Tumgik
overtherainbowme · 8 years
Text
Az önce saatler 12:12 idi. Hala 16 yaşındaki kız çocuğu gibi saatte aynı sayıları gördüğümde mutlu oluyorum. Hala inanıyorum buna, tıpkı aşk gibi...
Bir şarkı çalıyor şimdi kulaklarımda, dün geceden beri daha da anlamlı çalıyor. “ Seni gördüğüm zaman dilim neden tutulur ? “ Kalbimi ve hislerimi durduramıyorum, tutamıyorum. Fırlayıp gitmek istiyorlar. Zincirler vurmak istiyorum ama kahve yaparken bile kulaklarımda o şarkı, kalbim ağzımda, hislerim boynumu yırtıp çıkmak için çabalıyor.
Günlerdir, gerçekten çok uzun günlerdir neden düşünmeden ve gülümsemeden duramıyorum ? Ve neden günler bu kadar uzun ?
“ Haydi söyle, rüyalarda gördüğümü “
Rüyalar, rüyalarım ; çoğu zaman katilim. Yine de çok sevdiğim gibi..
Bakışlar bir de, yazmayayım diyorum ama durmuyor kalemim. Bakışları öyle ki, yüzünü okşuyor insanın. Parmak uçlarına gerek yok. Ruhuna dokunuyor, biliyormuş gibi her noktasını. Bir bakıyor, ah bir bakıyor. Sanıyorsun daha önce kimse bakmamış.
Gülüşüne hiç değinmeyeyim diyorum, kalemim dursa kalbim durmuyor. Bir gülüyor, sanıyorsun öldün. Ya da ölmedin, dünyada cenneti gördün. Görmekle de yetinmedin cennetin yarısı üstüne yapıldı deniz manzaralı yerinden hem de.
“ Seni gördüğüm zaman beni bi ateş sarar “
16 yaşımda gibiyim tıpkı, ilk defa kalbimin yerini öğrenmiş gibiyim.Uzun uzun kalbimin olduğu yeri izlemek ister gibiyim. 16 yaşımdan tek farkım artık yüzümün kızarmasına engel olabiliyorum. Ama ellerim hala titriyor.
Di’ li geçmiş zaman güncesi.
2 notes · View notes
overtherainbowme · 8 years
Photo
Tumblr media
Rakı içince ölünmez diyorlar ya, inanmayın dostlar. Ölünüyor, hem de öyle böyle ölmek değil. Ölüyor insan, sevdiklerini yanında bulamayınca, aklıyla kalbi aynı dili konuşmayınca, hayatı uyuşmayınca, 1 sene önce bugün yaşadıkları aklına geldikçe, kadehi kaldırınca, olduğu yerde mutlu olmadığını gördükçe... Ölüyor işte insan, bazı bazı... 022016
0 notes
overtherainbowme · 8 years
Text
Biraz alkolün, biraz da yalnızlığın bana verdiği yetkiye dayanarak yazacağım bunları… Bakıyor insan, bir tuhaf bakıyor bazen, bazen de tam bakmasını bildiği gibi. Ha bakıyor da ne oluyor, göremiyor bazen. Ah bu bazenler. Katletti çoğumuzu yalan mı? Neyse, konumuz bazenler değil ki. Bakmalar, öyle ya da böyle. Ben baktım mesela, öylesinden de böylesinden de ama çıkamadım işin içinden. Her yönünden baktım, durdum bir daha baktım. Ona buna bile baktırdım. Herkes gibi ben de çıkamadım işin içinden. Nedenlerini, nasıllarını bir türlü oturtamadım doğru yere beynimde. Tamamlayamadım o eksik parçaları bir türlü. Kendime de kızdım, ona da kızdım, arkadaşlarıma da kızdım, anneme de kızdım. Aklınıza gelebilecek her şeye ve herkese kızdım. Geçti sonra, kızarak da çıkamadım ki işin içinden. Ne severek ne de söverek. Dedim ya, hiçbir türlü çıkamadım. Gül yüzünden değil ama güller açtıran yüzümden sevdim onu. Kalbinden değil, kalbime dokunduğu yerden filizlendirdim uzun zamandır sakladığım tohumlarımı. Sonra… Sonrası hayatımın başladığı yerden üç nokta. Ah bu ben, aslında hep kendimden başlayarak sevdiğim için oldu belki de tüm bunlar. Bir kez dahi karşımdan başlasaydım sevmeye, karşımda değil de farklı konumumda olurlardı. Saat kaç olmuş, deli kızım uyuyamıyor olmazdı böyle gecelerde.
“ Geçmiş zaman güncesi ”
‘15
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Photo
Tumblr media
Aamir Khan' ın İnanılmaz Yolculuğu, Benim Yolum, Christina Daniels tarafından kaleme alınmış, bana da okumak düşüyor tabii ki. Ben kimim ki bu mükemmel adamın hayatını okumayacağım, dahası olsa dahasını okurum... Hep olsun, hep okuyayım, hep okuyalım! :) Kısacası okuyun, okutun. Çünkü okudukça Aamir Khan' a hayranlığım, saygım, sevgim kat kat artıyor. Ve bir kez daha anlıyorum ki insan istediğinde her şeyi yapabilir, dünyayı kendine hayran bırakabilir. İnandı mı kendine, her şey oluverir. İçimdeki inancım, gücüm daha da artıyor benim, Aamir Khan iyi ki var o yüzden. <3 Sevgiler, saygılar efenim. Kitaplarınız bol olsun.
4 notes · View notes
overtherainbowme · 9 years
Video
youtube
Tumblr media
8 Ekim Perşembe sabahına ait bir fotoğraf ve taze taze adeta dumanı üstünde keşfettiğim bir şarkıyla yeniden “ Merhaba “ demek istedim bu diyarlara.
Sözde yazın sonunda uzunca bir tatil yazısı yazacaktım fakat ben bir türlü tatil modundan çıkamadım, çıktığımdaysa her şey için çok geçti. Şimdilerde yağmurlu İstanbul günlerine uyum sağlama çabası içindeyim. 
Her şeye rağmen güzel şarkılar kulaklarımdan öpüyor.
Öptüm direnemediğiniz kışlarınızdan.
1 note · View note
overtherainbowme · 9 years
Photo
Tumblr media
¡ Hola ! Ben yine tatildeyim, Ege kıyılarında serinliyorum. Güzel şarkılar dinleyin, dinletin. Bi de beni özleyin anacım! Yaz' ın tadını da çıkarmayı unutmayın. Öptüm tatilinizden. :)
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Link
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Text
Tumblr media
Merhabalar efenim,
Bir tatilin daha sonuna geldim, ve üzülerek İstanbul’ da yeniden nefes almaya başladım.
Rotamın ilk durağı Marmaris’ti...
Tumblr media Tumblr media
Güzel bir kahvaltı sonrası Marmaris’ te 3- 5 tur attım, sonrasında dışımda gelişen sebeplerden ötürü rotam İzmir’ e yöneldi. İzmir’ e adım atar atmaz Dikili’ ye doğru yola çıktım bebeksi arkadaşlarımla.
Tumblr media
Dikili sahilinde herne kadar akşamları 3 kız çok rahat oturulmasa da, insanları yazlık bölgede yaşamıyorlarmış gibi davransalar da yine de eğlenceli bir 2,5 gün geçirdim. Deniz, kum, güneş, arkadaşlar, sohbet, alkol kaçamakları, yeni insanlarla tanışmak, huzur... Mis gibiydi.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sonrasında dönülen İzmir ve geçirilen 1,5 gün. İzmir’ in insanı rahatına düşkünlüğüyle bilinir.
Tumblr media
İşte bu son kare de bunun bir kanıtı. Göztepe sahilinden manzara, oturma hatta uyuma yerinin rahatlığı. Göztepe sahilinde, çiğdeminiz ve manzara karşı yaktığınız sigaranız ile huzurun doruklarına erebilirsiniz. Garantili. :)
Yine İzmir’ den İstanbul’ a döndüm ve kalbim Ege’ de kaldı. Aklım uçtu gitti sahillerine, ruhum zaten hep orada. Yine kaçma planlarım gündemde. Belli mi olur, belki bir gün yalnızca İzmir’ den yazarım bu satırları...
Uzun lafın kısası ; Tatil yapın çocuklar !
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Photo
Tumblr media
Günaydınlar efenim! Marmaris' ten bildiriyorum, burada insanın ömrü uzar... Uyandığım manzara bak bak bitmesin cinsinden, her ne kadar henüz daha görecek birçok güzel yer görmemiş olsam da bu bile mis gibi geldi İstanbul' un kaosundan, beton yığınından sonra. http://youtu.be/VMp55KH_3wo Bir de buraya minnoş bir şarkı bırakıyorum, dinleyip mutlu olun! Yaz' lar iyi ki var.
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Photo
Tumblr media
Mavi...
Mavi’ nin benimle bir ilgisi olmalı. Bir de kimi zaman hatta çoğu zaman böyle mutlu evlerde yaşamalıyım.
Salı sallana sallana öpsün gözlerinizden.
2 notes · View notes
overtherainbowme · 9 years
Text
Galata Rıhtımda Bile Değilken...
Kalabalık ortam, güzel sohbet eh biraz da alkol... Ama sonradan saat biraz ilerleyip muhabbet sıkıcılığa bağlayınca aklımda rüyalarımın sahibi... Nerede bile olduğunu bilmediğim adam, rüyalarım ve gönlüm senden yanayken ilk defa, sen neden benden yana değilsin? Hep burada, farklı masalarda yazdığım yazılarda saklısın. Neden böylesin be adam? Kim bilir, kendine göre en şaşalı açıklamalara sahipken zihninde, gönlün belki benden yanayken sen neden yanımda değilsin? Sağ taraftaki sandalyemde oturup içkini yudumlamıyorsun be adam? Hani insan düşünüyor, hiç mi hakkım yok içkisini yudumlarken dudaklarıyla gözleri arasındaki mesafeyi izlemeye diye. Sonra da diyor, belki de hiç hakkım yok... Söylesene be adam, hiç mi hakkım yok Galata' dan söz ederken beni öptüğünü hatırlayıp utanmaya? 03052015 saat 02.10 Güncesi.
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Text
“ Ben neden ait olamıyorum anne ?
Kaçıp gitmek istiyorum. Aslında kaçmadan gitmek. Yalnızca gitmek. Ruhum yorulana, kalbim ‘ dur ‘ diyene dek gitmek. Ait olabileceğim bir yer olmalı bu koskoca dünyada.
Olmazsa ayıp anne ! “
09.02.14
İstanbul Güncesi.
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Photo
Tumblr media
Sonra tüm yazdıklarım uçup gidiyor işte... Kuşlar gibi. Ama sen kuşlara uyma...
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Text
Merhaba
Bugün, günüm de, saatim de, ayım da, yılım da yok... Yerim de yurdum da yok aynı zamanda. Birkaç sakin şarkı çalıyor odamda, kafamın içinde kelimelerim dans ediyor hepsi bu. Yapmam gereken her şeyi iptal etmenin muzur gülümsemesi var suratımda, birlikte oturuyoruz. 
https://www.youtube.com/watch?v=MtNcbOl-N5A&list=PL1FJBQcu_n5oE7bABriGWL15qiWWQQIXe&index=22
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Text
Unutkanlıklarım fazladır benim, yapacaklarımı, eşyalarımı, sözlerimi, kalbimi... Aslında en çok da unutkanlığım kalbimden taraf. Onu hep unuturum bir yerlerde, gidip alayım derim bir türlü cesaret edemem. Sonra kalır orada, ölür çok kere. Ölür de naaşını bile gidip kaldıramam. Unutkanlığım bir yana, bunlar hep korkaklığımdan olur. Bilirim kendimi ya hani, bildiğimden kıpırdatmam kılımı. Ama kalbimi çok severim, kalbimin sevdiklerini de severim elbet, kendimden çok değil yine de. Çok değil, birkaç zaman önce sol yanımda, göğsümün hemen altında duruyordu halbuki. Sesini duyuyordum, atışlarını hissediyordum. Şimdiyse yok. Epey uzakta sanırım, çıtı dahi çıkmıyor. Biliyor gibiyim yerini, ama gidecek cesaretim yok olduğu yere. Kalsın, diyorum, aklım da kaçacak gibi oluyor. Kalmasın, diyorum. O hiç olmuyor. Ne olsun istiyorum, onu da bilmiyorum. Bildiğim şeyse sadece onun olmadığı...
0 notes
overtherainbowme · 9 years
Photo
Tumblr media
2015 yılı aşk' lı, sağlıklı, mutlu, huzurlu ve sizler için hayırlı olan her şeyin yakanızı hiç bırakmayacağı bir yıl olsun inşaallah. Bir de " Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var " kitabı pek güzel, okusanıza. Kalp, kalp, kalp! Öptüm en yeni' lisinden.
1 note · View note
overtherainbowme · 9 years
Text
Yine uzun bir aradan sonra karşındayım... Umarım bu da diğerleri gibi taslaklara kaydedilip orada yaşlanmaz... Nedeni nedir bilinmez aylardır, kendimle yüzleşmekten korktuğumdan mıdır sana yazamıyorum. Kelimeler hep parmaklarımın ucunda halbuki, cümleler zihnimi kemiriyor. Fakat ben bir türlü sana yazamıyorum... Yazıp yazıp siliyorum, ya da taslaklara kaydediyorum işte.
Vakti geldi sanırım, yüzleşmeliyim  kendimle...
Mutsuzum. Çok net. İşimden mutsuzum, kafamdan mutsuzum, evimden mutsuzum, hayatımdan mutsuzum. Ama öyle bi mutsuzluk değil işte bu. Yani mutluyum fakat tam anlamıyla değil. Mutsuz olduğum için üzgün de değilim. Yaşadıklarım ya da hissettiklerim her neyse onun kelime anlamını bilmiyorum. Kendi adıma bi şeyler yapmak istiyorum artık. Yazı yazmayı çok seviyorum, ama nereden başlayıp yazmalıyım ki diyorum. Kim okur ki diyorum, 25 yaşına geldin boş hayallerin peşini bırak diyorum,  eskidendi yazıyordun bi halt sanıyordun kendini diyorum... Şimdilerdeyse tam anlamıyla bi halt olmadığından onların ardına gizleniyorsun, eskilerinle övünüyorsun diyorum... Hatta bazen kızıyorum bile. Ama yine de seviyorum benliğimi. Neyse konumuz bu değil. Konumuz işimi sevmemem. Sevebileceğim bir iş var mı ? Açıkçası onu da bilmiyorum.  Ne yapmalıyım, hangisi bana göre ? Onda da fazlasıyla şüphelerim var. Biyolojik saat desen hızla ilerliyor. O ilerledikçe bir de yetmezmiş gibi kadınlık hormonların giriyor işin içine, her geçen gün daha fazla sarıyor bedenini. Sonrası bol soru işaretleri, kararsızlıklar, git geller, habire plan değiştirmeler, falanlar filanlar...
2014' ün son günleri... Bir yılın daha bitimi, diğer yepyeni bomboş sayfalara sahip bir yılın başlangıcı. Hangisi iyi gelir henüz bilememekteyim. Sonra,  sonrası hep bulanıklık. 
Misal gideyim diyorum, ama nereye ? Yaşamak istediğim o kadar çok şehir  var ki bu hayatta, hep birinden başlasam diğerinin boynu bükük kalıyor. Sonrası malum, hiçbirinden başlamayıp hepsini üzüyorum. Kendim de dahil. Gerçi ne yalan söyleyeyim eskisi kadar küs değilim yaşadığım şehre. Tam tersine barıştık bile, sevdik birbirimizi. Ömrümüzün sonuna dek sevmesek de olur ama. İş, iş diyorum, ne yapsam ki... Editörlük, yazı falan iyi gelir bana hep. Aklıma bi geliyor sonra, hava attığım " okulu yarıda bıraktım ben yea " kalıbı şimdilerde canımı yakıyor. Elinde ne var, diyorum. Bakıyorum, birçok şey var fakat hangisini yapmak istiyorum. Hiçbirisini...
Aslında o kadar da mutsuz değilim, kelimelerle oynamayı çok severim ben. Gülecek nedenim olduktan sonra işe de ihtiyacım çok yok. Diyorum, hop yaşlı teyzeler beliriyor etrafımda. " Yaşın geçiyor evladım, evlilik, çoluk çocuk " diyorlar. Ay haklılar mı acaba ? Diye düşünürken bir bakıyorum evlililik hayallerinin içindeyim. Pembecikten bir ev, bir sürü çocuk, yakışıklı bir eş, mutlu aile tablosu, yemek takımları, akrabalar, çocuklar, ay biri daha ağlıyor, oğlum sus ! derken kendime geliyorum. Silkeleniyorum,  kızım Hindistan' a gidip ruhunu arındıracaktın, çocuklarla nasıl gideceksin Allah korusun hastalık falan kaparlar  diyorum. Sonra bakıyorum yavaş yavaş deliriyorum galiba düşüncesi beynimde, hop bir posta da kendime üzülüyorum. 
İsteklerin, diyorum aferin kızım onları gerçekleştirmek için çabala, güçlü yanım söylüyor tabii bunları, yine kendimi hayallerimin içinde buluyorum. Dünyayı geziyorum, sırt çantam sırtımda yok yok sırt çantasına sığmam minik bir valiz, işte dans ayakkabım İspanya' da dans ederim eteklerim, şortlarım, sandaletlerim, makyaj malzemelerim, tek bi çanta götürmek de olmaz kırmızı topuklu ayakkabılarımla siyah çanta uymuyor çünkü tabanı kahverengi onların, güneş gözlüklerim de var bi de, ay kremlerimi unutmamam lazım neyse büyük valizle de gezerim canım dünyayı nolmuş yani, derken bakıyorum ben dünyayı nasıl gezeyim büyük valizle anacım, daha gittiğimde kalacak yerim bile belli değil. Rihanna  mıyım ben tırla gideyim gezmeye THY' nin bile bi kg şeysi var. Onu da tırım olmadığı ve THY' nin ve diğer hava yollarının kg şeyslerinin sınırlamalarından bırakıyorum. 
Yaş ilerledikçe hayallere de mantık giriyor, bundan 2-3 sene öncesine kadar ohooo kurduğum hayalleri istediğim gibi şekillendirirdim. İster ünlü bir oyuncu olurdum, ister sıradan bir öğretmen... Şimdilerdeyse hayallerimi aşk üzerine bile kursam adamın karizmasından girip sigortası var mı? ' dan çıkıyorum. Sonra diyorum kızım sen ne ara bu hale geldin ?
Hayaller bi yana, hayatlara gelirsek, şuan bunları sana yaklaşık 10 yıllık masa üstü bilgisayarımdan yazıyorum. Akıllı telefonlar çıktı çıkalı yüzüne bile bakmamıştım kendisinin, bugünse zor açtım. 2 gündür evdeyim, üzerine afiyet biraz rahatsızım da. Evde kaldığım süre boyunca düşünmeye fırsatım oldu dersem yalan olur. Yazmaya fırsatım oldu aslında. Tek güzel  nokta bu. 
Hayatlarda dipte miyim bilinmez, ki pek sanmıyorum. Ama umarım öyleyimdir. Çünkü ne zaman dipte olsam, en yukarı öyle bir çıkıyorum ki ben bile inanamıyorum. Hernerdeysem, güzel bi yere gittiğim kesin.
Sanırım yayınlıyorum da bu yazıyı, uzun zaman sonra taslak olarak kalmayacağı için de biraz heyecanlıyım. Eh biraz da mutlu. 
Her nerede okuyor ve okutuyorsanız, gözlerinizden öperim. Ya da öpmem, hepinizi gözlerinizden öpecek kadar iyi tanımıyorum ki. Ama sarılabilirim, enerjilerimiz daha güzel noktaya gelir sarılırsak.
Ay neyse, 2015' e de selam çaktıktan sonra, kendime not seviyorum seni tatlı kız.
Hayallerinizle ve güzel kalın.
1 note · View note