Tumgik
#çay karası gözlerin
1teksenn · 9 months
Text
…☕️☕️
Bu hayatta;
Kalbinize dokunana..
Umudunuzu kırmayana..
Hüznümüze ortak olana..
Karşılıklı ÇAY içmekten sıkılmayana..!
İyiki varsın dediğimiz her cana..
Selam olsun...
🥀🕊️
213 notes · View notes
cetuna · 5 months
Text
Dedemin Gözleri
Boşluğa bakardı dedemin gözleri.
Derin bir sessizlik kaplarken ruhunu,
Meçhul bir denizde, kaybolmuş iki gemi gibi,
Hiç durmaksızın yol alırdı, kendi geçmişine doğru.
Sanki alacaklıydı uçup gitmiş yıllarından.
Bir türlü kapanmıyordu anılarında hesaplar.
Ateşi karıştırır, sigarasından derin bir nefes çekerdi
Elinde, her daim demli çayı,
Sanki tek sırdaşıydı, ince belli çay bardağı.
Kimse anlamadı o bakışlardaki gizli isyanı
Hiç kimse anlamadı, ruhundaki sızıyı
İki siyah noktaydı yalnızca boşlukta gezen,
Oysa kimbilir, kaç sırdı dedemin gözleri?
Karaydı…
İki iri zeytin karası, iki hüzün bulutu,
İki yitik düştü sanki, kır düşen kaşların altına saklanan
İki yenik sevda çiçeği,
İki gizemli yolcuydu, dedemin gözleri.
........................
Hey gidi Kara Halil!
Kara Dayıların, Kara Halil’i,
Çoktan kapandı senin de iri kara gözlerin.
Çoktan çekildi son perde.
Şimdi rüzgarlı bir tepenin, gizli bekçisi gibisin
Ve usul usul bekliyorsun
Sonsuz hayattaki hesabını vermek için
~Çiğdem ERCAN TUNA
Tumblr media
1 note · View note
nesrin-c · 4 years
Text
Tumblr media
Gülistan`ın Son Dansı
Ben annemin karnından bebek olarak değil, kadın olarak doğmuşum; iki kilo yedi yüz elli gram ağırlığında, kırk sekiz santimetre boyunda bir kadın! Ne annem, ne babam, ne ninem, ne de dedem isim koymak istememişler bana. Ebeme demişler, “bacım sen koyuver bir isim” diye. Kucağına almış beni ebem, öpüp koklamış, “gül kokulu bebeğim” demiş, “gül bahçesi gibi olsun ömrün, senin ismin Gülistan olsun” demiş.
Annem sevişmek istemiş babamla yalnızca, babam da öyle. Sizin anlayacağınız, döl israfıyım! Döl israfı her kız çocuğu, dünyaya kadın olarak gelir; bebekliğini bir iki gün, çocukluğunu ise en fazla üç beş gün yaşayıverir. Pek hoş geldiğim söylenemez dünyaya, ama gelmiş bulunmuşum…
Ben doğmaya yakın evlenmiş annemle babam. Ne güzel sevişiyorlarmış oysa, akıllarına evliliği ben sokmuşum! Annem demiş ailesine, “hazır değilim evliliğe de, anneliğe de.” Babam da demiş ailesine,” bu ne lan şimdi, evlenmesek de, çocuk doğduğunda onu direkt yuvaya mı versek?” “Çevre kınar” demişler bizimkilere, “konu komşu ne der?” demişler. Doğrusu beni koruyup kollamak konusunda çok samimiymişler! Bir çükle bir vajina, doğduğum gün benim minicik kalbimin şirinliğini görmemişler.
Ay ne terbiyesizim değil mi, neler saçmalıyorum annemle babamla ilgili! Baktım sevileceğim yok, bağra basılacağım, kucakta güleceğim, uyuyacağım yok, bağışlayıverdim daha bebekken annemi de babamı da. Kendimin annesi babası olmaya karar verdim beş yaşında, kendimin ablası ve kardeşi. Evcilik oynardım tek başıma. Bütün aile bireyleri bendim; anne, baba, abla, kardeş, hatta dayı, hala ve kuzen. Kalabalık bir aile yarattım kendi içimde. Oyunlarda düşlediğim ev tek odadan ibaretti. Küçücük bir odada beni çok seven koskocaman bir aile; anne kokusuydum, baba gülüşü, kardeş sıcaklığı ve daha nicesi…
Renkleri öğrenmeye başladım kendi kendime. Herkesin “yeşil” dediğine, ben “mint yeşili” diyordum, herkesin “mavi” dediğine, “o mavi değil, buz mavisi tamam mı!” İlkokulda öğretmenim çağırdı beni yanına bir gün, “Gülistan” dedi bluzunu göstererek, “bluzum ne renk?” “Mercan kırmızısı” dedim, “ama Venedik kırmızısı bir bluz da yakışır size.” “Mercan kırmızısını nereden biliyorsun Gülistan?” diye sordu, “Venedik kırmızısını ilk senden duydum.” “En sevdiğim renklerden biri de İran kırmızısı” dedim gülümseyerek. “On yaşındasın Gülistan” dedi, “benim bilmediğim renkleri biliyorsun!” “Ben renkler içinde kayboldum öğretmenim” dedim, “renklerden başka kaybolacak bir yerim yok, renkler benim arkadaşım, canım ciğerim ve sığınağım.” “Ruhun rengarenk Gülistan” dedi, “karbon siyahı” dedim, “benim ruhum karbon siyahı, ama o siyahlığın içinde mandalina sarısı bile var, kimse görmüyor bunu” dedim. “Renklerinden öperim seni çocuk” dedi öğretmenim, beni usulca yanaklarımdan öpüverdi…
Renklere tutundum ben ömrüm boyunca, tınılara, danslara. Kızılderili müzikleri dinledim ve Kızılderili burçlarına inandım! Ben 25 Ocak doğumluyum. Burcum kova değil, su samuru! Bir Kızılderili burcudur su samuru, en belirgin özelliklerinden biri de uzak ülkelere gitmeye eğilimli olmadır. Ben zaten kendim uzak bir ülkeyim kendi içimde. Keşfedilmeyi bekleyen doğal güzelliklerim ve yeraltı zenginliklerim var; şefkat gibi, özgürlük gibi, aşk gibi. Şefkatten öte doğal güzellik mi var ayol, aşktan öte yeraltı zenginliği mi var? Aşk niye yeraltımda saklı bilir misiniz? Eli yüzü kömür karası bir madenci sabrında ve emeğinde bulunacağı için. Aşk paklamaz hiç kimseyi. Kirletir aşk, dağıtır, bölüp parçalar. Dağılan parçalarınızı yeniden bir araya getirdiğinizde, bütün parçaların renkleri daha inceliklidir artık ve siz o incelikli renkleri duyumsarsınız kendinizde. Sizin yeşil bildiğiniz parçanız fıstık yeşilidir mesela, pembe bildiğiniz parçanız fuşya rengi, mor bildiğiniz parçanız liladır. Aşk, bedeninizin ve ruhunuzun ayrıntısıdır, aşk ayrıntılarda saklıdır! Bunu bilmek size ne kazandırır bilir misiniz? Hiçbir şeyi dümdüz görmezsiniz, dümdüz duymaz, duyumsamaz, yorumlamazsınız. Ruhunuzun ve ömrünüzün renkleri daha ayrı, daha nettir. Aşıkken yüzleşirsiniz kendinizle, kendinizle yüzleştikçe bütünleşirsiniz iç aleminizle. Aşkın da bir matematiği vardır ve dört işleme dayanır; kirletme, dağıtma, netleştirme ve bütünleştirme. Döl israfı bir kadının aşk tarifi böyledir işte…
Aşçılık yaptım yıllarca. Beş yıldızlı otellerde ya da lüks restoranlarda değil elbette; esnaf lokantalarında en çok. Tabldot menülerdeki pirinç pilavının soğukluğunda geçti yıllarım. Yalnızca aşçısı değildim esnaf lokantalarının; garsonu, bulaşıkçısı, komisi ve valesi. Valelik de yaptım; bana bakınca çükü donundan fırlayan ustaları karşıladım kapıda, karnını doyurduktan sonra tuvalette mastürbasyon yapan şoförleri uğurladım, yemek üzerine çay içerlerken birbirlerine belden aşağı fıkralar anlatan ameleleri acı bir gülüşle seyredip, onları kasasında taşıyan kamyonetleri de yıkadım. Erinmedim hiç. Erinmedim ama üzüldüm, çok üzüldüm emekçilerin emeğin değerinden bu kadar uzak düşmelerine, can kıymetini bilmemelerine, birbirlerini ötekileştirmelerine ve en başta kendilerine duymaları gereken saygıyı yitirmelerine. Güzel insanlar da tanıdım, ama bir avuçtuk biz, ah, çok yalnızdık…
“Sen neler atlattın Gülistan, sen çok güçlüsün” diyor eş dost. Hep bu dayatılıyor biz kadınlara, güçlü olmak. Güçlü değilim oysa ben. Gözyaşım uluorta süzülür, kırılganlığım apaçık, incitilmişliğim ayan beyandır. Güçlü olmaktan kasıt kaskatı durmaksa, ben bunu beceremedim! Yol ortasında yürüyen bir salyangozu, ezilmesin diye canım benim, avuçlarıma alıp su kenarına bıraktım bir gün ve o salyangozun benim gözlerimin ta içine bakarak kana kana su içtiğini gördüğümde kana kana ağladım. Güçlü olmak buysa, evet, güçlüyüm ben. Bu bir güç belirtisi değilse, dünyanın en zayıf kadını olayım, razıyım. Döl israfı olmamın yanı sıra, bütün salyangozların, börtü böceğin ve tabiatın annesiyim. Anaçlık doğurmak değil, sevecenliktir, içine içine bastırmaktır can bildiğini. Annelikle kutsanır ya kadınlar, ben kendimi kadınlığımla kutsadım. Bir rüzgâr gülü gibi düşünüyorum kendimi, üzerime esen rüzgârların ne yönden geldiğini biliyorum ve “hoş geldiniz” diyorum melteme de, kasırgaya da. “Benim gelişim hoş olmasa da dünyaya, hoş geldiniz kırk yamalı ömrüme sevgili rüzgârlar; beni sevseniz de, incitseniz de ben kadınlığımla var olacağım” diyorum…
Dans etmek istiyorum; yaşıma başıma bakmıyorum dans ederken. Ne zaman incitilsem, ne zaman umutlansam, ne zaman hıçkırarak ağlasam ve mutlu olsam dans ettim hep. Sesimi bilmeyenler dans edişimi gördüler, sözcüklerimi duymayanlar figürlerimi seyrettiler, ruhumu anlamayanlar, ben Roman havası oynarken de, flamenko yaparken de beni alkışladılar.
Son dansıma başlamadan önce ebeme seslenmek istiyorum. Canım ebem, sana ulaşmak, sana sarılmak için ne çok mücadele ettim. Çok uzak bir şehirde, tam da emekli olacağın gün buldum seni çalıştığın hastanede. Yirmi altı yaşındaydım. Seni gösterdiler bana. “İsmimi sen koymuşsun, hem de gözlerin dolmuş bana seslenirken” dedim. “İsmin ne kızım?” diye sordun. “Gülistan” dedim. Dalıp gittin öyle. Sesin titredi konuşurken. Bir bebeğe, bir kelebeğe, bir rüzgâr gülüne bakar gibi baktın bana sıcacık. “Hep ben sarıldım bebeklere gül kokulu bebeğim, rica etsem sarılır mısın bana?” dedin. ”Bunun için buradayım bir tanem” dedim. Sımsıkı sarıldım sana. Ben ağladım, sen ağladın, emekliliğini kutlamak için yanı başında olan doktorlar, hemşireler, ebeler, hastabakıcılar ağladı. “Çocuğum sarılmadı bana böyle” dedin, hatırlıyor musun? “Annem sarılmadı bana böyle” dedim. Sana sarılırken ilk kez gül bahçesi olduğumu duyumsadım, ilk kez böylesine kendim, böylesine Gülistan`dım…
Güzel ebem benim, umarım seni incitmediği gibi beni de incitmez toprak. Seksen yaşındayım ve yanına geleceğim yakında.
Ruhun havalansın da ruhumu sarıversin cancağızım; eşlik eder misin bana bu dünyadaki son dansımda…
Ergür Altan
98 notes · View notes
dustylipscom · 6 years
Text
Ev Yapımı Göz Farı
Göz farı gözlerinizin güzelliğini arttırabilir, ancak toksik maddelerle dolu bir göz farı kullanıyorsanız, cilt ve gözlerinize zarar verebilir. En yaygın zehirli bileşenlerin bazıları, karbon karası, etanolamin bileşikleri, benzalkonyum klorür, asal sarı karnauba mumu, formaldehit, parabenler, alüminyum tozu, retinil asetat veya palmitat, ağır metaller ve titanyum dioksittir. Raf makyajlarının çoğu yapay pigmentler ve boyalarla doludur. Nasıl göründüğüne bakmayın ve etiketleri dikkatle okumanız gerekir. Mümkün olduğunca az içerikli, saf ve doğal olan ürünleri seçerseniz avantajlarından yararlanacaksınız. Doğru ürünleri seçerek veya doğru malzemelerle kendi ürünlerini yapmak size en iyi doğal cilt bakımı verebilir. Birçok kozmetik ürünleri tamamen doğal makyaj, organik ve hipoalerjenik olarak etiketlendiğini unutmayın, bu ürünler üzerinde çok az düzenleme olduğundan bu bir problem. Bu, güvenli ürünleri kullandığımızdan emin olmak için bize kalmış demektir. İyi haber şu ki evde kendi göz farı yaparak bu toksinlerden kurtulabilirsiniz. Sadece birkaç katkı maddesi ile yüzünüzü süsleyeceğini bilerek rahat olabilirsiniz.
Doğal Göz Farı Yapımı
Malzemeler:
1/4 – 1/2 çay kaşığı ararot tozu 1/4 çay kaşığı saf shea yağı
Renklendirme için:
Kahverengi: Kakao tozu ve/veya küçük hindistan cevizi Altın: Zerdeçal Pembe: pancar tozu Kırmızı: Kırmızı kil Yeşil: Yeşil kil veya spirulina Siyah/Gri: Aktif kömür Turuncu: safran ve pancar tozu birleştirin Killer hafifletmek veya koyulaştırmak için kullanılabilir: Beyaz kil, kırmızı kil, pembe kil Mikalar, ışıltı ve parıltılı ışıltı için kullanılabilir.
Yukarıdaki malzemeler farklı renk varyasyonları yaratmak için birleştirilebilir. Örneğin, küçük bir pancar tozu ve kakao tozu pembe tonlar yaratacaktır. Zerdeçal kullanmak altın bir ışıltı verirken sadece kakao kullanıldığında kahverengi bir ton elde edersiniz. İstediğiniz görünümü elde etmek için farklı kombinasyonları deneyin. Seçtiğiniz renkten küçük serpintilerle başlayın ve gerektiği kadar ekleyin.
Yapılışı:
• Ev yapımı göz farı yapmak için, 1/4 ila 1/2 çay kaşığı ararot tozu küçük bir kaba koyun. Açık bir göz farı yapmayı planlıyorsanız, biraz daha fazla ararot tozu kullanın. Gittikçe daha çok eklemek kolaydır, bu nedenle az miktarla kullanmaya başlamak tarif için daha fazla esneklik sunacaktır. Ararot anti-inflamatuar özelliklere sahiptir ve tarihsel olarak yaraları iyileştirdiği bilinmektedir. • Şimdi renk ekleyebilirsiniz. Renk kombinasyon grafiğine dayalı renk kombinasyonunuzu seçin. Zerdeçal ve kakao kullanarak altın bir renk deneyelim. Zerdeçal, dünyadaki en güçlü iyileştirici bitkilerden biri olarak bilinirken, kakao, şaşırtıcı antioksidanlar sağlayan bitkisel besinlerle doludur. İstediğiniz rengi elde edene kadar iyice karıştırın. Unutmayın, ne kadar çok kakao kullanırsanız, o kadar koyu olur. Çok az miktar kullanarak başlayın. Denemeler eğlencenin bir parçasıdır. • Kendinizi şımartmak için biraz mika tozu ekleyin ve karıştırın. Mika parıltı anlamına gelir ve bir mineralden gelir. • Favori renginizi yarattığınıza göre, karışıma yaklaşık ¼ çay kaşığı shea yağı ekleyin. Shea yağı hasar görmüş cildi onarırken kollajeni artırmaya yardımcı olur. Küçük bir kaşık kullanarak nazikçe karıştırabilirsiniz. Shea yağı, üzerinde duran yumuşak ve aynı zamanda nemlendiren, kremsi bir toz oluşturmaya yardımcı olur. Yine de tozumsu bir doku olacak. • Uygulamadan önce, cildinizin temiz olduğundan emin olun böylece daha uzun süre durabilir. Pamuklu çubuk veya göz farı fırçası kullanarak az miktarda uygulayın. İstediğiniz renge ulaştığınızda, karışımı eski bir makyaj kabına koyabilirsiniz. • Göz farınızı kendi evinizde yapabildiğiniz gibi fondöten ve pudra ya yapabilirsiniz, tamamen doğal bir makyaja sahip olabilirsiniz.
Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Youtube
The post Ev Yapımı Göz Farı appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: http://ift.tt/2sXbfRv
0 notes
byxturk · 7 years
Text
Geceye notlar düşerken
Geceye notlar düşerken, içimde bir yerlerde ihtilaller oluyor. Devrik cümleler birikiyor, yenilgisiz sevdamı anlatmaya. Buz tutuyor gecenin gözleri, avuçlarım ısındıkça... Büyüyor sanki karanlık, mavilikler kayboluyor yol üstü lambalarından. Hayaletler dolaşıyor yastığımın altında, saatim hep bir an sonrasına kurulu. Ben mehtaba uzandıkça, renksiz sabahlara uyanıyorum. Soğuk sular çarpıyorum dokunmadığın yüzüme, bir sigara yerleştiriyorum öpmediğin dudaklarıma. Sonra iki çay söylüyorum, biri sana biri yalnızlığıma, soğutunca ikimiz de birden, isteksiz adımlarla yürüyorum eksiği sen olan bir güne daha... Yordukça acı, acı/yor içim... Tanımsız ifadeler var renk körü duygularımda. Rengini unuttuğumdan beri acının, her şey biraz eksik sanki. Yağmur kadar renksiz gözümde rengine bürünmüş ne varsa. Deniz hâlâ mavi mi bilmiyorum, çiçekler hangi renkti, gökyüzü toprak rengi mi, gözlerin hâlâ kahverengi mi? Bilmiyorum...  Oysa acısını kendi seçmeliydi insan, yürüdükçe imkânsız bir aşka örneğin; acıya kafa tutmalıydı... Gönüllü olmalıydı, gönlünü verdiğinin gönlüne uygun gördüğüne... Sonra "dur" diyebilmeliydi meselâ, "dur, tükendim."  Birer tutsağız aslında acının gergefinde, herkese yetecek kadar acı var. Peki, sizin acınız ne renk? Beklenmedik akşamın kan kızılı mı, ölüm grisi mi yoksa sevda karası mı? Belki hiç gelmeyecek birini beklediniz, belki bir yakınınızı kaybettiniz, belki yarını düşünmeden ömürlük hayaller kurdunuz, belki de ellerini bile tutamadığınız birine tüm hayatınızı verdiniz... Kimse ölmüyor acıdan ama hiç bir zaman da eskisi gibi olamıyor. Ayrı kalsa da, aynı kalamıyor insan. O yüzden içimizde hep bir özlem, dilimizde hep bir sevda türküsü, aklımızda hep bir isim...  Yorgunum... Ne hayat fazla geldi ne hayata çok yaklaştım. Ne sesim unutuldu ne sesime yabancılaştım. Çoğu zaman sustum; sesim dinlendi, ben sesimi dinledim. Korktum bazen, en çok istediğime sahip olayım derken her şeyi kaybetmekten korktum. Korku en ve tek geçerli ölçüsüdür insani duyguların. Sizin olmadı mı mesela, içinizde sakladığınız bir isim, kulaklarınız duymasın diye yalnızken bile söylemeye korktuğunuz bir isim olmadı mı? Bir şarkıya dalıp gitmediniz mi hiç, hep keyfe keder mi içtiniz, hüzünlenip bir sigara yaktığınız olmadı mı? Çay içerken eksik olanın ne olduğunu bildiğiniz halde, tadı yok diye fazladan bir şeker atmadınız mı hiç?  Aklınız rahat, gönlünüz rahat, vicdanınız rahat kaç uykuya daldınız? Her beklediğiniz geldi mi ya da gitmesin dediğiniz hiç kimse gitmedi mi? Peki siz giderken dur diyen oldu mu hiç, "az daha gitme " derken tüm inandırıcılığını gözlerinden döken olmadı mı? Aklınız yürürken kalbiniz arkasından geldi mi hep, hiç mi kaybolmadı tam elinizin altında dururken, hiç mi yoklamadınız yokluğunu hissedip bazen? Peki, kulağınızın arkasında ki kalemi, gözünüzde ki gözlüğü ya da ağzınızda duran sigarayı unuttuğunuz olmadı mı? İnadına yaşanmaz bazı şeyler, inadına içinde tutulmaz. Gün gelir kırılır inadın ama yaşananlar unutulmaz. Yorgunum işte... Uçurum sevdası varken içimde, adını koyamadığım bir şeyler eksik. Korkum atlamak değil, atlarsam tutacak bir el bulamamak... Dilini tutan acısına rağmen, duaya durur aşkın her isyanında gönlün. Beklediğin şey olmasa da gerçekleşen, beklediğinin bir “şey” olmaması kadar üzmez seni. Tam bitti derken yalancı bir sevinç kaplar içini. Kilitlenmiş kalp odalarını birer birer yoklar. Kilidi paslanmıştır bazılarının, kimisi de inadına zayıflamıştır. Belki, dersin tüm imkânsızlıkları unutup, “belki”. Neyse ki umut var acının koyusuna inat, neyse ki biraz rengini açabiliyoruz acının. Ama silinmiyor işte, yaşanan hiç bir şey unutulmuyor...
0 notes
dogumgunumesajlari · 7 years
Text
Aşk sözleri
Aşk sözleri
Sus be yüreğim, ben de biliyorum özlediğimi; Sus da bilmesin özlendiğini… Asla aşk acısı çeken birine aşık olmayın; Çünkü o kişi yaralıdır ve yarabandı olarakta sizi kullanır. Temiz yürekli insanlar hiçbir zaman rahat hayat yaşayamazlar, çünkü kendilerini başkalarının mutluluğu için feda ederler. Okyanusla, gökyüzü gibiydik biz seninle. İkimizde maviydik, birlikte gibiydik. Aslında hiç birleşmemiştik.. Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine ! Seni ah seni.. Çıkmaz sokaklara hapsettiğim gülüşünü, dağlara savurduğum gülüşünü, duvarları boyadığım gülüşünü, derbeder ruhlara nakşettiğim gülüşünü, bileğime morfinlerle damıttığım gülüşünü, çiçeklerle yarıştırdığım gülüşünü, amber kokulu gülüşünü.. Ve seni… Beni kör kuyulardan sonsuz dehlizlerden çıkaran seni seviyorum! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime. Bana kimse sen gibi baktı mı bilmem, ama ben kimseye sana baktığım gibi bakmadım…! Günün birinde hepimiz sonsuza dek susacağız onun için sevdiklerimize .. seni seviyorum .. demekten çekinmeyin! Ne sıradan bir sevgiyi yaşayacak kadar basit biriyim.Ne de seni sıradan bir sevgiye malzeme yapacak kadar herhangi biri. Birinin gözlerine bakmak, onun rüyalarına girmeyi göze almak demektir. Sevmeye kabiliyetin yoksa, o gözlere bakmayacaksın. Öyle bir seveceksin ki, yüreğinden kimse ayıramayacak. Ve öyle birini seveceksin ki, seni gözleriyle bile aldatmayacak. (Can Yücel) “Çok” sevilmeye değil, “hep” sevilmeye ihtiyacım var. Sevmek zor iş, ne maaşı var ne sigortası, Bir ayrılığı var bir de gözyaşı… Mutlu olmak kimin umrunda, sen yanımda ol yeter. Ben utangaç bir kalbi taşırım geceden..Ben sana aşık olduğumu, ölsem söyleyemem..(Özdemir Asaf) İkimizin hayali de aynıysa ortak bir yerde buluşmanın zamanı gelmiş demektir. Mesela sen ve ben aynı hayatta? Gülüşünü seversin, sesini seversin, sohbetini seversin. Sevmek için illa ki yüzünü görmek şart değil; Yüreğinde duruşunu seversin. Yağmur başladı…Gelse de ıslansak dediği biri olmalı insanın… Bir insan aşık olunca; kıskanır, bağırır, kısıtlar, hesap sorar, sahiplenir… ama; anlayana işte… Gördüğünü herkes sever, sen onda görmediğini bulacaksın. Eğer gerçek aşk istiyorsan; Ten’e değil, kalbe dokunacaksın. (Bob Marley) Bir çift göze aşık ve diğer bütün gözlere körüm.. “Açık çay içerdi hep,demli olunca bardağın diğer tarafından beni göremezmiş, Öyle derdi…” (Cemal Süreya) “Merhaba sevdiğim; ben o sevmediğin. Bugünde mi geçmedim aklının kıyılarından?” (Ümit Yaşar Oğuzcan) Aklımda işin yok! Durup durup aklıma gelme…Yanıma gel, Mevzu KALBİMDE!  Ey canımın sahibi Yar! Sen benimle olduktan sonra kaybettiklerimin ne önemi var. (Mevlana) Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte, ondan öteye gidemedik… Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı? Onunla kavga etmeyi, başkasıyla gülmeye değişmem. “Yan yana” ayrı yazılır, biz hep “sımsıkı” olalımm. Aşktan yana yaşadıklarımı bilseydin eğer, halen sevebiliyor oluşuma AŞlK olurdun… (Elif Şafak) Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, Başka şişelerden şarap olmuşuz, Başka hayatlarda harap olmuşuz.. Biz seninle bir denizin iki aşık balığı iken, Başka sularda yüzüp durmuşuz, Başka kıyılara vurmuşuz.. Ve diyeceğim ki; Aşk güzel şey.. vaktinde ve doğru insanla geldiği sürece… Sen benim en kıymetlimsin, En güzel vazgeçilmezimsin. Sevmekle bitmeyenimsin, Sen benim hakikatlimsin. En derin, en içimdesin, Sen benim en güzel derdimsin. Büyük aşklar ya sonsuzdur, Ya da O’nsuz!. Seni özlemek, üşümek gibidir soğuk bir akşam üstü, yağmurun altında yürümek gibi sırılsıklam, titreye titreye. Sıcak bir yer bulup sığınmak istersin ya hani, öyle ihtiyacım var işte, yüreğine sığınıp, nefesinde ısınmaya. Kelebek gibidir aşk. Peşinden koştukça senden kaçar. En iyisi bırak uçsun, Belki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna konar. Dur ve dinle! Duyduğun her ayak sesi benim olabilir. Çalan her zilde benim parmağım kalmıştır. Perdeleri ardına kadar kapatma belki karşı binanın çatısında sana el sallayan ben olabilirim. Şimdi o kadar zor ki geri dönmek, seni unutup başkasını sevmek ama bir şeyi anladım çok zormuş sevilmeden sevmek. Aşk bazen o elini ilk tuttuğundaki sıcaklık, gözlerine ilk baktığındaki o ışık ve tenine ilk yaklaştığındaki o tutkudur. Bil ki düşmek değildir insanları üzen.. Elinden tutar gibi yapıp aslında itenlerdir insanı hayata küstüren. Acılarımı bile tatlandırıyor aşkın. Yıkıma terkedilmiş kalemin bütün hücrelerine sürülmüş iksir gibisin. Ah sevda bahçemin tutsak çiçeği.. Ben seni oraya hapsettim. Seni hapsettim kırık bir aşk şarkısı eşliğinde. Hüzne buladım seni. Deniz meltemlerini okşayan saçlarını hapsettim kalbimin kıvrımlarına. Ordasın artık. Oradasın ve ne kadar olman gerekiyorsa. Ve aşk.. Herkesi ona benzetip, Kimseyi onun yerine koyamamaktı.. Aşk sevgilim, seni düşlerken saç diplerimin bile terlemesi. Kalbimi bedenimden söküp senin avucuna vermek istiyorum. O senindir çünkü; senindir artık. Sen ruhumda başladın ve bütün vücudumu kapladın. Bütün vücudum sen artık. Ya gönlümü al artık seni sevmesin, ya aklımı al artık seni düşünmesin, ya feryadımı duy gözlerimden hayalin silinmesin ya da canımı al bu kadar acı çekmesin. Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu, neden bu kadar geç kaldığını sorar aşk meleği. En güzel aşk sözleri Ölüm dediğin nedir ki? Dönüşü olmayan tatil. Aşk dediğin nedir ki? Gençliği öldüren katil. Gözlerine üfleyen uyku perisini cebime hapsettim. Çünkü bana verdiğin en iyi hediyelerden biri o. Onunla şarkılar fısıldamak istiyorum kulağına. Benim kurtarıcım bu uyku perisi.. Ben güzel ruhuna aşık oldum senin. Sadece bu yüzden sadakat kokuyor bu tutku. Çünkü sen ebedi ruh hastalığım olacaksın benim. Kömür karası sevdam var benim, tıpkı gökyüzündeki yıldızlar kadar güzel, bir o kadar da göz alıcı kirli insanlardan uzak tertemiz engin denizlere benzeyen gözlerini hapsettiğim damarlarımdan akıp giden nefesinle kalbime ulaştın, sen benim yaşayamadığım herşeysin sen cansın heyecansın..  Annem yaşı ilerledikçe elim kolum ağrıyo diyor, ah be annem benim yaşım kaç ki hergün sol yanım ağrıyor.. Gecenin karanlığında, güneşin ışığında, suyun damlasında, selin coşkusunda, kimi yanımdasın kimi rüyamda, ama hep aklımdasın sakın unutma. Sen, hayalini kurup, sonunda bulduğum o hayallerimdeki adam değilsin. Sen karşıma çıkıp, bana aşkı hayal ettiren ilk sevgilisin. Aşk, sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe, insanlar da onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler. Aşk bittikten sonra arkadaş kalalım diyenler! Güle başka isim versen değişik kokacak mı?  Belki de aşk asla kullanılmamalıydı cümIe içinde, zaten bir daha gönül koymak mı ortaya, tövbe! Dilek tutman için yıldızların kayması mı gerekiyor illa ki? Gönlüm gönlüne kaydı yetmez mi? Eskiden karanIıktan korkar yağmurdan ürperirdim şimdi karanlıklar sırdaşım yağmurlar göz yaşım oldu. Hüzün yakışmıyor bu aşka gülüm. Hüzün yakışmıyor ama: Gece sen yoksun ve ben burdayım. Aşk diye bir şey yaşıyorum. Ne tek taraflı demeye dilim var. Ne de karşılıklı olduğuna ispatım. Dünde, bugünde, yarında? Yüreğin kadar yanındayım Kendini yalnız hissettiğinde elini kalbine koy; ben hep ordayım! Eğer, gözlerin görüyor ve kulakların da duyuyorsa; Sen aşık değilsin ve olman da imkansız. İnsan iki şeyi saklayamaz: Sarhoş olduğunu ve aşık olduğunu. Sonunda aşk acısı olsa da sev, çok sev. Usul usul gir yüreğime, kalbim bağrım çatlasın! Aşk bazen yeni çıkan bir filmin fragmanı gibidir. Görebileceğin tüm güzellikler yalnızca tanıtımda verilir. Bana büyük bir şaka yap gülüm! Kaldır gecenin lacivert perdesini gülümseyen gözlerinle. Yarına çıkart beni ne olur. Yürekten akan sözler yüreğe akar. Ağızdan çıkan sözler ise bir kulaktan girer bir kulaktan çıkar. Bu gece bir gözyaşı medeniyeti kuruyorum. Karşı durdukça büyüyen devleşen ve bütün engellemelere rağmen beni de yutmaya hazırlanan bir medeniyet. Ama dörtnaIa giden bir atIı gibi sökün ediyor yaşları; dizgin ne fayda? Aşka sınır koyamazsın ve aşık oldun mu kalbinin esirisin onun sürüklediği yerdesin; sana acı çektirse bile.. Bazı aşklar okyanus gibidir. Görmesen de sonunun bir yerde bittiğini bilirsin, şimdi okyanuslar bile kıskanır sana olan sevgimi, görmesem de biliyorum sonunu sonsuza dek bitmeyecek. Mürekkepten denizler, kağıttan gemiler yaptım. Sonra ismini her yere yazdım. İsmini yazınca seni sevdiğimi sandın, ben seni sevmedim sana taptım! Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir. Bir kadın aşka inanmıyorum derken, aslında tek bir şey söylemek istiyordur:”Hadi beni aşka inandır.” Eğer gökyüzü bir parça kağıt, deniz bir şişe mürekkep olsaydı yine de sana olan duygularımı yazmaya yetmezdi. Aşka yalan deme! Eğer öyle ise; Yusuf ile Züleyha’nın Kur’an da işi ne. Beni hep yanlış anladın zaten sen. Geleceğim ol demiştim sana. Gel ecelim ol değil.  O yokken “hayır sevmiyorum, unuttum” deyip, onu görünce elin ayağın birbirine dolanıyorsa; aşıksın işte.. Geceleri uyuyamıyorum. Uykumun bu rüyayı bölmesinden korkuyorum. Düşlerimin sensiz kalacağından, kabusların çevrelediği hayatımın etmediğimiz bir usturayIa geceyi doğramasından korkuyorum. Aslında onun karşısındayken konuşmak istemezsin. Çünkü o an susmak, gözlerine doya doya bakmak için en büyük fırsattır. Kadehime lacivert bir akşam çöküyor gülüm. Zehrini akıtarak çöküyor. Kartana çeviriyor her saniyeyi. Üşüyorum! Üşüdükçe seni daha çok özlüyorum. Denize her bakışta sular alevleniyor. Hangi akşamlarda saklı gözlerin bilmiyorum ama ellerin bütün sırlarımı örtüyor. Avucumda yanık bir gül kokusu bırakıyosun. Sonsuza kadar yaşamak istemem, seninle bir gün yaşayayım ben kelebek misali bir günlük ömrüm olsun oda seninle olsun, bir gün bir ömre bedel seninle ne dünyayı isterim ne cenneti benim dünyamda sen cennetimde.. Bütün şairler sana mı aşıktı ki her okuduğum şiirde, dinlediğim ezgide sen vardın.. Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın; ya siyahi, ya beyazı seçeceksin.. -Şems-i Tebrizi Sen benim görmek için, bakmaya gerek bile duymadığım ezberimsin.. Aşk davaya benzer, acı çekmek şahide.. Şahidin yoksa davayı asIa kazanamazsın. Şimdi burada, ben burada kırılgan bir mıh gibi duruyorum. Vuruyorum kendimi sensizliğe, sensizlik batmıyor canıma, yalnızca acıtıyor beni… Aşk ateşten bir parçadır; önce ruhunu aydınlatır, sonra bedenini ısıtır.. Ama illaki yakar benliğini kavurur. Boş yere canı yanmaz insanın.. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair ya da bir fazlalık geçmişten gelen.  Gerçek aşk ya şimdi vardır, ya da asla olmayacaktır. Ya ölürsün aşkın uğruna yada zaten hayatta kalmanın bir anlamı kalmaz. Bazen hiç ummadığınız birine aşık olabilirsiniz ama bu yaptığınız şeyi yanlış kılmaz. Herkes mutlu olmayı hak etmez mi? Aşk şişe çevirmece oyunundaki şişeye benzer kimde durursa dursun ya doğruluk ister ya da cesaret. Gözle değil ruhla görülendir aşk. Azap denizinden ruha sabır üfleyen bir dilde çıkan sevgi demetidir aşk. Onsuz olunamayacağını düşünenler için bulunmaz bir erdemdir aşk. Yani seninle çoğalan bir çağlayandır aşk. Onu gördüğünde için titrerken, sana gözleri dudaklarından önce tebessüm ederse işte AŞK budur! Eğer aşk karşılıklı olsaydı, tek taraflı aşkın en güzel aşk olduğunu inkar ederdi. Aşk sözleri 2017 | en anlamlı aşk sözleri
0 notes
1teksenn · 8 months
Text
…☕️
Bir bardak demli Çay'da
sakladım söyleyemediklerimi.!
Bu yüzden;
Bütün Çay'lar hasret demli...
🥀🕊️
179 notes · View notes
1teksenn · 5 months
Text
…☕️🎶
Kalbinin merhametine inandığım günlere Çok ayıp ettin...
Ne var ne yok diye sorma bana..
Yanlışlığım,..
Sensizliğim,..
Özlemim,..
Hasretim,..
Ne ararsan Herşeyim var ama,
"SEN"Yoksun.
youtube
🥀🕊️
133 notes · View notes
1teksenn · 10 months
Text
…🌺
Bir bardak demli Çay'da sakladım
Söyleyemediklerini ..!
Bu yüzden;..
Bütün Çay'lar hasret demli...
🥀🕊️
156 notes · View notes