Tumgik
keremimo · 7 years
Text
Kargaşa
Dökülecek bir yer arıyordum, burayı hatırladım. 3 senedir ilgilenmemişim, tozunu falan aldım blogun. Sadece yazıp kimin okuduğunu umursamayayım diye düşünüyorum, öyle bir çalışma olacak. Hatta çalışma da olmayacak. Arka planda Agatha Christie'nin sesli kitapları çalıyor. Odaklanmama çok yardımcı oluyor. Bir ara bu blogda eskiden ne kadar boş zamanım olduğundan dert yanmışım. Keşke başka bir şey dileseydim! Hayatımda büyük değişiklikler oldu, ve bitiminde biraz tek başıma kaldım. Koskoca evde tek başıma oturuyorum. Hiçbir şey yaptığım da yok. Kağıtlara karaladıklarım uzun süre boyunca bende saklıydı. Onları da yaktım. Pozitif şeyler de yazılıydı, sinirden duvarı yumruklama isteğimi uyandıran şeyler de. Hepsini güzelce yazdım, yazdım, yazdım... Sonunda hepsinin yanmasını izledim. Tertemiz bir çerçeveden bakıyorum hayata şimdi. Olur da gören olursa eski tanıdığım, hayatın değişikliklerinin benden kopardığı, arada aklıma geliyorsunuz. Hepiniz. Güzel zamanlar geçirdiğim insanlar oldu, mutsuzluğuma mutsuzluk katanlar da oldu. Herkesi bir gülümseme ile hatırlıyorum. Siz de beni öyle hatırlayın.
1 note · View note
keremimo · 10 years
Text
1 Mayıs'ta Çalışmak
 Insanlar işine gitmeyi bile beceremez iken, alışveriş merkezinin içi kimse gelemediği için bomboş iken çalışıyorum. Hay bin müzikal!
 Posted with Blogsy
0 notes
keremimo · 10 years
Text
Kargo
Kargo! Hep sıkıntılı, hep sorunlu, nefes bile almanıza izin vermeyen koskoca bir engel! Canımı sıkıyorlar bazen. Yeni yeni şeylere açık olmak istedikçe başarısız oluyorum yeri geldiğinde. Canımı çok sıkıyor bu tarz şeyler. Günler boşu boşuna geçiyor, bir şeylerin olmasını beklemek ile. Hoş değil, son derece can sıkıcı.
Daha önce söylemişimdir, ama evimi gerçekten çok seviyorum. Huzur veriyor her bir bölümü. Yazmayı sevdiğimden yazmıyorum sadece, zen dedikleri şeyi bulduğumu hissediyorum sürekli.
Ardı arkası kesilmeyen setup sevdamın son ayağı yarın tamamlanıyor. Yarın masamı teslim alıyorum sonunda ve mutlu mesut bir şekilde kuruyor olacağım. Akşamdan önce gelmesini umuyorum sadece tek dileğim bu.
Onun dışında şu an için fazla bir gelişme yok. Moleskine defterim kayıplara karıştı, o bir yerlerden çıkacak zamanı geldiğinde, bir de dolmakalemim yeniden hayat bulacak gibi görünüyor.
Şimdilik bu kadar. Görüşürüz sevgili blog.
0 notes
keremimo · 10 years
Text
7-70 Sorunsalı
Ne kadar büyüsek de bazen eski alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz. 8 yıldır aynı şarkıyı haftanın belli zamanlarında açmak, fotoğrafı hep aynı açıdan çekmek, merdivene her zaman aynı ayak ile ilk adım atmak gibi saçma sapan alışkanlıklarımız olabiliyor. Bizi biz yapan da bu alışkanlıkların ta kendisi.
En önemlisi, bu alışkanlıklarımız ile kendisi arasında seçim yaptırmayacak, alışkanlıklarımıza anlayış gösterecek bir partner bulmak. Gerisi gerçekten kolay.
1 note · View note
keremimo · 11 years
Text
Su ve kum onları bekliyordu. Pek küçüktü sahil. Sahil bile denmezdi ama iki kişiye yetecek kadar yer vardı. Sıcaktı hava. Tatildelerdi artık. Düşündükleri tek şey güzel vakit geçirmekti. Buz dolu sepette biraları, atıştırmak için sandviçleri, yalnızlıklarını paylaşmak için birbirleri vardı. Onları hiçbir şey ayıramıyordu.
Uzandılar. Amaçları gündoğumunda orada olup, günbatımına dek büyülü bir ortam oluşturup kimse tarafından rahatsız edilmeden müzik dinlemekti. Elektronik eşyaları yoktu yanlarında. Sadece bir gitar, ve sesleri vardı. Sonsuza dek durabilirlerdi. Biraz da çekirdekleri vardı.
Sohbet ediyorlardı, melodiler tıngırdatıyorlardı dalga seslerini sırtlarına alarak. Güneş ışıkları tenlerini ısıtıyordu, ama bu birbirlerine dokunmalarından alıkoymuyordu çifti. Her şey eksikti belki, her şey onları bekliyordu. Ama onlar o gün kimseyi beklemedi. Onlar o gün her şeye sahip olacaklardı, çünkü o günün anısına artık sahiplerdi.
Gün sona erdiğinde, küçük kulübelerine gittiler, ve hiçbir şeye aldırmadan sadece uyudular. Uyandıklarında yine birlikte olmayı umarak yapabilecekleri en basit şeydi bu çünkü.
Hayallerinde hiçbir şey bırakmadılar o gün. Çünkü birbirlerine sahiplerdi.
0 notes
keremimo · 11 years
Text
Yine metro kuyruğunda yerini almıştı. Bir şeylerin gerçekleşmesini bekliyordu sanki. Sesler aynıydı, şehir aynıydı, ama düşleri ve hayalleri bambaşkaydı. Mutluluk peşinde koşan bedbaht, mutluluğunun ait olduğu yerde olduğunu keşfetmişti, ve ait olduğu yeri artık biliyordu.
Kulağına fısıldanan birkaç kelimeden ibaretti mutluluğu bazen. Sevgi sözleri, aşk sözleri. Eksikliğini hissetmemişti yokluğunda belki, fakat bu cümlelerin bir anda kendini gösteren varlığı hoş karşılanacak türdendi. Seviyordu, seviliyordu, ve bundan memnundu.
Hoş karşıladığı bir şey de, bakışlardı. Hep bakışlar ile insanları anlamaya çalışırdı, çünkü cümleler yanıltıcı olabiliyordu. Bakışları ile cümlelerden daha fazlasını anlatabilen insanlara duyduğu hayranlık, hayatına bu şekilde giren bir insanın varlığı ile katlanarak arttı.
Artık yalnız değildi, ve söylenmeyecekti belki eskisi kadar. Sorunlar devam etse de, sorun olmaktan çıkmıştı artık. Çünkü her şeyi tek başına sırtlayacağı günler geride kalmıştı. Hoş geliyordu her şey, herkes. Boş geliyordu geriye kalan her şey. Her hüzün bir ateş olsa cürmü kadar yeri yakmaz gibi hissediyordu. Güzel bir duyguydu bu, gerisi gelecek güzel duyguların en başlangıcı.
1 note · View note
keremimo · 12 years
Text
Onunla yaşlanmak istedi bazen. Hiç kötü bir fikir gibi gelmiyordu, böyle geleceği de yoktu zaten. İnsan içine bile çıkmaya gerek yoktu. Sadece küçük bir oda, ve biraz müzik. Biraz kahve, aç kalırlarsa yanında gidecek birkaç kruvasan.
Yaşlanmak, tadını çıkardığın sürece yüceltiyor seni. Gün be gün yaşlanıyorsun, ve hüzün duymadığın her gün, yaşlandıkça gençleşiyorsun.
Böyle hissediyordu içten içe. Bir Benjamin Button gibi olmasa da, bedeni yerine ruhu gençleşiyordu. Bazen öyle mutlu oluyordu ki, çocuk oluyordu ruhen. Şımarıyordu sebepsiz yere, naz yapıyor, oyunlar oynuyordu. İsmi olmayan, yapmacık oyunlar yaratıp bunlardan zevk alıyordu her saniye.
Serçe parmağını uzatmayı seviyordu, azmini kanıtlamak istiyordu her nefes aldığı an. Arzulanıyordu, seviliyordu. Oyunlar yaratıp kuralları yazmak onun için bir eğlence idi.
Güzel zaman ve kötü zaman diye bir ayrım yoktu. Kötü günde de iyi günde de birbirini yalnız bırakmayanların kaderinde böyle bir ayrım yer alamazdı.
Onlar için, mutlu olmaktan başka çare yoktu.
1 note · View note
keremimo · 12 years
Text
Bekliyordu. Birkaç dakika içinde kendisini arzu ettiği kişiye götürecek olan aracın raylara sürtme sesini farkedecek, toparlanıp ayağa kalkacak, ve şimdi gülümsediğinden daha da fazla gülümsemesine sebep olacak anılar biriktirecekti.
Araç geldi. İçi mutsuz insanlar ile doluydu. Sordu kendine. ''Bu kadar mutsuz insan varken, nasıl mutlu olabildim?'' diye.
Cevabı hep onda gizliydi. Ona gülümsemeler hediye eden o kişi.
Saçları beline kadar ulaşan, savurduğunda sadece kullandığı şampuanın kokusunun bile huzur dağıttığı, gülümsemesi ile buzları kıracak kadar sıcak, içten, samimi olan ''O'' bekliyordu gelmesini.
Gençliğinin en güzel günlerini birlikte geçiren iki sevgili, birbirine kavuşmak için dakikalardan vazgeçip, saniyeler ile sınıyordu artık sabrını.
Sarılırlardı, ve başka bir şey düşünmezlerdi saatler boyunca. Saatler boyunca sadece huzur vardı. Sanki arkaplanda ''Ode To Joy'' çalıyordu birbirlerine sarılırken. O huzur, dünyanın acımasız şartlarında her insana nefes aldırabilecek kıvamdaydı.
Artık daha fazlasını istiyordu genç. Daha güçlü, daha güvenilir olmalıydı. Artık büyümeliydi. Çocuk değildi, ve hayatı değiştiğinden beri ilk defa birini sokmuştu hayatına. Tekrar güvenmeyi, tekrar sevmeyi öğrenmiş, tekrar sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu hatırlamıştı. Zaten, sanki yeniden öğreniyor gibiydi o duyguyu. Sanki hiç yaşamamış gibi.
İçinden geçen tek şey vardı belki de o kaderini kendi elleriyle yazdığı gün.
''Mutlusun, o halde mutluyum.''
Uzun süredir bir fotoğrafı, onu da geç, varlığını, izini tarihe bırakabileceği hiçbir şey olmamıştı. Hayatı bir gölge olarak yaşıyor, sadece diğerlerinin yaşamını izleyerek, onlara yön vererek anlamlı kılıyordu. Kendi hayatını, yaşayışını, dinlediği müziği takdir edecek, bir de bunu samimiyeti ile besleyecek bir insan basmamıştı henüz ayaklarıyla yeryüzüne.
O zaman inandı işte.
Artık yaşadığı yerin, dünya üzerindeki cennet, çöldeki su, karanlıktaki güneşinin nereden geldiğini bildi, ve inandı.
Bunları düşünürken, uyandı. Gün çoktan bitmişti. Günden geriye hoş anılar, birkaç mesaj, ve bolca fotoğraf kalmıştı.
Bu sefer rüya değildi. Gerçeğin ta kendisiydi. Uyanır uyanmaz kendisini bir mesaj ve güzel sözler beklerken, aklından geçen tek şey hemen kahvaltısını yapıp hayatın gerçekliğine geri dönmekti. Kaldığı yerden. En mutluluk verici haliyle.
0 notes
keremimo · 12 years
Text
Bu sabah erken uyandı. Gözlerini hala zar zor da olsa açmakla uğraşıyordu. Sadece gözlerini açabilmek bile yeterince zorlayıcı idi, bir antrenman gibi. Fakat bir şekilde başardı açmayı. Diğerleri hala uykunun şefkatli kollarındayken, onun şefkatli kollarına ulaşmak için açtı gözlerini. Sıcak yatağı bile cezbedememişti o soğuk kış gününde. Olması gereken bir yer, gitmesi gereken bir kişi vardı.
İhtiyacı olanları çantasına koydu, ve hemen yola çıktı. Sadece kahvaltı niyetine bir iki dilim ekmek atıştırmaya, bir de yüzünü yıkamaya vakti olmuştu. Tüm vaktini yazdığı mektuba ayırmıştı. Çaktırmadan çantasına sıkıştıracak, okuduğu zaman alacağı tepkiyi görecekti.
İnsanların yüzü asıktı. Asık suratlı insanları artık anlayamıyordu. Bu kadar güzel bir günde insan nasıl mutsuz olabilirdi ki?
Bilemedi. Anlam veremedi. Ve yolun kalanını yürümeye devam etti.
2 notes · View notes
keremimo · 12 years
Text
Yollarda süründüm hep. Dayanamadım bile bazen yalnızlığa. Bitti neyse ki. Artık yalnız değilim. Artık sadece mutluyum. Hem kendimle, hem seninle. Hoş geldin hayatıma madem geldin, mutlu olmadan kalkmak yok sana. Kendim sağlayacağım mutluluğunu. İstediğin sürece hep, istemezsen hiç. Yazmayı tekrar sevdiren güzel kadın. Sen bunca zaman nerelerdeydin bilemem, ama gitme bir yerlere e mi?
Burada kalırsan, sana verebileceğim en güzel şey mutluluk. Ondan da asla kısmam. Bolca, belki de istemediğin kadarını veririm sana.
Niye biliyor musun? Hakediyorsun. Her şeyin en güzelini haketmenin tek sebebi de, hayatıma adımını atmış olman.
Hikayemiz yeni başladı, ve mutlu son istemiyorum. Çünkü son istemiyorum. Kim ister ki?
0 notes
keremimo · 12 years
Text
Çok mu zor?
Yeni bir dünya başlıyordu. Yeni bir nefes, yeni bir koku. Yeni bir tat şimdi dinlediği müziklerde kendini buluyordu, güzel bir özgürlük kaplıyordu aldığı her nefeste içini ve dışını. Tek bir dokunuş yeterdi aslında. Bunu bekliyorlardı. O tek sihirli dokunuş, sonu gelmeyecek mutlulukların başlangıcı olacaktı.
Teninin tenine, bir parmağının onun parmağını bulması olsa bile, dokunması yetecekti belki. Sonrası gelirdi. Gelmeliydi.
Dnlediği her müziğe tekrar anlam yüklerdi, bu sefer kalıcı, bu sefer unutulmayacak, lugatlardaki tanımlar kadar kalıcı anlamlar. Önemli değildi. Artık önemi olmayan anıları zaten çoktan unutmuştu.
Bir sabah, akşamdan kalmış şekilde uyandı. Başında bir ağrı, omzunda bir uyuşma. Sevdiği insan koluna öyle bir yatmıştı ki, artık kolunu hissedemiyordu. Kolundaki his, geçici gitti, fakat tüm yaşadığı kötü anıların unutuluşu kalıcıydı. Saçlarından derin bir nefes alıp, sevdiğini öperek uyandırdı. Sarıldılar.
Ve uyandı.
0 notes
keremimo · 12 years
Text
Karanlıkta Işığı Görmek
Uyandı. Hala karanlıktı, görmekte zorlanıyordu. Tül perdesinden en küçük bir sokak lambası hüzmesi bile ulaşmamaktaydı. Elleri masa lambasının düğmesini aradı zifiri karanlıkta, ve bulduğunda elektriğin olmadığını farketti. Telefonunun titremesi ile bir an irkildi. Bir mesaj gelmişti.
"Neredesin?"
"Geliyorum. Uyanamadım hala."
Zor bela yatağından çıktı. Gecenin köründe eski sevgilisi çağırmıştı. Sonra tekrar uykuya dalmıştı. Terliklerini ayaklarını kullanarak buldu, ve telefonunun loş, kısıtlı ışığı ile ilk gördüğü pantolonu alıp cekedini giyerek hemen dışarı çıktı. Buluşacakları yer çok uzak değildi, ve neden bu saatte buluşmak istediği hakkında hiçbir fikri yoktu. Kapıdan çıktığında telefonu çaldı tekrardan.
"Nerede kaldın?"
"Geliyorum, birazdan oradayım."
"Lütfen çabuk ol Aras.."
Kapattı telefonu. Hızlı bir tempo ile yürümeye başladı Aras. İlk tanıştıkları parkta buluşacaklardı. Neden hızlı gittiğini sorguladı yürürken. Bir an önce ne istiyorsa konuşup yatağı soğumadan eve geri dönmek geçiyordu aklından.
Parka geldiğinde, ilk öpüştükleri ağacın altında onu gördü. Serap. Kendinden sadece 5cm daha kısa boylu, incecik hatları olan, dokunsa kırılacağından korkacak kadar özenle sevdiği tek insan. Hiçbir şey söylemesine fırsat vermeden hemen boynuna sarıldı. Rüzgar taşıyacak gibiydi adeta kırılgan bedenini.
Sarıldı, ve sonra ayrıldı. Tek ihtiyacı güveneceği kollarda geçecek birkaç saniye imiş. Gitti, ve gözlerindeki hüzünden eser kalmamıştı. Mutlu ettiğini anlayan Aras, derin bir iç çekerek soğumamış olduğunu umduğu yatağına doğru yola koyuldu.
Ne kadar boş bir hayat yaşadığının farkındaydı ki, hiçbir şey umrunda değildi. Karşısındaki freni patlamış ve kontrolden çıkmış kamyon bile umrunda değildi. Gözlerini kapattı, sessizce ve sakince ışığın kendisini uzaklara götürmesini bekledi.
0 notes
keremimo · 12 years
Link
İnsanlara nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. Dinlemeyi, iyi gelmeyi, sevmeyi bilmiyoruz.
Birisi bize derdini anlattığında aslında istediği şey anlaşılmaktır ve birinin ona destek olması. Peki biz ne yapıyoruz? Onu anladığımızı bir kaç kelimeyle belirterek empati kurduğumuzu...
38 notes · View notes
keremimo · 12 years
Text
Kimsesizken Her Şey Farklı Gelir
İstersiniz ki dünya başlarına yıkılsın, öyle de lanet bir duygudur. Kendinizi kahveye, sigaraya ve alkole boğarsınız, geçici bir çözümden fazlasını sağlayamaz ama. Düşünürsünüz, çok düşünürsünüz. Nerededir ki bir zamanlar ömrünü paylaştıkların? Şimdi kimin ömrünü harcamaktalardır acaba?
Kurtulamazsınız hüzünden. Düşündükçe daha da dibe batarsınız. Artık girdiğiniz yolun sonunda bir ışık göremez, hatta çoğu zaman bakmazsınız bile.
Bu bunalımın bir sonu varsa aslında o son sizin içinizden gelecektir. Başka çare kalmamıştır artık. O yüzden beyninizi tamamen kapatıp, boş yaşayıp her şeyin değişmesi gereken o belirsiz gün gelene kadar sadece nefes alır, yer içer ve fazlasını da yapmak istemezsiniz.
Geçer mi ki bu lanet bir gün? Bunun cevabını sadece zaman verecek.
2 notes · View notes
keremimo · 12 years
Text
Neden?
"Akşam akşam soruların en cevaplanamayacak olanı takıldı aklıma. Neden her şey için bu kadar çaba sarfediyorum ki? İstediklerime sahip olmak bir yere, kendime bir şeyleri kanıtlamak zorunda bile değilken, sadece başkalarının beklentilerini karşılayabilmek için gündüz gece demeden emek sarfediyorum. Zorum neyime?" Diye düşünüyordu genç. Bir kahve daha doldurdu kupasına. Hala sıcaktı, kupadan dumanlar tütüyordu.
3 notes · View notes
keremimo · 12 years
Text
Selam.
Gördüğüm rüyalardan bahsedeyim diyordum kaç zamandır. Yine hikayelerime konu olur oturup uğraşsam, hatta uğraşayım. Asfaltın soğuk zemininde, yere yığılmış olarak gördüm kendimi. Yavaşça ayağa kalkıyorum. Telefonum elimde. Tuşlara basıyorum, ama basan ben değilim, bedenimden çıkmış bir halde olan biteni izliyorum. Tuşlara basan parmaklar, insanları çağırıyor. Yakın olduğum insanları. Görüyorum, yüzümde kötü bir gülümseme var. Bana bakıyor, bir yandan insanları çağırırken. Sevdiğim, dost dediğim insanlar geliyorlar. Onlara bir şeyler anlatırken izliyorum kendimi. - Sen. Seni sayısız kez kandırdım. - Sana gelince, hiç samimi gelmiyorsun bana. - Seninle dost olmamın tek sebebi çıkardı. Yapma. Bunlar doğru değil. İnanmayın… Sevdiğim insanların yüzlerinin asıklığını görüyorum. Hayal kırıklıkları ellerimi buz gibi kesen soğuk bir rüzgar gibi sanki, tenimde hissedebiliyorum. Yavaş yavaş ayrılıyorlar, bana sırtlarını dönüyorlar. Durun, yalan söylüyor diyemiyorum. Sesim boğazımda tıkanıyor. Nefesim daralıyor. Herkes gittikten sonra yanıma geliyor bedenim. Diz çökmüş halde başımı kaldırıp bedenime bakıyorum. Gözlerimin içine baka baka: - Yapmam gerekiyordu. Diyor. Sen beni tanımıyorsun diyorum sadece. Kolumdan tutup beni kaldırıyor, ve var gücü ile denize atıyor. Yüzmeyi biliyorum, ama yüzemiyorum. Boğuluyorum. Yüzünü göremediğim bir kişi geliyor, ve elimden tutuyor. Uyanıyorum, ve hissettiğim tek şey kalıyor geriye. Huzur.
0 notes
keremimo · 12 years
Text
Küsüyor uzak kalanlar. Blogum bile bana küsmüş, ancak girince farkettim. Başıma gelmez dediğim şeyler, meğer boş anımı bekliyorlarmış.
Geldim. Özledim de. Kalemimi özledim.
0 notes