yarağı götüne bile alacaksın zamanı gelince!" diyerek gülüyordu. Sabaha kadar Hakan amımı iki kez daha o koca yarağına doyurdu. 
Sabah beraber kahvaltı yaptık ve Hakan da evine döndü. O da evli ve çok şanslı bir karısı var. Ben onun evliliğine göz dikmiş bir bayan değilim. Tanrı yuvasını bozmasın, ama beni de yaraksız bırakmasın. O günden beri Hakan'la sürekli buluşup sevişiyor ve sikişiyoruz, ilerde onun o koca yarağınıgötümden de alacağım. Bu yaptığımdan pişman değilim, kocam bunu hak etti! 
Kendinize iyi bakın! (Beyler hanımlarınızı ihmal etmeyin!) 
[Nurhayat]
61 notes · View notes
gercekhikayem · 1 year
Text
ERKEKSİZLİK BAŞA BELA 2
ilk bölüm linki fotoda
Kıbrıs macerası üzerinden aylar geçti. Orada yaşadıklarım plan dışı ve delice idi. Gelen telefon aramalarına cevap vermeyince bana inanılmaz bir hafta sonu geçiren erkekler de aramayı kestiler. Arada bir iki tane mesaj otel müdüründen geldi. Bir hafta sonu için iki erkek on bin teklif ediyorlar, yirmi bin teklif ediyorlar gibi mesajlar. Üç adam tarafından orospu gibi sikilmiştim gelen mesajlara kızsam da haklılık payları vardı. Ben bile kendime inanmakta uzun süre zorluk çekmişken adam beni niye orospu sanmasın. Bir erkek ile sevişir uzun süredir unuttuğum zevkleri yaşar, açlığımı gideririm derken, üç erkeğin oyuncağı olmuştum. Olmuştum da sonunda bundan hiç şikayetçi olmamıştım. Üzerinden zaman geçip düşününce kendimden utanıyordum ama o an siklerin üstünde zıplarken hadi daha fazla sikin beni durmayın diye bağıracak kadar kendimi kaptırmıştım. İçimde iki erkek varken bayılacak gibi bir boşalma yaşadığımı nasıl unuturum. Kendi sınırlarımı keşfetmiştim. Orada üç erkeğin dölleri ile kaplı kadın bendim. Geceleri yalnız kaldığımda o gece artık birer uzak anı veya bir porno filmden akılda kalan bir sahne gibiydi. Gerçekte ise o porno filmin başrol oyuncusu ben olmuştum. Hiç bir sahnesinden de pişman değildim.
Hayatım ise aynı sıkıcılıkta devam ediyordu. Değil seks, düzgün bir erkek arkadaş bile yoktu İş, ev işleri, annemin yakın kontrolü altında günler geçiyordu. Arada annemin arkadaşlarının veya doğrudan annemin bulduğu damat adaylarının isimleri uçuşuyordu.
- Abla bari yarım bıraktığın yüksek lisansını tamamla diye erkek kardeşim akıl verdi bir gün.
- Vakit mi var?
- Neden olmasın üç kuruş para veriyorlar okuldan. Bas istifanı. Hazır bekarken bitir yüksek lisansını daha düzgün bir işe geç. Üniversitede dersler online değil mi zaten.
Hak verdim. Dersleri online dinler biraz da eve kapandım mı kış döneminde bile bitiririm bahara kalmaz. Ama daha ikinci haftada planladığım gibi gitmedi. Annem yine öğrenci mi oldun, hocaya gideceğine kocaya gitseydin demeye ve ev işlerine koşturmaya başladı. Kardeşim ve babam araya girdiler, annemi ikna ettiler. Biraz da evdeki bağırış azalsın diye kardeşimin önerisi ile hemen çözüm de buldular. Hafta sonu ailece yazlığa gidip temizledik, babam iki gün daha kalıp yıllardır açtırmadığı doğalgazı açtırdı. Hafta sonları biz de geliriz temiz hava alırız iyi olur kızım diyerek döndüler. 
İyi de oldu. Umduğumdan daha verimli çalıştım. Gündüz dersler, akşama kadar ödevler derken tezimin bile ana hatları ortaya çıkmıştı. Sınıfın parlak öğrencisi olmuştum bir anda. Cuma sabahından annemler de geliyor pazar gecesi dönüyorlardı. Bu yeni hayatı sevmiştim de. Hafta içinde neredeyse hiç yemek yapmıyor annemin hazırladıkları ile idare ediyordum. Sabahları uzun yürüyüşler, sitedeki emekliler grubu ile kahvaltılar. Normalde yazın bir iki hafta kaldığım için pek samimi olmadığım komşu ekibi için de bir değişiklik olmuştu. Sitede yaz kış kalan dört beş aile birbirinden sıkılmış olmalı ki sık sık beni çaylara çağırıyordu. Hemen hemen hepsi Ankara veya İstanbul'daki işlerini devretmiş küçük kasabada bir iki gün takıldıkları bir muayene veya ofis tutmuş malları mülkleri yerinde tiplerdi. Tam emekli gözükmemek için yarı emekli olarak arada işe gidiyormuş görüntüsündeydiler.
Gündüzleri bitmez tükenmez bir huzur içindeydi. Geceleri ise en güzeli idi benim için. Boş, sıcak ve sessiz bir ev. Tezimi yazarken uyuyakalmamışsam site dışındaki marketten aldığım ve eve gizlediğim şarabımı açıyordum. Biraz netflix sonra biraz erotik sonra porno filmler. Bire bir duygusal sevişmeler olan pornolardı başta seyrettiklerim. Sonra git gide genç bir kadını siken birden fazla erkeğin olduğu filmlere merak sarmıştım. Annemin evindeki gibi sessiz değil rahat rahat yüksek sesli izliyordum filmleri. Parmaklarım içimdeydi. İki parmak amımda kalın bir yarak, ağzımda emdiğim baş parmağım da ağzıma patlayan bir sikti benim için. En güzeli de hiç toparlanmaya uğraşmadan o halde yatakta uyuyakalmak. Rüyamda Kıbrıs'taki otel odasına ziyaretler.
Küçük yaramazlıklarım ve sonra da içimdeki açlığa teslim olmaya başlamam da böyle bir gecenin sabahında oldu. Telefonun alarmı ikinci veya üçüncü tekrarında çaldığında panikle yataktan fırladım. Derse iki dakika kalmıştı. Üstümde bir gecelik vardı sadece. Dün amımı parmaklarken çamaşırlarımı kim bilir nereye fırlatmıştım. Üzerime bir penye geçirip saçlarımı topuz yapıp ekran karşısına oturdum.
Dersin yazışma kısmından dersin hocası hasta mısın diye mesaj atmış. Yok dedim hocam sabaha kadar teze takılmışım yeni kalkabildim. Alıştırdın bizi ışıl ışıl olmana böyle yorgun görünce tedirgin oldum. Ellili yaşlarda klasik akademisyen bir erkekti. Bu ufak iltifat bile hoşuma gitti. Demek derslerde bana dikkat ediyordu. Amımda dün geceden kalma bir karıncalanma devam ediyordu. Kendi mikrofonumu kapadım. Telefondan porno video aramaya başladım. Yaşlı hoca öğrencisini sikiyor araması içinde bulduklarımı eledim. Sikilen kadının bana en çok benzediği bir film bulup açtım. Bir yandan bilgisayarın sesinde hocanın ders anlatmasını dinlerken telefonumdaki görüntüde kır saçlı bir adam minik etekli bir öğrencisinin amını yalıyordu. Hocam ben biraz ekranımı kapatsam mı iyi değilim yazmama tamam kendine dikkat yarın yine ışıldamanı istiyorum yazmış. Fiziki ders ortamı olsa daha net asılır mıydı düşüncesi kapladı içimi. Kalktım bacaklarımı ayırarak dersi izlemeye bir yandan da telefon ekranındaki sikişi takip etmeye başladım. Amımda bir dil dolaşması ne güzel olurdu. Parmaklarımı iyice ıslatıp amımın üzerinde bir dil gibi dolaştırdım. Ah hocam tam orası diliniz orada kalsın diye inledim. Pornodaki kadının göğüsleri benimkinden bir beden küçüktü ve kır saçlı erkek o memeleri sikiyordu. Kalın siki amına sokmak için kadının bacaklarını havaya diktiğinde ben de aynısını yapıp daha dün gece parmakladığım amıma parmaklarımı tekrar soktum. Kulağımda hem pornodan gelen inlemeler hem de ekrandaki hocanın ders anlatma sesleri. Hocam hafta sonunda bir şekilde buraya gelmiş olsaydı diye düşündüm. Amına giren kalın sik için çığlıklar atan kadın gibi beni de böyle sikse hocam. Siktikçe nasıl renk geldi mi yüzüme ışıldıyor muyum desem. Evet dese yüz verdim sana sikiş dersinden. Siki güzel midir filmdeki adamınki gibi kalın mıdır? Şimdi kadının yaptığı gibi önüne diz çöksem, dersten A sözü alana kadar sikini emsem. Filmdeki adam döllerini kadının suratına attırmaya başlamıştı bile. Ben içimde isterdim hocamı içimi yaksın dölleri. İki parmağımı kullanma konusunda çok ustalaştım artık. Elimin içini bızırıma bastıra bastıra parmaklarım içimdeyken boşalmada çok iyiyim artık. Ders çoktan bitmişti. Ben belimi yukarı kaldıra kaldıra titreyerek boşaldığımda da bedenimdeki tüm enerji bitmişti. 
Dersteki kızlardan biri mesaj atmış dün gece zorlu geçti galiba diye sonuna gülücük koymuş. Yok dedim hastaydım toparlanamadım bir türlü. Kamerayı kapatman iyi oldu diye cevap yazmış, göğüs şov yapıyordun. Başımdan aşağı ter boşandı. Öyle ya sutyen de yoktu içimde göğüs uçlarım kim bilir nasıl fırladı ekrana. Açtım okulun sitesinden dersin tekrarını izledim. Acele ile topuz yapılmış saçlarım ve uçları ekrandaki ufak görüntümde bile belli göğüslerim ile üzerimden silindir geçmiş gibi görünüyordum. Hastadan çok sabaha kadar sikilmiş gibiydi görüntüm. Hele hoca ile konuşurken ekrandaki görüntüm büyüyünce göğüs uçlarım penyeyi delecek gibiydi. En dersi dinlemeyen erkeklerin bile bakışları ekrana kilitlenmişti. Utanmak için çok geçti. Eminim bu görüntüleri bir çok erkek tekrar seyredecekti. Büyük göğüs uçlarının bir diğer yan etkisi işte.
Serin bir öğleden sonra duşumu yapmış tezime bir iki cümle eklemişken karşıki evdeki Betül Abla kek yemeye çağırdı. Kocası Mustafa en az muhabbet ettiğim komşu idi, belki en yaşlıları olmasından belki de kısa boylu kel kafalı göbekli esnaf tipli olmasından. Tam kadro idiler yine her öğleden sonra ikindi çayı farklı bir evde idi. Dört emekli aile bir de karısı geçen sene vefat etmiş Caner Abi. Caner Abi'nin ve Yeşim Abla'nın eşi Sedat'ın daha ilk günden her yerimi süzüşleri hiç bir zaman rahatsız edici bir ısrar taşımıyordu. Göz ucu ile bir yoklama sadece. Caner Abi yoktu bugün ama Sedat Abi yine şöyle bir süzmüştü günlük kıyafetlerimi. Diğer erkekler spor, iç siyaset ve bulmaca derdindeyken bir onunla Netflix muhabbeti yapabiliyordum. Bir iki gün muayenesine giden bir diş doktoru idi, Caner abi ile altlı üstlü imiş muayeneleri. 
- Akşam rakı var gelecek misin?
- Annemlere söylemezseniz tamam dedim.
İlk rakı teklifini daha geldiğim ikinci hafta almıştım. Haftada iki gün içiyorlardı Cuma ve Salı geceleri. Sadece bir aile o da babam ile aynı kafada olanı bu rakı masalarında yer almıyordu, Saime Teyze ve Bayram abi. Bayram abi en gençleri idi ama seneye bunların hepsini hacca götüreceğim diyordu her defasında, Badem bıyıklı, kumaş pantolon, kısa kol gömlek ve içine atlet giyen tam muhafazakar profil. Cuma akşamları annemler geldiği için davet edilmiyordum. İlk rakı akşamı güzel ve eğlenceli geçmişti. Sonlara doğru dört erkek, iki eş ve ben şarkılar türküler. Site içi olmasına rağmen kızı yalnız bırakmayın bekçinin köpeği geziyordur uyarısı ile Caner ve Mustafa ayaklanmış, Caner'in bariz dirseği ile Mustafa yerine oturunca Caner Abi beni evime kadar geçirmişti.
- Dersler bitince dışarda bir rakıya gidelim. Felekten bir gece çalarız demiş sonra da hoş bir sevecen komşu sarılması ile iyi geceler demişti. İşte ilk o gece, 50 yaşını geçmiş olsa bile aylar sonra bir erkeğe sarılmanın ve alkolün etkisi ile içimdeki parmağı Caner Abi'nin siki olarak düşünmüştüm. Babamın arkadaşı olmasa idi, kolundan içeri çekseydim. Bir yıldır kadınsız olan adamın kafasını amıma bastırsaydım. O bir doksanlık adam beni aniden çevirip domaltsa ve aylardır sik görmeyen amıma sokarken kalçalarımı sıksa. Duşun altında amıma ılık su tutup bızırımı okşarken içimdeki parmak Caner Abi'nin siki idi o gece. 
Her çay saatinde veya aralardaki havuz başı kahve buluşmalarında ise seksi gerilim git gide yükseliyordu sanki veya ben yaşadığım açlık ve okul stresi ile hayaller kuruyordum. Caner Abi daha çok benimle konuşmaya özen gösteriyordu. Hava biraz açılırsa kıyafetlerim inceliyor erkeklerin bakışları da değişiyordu. ,Güneşli bir gün beş çayına giderken üzerimdeki hırkayı attım ve özenle giyindim. Bilerek uzun kollu dar penye giydiğim gündü unutmuyorum. İçimdeki ince sutyen ile göğüslerim buradayım diye bağırıyordu. Ben kadınlar ile yemek muhabbeti yaparken karşı köşeden Caner, Mustafa ve daima takım elbise kravat gezen emekli banka müdürü Salim Abi beni izleyerek kıkırdıyordu. Kadınlar salonun bir kenarında erkekler ellerinde sigara salona açılan balkon tarafında idi. Gözler hep üstümdeydi ve arada birbirlerini bir şeyler fısıldayıp yine bana bakıp gülüyorlardı. Kadınların muhabbeti yine yerli dizilere kayınca bir sigara içeyim sonra ders yapmaya kaçayım diye izin istedim.
Üç erkeğin karşında normal boydaki kot eteğim ve dar penyem ile otururken kaçamak gözlerini yakalamak çok zevkli idi.
- Akşam içiyoruz değil mi diye atladı Caner Abi
- Olur olur dedim ama ben fazla kalamam. 
- Tamam o zaman dedi Mustafa Abi akşam yedide bizdesiniz, hanım doldurmuş yine dolabı..
- Sedat sekiz gibi gelecek diye seslendi Yeşim abla biz o saatte geliriz.
- Zorlu bir hastası var onun işi ancak biter deyince Caner Abi, diğerleri gevrek gevrek güldü.
- Bu yaştan sonra üst üste iki diş çekmek zor dinlene dinlene çekiyordur deyince Salim Abi, hepsi kahkahayı patlattı. 
Bu kart çapkınların cinsel göndermelerini anlamıyormuş gibi evin yolunu tuttum. Diş çekmeyi filmlerdeki öpüşme sahneleri için annem kullanırdı. Bunların neyi ima ettikleri belli. Aklıma git gide bu adamların da karıların dışında bir cinsel hayatı olduğu kazınıyordu veya benim açlığım git gide aklımı ele geçiriyordu. O gece rakı sofrası kalkıp masada iki kadın üç erkek kaldığında konu önce eşimden ayrılmış olmama ne kadar üzüldüklerine ve sonrasındaki planlarıma gelmişti. Tecrübeliyim bu konuda. Hayatımda kimse yok dediğim anda bana koca bulmak için atılacak anne arkadaşlarından başım çok ağrıdı.
- Yüksek lisans bitsin aileler tanışacak diye hep kullandığım yalanımı salladım
- Ne şanslı bir adam getir de tanışalım diye atıldı Sedat Abi.
- Ne şansı ya dedi Caner Abi, bu kadar güzel bir kadının sevgilisi adam. Kızın yüzünü gördüğü yok. Ben kapısından ayrılmazdım
- Otuz sene önce idi onlar Canerciğim, şimdi erkenden alırsın ilaçlarını uyursun.
- Bizim kullandıklarımız uyku hapı kardeşim. Söyletme beni kimler ne için ne haplar kullanıyor diye. Yine kahkahalar patladı. Yanımdaki üç erkeğin de iri göğüslerime kaçan bakışları. 57 oldum diyen Mustafa Abi'nin gözlük takarak bakması, yine takım elbise kravat giymiş Salim Abinin çaktırmadan süzüşü, Caner Abi'nin her fırsatta yanıma oturması ufak ufak bacağıma koluma değmeye çalışması. Alkol arttıkça muhabbetlerdeki cinsel gönderme dozu artıyor. Kadın kadına otursak bile uzaktan üzerimde gezen erkek gözlerinden kaçamıyordum. O akşam eve yine Caner Abi bırakmıştı. Çok içmiştik ikimiz de. 
- Yirmi yaş genç olsam seni o adama bırakmazdım valla demişti.
- Sana uygun biri de vardır Caner Abi, gençsin daha
- Senin gibisi varsa hemen tanıştır diye akşam sarılmasında rakı kokusuna karışık erkek parfümü kokusunu içime çektim iyice. O da göğüslerimi hissetmek ister gibi daha da sıkı sarıldı sanki.
- Sağol abi diye yavaşça ayrıldım kollarından. Geniş omuzları geniş bir gövdesi vardı. Elime değil bir erkeğin ağırlığı altında boşalmak istiyordum.
O gece de mastürbasyonunda aklıma Caner Abi gelmişti doğal olarak. Kendi gibi iri midir siki de? 52 yaşındaydı. İlaç dediği viagra türü şeyler olmalı. Kullanmıyormuş demek ki ihtiyacı yok. Ne kadar sikebilirdi ki beni? Kıbrıstaki sikilmem aklıma gelmişti. En ummadığım adam da en güzel yarak çıkmıştı. Ben de o koca yarağı zorlansam da almış sonra içimde hep kalsın istemiştim. Mustafa Abi en sevimsizi idi. Hayalimde Caner Abi bacaklarımı omzuma almışken Mustafa Abi'nin kalın uzun bir yarak çıkarıp ağzıma soktuğu gözümde canlandı. O çirkin adamda kocaman damarlı bir yarak olabilir miydi? O zaman gözüme daha mı yakışıklı görünürdü? İki parmağım içimde iken diğer elim göğüs uçlarımı sıktı. Gözlerimi kapadım, geçenlerde Sedat'ın bir kadını dinlene dinlene iki kere siktiğini ima etmeleri aklıma geldi. Üç erkeğin elleri ve sikleri üzerimde gezinirken nasıl ağlayarak patlamıştım Kıbrıs'ta. Parmaklarım bızırımı ezdi önce. Amım ıslanmaya hep hazır gibi bugünlerde. Tek parmak hiç yetmiyor. Tek parmak iyice ıslatırsam arka deliğim için ideal. İki parmağım amımda bir parmağım arka deliğimde iken bacaklarımı sıkıştırarak boşaldım. Parmaklarım boşalma kasılmalarım bitene kadar içimde kaldı. 
O günden sonra sanki derslere kendimi fazla kaptırmış kılığıma kıyafetime önem vermiyormuş gibi davranmaya başlamıştım. Az evvel sevişmiş gibi dağınık saçlarıma bir topuz yapıyordum, altıma evde girmekten bollanmış kıçımın şeklini almış bir eşofman, üzerime göğüslerimi ortaya seren bir gömlek veya dar bir bluz. Sadece alt dudağıma ufak bir kalem çekip daha kalın gözükmesini sağlıyordum. Hava iyiyse kapının önündeki küçük terasta ders çalışırken, hepsi birer birer kendi kapılarının önüne dökülüyordu. Kıbrıs'ta üç aygırı idare etmiştim ben taşra emeklilerini parmağımda oynatmak ne ki.
Bir cuma günü idi yine her cuma olduğu gibi Bayram abi namaza, Sedat abinin büyük jeepine doldurduğu kadınları da  kasabanın pazarına indirmişti. Bu cuma farklı idi. Dersim bittikten yarım saat sonra telefonum çaldı. Sedat abi idi arayan.
- Atla bize gel hemen, Caner çok güzel şaraplar getirmiş Fransa'dan, Mustafa da peynir tabağı yaptı.
Caner, Mustafa, Sedat ve Salim masayı kurmuş içmeye başlamışlardı bile. Üzerime yine önem vermemiş gibi geçirdiğim ince eşofman ve gömlek dört yaşlı adamın bakışlarını toplamıştı üzerimde. Sarı dar gömlek içine seçtiğim sadece bir ton koyu sutyen göğüslerimin şeklini anlamalarını sağlayacaktı.  İkinci şişe dibine yaklaşırken
- Annemler gelecek akşam ben daha içmeyeyim kokmayayım bir de tezi kontrole göndermem gerek yarın dedim.
- Bitiyor mu yani gidecek misin diye ağlama numarası yapıp dizime kapandı Salim abi. 
- Öyle valla geri dönme zamanı. Dizimdeki traşlı yüzünü okşadım. Gülümseyerek doğruldu doğrulurken bacağımı sıkıca tutup bıraktı.
- Hayatımıza renk katmıştın. Sensiz zorlanacağız.
- Caner yıkılacak diye güldü Sedat abi. Adam genç olsa babandan isteyecek nerede ise? Hepsi yine kahkahalar attı. 
- Valla karılarınızdan korkmasanız hepiniz yakardınız abayı diye atıldı Mustafa abi. Böyle güzel bir kız girdi mi hiç hayatınıza.
- Sağol ya utandırdın beni Mustafa Abi diye güldüm
- Abi deme lazım olur deyince Mustafa Abi hepimiz güldük yine. Sonra tedirgin bir sessizlik oldu. 
- Ben kalkayım deyince hepsi birden ayaklandı. Komik bir şekilde hep beraber benim kapıma kadar yürüdük. 
- Valla kahveye çağıramayacağım dedim içeri girerken. Annemler gelene kadar ortalığı toplamam lazım.
- O zaman bu ekip başka bir akşam sana veda yemeği verelim ne dersin? Sofrayı biz kurarız sen uğraşmazsın, sofranın gülü ol yeter.
- Bakarız Mustafa abiiiiii dedim üstüne basarak tekrar güldüler. 
Önce Caner abi veda sarılması yaptı, sonra hepsi teker teker. Hepsi ayrı parfümler mi sürmüşlerdi o gün? Kokuları aklıma kazındı. Eve girdim dışardaki fısıldaşmaları sürüyordu. Mutfak camından baktığımda hala bahçenin önünde dört erkek birbirlerine sarılarak gülüyordu. Kim bilir neler geçiyor akıllarından. Mustafa Abi en yaşı eli ile pantolonun önün düzeltti. Siki mi kalkmıştı? Neler geçiyor aklımdan. Uzun iri yarı Caner, kısa bodur göbekli Mustafa, ince uzun bankacı görünümlü Salim ve sarışın açık tenli renkli gözlü Sedat. Beni konuşuyorlardır kesin ve bana ne yapacaklarını. Gidip kapıyı açıp üst kata yürüsem peşim sıra gelir mi hepsi. Dört aslan bir ceylana saldırır mı? Hiç tecrübem yokken tecrübeli üç sikin önünde diz çöküp üçünü de titretmiştim ağzımda, dördünü de titretirim. Neler düşünüyorum böyle. Mutfak masasının kenarına bacaklarımı kaldırarak sandalyeye çöktüm, parmaklarım ile okşamam yeterli gelmedi. Am sularım koyu koyu. Parmaklarım birbirine yapışıyor. Sutyen göğüslerimi acıttı. Çıkartıp attım. Ağaç tokmak gözüme geldi. Bir sik gibi emdim. Amıma girmesinden korkarak girişine bastırdım. Diğer elim ile bızırımı hızlı hızlı ezdim. Amımda kalın bir baskı işimi hızlandırdı. Bu evde tek boşalmadığım yer mutfaktı. Bacaklarımı kasa kasa sandalyeden yere kaydım. Nefesim düzelene kadar bekledim, içimde erkek sıcaklığına ihtiyacım var artık.
Her rakı veya ikindi çayı sofrasında çevremdeki çember daralıyordu sanki. Aslanlar daireler çizerek daha çok yaklaşıyorlardı. Dokunmaları bedenime övgülerimi birer adım artıyordu her buluşmada. Ben de onlara daha fazla taze et gösteriyordum. Tayt giyerek yürüyüşe çıkıyordum. Sabah erkenden göğüslerimi sallaya sallaya site içinde koşuyordum. Pencere arkasında birer ikişer gölgeleri görünüyordu. Whatsapp gruplarında neler yazıyorlardır hakkımda? Yemeklerde alkol arttıkça ufak dokunuşlar uzun süreli bacak üstüne veya bele el koymalara dönüşmüştü. Benden çekinmeden cinsel imalar havada uçuyordu, beni de dahil ettikleri okey partilerindeki bekarken yapıldığını iddia ettikleri çapkınlık anıları. Çevremdeki çemberi onlar daralttıkça benim içimdeki kadınlık da çemberi kırmaya çalışıyordu. Kolu yakası bol gömlekler giyiyordum mesela, normal otururken hanım hanımcık olan. Kek tabağına eğilince kol altımdan sutyenin saramadığı göğüslerime kilitleniyordu yan taraftakiler. Okey taşı için uzanırken önden açılan dekolteme takılıyorlar kısa sessizlikler oluyordu aralarında. Sonra hepsi çaktırmadan bir şeyler yazıyorlardı telefonlarına. Büyük ihtimal neler gördüklerini, o gördüklerine neler yapacaklarını. Diz üstü kot eteğimi giyip karıları ile aynı masaya oturuyor, yan dönüp bacak bacak üstüne attığımda açılan yerlerimi görmek için birbirlerini itekliyorlardı. Ellili yaşlarda dört ergen gibiydiler. Bir Yeşim Abla fark etmişti bu salak hallerini.
- Adamlar senin yüzünden düzgün giyinir oldular. Sen gidince yine at cambazına dönerler.
- Niye öyle diyorsun abla, rahatsız oldum şimdi.
- Senlik bir şey yok kızım, erkek değil mi bunlar. Ahları gitmiş vahları kalmış hala kendilerini erkek sanıyorlar.
Artık geceleri hepsini yatağıma kabul ediyordum kendimi ellerken. Dört erkek de içimdeydi. Biri amımda biri götümde iki elimdeki iki siki sıra ile yalıyordum. Sonra seyrettiğim o filmlerdeki gibi dördü birden üzerime yanan döllerini akıtıyordu. Göğüslerim saçlarım yüzüm dölleri ile kaplanıyordu hayallerimde.  Sabahları ise mutlaka birisi kapımda oluyordu, marketten bir şey lazım mı, aman ders çalış alışverişini biz yaparız yalanları ile. Önceleri kalın sabahlığımı veya uzun yeleğimi giyerek açıyordum kapıyı. Ama sanki yeni uyanmış farkında değilmişim gibi diz üstü gecelik veya önden birden fazla düğmesi açık pijama ile kapıyı açtığımda ise iki dakika geçmeden bir diğeri bir isteğim var mı diye kapıda oluyordu.
Tez savunmasını yapmak için İstanbul'a gidip gelirken annemlerde kaldım. Düzeltmeler için verilen iki haftalık süreyi değerlendirmek için geri geldiğim gece tüm aileler toplanarak bir kutlama yemeği verdiler. Geri gelmemin bir diğer önemli sebebi rahat rahat yaptığım mastürbasyonlarımı özlememdi. Yemekte Bayram abiler de olduğundan rakı şişesi çıkmadı birer kadeh viski yuvarladılar sadece. Beni ne kadar özlediklerini anlattı tüm erkekler. Sigara içmek için balkona çıktığımız anlarda karılarına fark etmeden ellerini belime koyarak konuşmaları alışkanlıktı artık. Kahvelerimizi içerken,
- Sana bir teklifimiz var dedi Betül abla ama ret etmek yok.
- Neymiş bu ret edilmeyecek teklif bakalım.
- Biz tüm kızlar üç yıldır Afyon'a kaplıcaya gidiyoruz her sene, masaj filan. Bu heriflersiz üç dört gün kafa dinliyoruz. Bu sene senin de gelmeni istiyoruz. Bizim misafirimizsin. Hayır demek yok. 
- İşlerimi toparlarsam gelirim abla da yük olmayayım size
- Ne yükü Sedat'ın araba 7 kişilik rahat rahat sığarız, bunların da yüzünü görmeyiz üç beş gece kafa dinleriz. Bir de misafirimizsin dedik elini cebine atmak yok.
- Ya olur mu abla dedim ama dinlemediler. Yarım saat sürdü ısrarları.
Gece evime dönerken Caner abi eşlik etti yine.
- Afyon seyahatine seni de eklemek Salim'in fikriydi. Planlı zeki adamdır.
- Sağolsun 
- Ama planı tezin dolayısıyla hayır demendi. Orada patladı salak.
- Hayır mı niye?
- Bayram sever kaplıca gibi muhafazakar yerleri. Karıları da genelde o götürür, biz de sen ve çocuklar kimseler yokken daha eğlenceli vakit geçiririz diye düşünmüştük.
Kapımın önüne gelmiştik. Yine gelenek olan iyi geceleri sarılmasını yaptı. Eli sırtımı sıvazladı daha çok okşadı gibi.
- Düşün yine. Bize kalacak her yer. Sabahlara kadar içeriz eğleniriz. Sabahlara kadar istediğimizi yaparız, kimse bize durun sessiz olun diyemez. Geçen sene ne yaramazlıklar yaptık bir bilsen. Yanağımı okşadı geri adım atmasam dudaklarıma eğileceği çok belli idi.
Kollarından sıyrılıp kapımı kapattım. Neler oluyor? Çember daraldı ip boynuma geçti artık. Kendimi bu kadar sergilersem aslanlar zincirlerini kıracağını düşünmemiştim. Karılarını gönderirlerse ceylana saldırmak için durun diyen olmayacak. Sitedeki on evin yarısı kış günü boş. Diğer yarısı da karılarını gönderip benim ile yalnız kalmayı planlamış. O planı yaparken neler hayal etmişlerdir kim bilir. Caner, Sedat, Mustafa ve hiç ummadığım Salim. Yüzünü dizlerime koyarken ki parlak bakımlı cildini düşünme sırası değil şimdi. Bayram abi bir de o var. O bunlara uymaz, o yüzden onu gönderiyorlar kadınlar ile. Bu kabus olmalı dört yaşlı erkek benim ile dört gece için planlar mı yaptılar? Niye kabus olsun ki üç ayı geçti buradayım. Onlarca gece ya birinin ya da ikisinin sikini düşünerek kendimi boşaltmadım mı? Evet bazen hepsini içimde istedim. Sadece sadece eğlence için de olabilir planları, rakı sofraları, okey masaları, gülmek eğlenmek.
Ertesi sabah Betül abla aradı.
- Kız TC kimlik numaranı söyle de otele kaydını yaptırayım.
- Abla bilemiyorum. Hem gelmek istiyorum hem de tez yetişmeyecek gibi.
- Orada yapamaz mısın? Acil bir şey olursa Sedat abin geri getirir seni. 
Bu sene Sedat götürecek demek ki niye böyle bir değişiklik oldu ki. Belli ki beni tehlikeli dörtlü ile bırakmak istemediler. Bayram abi güvencem olur içim rahatladı biraz. Bir de ne olacak ki bir kaç gün üniversite günlerindeki gibi sabaha kadar içmenin nesi kötü olabilir ki?
- Yok ben rahat etmeyeceğim abla siz gidin seneye hep beraber kısmetse. 
erken erişim için adres aşağıda :))
145 notes · View notes
lgeceninincisi · 4 months
Text
Üzerinden tam 1 yıl geçti. Binlerce aile, binlerce çocuk, binlerce sevgili ve binlerce aile olmaya hazırlanan insanların hepsi 6 şubat günü hayatları son buldu. Bazı dostluklar yarım kaldı, bazı gerçek aşklar yarım kaldı. Bazı hayaller oracıkta onlarla can verdi. Hani bazı anlar olur ya, insanda bir daha asla yapamayacağı izler bırakır. 5 şubat akşamı birine küstüğünde ve sabah onu bir enkazın altında cansız bedeniyle bulduğunda gözünden usulca yaş süzülür. O anın şokuyla tepki veremezsin, göz yaşların senden bağımsız düşer karışır toprağa. O günden sonra kimseye küsemezsin mesela... Akşamı birbirine kavuşan iki kalp sabah uyandıklarında biri melek olmuş olur ya hani... Kalbinde dinmeyen bi sızı oluşur kendiliğinden. En önemlisi doğduğundan beri gördüğün canın pahasına sevdiğin ailenin sabah enkaz altında gözlerinin önünde nabzının durduğuna şahit olursun. Saatlerce belki de günlerce ailenin cesediyle orda durursun. Bunu okuyan ve kayıbı olanların gözü çoktan doldu belki de o yaşlar süzülüyor değil mi? Ölüm kaçınılmaz be oğlum. Bir şekilde durur o kalp. Bir şekilde gider herkes... Buluşacağımız bir yer olmasaydı nasıl dururduk böyle? Gözünden yaş süzülenler silin o yaşları daha ne kadar acı çekeceksiniz? Hayatın sillesini zaten yediniz bir de kendinize mi bu ihanetiniz? Gülümseyin çünkü görme şansınız oldu, gülümseyin çünkü onları tanıma şerefine nail oldunuz. Gülümseyin çünkü onlar da istiyor gülümsemenizi :) Depremde enkazda kalanlara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, kayıplara da Allah rahmet eylesin hepsinin mekanı cennet olsun...
01:19
06.02.2024
33 notes · View notes