Tumgik
midyumcom-blog · 8 years
Text
Zeytin Kaç Kaloridir ? başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Her sabah kahvaltıda tüketmiş olduğumuz zeytin acaba kaç kaloridir ? Zeytin kaç kaloridir sorusunun cevabını gelin birlikte inceleyelim.
Zeytin Kaç Kaloridir ?
Sabahları soframızın kesinlikle vazgeçilmezi olan zeytin aslında çok tüketilmesi gereken bir besin değildir. 100 gram bir zeytinde bulunan protein ve karbonhidratın içermiş olduğu yağ ile birlikte 16,10 gram kalori içerdiğini biliyor muydunuz?
Hemen hemen neredeyse 1 porsiyon zeytin tükettiğimizde 52 gram kalori almış oluyoruz. Sadece bir adet siyah zeytin ortalama olarak 7 gram ila 8 gram arasında yağ içermektedir. Bizlerin size önerisi günlük kalori kotanızı kesinlikle zeytin ile tüketmemeniz yönündedir.
Yeşil zeytini ele alırsak şayet nitekim tuzlu ve tuzsuz olmak üzere zeytin kaç kalori olduğu tam anlamıyla ortaya çıkabilir. Tuzlu zeytin de ki bu 16 adet zeytinde olan yağ oranı 2 yemek kaşığına tekabül etmektedir. Tuzsuz zeytini ele alırsak ki bu 16 adet zeytinde olan yağ 1,5 yemek kaşığı yağ oranıdır.
Kısacası zeytin kaç kaloridir sorusuna net bir cevap vermek gerekirse bir bireyin günlük 1200 kalori alması gerekiyor ancak yukarıda belirtmiş olduğumuz rakamları ele alırsak sadece sabahları kahvaltıda tüketmiş olduğumuz zeytin 100 kalori olarak hesaplanmaktadır.
Kaynak : https://midyum.com/zeytin-kac-kaloridir/ Hastag : #KaçKalori, #KaçKaloridir, #Kalori, #Zeytin, #ZeytinKaçKalori, #ZeytinKaçKaloridir
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Ezogelin Çorbası Tarifi başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Merhabalar, bugün size vermiş olduğumuz Ezogelin Çorbası Tarifi 4 kişilik bir aile için hazırlanmış bir çorba tarifidir. Zira daha büyük bir aile için malzemeleri arttırarak tarifimizi hazırlayabilirsiniz.
Ezogelin Çorbası Tarifi
Ezogelin Çorbası Tarifi için Malzemeler
Bir çay bardağı (1 çay bardağı) kırmızı mercimek,
Bir yemek kaşığı (1 yemek kaşığı) pirinç,
Bir tane orta boy (1 tane orta boy ) patates,
Bir tane büyük (1 tane büyük) kuru soğan,
Üç su bardağı (3 su bardağı) sıcak su,
Üç yemek kaşığı (3 yemek kaşığı) tere yağ,
Bir yemek kaşığı (1 yemek kaşığı) un,
Yarım yemek kaşığı biber salçası,
Bir yemek kaşığı (1 yemek kaşığı) domates salçası,
Bir tatlı kaşığı (1 tatlı kaşığı) kuru nane,
Bir çay kaşığı (1 çay kaşığı) karabiber,
Bir çay kaşığı (1 çay kaşığı) pulbiber,
İki su bardağı (iki su bardağı) kaynamış tavuk suyu,
Bir tatlı kaşığı (1 tatlı kaşığı) tuz,
Ezogelin Çorbası Tarifi Hazırlanışı
Büyük bir tencere içerisine yukarıda belirtmiş olduğumuz mercimek, pirinç ve 4 ya da 5 parçaya bölünmüş patatesi, kuru soğanı tencerenin içerisine koyarak üzerine sıcak su ilave edelim. Ve orta ateşte pişecek şekilde patatesler yumuşayana dek pişirelim. Pişirmiş olduğumuz tüm malzemeleri bir süzgece alarak, süzgeçten geçirelim.
Bir başka tencere içerisine un ve tereyağını alarak renginin hafif bir şekilde kahverengi olana kadar kavuralım. Üzerine belirtmiş olduğumuz biber salçası ile domates salçasını ekleyerek ortalama 1-2 dakika boyunca kavurma işlemine devam edelim.
Daha sonrasında saymış olduğumuz baharatlarımızı ve kuru nanemizi ekleyelim, süzgeçten geçirmiş olduğumuz malzemeleri de tencereye ilave ederek karıştıralım. Son olarak ise kaynamış olan tavuk suyunu da ilave ederek tuzunu kontrol ettikten sonra karıştırmaya devam edelim.
Ortalama olarak dibinin tutmaması adına kısa süreler arasında karıştırarak 30 dakika boyunca pişirelim, 30 dakik bitiminde çorbamız hazır haldedir. Sıcak bir şekilde servis yapabilirsiniz.
Not: Yukarıda belirtmiş olduğumuz pirinç yerine isteğe uygun olarak ince köftelik bulgurda kullanabilirsiniz.
Kaynak : https://midyum.com/ezogelin-corbasi-tarifi-2/ Hastag : #Ezogelin, #EzogelinÇorbası, #EzogelinÇorbasıHazırlanışı, #EzogelinÇorbasıIçinMalzemeler, #EzogelinÇorbasıTarifi
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Deneme başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Deneme
Kaynak : https://midyum.com/deneme/ Hastag :
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Goji Berry Kullanımı ve Faydaları başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Son zamanların en popüleri goji berry bitkisini bugün sizlere tanıtacağız goji berry kullanımı ve faydaları hakkında tüm bilgiler aşağıdaki makalemizde yer almaktadır!
Goji Berry Kullanımı ve Faydaları
Vücudumuzda bulunan on trilyon hücrenin her an dış faktörler tarafından saldırı altında kalacağını kesinlikle unutmayın. Bu zararlı dış faktörler insan vücudunun daha fazla yorulmasını ve yıpranmasını sağlamaktadır. Bu nedenden dolayı da hızlı bir şekilde yenilenmesi gereken hücrelerin  yenilenmemesi sonucu insan vücudunda daha hızlı yaşlanma meydana gelmektedir. Goji berry bazı ülkelerde uzun ömür meyvesi adı ile adlandırılmaktadır. İçerisinde içermiş olduğu güçlü antioksidanlar, polissakaritler ile dış etkenlere karşı insan vücudunu korur ve yaşlanmayı engellemesi ile bilinmektedir.
Goji Berry ile dayanıklılığınızı ve Enerjinizi Arttırın
Asya’da en etkili olarak bilinen adaptojenler arasında yer almaktadır. Egzersiz yapamıyorsanız şayet kullanmanız gereken goji berry enerjinize enerji, dayanıklılığınıza dayanıklılık katmaktadır. Bilhassa da hastalık sonrasında iyileşme döneminde ortaya çıkabilecek olan halsizlik, bitkinlik gibi şikayetlerin tamamını ortadan kaldırarak iyileşme döneminizi daha hızlı bir şekilde tamamlamanıza yardımcı olur.
Goji Berry ile kendinizi genç hissedin ve genç görünmenizi sağlayın
Tıbben gençlik hormonu olarak bilinen hcG hormonunun salgılanmasını arttıran goji berry insan vücudundaki hipofiz yani insan büyüme hormonunu arttırması ile bilinmektedir. hcG hormonunun pozitif etkisi insan vücudunda fazlasıyla mevcuttur. Peki bu hcG’nin insana yararları nedir?
Diri ve genç bir görünüm elde etmenizi sağlar.
Cinsel istek ve cinsel güdülerinizi arttırır.
Tedavi döneminde iyileşme sürecini hızlandırır.
Hafızanızı güçlendirir.
Uyku düzensizliklerinin önüne geçer ve düzenli bir uykunuz olur.
Vücuttaki yağ oranını azaltır ve kilo almanızı engeller.
Goji Berry ile Kan Basıncınızı Düşürün
Ortalama olarak bütün insanları ele aldığımızda her 4 kişiden bir tanesinde yüksek tansiyon rahatsızlığı gözlemlendiği uzmanlar tarafından kanıtlanmıştır. Kontrol altında tutulamayan yüksek tansiyonların, yüksek kan basıncını tetiklediği için belli bir süre sonra böbrek yetmezliği, kalp krizi, felç gibi ciddi sorunlara yol açtığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenden dolayı da yüksek tansiyonun halk dili arasındaki tabiri sessiz katil olarak adılandırılmıştır. 1998 senesinde yapılmış olan bir araştırmaya göre Goji berry içerisinde içermiş olduğu yüksek polisakkaritlerin, kan basıncının aşırı derece de yükselmesini engellediği uzmanlar tarafından test edilerek kanıtlanmıştır.
Goji Berry ile kanserden korunun!
Goji berry içermiş olduğu germanium maddesi ile kanseri önlemektedir ve bugüne kadar yapılmış olan araştırmalar sonucunda kanseri engelleyen tek meyve diyebiliriz. İçermiş olduğu posikkkaritler ve özel antioksidan maddeleri, insan vücudunda kansere yol açabilecek genetik değişimlere dair tamamını engellediği tespit edilmiştir. Bazı bilim adamlarının yapmış olduğu araştırmalar sonucu özellikle de karaciğer de meydana gelebilecek kanserlerden koruduğu ifade edilmiştir. Zira karaciğer insan vücudunda zehir arıtıcı olarak kabul edilmiştir tıbbi adı ile detoksifiye edici organ olması nedeni ile insan vücudundaki yeri çok önemlidir.
Goji Berry ile kolesterolünüzü dengeleyin!
Goji berry, içermiş olduğu beta-sitosterol ile kolesterolünüzü kontrol altında tutmanıza yardımcı olur. Ayrıca bununla birlikte içermiş olduğu antioksidanlar ile kolesterolün meydana getirebileceği damar yuvalarındaki plak oluşumunu engeller ve oksidasyonu ortadan kaldırır. Goji berry içermiş olduğu flavonoidler sayesinde atar damarların açık kalmasını ve elastik hareketini korumasını sağlamaktadır.
Goji Berry ile kan şekerinizi dengeleyin!
Son yıllarda özellikle Çin’de yetişkinlerde tespit edilen şeker hastalıklarında (diyabet hastalıklarında) kullanılan Goji berry, içermiş olduğu polisakkaritler ile kan şekerini düzenleyerek insüline cevap verdiği gözlemlenmiştir. İçermiş olduğu betain maddesi ile bilhassa diyabet hastalarında ( şeker hastalarında ) meydana gelebilecek olan karaciğer hastalıklarını engelleyebilme özelliğine sahiptir. Özellikle karaciğerde yağlanmayı ve damarlardaki tıkanıkları önlemesi ile bilinmektedir.
Goji Berry ile cinsel gücünüzü arttırın!
Goji berry üzümü Asya ülkesi tıbbında yer alan cinsel gücü arttırıcı bir meyve olarak bilinmektedir. Başka bir deyiş ile Asya ülkesinde özellikle cinselliği tetikleyici bir meyve olarak benimsenmiştir. Modern tıp tarafından incelendiğinde goji berry meyvesi insan vücudundaki testosteron düzeyini arttırdığı tespit edilmiştir. İki cinsinde rahatlıkla kullanabileceği goji berry meyvesi ile cinsel içgüdülerinizi arttırarak daha zevkli bir cinsel ilişki yaşayabilirsiniz. Ülkesi olan Çin de belirtilen bir ata sözü ile şu şekilde ifade edilmiştir. Kim ki evinden eşinden, uzağa 100 kilo metre gidecekse kesinlikle goji berry kullanmamalıdır.
Goji Berry ile Kilo verin!
Asya ülkesinde yapılan bir aşırı şişmanlık ( anti obesite) çalışmasında kullanılan goji berry aşırı obezite olan hastalara hem sabahları hem de öğleden sonra verilmiştir. Bu çalışma doğrultusunda meydana gelen görüntü herkesi şaşırtmıştır zira goji berry verilen hastalarda belirgin bir şekilde kilo verdiği görülmüştür. Uzmanlar tarafından yapılan bir başka araştırma da ise goji berry‘nin içermiş olduğu polisakkaritler alınan gıdaları yağ olarak vücuda depolanması yerine vücutta enerjiye dönüştürdüğü ispatlanmıştır.
Goji Berry ile baş ağrısından ve sersemlik hissinden kurtulun.
Çin’de sersemlik ve baş ağrısı hissi, böbrek yani Yin ( yaşam özü ) ve Yang (fonksiyon) yetersizliğinden kaynaklandığına dair araştırmalar yapılarak yin yang tan kaynaklandığı belirlenmiştir. Goji berry yin yang dengesini ayarlamasında en çok tercih edilen bir meyve olarak benimsenmiştir.
Goji Berry ile daha iyi bir uyku çekin!
Goji berry tüm Asya ülkelerinde uykusuzluğun (insomnia) hastalıklarında doğal tedavi olarak kullanılmaktadır. Yetişkin insanlar üzerinde yapılmış olan testler sonucu Goji berry kullanan insanların uyku düzenleri, kullanmaya göre daha kaliteli olduğu ortaya çıkmıştır.
Goji Berry ile görüşünüzü iyileştirin!
Goji berry içermiş olduğu maddelerden ötürü Çin’de görme sorunu olan kişilerde tedavi amaçlı kullanılmakta oldukça tercih edilmektedir. Goji berry üzerinde test yapan bilim adamları goji berry kullanan kişiler ile kullanmayan kişiler arasında şunu fark etmişlerdir. Goji berry kullanan kişilerin karanlığa uyum  sağladığı ancak kullanmayan kişilerin ise karanlığa uyum sağlayamadığı tespit edilmiştir. Ayrıca bununla birlikte loş ortamlarda görme sıkıntısı yaşayan kişilerinde bu sıkıntının ortadan kalktığı belirlenmiştir. Goji berry kullanan kişilerde görüş alanındaki uzaklık ve yakınlık derecesi de keskinleştiği ortaya çıkmıştır. Goji berry‘nin içermiş olduğu çok güçlü antioksidanlar sayesinde gözde meydana gelebilecek olan katarakt ve makula dejenerasyonu engelleme özelliğine sahiptir.
Goji Berry ile Kalbinizi Güçlendirin
Goji berry, içermiş olduğu ses quiterpene maddesi ile kalp ve kan basıncını dengelemeye yardımcı olan cyperone maddesi içermektedir. İçermiş olduğu anthoacyanin ile kalp damarlarındaki dayanıklılıkta artış sağlatır.
Goji Berry ile Yağlara karşı savaşın
Kan yağları ve kolesterol, vücutta meydana gelen lipid peroksitlerden dolayı ölümle sonuçlanan rahatsızlıklara yol açabilirler. Yapışkan bir madde olarak bilinen lipid peroksitler bilhassa da damarları olumsuz yönde etkileyerek felç, damar sertliği, kalp ve damar hastalıklarına yol açmaktadır. Goji berry içermiş olduğu antioksidanlar ile kan enzimlerini arttırıyor ve meydana gelebilecek olan lipid peroksitleri önlüyor.
Goji Berry ile Hastalıklara Karşı Direncinizi Arttırın
Goji berry içermiş olduğu superoksit, hastalıkların meydana gelmesine ve hastalıkların ilerlemesini engellediğine dair büyük rol üstlendiği açıklanmıştır. Süperoksit vücutta bulunan dismutaz enziminin aracılığı ile etkisiz hale gelmekte. Fakat bu enzimin yaş itibarı ile üremesi zor bir hal almaktadır. Bununla birlikte günlük yaşantınızda ortaya çıkabilecek olan tüm stres ve baskılar, vücudun süperoksit enzimini üremesini baskılayarak hastalıklara karşı vücudun direncini düşürmesine neden olduğu saptanmıştı. Goji berry‘nin içermiş olduğu süperoksit enzimi ile süperoksit enziminin %40 olarak arttığı ve hastalıklara karşı direncin arttığı uzmanlar tarafından kanıtlanmıştır.
Goji Berry ile Bağışıklık yanıtını arttırın!
Bağışıklık sistemi bir insanın hayata bağlanma sistemidir. Goji berry‘nin içermiş olduğu maddelerden dolayı insanların bağışıklık sistemlerini tamamen desteklediği uzmanlar tarafından kanıtlanarak, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. İçermiş olduğu polisakkaritler sayesinde aşağıda belirteceğimiz insan vücudunun savunma mekanizmalarını tetiklediği belirtilmiştir.
İmmünglobülin (ıgG ve ıgA)
Tümör Nekroz Faktörü ve Alfa
Lizozim
NK Hücreleri ( Doğal öldürücü hücreleri )
Sitotoksik T-Hücrelerini
T-Lenfosit Hücreler
Goji berry içermiş olduğu polisakkaritler sayesinde yukarıda belirtmiş olduğumuz savunma mekanizmalarını tetikleyerek vücudun bağışıklık sistemini tetiklediği tespit edilmiştir.
Goji Berry ile kanserle savaş
Goji berry içermiş olduğu maddelerden dolayı, kanser ilacı tüketen insanlarda pozitif cevapların sadece ilaç kullanan insanlara nazaran %250 gibi bir oranla arttığı görülmüştür. Malign hidrotoraks, nasofaringeal karsinom, kolorektal karsinom, böbrek karsinomu, malign melanom türü kanserlerin tedavilerinde kullanılarak fazlasıyla pozitif sonuç elde edildiği saptanmıştır. Kanser tedavisi sürecinde goji berry kullanan kişilerin, goji berry kullanmayan kişilere nazaran remisyonu daha net ortaya çıkmıştır. Bir başka deyiş ile goji berry kullanan insanların, goji berry kullanmayanlara nazaran iyilik halleri daha iyi.
Goji Berry ile DNA’nı koru!
DNA yapısı vücudumuzun temelini oluşturan yapı olarak bilinmektedir. Atalarımızın bizlere bırakmış olduğu tüm özelliklerimizi içeren DNA şablonu vücudumuzun şablonu olmasından ziyade on trilyon kadar hücrenin yenilenmesine yardımcı olmaktadırlar. Kimyasal maddelerin içermiş olduğu maddelerden dolayı DNA hasara uğrayabilir hatta kırılabilir. Ve bunun sonucu meydana gelebilecek olan kalıtsal hastalıklara maruz kalabilirsiniz. Goji berry’nin içermiş olduğu betain ve ana molekülü olan polisakkaritler sayesinde DNA’nın tekrar yapılandığı ortaya çıkmıştır.
Goji Berry ile Tümörü Engelleyin
Çinde  yapılan bir araştırma sonucu anti tümör cevapların oluşumu sağladığı ortaya çıkmıştır. Interlokin IL-2 üretimini sağladığı kanıtlanan Goji berry tümörlere karşı sizi koruduğu kanıtlanmıştır. Goji berry 1983 yılından itibaren bir takım kanser tedavilerinde ve AIDS tedavilerinde bağışıklık sisteminin güçlenmesi adına  kullanılıyor. Goji berry ayrıca bununla birlikte tümör oluşumunu meydana getiren apopitoz olayını hızlandırarak tümörü engeller.
Goji Berry ile Kemoterapi ve radyasyonun negatif etkilerini hafifletin!
Uzmanlar tarafından yapılan bir araştırma sonucu, akciğer kanseri tedavisi esnasında uygulanmış olan radyasyon etkisi Goji berry alımı ile arttığı böylelikle uygulanmış olan radyasyon dozajının azaltılabileceği ispatlanmıştı. Bir başka çalışmada ise goji berry kemoterapi ve radyo terapiye maruz kalarak istenmeyen yan etkileri de azalttığına dair bilgiler yer almıştır.
Goji Berry ile Kan Değerlerinizi sağlayın
Goji berry içermiş olduğu maddelerden dolayı kan üretimi sağlayan ve kanı temizleyen bir meyve olarak bilinmektedir. Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar sonucunda yaşlı insanlar üzerinde denenen goji berry kişilerin inanılmaz şekilde gençleştiğine dair ifadelerde bulunmuşlardır. Bir diğer yararı ise, canlı olan alyuvarların dış etkenlerden doğrudan etkilenmediğine goji berry‘nin içermiş olduğu flavonoidler tarafından korunduğu gözlemlenmiştir. Goji berry son yıllarda kemik iliğinin yetersiz olduğu hastalarda tedavi aracı olarak ta kullanılmaya başlanmıştır.
Goji berry ile lenfosit sayınızı arttırın
Lenfosit nedir ilk olarak buna değinmek gerekirse, insan vücudunun savunma mekanizmasında değişiklik gösteren koşullara ya da dış etkenlerin meydana getirdiği tehditlere karşı insan vücudunu uyumunu sağlayan (adaptosyon sürecini oluşturan) insanların en önemli beyaz kan hücresidir. İnsan vücudunun bağışıklık sisteminden, genel bağışıklık sistemine geçerek savunma mekanizmasını tetikler ve dış tehlikelere karşı insan vücudunun savunmasını yapar. Goji berry içermiş olduğu maddelerden dolayı lenfositi arttırır ve dış etkenlere karşı vücudun savunma mekanizmasını otomatik olarak aktif eder.
Goji Berry ile Eklem iltihabına karşı savaşın! ( Enflamasyon ve Artirite )
20 yılı aşkın araştırmalar sonucu kronik enflamasyon ya da akut enflamasyon durumlarında dış etkenlerden kaynaklanan superoskit değeri, vücudun savunma kapasitesinin aşırı derece yüksek olduğuna dair deliller elde edilmiştir. Bu tür dengesizliklerin insan vücudunda ki dokulara ve eklemlere zarar verdiği bilinmektedir. Goji berry‘nin içermiş olduğu enflamatuvar bir enzim olan dizmutaz seviyesi artarak vücudun dengesini sağlamaktadır.
Goji berry ile karaciğerinizi destekleyin!
Goji berry‘nin içermiş olduğu hücre koruyucusu olarak bilinen serebrozid maddesi, yüksek toksin etkisi olarak klorlanan hidrokarbona karşı bile koruma sağladığı tespit edilmiştir.
Goji Berry ile Menapozal Semptomları Tedavi Edin
Çin’de bir çok menapozol semptomu mevcut olduğundan özellikle böbrek yetersizliklerinde ki Yin yetersizliğinde kullanılmıştır. Goji berry içermiş olduğu yin güçlendiricisi ile hormon al deneyi sağlayarak semptomları güçlendirir.
Goji berry ile bulantınızı ve kusmalarınızı önleyin!
Goji berry‘nin ülkesinde özellikle goji çayı tüketildiği aşikardır zira bu goji berry çayı özellikle hamileler tarafından tüketilmektedir. Goji berry çayı tüketildiğinde etkili ve hızlı bir çözüm elde edilmektedir. 60 gr. kaliteli bir goji suyunun içerisine sıcak su ekleyerek hazırlayabilir ve tüketebilirsiniz.
Goji berry ile doğurganlığınızı arttırın
Goji berry uzun süredir Asya ülkesindeki kadınlarda ve erkeklerde kısırlık tedavisi üzerinde kullanılmaktadır. Kadınlarda inanılmaz şekilde işe yarayan goji berry doğurganlık özgünün arttığına dair bilgiler edinilmiştir. Erkekler de ise goji berry’nin içermiş olduğu polisakkaritler, erkek spermlerinin ömrünün uzattığına dair bilgiler elde edilmiştir. Test edilen hücrelerin strese bağlı olarak azalmasını engellediğini ve spermlerin ölme ihtimalinin ortadan kalktığı gözlemlenmiştir.
 Goji berry ile kemiklerinizi ve kaslarınızı güçlendirin
Goji berry içermiş olduğu insan büyüme hormonu yani hcG hormonunun üretimine ve salgılanmasına etki eder. Vücuttaki bir çok fonksiyonun işlevini yerine getirmesi ile bilinmektedir. Özellikle de kasların gelişimi ile birlikte kalsiyum depolayarak diş kemiklerini de geliştirdiği gözlemlenmiştir.
Goji berry ile böbreklerinizi koruyun!
Yetişmiş olduğu ülkenin tıbbi ortamında en önemli organ olarak ele anılan böbrek, beyin ve diğer hayati organları goji berry içermiş olduğu maddeler tarafından kontrol altına aldığı düşünülmektedir. Goji berry, böbrek üzerinde ki etkisi ile Asya ve Çin ülkelerinde böbrek tedavilerinde Yin ve Yang olarak kuvvetlendirici niteliğinde tüketilmektedir.
 Goji berry ile Hafızanızı Gü��lendirin!
İçermiş olduğu betain maddesini kolin maddesine çevirerek beyin hücrelerini yeniler ve hafıza ila hatırlama fonksiyonlarını güçlendirir. Bu nedenle Asya’da özellikle çocuklarda gelişim çağında goji berry tüketilmektedir.
Goji berry ile kronik kuru öksürüğünüzü tedavi edin!
Çin’deki bilim adamları tarafından özellikle bitkisel tedavi yöntemi olarak kullanılan goji berry içermiş olduğu bitkisel özler ile hırıltı ve öksürük tedavisinde kullanılmaktadır.
Goji berry ile stresle baş edin!
Goji berry‘nin içermiş olduğu maddelerden dolayı girdiğiniz her ortama sakinlikle girebilir ve adaptasyon sürecini hızlı bir şekilde atlatabilirsiniz. Herhangi bir şekilde sorunla karşı karşıya kaldığınız da vücudunuzda ki mekanizmayı tetikleyerek ansiyete yer vermez ve stresi hafifletir.
 Goji berry ile maneviyatınızı aydınlatın!
Goji berry içermiş olduğu hormonlardan dolayı sizlere sürekli mutlu ve neşeli bir ruh hali taşımayı vaat eder. Asya ve Çin ülkelerinde goji berry meyvesini mutluluk meyvesi olarak tanımladıkları bir gerçektir.
Goji berry ile sindiriminizi güçlendirin!
Goji berry içermiş olduğu antioksidanlar ve maddelerden ötürü insanların her türlü hastalığında denenmiştir ve meydana gelen sonuçlar bilim adamlarını şaşırtmıştır. Gastrit rahatsızlığı olan kişilerde kullanılan goji berry meyvesi, atrofik gastrit tedavilerine olumlu cevap verdiği uzmanlar tarafından belirtilmiştir. Goji berry meyvesi yemeklerden sonra meyve suyu olarak tüketildiğinde sindirimi daha hızlı bir şekilde gerçekleştiği uzmanlar tarafından ifade edilmiştir.
Goji berry ile diş sağlığınızı koruyun!
Sağlıklı bir dişe sahip olabilmek için ilk önce sağlıklı bir diş etine sahip olmanız gerekmektedir. Zira goji berry içermiş olduğu maddelerden ötürü diş etinin sağlığını en yüksek safhada tutarak diş etinizin zarar görmesini engellemektedir.
Not: Yukarıda belirtmiş olduğumuz Goji Berry Kullanımı ve Faydaları makalemizde tamamen Asya ve Çin ülkelerinde meydana gelen deneyler ve insan vücuduna katkıları belirtilmiştir. Zira Türkiye’de yeni yeni oluşumun sağlayan Goji berry meyvesini ilk önce bir uzmana danışarak tüketmeniz sizin için daha iyi olacaktır.
Kaynak : https://midyum.com/goji-berry-kullanimi-ve-faydalari/ Hastag : #Goji, #GojiBerry, #GojiBerryÇayı, #GojiBerryFaydaları, #GojiBerryKullanımı, #GojiBerryKullanımıVeFaydaları, #GojiBerryMeyvesi, #GojiBerrySuyu, #GojiÇayı, #GojiSuyu
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Çocuğunuz ile Cinsellik Hakkında Konuşma başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Her anne ve baba için zordur aslında bu konu ama Çocuğunuz ile cinsellik hakkında konuşmak problemini artık aşmanızın vakti geldi.
Çocuğunuz ile Cinsellik Hakkında Konuşma
Peki bu çocuğunuz ile nasıl cinsellik hakkında konuşabilirsiniz. Sizler için araştırmış olduğumuz konularda en net aşağıda listelenmiş halinde tespit edebildik.
Çocuğunuzun Sizi Dinlemesi için Yapmanız Gerekenler
Çocuğunuz ile cinsellik ve güvenli seks hakkında konuşmaya dair her ne kadar açık açık konuşmuş olsanız bile 18 yaşına basan bebeğiniz artık size farklı farklı sorular sormaya başladığı andan itibaren bu açık düşünceleriniz ve fikirleriniz yetersiz kalabilme ihtimaline sahiptir. Çocuğunuz sizin yaşantınız boyunca karşılaştığınız ve edindiğiniz bütün tecrübelerinize başvurmak ister. Aşk, ilişki, sevgi ve cinsellik konusunda sizlere soru sorar ve fikirlerinizi almaya çalışır çünkü buna hata yapmamak adına gereksinim duyarlar. İşte bu konun uzmanlarına sorduğumuz soruların cevapları nelermiş birlikte inceleyelim. Ergenlik döneminde seks, tüm cinsel konuları konuşurken göz önünde bulundurarak cevap vermeniz gereken öneriler.
Cinsellik Hakkında Konuşmayı Kabullenmeniz Gerekmektedir.
Cinsellik bakımından aktif duruma gelmiş gençler için, cinsel sorumluluğu ve prezervatifler hakkında genel bir bilgi vermek gerekiyor. Çocukları için prezervatif alma düşüncesi ile bayılacak duruma gelen anne ve babalar bu konuşmayı kesinlikle yapmaktan kaçınmalıdır. Endişeleriniz ile ilgili evladınız ile konuşun ve cinsellik hakkında dürüst olmayı tercih edin. Zamanında kendi yaşamış olduğunuz hislerinizi göz önüne getirerek onunla bu yaşamış olduklarınızı paylaşın. Kız ve erkek fark etmeksizin seks yani cinsel ilişkinin hayatlarını hangi yönde etkileyebileceği hakkında konuşmalısınız olumlu yanları ve olumsuz yanları olarak iki başlık altında öğütler vermelisiniz. Eğer ki bu tür konularda çocuğunuz sizle konuşmaya hazır değilse zorlamayın çünkü bu korkuya yol açar ve korku da insanlara hataya sürükler.
Her Ne Kadarda Zor Olsa Dinleyerek Yanıt Vermeye Çalışın
Kaygılarınızı çocuğunuza karşı açıklamanız çok zor ve kafa karıştırıcı bir hal alabilir. Utandığınızı hissedebilirsiniz ancak çocuğunuz ile cinsellik hakkında konuşmak o kadar zor değil zira sağlıklı bir iletişim kurduktan sonra bütün her şey peş peşe gelmektedir. Sadece bir adım atmanız gerekiyor ki bu adımı atarken en iyi örneklerle ifade etmelisiniz. Zira unutmayın ki çocuklarınız sizi örnek alarak büyümeyi seçerler.
Çocuğunuz Bu Konuda Konuşmayı Ret Edebilirler.
Çocuğunuz ile cinsellik hakkında konuşmak tabiri caizse bire bir her şeyi açık açık anlatmak değildir. Tüm detaylara ve özel ayrıntılara girmeden yüzeysel olarak anlatabilirsiniz. Bu anlatım size çocuğunuzun güvenini arttıracak ve onun güvende olduğunu hissetmesini sağlayacaksınız. Çocuklarınız sizlerden gizlemeyi sever, seks ve gebelik gibi bir takım konularda zaten sizde önce bilgi sahibi olmuşlardır ve sadece sizi pekiştirmek amaçlı bir araç olarak kullanmaktadırlar. Çocuğunuz ile cinsellik hakkında konuşmak için fırsat yaratın, fırsatları kullanın. Bir kliniğin önünden geçerken bir televizyon programı izlerken ya da prezervatif, kondom gibi korunmalar gördüğünüzde siz atak yapın ve konuyu açmaya çalışın bu tür yöntemler ile konuşmaya çalışırsanız altında bir şey aramadığınızı düşünürler ve dökülmeye başlarlar.
Cinsel İlişki ve Seks Hakkında Zaman Tartışımı Yapın
Anne ve babaların çocuklarının doğru zamanın geldiği andan itibaren erkek çocukları için özellikle prezervatif kullanmaları için binlerce sebep bulabilirler. Evladınız ile cinsellik konusunda yaş itibari ile doğru zaman olup olmadığını gerçekten konuşmanız önemlidir. Seks bir çıkış kapısı değildir biten bir ilişkiyi ya da herhangi bir cinsel ilişki ile yürümeyen bir ilişkiyi yürütmeye çalışılmasının hata olduğunu dile getirin. Seks ve cinsel ilişkinin beraberliğinde bir çok sorumluluk almanız gerektiğini ve bu sorumlulukları öğrenmesi için ona destek çıkmalısınız ve her şeyden önce bu tür sorumlulukları alabileceği hakkında sorular sorarak sorumluluk alıp alamayacağını anlatmaya çalışın.
Cinsel İlişki Hakkında Korunma Yöntemlerini Anlatın
Çocuğunuz ile cinsellik hakkında konuşmak adlı makalemizin geldik en önemli noktasına. Çocuğunuza cinsel ilişki hakkında korunma yöntemleri ile ilgili tüm bilgileri anlatmaya çalışın. Peki neden bu korunma yöntemlerini anlatmanız gerekmektedir. Cinsel ilişki ile bulaşılan hastalıklardan korunması gerektiğini anlatın. Cinsel ilişki sonrası bulaşan hastalıklardan meydana gelebilecek rahatsızlıkları anlatın en önemlisi de ilişki esnasında lateks prezervatif türü güvenilir koruma yöntemlerinden bahsedin. Onların kendi hayatlarının sorumlulukları konusunda teşvik etmelisiniz. Cinselliğin bir çok sorumluluğu da beraberinde getirdiği hakkında bilgilendirmelisiniz.
Çocuğunuz ile cinsellik hakkında konuşmak için ona ilk olarak bu tür korunma yöntemlerinin kendisi için iyi olacağını anlatın. Böyle bir cinsel ilişki esnasında kendi kendisinin korumasını alabilmesi için eczanelerden prezervatif alabileceğini söyleyin. Eğer prezervatif ve kondom gibi korunma yöntemlerini eczaneden almaya utanıyorsa şayet çocuğunuz kesinlikle ve kesinlikle cinsel ilişkiye hazır değildir. Bu konuda hala konuşamıyorsa şayet ona vereceğiniz tek öğüt bu konuda madem konuşamıyorsun, kesinlikle yapmamalısın ibaresi olmalıdır.
Not: Çocuğunuz ile cinsellik hakkında konuşmak için elimizden geldikçe tüm yapmanız gereken her şeyi sizlere yukarıda anlattık.
Kaynak : https://midyum.com/cocugunuz-ile-cinsellik-hakkinda-konusma/ Hastag : #Cinsel, #CinselIlişki, #ÇocuğunuzIleCinsellikHakkındaKonuşmak, #ErgenlikDönemindeSeks, #Gebelik, #KorunmaYöntemleri, #Seks
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Ergenlik Dönemindeki Çocuğu Sakinleştirmek başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Ergenlik dönemindeki çocuğu sakinleştirmek fazlasıyla zor bir durumdur. Sizler için hazırlamış olduğumuz bu yazıda ergenlik dönemindeki çocuğu sakinleştirmenin yolları hakkında bilgiler vermeye çalıştık.
Ergenlik Dönemindeki Çocuğu Sakinleştirmek
Ergenlik döneminde kendini kontrol edemeyen çocuğunuz ile baş etmekte mi zorlanıyorsunuz? Ergenlik dönemindeki çocuğunuz ile ne yapacağınızı mı bilmiyorsunuz? İşte bu yazı tam size göre ergenlik dönemindeki çocuğunuzu tanıyabilmek adına ve daha sonra harekete geçmek için yardımcı olacak bu makale tüm sorunları ortadan kaldırarak ergenlik dönemindeki çocuğunuzu sakinleştirmek adına yardımcı olacaktır.
Ergenlik Dönemindeki Çocuğu Sakinleştirmek
Gerçi Çekilme Taktiği Uygulayın
Anne ve babanın yaptığı hataların en başında gelen şeylerden bir tanesi duyguları ile hareket ederek o an sinirlenip çocuğunu tehdit ederek daha da ateşe odun atmasıdır. Eğer ergenlik döneminde ki çocuğunuz kızgın ise çocuğunuzu kısıtlama ya da terbiye etmeye çalışmak için başvurmuş olduğunuz her türlü yöntem size tam ters tepki olarak geri dönecektir. Çocuğunuzun sakinleşmesi için zaman vermeye çalışın eğer yaşanılan olay cezai bir durum gerektiriyorsa şayet ceza ile ilgili tüm işlemleri daha sonra ele alarak yaklaşmalısınız.
Çocuğunuzun Sizi Sevdiğini Unutmayın!
Çocuğunuz sinirlenmeye başladığı andan itibaren sizinle iletişim kurarken anca tartışma yolu ile kurmaya başlayacaktır. Bu sinir ve asabiyet sonucu hiçbir şekilde dile getirmeyeceği sözleri dahi sarf edebilme ihtimali var. Bunun nedeni ise sinirlendiğinden dolayı kendini ifade edememesi ve sinirlerini kontrol altına alamamasından kaynaklanmaktadır. Siz çocuğunuzu karşınıza alarak iki medeni insan gibi konuşma duyunuzu ortaya koyarsanız şayet çocuğunuz da sizi dinlemeye başlayacak ve sakinleşecektir diğer türlü her yaptığınız bağırma, hakaret size tam tersi olarak geri dönecek ve ergenlik dönemindeki çocuğu sakinleştirmek adına bir adım daha uzaklaşacaksınız.
Çocuğunuzun Zor Bir Dönem Geçirdiğini Unutmayın
Çocukların genellikle ergenlik döneminde kızgınlık ve üzüntü duyduğu pek çok şey mevcuttur. Çocuğunuz girmiş olduğu bu ergenlik döneminde yaş itibari ile çocukluktan çıkarak yetişkin bir birey olmak adına doğru adımlar atmaya başlıyor. Bununla birlikte okul, ödevler, arkadaşları, popülaritesi, aşk hayatı, okul dışı etkinlikler ve en önemlisi bir birey olmaya hazırlanıyor. Ergenlik döneminde hormon değişiklerinden dolayı hiç alışa gelmediği stresi öğrenerek stres ile başa çıkmaya çalışıyor. Yani omuzlarına yüklenen yük artık artmaya başlıyor ve bu yükü onun taşıyabilmesi için siz anne ve baba olarak çocuğunuzun omuzlarındaki yükü hafifleterek yardımcı olun.
Sakin Olmaya Çalışın
Ergenlik dönemi içerisindeki çocuğunuza her zaman için sakin bir şekilde yaklaşın ve tartışmalarınızı sürekli ertelemeye çalışın bahsetmiş olduğumuz yazımızın adı ergenlik dönemindeki çocuğu sakinleştirmek, bunun tam tersi olabilme ihtimalini ortadan kaldırın ve çocuğunuz ile tartışma ortamı anca sakinleştikten sonra devam etsin.
Söylediğiniz Kelimeleri Dikkatli Seçin
Eğer ki çocuğunuzdan ziyade siz kendi açınızdan hızlı bir şekilde öfkelenebilme ihtimaline sahipseniz şayet çocuğunuz sizden korkuyordur ve büyük bir ihtimalle çocuğunuz kendini otomatik olarak kendini savunma moduna alacak ve sizi tersleyecektir. Belirtmiş olduğumuz öfke kontrolünü sağlayamazsanız şayet söylediklerinizi kulağınız duymaz ve ağzınıza geleni saymaya başlarsınız ancak bu doğru bir tutum olmamakla beraber çocuğunuzu sizden uzaklaştırmaya yetecek en baş nedendir..
Farkında Olmaya Çalışın
Hararetli bir tartışmaya sebep olabilme ihtimaline sahip olacak bütün küçük şeylerin farkında olarak ona yaklaşın. İki – üç hafta önce ona uygulamış olduğunuz cezanın ne kadar adaletli olduğuna dair çocuğunuz ile oturup mukayese yapın ama bu mukayese kesinlikle tartışma ortamı hazırlayacak şekilde olmasın. Zira iki tarafta hararetlenince tartışma ortamı meydana gelerek tekrar aynı duruma düşme ihtimaliniz olduğunu kesinlikle unutmayın.
Konuşmak Yerine Susmayı Tercih Edin
Baktınız ki çocuğunuz ile konuşmak git gide zorlaşıyorsa o an sadece susma eylemi uygulayın ve ortamı siz sakinleştirerek çocuğunuz ile olan diyaloga biraz ara verin. Çocuğunuz hala sizin üzerinize yüklenmeye çalışıyorsa ortamı terk etmek en mantıklısı olacaktır. Bu tartışmanın daha da alevlenmesini istemiyorsanız başka işlerinizin olduğunu ve bu konu hakkında daha sonra konuşacağınızı belirtin zira ergenlik dönemindeki çocukların düşünce kapasitesi çok kısıtlı olduğundan dolayı sizi yanlış algılama sonucu kendini daha da tetikler bu yüzden onun sözünü kestirip atmadan usul usul uzaklaşmaya çalışmak en doğru harekettir.
Çocuğunuzu Anladığınızı Ona Gösterin
Ergenlik dönemi içerisindeki çocuğunuzun hissetmiş olduğu duyguları zamanında kendinizin de hissettiğini açıklayın ve bunların geçeceğini belirterek ona anlayışla yaklaşın. Çoğu anne ve babaların çocukları ile ilgili sık sık görülen sorunlardan bir tanesi çocuğun düşünce yapısına göre beni annem ve babam hiçbir şekilde anlamadığını zannettiğine inanmasıdır.
Çocuğunuz ile Empati Kurmaya Çalışın
Sorunlara bizzat kendi açınızdan asla bakmayın empati kurarak çocuğunuzun dünyasından bakmaya çalışın yaşadığı tüm sorulara. Ergenlik dönemindeki çocuğa yaklaşırken ben çocukken ifadesi kesinlikle kullanmayın zira onun çocuk olmasına rağmen ergenlik dönemindeki çocuk onu duymadığınıza kanaat getirmektedir. Ona vermiş olduğunuz öğüt her ne kadar da doğru bir öğüt olursa olsun kendisini ifade edemediği andan itibaren sizin görüşlerinize karşı açık olmayacak ve yaşamış olduğu duyguyu içine atarak sizinle paylaşmayacaktır ancak sadece onun konuşmasını dinlerseniz çocuğunuz her ne sorun yaşarsa yaşasın size anlatacaktır. Bizim size önerimiz çocuğunuz ile konuşurken alttan alttan öğüt vermeniz olacaktır hissettirmeden.
Çocuğunuzu Başınızdan Savmayın
Çocuğunuzu başınızdan savmayın ve o düşüncelerini açıkladıktan sonra eğer ki bir tartışma ortamı varsa bu tartışmaya onu dinledikten sonra devam etmek en akılcı hareket olacaktır. Bu uygulamayı şayet yapamazsanız sizin onu umursamadığınızı hissedecek ve sizden uzaklaşacaktır. Ancak siz onu dinlerseniz o kendi içinde belki mantığı ile hareket ederek bu yaşamış olduğu sorunu kendi kendine çözebilme ihtimaline sahip olacaktır.
Hatalı Olduğunuzu Kabul Edin
Hatalı bir davranış sarf ettiğinizde kesinlikle otoritenizi sarsmayacak şekilde çocuğunuza karşı bunu itiraf edin. Gerek duyulduğunda gururunuzdan ödün vererek bunu yaparsanız şayet çocuğunuz size güven duyarak yaklaşacaktır. Ergenlik dönemindeki çocuklara, yetişkin insanlarında hata yapabileceğini gösterirseniz şayet çocuğunuz hata yaparken iki defa düşünecek ve bu dönemde nefret duygusu uyanmadan atlatmaya çalışacaktır. Fakat otoritenizi elden bıraktığınız andan itibaren çocuğunuzun sadece ben egosu uyanacak ve egoist bir davranış ile hayatına devam etmeye başlayacaktır. Kesinlikle çocuğunuz ile aranızda kurmuş olduğunuz ilişki dengesini bozmamaya özen gösterin.
Çocuğunuzu Cesaretlendirin
Çocuğunuzun ileri ki yaşlarda kendini açık ve net bir şekilde ifade edebilmesi adına çocuğunuzu cesaretlendirin. Genç yaştaki çocukların en büyük içinde tutma eğilimine sahip olduğu konular hayal kırıklıkları ve kızgınlıklarıdır. Daha sonrasında bu duyguları taşıyamaz hale geldikleri andan itibaren kendine ve çevresine karşı aşırı reaksiyonlar vermeye başlarlar.
Çocuğunuz İle İlişkinizi Güçlendirmek İçin Öneriler
Çocuğunuzun Yalnız Kalması İçin Zaman Tanıyın
Hiçbir anne ve babanın kabul etmediği tek dürtü çocuğunun büyümesidir. Çocuğunuz sizin gibi büyümeye başladı ve artık ailesi ile geçirdiği zamanlar gibi bağımsız bir zaman geçirmek isteyecek çünkü buna gereksinim duymaktadır. Çocuğunuzun yalnız kalması için ona zaman tanımalısınız ve sıkmamalısınız ancak özgür bırakmak çocuğunuz ile ilgilenmemek değildir onu takip etmekte her zaman için fayda var. Yürüyüşe çıkmasına, uzun bir süre rahatça banyo yapmasına, dostları ile dışarı çıkıp eğlenmesine, günlük tutmasına, müzik dinlerken sesi açmasına kısacası kısıtlamadan ama dozunda canı ne yapmak istiyorsa ona izin verin.
Çocuğunuza Harçlık Verin
Ergenlik dönemi içerisinde ki çocuklar kendi harcamalarını ayarlamayı çok severler. Kendi parasını iyi bir şekilde yönetmesini öğretmek için ergenlik dönemi çok iyi bir zaman. Çocuğunuzun absürt harcamalar yaptığını gördüğünüzde çocuğunuza harcama yaparken kesinlikle müdahale etmeyin zira çocuğunuz para harcamasını öğreniyor ve aşamalarda kendi yaptığı hataların farkına vararak aynı hatayı tekrar yapmamayı öğrenmektedir.
Elektronik Cihazlara Karşı Çıkmayın
Çocuğunuzun teknolojiye ve elektronik aletlerle olan bağını kesinlikle koparmayın aksine çocuğunuzu teknolojik aletlerle büyümesini sağlayın. Çünkü çocuklarımız artık teknoloji çağı ile büyüyorlar televizyon, bilgisayar, tablet, interaktif siteler, sinema gibi birçok şeye ilgi duymaktan hoşlanmaktadırlar. Yaptıkları ve yapacakları hakkında onu takip ederek müdahale olmaya çalışın ama dozunda müdahale etmek her zaman için iyidir.
Çocuğunuzu Karşılaştırmayın
Ergenlik dönemi içerisinde ki çocukların zaten kendileri ile ilgili pek çok sorunu mevcuttur. Televizyon ve sanal medyada özenecekleri figüranlar görüp keşke bende onun gibi olsam diye düşünme ihtimali çok yüksektir. Bunun sonucunda ise genellikle bir takım takılacak insanlar bularak onlara ayak uydurmaya çalışıyorlar. Bu tür vaziyetler de onun davranışlarını teşvik etmeyin ve onu kesinlikle kendi yaş grubundaki çocuklar ile karşılaştırma yapmayın.
Çocuğunuzu Arkadaşlarının Yanında Utandırmayın
Bilhassa çocuğunuz arkadaşlarının yanındayken kesinlikle çocuğunuza öğüt vermeyin! Sorun her neyse özel olarak onu yanınıza çekerek konuşmaya çalışın. Ergenlik dönemindeki çocukların yaptıkları en güzel şey sosyal bağ kurdukları arkadaşları ile aile bağlarını ayrı tutmasıdır bu yüzden onun çevresindeki insanları tanımasına çalışırken yardımcı olarak saygı göstermeye çalışın ve her ne kadarda size saçma sapan fikirler gibi gelse de mantıklı cevaplar vererek geçiştirmeye çalışın.
Arkadaşlarını Takip Edin ( Kız – Erkek )
Çocuğunuzun size olan güvenini kaybettirmeden ona göz kulak olmaya çalışın. Ona ne kadar güvendiğinizi söylerseniz çocuğunuz sizlerden bir şey saklamayacaktır ve yaşayacakları ve yaşadıkları her ne olursa olsun sizden fikir almak için kapınızı çalacaktır. Bu nedenden dolayı çocuğunuzu takip ederken sürekli etrafında dolaşmak yerine uzaktan usul usul takip etmelisiniz.
Ergenlik dönemindeki çocuğunuz ile iyi bir şekilde anlaşmak, ergenlik dönemindeki çocuğu sakinleştirmek çoğunluk olarak çok zordur! Size vermiş olduğumuz tüm tavsiyeler ile bunu başarabilirsiniz ancak yaptığınız her adımdan siz sorumlusunuz. Çocuğunuza karşı tutumunuzda kesinlikle agresif bir durum ile yaklaşmayın ve onu anlayarak yaklaşın ki çocuğunuz ile aranızda ki bağ fazlasıyla güçlensin.
Kaynak : https://midyum.com/ergenlik-donemindeki-cocugu-sakinlestirmek/ Hastag : #ÇocuğunuzIleIlişkinizigüçlendirmekIçinÖneriler, #Ergen, #Ergenlik, #ErgenlikDönemi, #ErgenlikDönemindekiÇocuğuSakinleştirmek
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Çocuğunuzu Korkutmayın başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kimi anne ve baba çocuklarını korkutarak bir yere varmaya çalışır ama çocuğunuzu korkutmayın çünkü ters tepki yapma ihtimali çok yüksek.
Çocuğunuzu Korkutmayın
Anne ve babalar ergenlik dönemi içerisindeki çocuğu ile ciddi anlamda tartışırken düşmüş oldukları tuzaklardan bir tanesi de çocuğunu korkutma taktiğidir. Ancak bu taktiğin bir tuzak olduğunun farkında değillerdir. Nedeni ise çocuğu korkutma taktiği işe yararmış gibi görünse de hiçbir işe yaramamaktadır. Aksine geri tepen bir taktiktir bu yüzden çocuğunuzu korkutmayın.
Çocuğunuz ile iletişim kurmaya çalışmadan direkt korkutma taktiğine yönelmeden önce aşağıda sizler için hazırlamış olduğumuz nedenleri düşünerek çocuğunuza nasıl yaklaşmanız gerektiğini ve bu korkutma çabasının ne kadar yanlış olduğunu ifade etmeye çalıştık. Çocuğunuzu korkutmaya başlamadan önce başka seçenekleri düşünerek çocuğunuz ile öyle iletişim kurmanızı öneriyoruz.
Çocuğunuzu Korkutmayın, Korkutma Taktiği Hiçbir İşe Yaramaz
Korkutmak için kullanmış olduğunuz hiçbir taktik çocuklar ve gençler üzerinde bir etki göstermez. Gelişim dönemi yani ergenlik döneminde ki çocukların algıları sadece gerçekliğin özünü anlamaya çalışmasıdır. Bir şey olabilme ihtimali düşüncesi gençler için hala bir başkasının başına gelir ancak bana olmaz anlamını taşımaktadır. Çocuğunuza bir mesaj vermek istiyorsanız şayet somut bir delil ile şuan ki yaşamış olduğumuz devre göre örnekler vererek açıklarsanız çocuğunuz bazı şeyleri daha iyi idrak edebilir.
Çocuğunuzu Korkutmayın, Çocuğunuzun Saygısını Kaybedersiniz
Korkmak insan ruhunu acı verdiğinden dolayı birini korkuttuğunuz da karşı taraf için her zaman için bedel ödemek zorunda kalabilirsiniz. Ve birisi sizi korkuttuğunda ise içinize kapanırsınız ve sizi korkutan kişiye karşı saygınızı kaybedersiniz. Bu yüzden evladınızla olan iletişimde korkutmak yerine ona farklı iletişim kapıları açmanız gerekmektedir. Korkutma taktiklerine başvurmadan önce nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini kafanız da canlandırın şayet doğru bir şekilde yaklaştığınız zaman çocuğunuz ile o meseleyi sonsuza dek kapatma ihtimaline sahipsiniz.
Çocuğunuzu Korkutmayın, Çocuğunuzun Güvenini Sarsarsınız
Korku insanın kendine güvenini her zaman için azaltır gelecekte çocuğunuzun korkak bir birey olmasını istemiyorsanız şayet çocuğunuzu korkutmayın ve ona yaklaşım yöntemlerinizi iyice bir gözden geçirin. Bu nedenlerden dolayı evladınızla iletişim kurarken korkutma taktiklerine kesinlikle başvurmayın.
Gelecekte çok daha büyük sorunlarla karşılaşmak istemiyorsanız çocuğunuz ile doğru iletişimkurmanız çok önemlidir. Çocuğunuzu karşınıza aldığınız da çocuğunuz size rahat rahat bütün dertlerini sıkıntılarını anlatabiliyorsa şayet ilerleyen yaşlarda kendi ailesine de aynı şekilde anlayışlı bir birey olarak yaklaşacaktır. Siz ne kadar çocuğunuzu dinlerseniz çocuğunuz aile değerlerine o kadar sahip çıkacak ve kendine olan özgüveni artacaktır. Kendinize göre uygun iletişim ve disiplin gibi yöntemleri kendinize ve çocuğunuza zarar vermeyecek şekilde yaratmalısınız.
Daha önce çocuğunuz üzerinde korkutma yöntemine başvurduysanız eğer evladınız ile iletişim kurma çabasına girerken çocuğunuzu dinleyin ve adaletli kararlar verin. Çocuğunuza değer verdiğinizi hissettirin ki size karşı bir adım değil bin adım gelebilsin ancak bütün her şeyin sınırları olduğu gibi bu sınırı da aşmadan bu işlemi uygulayın. Evladınız ile çok büyük bir tartışma içerisindeyseniz şayet sakin olmaya çalışın ve duygularınızın değil mantığınızın sizi yönlendirmesine izin verin. Duygularınız ile hareket ederseniz şayet çocuğunuza istemeyerek bir takım şeyler söyleyebilir ve onu tamamen kaybetme şansına sahip olabilirsiniz. Tartışmanın ortamına göre tartışma esnasında siz ayrılın, alttan alın, konuşmaya ara verin ve ortamı sakinleştirin. Ortam sakinleştikten sonra tekrar düzgün bir şekilde iletişim kurmaya çalışın. Nitekim bu tür yapılandırmaları ele alarak çocuğunuza yaklaştığınız da çocuğunuz hem sizden korkmaz hem de saygı çerçevesi içerisinde yaşadıklarını sorunlarını her şeyini sizinle paylaşma çabasına kendiliğinden girmeye başlar.
Kaynak : https://midyum.com/cocugunuzu-korkutmayin/ Hastag : #ÇocuğuKorkutmaTaktiği, #ÇocuğunuzIleDoğruIletişim, #ÇocuğunuzuKorkutmayın, #Çocuk, #ÇocukGelişimi, #Ergenlik, #ErgenlikDönemi, #Iletişim
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Ergenlik Dönemindeki Çocuk ile Doğru Tartışma Yolları başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Ergenlik dönemindeki çocuk ile doğru tartışma yolları nelermiş birlikte inceleyelim. Bu konuda ki fikirlerinizi değiştirecek özel bilgiler mevcut bu yüzden kulak vermeyi deneyin.
Ergenlik Dönemindeki Çocuk ile Doğru Tartışma Yolları
Ergenlik dönemi içerisindeki çocuğunuzu baskı ile disipline sokmaya çalışıyorsanız ve ergenlik dönemi içindeki çocuğunuz ile sürekli tartışma yaşıyorsanız. Sebebiniz ne olursa olsun karşınızdaki çocuğa bağırarak yaklaştığınız her tartışmada ne kadarda annesi babası olsanız bile çocuğunuzun güvenini kaybedersiniz. Tartışma esnasında kimin haklı ya da kimin haklı olduğu hiç önemli değildir, sesinizi çocuğunuza karşı yükselttiğiniz andan itibaren çocuğunuz ile olan tartışma bitmiş anlamını taşır çünkü direkt yargılama evresine geçersiniz. Karşınızda ki kişinin çocuk olduğunu unutmadan dinleyin ve kendinizi ifade edin sizi hedefinizden şaşırtacak elbette birçok unsur meydana gelebilir ama çocuğunuzun sizden uzaklaşması yerine çocuğunuza doğru bir şekilde yaklaşarak onun size olan güvenini kaybetmeden hatasını anlamasını sağlayın.
Ergenlik Dönemindeki Çocuk ile Doğru Tartışma Yolları
Tartışma Esnasında Tepki Yerine Cevap Verin
Bu işin aslında sırrı evladınız ile konuşurken duygusal tepkiler vermek yerine mantıklı cevap vermekten geçmektedir. Bu iki denklemi birbirinden ayırırsanız şayet çocuğunuz ile iletişim kurmak sizin için hem kolay olur hem de yaşanılan sorunu çözmek basitleşir. Duygusal anlamda yaklaştığınız her konu sizin içinizde kendinizi çocuğunuza karşı tepki vermenizi tetikler ancak mantıklı bir şekilde hareket ederseniz meydana gelen tartışmayı sonlandırmak hiç de zor değil. Ancak ne var ki biz sadece sizlere bunları söyleyebiliriz, uygulamanın ne kadar çok zor olduğunu bilsek bile bizler sadece sizlere doğru yolu göstermekle yükümlüyüz.
Not : Her ne kadar da çocuğunuz tepki hak etmiş olsa bile ilk olarak sadece çocuğunuzu dinleyin ve sonrasında tepkinizi gösterin bu şiddet değildir tabi ki.
Çocuğunuzun Kendi Sorunlarını Sahiplenmesine İzin Verin
Örnek vererek bu konuyu açıklamak istiyorum, çocuğunuzun karnesinde bir dersinin zayıf olduğunu gördüğünüz zaman hemen bağırıp çağırmaya başlamak yerine ilk olarak bu notun kime ait olduğunu düşünerek işe başlayın zira bu notu alan çocuğunuz değil sizler, bizlerizdir. Bağırıp çağırmak yerine ona ılımlı bir şekilde yaklaşarak planın ne olduğunu sorun, onunla konuşun iletişim kurun bir daha ki döneme dair ondan söz almaya çalışın. Cezayla hiçbir şey çözülmez ancak böyle şeyler için ufak cezalar verebilirsiniz onu incitmeyecek ve kendine güvenini sarsmayacak bir şekilde. Bu tür örnekler sadece çocukların sorunlarıdır bu sorunları düşünerek kendi gözünüzde büyütmeye başladığınız andan itibaren bu sorun çocuğunuzun sorunu olmaktan çıkıp sizin kendi sorununuz olmaya başlar ve bu sorununda akılda büyümesi ile duygusal tepkiler vererek çocuğunuzu incitirsiniz bu tepki sonucunda olacak tek şey ise çocuğunuzu kendinizden uzaklaştırmaktan başka hiçbir şey olmayacaktır.
Hayal Kırıklıklarınızı İçinizde Tutun!
Bu konu uyarıyı tüm yaşantınızda kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Çocuğunuz ile yaşadığınız tartışma esnasında tartışmanın boyutu sizi üzme boyutuna gelmişse ve sinirlerinize hakim olamayacak bir duruma geldiyseniz şayet hemen bir adım geri çekilme işlemini uygulayın ve bu tartışmaya ara vermeye çalışın. Bu konuyu daha sonra konuşsak bizim için daha iyi olacak şeklinde bir tavır koyarak çocuğunuzun yanından uzaklaşın. Bu yapılan hareket elbette ki çocuğunuzu üzebilir ancak duygusal tepki vererek onu üzmek yerine bu tür önlem alarak onun sizden uzaklaşmasını engelleyebilirsiniz. Böylece çocuğunuza karşı ne kadar da güveniniz sarsılmış olsa bile çocuğunuzun size olan güveni sarsılmayacak ve sizinle olan iletişimi kopmayacaktır. Tartışmalar esnasında her zaman için bir taraf alttan almak zorunda buna biz mola evresi diyoruz duygusal tepkilerinize sahip çıkabiliyorsanız şayet konuşmaya devam edebilirsiniz.
Not : İki taraf için ise en önemli olan nokta sakin bir şekilde konuşmaktır. Sakin bir ortamda başkalarının yanında da bu tür konular açıldığında ona güven verici sözler ile yaklaştığınızda çocuğunuz hatasını fazlasıyla anlayacaktır.
Kaynak : https://midyum.com/ergenlik-donemindeki-cocuk-ile-dogru-tartisma-yollari/ Hastag : #Ergen, #Ergenlik, #ErgenlikDönemi, #ErgenlikDönemindekiÇocukIleDoğruTartışmaYolları, #ErgenlikDönemindekiÇocukIleDoğruTartışmaYöntemleri, #ErgenlikDönemindekiÇocukIleTartışmak
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Gebelikte 1. Hafta (Hamilelikte 1. Hafta) başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Gebelik ( hamilelik ) başlangıcından itibaren 40 haftalık bir süreç gerçekleşmektedir. 40 haftanın sonucunda gebelik sonlanır. İlk olarak gebelikte 1. Hafta neler meydana gelebilir, nasıl değişikler gözlemlenir bunlar hakkında sizlere kısaca bilgi vereceğiz.
Gebelikte 1. Hafta
Gebelikte 1. Hafta anne adaylarının adet döneminin ( regl ) ilk gününden itibaren başlamasıdır. Eşler eğer ki bir bebek sahibi olmak istiyorlar ise düşündükleri tarihten itibaren en az 3 ay öncesinden anne adayının kendini hem ruhsal olarak aynı zamanda da fiziksel olarak hazır hale getirmesi gerekmektedir. Hamilelik döneminde ( gebelik döneminde ) kadınlar hiç olmadığı kadar hassas ve alıngan bir döneme girmektedirler. Anne adayının kendini hazır hissetmesi hamilelik dönemi ( gebelik dönemi ) için fazlasıyla önemlidir.
Gebelikte 1. Hafta neden son adet döneminin ilk günü olarak başlar?
Anne adaylarının ne zaman hangi cinsel ilişki sonrasında gebe ( hamile ) kaldığı tam anlamıyla bilinmediği için uzmanlar tarafından eşlerin bebek düşünmeye başladıkları son ayın son adet döneminden itibaren gebeliğin 1. haftası ( hamileliğin 1. haftası ) olarak kabul edilmektedir. Böylelikle gebelikte 1. haftadan itibaren (hamilelikte 1. haftadan itibaren) 40 hafta boyunca olmak üzeredir 37. haftadan itibaren bebeğin sağlıklı bir şekilde doğumu gerçekleştirilmektedir.
Hamilelikte (gebelikte) ilk 3 hafta hiçbir şekilde hamilelik belirtisi ( gebelik belirtisi ) olmadığından dolayı ilk 3 hafta hamile kaldığınızı anlamanız biraz zordur. Peki hamilelik belirtileri ( gebelik belirtileri ) nelerdir diye soracak olursanız şayet. İstifra (kusma),bulantı, aş erme, ağrı gibi şikayetler hamilelik belirtisi ( gebelik belirtisi ) olarak kabul edilmektedir zira hamilelikte ( gebelikte ) ilk hafta hiçbir şekilde belirti meydana gelmemektedir.
Kaynak : https://midyum.com/gebelikte-1-hafta-hamilelikte-1-hafta/ Hastag : #Gebe, #Gebelik, #GebelikBelirtileri, #GebelikBelirtisi, #GebelikDönemi, #Gebelikte1Hafta, #HaftaHaftaGebelik, #Hamile, #Hamilelik, #HamilelikBelirtileri, #HamilelikBelirtisi, #HamilelikDönemi
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Doğum Kontrol Yöntemleri başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kadınların çoğu zamansız hamile (gebe) kalmak istemez bu yüzden hamile (gebe) kalma sürecini doğum kontrol yöntemleri ile kontrol altına kalarak istediği zaman hamile (gebe) kalmak isterler zira hiçbir kadın kendini hamilelik (gebelik) için kendini asla hazır hissetmezler. Peki nedir bu doğum kontrol yöntemleri kısaca konunun başında özetlemek gerekirse, geri çekme yöntemi, kondom, sprial, doğum kontrol hapları başlıklı en iyi doğum kontrol yöntemleri ile sizleri tanıştırmak istedik.
Doğum Kontrol Yöntemleri
Hamileliğin (gebeliğin) kontrol altına alınması ile ilgili birçok doğum kontrol yöntemi bulunmaktadır. Kadınların bir çoğu kendilerini hamileliğe ve çocuk sahibi olmaya hazır hissettiğinde hamile (gebe) kalmayı ister işte bu doğum kontrol yöntemleri ile kendini kontrol altına alabilirler. Doğum kontrol yöntemlerini ele aldığımızda en çok tercih edilen doğum kontrol yöntemleri ise geri çekme yöntemi, doğum kontrol hapları, sprial, kondom ya da ufak çaplı bir ameliyat ile hamilelik olasılığını tamamen ortadan kaldırabilirler. Kadınların anatomisine uygulanan ameliyat ile hamileliğin meydana gelmemesi için kesin bir çözüm olduğu gibi diğer doğum kontrol yöntemleri olan geri çekme, sprial, doğum kontrol hapları ve kondom kesinlikle %100 olarak hamileliği engeller diye bir tanı yoktur.
Doğum Kontrol Yöntemleri
Geri Çekme Yöntemi ile Doğum Kontrol Yöntemi
Erkek tarafından uygulanması gereken geri çekme yöntemi ile eşinizin hamile kalmasını engelleyebilirsiniz. Cinsel ilişki esnasında boşalma evresinde erkeğin cinsel organını kadının vajinasından geri çekmesi ile meydana gelmektedir. Ancak bu her zaman istenildiği gibi uygulanamaz zira her insanın boşalma evresi farklıdır. Kimisi erken boşalma eylemi yaşarken kimisi de kontrollü bir şekilde geç boşalma eylemi gerçekleştirmektedir. Bu nedenden dolayı kontrolsüz olan erken boşalma bu doğum kontrol yöntemini biraz egale edebilir.
Kondom ile Doğum Kontrol Yöntemi
Erkeğin cinsel organına takmış olduğu kılıf, kondom ve prezervatif ile meydana gelen doğum kontrol yöntemidir. Bazı durumlarda kontrol edilmeyen kondomların delik olduğundan dolayı kadının vajinasına sperm (döl) kaçma olasılığı vardır. Bu nedenden dolayı hamile kalabilir bunun önüne geçebilmek adına kullanmış olduğunuz kondomları iyice kontrol etmelisiniz.
Spiral ile Doğum Kontrol Yöntemi
Sprial, kadınların en çok tercih ettiği doğum kontrol yöntemlerinin en başında gelmektedir. Genellikle ucunda ip bulunan plastik yada metal rahim (döl yatağı) içi meteryali olan sprial, cinsel ilişki esnasında erkeğin boşalması sonrasında spermin kadının yumurtalığına gitmesini engeller. Bazı durumlarda spermlerin rahime ulaşmasını engelleyemediği gözlemlenmiştir ancak bu esnada kaçan spermlerin döllenmesini engellediğinden dolayı hamilelik (gebelik) olasılığını tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Ortalama olarak yaklaşık 10 senelik bir doğum kontrol yöntemidir. Fakat her yıl veya iki senede bir olmak üzere kesinlikle sprial’in kontrolü yapılması gerekmektedir. Sprial %100 doğum kontrol yöntemi olarak nitelendirilmese bile diğer doğum kontrol yöntemlerine göre en etkili doğum kontrol yöntemidir. Sprial ile doğum kontrol yöntemi kullanmak isteyen insanların bazılarında enfeksiyonlardan ve dış etkenlerden dolayı uyum sağlamaz bu nedenden dolayı da sprial ile doğum kontrol yöntemi yerine diğer doğum kontrol yöntemleri kullanılmalıdır.
Doğum kontrol hapları ile Doğum Kontrol Yöntemi
En etkili doğum kontrol yöntemi olarak kabul edilen doğum kontrol hapları, düzenli kullanılma durumunda kadınların yumurtalıklarına baskı yaptığı için hamilelik (gebelik) oluşumunu engellemektedir. 21 gün süren doğum kontrol yöntemi ile her gün düzenli olarak 1 adet hap tüketilmelidir. 21 günlük olmasının nedeni ise adet dönemi içerisine girilmesidir, adet dönemi sonunda tekrar doğum kontrol hapı ile doğum kontrol yöntemine devam edebilirsiniz.
Kaynak : https://midyum.com/dogum-kontrol-yontemleri/ Hastag : #DoğumKontrol, #DoğumKontrolHapları, #DoğumKontrolYöntemi, #DoğumKontrolYöntemleri, #EnEtkiliDoğumKontrolYöntemi, #EnIyiDoğumKontrolYöntemleri, #Gebe, #Gebelik, #GeriÇekmeYöntemiIleDoğumKontrolYöntemi, #Hamile, #Hamilelik, #KondomIleDoğumKontrolYöntemi, #SprialIleDoğumKontrolYöntemi
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Anne Sütünün Önemi başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Anne sütünün önemi, neden bu kadar önemli ki anne sütü? Bu tür sorulara cevap arayan kişiler için hazırlamış olduğumuz anne sütünün önemi adlı makalemizde aklınıza takılan anne sütünün önemi ile ilgili tüm soruların cevaplarını net bir şekilde öğreneceksiniz.
Anne sütünün önemi
Yeni doğan bir bebek için en ideal besin kaynağının, anne sütü olduğunu hepimiz biliyoruz. Bilinen yararlarından ziyade, tıbbın bile incelediği halde bulamadığı bilinmeyen sayısız faydalarıyla anne sütünün, tartışılmaya açık olmayan faydaları sınırsızdır. Bir bebek için bazı insanların sadece bebeğin karnını doyurulması olarak düşünülür ancak anne sütü sadece bebeğin karnını doyurmaz. Bebekte ki duygusal gelişimi, zihinsel gelişimi ve fiziksel gelişimi anne sütü sağlamaktadır. Nitekim bebeğin hayata tutunabilmesi için bebeğin alması gereken besinlerin tüm besin değerleri anne sütü ile bebeğe verilmektedir.
Dünyadaki en doğal beslenme yolu olarak bilinen anne sütü, bebekler için mama üretimi sağlayan hiçbir firmanın anne sütünün kalitesine ulaşamadığı aşikardır ve bunun da mümkün olmadığı uzmanlar tarafından belirtilmiştir. Her bebeğin alması gerektiği besin değerlerinin farklı olmasından kaynaklanan süt üretimi, bebeğin gelişim özelliklerine ve aylarına göre farklı besin değerine sahip olması, anne sütünün üretimi arasında şaşılacak özelliklerindendir. Hatta her daim mikropsuz, temiz ve taze bir şekilde zahmet vermeden hazır olması bile ayrıcalıktır. Anne sütü, bebeğinizi hastalıklara karşı koruyucu bir özelliğine sahiptir. Anne sütü ile beslenen yeni doğan bebekler, hayata merhaba dediği zamanlarda hastalanma ya da enfeksiyon kapma riski fazlasıyla düşüktür.
Yeni doğan bebeklerin, sindirim sitemlerinin yeterli bir şekilde çalışmadığından ötürü, almış oldukları besinlerin sindiriminde güçlük çekerler ancak anne sütü rahatlıkla sindirilebilen bir besin kaynağıdır. Anne sütü, bebeğinizi de beslediği gibi aynı zamanda meydana gelebilecek kabızlık, ishal gibi sindirim bozuklukları hastalıklarından da korur.
Anne ve bebek, emzirme dönemi içerisinde birbiri ile kurmuş olduğu duygusal bağ bebeğin anneyi fazlasıyla tanımasına neden oluyor ki bu duygu da anne için bulunmaz bir hint kumaşıdır. Nitekim bebeğin ilk öğrenmiş olduğu duygusal bağ, sevgi ve şefkat olmaktadır. Kendinden bir parça olan anne, bebeği ile kurmuş olduğu bağda bebeğinin hem kendinin güvende hissetmesini sağlar hem de güven duygusunu geliştirmeyi sağlar. Vermiş olduğu şefkat ile de merhamet duygusunu öğretir, göstermiş olduğu sevgi ile de sevmeyi öğretir. Her emzirme saatinde bebeğin anne ile kurmuş olduğu bu duygusal bağı babalar kıskansa bile aslında anne bebeğine kendini sevdirmesinden ötürü zamanla babasını da annesi kadar sevmesi için zemin hazırlamaktadır. Emzirme döneminde ilk zamanlar anneler fazlasıyla zorluk çekerler ama zamanla alıştıkları için emzirme dönemi artık hem bebek için hem de anne için adeta parkta oynamak gibi gelmeye başlar ve bebeği ile zaman geçirdiğinden dolayı bu olaydan fazlasıyla hoşlanırlar.
Anne sütü ile beslenecek olan bebeklerin, doğuştan meydana gelen emme güdüsü karnını doyurmaya yeter. Bazen 4 bazen 5 dakika kadar emmiş olsa bile bebekler bünyesinin aldığı kadar emerler. Ancak bazı bebekler memeyi bırakmaz ve ortalama 30 ila 40 dakika kadar daha emebilirler ama bu durum nadir görülen bir durumdur. Ve bu durumdan öte de bebeğinize bağımlılık yapabilecek olan parmak emme ve emzik gibi alışkanlıklara da ihtiyaç duymazlar.
Emzirmeye Karar Verirken
Anne sütü, yeni doğan bebek için en ideal besin kaynağı olduğunu zaten belirtmiştik. Ancak bebeklerinin besleme kararını anne ve baba birlikte vermelidirler. Vereceğiniz karar her ne olursa olsun sizler için hazırlamış olduğumuz anne sütünün önemi adlı makalemizde sizlere bir takım önerilerde bulunacağız.
Her yeni doğan bir bebeğin anne sütü ile beslenmeye hakkı olduğu bir gerçektir. Bebek bakımıile ilgili bebek beslenmesi fazlasıyla gelişmemiş olsaydı gelişmiş şehirlerde yaşayan anneler, kırsal kesimlerde ki anneler gibi bebeğini emzirmek için her türlü yola başvuracaklardı.
Bebeğini anne sütü ile besleyen annelerde, hem bedensel hem de ruhsal sağlığa faydalı bir işlem olduğu uzmanlar tarafından açıklanmıştır zira hamilelikten ve doğumdan ötürü genişlemiş olan rahmin normal haline dönmesi ve hamilelik döneminde almış olduğu hamilelikten kalma kiloların daha kolay bir şekilde verilmesine yardımcı olduğunu hepimiz biliyoruz. Hamilelik döneminde depolanmış olan yağların, süt üretimi için kullanıldığından dolayı annenin bebeğini emzirdiği takdir de eski formunuza kavuşmanıza yardımcı olur. Ancak annelerin yapmış olduğu hatalardan bir tanesi de ben emziriyorum her şeyden yemeliyim düşüncesidir, bu düşünce sizin daha çok kilo almanıza yardımcı olur ve zayıflamak sizin bir hayal olabilir.
Çoğu yeni anne adayı, bebeğini emzirmesinden dolayı göğüslerinin sarkacağını düşünür ancak bu düşünce fazlasıyla yanlıştır zira göğüs sarkması bünyesel bir olaydır. Unutmayın ki hiçbir şekilde anne olmayan kişilerinde göğüsleri sarkabilir ki yaşadığımız ülkede de bu şekilde bir çok bayan vardır. Ancak yine de birden çok çocuk yapmak gibi bir düşünceniz varsa şayet göğüs sarkmaları için önlem alabilirsiniz.
Hamilelik dönemi ve emzirme döneminde özellikle dikkat etmeniz gereken hususlardan bir tanesi aşırı derece de kilo almamaya dikkat etmelisiniz. Zira aşırı derecede almış olduğunuz kiloları göğüsleriniz taşımayabilir ve sarkabilir. Buradan da anlaşıldığı üzere bebeğinizi emzirirken, göğüslerinizin sarkması mümkün değildir.
Bebeğinizi emzirme döneminde göğüs kaslarınızın ve vücut derinizin çok fazla gerilmesini önlemek adına gündüz ve gece olmak üzere emzirme sütyeni kullanmaya dikkat etmenizde fayda var.
Anne sütünün, anneye faydası da var ki bu fayda fazlasıyla önemlidir. Anne sütü, emzirme döneminde meydana gelebilecek olan göğüs kanseri ve yumurtalık kanserine karşı koruyucu bir özelliğine sahiptir. Ve uzmanların araştırmaları sonucu bebeğini emziren annelerde bu hastalıkların çok nadir bir şekilde meydana geldiği tespit edilmiştir.
Çevrenizde yeni doğum yapmış annelerin emzirdiklerinden dolayı bitap şekilde meydana gelen görüntülerinden dolayı endişeye kapılabilirsiniz ancak unutulmaması gereken bir şey var ki her yeni doğum yapan anne adayı zaten fazlasıyla yorgundur. Üstelik yeni doğmuş bir bebeğe bakarken bazı durumlarda anne hem ruhsal hem de psikolojik olarak yorulabilirler. Bu durum sadece anne sütü ile bebeklerini besleyen anneler de değil, biberon ile bebeklerini besleyen annelerde de görülebilir. Onların yorgunları anne sütü ile besleyen annelere göre biraz daha fazladır zira sorumlulukları biraz daha fazladır. Bebeğini beslemek adına mama hazırlamak, besleyeceği biberonu temiz tutmak gibi sorumlulukları vardır. Bu nedenlerden dolayı annenin kilo alması çok doğal bir durumdur zira anne ne kadar yorulursa o kadar çok acıkır ve kaybetmiş olduğu kaloriyi almış olduğu besinlerle geri alır ne kadar fazlasına kaçılırsa o kadar çok kilo alma dönemine girersiniz.
Emzirmek çok zor bir işlem değildir burada önemli olan, doğum yapan annenin bebeğini emzirmeye hazır olmasıdır önemli olan. Bir çok annenin bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde anne sütünün önemi hakkında bilgileri olmasa bile bebeğinin başka bir besin kaynağı olmadığını düşünürler ki iyi de düşünüyorlar. Bu nedenden dolayı da bebeğini her zaman için emzirmeye hazır bir psikoloji ile emzirme duygusuna rahatlıkla alışabiliyorlar. Emzirme dönemi başladıktan sonra, anne kendisi için olan faydaları daha net bir şekilde gözlemleyebilir ve basit bir örnek vermek gerekirse bir yere misafirliğe gittiğinizde bebeğinizi kolay bir şekilde besleyebilirsiniz, biberon ile besleyen anne ise mama hazırlaması, bebeğine yedirmesi vs. gibi işlemlerle gitmiş olduğu misafirlikten hiçbir şey anlamazlar.
Elbette ki, emzirmenin de bir takım getirmiş olduğu zorluklar var ki her anne adayı, bebeğini emzirirken bu zorluklarla karşı karşıya kalabiliyorlar. Ancak anne sütü, hiçbir şekilde bebeklerden yoksun bırakılmamalıdır.
Ancak bazı durumlarda bebeğinizi emzirme olanağı olmayan durumlar vardır. Bu durumlar ise hastalık ve süt üretiminin olmayışı gibi durumlardır bu durumlardan dolayı da bebeğinizi anne sütü yerine mama ile beslenmeniz gerekmektedir. Bu konu ile yapabileceğiniz hiçbir şey olmadığından dolayı da kendinizi üzmenize gerek yok yeter ki siz bebeğinize karşı şefkatinizi eksik etmeyin.
Biberon ile beslerken bile, bebeğinize meme verir gibi onu kucağınızda tutun. Bebeğiniz ile konuşarak ona gülümseyin ve bu şekilde besleyin. Bebeğinizin ihtiyacı olan beslenmeden ziyade şefkate ve sevgiye de ihtiyacı olduğunu kesinlikle hiçbir şekilde unutmamalısınız.
Emzirmeye Karar Verdiğinizde Yapılacaklar
Yeni doğum yapan annenin bazı durumlarda sütün gelmesi zor olabilir ancak sütüm yok, bebeğim aç kalacak düşüncesi ile kesinlikle biberona sarılmamalısınız. İlk günlerde çocuğunuzun besine fazlasıyla ihtiyacı olmaz. Bebeğinizin her aç olduğunu hissettiğinizde bebeğinize meme verin zira bebeğiniz emme güdüsü ile emmiş olduğu memelerinize süt gelmesini sağlayacaktır. Bunları beklemeden direkt bebeğinizi biberon ile beslenme işlevine girerseniz bebeğiniz sizi emmeyi ret edebilir.
Bebeğinizi her saat başı ve ağladığı her anda emzirin. Sık bir şekilde bebeğinizi emzirirseniz meme bezleriniz çalışır ve anne sütü üretimi sağlayarak sütün daha çok artmasını sağlar.
Bebeğinizi emzirme işlemine geçmeden önce kesinlikle ellerinizi yıkamalısınız, göğüs ucunuzu kaynamış ama soğumuş olan su ile silin. Rahat bir şekilde oturarak bebeğinizi emzirin zira bebeğinizi emzirirken ona işkence edebilirsiniz ve kesinlikle bebeğinizi yatarak emzirmeyin.
Bebe��inizi kesinlikle emzirirken, dik tutmaya özen gösterin. Yatar pozisyonunda bebeğinizi emzirdiğiniz takdirde anne sütü bebeğinizin genzine kaçarak fazla gaz yutmasına neden olursunuz ki bu işlem sizin için bir işkence haline gelir.
Bebeğinizi emzirirken yalnızca meme ucundan emzirmeyin, meme ucunun çevresindeki koyu renkte olan bölgeyi bebeğinizin ağzına almasını sağlamalısınız. Orta parmağınız ile işaret parmağınız arasında memenizi sıkıştırırsanız şayet bebeğiniz bu işlemi daha kolay yapar. Üstelik yapılmış olan bu bebek emzirme teknikleri ile bebeğinizin daha rahat nefes almasını sağlayabilirsiniz. Bebeğinizi her emzirmeden önce kesinlikle gazını çıkartmalısınız, bir uzmana sorduğumuz soruda gazı çıkartılmamış bebeklerin huysuz olduğunu ve ertesi güne kadar devam edeceğine dair bir açıklama yapmıştı.
Bebeğinize kesinlikle ilk 6 ay boyunca anne sütü verin ki anne sütünün önemi herkesçe bilinen bir gerçektir. Ek gıda vermek isterseniz şayet bir uzmana sorarak başlamalısınız.
İlk birkaç gün yeni doğum yapmış annenin memelerinden, halk arasında ağız olarak bilinen kolostrum salgılanır. Kolostrum, sütün az şekerli, az yağlı ama proteini bir o kadar da çok olanıdır. Kuvvetli bir mikrop kırıcı özelliğine sahiptir. Bu nedenden dolayı da bebeğinizi kesinlikle anne sütünden bir damla bile olsa yoksun bırakmamalısınız.
Doğum yaptıktan sonra ilk 30 dakika içerisinde bebeğinizi emzirmelisiniz. Bebeğinizin erken emmeye başlaması anne sütü oluşumunu hızlandırır aynı zamanda da anne ile bebek arasındaki başlayacak olan duygusal bağın ilk temellerini atarak ilk adımını atmış olursunuz.
Anne sütünün %80’i sudur. Bunun için bazı doktorların önerisi bebeğinize su vermemenize dairdir. Şekerli ya da su bebeğinize tokluk duygusu vereceğinden dolayı bebeğiniz sizi emmek istemez.
Not: Anne sütü içerisinde su var diye de bebeğinize su vermemezlik yapmayın. Her doktora göre değişiyor bu durum bazı doktorlar dayayın gitsin suyu diyor nedeni ise böbreklerinin gelişimine dair hızlandırılması olarak belirtiyorlar. Sizler için hazırlamış olduğumuz anne sütünün önemi adlı makalemiz burada son buluyor. Eğer ki anne sütünün önemi hakkında bilginiz yoksa bile artık var bu yüzden anne sütünün önemi ile ilgili her şey önemlidir!
Kaynak : https://midyum.com/anne-sutunun-onemi/ Hastag : #Anne, #AnneSütü, #AnneSütününFaydaları, #AnneSütününÖnemi, #AnneSütününÖnemiNedir, #AnneSütününÖzellikleri, #Bebek, #BebekBakımı, #BebekBeslenmesi, #Emzirme, #EmzirmeDönemi, #Hamilelik, #HamilelikDönemi
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Çocuklarımız bizim için dünyanın en değerli varlıklarıdır bu yüzden onlara her şeyi öğretmeliyiz. Çocuklara özellikle öğretilmesi gereken önemli konulardan bir tanesi paylaşımcılıktır. Peki çocuklara paylaşmayı nasıl öğretebiliriz? İşte sizler için hazırlamış olduğumuz çocuklara paylaşmayı öğretmenin yolları makalemizde bütün sorularınıza cevap bulabilirsiniz.
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları; Zaman ayırın
Çocukların öğrenme kapasitesi geniştir ancak bir bireyin yardımı ile öğrenmeleri daha kolaydır olabilmektedir. Zira hepimizin bir yol göstericisi ebeveyni oldu. Çocuğunuza bir takım şeyleri öğretebilmek için ona yardımcı olmaya çalışın ve yardımcı olduğunuz konuda %100 olarak yardım etmemeye özen gösterin sadece izlemesi gerektiği yolu öğretin.
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları; Örnek olun
Çocuğunuza bir konu hakkında tam anlamıyla bir şey öğretmek istiyorsanız şayet ona örnek olmalısınız. Özellikle oyun oynarken örnek olduğunuz tüm konular çocuğunuzun öğrenme yetisini daha da arttıracaktır. Eğer ki siz çocuğunuza oyun oynayacak alan yaratırsanız çocuğunuz da sizinle vakit geçirmek isteyecek ve öğrenme duygusu daha da artacaktır zira çocukların tamamı meraklı birer canavardır.
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları; Mola verin
Eğer ki siz bir takım bir şeyleri çocuğunuz ile paylaşmaya çalışıyorsanız ve bu paylaşımı çocuğunuz reddediyorsa şayet paylaşmaya çalıştığınız unsura ara vererek bir köşeye çekilmeli ve onun sizinle paylaşım yapmak istemediğini anlamalısınız ve ona paylaşımın önemini anlatmalısınız. Daha sonrasında onun istediği bir şeyi paylaşarak sizinle işbirlikçi olmasını sağlayın ve bu şekilde paylaşmayı öğretmeye çalışın.
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları; Hayati beceriler
Çocuklara paylaşmayı öğretmenin yolları olarak ele aldığımız her konuda karşımıza oyunlar ile ilgili örnekleme çıkıyor bu yüzden çocuğunuza beceri oyunları ile ilgili paylaşımlar öğretirseniz şayet çocuğunuzun gelecek yaşantısında ki el becerileri ve zeka becerileri de hızlı gelişime açık olacaktır.
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları; Sakinlik
Çocuğunuz ile konuşurken özellikle dikkat etmeniz gereken konulardan bir tanesi çocuğunuz ile konuştuğunuz ses tonudur. Çocuğunuz ile sakin bir şekilde konuşmak ve onu rahatlatacak şekilde kelimeler söylemek çocuğunuzun güvende olduğuna dair bir duygu uyandıracaktır ve bu duygu ile daha paylaşıma açık olacaktır. Pozitif bir şekilde çocuğunuza yaklaştıkça çocuğunuzun öğreti yetisi daha da artacaktır ve daha da öğrenmesi hızlanacaktır.
Çocuklara Paylaşmayı Öğretmenin Yolları; Pozitif olun
Ebeveynlerin en büyük yaptığı hatalardan bir tanesi çocuğuna bir şey yaptırmak istediği zaman ona hiddetli bir şekilde söylemesi ancak bu davranış fazlasıyla yanlıştır. Çocuğunuz ile iletişiminiz ne kadar güçlü olursa çocuğunuz sizinle o kadar çok iletişim kurar ve sizi örnek alır ve bu sayede çocuğunuza birşeyler öğretmeniz daha da kolay hal alır zira çocuğunuza emri vaki hareketlerde bulunursanız çocuğunuzda aynı şekilde size geri dönüş sağlayacaktır ki ileri ki yaşantısında da sizden öğrendiğini çocuğuna uygulayacaktır. Nazik olun, pozitif olun, rica etmesini bilin, “lütfen” kelimesini kullanın.
Not: Sizlere yukarıda belirtmiş olduğumuz ile ilgili makalemizin her bir kuralına uyarsanız şayet çocuğunuz hem sizin istediğiniz gibi büyür hem de gelecekteki yaşantısında sizin ona öğretmiş olduğunuz çocuklara paylaşmayı öğretmenin yolları ile ilgili tüm yöntemleri çocuklarında uygularlar.
Kaynak : https://midyum.com/cocuklara-paylasmayi-ogretmenin-yollari/ Hastag : #Çocuk, #ÇocukGelişimi, #ÇocuklaraPaylaşmayıNasılÖğretebiliriz, #ÇocuklaraPaylaşmayıÖğretmeninYolları
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Tüp Bebek Tedavisi başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Tüp bebek nedir ve tüp bebek tedavisi hakkında bilmediğiniz tüm her şeyi sizin için hazırlamış olduğumuz tüp bebek makalesinde anlatmaya çalıştık. Umarım size faydalı bir makale olmuştur.
Tüp Bebek Nedir
Doğal yollar ile gebe kalamayan ve gebe kalmanın mümkün olmadığı vaziyetlerde laboratuvarda meydana gelen döllenme şekline tüp bebek adı verilmektedir. Kimi insanların düşüncelerine göre sperm bankasından alındığı zannedilen spermler aslında yine aynı karakterlerden alınıyor yani evli çiftlerden. Döllenme işlemi sadece anne ve babadan alınmış hücrelerin dışarıda gerekli koşulların elverişli olduğu ortamlarda döllenebilmesi açısından izin verilmesi ile sınırlıdır.
Tüp bebek ve tüp bebek yöntemi ilk başlarda insanlar tarafından fazlasıyla yadırganmış bir üreme şekliydi. Ancak bireyler suni yoldan elde edilen bu döllenme işleminin başkalarının sperm hücreleri ile yapılacağı kanısında idi. Fakat meydana gelen bu yanlış algıları doğru bilgilendirme ile bilgilendirerek tüp bebek işlemi esnasında kullanılan yumurtanın ve spermin tamamıyla anne ve baba adayına ilişkin olduğu açıklanarak, tüp bebek hakkında bilinen yanlışlar zamanla düzeltildi.
Son zamanlara göz attığımızda tüp bebek yöntemi insanlar tarafından benimsenmiş ve kırsal kesimlerdeki yaşayan insanların bile en kıymetli üreme yöntemi olarak görülmektedir. Bir bebeğe sahip olabilmek için tüp bebek tedavisi görmesi gereken eşlerin çok olması nedeni ile tıp yerinde saymayarak farklı farklı tüp bebek yöntemlerini geliştirmeye başlamıştır.
Tüp Bebek Tedavisi Nedir
Tıbbi anlamda çok geniş bir yelpazeye sahip olan tüp bebek tedavisi için belli başlı tüp bebek yöntemleri vardır ve bu yöntemleri kullanabilmek için olmazsa olmazı olan spermler kesinlikle anne ve baba adayından alınması gerekmektedir. Anne ve baba adayından elde edilen üreme hücreleri döllenme aşamasına geçilmesi için bir arada bekletilerek tüp bebek işlemi uygulanmaktadır. Veyahut anne adayının yumurtalıklarına sperm enjekte edilmesi ile tüp bebek işlemi gerçekleştirilmektedir.
Anne adayı ve baba adayından alınmış olan hücrelerden elde edilmiş olan embriyo, yine uygun şartlarda ve uygun zaman da, anne adayının rahmine (döl yatağına) bırakılarak tutunması için gerekli adımlar uygulanır.
Tüp bebek tedavisi kabaca bu şekilde ifade edebiliriz ancak tüp bebek tedavisinin bir çok alt unsuru bulunmaktadır. Bazılarını saymak gerekirse yumurta hücresinin olgunluğu, sperm hücresine ulaşabilmek, spermlerin döllenme ve toplanması gibi bir çok aşama vardır ki bu aşamaların tamamı farklı farklı baş yapıt olarak tıp dünyasında yer almaktadır zira hepsinin farklı bölümlerin incelediği hepimizce bilinen bir gerçektir.
Baba adayından elde edilen sperm hücresi ve anne adayından toplanan yumurta hücresi ile döllenme işlemi sağlandıktan hemen sonra, özel bir kataterle rahim (döl yatağı) ağzından giriş sağlanarak rahim (döl yatağı) içerisine baba adayının spermleri enjekte edilir. Yaklaşık olarak %60’lık bir kısımda bu işlemden daha sonra hamile kalabilme şansı meydana gelmektedir. Ancak bu işlem ile yapılmış olan gebeliklerin hemen hemen neredeyse tamamı normal şekilde ilerlemez, çünkü dış gebelik, erken doğum, ve düşük tehlikeleri vardır.
Tüp Bebek Tedavisinde Başarı Oranı Kaçtır?
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce uzmanlar tarafından bu konu hakkında bilgilendirilmesi gerekiyor zira eşlerin yaşı, vücudundaki varsa rahatsızlıkları, ekipte çalışanların tecrübesi, tüp bebek tedavisi göreceği kurum, sosyoekonomik durumu gibi bir çok faktör tüp bebek tedavisi için başarı oranının üzerinde oynayan faktörlerdir. Bu yüzden tüp bebek tedavisi yöntemine başvurmadan önce bütün olumsuzlukları ekarte etmek sizler için daha iyi olacaktır.
Düşünce kapasitesi geniş olan kişilerin zaten saymış olduğumuz nedenlerden en zor olanları hakkında bilgili olduğunu varsayarak, tercih edeceğiniz kurum ve kurumun doktorunun söylediklerini dikkate almanız gerekmektedir. Daha sonrasında yapacağınız tek şey kendinizi tüp bebek tedavisi yönteminde tecrübesi olan kişilere bırakmak olacaktır.
Bir bebeğe sahip olmak isteyen eşlerin, kesinlikle en kısa süre zarfında kısırlık tedavisi için jinekoloji uzmanlarına başvurarak kısırlık tedavisi hakkında bilgi almaları gerekiyor ve yapılması gerekenlerden kesinlikle kaçınılmamalıdır. Ki ilerleyen süreçlerde yaş itibari ile meydana gelecek olan negatif başarı oranı size kalan bir yara olacaktır. Yukarıda belirtmiş olduğumuz nedenlerden dolayı, tüp bebek tedavisi için dikkat edilmesi gereken en büyük faktörlerden bir tanesi de yaş unsudur.
Tüp Bebek Tedavisinde ki Yaş Grupları ve Başarı Oranları
Hamile kalmak isteyen kadınların yaşı 35 yaş altında tüp bebek tedavisi görmesi sonucu başarı oranı ortalama %45 ve %50 oranla başarı elde edilmektedir.
Hamile kalmak isteyen kadınların yaşı 35 ila 38 yaş arasında ise tüp bebek tedavisi görmesi sonucu başarı oranı ortalama %40 oranla başarı elde edilmektedir.
Hamile kalmak isteyen kadınların yaşı 40 ve üstü olanlarda tüp bebek tedavisi görmesi sonucu başarı oranı ortalama %10 ve %20 oranla başarı elde edilmektedir.
Tüp Bebek Tedavisi Yöntemi ve Riskleri
Yumurtaların ve spermlerin doğal yollar ile döllenmesi sonucunda, laboratuvar ortamında meydana getirilen döllenme işlemine tüp bebek ismi verilir. Tüp bebek tedavisi, genel olarak uzun süredir bebek yapmayı deneyen ancak bebek sahibi olamayan aile tarafından tercih edilen yöntem olarak ifade edebiliriz.
Birçok çift tarafından tercih edilen tüp bebek tedavisi yöntemi her ne kadar da pozitif yönde sonuçlar edilmiş olsa bile tüp bebek tedavisi yönteminde bile bir takım riskler vardır. Peki bu riskler nelerdir? Tüp bebek tedavisi sonucu hamile kalan kadınların düşük yapma riski, normal hamileliğe oranla neredeyse aynıdır. Bununla birlikte tüp bebek tedavisi süresince alınmış olan ilaçların da birlikte getirmiş olduğu faktörlerde vardır.
Tüp Bebek Tedavisi Riskleri
Çoğul Gebelik Riski
Tüp bebek tedavisi için başvurmuş olan eşlerin genel olarak bir kısmında meydana gelen çoğul gebelik, tüp bebek tedavisinin en başında görülen bir risk olarak bilinmektedir. Adından da anlayacağınız gibi bu risk, ikiz bebek ya da ikiz bebeklerden daha fazla bebeğe hamile kalma riskidir. Tüp bebek tedavisinin birlikte getirmiş olduğu riskler yüksek kan basıncı, erken doğum, materyal kanama ve diyabet gibi riskleri de birlikte getirebilmektedir.
Dış Gebelik
Tüp bebek tedavisi yöntemi sonucu görülen bir diğer riske değinmek gerekirse dış gebelik riski diyebiliriz. Kanama ile kendini belirten dış gebelik riski, farklı tarama yöntemleri ile hormon al testler sonucu ortaya çıkması ile tespit edilmektedir. Tüp bebek tedavisi sonrası gebelik görülmesine rağmen karın ağrısı ve ya kanama gibi şikayetleriniz var ise kesinlikle doktorunuza başvurarak gerekli bilgileri almanız gerekmektedir.
Kaynak : https://midyum.com/tup-bebek-tedavisi/ Hastag : #ÇoğulGebelikRiski, #DışGebelik, #DışGebelikRiski, #Kısırlık, #KısırlıkTedavisi, #TüpBebek, #TüpBebekIşlemi, #TüpBebekNedir, #TüpBebekTedavisi, #TüpBebekTedavisiRiskleri, #TüpBebekTedavisindeBaşarıOranı, #TüpBebekYöntemi
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Depresyon Belirtileri Nelerdir? başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Depresyon hakkında bilinmeyen bir çok neden vardır ancak depresyon belirtileri nelerdir adlı makalemizde sizler için depresyon hakkında bilgiler toparlamaya çalıştık ve birkaç başlık altında incelemeye çalıştık.
Depresyon Belirtileri Nelerdir?
Yaşantımızın gidişatında stres, sıkıntı, mutluluk ve hüzün gibi hissiyatları yaşamamız ve bu tür duyguların, yaşantımızda meydana gelebilecek durumlara göre değişiklik göstermesi hayatın en doğal halidir. Örnek vermek gerekirse, ilişkileriniz ile ya da işiniz ile ilgili zorlu bir dönem içerisindeyseniz bu dönemde hüzünlü olmanız, stres altında kalmanız ve uykularınızın kaçması çok normal bir durumdur.
Peki depresyon tarafından bu durumların farkı nedir diye soracaksanız eğer, her ne olursa olsun hayatınızda her şey yolunda giderken ve pozitif bir yaşantıya sahipken boşlukta kalma hissi, bunalma hissi ve kendini üzgün hissetme hissi meydana gelebilir. Daha önce sizi mutlu eden tüm olayların depresyon süreci içerisinde size kesinlikle mutluluk vermez ve tatsız tuzsuz bir yaşantınız olur.
Enerjinizin bitmeye başlaması, uykusuzluk, halsizlik, huzursuzluk ve sinirlilik gibi durumlar depresyon belirtileri ile ilgili en başta gelen depresyon belirtileri olarak kabul edilmektedir. Ancak depresyon belirtileri kişiden kişiye değiştiği için sadece her kişide görülebilecek durumların örneklemesidir saydıklarımız.
Depresyon Belirtileri
Kişi ve kişiler tarafından genel olarak kabul edilen depresyon belirtileri, yalnızlık duygusu, mutsuzluk ve üzüntü olarak kabul edilebilir ancak bu tarz duyguların tamamı depresyon belirtileri olarak kabul edilmemektedir. Zira yaşadığınız kısa süreli bir olaydan kaynaklanan problemler sonucu da bu duyguları yaşayabilirsiniz.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, bu durumlar karşısında vermiş olduğunuz tepkilerin büyüklüğü ve küçüklüğü de önemlidir. Zira çevrenizden bu konuyla alakalı sorular ve uyarılar geliyorsa kesinlikle bir uzmana danışarak bilgiler almanız gerekmektedir. Sebebi ise, uzun süre zarfında tedavi edilmeyen depresyon ile ilgili rahatsızlıklar kişi ve kişilerin düşüncelerinde ilk ışık olarak intihara kadar sürükleyebilme ihtimaline sahiptir.
Bu konu hakkında yapılan araştırmalar sonucunda, depresyona girmiş bir insanın yaklaşık olarak yarısından çoğunun depresyona girdiğinin farkında bile değillerdir. Ve farkında olmadığı rahatsızlık hakkında tedavi görmediklerinden dolayı hayatlarına devam ettikleri gözlemlenmiştir.
Elbette ki yukarıda belirtmiş olduğumuz depresyonun sonucunda her insan intihara sürüklenmez ancak depresyonda olmuş olsa bile normal hayatına devam edebilme ihtimali vardır. Burada ele alınması gereken önemli husus ise yaşantınızdaki olumsuzlukları bir kenara bırakarak, tekrar yaşama sevinci kazanabilmesi adına yapıcı düşüncelere sahip olabilmesi için depresyon tedavisi görmesi gerektiği kanısındadır. Uzmanların yapmış oldukları açıklamalara göre depresyon, iş ve okul performanslarınızda ve genel olarak yaşadığınız yaşantıda negatif etkilere neden olur ve yaşantınızdan hiçbir şekilde zevk almamaya başlarsınız.
Sizler için araştırmış olduğumuz depresyon belirtileri adlı makalemizde genellikle uzman kişiler tarafından vermiş olduğu depresyonun ilk işaretleri olarak benimsenmektedir. Ve kişinin depresyonda hangi aşamada olduğunu gösteren belirtilerdir. Aşağıda belirtmiş olduğumuz depresyon belirtileri kişiden kişiye değişebildiği için bir ya da birkaç tanesinin görülmesi normaldir.
Depresyon Belirtileri
Konsantrasyon Sorunları
Okulda, iş yerinde ya da yemek hazırlarken bile konsantre olamıyorsanız, bir kitabın hatta izlemiş olduğunuz bir filmin bile sonunu getirmekte zorlanıyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Detayları Hatırlamakta Zorlanma
Yaşamış olduğunuz bir olayın en öneli ayrıntısını unutuyorsanız ya da söylemek istediğiniz bir şeyi bile söylemeyi unutabiliyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Karar Vermekte Zorlanma
Bu dünyada ki en kötü durumdur aslında karar kararsızlıktır! Eskiye nazaran vermiş olduğunuz kararlarda vermekte zorluk çekiyorsanız ve yanlış bir karar vermekten korkuyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Halsizlik ve Enerji Azlığı
Nedensiz bir şekilde halsizlik hissediyorsanız, keyif aldığınız hobilerden artık keyif alamıyorsanız ve hiçbir şekilde hiçbir aktiviteye katılmak istemiyorsanız, etrafınızda ki her şeye ilgisiz kalıyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Suçluluk, Değersizlik veya Beceriksizlik Hisleri
Hiçbir nedeni olmadan sizin kontrolünüz dışında gelişen sebeplerden dolayı yaşamış olduğunuz suçluluk duygusu, günlük etkinlikler esnasında bile beceriksizlik duygusu hissediyorsanız kendinizde şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Normalden Fazla veya Az Uyuma
Aşırı derecede uykunuz var ancak aşırı derecede uykunuz olmasına rağmen uyuyamıyorsanız ve uykuya dalamıyorsanız ya da normal saatlerden daha fazla uyuyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Olumsuz Düşüncelerin Önüne Geçememe
Yaşantınızdaki tüm koşulların normal gitmesi halinde hala gelecek ile ilgili aşırı derecede bir kaygılanma yaşıyorsanız ve kendiniz ile kaygılarınız var ise özellikle de sevdikleriniz ile alakalı olan düşüncelerde, negatif düşünmenin önüne geçemiyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
İştah Azlığı veya Aşırı İştahlı Olmak
Yukarıda belirtmiş olduğumuz uykuda olduğu gibi depresyon sürecinde iştah azlığı ve aşırı derece de iştahlı olmak üzere 2 farklı uç konuyu ele alabiliriz. Bir takım bireyler de görülen depresyon belirtileri iştah kesilmesi olurken, bir takım bireylerde ise aşırı derecede iştah açılması meydana gelebilir ve bu durumları yaşıyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Huzursuzluk Duygusu, Agresif Olma
Hiçbir nedeni olmadan etrafınızdaki kişilere karşı agresif olmak ve ilk olarak kendinize karşı huzursuz olmanız sonucunda çok fazla tepkiler verebilirsiniz. Bu tepkilerin, önüne geçemediğinizden dolayı huzursuzluk duygusunu etrafınıza saçarak agresif bir hal alıyorsanız şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Aşırı Alkol Tüketimi
Depresyon süreci içerisinde olan kişiler aşırı alkol tüketimine başvururlar. Bunların dışında ise hızlı araç kullanımı, tehlikeli sporlara başvurma ve kumar oynama gibi davranışlara başvurabilirler. Belirtmiş olduğumuz nedenler sizlerde var ise şayet depresyon sürecinin ilk adımı ve depresyon belirtileri olarak kabul edilebilmektedir.
Hayatın Yaşamaya Değer Olmadığı Düşüncesi
Hızlı bir sosyal yaşantıya sahipseniz, iyi bir ilişki bağınız olabilir, başarılı bir işe de sahip olabilirsiniz. Ancak depresyon dönemindeyseniz bunların hayatınıza farklılık katmadığını düşünebilirsiniz ve yaşamış olduğunuz yaşantının hiçbir anlamı olmadığı manasına kapılabilirsiniz.
Depresyon Türleri
Depresyonu bir başlık altına toplamak yanlış bir durum olabilir zira bütün depresyonlar aynı derece değildir. Depresyon belirtileri yaşamış olduğunuz depresyonun türüne göre de değişmektedir.
Majör Depresyon
Klinik depresyon ya da majör depresif bozukluk olarak adlandırılan majör depresyon, bir zamanlar keyif alarak yapmış olduğunuz aktiviteleri rafa kaldırmak, yeme alışkanlıklarınızın bozulması, uyku düzeninizin bozulması, çalışma yaşantınızın bozulması gibi bir takım unsurlardan meydana gelen depresyon belirtileri, majör depresyon belirtileri olarak kabul edilmektedir.
Majör depresyon, kişinin günlük yaşantısında yapması gereken aktiviteleri yapamaması olarak da ele alınabilir.
Bazı kişilerin yaşantısının bir döneminde görülmek ile birlikte yaşantısı boyunca tekrar edilebilme ihtimaline sahiptir.
Majör depresyon belirtileri, belirli saatler içerisinde ya da gün boyu görülebilme ihtimaline sahiptir ve majör depresyon 2 hafta boyunca sürebilme ihtimaline sahiptir.
Kronik Depresyon (Distimi – Dysthymia)
Depresyon türleri içerisinde en uzun süren depresyon türüdür. Ortalama olarak 2 yıl süren bu depresyon dönemi ruh halinizin depresif halidir. Kronik depresyon belirtileri, majör depresyon belirtileri gibi görünse de kronik depresyon belirtileri, majör depresyon belirtileri kadar ağır ve şiddetli değil.
Kronik depresyon dönemi içerisinde olan bireylerin, etrafındaki kişiler tarafından tanımlanan birkaç terimi vardır zira bu terimler kişinin ruh halini yansıtmaktadır. Peki bu terimler nelerdir, hüzünlü, melankolik ve ürkeklik olarak tanımlanmaktadır.
Tip Olmayan Depresyon ( Atipik Depresyon)
Atipik depresyonun net belirtilerini sıralamak gerekirse, reddedilmeye karşı aşırı duyarlı olma durumu, halsizlik durumu, aşırı uyuma durumu, aşırı yemek yeme durumu olarak atipik depresyon belirtileri kabul edilmektedir.
Atipik depresyon (tip olmayan depresyon) genel olarak bakıldığında normal depresyon belirtileri olarak kabul edilemez. Zira atipik depresyon belirtileri, normal depresyon belirtileri ile karşılaştırıldığında tam tersi olarak gözlemlenmiştir.
Manik Depresyon ( Bipolar Depresyon )
Manik depresyonu tanımlamak gerekirse, klinik depresyon periyodları içerisindeki karmaşık ruh hali bozukluğuna manik depresyon adı verilmektedir.
Manik Depresyon (Bipolar Depresyon) ikiye ayrılmaktadır.
Bipolar 1; Majör depresyondan bağımsız olarak yaşanılan bipolar 1 depresyon, bireyin yaşantısı boyunca en az 1 kez görülebilecek bir depresyon türüdür.
Bipolar 2: En az 1 kez olmak üzere majör depresyon ile birlikte görülmesi durumundaki orta dereceli hipomani türü depresyon türüdür.
Mevsimsel Depresyon
Mevsimsel depresyon adından da belli olduğu gibi mevsim değişikliklerine göre değişen ve yılın belli başlı dönemlerinde meydana gelen depresyon türüdür. Genel olarak bahar aylarının bitmesi ile kış aylarının başlangıcı olan günlerde ortaya çıkan depresyon türüdür.
Çok nadir olarak görülen bir başka mevsimsel depresyon, yaz depresyonudur. İlkbahar aylarının sonu ile yaz mevsiminin başlangıcında görülen depresyon türüdür. Mevsimsel depresyonun tedavisi kendi kendini tedavi eden bir depresyon türüdür zira mevsimsel olduğu için mevsim geçişleri ile birlikte kendiliğinden kendini tedavi eder.
Psikotik Depresyon
Kısaca tanımlamak gerekirse gerçeklik ile bağının ortadan kalktığı bir depresyon türüdür. Psikotik depresyon dönemi içerisin de olan kişilerde genel olarak hezeyanlar ve halüsinasyonlar görülmektedir.
Doğum Sonrası Depresyon
Anne 9 ay hamilelik dönemini tamamladıktan sonra bebeğini doğurur ve bu doğumdan sonra hüzünlenmesi herkes tarafında görülen bir depresyon türüdür. Ve yeni anne adaylarının ortalaması ele alınarak %75’inde doğum sonrası depresyon görülebilir. Ancak her ne kadarda %75 olarak belirtsek bile yeni anne adaylarının 10 tanesinden 1 tanesinde doğumdan sonra depresyon %1inde daha ciddi olarak görülebilir. Doğumda sonra depresyon belirtileri kesinlikle majör depresyon belirtileri ile kendisi belli etmektedir.
Depresyon Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Klinik depresyon oldukça ciddi bir sorun olarak ele alınmıştır. Girmiş olduğu depresyon yani tedavi edilemeyen depresyon tedavisi geçtikçe kişi ve kişilerde riskli sayılabilecek davranışları ortaya çıkartır ve alkol tüketimine başvururlar. Bununla beraber, sosyal yaşantısında ve ilişkilerinde daha önce yaşamadığı sorunları yaşayarak kişiyi yalnızlığa doğru iter. Aynı şekilde de bu sadece ilişki olarak adlandırılması yanlış olabilir iş hayatında ve okul hayatında da kişi ve kişiler aşırı derecede negatif yönde etkileşim meydana gelebilir.
Majör depresyon tedavi edilmezse şayet yıllar, aylar ve haftalar sürebilir. Zira tedavi edilmesi gereken bir depresyon türü.
Kimi insanlara göre depresyon tedavisi sadece kişinin düşüncelerinin gelişmesine, yaşam kalitesinin yükselmesi olarak niteliklendirilebilir. Ancak depresyon tedavisi fiziki sağlık içinde fazlasıyla önemli olan bir tedavi yöntemidir.
Uzmanlar tarafından yapılmış olan araştırmalar sonucu majör depresyon tedavi edilmediğinde felç riski ve kalp krizi riskinin fazlasıyla yüksek olduğu gözlemlenerek ispatlanmıştır.
Gençlerde Depresyon Belirtileri
Genç kişilerin kendilerini zaman zaman mutsuz hissetmeleri çok doğal bir durumdur. Ancak 2 haftalık bir süreçten daha uzun süren mutsuzluklar depresyon belirtisi olarak kabul edilmektedir. Gençlerde meydana gelen depresyon ergen depresyonu olarak adlandırılmaktadır. Ergen depresyonu ABD de yapılmış olan araştırmalara göre her 35 genç bireyden 1 tanesinde, ve her 10 ergenden 1 tanesini etkilediği ortaya çıkmıştır.
Gençlerde depresyon belirtileri, yetişkin insanların görmüş olduğu depresyon belirtileri ile neredeyse aynıdır. Ancak gençlerin bu tür belirtileri fark etmesinin daha zor olduğundan dolayı aile tarafından yakın bir şekilde gözlemlenerek bir uzmandan yardım alması daha doğru bir davranış olacaktır.
Edinmiş olduğu arkadaşlarından uzaklaşması, isyankar bir şekilde davranması, hafıza kaybı yaşaması, sorumsuz bir şekilde davranması, okulda yaşamış olduğu başarısızlıklar, karar verme de güçlük, uyuşturucu ve alkole baş vurması, okula gitmek istememeleri depresyon belirtisi olarak kabul edilmektedir.
Dikkat Edilmesi Gereken Depresyon Belirtileri
Tedavisi gerçekleşmeyen depresyonlar kesinlikle ilerleyebilir ve kişiyi intihar eylemine kadar sürükleyebilmektedir. Her depresyon dönemine içerisine giren hasta kendi kendini tedavi edemediğinden dolayı ve tedaviye yanaşmadığı için çevresindeki bir yakını tarafından aşağıda sizler için belirtmiş olduğumuz depresyon belirtileri varise şayet kesinlikle en kısa süre içerisinde bir uzman tarafından yardım alınması gerekmektedir.
Ani ruh değişikleri, örnek vermek gerekirse aşırı derecede üzgün bir durumda aniden mutlu bir ruh haline geçmesi dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Sürekli olarak ölüm hakkında fikirlerini beyan etmesi, dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Yemek kaybı, uykusuzluk, ilgi yoksunluğu ve derin üzüntü dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Kişinin ölüme doğru emin adımlar ile koşması ve tehlikeli davranışları kendine ilke edinmesi dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Önceden çok değer verdiği kişilere karşı ve değer verdiği şeylere karşı ilgisinin aniden kaybolması dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Anlamsızlık, değersizlik ve umutsuzluk hakkında sürekli yorum yapması dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Kurtulmak istiyorum, buralara gelmesem daha iyiydi, yalnızlığı seviyorum gibi cümleleri sık sık kullanması dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
İntihar hakkında sürekli konuşması dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz tüm depresyon belirtileri, dikkat edilmesi gereken depresyon belirtileridir.
Bunların sonucu olarak baktığımızda depresyon belirtilerini tespit etmek her zaman için kolay bir iş değildir. Ancak genel olarak bakıldığında pozitif olayların içerisinde olmuş olsanız bile hala zevk alamıyorsanız, insanlar ile görüşmek sizin için bir sıkıntı haline geliyorsa, keyif almış olduğunuz tüm aktiviteleri rafa kaldırmak istiyorsanız sizde bir depresyon içerisine çoktan girmiş olabilirsiniz.
Not: Bizim sizler için önerimiz depresyon belirtileri hakkında bir kaçını yaşadığınız andan itibaren etrafınızda ki kişilerin fikirlerine sığınarak kendiniz hakkında yorum almanızdır. Daha sonrasında bu yorumlar ile beraber bir uzmana başvurarak kesinlikle yardım almanız gerekmektedir. Depresyon ve depresyon belirtileri hakkında elimizden geldiğince sizlere yardımcı olmaya çalıştık. Umarım sizde yukarıda belirtmiş olduğumuz depresyon ve depresyon belirtileri ile ilgili hiçbir belirti yaşamazsınız eğer ki depresyon belirtileri içerisindeyseniz şayet kesinlikle hiç zaman kaybetmeden kendinize ve etrafınıza zarar vermeden depresyon tedavisi için bir uzmana başvurun.
Kaynak : https://midyum.com/depresyon-belirtileri-nelerdir/ Hastag : #AtipikDepresyon, #AtipikDepresyonBelirtileri, #Depresyon, #DepresyonBelirtileri, #DepresyonBelirtileriNelerdir, #DepresyonTürleri, #DepresyonunIlkIşaretleri, #DikkatEdilmesiGerekenDepresyonBelirtileri, #DoğumSonrasıDepresyon, #DoğumSonrasındaDepresyon, #GençlerdeDepresyonBelirtileri, #KronikDepresyon, #KronikDepresyonBelirtileri, #MajörDepresyon, #MajörDepresyonBelirtileri, #ManikDepresyon, #MevimselDepresyon, #PsikotikDepresyon
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Adet Düzensizliği Nedenleri başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kadınların en büyük sorunlarından bir tanesi adet düzensizliğidir. Sizler için hazırlamış olduğumuz adet düzensizliği nedenleri hakkındaki makalemizde adet düzensizliği sorununun neden ve nelerden kaynaklandığı hakkında bilgi alabilirsiniz.
Adet Düzensizliği Nedenleri?
Kadınların neredeyse tamamı 365 gün içerisinde 11 ya da 13 defa olmak üzere adet kanaması (regl) görür. Belirtmiş olduğumuz rakama en yakın 1 ya da 2 fazlası normal olarak kabul edilebilmektedir. Bu nedenden dolayı adet düzensizliği konusu ile ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorsanız şayet kesinlikle kendi değerlerinize bakarak bir değerlendirme yaptırmalısınız. Yeni yeni adet görmeye başlayan kişilerin ilk adet görmeye başlamasından sonraki ilk birkaç sene boyu adetlerinde düzensizlik görülebilir.
Adet kanaması (regl) döneminin normal döngüsüne dönebilmesi için, adet kanamasını sağlayan hormonlarında dengelenmesi gerekmektedir. Aynı durum ise aynı zamanda da sona yaklaştığında menopoz dönemi ve perimenepoz dönemi öncesi için de geçerli. Son adet döneminin (regl) üzerinden ortalama 12 ay gibi bir süre geçtikten sonra kadınlarda menopoz dönemi başlamış olur.
Adet Düzensizliği Nedenleri
Sizler için hazırlamış olduğumuz adet düzensizliğine neden olacak bazı durumların sonucu ve sağlık koşullarının sonucu yer almaktadır. Ancak bu listede yer almayan bir takım diğer rahatsızlıklarda adet düzensizliğine yol açtığı söylenmektedir. Bu nedenden dolayı da, sık bir şekilde adet düzensizliği içerisindeyseniz şayet altında yatan nedenlerini kesinlikle belirleyerek, adet düzensizliğine neden olan rahatsızlığın tedavisi gerçekleştirilmesi için kesinlikle bir uzmana başvurmalısınız.
Adet düzensizliğine yol açan ya da anormalliğine neden olacak durumlar hastalıklar dışında, adet görmenin tamamıyla durduğu amenore durumu yer almaktadır. Gebe olmayan (hamile olmayan), menopoza girmemiş ve emzirmeyen bayanların, 90 günden uzun süren amenore (adet görememe) durumu kesinlikle anormal durum olarak kabul edilmektedir. Göğüsleri gelişmeye başlayan genç kızların gelişime başladıktan daha sonra üç sene içinde ve ya 16-17 yaşında amenore durumu (adet görememe) durumu ile karşı karşıya kalma olasılıkları çok yüksektir.
Adet Düzensizliği Nedenleri
Stres
Seyahat ve günlük hayatı etkileyen faktörler, hastalıklar, gerginlikler, egzersiz dışında yapılan etkinlikler, düşük kalorili diyet programları, yetersiz beslenme, zayıflama ve aşırı kilo alma gibi durumlarda adet düzensizliği görüldüğü uzmanlar tarafından ispatlanmıştır.
Doğum Kontrol Hapları
Doğum kontrol haplarının içermiş olduğu progestin ve östrojen hormonlarının bazılarında yalnızca progestin maddesi içermektedir. Doğum kontrol hapları, doğum kontrol yöntemleri olduğundan dolayı kadınların yumurtlamasını engellediğinden dolayı hamileliği önler. Doğum kontrol hapı kullanmak kesinlikle adet düzensizliğine yol açmaktadır. Adet döneminin düzen sağlaması için doğum kontrol hapını kullanmayı bıraktıktan tam 6 ay sonra adet düzene girmektedir. Ancak önemli bir konuya değinmek gerekirse sadece progestin maddesi içeren doğum kontrol hapları tüketen kadınların bazılarında adet dönemi (regl) dışında da ara kanamalar yaşadığı belirtilmiştir.
Uterin Polipleri veya Miyomları
Rahim (döl yatağı) polipleri, kadın rahminin iç tabakasın da meydana gelen küçük ama kanserli olmayan oluşumlara verilen addır. Miyomlar ise rahim (döl yatağı) duvarına yapışmış halde meydana gelen tümördür. Boyutlarına değinmek gerekirse 0,5 mm’den başlayarak 15 cm kadar büyüyebilmektedir. Miyomlar çoğunluk olarak iyi huyludur ancak ağır bir şekilde kanamalara ve aşırı ağrılara neden olabilirler. Miyomlar büyüklüğüne göre makata ve mesaneye baskı yapabilirler.
Endometriozis
Rahmi kaplayan (döl yatağını kaplayan) ve her ay adet kanaması akıntısı ile birlikte dışarıya atılan endometriyal doku, rahim (döl yatağı) dışında büyümeye başladığında endometriozis görülmektedir. Endometriyal dokusu fallop tüpleri ve bölgesindeki diğer organlar üzerinde, bağırsak, rahim ve retkum arasındaki bölgede, alt sindirim sistemi bölgesinde ve yumurtalık bölgesinde büyüme özelliğine sahiptirler. Endometriozis belirtileri, adet düzensizliğinin dışında adet  öncesi ve sonrası ağrılar, anormal kanama, cinsel ilişki esnasında ağrı, kramplar olarak kendini belli etmektedirler.
İltihaplı Pelvik Hastalığı
Kadınların üreme sistemini tamamen etkileyen iltihaplı pelvik tıbben bakteriyel bir enfeksiyon olarak kabul edilmektedir. Cinsel ilişki yolu ile vajinaya giren bu bakteriler, rahim (döl yatağı) ve üst genital sistemde üreyerek yayılabilirler. Hamilelikte düşük esnasında yapılan işlemler sonucu ve kürtaj gibi ameliyatlar esnasında bu bakteriler üreme organlarına bulaşma ihtimalleri yüksektir. İltihaplı Pelvik Hastalığı Belirtileri ise, ağır vajinal akıntı, ishal, istifra (kusma) bulantı, ateş, alt karın bölgesinde ağrı, leğen bölgesinde ağrı, vajina bölgesine etrafında hoş olmayan bir koku ve adet düzensizlikleri olarak bilinmektedir.
Polikistik Yumurtalık
Polistik over sendromu sonucu yumurtalıklar normalden daha fazla androjen yani erkeklik hormonu üretimi salgılar. Bunun sonucu olarak sıvı ile dolu keseler meydana gelebilir tıp dili ile kist oluşumu meydana gelir. Yüksek miktarda androjen oluşumu, yumurtaların olgunlaşmasını önler ve övülasyon yani yumurtanın atılma işlemini engeller. Bu durum ise çoğunlukla aşırı kıllanma (hirtuism), kısırlık ve obezite gibi durumlar ile alakalıdır.
Prematüre Yumurtalık Yetmezliği
Prematüre yumurtalık yetmezliği genel olarak bakıldığında 40 yaş grubu altındaki kişilerin, yumurtalıklarının tam anlamıyla işlemini gerçekleştiremediği bayanlarda meydana gelmektedir. Adet kanamaları (regl) düzensiz olabilir hatta hiç olmaya bilir. Genetik olarak görülen bu hastalık radyon terapisi ve kemoterapi sonucu sebebi ile meydana gelen bir rahatsızlıktır.
Adet Düzensizliğinin Diğer Nedenleri
Aşırı derecede kilo almak ve aşırı derecede kilo vermek sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Aşırı egzersiz sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Endometrial hiperplazi yani döl yatağında ki astarların kalınlaşması sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Rahim kanseri sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Tiroid sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Diyabet sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Karaciğer sirozu sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Sistemik lupus sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Düşük ve dış gebelik durumlarından dolayı sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Östrojen takviyeleri sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Kan inceltici ilaçlarının kullanımı sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Doğum kontrolü için kullanılan sprial ile korunma yöntemleri sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Streoidlerin işlevsizliği sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Anti depresan kullanımı sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Progesteron dengesizliği sonucu adet düzensizliği meydana gelmektedir bu nedenden dolayı adet düzensizliği nedenleri arasında yer almaktadır.
Ameliyat ve Narkoz Adet Gecikmesine Yol Açar mı?
Ameliyat esnasında kullanılması zorunda olan ilaçların özellikle kanama durdurucu türü ilaçların kullanılması sonucu, adet gecikmesine neden olabilir ancak uzun süreli bir adet düzensizliği değil sadece birkaç günlük adet düzensizliği meydana gelmektedir.
Ancak burada bilinmesi gereken husus narkoz ve belirtmiş olduğumuz tipteki ilaçların adet düzensizliğine ve uzun süreli bir gecikmeye neden olması beklenmez. Bununla beraber bir diğer etken, ameliyata görmeden önce yaşanan stres vücuttaki hormonları etkileyebilir ve ameliyattan çıktıktan sonra beklenen adetin gelmesi 1 ya da 2 ay gibi bir süreç gecikebilir. Sonuç itibari ile ameliyat olduktan sonra ki adet düzensizliği 2 ay gibi bir süreci geçmiş ise adet düzensizliğine yol açabilecek diğer etkenlerinde araştırılması gerekmektedir.
Adet Düzensizliği Ne Demektir?
Adet dönemi (regl) genel olarak tüm kadınları ele aldığımızda belli başlı adet düzensizliğine sahip olmayan kadınlarda 4 ila 7 gün arası gibi bir süreç sürmektedir. Genel olarak tüm kadınlarda adet dönemi 28 günde 1 olmak üzere yaşanılır. Ancak bazı durumlarda adet döngüsi 21 gün ila 35 gün arası kabul edilirken bir takım uzmanların savundukları diğer adet döngüsü 24 gün ila 34 gün olarak kabul edilebilmektedir.
Düzensiz adet dönemi ya da diğer adı ile Anormal adet dönemi olarak kabul edilen bazı durumlar;
21 günden daha kısa ve 35 günden daha uzun bir şekilde yaşanan adet kanamaları (regl) anormal adet kanaması ve düzensiz adet kanaması olarak kabul edilmektedir.
Arka arkaya 3 kez olmak üzere adet görememe anormal adet kanaması ve düzensiz adet kanaması olarak kabul edilmektedir.
Adet kanaması (regl) döneminde yaşanılan kanamanın çok az gelmesi ya da fazla olması anormal adet kanaması ve düzensiz adet kanaması olarak kabul edilmektedir.
7 günden daha fazla süren adet döneminde kusma, kramp ve ağrılar görülüyorsa şayet bu anormal adet kanaması ve düzensiz adet kanaması olarak kabul edilmektedir.
Adet aralıklarında fazla kanama olması yani adet dönemi haricinde adet görmek, anormal adet kanaması ve düzensiz adet kanaması olarak kabul edilmektedir.
Cinsel ilişki sonrası meydana gelen kanamalar, anormal adet kanaması ve düzensiz adet kanaması olarak kabul edilmektedir.
Rektumda meydana gelebilecek olan her türlü kanamalar, anormal adet kanaması ve düzensiz adet kanaması olarak kabul edilmektedir.
Adet Düzensizliği Nasıl Belirlenir
Adet döngünüzün, ne zaman başladığını ve bittiğine dair notlar alın ve karşılaştırın.
Kullandığınız tampon sayısı ve ped sayısını not ederek adet döneminde kaç kez akıntı olduğunu tespit edebilirsiniz.
Adet dönemleri arasında ve ilişki sonrasında kanama olup olmadığına dikkat edin!
Adet döneminde yaşadığınız normal vaziyetlerin dışındaki yaşanılan tüm olayları kayıt edin.
Kullanmış olduğunuz ped ve tampon gün içerisinde 2 defa olmak üzere değiştirilmelidir zira enfeksiyona yol açabilme ihtimaline sahiptir. Adet dönemi içerisinde kesinlikle aspirin gibi bazı ilaçları kullanmamalısınız zira bu tür ilaçlar kanamanızın şiddetini arttır.
Adet dönemi (regl) çok ağır bir şekilde geçiyorsa ağrılarınız varsa şayet bir uzmana başvurarak bu konu hakkında bilgi almalısınız.
Kaynak : https://midyum.com/adet-duzensizligi-nedenleri/ Hastag : #Adet, #AdetDönemi, #AdetDüzensizliği, #AdetDüzensizliğiNedenleri, #AdetDüzensizliğininNedenleri, #AdetDüzensizlikleri, #AdetGörememe, #AdetKanaması, #AnormalAdet, #MenopozDönemi, #Regl
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Akciğere iyi Gelen Bitkiler başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Akciğer nedir, akciğerin vücudumuzdaki önemi nedir ve akciğere iyi gelen bitkiler nelermiş birlikte inceleyelim.
Akciğere iyi Gelen Bitkiler
İnsanın en değerli organıdır akciğer, nefes almamızı sağlayarak vücut içerisindeki oksijeni yeniler ve vücutta biriken karbondioksiti dışarı atmasını sağlar. Akciğer insan vücudunda ki tüm organları yaşamaya bağlamakla görevli iç organımızdır ve akciğerler kendini temizleme gibi bir özelliğe sahip organımızdır. Akciğerde mevcut olan silia ismi verilen tüylü doku aracılığı ile vücutta biriken zararlı parçacıklar ve toksinler akciğerlerden atılır ve ciğerlerimiz sürekli sigara dumanı, toz gibi kirliliklere maruz kaldığı için zayıflar. Bu nedenle silia zarar görür ve işlevini yerine getiremez hale gelebilir. Öte yandan bakıldığında bir takım doğal bitkiler ile ciğerlerimizi temizleyip güçlendirme imkanına sahibiz. Akciğer hastalıkları çoğunlukla aşırı bir şekilde mukus (sümük) üretimi, bronşiyal spazmlar, göğüste sıkışma hissiyatı, nefes darlığı, hırıltı ve öksürük ile kendini göstermeye başlar. Akciğer ile ilgili birkaç hastalığa örnek vermek gerekirse zatürre, bronşit, amfizem, astım gibi hastalıklar örnek gösterilebilir. Bitkisel ilaçlar ise bu hastalıklar esnasında daha rahat nefes almasını sağlayabilme özelliğine sahip olduğu için hastalık sürecini hafifletebilirsiniz.
Akciğere iyi Gelen Bitkiler
Zencefil Bitkisi
Zencefil bitkisi gingerol ismi verilen çok güçlü bir antioksidan içermektedir. Bu içermiş olduğu antioksidan ile akciğerleri güçlendirir ve istenmeyen parçacık olan mukus (sümük), kirletici maddeleri, alerjenleri ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Kimi insanlar zencefil bitkisini sadece çay olarak tüketildiğini zanneder ancak zencefil bitkisini hazırlamış olduğunuz yemekler içinde de kullanabilirsiniz.
Okaliptüs Bitkisi
Doğal bir antibiyotik olarak kullanılan Okaliptüs yaprakları, içermiş olduğu uçucu yağlar ile bilinmektedir. Okaliptüs yapraklarının içermiş olduğu yağlar insan vücudunda şişliği azaltır, kan akışını arttırır, vücuttaki ve özellikle akciğerdeki tıkanıklığı temizler, akciğer enfeksiyonları ve türevleri ile savaşır. Bitkisel olarak bilinen boğaz pastilleri ve öksürük şurupları, banyo buharları ve çoğu soğuk algınlığı ürünlerinin içerisinde Okaliptüs bitkisi yer almaktadır. Okaliptüs buharı bronşitlere iyi gelen bir tedavi yöntemidir, grip ve öksürük tedavisinde kullanılmaktadır. Aynı şekilde Okaliptüs yaprakları ile birlikte hazırlanmış bir bitki çayı sinüzite ve bronşitlere iyi gelmektedir.
Ekinezya Bitkisi
Ekinezya bitkisi akciğer işlevlerini ve sağlığını geliştirmeye yardımcı olan bitki olarak bilinmektedir. Ekinezya bitkisi, son zamanlarda sadece soğuk algınlığına, grip ve diğer akciğer enfeksiyonların tedavisinde iyileştirici bir bitki olarak kullanılmıştır. Ekinezya bitkisinin tatlı ama bir o kadarda keskin bir tadı mevcuttur. Ekinezya bitkisinin kökleri ve nitekim bazı zamanlar yaprakları bile tıbbi hastalıklarda kullanılmaktadır. Bakteriyel kökenli viral akciğer hastalıklarında ekinezya bitkisi kullanıldığı uzmanlar tarafından kanıtlanmıştır.
Andız Otu Bitkisi
Antiseptik özelliği sayesinde akciğer sağlığını hem koruyan hem de akciğer sağlığını iyileştirmekte kullanılan andız otu bitkisi asırlar boyunca bitki terapilerin de kulağa çalınan şifalı bitkiler arasında bilinmektedir. Andız otunun içermiş olduğu özelliklerle bir çok akciğer hastalığına deva bulmak mümkündür peki, bu hastalıklar nelerdir örnek vermek gerekirse; tüberküloz, astım, kronik bronşit gibi akciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılmıştır. Andız otunun özellikle sahip olduğu iltihap kurutucu özelliği ve balgam söktürücü nitelikleri ile hasta rahatlatılarak hastalık dönemini daha iyi geçirebilme imkanı sağlar. Fakat andız otunun fazla tüketilmesi sonucu meydana gelen mide spazmı, istifra (kusma), ishal gibi yan etikler görülmüştür. Akciğer sağlığınız için şayet sadece andız otunu kullanacaksınız, günlük dozajını iyi belirlemelisiniz ama bunu tek başınıza değil doktorunuzun size tavsiye ettiği dozda tüketmelisiniz.
Akciğere iyi Gelen Diğer Bitkiler Nelerdir?
Sarımsak Bitkisi
Yemeklerimizde kullanmış olduğumuz vazgeçilmez tat kaynaklarının biri olmasından ziyade sarımsak en şifalı bitkiler arasında ilk gelen bir şifalı bitkidir. Sarımsağın içermiş olduğu aktif maddelerin her birine alisin ismi verilmektedir. Alisin maddesi akciğerin maruz kaldığı mukus (sümük) salgısınının temizlenmesi ve soğuk algınlığı, grip tedavisinde kullanılmaktadır. Öte yandan akciğerlerinde solunum rahatsızlığı olan kişilerinde kullanması şiddetle tavsiye edilmektedir. Sarımsakları sadece yemek olarak değil çay olarak bile tüketebilirsiniz. Hazırlamış olduğunuz bir sıcak su içerisine limon ve balı karıştırarak sarımsakla beraber içebilirsiniz. Sarımsak çayının da tedavi etkisi olduğundan dolayı, soğuk algınlıklarınızı ve solunum rahatsızlıklarını hızlı bir şekilde atlatabilirsiniz.
Cayenne Biberi Bitkisi
Güney Amerika bölgesinde yetişen bu kırmızı acı biber, kronik üst solunum yolları ve akut hastalıklarında tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Ceyanne biberinin özelliği nedir diye sorusuna cevap vermek gerekirse solunum sisteminin dış etkenlerden ve hastalıklardan dolayı zarar görmesini önler ve akciğerde meydana gelen iltihabı yok eder bundan ötürü de ciğerlerin işlevselliğini koruyan bir şifalı bitkidir. Şayet her işin başı bilgi diyerek bu tür şifalı bitkilertüketimini kesinlikle uzmana danışarak kullanmanızı öneriyoruz.
Sığır Kuyruğu Bitkisi
İçermiş olduğu saponinler etkisi ile öksürme şikayeti olan insanlarda balgam söktürücü görevini görmektedir sığır kuyruğu bitkisi. Genel olarak tüketim şekli sadece tablet olarak tüketilmektedir. Ancak çoğu insan sığır kuyruğu bitkisinin adını bile duymadığından dolayı tedirgin olmaktadır.
Akciğere iyi Gelen Bitkilerin Kullanımı Nasıl Olmalı
Akciğere faydalı bitkilerin kullanımı nasıl olmalı? Enfeksiyonu temizlemek adına veya hastalığın baş göstermesini engellemek için akciğerleri güçlendirmek adına kullanılmalıdır. Yukarı da bahsetmiş olduğumuz bitkilerin sadece iki tanesini yemeklerde kullanabilirsiniz. Birisi sarımsak diğer şifalı bitki ise zencefildir. Bitkisel terapi olarak ise diğer saymış olduğumuz şifalı bitkileri tüketebilirsiniz yalnız bu bitkilerin tüketim şekilleri sadece tablet olarak tüketilmelidir ve bu tüketimin dozajını bir doktorun belirlemiş olduğu dozajlarda kullanmak size dezavantaj yerine avantaj sağlayacaktır. Kendi kafanıza göre bir dozaj belirleyerek kesinlikle gelişi güzel tüketmeyin.  Uzman kontrolü altında sizlere ne kadar süre kullanmanız ve ne aralıklarla ne dozlarda alınması gerektiği hakkında bilgi edinerek bilinçli bir şekilde tüketin.
Akciğere iyi Gelen Bitkiler Kullanımı Hakkında Önlem ve Uyarılar
Sizlere saymış olduğumuz bitkisel terapiler de kesinlikle aşırıya kaçmamanız gerekmektedir. Tüketilen tüm şifalı bitkiler sınırlı miktarlarda tutulmalı şayet bitki tableti kullanacaksanız kesinlikle önerilenin dışına çıkmamalısınız. Zira kaş yaparken göz çıkartabilirsiniz. Şifalı bitkilerin yan etkileri nadirde olsa vardır fakat bir takım kişilerde alerjik tepkilere yol açabilmektedir ya da reçeteli bir şekilde ilaç tüketimi sağlıyorsanız ilaç ile bitki etkileşimi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Çok ciddi bir akciğer rahatsızlığına sahip olan kişilerin kesinlikle bitki terapisine başlamadan önce bir doktora danışarak şifalı bitki tüketimi önerilmektedir. Sizin için hazırlamış olduğumuz bu makaleler kesinlikle bir tanı yada teşhis olmayıp sadece bilgi amaçlıdır..
Kaynak : https://midyum.com/akcigere-iyi-gelen-bitkiler/ Hastag : #Akciğer, #AkciğereIyiGelenBitkiler, #AkciğereIyiGelenDiğerBitkiler, #AkciğereIyiGelenŞifalıBitkiler, #AndızOtu, #CayanneBiberi, #Ekinezya, #Okaliptüs, #Sarımsak, #ŞifalıBitki, #ŞifalıBitkiler
0 notes
midyumcom-blog · 8 years
Text
Depresyona iyi Gelen Bitkiler başlıklı makalemiz resmi sayfamız Midyum.com da yayınlanmıştır. Diğer makalelerimiz için Midyum.COM adresini ziyaret edebilirsiniz.
Depresyon ve depresyon ile ilgili tüm şifalı bitkileri sizler için araştırdık ve depresyona iyi gelen bitkileri tespit ederek size aşağıda sunduk.
Depresyona iyi Gelen Bitkiler
Geçmiş zamanda hiçbir şekilde üzerinde durulmayan depresyon ve stres gibi sözcüklerin son zamanlarda birçok bireyin günlük yaşamını fazlasıyla etkilediği ve bu etkinin sonucu olarak meydana gelen rahatsızlık olduğu belirlenmiş olup günümüzün en yaygın rahatsızlığı olarak belirlenmiştir. Uykusuzluk, sosyal ilişkiler ve daha birçok bağın bozulmasına neden olan bu rahatsızlık, birçok bireyin yaşantısını olumsuz yönde etkilediği uzmanlar tarafından kanıtlanmıştır. Stres veya depresyonu bitkisel tedaviler ile tek başına yenmek mümkün olmadığından dolayı bir uzmanın yardımı beraberinde bitkisel tedavi yöntemi desteklenmelidir. Depresyona iyi gelen bitki çayları ve ya bitki hapları size elbette ki yardımcı olacaktır bu bitki çaylarına ve bitkilere örnek vermek gerekirse papatya, sarı kantaron gibi bir takım bitkilerin depresyon ve endişe semptomlarına iyi gelen bitkisel özler içerdiği belirlenmiştir.
Depresyona iyi Gelen Bitkiler Nelerdir?
Sarı Kantaron
Sarı kantaron bitkisinin içermiş olduğu hiperofin ve hiperisin isimli 2 farklı kimyevi madde vardır. Sarı kantaron bitkisinin anksiyet ve depresyonu hafifletme gibi özelliği vardır. Sarı kantaron bitkisi beyinde bulunan sinir hücrelerinin mutluluk hormonunu emmesini engeller. Ancak şunu belirtmek gerekir ki hiçbir şekilde bilimsel olarak sarı kantaron bitkisinin depresyon rahatsızlığını tedavi ettiği ispatlanamamıştır. Uzman tarafından herhangi bir şekilde ilaç tedavisi uygun görülmüşse şayet nitekim kesinlikle sarı kantaron bitkisi tüketilmemelidir.
Not: Uzman tarafından uygun olarak görülmüş olan ilaç tedavisi ile sarı kantaron bitkisi kesinlikle kullanamaz çünkü doktor tarafından verilmiş olan ilacın etkisini azaltabilir ya da bireyin seroton düzeyi aşırı derecede yükselebilme ihtimali vardır. Bu sebepten ötürü sarı kantaron bitkisi sadece hafif depresyon rahatsızlığı ya da hafif anksiyete durumlarında kullanılması önerilmektedir.
Meyan Kökü
Meyan kökü, insan vücudunda stres hormonu olarak bilinen kortizol üretimini önleyen ve glisirizin adı verilen bir kimyevi madde içermektedir. Fakat meyan kökünü diğer şifalı bitkilerden ayıran tek özelliği en kolay şekilde etkileşim sağlayan bir şifalı bitki olmasıdır. Örnek vermek gerekirse doğum kontrol haplarının etkisini azaltma özelliğine sahip olmakla beraber bayanlarda doğurganlık arttıran bir etki tepki özelliğe sahiptir. Meyan kökü kullanacak kişilerin maksimum bu şifalı bitkiyi meyan kökü kürü adı altında 4 haftalık bir süreç olarak tüketmeleri önerilmektedir. Meyan kökünün yan etkisini azaltmak isteyen kişiler hazırlamış olduğu yemeklerin içerisine ilave ederek tüketebilirler.
Papatya
Uyku bozukluğu yaşayan kişilere, stresten kaynaklı endişe bozuklukları için önerilen bitkilerden bir tanesi de papatya bitkisidir. Sakinleştirici bir özelliğe sahip olması ile bilinen papatya bitkisi ve papatya çayı bir çok insanın tükettiği bir bitkisel çaydır. Ancak papatya bitkisi ve papatya çayının depresyona bağlı olarak serotonin ve dopamin seviyelerini düzenleyici herhangi bir şekilde etkisi kanıtlanamamıştır. Ancak insan vücudunun merkezi sinir sisteminin üzerindeki rahatlatıcı etkisi ve kas gevşetici niteliği ile stres şikayeti olan ve depresyondaki kişiler için pozitif yönde bir adım attırma özelliği ile bir adım öndedir. Papatya bitkisinin herhangi bir şekilde kesinlikle yan etkisi bulunmamaktadır ancak papatyaya alerjisi olan kişiler kesinlikle kullanmamalıdır.
Kedi Otu
Kedi otu bitkisi ve kedi otu kökü, bilhassa uyku problemi çeken insanlar için önerilen bir bitkidir zira bu bitki insanın uyku kalitesini arttırması ile bilinmektedir. Endişe bozukluğu ve depresyon semptomlarını azaltması ile bilinmektedir. İnsanın uyku evresine geçişini kolaylaştıran ve uykusuzluk şikayeti mevcut olan kişilerin genel olarak baş vurduğu bir bitkidir. Kedi otunun kökü içermiş olduğu valerenik ve valpotriat asitlerinden meydana gelmektedir. Kedi otu keskin bir kokuya sahip olduğundan dolayı çay olarak tüketilmesi imkansız denecek kadar zordur. Bu sebepten ötürü kedi otu bitkisi sadece tablet olarak tüketilmektedir. Antidepresan ve ya alkol ile kesinlikle ve kesinlikle birlikte kullanılmamalıdır.
Kedi otu bitkisi zira hap şeklinde tüketilecekse eğer ürünün içermiş olduğu etikette önerilen dozlarda uygulanması önerilmektedir. Bir operasyon (ameliyata) hazırlananlar operasyon (ameliyat) tarihinden en az 2 hafta önce kedi otu bırakılmalıdır. Bunun nedeni ise kedi otu bitkisinin merkezi sinir sistemini etkilemesidir.
Depresyona iyi Gelen Diğer Bitki Türleri Nelerdir
Melisa otunun sahip olmuş olduğu stresi azaltma ve rahatlatıcı etkisi olan şifalı bitkiler arasında yer almaktadır. İnsanda ki gerginliği azaltır ve diğer bir yandan insanda konsantrasyonu arttırıcı bir etkiye sahiptir. Stres, endişe ve depresyona ilişkin sindirim sorunları ve bulantı için önerilmektedir.
Asırlardır birçok faydasının olduğu gözlenen bir diğer bitki Japon eriği olarak ifade edebiliriz. Depresyona bağlı olarak endişe ve baş ağrısına iyi gelen bu bitki güvenli şifalı bitkiler arasında yer almaktadır.
Soğuk algınlığı için sık bir şekilde önerilen Sibirya ginsengi stres ile ve yorgunluk ile başa çıkmak isteyenler için önerilen bir şifalı bitkidir. Yüksek tansiyona sahip olan kişilerin yani narkolepsi hastalığı olan kişiler kesinlikle Sibirya ginsengi kullanmaktan kaçınması gerekmektedir.
Depresyona iyi Gelen Bitkiler Kullanımı Hakkında Önlem ve Uyarılar
İster tablet olarak tüketimini sağlayın isterseniz çay şeklinde tüketimini sağlayın hiç fark etmez. Doktorun ilaç kullanımını uygun görmüş olduğu kişilerde bilhassa da antidepresan kullanan bireyler ilk olarak doktora danışmadan kesinlikle herhangi bir bitki kürü uygulamamalı. Bitkisel ürünlerin içermiş olduğu çeşitli kimyevi maddeler, ilaçlar ile ters tepki etkileşimi gösterebilmektedir. Kimi insanların algı sorunları olduğundan dolayı söylenen her kelimeyi yanlış anlayabiliyor çünkü bizler sizlere sadece önermekle yetiniyoruz illaki kullanın diye bir şey söylemiyoruz ve olabilecek her türlü sorunu zaten belirtiyoruz. İlaç kullanan ve antidepresan kullanan kişilerin kesinlikle bir uzmandan destek alarak bitki kürü kullanmalarını tekrar belirtiyoruz. Bitkisel yollar ile iyileşmek sadece yan etkisi olmamasının anlamını ifade etmemektedir.
Hamilelerin, bebek emziren annelerin ve düzenli bir şekilde ilaç kullanımı sağlayan kişilerin hiçbir şekilde doktor tavsiyesi olmadan bitkisel kür uygulamaları doğru değildir. Uzmanlar tarafından önerilen günlük doz ve kişi için belirlenen kür süresi asla aşılmamalıdır.
Not : Bitkisel tedavi ve bitkisel kürler yan etkisi olmayan tedavi yöntemleri değildir. Bir şey olmaz diyerek dozunu kaçıran insanların daha fazla zarar gördüklerini söylemeden geçmeyelim zira siz de bu insanlardansanız şayet kesinlikle bu yanılgıya düşmeyin.
Kaynak : https://midyum.com/depresyona-iyi-gelen-bitkiler/ Hastag : #BitkiselKür, #BitkiselTedavi, #BitkiselTedaviYöntemi, #BitkiselTedaviler, #Depresyon, #DepresyonaIyiGelenBitkiÇayları, #DepresyonaIyiGelenBitkiler
0 notes