Tumgik
kdndl · 6 years
Text
yüksekli korkusu
Gökte bir çeyizlik porselen gibi
Asılı duruyor ay
Yeryüzünden bakıyoruz ona
Denize düşüyor sanıyoruz ışığı
ışık yüzüyor önümüzde
Ve canlanıyor.
inanır mısın?
Böyle büyüleyici bir gecede
Birbirine bakan iki dağ arasından
Adın söyleniyor, duyuyorum.
Şarkılar söylüyorum.
0 notes
kdndl · 6 years
Text
Aşk
ayın suyunda yüzüyorum
ellerimden pul pul ışık dökülüyor
Avuçlayıp belinin çukuruna taşıyorum
belin kızıl nehire dönüyor
bin türlü dini karmaşa dökülüyor
soğuk kumsala
su asil bir kan
emiliyor toprak tarafından.
bırakıp herşeyi
şarap açmak güneş rengi
isteğim içemektir ateşi.
yakıyor teninin.
ve bir aktif volkan oluyor.
gözlerim beyaz bulutları izlerken
çağlayanlar şelaleye dönüyor.
cehennem kadar güzelsin diyorum
0 notes
kdndl · 6 years
Text
Fybl
Geceler başkadır
Ufuktan gelen rüzgar
dudakları kesmiştir
Bazı geceler zifiri değil
Buzdan mavidir
mordan dönmüştür
ve kurak bir öpüştür
Buzdan dönmüştür
Mavidir.
0 notes
kdndl · 6 years
Text
Yerde biri yatmaktadır kaşları çatık adam içeri girer
-Ayyyy bu neee anneeee
-Ne oldu oğlum ne var
-Ne var mı nasıl ne var? bu adam kim
Kadın elini inceler başıyla oynar
-Anne dokunma anneee
-vah vah! Ölmüş
-istersen bi soyun da önünde dans et! Bak bakalım tam ölmüş mü?
-Ne diyon be sen öldün zarar gelmez ölmüş işte
-bizim evde niye ölmüş ölecek başka biyer yok mu?
-Hm...? Kalp krizi gibi duruyor.
-evet bana lazım olan cevapta bu. iyi bare
...
-Bişi sorbilir miyim anne? acaba neden bizim evde? Ve bu kim oluyor?
-Iki oldu
-şu durumda seni rahatsız eden bu mu?
-evet
-Anne!?
-belki hırsız bişeydir. Polise haber verelim. Ya da şey şirketin arabası sende mi? bak halıya sarıp arabaya koyalım, ordan da çöpe atarız, gömeriz. Nasıl uygun görürsen oğlum.
-Delirme ne gömmesi ne götürmesi?
-Ne yapacaz tanımadığımız bir adam salonumuzda öylece yatıyor. Napacaz başka?
-balkondan atalım ne işimiz var oralarda bir sürü iş! Balkondan şöyle bir savurduk mu? bu göbekle ucutma gibi bu göbekle ucurtma olmaz gerçi gök taşı gibi yapışır asfalta. Iyy midem bulandı
-Güzel fikir yapalım
-Biz manyak mıyız? nasıl yaparız bu adam buraya nasıl girdi?
-ne bileyim ben evsiz heralde bizim evede kapı açık görüp girdiyse e bide adam rahata alışık değilse yazık rahatı görmüşken öleyim dedi heralde. Vah garip
-Ne evsizi baksana gayet güzel giyimli. Oha ben bu parfümü biliyorum yuh pahalı bir parfüm bu. Biliyorum kokusunu evsiz değil olamaz.
-Of be çocuğum neyse ne arayalım polisi memur bey diyelim salonda tanımadığımız bir adam var sizin bildiğiniz bir tabutçu var mı diyelim! arayayım dur! yetti be!arıyorum baak
- Tamam tamam yuvarlayalım balkondan ne olursa olsun!
-ben bacaklarında tutuyorum sende tut kollarından
Yerde yatan adam bu çekiştirme esnasında uyanır.
YA-Makbule hanım napıyorsunuz makbule hanım
-Annam adam uyandı! ölmemiş mi? anne napıyon bırak o sopayı
-Makbule hanım aman diyim lütfen sakin olun
-Dayı sen kimsin napıyosun burada
-oğlum biz ananla sevişiyoz. Yani sen içeri girmeden önce sevişmek için hazırlık yapıyoduk malum yaş geçince hazırlık süresi uzuyor. Eve sen gelincede işte ben kortum bayıldım kusura bakma oğlum!
-oğlum deme bana ve şunu kız yararım kafanı! makbule hanım birde sizden dinleyelim hikayeyi! ne dersiniz?
-baban yavrum ölünce çok yalnız kaldım insan bir sıcak beden arıyor, bir hayat arkadaşı arıyor.
-Babam mı ne babası babam on yıldır yok anne on yıl!
-tabi bizimde ilişkimiz bi o kadar var. Değil mi melehat hanım!
-Anne, dayı
-Melehat hamım
-Yaşlı adam
-Ne haliniz varsa görün be!!!
YA-tamam (çocuk çıkar, sarılırlar)
0 notes
kdndl · 6 years
Text
aşırtmadan yediğim gol
Sabaha az vardır yastığa ancak düşer başım sen ki güneş, sen ki ufacık zıplarsın bozuk yoldan geçmek için kaldırıma o eski sinemanın orada
0 notes
kdndl · 6 years
Text
Bir şir daha
iki çatı arasında
ince ip
gölgeni görüyorum
milim başına karşımdasın
karalara bağlı yokluğunun peşindeyim
uzun keten sarılıyor göğsüme
hışırtılar içinde bir gece
karşımızda tepesi tüten dağ
bin farklı kuş söylüyor
ölüm şarkısıdır
bin farklı kuş çağırıyor
iyi ruhları
söndürsünler yangını
ve mavi kuş ki
En büyülecisi
susup bakıyor
siyah iri gözleri
geceyi örtüyor.
ateş sönüyor
çatı yıkılıyor
dünya yeryüzü içine düşüyor
bir kırık borazan ve
üstüne ak örtü serili darbuka
çalıyor balık ayhanın parmaklarının altında
0 notes
kdndl · 6 years
Text
Islak neşe
bugün cesur birşey yapsam
yelek ve ceketim ateş
kurbağalı anahtarlık suya girecek.
isisin nehrinde kaybolup
çıkacağım güneş damına.
beni bulamazsınız.
gri kanatlı çocuk
elma uzatacak çürük
kolsuz enderek gözlerime dolanacak
ve ben küçük cesaret kırıntımı bulup
adınla büyüteceğim haykırdıkça rüzgarlar dalacak saçlarıma.
ölüm koynunda kalacağız baş başa
baba kızdı sokağı gördüm
çöpçü yeşili ve resimleri
bina yeşili üzerine asılmış ot yeşili
baba kızdı elimin ayarına
ayakkabısız attı sokağa
kediler şarkı söylüyordu la luna
iki evsiz sarıldı gece birbirine
iki dünya yan yana durdu
gözlerimizin önünde
Güneş doğadursun kırlangıçlar uyandı.
yön değiştirdi kuzgun
kırlangıç ötüşler iğne batırdı koca kafalı kuzgunun yüreğine
bulduğu ilk kirişten döndü kara deliğine.
bir şarkı söyledi doğa
bir tavşan zıplıyordu güneşe doğru
bir soluncan toprağından kaldırdı başını
insanlar kısa şortları ile çocukluk yaşıyordu
herşey çok güzel dedi
ufak mavi bakışlarında merak olan
kuzgun gözyaşları sesleniyordu bana
kuzgun göz yaşında öldü baba.
yalın ayak gördüm
tırnaklarımın arası simsiyahtı.
0 notes
kdndl · 6 years
Text
Uzak
kurşun değdi
tüy gibi beyaz duman
iptenmişçesine ince
va atmosferden hafifçe
yükseldi.
ak göğsü kan oldu
kurşun ateş söndü
öldü
gökyüzünün mavi olmadığı yerden
düşen kar dudaklarına konsun
ısınmak istersen
al dudaklarım senin olsun.
bul beni yeter.
musasız kızıl deniz etrafında
binlerce işçi karınca
göz yaşları derya olur
tanrının evinden bakınca
bir beden,
mermer heykele benzer
beyaz ve katı.
yanında havuz
kırmızı.
ekmek tarlalarında bulmuş tenin rengini
belki de ekmek tarlalarında doğmuş çocuklardan birisin
başak toplarım sana sarı
topraklarını öperim
tozdan sana gelirim
önce gül sonra bak
uyku bilmez çocukluğuma.
ve o ölmüştü
bir kurşun değdi
binlerce çığlık içinde
bir kadın yuvarlanıp düştü yere
yazan elimden kalem düştü
0 notes
kdndl · 7 years
Text
BURALARDAN BIR BULUT GEÇTI
bir gemi içinde ıslık çalarım elim cebimde pembe makaslı bilir kişi uzatır yıllarını öptüğü genç kızlığını vişne çürüğü, kaptan bi cigara uzat Tütün işçileri sevsin beni. kız kulesini şimdi geçiyoruz ve ısırdığım elmadan kurt başı çıkıyor kuytuda yalnızlığım kuytuda karanlığım dalmak vişne denize sürülmek özgünlüğe. taş ve kağıt denizim içi sonra taştan bedenler çocuk bedenleri banskinin balon tutan çocuğu da orda balıklar meclisi hükme varmış hakkımda tutuklama kararı çıkarmış gördüklerimi söylersem, söylesem denizler bir manzara! yüzmek ise ne tatlı. ve benim kuytuda yalnızlığım kuytuda karanlığım.
0 notes
kdndl · 7 years
Text
Bok püsürü
şimdi kendi sidiğimde yıkanıyorum ılıman bir iklim kıvrımlarıma dokunuyor ak papatlayalar çayımda dağılı, olsa olsa şu da bokun püsürü, bir şiirde güzel şeyler duymak ister kurt kulaklarım bir şekspir sonesi can katabilir bir gece cinneti ile mezara yolladığım anılara Belki başka dünya da burası orası değil Şerefe
0 notes
kdndl · 7 years
Text
ARMONI
gece bir mevsim şarkısıdır on mızıkanın çaldığı, sürekli sendeleyen ve böylece sürüp giden hicran parçasıdır. lacivert bir sesizlik içinde köze dönen acının ana rahminden gelen rüzgar ile birleştiği sancılı doğumdur. ve dans edenler çıplak. topuklarından çıkan çılız ses yitip gitmekte yalın ayak. iki taş arasından dökülen ay ışığında yıkanıyorlar. kristal bir mağranın yatağında ve ay ışığında bir başka güzel oluyorlar. ölüm ve doğum bu yataktan geçiyor bu şarkının ezgisiyle Ruhumun çürümüş kıyılarına dökülüyor
0 notes
kdndl · 7 years
Text
Ayakların nisan gibidir. Değdiğin toprak uygar notaların gölgesinde başlatır fransız ihtilalini. Davullar vurdukça canlanır tüm kıta çiçekleri. penceremin önünden geçtiğinde, konuşulmaya başlar tüm Dünya dilleri. Sen Dünyam olabilirsin. Güzel gözlü çocuklar koşar buluttan bahçemde..
0 notes
kdndl · 7 years
Text
merak
Yüzüne yaz değmiş kadın, Hep kiraz kokar, derya mı yaratırsın? Serin gerdanın da tomurcuk ab-ı hayat. Tüm beyaz kuşları başına taç mı yaparsın
0 notes
kdndl · 7 years
Text
Eskiden, Yakın geçmiş diye adlandırılabilir. Belki de kendimi bir kavganın neferi olarak görürdüm. O kavga büyüktü, evrensel bir kavga görülmez zincirler vurulmuşdu bileklerimize, bizi dinleyenlerle ve bize öğretisini çekinmeden sunanlarla görünür kıldık. ben genel de biz diye konuşurum ya kendimi bildim bileli bu böyledir. Dünya'ya doğmuş olabilirim. Tıpkı bir felsefi öğretide karşımıza çıktığı gibi doğuştan gelen bilgilerle doğmuş olabilirim. Ya da toplum, hayatta kalma güdüsü ile bütünleşip çıkar yolunu bu şekilde sunduysa bunu özümsemiş ve öğrenmişte olabilirim. öyle ya da böyle bir fidan nasıl olgunlaşır, köklerini zamanla daha dibe batırır kocar belki çınar olur. Gelgesinde nicelerini misafir eder elindeki neyse verir. insan da böyle büyür dallanır budaklanırmış. köklerim derinlere daldıkça kafam allak bulak oldu. Zaten kafamda öyle çok büyük değil ufak beni götürüyo tabirinin uyumlu bir karşılığı. Kafamın içi uzay kadar. merkezdekilerden uzaklaştıkça karanlıklar ne çokmuş görüyor insan. Halbuki basit sade bir hayat yeşilliklerin arasında denizden doğru esen tatlı rüzgar beni çok mutlu edebilir. Atatürk de bunu istermiş. o bahçeler içersindeki ev tablosu ciddi anlamlar içerir. Ama pek Nazıma göre de değil. O yapamazdı yapısını açamazdı kapısını bahçesinde hanımeli ebruli açan evin. Iki kavga adamı, biri muzaffer komutan diğeri sürgün militan. Bunu ikisinin düşsel konumlarını eleştirmek için söylemiyorum. Ki Nazım Cumhuriyet kazanımlarının farkında olan sağlam bir koministir. Ama küçük bir hayat ona yetersiz gelecektir. O zaman durmak yok Nazım'a. Bana? ben durdum. Pili zamanla tükenmiş saat gibi. Söndü semaverimin ateşi demleyecek otum yok artık. insanlığa aşıktım toprağı avuçladıkça anladım ki insanlar istediklerini yaşıyorlar. Acılara şaklabanlıklara şen kahkahalar atıyorlar. Duygusal sahnelerde ağlıyor, tehlikelilerde korkup geriliyorlar. Biraz sanal hayat içerisinde doğumları ile tükettikleri ilk nefesin günahınım kefaretini ödüyorlar. Biz mi? yani benlerim olan biz! aramızda konuşuyoruz.
0 notes
kdndl · 7 years
Text
Çağ
siyah çayın dem kokusu uyandırmıyor kabuslarımdan. kıyısı olmayan bir dünya denizi inandırmıyor tutulan balıkların bir amacının olduğuna. yalnızlık tuttu, midem bulanıyor. nasır mı elerim? ellerim nasır mı? seçemez oldum. yalnızlık tuttu, midem bulanıyor. sabahları dijital cihazlar harici bir ses duyuyorsam. bu mahalleleri arşınlayan simitçidir. ve sesi gürdür. kapı da pencerede tanımaz yıkar geçer duvarları. sanki bu son insan ağıtlardı. morlu yeşilli dünya kaç canın kaldı yok olmaya nükleer denemeler bakiriyetine kazık taktı. nagazagide japonların bendenleri yandı gölgeleri kaldı. artık insanlık yüz başlı biri gövde başı diğerleri bel altı. tuş olmama ramak kaldı. Dünyanın tuşları azaldı. telefonlar televizyonlar klavyeler tuşsuz kaldı. dokumatik çağ dokunaklı çağ. insan bedenine sıcak dokunuşları unuturmuş çağ. hoyrat ellerim nasır mı? yoksa nasır mı ellerim?
0 notes
kdndl · 7 years
Text
Otagar
Dolunaya uluyan köpekler ardıma takılmış, metal yığınların b kalite otobüsü Zamanımı zamanına dolamış. ömrüm ırmağın ortasından usulca akan bim poşeti. yitirilmiş hayatım dünyanın reonunda sergili. bu boktanlığın meşküliyetimde ayaklarımda hayır! göğüs dolaylarımda bir karıncalanmaya neden olan sen, görüldün. kalabalığın içinde bir mum aleviydin parlak ve sıcak. seni tanımak önceden ne büyük şans ve rastlantı. farklı otobüslere binecek olmamızsa hiç istemediğim kabus. cehennemin can sıkıcı kedileri diktiler gözlerini. bereketli hayallerim gerçekler tarafından terk edildi. Adam bir kadın için çabalamak mı zorunda? ve ben seninle gelmeliydim belki ankaraya. tarzım bu olsaaaa... tarzım bu değil. çatal yolun bir birleşime dönmesi gerekir bu aşkın devamına.
0 notes
kdndl · 7 years
Text
Mavi ertesi
1 mavi ne deli bir renk nasıl öz. ne zaman kırılmış kalbur görsem mavi gelir aklıma Kalbura gerek yok maviyi ayırmaya. 2 gemi yüzer yelkensiz, kaybolur. ellerim hemen bir kayığa yol olur. giden var ufkun mavisine, dönen olmayacak. Düşmek lazım gidenlerin peşine. 3 Kokuyor ve ardından martıları çağırıyorsun. saçların karınca yuvalarına, kutup yıldızına... ne hoş bir tehlike durmak karşında. denizi hatırlatıyorsun layla. sonunda boğulmak olsa ya da hışmın, Dalgalarla bir olup bedenimi kayalara vursa, denizi hatırlatıyorsun layla. bendeniz denizi çok severim
0 notes