Tumgik
#çay sohbeti
endanunca · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Dadlısıyım, gıymatlısı.
Harcı, ballı gaymaklısıyım.
Öyle dedi, ben O'nun yalancısıyım :)
4 notes · View notes
Text
Yengemi Arabada Sikilecek Kıvama Getirdim! (Ahmet 30 Y., Erzurum)
Yengem (amca oğlumun karısı) kendimi bildim bileli hastası olduğum ve her görüşümden sonra mutlaka 31 çekerek rahatladığım biri. Yengem 46 yaşında olmasına rağmen, hele de o götü yok mu, onun o götünü görüp te dayanabilecek erkek tanımam. Yengemlerin askerden yeni gelen oğlu, komşu ilçeden kız kaçırınca, ortalığa aniden düğün bayram havası yerleşti. Bu en çok benim işime yaradı, çünkü yengemle ne kadar çok aynı ortamda bulunursam, onu o kadar çok elleme fırsatı buluyordum. Yengemi defalarca elledim. Kocasının, ya da oğlunun, ya da kardeşlerinin, ya da kayınlarının yanında ellenmedik yer bırakmazdım. Amı hariç! Oraya ellememe her seferinde bir şekilde engel olurdu. Yengemi bir türlü anlayamazdım, çünkü bazen ellememe izin vermesine rağmen, bir türlü ileriye gitmezdi...
Artık ilk fırsatta, bedeli ne olursa olsun yengemi sikme kararı aldığım bir dönemde, işlerimin ters gitmesi canımı epey sıkmıştı. O gün evlerinin önünden geçerken, pencereden yengemin seslenişiyle irkildim ve kafamı kaldırdığımda yengem beni çay içmeye çağırdı. Gittiğimde evde hiç kimsenin olmaması beni heyecanlandırdığı gibi ateşledi de. Biraz sohbet ve moralden sonra, yengem mutfağa çayları tazelemeye gidince, ben de birşeyler atıştırmak bahanesiyle arkasından gittim. Yengem çay doldururken etrafından geçme bahanesiyle hafif elledim. Tepki gelmeyince arkasına geçip götünü avuçladım. Yengem aniden irkildi ve döndüğü gibi tokadı yapıştırdı. Bunu hiç beklemediğim için sersemledim ne yapacağımı şaşırdım, utanarak evi terk ettim. Bu olayın üzerine birkaç ay evlerine gitmeyince, amca oğlunun dikkatini çekmişti. Ama her davetinde bir bahaneyle atlattım. Ta ki oğlu kız kaçırıncaya kadar...
Bu durumda mecbur ilgilenmek zorunda kaldım ve mahkemeydi, dava, düğün derken epey yoruldum. Bu yorgunluğuma karşılık, amca oğlum, "Erzurum'a gidilecek, alış-verişe..." diyerek beni de davet edince kabul ettim. Beni almaya geldiklerinde taksinin önünde her iki amca oğlum oturuyordu, arkada ise kız kaçıran yeğenim ve yengem vardı. Yengemi görünce utanmama rağmen tepki gösteremedim. "Hadi çabuk bin!" dedikleri için direk yengemin yanına oturdum. Yolda amca oğullarının sohbeti git gide hararetlenince, farkında olmadan yengemle bacaklarımızın yapışık olduğunu hissettim. Yengemi daha önce böyle yakaladığımda, birçok kez mutlaka ellememe rağmen, şimdi bir türlü cesaret edemiyordum. Ama ikimizin de terlediğinin farkına varınca, tekrar şansımı denemek istedim. Ve yavaşça elimi yengemin bacaklarında gezdirmeye başladım. Hem bir taraftan milleti daha hararetli tartışmaları için kışkırtırken, bir taraftan da yengemi iyice ellemeye başladım. Ama tam ısınınca Erzurum'a vardık...
Erken dönüp, düğün grubuna yetişmek isterken, alış-veriş, gezme, yemek derken epey geç döndük. Karanlık daha çok işime yarayacaktı. Ama ya yengem yanıma oturmazsa hiçbir işime yaramazdı. Korktuğum olmadı ve en son binen benim yanıma yengem düştü. Yeni aldığım eşya poşetlerini bacaklarını kapatacak şekilde yengemin kucağına koydum, ki rahat çalışayım diye. Ve Erzurum'dan itibaren yengemi ellemeye başladım, çünkü kaybedecek hiçbir saniyem yoktu. Yengemin bacaklarında ve götünde elim gezerek, elimi amına doğru hareket ettirdim. Elim yengemin amının kıllarını hissederken, yengem koluyla engel olmak istedi. Kocası, oğlu ve kaynı varken ses çıkartamaması beni daha çok heyecanlandırıyordu. Bu esnada elimi yengemin karnında ve meme ucunda gezdirince, yengemin kendini serbest bırakmaya başlaması beni hemen aşağıya, yani amına yönlendirdi. Ve okşaya okşaya amına geldim ve amını herkesin içinde parmaklayıp okşamaya başladım...
Acayip tahrik oldum. Yengeme bakınca ise, gözlerini kısmış, dudağını ısırmakla meşguldü. Bunu fırsat bilerek amını iyice parmakladım ve inanılmayacak kadar kısa bir süreçte ıslanınca, orgazm olduğunu anladım ve parmaklarımı geri çektim. Ve yarağımı dışarı çıkararak yengemin eline verdim. Yengemin eli değer değmez eline boşaldım. Yengem temiz eliyle çantasından kağıt medil çıkardı. Ben sikimi temizlerken yengem de elini temizlendi. Sonra ikimiz de yolculuğun kalanını dinlenerek geçirdik...
Eve vardığımızda millet toplanmış, davul zurna çalıyordu. Kalabalığa hoşgeldiniz dedikten sonra yengeme yanaştım ve kulağına fısıldayarak, "Hoşuna gitti mi?" diye sordum. Yengemin cevabı beni epey şaşırttı, "Hayır! Çünkü ben yarağını amıma istiyorum!" dedi. Bunun üzerine plan yapmaya başladım. Damadın malzemelerinin olduğu odanın anahtarı sadece bende olduğu için, bilinçli olarak odanın ampulünü gevşettim ve yengeme yardımcı olmasını, orada üstümü değiştireceğimi söyledim. Yengem ampülü değiştirmek için benden anahtarı aldığında, yengeme sessizce, "Külodunu çıkartıp orada beni bekle!" dedim. Yengemden birkaç dakika sonra da ben, "Üstümü değiştirip geleceğim..." diyerek kalabalıktan ayrılıp peşinden gittim. Yengem karanlık odada beni bekliyordu...
Yengeme sarıldığımda, yengem biri görecek diye korkuyor, "Yapmayalım!" diyordu. Eteğini kaldırıp bacaklarını elleyince, yengemin hazırlanıp külotsuz beklemesi, dudaklarına yapışmama sebep oldu. Sonra bacaklarını aralayıp, hafif kıllı amına yumuldum. Her dil darbemle yengem başımı daha çok sıkıyor, daha çok inliyordu. Yakalanma riskimiz olduğundan hemen yarağımı amına sokmalıydım, daha sonra geniş zamanda her türlü zevki yaşatacağıma dair söz verdikten sonra, yengemi sırtüstü damadın yatağına uzatıp, bacaklarını açtım. Yarağımı amının dudaklarında gezdirince, içine sokmam için yalvardı. Yarağımı hafif hafif amına sokup çıkarınca, gözleri döndü. Ve beklemediği bir anda aniden yarağımı tamamen amına kökledim. Ve amını kökleye kökleye siktikten sonra içine boşaldım...
Yengem tam kalkıp külodunu giymek için domalınca, arkasına geçip yarağımı götüne sürttüm. "Ordan olmaz, hiç yapmadım!" demesine rağmen götünü sikmek için ikna ettim ve hem yarağımı hem de göt deliğini iyice tükürükledim. Yengemin yaşına rağmen çok dar bir göt deliği vardı, ama bu o götü sikmeme engel olmayacaktı. Hayalimdeki kadını köpek duruşuna getirerek, yavaş yavaş yarağımı götüne soktum. Ve sikmeye başladım Çok dar olmasından dolayı acayip bir zevkleniyordum. Kısa bir hırpalamadan sonra götünün içine boşaldım. Ayak seslerini duyunca toparlandık. Yengem kıçına külodunu giyip, odadan çıkamadan dudağımı öperek, "Devamını isterim!" dedi. "Ben de isterim yenge!" deyip gönderdim yengemi. Sonra ben de hazırlandım ve çıktığımda kalabalıkta yengem hiçbir şey olmamış gibi gülerek karşıladı beni...
Gecenin ilerleyen saatlerinde gülerek koluma girdi ve "Götüm çok acıyor, ama umurumda değil, müsait bir anda o yarağı tekrar istiyorum!" dedi. Dört gün geçti ve ben müsait anı sabırsızlıkla bekliyorum. Yengem, seni seviyorum, senin amını ve götünü :)
[Ahmet]
185 notes · View notes
hakedecek · 1 year
Text
Yazgulu - Mega+ (2)
Sanal Sohbetin Gerçek Adresi
Hepimizin sohbet etmeye ihtiyacın vardır. Özellikle ev konforunda, çay ve kahve yudumlarken gerçekleştirilen sohbetin ise havası bambaşkadır. Chat sitesi olan Yazgülü, en keyifli sohbetlerin adresi olmayı sürdürüyor. Gerçek kişiler ile sohbet etme ayrıcalığını yaşatan site, hileli sohbet platformlarından çok farklı bir servis sunuyor. Chat siteleri içinde özgün yapısı ile ayrışırken, üye sayısı her geçen gün artıyor. Sohbet siteleri arasında kaliteli yazılımı ve pratik kullanımı ile oldukça farklı bir çizgide faaliyet gösteriyor. Chat sohbet denildiğinde akla gelen ilk site olmasının sebebi, elbette bu farklılıkları. Vakit kaybetmeden keyifli sohbeti ve paylaşımı deneyimlemenizi öneriyoruz. Güvenli bir alanda sohbetin doruğuna çıkmaya davetlisiniz.
1K notes · View notes
sermeri · 2 months
Text
Birkaç ay önce eski bir arkadaşım sormuştu “Sen bu adamı çok sevdin, neden?” diye..
Konuşabiliyoruz, dedim ve bu o kadar müthiş bir şey ki, hiç susmasın, hiç susmayayım istiyorum..
Anlatacak çok şeyimiz varmış birbirimize..
Çok çay soğuttuk, çok geç kaldık, uykusuz kaldık, asansörün düğmesine basmayı çok unuttuk konuşacağız diye.. Anlat, doğduğun günden itibaren anlat, diye oturtmuştum bir gün karşıma..
Her şeyi dinledim..
Çocukluğunu, gençliğini, okul anılarını, akrabalarını, aşklarını, kızgınlıklarını, kırgınlıklarını, hayallerini, pek çok şeyi.. Kırklareli’ne gidince akrabaları kendilerini tanıttı ama zaten tanıyordum..
Bana onu anlattılar, içimden hep “bunu dinlemiştim Nedim’den” dedim.. Konuşabiliyor olmanın ne kadar kıymetli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.. Yapılacak ve baş edilecek bir sürü işle bıraktı beni, şimdi sürekli “Nedim’e sorsam ne derdi, ne yapardı” diyorum ve hepsinin cevabı var..
Demek ki konuşmuşuz, demek ki dinlemişim.
Bu ramazanda bir yere iftara gittik..
Yan masaya genç bir çift oturdu ve iftar boyunca hiç konuşmadılar..
Genç adam bir kez “su koy” dedi ve kız ona su doldurdu, o kadar..
O masadaki negatif enerji aktı durdu bizim masaya..
Göz ucumuzla izledik..
Ben bi ara “Hadi gel konuşalım onlarla, biz onlardan büyüğüz, ömürlerini böyle zayi etmesinler” dedim..
“Bırak zamanla anlarlar” dedi..
Keşke konuşsaydık, belki daha erken anlarlardı sohbetin kıymetini..
Eğer gidip konuşsaydık derdim ki “açın ağzınızı, gönlünüzü, kalbinizi birbirinize, susmayın..
Eski dilde sevginin kelime karşılığı “muhabbet” her iki anlamıyla da doğru.. Allah muhabbetinizi artırsın dileğinde hem sohbetin, hem sevginin artması temennisi var..
O olacak ki, bu da olsun..
Şanslıyım ki bu muhabbeti tatmış, kıymetini bilmişim bugün hala sesi, sohbeti kulağımda..
Yıllar önce öğrenmiştim Mevlevilikte ölünmez, susulur derler..
O yüzden mezarlıklarının girişine Hamuşân yazarlar yani “susmuşlar"
Az önce rast geldim bu yazıya.. Paylaşmak istedim..
Ahhhh dedim "muhabbet" sen ne kıymetli bir hazinesin..
41 notes · View notes
tamamsenkazandn · 9 months
Text
Mesela sohbeti hoş bir zât ile demlik demlik çay eşliğinde sohbeti arzularım.
42 notes · View notes
gurbets-world · 5 months
Text
Tumblr media
Çay çok tatlı dedim. Tatlı olan çay değil bohbet dedi, ve ekledi. Güzel insanın sohbeti şeker gibidir konuştukca tatlanır, tatlandıkça demlenir insan.
43 notes · View notes
eylences-blog · 9 months
Text
SONUNDA DELDİRDİM 4. BÖLÜM! (Hakan 32 Y., İzmir)
Bir akşam evde viski içip internette takılırken Şeref Dayı aradı. Bazı işleri olduğunu, bana danışmak için İzmir'e geleceğini söyledi. Uçağının saatini öğrendim ve ertesi gün onu karşıladım. Miras davasından ve ticaret davasından dolayı kutladı beni önce. Miras davasından hakkımı alamadığımı bildiğini ama telafi edeceğini söyledi. İzmir'de bazı alım satım ve emlak işlerine girdiğini söyledi. Bazı konularda fikrimi alıp ciddiyetle dinledi beni. Bu şirketlerde kendisini temsil etmemi istiyordu. Bana güzel bir ofis tutacağını söyledi. Tüm masraflar ondandı. 1 senelik kirayı da peşin ödeyecekti. Ayrıca İzmir'e çok sık gidip geleceği için benim de kalacağım güzel de bir daire tutmak istiyordu. Tüm masraflar yine ona aitti ve yine 1 senelik kira peşindi. Hatta iyi bir yer olursa satın bile alabileceğini söyledi. Ertesi gün onu yolcu ederken yer bakmamı ve ona haber vermemi tembihledi ciddi şekilde.
Hemen emlak sitelerine girip araştırmalara başladım. İzmir'in çok iyi bir semtinde, merkezde bir ev vardı. Daha önce de ofis olarak kullanılmıştı. Geniş bir salonu, 4 tane büyük odası vardı. Kira belki biraz pahalıydı ama Home-Office olarak kullanabileceğim bir yerdi. Telefonda bütün bunları anlattığımda Dayı dikkatle dinledi ve "Tamam tut o zaman, ama içi çok güzel döşensin, misafirlerim geldiğinde mahçup olmayalım, hiçbir masraftan kaçınma sakın!" dedi, 1 haftaya kadar da biriyle geleceğini söyledi. Sonra da bana bir dava daha yönlendirdi gider ayak. Ancak bu seferkiler bir hayli önemli insanlardı. İzmir'de bu kadar tanıdığının olmasına şaşırmıştım biraz.
Evi tutup bu işlerden iyi anlayan bir arkadaşımın da yardımıyla en güzel şekilde döşedim. Salon çok şık bir ofis olmuştu. Oturma grubu, çalışma masası, toplantı masası, dosya dolabı ve asistan masası vardı. Bunlara rağmen de hiç de çok dolu görünmüyordu. Bir odayı yatak odam yaptım. Güzel bir yatak, gardrop. Şeref Dayının yatak odasına ayrı bir özen gösterdim. Öbür odayı da oturma odası gibi yaptım kendime. 2 divan ve koltuktan oluşan bir oturma grubu, büyük bir TV, sehpa. Kalan odayı şu an ne yapacağımı bilemiyordum pek. Bir yatak aldım oraya. Ufak bir dolap ve masa koydum. Misafir gelirse de burada yatar işte diye düşünüyordum. Koridorun ortasında yaptırdığım kapı da ofisi evden ayırıyordu.
3 gün sonra geldiğinde havaalanından onu kendi arabamla aldım bu sefer. Yanında 19-20 yaşlarında gösteren, esmer, uzun boylu ve çok yakışıklı bir delikanlı vardı. Alper'di ismi. Sessiz biriydi. Şeref Dayının gözünün içine bakıyordu birşey lazım olur mu diye. Onları alıp ofise götürdüm hemen. Çok heyecanlıydım Şeref Dayıya göstermek için. Daha girerken semti de binayı da çok beğenmişti. İçeri girince de ona evi, ofisi, odaları gösterdim.
Salonda koltuklara oturduğumuzda sigarasını yaktı. Ben, "Bir çay yapayım!" derken Alper hemen fırladı, "Ben yaparım abi!" diyerek. Mutfağa girerken Şeref Dayı bana bakıp (Bırak yapsın!) der gibi bir işaret yaptı. Çayları içerken kısa bir iş sohbeti de yaptık. Bugün beni iş yaptığı insanlarla tanıştıracaktı. İş, aile ve diğer konularda biraz sohbet ettikten sonra evden çıkıp şirketleri gezdik. Akşama kadar bir sürü insanla görüştük. Arazi ve binaları gezdik. Büyük düşünüyordu gerçekten. 5-6 milyon dolara yakın iş vardı ortada. Yaptığımız görüşmelerde bile iki tane davayı almıştım.
Yemeği dışarıda yedik birkaç kişiyle. Alper sürekli olarak Şeref Dayının yanındayken bana da bakıyordu birşey lazım olur mu diye. Bir iki defa ona bakmaktan kendimi alamamıştım ben de. Giydiği kot pantalon biraz eskiydi. Tişörtünün de rengi solmuştu. Tişört biraz dar gelmişti ve kaslarını çıkarmıştı ortaya. Kızları ne biçim siker bu, eline düştü mü bayıltır diye şöyle bir alıcı gözle bakmaktan alamadım kendimi. Ayakkabısı da eskiydi çok. Şeref Dayının bu tür şeylere dikkat ettiğini bilirdim. Yanında olan birinin böyle gözükmesini istemezdi. Ama bu genç kimdi, niye bizim yanımızda böyle dolaşıyordu onu anlamamıştım halen. Tam bir erkek güzeliydi ama orası kesin. Akşam yemeğinden sonra eve geçtik. Oturma odasında biraz TV izledik beraber. Alper bu sefer rakı, su ufak tefek meze ayarlayıp getirdi bize. İş konuşmaları derken de yatıp uyuduk. Misafir odasında yattı Alper de.
Sabah kalktığımda uyanmıştı o da. Çok saygılı bir şekilde bana, "Günaydın!" dedikten sonra kahvaltıyı hazırlamaya devam etti. Şeref Dayı da uyandı o sırada. Kahvaltı sonrası beraberce büyükçe bir AVM'ye gittik Şeref Dayının isteği üzerine. Alper'e üç pantolon, gömlekler, birkaç kazak, mont, iç çamaşırları derken çorabına kadar bütün giyeceklerini aldı. Elleri torbalarla doluydu ve yüzünde saklayamadığı bir mutluluk vardı. Şeref Dayı sürekli telefonla görüşürken elbiseleri almasına ben yardımcı oldum. Çok saygılıydı bana karşı. Ama oldukça tutuk, çekingen bir gençti. "Sen seç!" dememe rağmen bir şey demiyor, ne verirlerse, "Tamam!" diyordu. Bir pantolonu denediğinde dar geldi. O an sağa yatırdığı sikini fark ettim. Fark edilmeyecek gibi değildi gerçi. Tezgahtar kızların ilgisinden etkilenmişti anlaşılan delikanlı. O da aynaya bakınca görmüş, kıpkırmızı kesilip değiştirmeye soyunma odasına girmişti. Elbiseleri aldıktan sonra oyalanmadık fazla ve ofise döndük. Bütün torbaları taşıyordu Alper. İçeri girdikten sonra salona yerleştik Şeref Dayı ile. Alper'i çağırdı ve "Yeğenim al şu parayı da aşağıdan bize bir şişe o benim sevdiğim viskiden al. Fındık fıstık falan da al hadi. Gelince biraz çık da dolaş sen de. Biz Hakan abinle birşeyler konuşacağız!" dedi.
Ben sessiz bir şekilde Şeref Dayıya bakıyordum. Alper çıktıktan sonra anlatmaya başladı. Bizim oradan bir köydenmiş Alper. Rahmetli babasını tanırmış. Annesi de bir akrabasıymış Şeref Dayının. Şerefsizin tekiymiş babası ona göre. İki karısından 9 tane çocuğu varmış. Öldükten sonra Alper biraz daha idare etmiş ama annesi de ölünce bunu evden uzaklaştırmışlar. Biz konuşurken Alper de gelmişti. O gelince Şeref Dayı konuyu değiştirdi. Şişeyi, bardakları, buzları getirip çerezleri tabağa koydu. Biz içkileri doldururken Şeref Dayı da ona izin verdi. Biraz anlar gibi olmuştum işin rengini. Anlaşılan bu evde yalnız olmayacaktım. Annesi de ölünce Alper sağda solda takılır olmuş. Sokaklara kadar düşmüş. Şeref Dayı sahip çıkmış sonra ve bir kasabada işe koymuş bunu bir tanıdığın yanında. 16 yaşlarındaymış o zaman. Anlatırken durdu ve viskisinden büyük bir yudum alıp sustu. Sigarasını yakıp derin bir nefes çekti. "Ben bunu işe koydum da meğer adamlar da bir çobana vermişler bunu yanında dursun iş öğrensin diye. O çobanlar da anlayacağın..." sustu bana bakıp. Anlamamı ister gibiydi.
Biraz merakla baktım. Anlar gibi olmuştum, ama kolay söylenecek birşey değildi. "O çobanlar çocuğu kullanmış işte. Hepsi birden sikmişler senin anlayacağın. Benim kulağıma geldiğinde olay büyüdü tabii ki. İki tanesini benim yeğenler.... anladın işte. Neyse artık. Anlayacağın Alper'i aldım oradan. Artık bizim oralarda pek yapamaz. Bir senedir bende duruyor. Katır gibi çalışır. Her işi de kolayca öğrenir. Benim yazıhanede bilgisayarı falan da iyice öğrendi hemen. Liseyi de bitirdi orada. Okusun bu yiğenim. Akıllı ve dürüst biri. Ben olaya karışınca zaten işler de biraz büyüdü. Bir süre uzak durması lazım bizim oradan. Yani diyeceğim..." deyip sustu ve bana baktı.
Sağa sola gidecek, bazı basit işleri takip edecek bir elemana zaten ihtiyacım vardı benim de aslında. Ama burada kalacak olması biraz canımı sıkmıştı. İnternetten genç bir gay ayarlamıştım bile, yarın akşam buluşmayı düşünüyorduk onunla. O iş de yatmıştı şimdi. Birşey diyemezdim ama Şeref Dayıya. Hayatta elde ettiğim herşey onun sayesindeydi. Bir şekilde idare edeceğiz artık diye düşünüp, "Tabii ki kalsın burada. Yazık delikanlıya. Ben ona iş de öğretirim, okuması için de yardımcı olurum. Senin isteğin emirdir bizim için. Boş oda da var zaten kalır işte burada!" deyince güldü omuzuma vurdu memnuniyetini belirterek. "İyi biridir merak etme. Bu olaylar 3-4 sene önce oldu ama halen çok durgun haliyle. O gidince ben daha rahat idare ederim onun meselesini de!" dedi. Gözleri çakmak çakmak olmuştu bunu derken. Anlaşılan bir hayli dağıtacaktı ortalığı orada.
Sıkı içiyordu Şeref Dayı. Biz şişeyi bitirmek üzereyken de Alper geldi. Benimle kalacağını, sözümden çıkmamasını sıkı sıkı tembih etti ona. Elini öptü Şeref Dayının Alper. Benim de elimi öpmek isterken ben çevirdim elimi. Sonra odasını gösterdim. Banyoyu falan anlattım ona. Ertesi sabah Şeref Dayı gitti. Pazar sabahı ofiste ona çalışmaları anlattım. Baro, adliye, bankalarda yapabileceği işleri anlattım. Bilgisayarı gösterdim. Gayet de iyi biliyordu bilgisayar kullanmayı. Yazışmalarımı da temize çekebilirdi. Elinden yemek yapmak da geliyordu.
Ve böylece Alper ile beraber yaşamaya başladık. Ona hiç başka gözle bakmıyordum. Acıyordum biraz aslında. Çok saygılıydı bana. Beyim beyim derken bana Hakan abi demesini öğretmem bir haftamı almıştı. Bir ayın sonunda ise verdiğim bütün işleri yapar hale gelmişti. Yazılarımı temize çekip adliyeye, baroya gitmesi falan çok rahatlatmıştı beni. Gayet güzel yemek de yapabiliyor ve ortalığı da topluyordu. Çok durgun, çekingen biriydi. İş olmadığı zaman mutfakta oturur, iş sonrası ortalığı toparladıktan sonra da odasına çekilirdi. Ona cep telefonu aldığımda sesi titremişti teşekkür ederken. Akşamları beraber oturup TV izliyorduk. Aslında o gelmiyordu odaya, ama ben çağırmıştım onu ısrarla. Bazen PS bile oynuyorduk beraber. PES'te beni yenmeye bile başlamıştı kerata.
İlk maaşını aldığında elimi öptü teşekkür ederken. Şeref Dayıya da anlattım bu durumu. Teşekkür edip gülerek bana çok saygı duyduğunu söyledi. Benim hakkımda basit birşeyler sormuş meğerse Alper'e. Şeref Dayıyı neredeyse babası gibi görmesine rağmen sıkılmış anlatmamış birşey. Benim de hoşuma gitmişti bu tabii ki. Kısa sürede abi kardeş gibi olmuştuk onunla. Bana alışınca aslında çok sempatik olduğunu görmüştüm. Yaşadıkları belli ki çok etkilemişti onu. Bir gün ağır bir grip geçirdiğimde bana çok iyi bakmıştı. Bütün gece uyumadan beklemişti ilaçlarımı zamanında almam veya terleyince yardımcı olmak için. Ben iyileştikten sonra o hasta olunca ben de ona bakmıştım.
Herşey iyi gitse de benim sex konusunda biraz sıkıntım vardı. Alper evdeyken rahat 31 bile çekemiyordum. Eskiden laptopu TV'ye bağlar, büyük ekranda pørnø izlerdim. Birini eve getirmem zaten söz konusu değildi. Alper'e para verip evden uzaklaştırırdım belki biraz. "Çık üç dört saat sonra gel!" desem gıkı bile çıkmazdı. Ama anlayabilirdi birşeyler...
Dördüncü ayın sonunda azmaya da başlamıştım iyice. Bu kadar azınca da hep bir gay ile sikişmek istiyordum. Emre de şehir dışındaydı ve beni oyalar gibiydi. Bazı akşamlar film izlerken genelde birşeyler içerdim. Birkaç defa Alper'e de teklif ettim ama istemedi o. Daha önce içmiş. Ben anlamadım konuyu önce tam ne zaman diyecekken sessiz kaldı. Geçmişini sorgulamamak en iyisiydi. Film ve içki sonunda ise oturma odasında uyurdum battaniyeyi üstüme çekip. Gece bir ara kalkar odama geçerdim uyumaya.
Bir gece dizi izledik Alper'le. Bu son yapılan dizilerin pørnødan farkı yoktu zaten de bu dizi iyice abartmıştı olayı. Battaniyenin altında taş gibi olmuştu sikim. Alper'e baktığımda ise onun da durumunun fena olduğunu anladım. Kolları battaniyenin içindeydi ve arada sırada hızlı hızlı hareket ederken durup bana bakıyordu. 5 bölüm izledikten sonra sikim çatlayacak gibi olmuştu. Odama gidip cep telefonuyla işi bitireyim bari diye düşünsem de üşengeçlikten kalkamadım. İçkiyi de biraz fazla kaçırmıştım zaten. Yatma pozisyonu alırken Alper de anladı. Battaniyeyi çekip kalktığında ise bir an yutkundum. Gri eşofmanının önünde bir şişkinlik vardı, ama sanki oraya bir patlıcan veya salatalık sokulmuş gibi duruyordu. Hızla kalkıp iyi geceler dileyerek çıktı odadan. Güldüm kendi kendime. 31 çekmeye gittiği çok belliydi.
Bir içki daha koyup sigara yakarken biraz işleri düşündüm karanlıkta oturup. Bir ara odanın kapısında bir gölge gördüm sanki. Alper sessizce kapıya kadar gelip beni kontrol etmişti. Eh oğlan 19 yaşındaydı. Bu yaşta normaldi gayet. Ben onun yaşında duvarı sikecek kıvamdaydım da Ozan yardımcı olmuştu bana. Hiç rahatsız etmedim Alper'i. Rahat divanda battaniyeye sarılıp uykuya geçtim. 10 dakika kadar sonra çişim gelince uyandım. Zar zor kalktım divandan tuvalete gitmek için. Kapıyı sessizce açıp tuvalete giderken tam karşıda Alper'in odasının kapısı hafif aralıktı. Kapısını tam kapatmazdı zaten. Çok hafif bir inleme sesi duydum. Merakla kapının önüne geldim.
Eşofmanını dizlerine kadar indirmiş, üstünü de sıyırmıştı iyice. Cep telefonundan pørnø bir film açıktı ve sesi çok kısıktı. Elinde ise tam bir canavar vardı. Bu kadar büyüğüne hiç denk gelmemiştim. Kalınlığı benimki kadar vardı ve 20 cm belki daha bile büyüktü siki. Yavaş yavaş yapsa da hızlanmaya başlamıştı. Sıvazladıkça öbür eliyle de taşaklarını bazen de göbeğinin altını okşuyordu. Dışarıdan gelen loş ışıkta parlıyordu siki. Hafif bir sesle inliyordu 31 çekerken. Tutamadım kendimi ve elim sikime gitti izlerken. Daha önce ona hiç bu gözle bakmamıştım. Evet sikinin büyük olduğunu birkaç defa anlamıştım. Çok yakışıklı ve küçük yaşlardan beri çalışmasının sonucu kolları, omuzları da yapılıydı, ama onu böyle görünce aylardır sex yapamamanın da sonucu olarak çok etkilenmiştim. Sikinin o mantar gibi kafasını dudaklarımın arasına alsam ve emerken ezsem kimbilir nasıl zevk alırdı diye düşünmeden edemiyordum onu gizlice izlerken.
İyice hızlanmaya başladı. Sanki döver gibi tokatlıyordu şimdi yarağını. Sol eli taşaklarındaydı. Ben de sıkıyordum sikimi izlerken. Sesi çıkmaya başlarken sol elinin aşağı inmeye başladığını gördüm. O an kasıldım birden. O hareketi yapmaz, o kadar da değil desem de elini çekip parmağını emdi ve tekrar aşağıya götürdüğünde başı geriye düştü. Tam taşaklarının altına götürmüştü parmağını ve bilekten hareket ediyordu eli. Ses çıkarmak istemiyordu ama dudaklarının arasından gayet yüksek sesli bir inleme çıktı. Sikinin kafasından bembeyaz döller fışkırıp göğüslerine yapışmaya başladı aynı anda. Ohhh, döller durmuyordu hiç. İşer gibi attırıyordu. Nefes nefese kalıp durduğunda halen döller akıyordu sikinin kafasından göbeğine. Elimi zar zor çektim sikimden. Tuvalete girerken de istemeden de olsa ses yapmıştım. Girdiğim gibi donumu sıyırdım hemen ve daha 10 saniye sürmeden boşaldım. Sesimi çıkarmamak için ben de çok zorlanmıştım.
Ertesi gün çok geç bir saatte uyandım. Pazar günleri Alper'e de izin vermiştim. Bana kahvaltı hazırlamasına gerek yoktu. Genelde dışarıdan birşeyler söylüyorduk zaten. Öğlene doğru uyanınca dün geceyi hatırladım. O kocaman siki, zevkten kıvrana kıvrana kendini parmaklaması, boşalması halen gözümün önündeydi. Ona karşı bir hareketim olmazdı, ama geldiğinden beri ilk defa ona artık başka bir gözle bakmıştım. Biraz dikkatli incelemeye başladım onu. Bankaya gidip geldiğinde pantolonundan belli oluyordu siki. Sık sık tuvalete gittiğini de fark etmiştim. Bir keresinde kapının önünde durup dinlediğimde içeriden bir inleme sesi gelmişti. Anlaşılan bu benden de azgındı. Köylerde, kasabalarda geçmişti hayatı ve İzmir'e gelip fazla giyinmeyi sevmeyen İzmir kızlarını görünce iyice azmıştı. Gay hisleri var mıydı, istiyor muydu, yoksa tecavüze uğramanın getirdiği travma mıydı kendini parmaklaması. Hiç bilmiyordum bunları.
Ama kendim için de birşeyler yapmam gerekirdi artık. Daha önce sikiştiğim Emre'ye mesaj atıp yokladım. Müsaitmiş ve onun da canı istiyormuş. Yer sorunu da yokmuş evi müsaitmiş birkaç gün için. Alper'e akşam geç geleceğimi söyleyip Salı günü Emre'nin evine gittim. Giderken yolda düşündüm, Emre tam da Alper'in yaşındaydı ve ona da benziyordu biraz. Niye onu seçmiştim ki? Alper'e benziyor diye mi? Evine çıkarken sikim dimdikti. Kısa bir şort ve tişörtle karşılamıştı beni. Beline sarılıp kendime çektiğimde hoşuna gitti azgın halim. Öpüşmeye başlarken yatak odasına sürüklenir gibi gidiyorduk.
Yatağa oturttum onu ve ayların verdiği abazalıkla fermuarımı açtığım gibi sikimi ağzına verdim hemen. O da benim bu halime ayak uydurmuş deli gibi yalayıp emmeye başlamıştı sikimi. Elimi başına götürüp bastırıp çekmeye başladım ağzına. Montumu attım üstümden. İki elimle başından tutup ağzını sikmeye başladığımda eli taşaklarıma gitti. Aldığım zevkten gözlerimi kapattım. Ağzı sıcak ve ıslaktı. Dili her yerime sürtünüyor, sikimin kafasını yanaklarına sürtüp damağının altında ezerken sanki yutuyordu. Pantolonumu bile tam çıkarmamıştım daha. Boğazına kadar soktum. Bir an öylece kaldığımda yüzü kızardı. Salyaları taşaklarıma akıyordu. Sertçe çıkardım ağzından. Emre, "Ne oldu sana Hakan bu gece, feci azmışsın sen!" derken gözlerime bakıp yüzüne sürtüyordu sikimi.
Bir anda onu koltuk altından tutup çevirdim yatakta. Götünü avuçlayıp şortunu çekerken o da domaldı. Bir elini yatağına öbürünü de duvara koyup kaldırmıştı o güzel götünü. İkiye ayırdım elimle. Daha önce tadına baktığım o nefis deliği açılıp kapanıyordu. Benim geleceğimi bildiği için hazırlamıştı bile. Parlıyordu kaydırıcıdan. Dibinden tuttum sikimi ve yaklaşırken bir elimi omuzuna koydum. Prezervatifi falan siktir ettim o gün. Tükürdüm tam deliğinin üstüne. Sikimin kafasını getirip hafifçe bastırarak sürdüm iyice. Omuzdan çekip belimi ittirerek sikimin kafasını içine yerleştirirken canı acımıştı. "Ahhhh, yavaşş ama, tamam. Senin zaten o. Biraz daha yavaş!" diye yalvarır gibi inlerken yerleştirip geçirdim içine yarısına kadar. Debelenip kaçar gibi kıvrıldı önümde. Daha sert çektim omuzundan ve bir ayağımı da yatağın üstüne koyup köküne kadar soktum götüne. Sımsıkı sarmıştı sikimi içine kayarken. Ohhhhh, çok güzeldi bu. Girince bir an çığlık attı ve boynu yukarı kalktı. Omuzundan boynuna sarıldım ve kendime çekerken bir daha sokup çıkardım. Sokup çıkartıyordum durmadan götüne artık. Gözlerimi kapatmıştım tamamen. O an gözümde Alper vardı sanki. Sanki onu altıma almış böyle inlete inlete sikiyordum.
Emre artık zevkten inliyordu. İyice hızlanmıştım. Ter içinde kalmıştım elbiselerle. Durmadan sokup çıkartırken elimi onun sikine attığımda o da götünü arkaya verip sallamaya başladı. Ohhh, sikim içinde sürtünüyordu iyice. Girip çıkıyordu durmadan. Dayanmak çok zordu buna daha fazla. Abana abana sikmeye başlarken durdurmadım kendimi hiç. "Ohhh, al Alperciğim, al koyum hepsini, bak neler yapıyor sana Hakan abin!" diye bağıra bağıra içine boşalttım tüm döllerimi. Üstüne yığıldığımda halen içindeydim. Nefesim düzelirken yavaşça çıkardım içinden ve yatağa uzandım. Tam boşalırken gözümün önüne Alper'in yüzü gelmişti.
Emre sessizce elini göğsüme koyup dudağımı öptü. "Onun da haberi var mı senin duygularından?" dediğinde irkildim birden. Beni öperken soymaya başlamıştı yavaş yavaş. "Kim bu Alper, merak ettim gerçekten. Çok etkilemiş seni. İster mi seninle sikişmeyi? Belki beraber de sikişiriz, ne dersin?" diye konuşurken dudaklarımı, boynumu öpüyordu. Çırılçıplak kalmıştım ben de. Cevap veremiyordum ona hiç. Emre, "Onun sikini de böyle emmek ister miydin?" diye ağzıma verdiğinde ise eme eme sokup çıkarmaya başladım ağzıma. Sesi kesilmişti küçük sürtüğün. Başım bacaklarının arasında inip kalkıyor o nefis sikini sokup çıkartıyordum ağzıma. Emre, "Ohhh, ona da bunu yaparsan ne istersen yapar sana sonra Hakan. Ohhh, harikasın!" diye inlemeye başladı. Gülümsedim bir an. Alper'in sikini ağzıma alsam ne yapardı acaba? O çok saygı duyduğu Hakan abisinin ağzına verse neler hissederdi kim bilir? Ya daha da ileri gidersek?
"Hadi konuşma çok. Konuşmaya gelmedim buraya ben!" deyip yüzüstü uzandım. Emre üstüme çıkıp sürtündü deliğime. Sonra güzelce emmeye başladı deliğimi. Dilini sokup çıkartarak ağzını şapırdatarak yalayıp emiyordu deliğimi. Sonra üstüme çıktı oturur gibi. "O da sana bunu yapmak ister mi ya? Sen istersin kesin di mi Hakancım?" derken elini belime sarıp beni haififçe kaldırmış ve birden sikinin kafasını sokup yavaşça köküne kadar yerleştirmişti içime. Ohhhhhh, evet, çok isterdim Alper'in bana bunu yapmasını. Eminim ki delirirdi zevkten. Onu o halde görmeyi, zevkten kısılmış gözlerle bütün azgınlığı ile üstümde tepinmesini çok isterdim. Emre durmuyordu. Benim zevk aldığımı anlamıştı. Ve hatta büyük ihtimalle o an başkasını düşündüğümü de anlamıştı. Hızlandı iyice sertçe sikmeye başladı. Bir süre sonra ikimiz de boşaldık ve yanyana yattık nefes nefese.
Bir sigarayı paylaşırken Emre gülümsedi ve "Yaa dayanamayacağım ama ben. Söylemeyecek misin kim olduğunu yaa? Acayip etkilemiş seni belli ki!" derken göğüs kıllarımla oynuyordu. "Adı Alper. Seninle yaşıt ve sana anlatamayacağım bir ilişki var aramızda..." diye biraz anlatmaya başlarken o sikimi yavaş yavaş öpüp emmeye başlamştı bile. Onun bu enerjik hali çok hoşuma gidiyordu. Ona bıraktım kendimi. Alperin gay olup olmadığını sorduğunda ise, emin olmadığımı söyledim nefes nefese. O kalın sikimi taşaklarıma kadar ağzına sokup çıkartırken hiç zorlanmıyor gibiydi. Kalkıp üstüme oturdu sonra. Eliyle sikimi tutup götüne alırken inledik ikimiz de. "Hadi Alper de yine bana olmaz mı, fantazi yapalım biraz!" derken hepsini içine sokmuş o güzel poposunu sağa sola sallıyordu kucağımda. Yüzünde yaramazlık yapan bir çocuğun ifadesi vardı sanki. Belimi ileri hareket ettirip daha çok soktum. Ve sonra da hiç durmadan siktim onu. Boşaldığımda bile tam yumuşamadan devam ettim...
Bir süre uyuyup dinlendim Emre kollarımda yatarken. Onu hafifçe öpüp uyandırdım gitmek için. Çıkarken her zaman verdiğimden biraz daha fazlasını vermiştim ona. Eve döndüğümde çok yorgundum. Saat de bir hayli geç olmuştu. Aralık kapıdan odasına baktığımda Alper uyuyordu.
[Hakan]
29 notes · View notes
vural-571-selim · 1 year
Text
Tumblr media
Yorucu bir günün ardından rahatlamak için dost sohbeti ve çay harika bir fikir huzur dolu sağlıklı güzel bir akşam diliyorum saygılar sevgiler herşey gönlünüzce olsun inşallah
32 notes · View notes
keemlenyekun · 4 days
Text
Topal ahmetin torunuyum
Rahmetli dedem çok gönlü açık adammış. Hayatın çeşitli zorluklarından geçmiş ama hayata daima tutunmayı bilmiş çok iyi bir müslümanmış. Ben 6 yaşımda iken vefat ettiği için ne kadar hatırlayabilirim ki? Fakat eski toplumdan kalma bir mahallede büyümenin faydaları: menkıbeler.
Biz ramazanda çatı katımızda mahalleye teravih namazı kıldırırdık. Dedemin başlattığı bir hareket diyelim. İşte benim çocukluğum bu kış ramazanlarının teravihlerinde geçti. Teravih sonrası çay merasiminde edilen yaşlı sohbeti. Tek çocuk bendim üstelik. Dedemi mahalleli sevdiği için anıları anlatıyorlardı. İsimler yok. Sadece Doktor amca, bankacı salih, kavaklı mehmet amca, laz mustafa, hacı ali amca, amasyalılar, nuri aga, trenci, gardiyan... Böyle bir mahallede büyüdüm.
Dedem rahmetli topal kalınca çocukları büyütmek için her işi yapmış. Ayakkabı boyacılığı dahil, tuvalet bekçiliği, suculuk, marangozluk. Buna dair anılar anlatılırdı. (unutuldu çoğu)
Ayakkabı boyacılığı yaptığı 60lı yıllarda babam henüz çocukken adamcağız boya teknesini taşıyamamış. Sakat ayağı, elinde değnek. Yanında babam. Samsun meydanda eskiden otobüs terminali varmış. Orada bir ağacın altına oturuvermiş bir otobüs şirketi yazıhanesinin önüne. Babam ağlar bunu anlatırken. Babam der çok terlemiş boya teknesini taşıyamaz olmuş zor yürüyor zaten. Gölgeye oturduk. O arada yazıhaneden birisi çıkıp gelmiş (şirket adı anmayayım şimdi) dükkanın önü diye kovmuş dedemle babamı. Tekneyi tekmelemiş. Dedemin çok zoruna gitmiş. Kovulması ayrı dert, ama topal olmanın verdiği zorluk, bunalmışlık, çocukların açlığı. Babam böyle der. Rahmetli çok bunalmıştı beddua etti adama sen de benim gibi çaresiz kalasın diye.
Evet burası kalp gözü, sırlar kapısı. Puahahahah.
Dedem kabiliyetli bir adam. Kendi takma ayağını kendisi yaparmış. Korsan gibi tahtadan ayak. Samsunda da ünlenmiş. İşte topal ahmet var ayak yapar diye. Yıllar sonra bu dedemi kovan adam ayak yaptırmaya gelmiş bizim eve. Adam dedemi tanımış. Hikaye bu kadar. Dedem ayak yapmıştır tabi.
Şimdi gelelim benim torunluk makamına. Sevgili defterciğim sana defaatle yazmıştım bu lanet sürecin en acı yanının 2016 yılı öncesinde yer alan 27 yıllık hayatımın çöp olması arkadaşlarımın aslında hiç olmamış olmaları, kimsenin bir nasılsın demeyişi. En incindiğim şey sanırım bu durumdu. Şimdi değil. Çünkü alışıyor insan malum.
İşte böyle bir lise arkadaşım vardı. Üniversitede hocaydı. Baroda karşılaşınca görmezden geldi beni hatta doğrudan bir ortamda aynı sanayağı yediğim adam benimle tanıştı yeniden. Eşi de hoca ve ylde bir derste hocamdı. Hatta yl tezi için belirlediğim kamu görevlilerinin disiplin yargılamasında 8. Madde ihlalleri konusunu da birlikte seçtiğim tez danışmanım. (Teze ayıracak vakit olmadığı için havada kaldı tabi) şimdi bu arkadaşım da 8 senenin üzerine ihraç olmuş, tbb de ruhsatını vermemiş. Hocam da demiş ki işte serco bey var, idari yargıçtı bu işe de ayrıca meraklı onunla görüş. Ama zaten adam benim lisede birlikte yatılı okulda kalıp birlikte ders çalıştığım aynı döşekte sabahladığım adam. Utana sıkıla aradı tabi özürler dilendi. Ben de utandım olur böyle şeyler dedim. Korkmak sonuçta fıtratımızda var. Ofisinde işini aldım. Ücret de talep etmedim. Çünkü ben de böyle salak bir avukatım. Acıyorum. Ücret isteyemiyorum. O sebeple de aç geziyorum.
Üzüldüm açıkçası. Çünkü liseden mezun olalı 17 sene olmuş. Hayatımın en güzel 4 yılı diyebilirim. 17 yıl nasıl olmuş yahu? 17 koca yıl. 2007. Şaşkınlığımı anlatamam. Liseden yakın arkadaşım ankarada avukat. Ankara hukuktan da dönemdaşım. Adamla 2003 yılından beri tanışıyorum. 21 yıl. Defterciğim çok yaşlandım ben. Çok.
Bayramda yazamadım. Kafam öyle dolu ki. Malum astrolojik olarak tutulmalar dolunaylar derken belimizi doğrultamadık.
Ofisimi kiracıyı çıkartırsak açıyorum. Kesinleşti. Kendi başıma çalışabileceğim bir yer. Oğlanın babi diye ağlamadığı bir ortam. Allahım annelerimiz nasıl dayanmışlar. Bir tanede zorlanıyoruz. Sinir krizi geçirdim geçen misal. Şaka değil. Cidden ergenliğimden beri geçirmemiştim. Ama geçirdim. Erkeklere yüklenmeyelim sevgili defter. Bak tamam kadınlarımız da zarif narin yapıdalardır illa ki. Ama her boktan da erkek sorumlu olmamalı. Afedersin ağzımı bozuyorum. Cem yılmazın hastalığa tutuldum. Adam askerde gösteri yaparken aynı zamanda er olmanın kırıcılığını yaşayınca psikolojisi bozulmuş ya. Benimki de o hesap. Çocuğun kakasını alıp, aynı zamanda soru soran müvekkile hapis cezası bilgisi veriyorum. Tam o sırada ev süpürüp tül yıkıyorum. Yetmiyor yemek yaparken aym dilekçesini düşünüyorum. Haliyle balataları yaktık. Bir ufak sinir krizi geçirdik. Kapı cam kırmadık ama duvar kırmış olabiliriz. Samsunluyum gadaşım ben zaten doğal bir sinirim var şehirden kaynaklı.
Öyle işte. Aym dilekçesi bitmedi. Kafam yine duman. Bu yazıyı beşik sallarken yazdım misal. Kafamı toplamam lazım.
Arada maç seyredip futbolla uyuşturuyorum kendimi. Ama artık onlar da yetmiyor rahatlamam lazım. Trafikte falan bir kavgaya karışıp rahatlamam lazım diye düşünüyorum bazen. Ya da statta trabzon maçı var bu hafta boğazımı patlatana kadar bağırmak da iyi gelebilir.
Toparlanacaz inşallah.
Güncellendik.
Bi rahatladım he. İyi geldi.
Vesselam.
4 notes · View notes
kral-adam-58 · 10 days
Text
Seninle çay içmeyi şiir okumayı şarkı söylemeyi özledim 🌹
Gözlerine bakmayı ellerini tutmayı
Yanında olmayı kalp atışlarını duymayı
Seninle ettiğim güzel sohbeti özledim😍
Sana sarılarak omuzunda olmayı
Beraber aynı nefesi almayı
Seninle karşılıklı çay içmeyi özledim
Kuzum 🥰
2 notes · View notes
endanunca · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Ben seni pek yakında unuturum.
Uzunca bir süre sonra, seni unuttuğumu da unuturum!
5 notes · View notes
suanicinonemiyok · 2 months
Text
İnsanlar ne kadar yüksek sesle konuşuyor böyle, hiç alakamın olmadığı konulara ortak olup birde dertleniyorum.
yan masada bir çift vardır bu akşam üstü,
çay kahve sohbeti yaparken arkadaşlarla konuyu dinlemek zorunda kaldım.
Haftaya yüzük takılacakmış, isteme olmuş aile içinde nişan filan yapılacak sanırsam o kısmı kaçırdım.
ne giysem diye düşünüyor,
cocuğa elbiseler filan gösteriyor telefonda küçükhanım,
bu olur mu, ya bunun burası böyle şurası şöyle filan, darlıyo elemanı.
kızım erkek milleti ne anlar abiyeden, büstiyer abiyeden.
giy ne giyeceksen işte.
elbise konusunu çözdüler ama ben merak ediyorum şuan ne giyecek bu kız?
uff bunun bir de damatlık versiyonu var ama siyah takım seceneği var zaten
damada abiye elbise olmaz sanırım.
şu nişan olayını da hiç anlamam, evlenmeden önce niye böyle birşey yapıyorlar ki?
kapora verip araba almak gibi birşey geliyor gözümün önüne.
araba senin ama binemiyorsun bir süre.
ama gidip görebilir direksiyona oturabilirsin :)
Uff hafta ya nişan da ne giyeceğim?
lanet olası gelenekler ve abiye elbiseler.
Kahrolsun nişan! yaşasın nikah sonrası balayı.
balayı bitince balı gidiyo ayısı kalıyor geriye,
6 notes · View notes
umuthalavar · 11 months
Text
Gözümü açık tutamıyorum ama yine de küçük bir gün özeti bırakmadan uyumayayım.
Dün gece 3 gibi uyusam da 7.40 gibi uyandım. İşe gidecek olsam uyanmazdım.. 2 makine çamaşır yıkadım. 1.5 saat ütü yaptım. Sonra kahvaltı molası verdim. 12 gibi temizliğe giriştim. İki odayı dip bucak temizledim. Camlarını sildim, tülleri yıkadım astım. [Geçen sene tül asarken seneye bu tülleri ben asmayacağım diye manifest yapmıştım, tutmadı. Ama galiba boyum uzadı, geçen seferki kadar zorlanmadım] ardından temizliğini yapmadığım odaları üstten bir süpürdüm yarına bıraktım. Sonra aklandım paklandım arkadaşlarla piknik alanına gittik. Kahve eşliğinde bulmaca çözdük. 10/10 bir aktivite oldu. Sonra arkadaşlardan biriyle bana geldik kahve içtik. Oturduk. Onun eve gitmesi gerekiyordu ama sohbeti bırakamayınca ben de onunla beraber gittim :) komikti baya. Akşam yemeğini atlayıp çay tatlı yaptık. Sonra o beni tekrar eve bıraktı. Kolum boynum ayaklarım her yanım ağrıyor gerçekten yaşlandım galiba. İyi geceler, değişik bir gün oldu nihayetinde. Yarın daha normal bir gün olması dileğiyle.
7 notes · View notes
Text
WhatsApp zararlı
WhatsApp’ta arkadaşlarla muhabbet ederken siyasi konuda tartışma çıktı. Herkes kendi düşüncesini savunurken hakaretler havada uçuştu. Dakikalarca süren tartışmada bir yere varılamayınca akşama buluşalım bu konuyu daha ayrıntılı konuşuruz diyerek sohbeti noktalandırdık. Akşam oldu 10 kişilik tartışma grubundan 7 si buluşma alanına geldi. Deli deliyi görünce sopasını saklarmış misali kimse siyaset konuşmadı. Kakara kikiri çay, kahve muhabbet sohbet bitti. Herkes evine dağıldı.  Bugün ise WhatsApp’ta kimsenin sesi çıkmadı. 
43 notes · View notes
izimbozada · 1 year
Photo
Tumblr media
Kazdağları’ndan bir öneri!👨‍🌾 "Burası Aeneas; Kazdağlarının eşsiz doğasında, Edremit körfezi manzarasında doğanın içerisinde eşsiz bir dinlenme mekanı, ayrıca yeni deneyimler için harika bir lokasyon, Altınoluk. 🏡 Aeneas Otel’i masallarda bile tasvir edebilirsiniz çünkü duvarlarındaki tabloların ve tüm aksesuarların uzunca bir hikayesi var. Gözlerinizi yeşilliğe açıp bu güzelliğin keyfini sürmek isteyeceğiniz bir şekilde dizayn edilmiş. 🌿 Aeneas'ın kapısından başlayan 3 farklı treking rotası bulunuyor. Uzun doğa yürüyüşü yapmayı seviyorsanız burası sizin için biçilmiş kaftan! Bu yürüyüşünüzde otel sahibi Vecdi Bey ile karşılaşırsanız derin bir Kazdağları sohbeti yaparken bulabilirsiniz kendinizi. Kazdağları doğasını, bitkileri ile ilgili ender bilgileri sizinle paylaşacaktır ve ne kadar harika bir yerde olduğunuzu bu coğrafyada yaşayan birinden duymuş olacaksınız. 🏖️ @aeneashotel ‘in hem havuzu hem de 700 metre mesafede kendi plajı bulunuyor. Tesise komşu konumda Tenis kulübünün kortlarından da yine yararlanmak mümkün. Ayrıca akşam eğlencesi için yazları havuz başında kapalı havalarda ise kapalı mekanda Mono Pool Bar ile eğlenceden vazgeçilmiyor. 🍳 Aeneas serpme kahvaltısı kesinlikle denenmesi gereken bir lezzet. Yıllar geçse de tadı damağınızda kalacak yiyeceklerin sırrı şu; kahvaltıda kullanılan yeşillikler her zaman taze oluyor çünkü her sabah bahçeden toplanıyor, bir çok ürün yine bahçeden zamanında toplanan sebzelerden ve meyvelerden elde ediliyor. Üstelik zeytinyağı da otelin çevresindeki bahçelerde bulunan ağaçlardan elde ediliyor. Kısacası Aeneas; sadece ruhunuza değil bedeninize de iyi geliyor. ☕️ Her akşam ücretsiz çay-kahve saati 17:00’de mevcut. 🗝️ Otelin toplam 18 odası bulunuyor. Oda fiyatları ise kahvaltı dahil tek kişi 1100 TL’den, iki kişi 1750TL'den başlıyor. Bayram hariç. ✨ Küçük Oteller takipçilerime %10 indirim kaptım👍 ✏️Giriş katındaki odaları engelli bireylerin erişimine uygun. 🐶 Patili dostlarımızı da unutmadık tabiki, 15 kiloya kadar olan doslarımıza kapıları her zaman açık. ✏️ Yazı ve notlarımın devamı yorumlarda devam ediyor.👇 (Altınoluk) https://www.instagram.com/p/CqR9KVANZPa/?igshid=NGJjMDIxMWI=
2 notes · View notes
vural-571-selim · 2 years
Text
Tumblr media
Dost sohbeti ve sıcacık bir de çay
Tumblr media
15 notes · View notes