Tumgik
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/kultur-varliklari-nasil-korunuyor.html
Kültür varlıkları nasıl korunuyor?
Tumblr media
Dr. Av. Muhammed Hardalaç – Yürürlükte olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 3. Maddesi “Kültür varlıkları tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır” demek suretiyle kültür varlıklarının tanımını yapmıştır. Söz konusu tanım içerisinde kalan varlıkları, arkeoloji bilimine uygun biçimde gün yüzüne çıkarmak için yapılan çalışmalara arkeolojik kazı denir. Kazılar; bölgede yaşamış toplulukların yaşayış biçimi, kullanmış olduğu malzeme biçimleri ve hatta beslenme alışkanlıkları hakkında dahi bizi aydınlatıp tarihe ışık tutar. Topraklarımızda varlığını sürdüren medeniyetlerin sosyo-ekonomik, kültürel tüm özellikleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını ortaya çıkarmak üzere araştırma, sondaj ve kazı yapma yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. Bu konuda yapılacak çalışmaların usul ve esasları Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Yapılacak Yüzey Araştırması, Sondaj ve Kazı Çalışmalarının Yürütülmesi Hakkında Yönerge ile düzenlenmiştir. Bakanlığın izin verdiği kazı çalışmalarının yasalara ve mevzuata uygunluğunu sağlamak amacıyla Bakanlık adına, Bakanlık Yetkili Temsilcisi görevlendirilir. Roma İmparatorluğu da topraklarımızda pek çok eser bırakmıştır. Bu kültür varlıklarımızdan biri de medeniyetlerinin mimari geleneğine uygun olarak, düz bir alanda tonozlar üzerinde yükselen tek örnek olan tiyatro binasıdır. Bursa’nın İznik ilçesinde gerçekleştirilen İznik (Nicaea) Roma Tiyatrosu Kazı ve Restorasyon Çalışmaları da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen izin ve destekler ile sürdürülüyor.
Su altından bir örnek
Kültür varlıkları İznik (Nicaea) Roma Tiyatrosu gibi yer üstüne olabileceği Aziz Neophytos adına yapılan bazilika gibi sular altında da kalmış olabilir. Bazilikanın İznik Gölü’nün sularına M.S. 740 yılındaki depremle gömüldüğü tahmin ediliyor. Yapı, havadan fotoğraflama çalışmaları sırasında, İznik Gölü’nün kıyıdan yaklaşık 20 metre açığında tespit edilmiştir. Bu anıtsal yapı, yaklaşık 600 metrekarelik kapalı bir alanı kaplamaktadır. İncelemeler, Roma İmparatorluğu toprakları genelinde yaygın olarak uygulanan Erken Hristiyanlık Dönemi kiliselerinden biri olduğunu göstermektedir. Bazilikaya ilişkin çalışmalar tıpkı aynı medeniyete ait tiyatro gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen izin kapsamında ve yönergelere uygun olarak yapılıyor. Var olduğumuz topraklar, şu an bizim hayatımıza şahitlik ettiği gibi arkeolojik keşifler ile ortaya çıktığı üzere pek çok medeniyete de şahitlik etmektedir. Arkeolojik keşifler insan yaşamını gözler önüne sermekte olup tüm insanlık için geçmişin gün yüzüne çıkarılmasında oldukça önemlidir. Ülkemizde her yıl onlarca keşif yapılıyor. Bu keşiflerde yapılacak arkeolojik çalışmalar hukuksal düzende korunuyor ve tüm insanlığa ışık tutmak üzere ortaya çıkarılıyor.
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/asik-veyselsiz-51-yil.html
Aşık Veysel'siz 51 yıl...
Tumblr media
Aşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan ve soyu Horasan Türkmenlerine dayanan Aşık Veysel, Gülizar ve Ahmet Şatıroğlu çiftinin çocuğu olarak 25 Ekim 1894‘te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Sanatçı, hayatının büyük bölümünü Sivrialan’da, zorlu yaşam koşullarında geçirdi.
İki kız kardeşi çiçek hastalığına yakalanarak yaşamını yitiren Aşık Veysel, aynı hastalık nedeniyle 7 yaşında sol gözünü kaybetti. Bir gün, inek sağan babasının yanına giden halk ozanı, ters bir hareketten ürken öküzün boynuzunun sağ gözüne girmesiyle tamamen görme engelli oldu. Geçimini güçlükle sağlayan ailesi, Aşık Veysel’in gözlerini tedavi ettiremedi.
Halk ozanları ve aşıklık geleneğiyle tanınan Emlek yöresindeki Sivrialan’a sık sık aşıklar gelir, sohbet, muhabbet ve cem yapardı. Henüz çocukken bu toplantılara katılan Şatıroğlu, aşıklardan deyişler dinleyip, onların paylaştığı bilgilerden faydalandı.
Tumblr media
BABASI, ÇOCUKKEN AŞIK VEYSEL’E ÖZEL BİR BAĞLAMA YAPTIRDI
Oğlunun şiire, saza ve söze merakını fark eden Ahmet Şatıroğlu, Aşık Veysel‘e özel bir bağlama yaptırdı. Aşık Veysel, babasının da teşvikiyle ilk saz derslerini köyün saz ustalarından Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin’den aldı. Gittikçe daha iyi bağlama çalan sanatçı, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Aşık Agahi gibi birçok usta ismin eserlerini yorumladı.
İlk evliliğini 1919’da Esma Hanım ile yapan Aşık Veysel’in bu evlilikten bir kızı, bir de oğlu oldu. Oğlu henüz 10 günlükken, kızı da 2 yaşındayken hayatını kaybetti. Usta sanatçı, kızı henüz 6 aylıkken, eşi Esma Hanım tarafından terk edildi. Aşık Veysel’in annesi Gülizar Hanım 1921’in şubatında, babası ise annesinden 8 ay sonra yaşamını yitirdi.
Unutulmaz halk ozanı, bir dönem Sivas Zara çevresindeki köylerde 3 ay kadar kaldı. O süreçte Hafik ilçesinin Karayaprak köyündeki Yalıncak Baba Tekkesi‘ne uğrayan Şatıroğlu, tekkenin temizliğini yapan Gülizar Hanım‘la 1928’de evlendi.
Usta ozanın bu evlilikten de Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarını verdiği 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu, 2018’de 84 yaşındayken, büyük kızı Zöhre Başer 2020’de 85 yaşında, Bahri Şatıroğlu ise 2021’de yaşama veda etti.
HALK ŞAİRLERİ BAYRAMI’NDA BİRİNCİ OLDU
Sivas’ta öğretmenlik ve Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer’in 1931’de organize ettiği Sivas Halk Şairleri Bayramı’na katılan Aşık Veysel, etkinlikte gerçekleşen yarışmada birinci geldi.
Aşık Veysel 1933’e kadar usta ozanların şiirlerini seslendirdi, bu dönemden sonra ise kaleme aldığı şiirleri besteleyerek, müzikseverlerin beğenisine sundu.
Ömrü yoksulluk ve mücadeleyle geçen Aşık Veysel, Cumhuriyet’in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı’ndaki başarısı ile dikkati çekti. “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası/Kurtardı vatanı düşmanımızdan” dizeleriyle başlayan şiiri Atatürk’e okumak amacıyla bir arkadaşıyla 3 ay yürüyerek Ankara’ya ulaştı ve Hakimiyeti Milliye gazetesine gitti.
Gazeteciler, Aşık Veysel’in yazdığı şiiri not etti ve şiir 2-5 Nisan 1934’te Hakimiyeti Milliye gazetesinde 3 gün yayınlandı. Ancak Veysel, Atatürk’e ulaşamadı.
Tumblr media
Aşık Veysel, Sivrialan köyündeki elma bahçesinde kızkardeşi ve torunuyla.
SAZIYLA TÜRKİYE’Yİ DOLAŞTI
Geçimini saz ile sağlayan Aşık Veysel, 1933’ten itibaren Cört İbrahim’le Türkiye’yi dolaşmaya başladı. Bu süreç 1940’a kadar devam etti ve Cört İbrahim’in yerini oğlu küçük Veysel aldı. Bir süre sonra İstanbul’a gidip plak da dolduran Veysel, radyo konserleri verdi. Usta ozan, oğlu Hüseyin’in vefatından sonra diğer oğlu Ahmet’le önce Erzurum’u, ardından Erzincan, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Ankara’yı dolaştı.
Ankara’da Ülkü mecmuasını çıkaran Ahmet Kutsi Tecer’le görüşen Veysel’e burada İsmail Hakkı Tonguç ve Ferit Oğuz Bayır tarafından köy enstitülerinde ders vermesi teklif edildi. Aşık Veysel hiç düşünmeden teklifi kabul etti. Halk ozanı, 1941’de Adapazarı Arifiye Köy Enstitüsü, 1942’de Hasanoğlan Köy Enstitüsü, 1943’te Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1944’te Kastamonu Gölköy Enstitüsü, 1945’te Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsü, 1946’da ise Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nde çalıştı.
Şatıroğlu, “Toprak” adlı unutulmaz eserini, Çifteler Köy Enstitüsü’ndeyken kaleme aldı ve türkü olarak besteledi.
Balıkesir, Erzurum, Malatya, Kırklareli ve Adana’da da köy enstitülerinde konserler veren sanatçı, böylece binlerce gence bağlama dinletti.
Çiftçiliğin yanında bahçe işleriyle de uğraşan Aşık Veysel, köydeki ilk meyve ağaçlarını yetiştirerek, köylülere de örnek oldu. 1950’den sonra ünü tüm Türkiye’ye yayılan usta ozan için 13 Mayıs 1952’de bir jübile yapıldı. Halkın salonu tıklım tıklım doldurduğu jübilede Ahmet Kutsi Tencer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eflatun Cem Güney ve Behçet Kemal Çağlar birer konuşma yaptı.
Aşık Veysel Şatıroğlu, 1950’de senaryosunu Eyüboğlu’nun yazdığı, Metin Erksan’ın yönettiği “Karanlık Dünya” adlı filmin son bölümünde rol aldı.
Tumblr media
SON KONSERİNİ 1971’DE VERDİ
Sivas’ta 30 Ekim 1964’te 2. Sivas Aşıklar Bayramı’na yarışmacı olarak katılan Şatıroğlu, 28-30 Ekim 1967’de gerçekleşen 2. Konya Aşıklar Bayramı’nda da jüri üyesi oldu. Uzun yıllar çeşitli vesilelerle düzenlenen programlara katılan Aşık Veysel, son konserini 1971’de Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde gerçekleştirdi.
“Birbirinizle, konu komşuyla iyi geçinin, dirliğiniz, düzeniniz bozulmasın”, “Kürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i/ Hep Adem’in oğlu, kızı/ Beraberce şehit, gazi/ Yanlış var mı ve neresi” dizeleriyle birlik ve beraberliğe vurgu yapan ünlü halk ozanı, şiirlerinde yaşama sevinciyle hüznü, iyimserlikle umutsuzluğu işledi.
Yunus Emre’den etkilenen ozan, Türk edebiyatının ve saz şiiri geleneğinin büyük ustalarından biri olarak hafızalara kazındı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, anadil ve milli birliğe yaptığı hizmetlerden ötürü 1965’te özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağladı.
Aşık Veysel, akciğer kanseri nedeniyle 21 Mart 1973’te Sivrialan’da hayatını kaybetti, vasiyeti üzerine köyüne defnedildi. Sanatçının evi Kültür ve Turizm Bakanlığınca müze olarak düzenlendi.
UNUTULMAZ ESERLERİ MİRAS BIRAKTI
Çocukken iki gözünü de kaybetmesine rağmen şiirlerine yansıttığı vatanseverlik, hoşgörü, yaşama sevinci, sevgi, birlik ve beraberlik mesajlarıyla hem kendi dünyasını aydınlatan hem de bugünlere ışık tutan halk ozanı, hafızalara kazınan eserler bıraktı.
Eserlerinde “Veysel”, “Sefil Veysel” ve “Veysel Şatır” gibi mahlaslar kullanan Aşık Veysel, bir şiiri hariç, bütün şiirlerini dörtlüklerle aktardı. “Sazımdan Sesler” ile “Dostlar Beni Hatırlasın” adlı şiir kitapları bulunan ozanın tüm eserleri, 1984’te “Bütün Şiirleri” adlı kitapla okuyucuya sunuldu.
“Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Dostlar Beni Hatırlasın”, “Güzelliğin On Par Etmez”, “Atatürk’e Ağıt”, “Beni Hor Görme”, “Beş Günlük Dünya”, “Derdimi Dökersem Derin Dereye”, “Kahpe Felek” ve “Kara Toprak” adlı eserlere imza atan sanatçı, Türkçeyi yalın kullanımıyla dikkati çekti.
Ozanın eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. ABD’li elektrogitar virtüözü Joe Satriani, 2008’de çıkardığı albümde “Aşık Veysel” isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi.
Aşık Veysel, 2022’de “vefa” kategorisinde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne’ne layık görüldü. Aralık 2022’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile vefatının 50. yılı nedeniyle 2023 yılı Türkiye’de “Aşık Veysel Yılı” olarak kutlandı.
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onarılan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/yurt-disindan-ev-alirken-nelere-dikkat-edilmeli.html
Yurt Dışından Ev Alırken Nelere Dikkat Edilmeli?
Tumblr media
Artan enflasyonla yurt içinde yükselen ev fiyatları yurt dışındaki artışı kat be kat aşarken son aylarda yükselişinde frene basmak zorunda kaldı. Ev alarak yatırım yapan kişilerin, yurt içindeki fiyatlar ve kira sınırlaması nedeniyle yurt dışına yönelmesi dikkat çekerken, hangi ülkeler öne çıkıyor, gelin birlikte bakalım.
Türkiye’de ev fiyatlarının artmasıyla gayrimenkul yatırımlarından parası olan vatandaşların rotası yurt dışı oldu.
Tumblr media
Merkez Bankası verilerinde, yurt dışı gayrimenkul yatırım miktarı 2023 yılında yüzde 173 oranında bir artmıştı.
Tumblr media
Bazı ülkelerin, altın vize ya da oturum izni gibi uygulamaları nedeniyle de tercih edilen yurt dışında ev alma trendinde, sektör hareketli olurken, konutta yurt dışı yatırım talebi neden artıyor ve hangi ülkeler yatırımcının odağında yer alıyor?
Avrupa’da Portekiz, Yunanistan, İspanya ve Malta gibi ülkelerin 5-10 yıl süreli “Golden Visa” programıyla oturum izni vermesi, bu ülkelerde ev alımlarında etkili oluyor.
Tumblr media
Ekonomist’in aktardığına göre, gayrimenkul alımıyla oturum izni sonrası vatandaşlık için de başvuru yapılabiliyor.
Yatırımla Golden Visa veren ülkelere 2019’da Dubai de katılırken, ABD de 800 bin dolar yatırıma, yatırımcı vizesi ve Green Card sunuyor.
Tumblr media
Suudi Arabistan, gayrimenkul yatırımına süresiz yaşam programı başlatırken, Macaristan da bu yıl en az 250 bin euroya Golden Visa programı başlatacak.
Türkiye’de de yabancılara yatırımla oturum ve vatandaşlık programı uygulanırken, Antigua, Dominica, Grenada, St. Kiss and Nevis, St. Lucia, Avusturya, Malta, Vanuatu da bu programları uygulayan ülkeler içinde yer alıyor.
Tumblr media
Türkiye’den de yurt dışında gayrimenkul yatırımları hızlanırken, Mars International CEO’su Hakan Bucak, yerli yatırımcıların ilgisinin de hızla arttığını belirtti. 
Bucak, Merkez Bankası’nın 2023 Ödemeler Dengesi İstatistiklerinde, Türk vatandaşlarının yurtdışındaki gayrimenkul yatırımlarındaki artışın görüldüğünü belirtirken, 2022’de 701 milyon dolar olan yatırımın, 2023’te 2 milyar 86 milyon dolara çıkarak yüzde 173 oranında arttığını vurguladı.
Türkiye’de konut satışları TÜİK verilerin göre, 2023’te son 10 yılın en düşük seviyesine gerilerken, yabancılara konut satışları da son 1 yılda yüzde 48,1 oranında azaldı.
Tumblr media
Türk vatandaşları ise yurt dışından konut almaya başladı. Hem daha iyi getiri, hem de vize programları etkili oldu. 
Türkiye’den gayrimenkul için en çok gidilen ülkeler arasında İngiltere, Portekiz, Yunanistan, İspanya, ABD ve BAE öne çıkıyor.
Türk vatandaşlarının bu ülkelere yönelmelerinde ana etkenin kira olduğunu vurgulayan Bucak, ardından da “döviz odaklı yatırım” olduğunu belirtti.
Tumblr media
Daha ‘stabil’ ekonomilere yatırım yapma isteği olduğu görülürken, yurt dışında da yaşam ve iş imkanlarının öne çıktığı belirtiliyor. Eğitim ve farklı sosyoekonomik avantajlar sağlayan gayrimenkul yatırımlarında dikkate alınması gereken unsurlar da bulunuyor.
Yurt dışında gayrimenkul alırken dikkat edilmesi gerekenlerde şu maddeler de öne çıkıyor:
Tumblr media
Ülkeyi tanıyan ve bilen bir gayrimenkul danışmanı, avukat ya da mali müşavirle çalışmak gerekiyor. 
Sözleşmeler ve faturalar dikkatlice incelenerek, para transferlerinde resmi kaynakların kullanılması gerekiyor. 
Satın alma sürecinde hukuk, konum, maliyet, finansman, yatırım getirisi gibi ve ayrıca dil ile kültür farklılıklarının da iyi incelenmesi gerekiyor.
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/antiokheia-mozaik.html
Antiokheia Mozaik
Tumblr media
Hatay Erzin’deki İssos Epiphaneia kentinde, Hatay Arkeoloji Müzesi tarafından yapılan kurtarma kazıları 18 yıl önce hamamda başlatıldı. Artemis Hamamı olarak adlandırdığımız yapı Roma Dönemi’ne ait. Hamamdaki kazılar Müze Uzmanı Ömer Çelik tarafından yürütüldü, kazı fotoğrafları ise Hatay Arkeoloji Müzesi Fotoğrafçısı Necmi Burgaç tarafından çekildi. Burada kazılar yaklaşık altı sene sürdü ve 2012 senesinde tamamlandı.
Kazıların tamamlanmasının ardından kurtarma kazısının başlamasına sebep olan, soğukluk bölümünün (frigidarium) tabanında bulunan Avcı Artemis mozaiği ve etrafındaki geometrik motifli mozaik paneller Hatay Arkeoloji Müzesi’ne taşınarak İssos-Epiphaneia bölümünde Roma Hamamı canlandırması içinde teşhire sunuldu.
Hamamın üzeri de geçici ahşap bir çatı ile örtüldü. Aradan geçen 18 yılda çatı, hamam yapısının üzerine çöktü. 2022 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının teklifleri ile Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürü Ayşe Ersoy’un başkanlığında, benim bilimsel danışmanlığımda yeni dönem kazıları başladı. 2022 yılında Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığı görevindeki Dr. Yahya Coşkun ve Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kazılar Dairesi Başkanı Dr. Umut Görgülü, İssos Epiphaneia Kazılarını bizzat alanda ziyaret ettiler; kazılar ve Hamam Projesi için ödenek sağladılar.
Aynı yıl Yüksek Mimar Sedat Biçer tarafından hamamın üst örtü çatı ve koruma projesi çizildi, dosya 2023 yılı aralık ayında Hatay Koruma Kurulu’na sunuldu. Hamam mozaiğinin replikası reprodüksiyonu Erzin Kadın Eli Kooperatifi Eğitmeni Nagihan Öcal ve ekibi tarafından üretilmektedir.
Hamamın mimarisi
Hamam, antik kent merkezinin güneydoğu yönünde, sütunlu caddenin kenar hizasında ve muhtemelen kent girişinde yer alıyor. Dolayısıyla bu yapı kompleksi, hem sütunlu cadde hem de yanı başında bulunan su kemeri (aquaduct) ile bağlantılı. Roma Dönemi’nde hamamın önündeki spor yapılan alan; palaestra bölümü Orta Çağ’da, Abbasi Dönemi’nde pazar yeri işleviyle kullanılmış.
Hamamın doğu ve batı bölümünde ılık mekânlar (tepidarium) bulunur. Tepidarium’un zemini opussectile tarzındaki, mermer mozaik ile kaplıdır. Sıcaklık kısmı (caldarium) kuzeyde yer alır. Hamamda iki adet havuz bulunmaktadır. Apsidal plana sahip üzeri açık bir havuz (natatio)ve çeşme ile bağlantılı başka bir havuz daha vardır.
Günümüzde olduğu gibi, Antik Dönem’de de hamama yıkanma amacıyla giren kişi, öncelikle üzerindekileri çıkarır, ilk olarak soğukluk (frigidarium) ardından ılıklık (tepidarium) ve sonrasında sıcaklık (caldarium) bölümlerine girerdi. İssos Epiphaneia’da asimetrik planda inşa edilen hamamın güney ve doğusunda soğuk mekânlar, kuzey kesiminde de sıcak ve ılık mekânlar bulunuyor. Hamamın doğu kısmında havuz ve batısında ise tek sıra halinde küçük odalar var.
Hamamda kullanılan yapı malzemeleri ise bazalt, kireçtaşı ve leçe taşı, tuğla ve mermer. Hamama doğu yönünden girildikten sonra karşımıza zemini mozaik döşeli soğukluk kısmı çıkıyor. Bu alanın kuzeyinde zemini pişmiş toprak plakalarla kaplı bir mekân bulunuyor ki bu alan diğer bölümlerle bağlantıyı sağlıyor. Ilıklık ve sıcaklık bölümlerinin altında, Roma hamamlarında kullanılan yerden ısıtma sistemi (hypocaustum) var. Ayrıca duvarlarda da ısıtma sitemiyle ilişkili düzenlemeler bulunuyor. Hypocaustum sisteminin de külhan (praefurnium) ile bağlantısı mevcut.
Tumblr media
Bizans Dönemi’ne tarihlenen mozaiğin merkezinde Avcı Artemis betimlenmiş. (Hatay Arkeoloji Arşivi)
Mozaikteki tasvir
Hamamın soğukluk bölümünde Avcı Artemis mozaiği yer alıyor. Mozaik 9,20 x 9,80 metre ölçülerinde. Mozaikte 30’a yakın farklı renkte küp şeklindeki taş, btessalatum tekniğinde uygulanmış. Bizans Dönemi’ne tarihlenen mozaiğin merkezinde, belirteçleri (atribüt) okyay ve hayvanı geyik olan, Versailles Artemis’i ikonografisinde Avcı Artemis betimlenmiş.
Hayvanların ecesi, koruyucusu (potnia theron) sıfatına sahip Artemis’in çevresinde Akdeniz ve özellikle Afrika’da görülen çok sayıda hayvan yer alıyor. Bir vahşi doğa anlatımının tasvir edildiği panoda, farklı ağaçlar, Akdeniz coğrafyasına özgü maki türü bitkiler bulunuyor. Bordür bezeme kuşağında, kenger (akanthus) ve çiçeklerle oluşturulmuş kıvrık dal (ranke) bezemesi yer alıyor.
Tumblr media
Artemis mozaiği illüstrasyonu (Kazı Arşivi)
Kıvrık dal motifinin içlerindeki boşluklarda da sepetler (kalathos) içinde meyveler, hayvan ve çiçek anlatımları bulunuyor. Panonun bir köşesinde, avcı ikonografisinde, kahramanlaştırma anlatımı olan venationes sahnesi (vahşi hayvan avı), mızrakla aslan öldürme betimi yer alıyor.
Diğer bir köşede ise, üzerinde sürücüsüyle bir fil tasvir edilmiş. Bu anlatımlar, Roma İmparatorluğu’nun Romanizasyonu ile ilişkili, propaganda anlatımlarıdır bir yandan da. Özellikle Roma İmparatorluğu Dönemi’nde moda olan venationes gösterilerinin, mozaik sanatındaki resimsel anlatımlarıdır. Bizans Dönemi’nde de Roma tarzı eğlence kültürünün ve sanattaki yansımalarının belli bir süre (geçiş döneminde) devam ettiğini görmekteyiz.
Bu dönemde tek tanrılı Hristiyanlık inancıyla birlikte, başta gladyatör oyunları yasaklanmış olsa da, özellikle vahşi hayvan avı Küçük Asya Eyaleti’nde, Erken Bizans Dönemi’nde bir süre daha devam etmiştir. Özellikle İonia Bölgesi’nin, Anadolu’nun ana tanrıça geleneğiyle köklenen Artemis kültü, Roma’ya Diana ismiyle sürgün vermiş, Bizans Dönemi’nde de Meryem Ana inancıyla yaşatılmıştır. İssos Epiphaneia mozaiğindeki Avcı Artemis tasvir şablonuna, Hristiyanlıkta dinsel öneme sahip kişilerin, aziz ve azizelerin başlarında taşıdığı “hale”yi ekleyerek, Pagan tanrıçasının, Hristiyan inancına uyarlanmış olduğu görülüyor.
Bu olgu, düşüncedeki geleneğin, inançta değişiklik olsa bile sürdürüldüğünü gösteren, kültürel miras aktarımının somutlaştığı verilerdir. İssos Epiphaneia’daki Roma ve Bizans Dönemi mozaiklerinin özgün yanlarının yanı sıra, Antiokheia mozaikleriyle ortak özellikleri de bulunuyor. Avcı Artemis mozaiğinin faunal ve floral anlatımları, av sahneleri ve vahşi doğa kompozisyonu Antiokheia mozaiklerinden Konstantin Villa mozaiği ve Yakto mozaiği ile ortak özellikler taşıyor.
Tumblr media
Kadınlara istihdam sağlanacak
Proje kapsamında, bağlamından koparılarak müzede sergilenmekte olan Artemis mozaiğinin geleneksel Antiokheia mozaik yapım teknikleriyle yeniden üretilerek yerinde sergilenmesi hedefleniyor. Bu mozaiğin antik tekniklerle tekrar üretilmesi adına, bilimsel metotlarla elde edilmiş bilgiler, Hatay-Erzin mozaik zanaatkârlarından seçilmiş bir grupla birlikte uygulanacak. Böylelikle Antakya’nın 2000 yıldır süregelen geleneğinin bilimsel bilgilerle oluşturulan bir teknikle yaşatılması ve orijinal eserin yansıttığı bilgi ve etkiyi olabildiğince korumak mümkün olabilecek. Ölmeye yüz tutmuş el sanatları içerisinde değerlendirilen mozaik sanatının yeniden yaşatılması, kadınlara istihdam sağlamak ve meslek öğretmek adına hayata geçirilen bu proje, yerel kalkınma ve sürdürülebildik konularında da öncü olacağı düşünülüyor.
Üst örtü ve gezi yolu
Hamam kazılarının tamamlanmasının ardından geçen süre sonunda, daha önce geçici olarak yapılan ahşap koruma çatısı tümüyle işlevini yitirmiş; bazı kısımlarda görülen göçme yapıyı tehdit eder hale gelmiştir. Yapının duvarları ve açıkta bulunan bazı donanımları iklim koşullarının yıkıcı etkisine maruz kalıyor. Bu bağlamda yapının korunabilmesi başta olmak üzere, bağlamından koparılmış Avcı Artemis mozaiğinin replikasının, orijinal yerinde sergilenmesini sağlamak adına da 2023 yılında koruma projesi kapsamında bir gezi güzergâh yolu oluşturuldu. Bu sayede antik kent sit alanı yönetimi çalışmalarından ilk proje hayata geçirilmiş olacak. İlk olarak konservasyon çalışmaları gerçekleştirilecek, koruyucu üst örtü inşası ile yapı koruma anlayışı açısından stabil bir hale getirilecek. Artemis Hamamı’nın arkeopark düzenlemesiyle, toplum kültür bilincine ve turizm bağlamında bölge ekonomisine katkıda bulunması amaçlanıyor.
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/hikayeler-yaratan-ev.html
Hikâyeler Yaratan Ev
Tumblr media
Nâzım’ın dizelerinde, Şeyh Bedrettin Destanı’nda tanımıştık, kıyısında çıplak ayaklı bir kadının ağladığı İznik Gölü’nü; çocuk yaştaydık, sonra büyüdük. Zihnimizde ve gönlümüzdeki bu tanışmadan yıllar sonra toprağına ayak bastık İznik’in. 1993 yılı, bir kasım gününde İznik, Çamoluk köyü, Harmancık mevkiinde dâhil olduk hikâyeye.
Hani ’93 Harbi diye bildiğimiz 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı vardı ya, Kafkaslardan, Balkanlardan, uzun ve mihnetli göç yollarından binlerce insan Anadolu’ya akmıştı; hani yakılan türkülere, ağıtlara, nine-dede hikâyelerinin girişine yerleşen o iç yarası 93 Harbi… İşte ta o yıllarda Kafkasya’dan göçen kimi kavimler, çokçası Gürcüler, İznik’te yurtlandırılırlar. Ne ki, dağ insanları göl iklimine ve sıtmaya yabancıdır. Kırılmaya başlayınca, doğaları yükseklere çıkmayı emreder, öyle de yaparlar.
İznik’in dağ eteklerinde yaylalarında, asırlık meşe ormanlarının olduğu yerlere yerleşirler. Baltayla, keserle ama illâki imeceyle meşeleri keser, yontar, ağaç çivilerle üst üste bağlarlar. Kurulur evler, hayatlar yaşanır içlerinde, 100 yıl böyle geçer. Sonra düzen değişir, o eski ata yadigârı ağaç evler yerini modern zamanların beton evlerine bırakır. Sökülen meşeler fırınlara, hamamlara satılır ve yakılır. Anılar da izler de yanar kül olur… Günlerden bir gün Elmalı köyünde 120 yaşında yaşlı ve yorgun bir ev satışa çıkarılır. Kırgındır. Bir İstanbullu talip olur. Boğaz çocuğu, Beylerbeyli Zeki Salıcı evi, ev de onu görür. Bakışırlar. Aşk düşer gözlerden gönüllerine…
Birer birer sökülür güngörmüş meşeler. Sıraları balta ucuyla çentik atıp işaretlenir, kamyonlara yüklenir. Ta karşı tepelere, kamyon lâstiğinin iziyle tanışmamış patikalardan Çamoluk’taki yeni topraklarına taşınır. Yalnızlık çekmesinler diye aynı dili konuşan Gürcü yapı ustaları bulunur civardan, Hasan Usta, İsmail Usta… Ağaçlar yeniden ayağa kaldırılır.
Mevsimler geçti, Salıcı Evi, “evimiz” altı senede bitti. Yüz yıllık ağaçlarla yeni bir ev kuruldu. Ne zorlukla, ama ne sevgiyle. Tanığı olmadığımız hayatların hatıraları artık bize emanetti, uzak yıllar ötesinden gelen nefesleri nefeslerimize karıştı. Hayalin sahibi Zeki Salıcı idi, yılmadı, vazgeçmedi. “Su çıkmaz” raporlarına karşın -Zeki jeologdu- o havalide su buldu. Dost, arkadaş annelerinin sandıkları açıldı, nakışlar, danteller yerlerini buldu. Böyle bir güzellik paylaşmadan yaşanmazdı, en iyi bildiğimiz de buydu. Evin hikâyesi, el değmemiş doğa, yurttaşlarımız ve dünyanın dört yanından gelenlerle paylaşıldı.
Leyleklerin göçünü, tilkilerin, sansarların yuvalarını, kartalların hakikaten yüksekten uçtuğunu, adam boyu karda mahsur kalmayı, kuş sesleriyle uyanıp ayın önünden akıp giden bulutlara bakarak uyumayı, güneşin her batışta karşı tepeleri başka renge boyadığını, tabiata hürmeti, ona ait olmayı ve daha pek çok şeyi öğrenerek, dostlarla paylaşarak yıllarca yaşadık, müteşekkirim. O günlere ve Zeki Salıcı’ya hasretle…
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bursa-hamamlari.html
Bursa Hamamları
Tumblr media
‘Eski’meyen eski…
Kentin en büyük kaplıcalarından biri olan Eski Kaplıca, Armutlu Hamamı diye de bilinir. Bizans devrinde inşa edilmiş ve 1. Murat burayı 1394’te çifte hamam olarak şekillendirmiş. 1511’de 2. Bayezid tarafından soğukluk bölümü ekletilmiş. Ortasında büyük bir şadırvan olan soğukluğun üzeri kubbeyle örtülü. Sütunlar ve sütun başlıklarıyla havuz kenarında ağzından sıcak su boşalan aslan ağzı Bizans’tan yadigâr.
Kadim ‘Yeni’ kaplıca
Çekirge hattı bir sıcak su cenneti. Buranın şifalı suları ziyadesiyle fazla. Bursa’nın en meşhur kaplıcalarından olan Yeni Kaplıca, aslında küçük bir hamamken Muhteşem Süleyman’ın nikris hastalığına iyi gelmesi üzerine, damadı ve başbakanı Rüstem Paşa tarafından 1552’de yaptırılır. Yeni Kaplıca aşınmaya yüz tutsa da İznik çinileri, büyük havuzu ve aslan ağzıyla tam bir hamam keyfi sunuyor.
Çakır Ağa yaptırdı, hâlâ gözde
Tahtakale’deki Çakır Hamam, 2. Murat devri eserlerinden. Bursa ve İstanbul subaşısı, sekban başı ve çakırcı başı görevlerini yürüten Çakır Ağa tarafından yaptırılmış bir çifte hamam. Kadınlar ve erkekler kısmının sıcaklığı zamanla genişletilmiş. Hamama gelir sağlamak amacıyla kuzey ve batı cephesine bitişik dükkânlar yapılmış. 1962’de onarım geçiren yapı, eski Bursalıların halen yollarını düşürdükleri bir hamam.
İznik çinileri ve renkli mermerlerle süslü
Setbaşı’ndaki hamam, 2. Bayezid dönemi devlet adamlarından Mesih Paşa tarafından yaptırılır. Hamama Nasuh Paşa adının verilmesinin nedeni, halkın Mesih’e Nasuh demesinden ötürü. Duvarları kesme taş ve tuğla, kubbeleri kiremit kaplı. Soğukluk, ılıklık, sıcaklık ve halvet gibi klasik bölümlerinin hem dizilişi hem de içlerinde odalar olması nedeniyle farklı. 15’inci yüzyıl İznik çinileri ve renkli mermerlerle süslü.
Bir mekân, çok isim
Cumhuriyet Caddesi’nin sonundaki Dayıoğlu Hamamı’nın yaptıranı ve yapım tarihi muğlak olmakla beraber, halk arasında çokça ismi var: Sürmeli Hamam, At Pazarı Hamamı, Daye Oğlu ve nihayet Dayıoğlu. Hamamın geliri, şehrin manevi sultanı Emir Sultan’a ait vakıf gelirleri arasında kaydediliyor. Burası da bir çifte hamam. 1605, 1684 ve 1759 yıllarında onarım görmüş ve halen özgün işlevini sürdürüyor.
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/cotswolds-antika-rehberi.html
Cotswolds Antika Rehberi
Tumblr media
İngiltere zengin ve köklü tarihinin hakkını verircesine iki bini aşkın müzayede salonuyla antikaseverler için bir cennet. On binlerce parça antika internet ortamında da satılıyor ama dokunmak ve pazarlık yapmak daha zevkli. Londra gezisine antikacı durakları eklemek ya da sadece bu niyetle bir alışveriş turu yapmak isteyenlere ilham vermek için Cotswolds bölgesinin en popüler antikacılarını listeledim.
Cotswolds, Oxford ile Bath arasında geniş bir alana yayılıyor. Doğası ve tarihiyle tipik bir İngiliz kırsal cenneti. Orta Çağ boyunca ticaret ve yün endüstrisiyle önem kazanmış. Bölge, zengin bir ticaret geçmişine sahip olan şehirler, kasabalar ve köylerle dolu. Cotswolds geçmişten gelen bu zenginliğiyle ‘antika avcılığı’ için ideal…
Tumblr media
Christopher Clarke Antikacısı
Lüks ahşap mobilyalar
Burford’ta kaldığım oteli üs olarak kullanıp antika seferlerimi başlattım. Zamanı adeta durdurmuş tarihi evleri ve doğal dokusuyla gerçek İngiltere’yi deneyimleyebileceğimiz Burford en ünlü antikacıların kasabası. Gezdiğim dükkânlar arasında en ilginci Christopher Clarke Antiques oldu. Burası dünyada alanında tek; ‘campaign mobilya’ yani seyahat mobilyaları üzerine uzmanlaşmış. Özellikle uzun mesafelere kolayca taşınması için katlanabilen lüks ahşap mobilyalar. Sahibi Simon’la uzun uzun konuştum. İnternet siteleri üzerinden satışları da var (campaignfurniture.com). Ziyaret etmeden önce inceleyebilirsiniz.
İkinci durağımda önemli bir sergi ve müzayedeye denk geldim. Witney Antika (witneyantiques.com) dünyanın dört bir yanından paha biçilmez eski kanaviçe, iğne işlerini topluyor. Antika danışmanı Isabella Rose, sergiledikleri iğne oyalarının 17’nci ila 20’nci yüzyıllardan olduğunu söylüyor. Isabella Türk olduğumu öğrenince, daha çok İngiltere, Hindistan ve Amerika’dan toplanan iğne oyalarını sattıklarını ama müşterilerinin sık sık Türkiye’den bir parça olup olmadığını sorduklarını söyledi. Bir sonraki durağım John Holdy’ye ait The Talbot Ripley antikacısı. John burayı babasından devralmış. 40 yıldır işin içinde “En büyük marketi Amerikalılar ve Almanlar oluşturuyor ama Amerikalı turistler azaldı, her şey internet üzerinden yapılıyor” diyor.
Daha sonra Witney’deki Greenway Antika’ya (greenwayantiques.co.uk) geçiyorum; burası da bahçe antikalarında uzman. Bu işi yapanlar inanılmaz eğlenceli ve yaptıkları işe âşık. Colin ve eşi Jean tam 50 yıldır antikacı. Colin “Her bir ürünün ayrı bir hikâyesi var. Bu hikâyeleri aktarmak istiyorum müşterilerime. Sadece rengini ya da şeklini beğendiğiniz için bir eşyayı alıp evinize götürmeyin. Tarihini bilin, farkında olun. Başkasının zevkiyle döşenmiş müze gibi evlerde yaşamaktansa parçaları teker teker kendiniz toplayın. Gözünüze hoş görünen eşyayı bir anda satın almayın. Antika yavaş toplandıkça kıymetlidir. Bir evde onlarca antika olmak zorunda değil birkaç parça bile evinize başka bir ruh katabilir” diyor.
Tumblr media
Red Lane Antikacısı
Colin’den hem sehpa hem gazetelik olabilen katlanabilir bir parça aldım. Tabii pazarlık yeteneğimi kullanmazsam olmazdı. 165 sterlin (6 bin lira) olan sehpayı 100 sterline (3 bin 500 lira) almayı başardım. Pazarlık yapacaksınız şansınızı deneyin ama sınırları çok zorlamayın. Stow on The Wold’de Red Lane Antikacısı’nın sahibi Terry Sparks, çok renkli bir kişilik. Sadece İngiliz antikaları satıyor. Meşe ve kırevi tarzı mobilya uzmanı. Kârının büyük bir kısmını internet satışlarından kazanıyor. Parçaları iyi fotoğraflamak ve hangi döneme ait oldukları ve özelliklerini çok iyi tanımlamak gerektiğini söylüyor Terry. Intagram adresleri @terrysparksredlaneantiques.
Buraları da görmeli
Eğer vaktiniz varsa, ziyaret listenize şunları da ekleyebilirsiniz.
Stow on the Wold: Durham, Tudor House ve Tara Antique.
Moreton in Marsh: London House Antiques.
Bibury: Echo Antiques.
Burford: Burford Antiques, Manford Shotton Chipping.
Campden: Mickleton Antique Centre ve Stuart House Antique.
Shipston on Stour: London Past and Present.
Stratford upon Avon: Henly Street Antique, Top Dog Antiques, Tetbury ve Chipping.
Norton: Mill Antique Center.
Tumblr media
Bibury sokakları
Eski eşyayla döşenmiş butik otellerde kalıp geleneksel yemekler yiyin
Antika avcılığını Londra tatilinizin içinde ‘uzun hafta sonu’ şeklinde eğlenceli bir seyahate dönüştürebilirsiniz. Genellikle Costwolds için günler önceden yer ayırtmak gerekiyor. Kendi tavsiyeme uymayarak risk aldım ama tam aradığım gibi bir yer buldum. Bir mağazanın masasında gördüğüm broşürdeki numarayı aradım ve Burford’da Geryhounds House’da kaldım. 160 sterline, içi antikalarla döşenmiş güzel bir odaydı. Sahibi Micheal tam bir antika düşkünü, 4 odası var. Kahvaltısı ve misafirperverliği beni bu kasabaya ve otele mutlaka tekrar getirecek; size de tavsiye ederim. Burford’daki The Lamb Inn’i de öneririm. The Slaughters Manor House bölgedeki yüksek standartlı otellerden biri, geceliği yaklaşık 7 bin Türk lirası. Bibury’deki The Swan Hotel’inse muhteşem bir manzarası var. Yemek için de bolca seçenek var ama geleneksel bazı tatlar için buranın tarihi havasını değerlendirin ve eski İngiliz usülü yemekler yiyin. Örneğin Bourton on the Water’da Cornish pasty denemenizi öneririm. Stow on the Wold’de The Stag restoranında pazar rostosunu kaçırmayın. The Slaughters Manor House’da kalmasanız da 5 çayınızı otantik salonunda için.
0 notes
gallipolidaytours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/egirdir-ve-beysehir-golleri.html
Eğirdir ve Beyşehir Gölleri
Tumblr media
Türkiye’de karın hâlâ bolca yağdığı zamanlarda, 2006 ve 2010 yılları arasında, Kış Ortası Sukuşu Sayımları (KOSKS) için Beyşehir ve Eğirdir dahil Göller Bölgesi’ndeki tüm gölleri araştırıyorduk. Amacımız kışın en soğuk zamanlarında sukuşlarını saymaktı. Kış, sukuşlarının en hareketsiz dönemi. Bu sayımlar tüm Batı Palearktik’te (Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’yı içine alan bölge) eşgüdümlü yapılıyor. Sabah ayazı, kar ve sayılması gereken yüz binlerce sukuşu… İnanılmaz bir deneyim ama fiziksel olarak da müthiş bir mücadele. İşte bu dönem Göller Bölgesi’yle ilişkimizin zor zamanlarıydı. 2013’ten sonra bu kez içsu balıkları, kuşlar ve sürdürülebilir turizm planlamaları kapsamında kış mevsimi dışında bölgeye gitme şansım oldu ve zaten aşkımız da böyle başladı. Adasını ayrı sevdim, suyunu, dağını ayrı. Bir evdeki iki kardeş gibi olan Beyşehir (küçük kardeş) ve Eğirdir (büyük kardeş) gölleriyle çevresini ziyaret etmek isteyen ya da bu yazıyı okuduktan sonra niyetleneceklere kısa bir rehber hazırladım.
Toroslar’ın hemen ardındaki Beyşehir Gölü biricikliğini hem Orta Anadolu hem de Akdeniz’den alıyor. Konya sınırlarında. Sadece göl değil, Beyşehir ilçesi de önemli bir cazibe merkezi. Gölün ortasındaki Mada Adası, üzerinde yerleşim olan neredeyse tek örnek. Son yıllarda Mada Adası’nın yerli halkın yaşamını konu alan birçok belgesel çekildi. Ama gidip yerinde görmek, deneyimlemek daha farklı tabii.
Gölde toplam 32 ada var. Kış aylarında su donduğunda, yerli halkın rehberliğinde bazı adalara yürüyerek gidebilirsiniz. Buna Mada Adası da dahil. Bu mevsimde gölün manzarasına doyum olmuyor.
Eğer ilkbaharda yolunuz düşerse daha da şanslısınız çünkü göl ve çevresinde bambaşka bir hareketlilik sizi bekliyor. Elbette leyleklerden bahsediyorum. Leylekler ülkemizin hemen her yerinde, çoğu zaman dağınıkken Beyşehir Gölü çevresindeki Yeşildağ ve Adaköy bölgesinde koloni şeklinde yaşıyor, çok sayıda ürüyor. Bu nedenle de yöreye Leylekler Vadisi adı verilmiş.
Göl, mevsimlerle uyumlu şekilde dönüşürken yaz ziyaretçilerine de sürprizler hazırlıyor. Sıcak günlerde özellikle gölün daha sığ bölümlerinde göl soğanı ve nilüfer türleri çiçekleniyor. Burası yüzmeye açık plajlarıyla yaz ziyaretçilerine farklı bir deneyim de yaşatıyor. Benim en sevdiğim aktiviteyse geleneksel mimarisini korumuş çevre köyleri ziyaret etmek.
Konya’ya bağlı Beyşehir ilçesinin merkezi ve çevresi özellikle Selçuklu dönemi ve Eşrefoğlu Beyliği’ne ait eserlerle bezeli. Eşrefoğlu Camisi ve hamamı, Kubadabad Sarayı, Bedesten ve Taş Medrese sadece birkaçı. Beyşehir Gölü çevresindeyse Eflatun Pınarı kesinlikle keşfetmenizi önerdiğim yerlerden biri. Ayrıca son yıllarda popüler olan, Anadolu ve Orta Asya’ya özgü kerpiç mimari örneklerini görebileceğiniz Sonsuz Şükran Köyü’nü de ziyaret edebilirsiniz.
Yüzbinlerce kuş konaklıyor
Göller Yöresi’nin büyük kardeşi Eğirdir Gölü ülkemizin en büyük ve en derin gölleri arasında. Beyşehir ve Kovada göllerine son derece yakın. Beyşehir Gölü’nde olduğu gibi Eğirdir Gölü’nde de adaları hemen farkedeceksiniz. Ön plana çıkanlarsa Can Ada ve Yeşil Ada. Karayoluyla anakaraya bağlandıkları için yarımada desek de yerinde olur.
Beyşehir Gölü gibi koruma altında olan Eğirdir Gölü, yeni yerler keşfetmeyi seven seyahat okurları için güzel manzaralar sunuyor.
Tumblr media
Göl biyolojik çeşitlilik açısından da son derece kıymetli. Özellikle kış aylarında hem ülkemizin hem de Avrupa ve Avrasya’nın kuzeyinden gelen yüz binlerce kuş Eğirdir Gölü’nde konaklıyor. Yüz binlerce derken abartmıyorum zira KOSKS’larda bu gözler 300 bin sukuşu saydı. Neler var derseniz; sakarmeke ve ördek türleri ön plana çıkıyor. Elmabaş patka, tepeli patka ve macar ördeği gibi dalıcı ördeklerle birlikte fiyu, kaşıkgaga ve çamurcun gibi yüzey ördeklerini rahatlıkla görebilirsiniz. Doğal hayat fotoğrafına meraklı seyahat tutkunları için biçilmiş kaftan yani. Kuğu ve kaz türleri ve diğer sukuşlarını da içeren bir ‘şampiyonlar ligi’ gölde arzı endam ediyor ve sizi bekliyor.
Sazan dolmasının tadına bakın
◊ Beyşehir ve çevresinde gastronomi açısından son derece büyük sürprizlerle karşılaşacaksınız. Gölün sunduğu sazan, levrek ve kadife balığı menülerde sıklıkla karşınıza çıkacak. Balık yahnisi ve balık kapama gibi çok sayıda ünlü balık tarifini deneyebilirsiniz. Ben özellikle balık (sazan) dolmasını tavsiye ediyorum. ◊ Eğirdir çevresi sarp dağlarla çevrili. Ulaşımın zor olduğu yıllarda, bu bölge çevresinden epeyce izole olmuş. Bu durum da beraberinde çok özel yaşam pratiklerini ve kültür mirasını getirmiş. Coğrafi yapının yansımalarını özellikle bölgenin mimarisinde ve geleneksel yemeklerinde görmek mümkün. Köyden köye tarifi farklılaşabilen helva ve pestiller, çarşaf böreği gibi hamurişleri uzunca bir listenin önde gelenleri. Yine sazan dolması ve göl balıklarından çok sayıda tarif sizi bekliyor.
0 notes
gallipolidaytours · 10 months
Text
O ölümsüz aşkın kenti, şehzadelerin gözdesi
Uzun vakitten beri hayalini kurduğum bir şeyi gerçekleştirme imkânı buldum nihayet. Hiç bilmediğim ve beni de hiç kimsenin tanımadığı bir kente gidip sokaklarında dolaşmak, fotoğraf çekmek, insanlarıyla sohbet etmek; tarihine, kültürüne ve tabiatına, kısaca hayatın kendisine bakmak… Bütün isteğim buydu ve en sonunda görmeyi çok arzuladığım yerlerden birine, tarihiyle ilgimi çeken Amasya’ya yolumu…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
gallipolidaytours · 10 months
Text
O ölümsüz aşkın kenti, şehzadelerin gözdesi
Uzun vakitten beri hayalini kurduğum bir şeyi gerçekleştirme imkânı buldum nihayet. Hiç bilmediğim ve beni de hiç kimsenin tanımadığı bir kente gidip sokaklarında dolaşmak, fotoğraf çekmek, insanlarıyla sohbet etmek; tarihine, kültürüne ve tabiatına, kısaca hayatın kendisine bakmak… Bütün isteğim buydu ve en sonunda görmeyi çok arzuladığım yerlerden birine, tarihiyle ilgimi çeken Amasya’ya yolumu…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gallipolidaytours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bilmezdim-lalelerin-bu-kadar-hos-koktugunu.html
Bilmezdim lalelerin bu kadar hoş koktuğunu
Tumblr media Tumblr media
İstanbul’un soğuk, bol yağışlı bir gününde düştüm yola. Uzun bir seyahat olacağı için çantamda yazlık-kışlık ne ararsan vardı. Hollanda’dan aldığım haberlere nazaran hava güneşliydi. Ama havaalanına indiğim an İstanbul’dan daha beter fırtınalı ve yağmurlu bir Amsterdam karşıladı beni. İner inmez kentin sokaklarına atacaktım kendimi ancak olamadı. Daha evvel ünlü lale bahçesi Keukenhof’a giderken geçmiştim Amsterdam’dan. Kenti gezememiştim. Bir sonraki gidişimde güneşli bir günde kuzenimle düşmüştük yola lakin yeniden ısıran bir soğuk vardı. Kenti donarak azıcık turlayabildik. Tadı damağımda kalınca birkaç hafta sonra bu defa tek başıma gittim Amsterdam’a. Kanal tipinin uygun olacağını düşünüp bir bot buldum. Kentin kanallarında gezmenin sokaklarında dolaşmaktan daha eğlenceli olduğunu itiraf etmek zorundayım. Bu kentte sokak sokak dolaşırken esasen yolunuz daima kanallara çıkıyor.
BUTİK KAFELER, İKONİK MESKENLER
Kentin her yeri bisiklet cenneti, bu hoşuma gitti. Lakin bir orta fotoğraf çekmek için tripodumu yola koymuştum ve bir araç göz nazaran göre üzerinden geçti. Sonra ardına bile bakmadan gitti. Fırlayan telefonuma birileri koştu. Ben de nedense pek çok ülkeyi benimle gezen hatta Everest’e bile çıkan, Şehnaz ismini verdiğim tripoduma koştum. Bir bacağı kırıldı maalesef. Neyse ki telefonumda bir sorun yoktu.
Tumblr media
Tramvayda giderken gezmek istediğim yerler anons edilince merkeze varmadan iniverdim. Ünlü Anna Frank’in meskeninin olduğu Singel bölgesindeydim. Bugün bir müze olan bu konut o kadar meşhur ki lakin bir buçuk ay sonrasına bilet vardı. O yüzden gezemedim lakin en azından konutun olduğu yeri görmek ve o sokaklarda dolaşmak istedim. Nazi hücumlarından kaçmak için bir meskende tam 761 gün saklanan ve sonrasında yakalanıp bir toplama kampında ölen 16 yaşındaki bu küçük kızın konutunun etrafı mahşer yeri üzereydi. Amsterdam’ın en sevdiğim yeri bu Singel bölgesi oldu. Merkeze oranla daha küçük butik kafeler, Amsterdam meskenleri ve vintage dükkânlar… Döndüm dolaştım, tekrar buraya geldim.
Şehrin en ikonik noktası, Dans Eden Konutlar olarak isimlendirilen kanal uzunluğundaki binalar. Suyun üzerindeki kütüklere inşa edilen bu konutlar vakitle sağa sola kayarak enteresan imgeler oluşturmuş. Daracık meskenlerin kapısından ve merdiveninden eşya taşımak mümkün olmadığından genelde ön cephede bir vinç kancası oluyor ve eşya pencereden içeri alınıyor. En çok bu konutların içini merak ettim. Dışarıdan bu kadar yamuk görünen bir konutta bir tas çorbanın masada nasıl durduğunu ya da yatarken eğim münasebetiyle insanların yuvarlanıp yuvarlanmadığını görebilseydim… Amsterdam’da yaşayan arkadaşımdan öğrendiğim kadarıyla bu konutların en büyük ıstırabı eğrilik değil farelermiş. Ülkede fare öldürmek de yasak olunca kanal boyunca bir tarafı su içinde olan bu konutlarda çokça fare yaşıyormuş. Bir mağaza gezerken tıngır tıngır dolaşan fareler görmüştüm aslında. Allah’tan bu hayvanları sempatik buluyorum lakin birlikte yaşamak konusunda da mutlaka istekli değilim.
Amsterdam’da müzelere girmem pek mümkün olmadı. Benim üzere akışına gezen ve yaşayan biriyseniz çok evvelce alınması gereken biletleri bulamazsınız. Çünkü ben ne vakit nerede olacağımı, o gün canımın ne isteyeceğini hiç kestiremediğim için kapısından bilet alamadığım hiçbir müzeyi şimdiye kadar gezemedim. Şayet illaki ben bu müzelerin içini görmeliyim diyorsanız çok çok evvelce biletlerinizi almalısınız. Bu ortada hiçbir şeyin ucuz olmadığını unutmayın.
Kentte gezmeniz gereken yerler çoğunlukla ünlü Dam Meydanı ve etrafında. Bu meydana kaç defa gittiysem her keresinde tam meydanın ortasında klarnetiyle ‘Ihlamurlar Altında’ (2005) dizisinin müziğini çalan adama ve birebir müziğe denk gelmeme ne demeli peki! Aslında ülkede yaşayan Türk sayısı o kadar çok ki ben kendimi pek yurtdışına çıkmış üzere hissedemedim birinci başlarda.
Hollanda’da yöresel lezzet namına waffle ve kocaman külahlarda satılan kızarmış patatesten diğer bir şey yok. En uygun yiyebileceğiniz yemekse tüm Avrupa’da olduğu üzere ünlü zincirlerin hamburgerleri. Yöresel bir şey yok derken de haksızlık etmeyeyim. Kesinlikle peynirlerini denemelisiniz. Hatta o peynir bıçaklarından satın almalısınız. Ben yanında bir tane de kesme tahtası kaptım. Oralara kadar gitmişken Amsterdam’a 12 dakika uzaklıktaki Zaandam kentini gezmemek olmazdı. Bu bölgenin en ikonik fotoğraf noktası ünlü Inntel Hotel. Mimarisinde Hollanda konutlarından esinlenilmiş ve bence görselliği tek sözle enfes. Zaanse Schans ise oranın en tanınan kasabalarından biri ve yel değirmenleriyle ünlü.
Ve bizi mis üzere kızarmış balık kokularıyla karşılayan Volendam balıkçı köyü… Bir tarafta ikram dükkânları, öbür tarafta balıkçı tekneleri… Tam da akşam olmak üzereyken girdik köye. Çabucak bir yere oturup hayatımda yediğim en lezzetli balıklardan yedim.
Lale tarlaları da Volendam’a yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Alkmaar kentinde. Yol kenarında gördüğümde resmen çığlık attım. Oralar özel arazi olduğu için evvel çiftlik sahibinden müsaade aldım. Çok içerilere gitmemek kaydıyla girmemize ve fotoğraf çekmemize müsaade verdi. Bilmezdim lalelerin bu kadar hoş koktuğunu. Görsel şöleni zati varsayım edersiniz. Bu ortada asıl ünlü lale bahçelerinin olduğu Keukenhof’a Amsterdam’dan trenle gidebilirsiniz. Bizim İstanbul’daki Yıldız Parkı ya da Emirgân Korusu’nun çok daha büyüğünü düşünün. Kendi ülkemde bir türlü görmeyi başaramadığım zıt laleleri Hollanda’da bulmak nasip oldu. Kapalı birkaç alanda orkideler ve lale tiplerinin hepsini görebiliyorsunuz ayrıyeten lale soğanı satın alabiliyorsunuz.
Tumblr media
KÖYLERİNİN HOŞLUĞU…
Çok sayıda klâsik köy var gezginlerin görmemizi önerdiği lakin ben köylerin hepsini gezmedim zira bir müddet sonra kendini tekrar etmeye başlıyor. Bunların ortasında bence bir adedinin yeri başka: Giethoorn. Kanallar boyunca sıralanmış konutlarıyla meşhur, araç girmeyen bir köy olduğunu okumuştum. Evet, gittim, gördüm, sahiden masal üzere bir yer fakat buranın bile biraz abartıldığını düşünüyorum.
Hollanda’da bir buçuk ay kaldım. Hayatımda görmediğim kadar çok bisiklet gördüm. Birkaç sefer çarpılmaktan kıl hissesi kurtuldum. Dümdüz bir ülke. Ne dağ ne zirve var. Güneş bile bir türlü batamıyor. Sokak hayvanı olarak bizdeki üzere kedi ve köpek görmeniz pek mümkün değil. Bol bol yabanördeği ve kuğuya rastlayabilirsiniz fakat. Sokaklarda, balkonlarda kuşlar için asılmış fıstık ezmeli yemler var. Bir kuş olsam muhakkak Hollanda’yı seçerdim. Deniz düzeyinin altında kalan, Konya’dan bile küçük bu ülkede çok hoş anılar biriktirdim. Mutlaka tekrar gitmeliyim.
0 notes
gallipolidaytours · 10 months
Text
Budva’dan Bodrum’a deniz, kum, güneş ve tarih bir ortada
Çocukla Seyahat’in bu ay bir yurtiçi ve bir yurtdışı olmak üzere iki farklı rotası var; Bodrum ve Karadağ, Budva. Yaklaşık 2 ay evvel temelli olarak Bodrum’a taşındık. Şimdi hem kalabalık hem de sıcaklar başlamadan Lorin’le yarımadayı keşfe çıktık. Karadağ, Budva rotasıysa vizesiz, 12 bin liranın altında bütçesiyle, deniz, kum, güneş tatili vaat eden bir seçenekti. Pronto Tour’un davetiyle 3 gece…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gallipolidaytours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/budvadan-bodruma-deniz-kum-gunes-ve-tarih-bir-ortada.html
Budva’dan Bodrum’a deniz, kum, güneş ve tarih bir ortada
Tumblr media Tumblr media
Çocukla Seyahat’in bu ay bir yurtiçi ve bir yurtdışı olmak üzere iki farklı rotası var; Bodrum ve Karadağ, Budva. Yaklaşık 2 ay evvel temelli olarak Bodrum’a taşındık. Şimdi hem kalabalık hem de sıcaklar başlamadan Lorin’le yarımadayı keşfe çıktık. Karadağ, Budva rotasıysa vizesiz, 12 bin liranın altında bütçesiyle, deniz, kum, güneş tatili vaat eden bir seçenekti. Pronto Tour’un davetiyle 3 gece 4 gün Budva’yı gezdik. Burada pasaport ve çocukla yurtdışı çıkışına bir parantez açmak istiyorum. Şayet çocuğunuz küçükse ve MEB’e bağlı rastgele bir kreşe gidiyorsa yalnızca defter bedeli ödeyerek 5 yıllık pasaport çıkarabilirsiniz. Karadağ, çocuğun yanında başka ebeveyni olmadan ülkeye girişine müsaade veriyor. Ülkelerin farklı uygulamaları var. Kimileri başka eşten muvafakatname istiyor; anne-çocuk; baba-çocuk çıkılacak seyahatler öncesinde gideceğiniz ülkenin konsolosluğundan bilgi alın.
Tumblr media
Anne-kız oyuncak alışverişinde…
Dönelim Budva seyahatimize… İstanbul’dan Podgoritsa’ya yaklaşık 1 saat 20 dakika uçuyorsunuz ve buradan yeniden yaklaşık 1 saat 15 dakika daha otobüs seyahatiyle Budva’ya varıyorsunuz. O denli harikulade bir tabiatı var ki yol uzunluğu izleyeceğiniz köylere ve görüntüye doyum olmuyor. Müddet olarak İstanbul’dan Ege’ye gitmekten bir farkı yok. Fakat tatil bütçesi olarak bu yıl Ege kıyılarıyla kıyaslayınca epey uygun. Gidiş-dönüş uçak bileti, 4 yıldızlı otelde konaklama ve kent tipi ödediğiniz fiyata dahil.
TARİHİ SURLAR PLAJA AÇILIYOR
Pronto Tour’un her güne farklı bir gezisi var. Karadağ’ın bir başka ünlü kenti Kotor’a, Tivat, Perast ve Balkanlar’ın en büyüğü olan İşkodra Gölü’ne giden ekstra cinslere katılabilirsiniz. Ben Lorin’le çok yorulmak istemediğimden yalnızca Budva’yı görmeyi tercih ettim. 3 gece 4 gün kenti gezmek için kâfi, biraz daha denizin tadını çıkarayım ya da yakın başka kentleri görelim diyorsanız haftalık tipleri da seçebilirsiniz.
Budva’da eski kentinin olduğu bölgenin ismi Stari Grad. Sokaklarında dolanırken birden bir surun içinden geçip kendinizi plajda buluveriyorsunuz. Mayonuzu içinize giymenizi ya da yanınızda taşımanızı tavsiye ederim. Stari Grad’ı gezmek, tarihi kale ve kiliselerini dolanmak da dahil azamî yarım gününüzü alır. Labirenti andıran daracık ve kıvrımlı sokakları, ikramlık eşya dükkânları, kafeleri ve restoranlarıyla kentin en tanınan, en turistik yeri.
Tumblr media
İşte ücretsiz dondurma hazinesinin bileti.
Lorin puseti olmadan 13 bin adım attığı gün yorgunluktan isyan edip yere oturmuştu. Son bir heves kaleyi de gezebilmek için kalede hazine oyunu uydurdum. “İçeride bir hazine varmış, bu bir müsabaka, şayet bulursak ödül olarak tüm dondurmalar fiyatsız olacakmış” dedim. Gücünün tekrar nasıl yerine geldiğini anlatamam. Kale içinde koşturup durdu, ben de içeri girerken aldığımız bilet-kartı kütüphaneye sakladım. Buldu ve kartı kapıp “Dondurmaa” diyerek güvenliklere koştu. Sonuç olarak siz benim yaptığım yanılgıyı yapmayın ve bebek otomobilinizi kesinlikle yanınıza alın.
Eski kentin meydanında yaz uzunluğu akşamları çeşitli şenlikler düzenleniyor, gitmeden internetten denetim edin. Kentin geri kalanı da Adriyatik’e bakan Mogren ve Slovenska olarak ikiye ayrılan uzun kıyı şeridinden oluşuyor. Burada kafeler, restoranlar ve çocuklar için oyun alanları var. Geceleri denize girenler, dans eden gençler, koşturan çocuklarla her daim hareketli. Lakin tüm kentte pazar günü birkaç restoran ve büfe hariç her yer kapalı. Gereksinim ve alışverişinizi aman pazar gününe bırakmayın, sonra bizim üzere AVM’nin kapısında kalakalırsınız.
Şehrin turist yükünü öteki Slav halkları oluşturuyor. Karadağ’da da Sırpça ve Hırvatça karışımı bir lisan konuşuluyor. Bağımsızlıklarını 2006’da ilan ettikleri için şimdi geliştikleri söylenemez ancak pak ve inançlı bir kent. Halk ve çalışanlarsa son derece gergin!
Yabancı lisanınız yoksa hiç kaygı etmeyin zira onların da yok. 5 dakika sandviçteki tavuğu çıkarıp yalnızca kaşar peynirli hale getirmelerini istediğimi anlatmaya çalıştıysam da sonuçta peynirsiz ve tavuklu bir sandviçle baş başa kaldım. Zati şayet et yiyor ve seviyorsanız bu seyahatte bize katılan benim grup, Lorin’in yol arkadaşı Gülay Barbaros Altan’ın tavsiyesiyle gittiğiniz her yerde balık ve deniz eserlerini tercih edebilirsiniz. Denizin kıyısında yaşayıp bunu da mutfaklarında değerlendirmeyi düzgün biliyorlar. Yediği her deniz mahsulünden son derece şad kaldı Gülay. Ayrıyeten mutsuz olmamak için euro’yu liraya çevirmeyi bırakmak gerekiyor. Euro üzerinden kendinize günlük bir bütçe ayırmak mantıklı.
Tumblr media
4 yaşındaki minik gezginimiz Lorin otelin taşlık plajında oyunlar oynadı.
DENİZ SICAK, DAĞLAR KAPKARA
Turunuzu yarım pansiyon seçerseniz size bir öğle yemeği kalıyor, o da kişi başı 7-10 euro ortası hoş bir yemekle taçlanıyor. Öteki Avrupa ülkelerine nazaran çok ucuz değil, lakin kaliteli yemek mümkün.
Şehirde Türk turist sayısı da epey fazla. Lorin geçen yılki Mısır seyahatinden sonra burada da Türkçe konuştuğunu duyduğu insanların yanına “Ben Türkçeyim” diye bağırarak koşmayı ihmal etmedi. Ve tüm yabancı lisanları İngilizce zannetmeye devam etti.
Deniz sıcaklığı çocuklar için ülkü. Birçok kıyı çakıl ve kum karışık. Dağlar nitekim kara ve dumanlı. Tabiatı harikulade. Dağların ortasında denize girmek epey keyifli. Su sporları yaygın. Çokça parasailing var ve kara dağların akabinde yamaç paraşütü de yapılıyor.
Biz bir gün otelimizin önünden kalkan tekneye binerek 5 dakika uzaklıktaki Sveti Nikola Adası’na (Hawaii Adası) yüzmeye gittik. Anakaraya ufak bir toprak kesimiyle bağlı olan Sveti Stefan Yarımadası’nı ise lakin tekneyle dışarıdan görebildik. Aslında kentin tarih açısından en kıymetli yerlerinden biri burası. Bir devir 12 ailenin yaşadığı kasabada Sırbistan Kraliçesi’nin yazlık meskeni de varmış. Şimdilerde ünlü bir otel zincirinin derece lüks bir tatil köyü. Fakat üzülmeyin, Hawaii olarak isimlendirdikleri Sveti Nikola da hoş bir gün geçirmek için çok sempatik bir ada. Bir restoran ve 3-4 tane barı olan adada deniz çok hoş lakin suyun içi taşlık ve yosun sebebiyle kaygan, yanınıza deniz ayakkabınızı almayı unutmayın. Tekneyle adaya gidip dönmek 5 euro, çocuktan da para alıyorlar. Adada şezlong ve şemsiye 15 euro. Lakin havlunuzu serip yayılmak fiyatsız. Hayli keyifli bir gündü, adaya geçin derim.
KADIN SÜRÜCÜLÜ TAKSİ SEÇİN
Bir taksi sorunu var bu kentte. İstanbul üzere değil, çabucak taksi bulabiliyorsunuz lakin özel taksiler otellerin yakınında fazlaca oluyor, bilmeden biniyorsunuz ve yaklaşık üç katı bir fiyat ödüyorsunuz. Üzerinde ‘Palmi’ yazan taksiler pak ve olağan tarife, üstelik sürücülerin birden fazla bayan ve seyahat sonunda taksimetreden fiş çıkıyor, ödeyeceğiniz fiyat aşikâr. Kısa yola da isyan etmiyorlar. Bir not da içinde 500 GB yüklü olan turist internet paketlerine düşmek isterim. 10 euro verip, bir çizgi alıp 500 GB internetle tatilinizin tadını daha da rahat rahat çıkarabilirsiniz.
Tumblr media
GEZİ NOTLARI
– Stari Grad’daki tüm kiliseler akşam açık olduğundan gündüz yerine akşam serinliğinde gezmek âlâ bir seçenek olabilir.
– Tarihi yapıları gezmeyi seviyorsanız, kent merkezinden biraz uzaklaşmayı göze alarak Podostrog, Duljevo, Praskavica, Rustovo ve Stanjevici manastırlarını görebilirler.
– Mogren Plajı’na giden yolda karşınıza çıkacak Dans Eden Kız Heykeli ile Antik Roma mezarları kentin yakın ve uzak tarihinin görgü şahitlerinden.
Tumblr media
  HAZIR TRAFİK SIKIŞMAMIŞKEN…
Budva tatilimizin akabinde tekrar Bodrum’dayız. Hazır trafik sıkışmamış, sıcaklık 26-28 ortası değişiyorken dilediğimiz koya gidebiliyoruz. Bizim beğenilen beldemiz Torba. Konaklamıyorsanız bile şahane otellerdeki restoran ve plajlara dışarıdan girebiliyorsunuz. Fiyat olarak daha makul olan belediyenin Torba Cafe’sine gidebilirsiniz, lakin gün uzunluğu şezlong savaşları var. Bir öteki seçeneğinizse kıyı uzunluğu sıralanmış balık restoranlarının iskeleleri. Burada da favorimiz Mercan Restoran. Hasret Hanım’ı bulun, gerisini ona bırakın. Hem fiyatları makul hem de hoş bir servisi var. Akşamüzeri Torba’nın bütün çocukları hatta Bodrum’un öteki bölgelerinden birçok çocuk Babun Çocuk Kitapçısı’nda buluşuyor. İçinde her çeşit çocuk kitabı, önünde tatlı bir parkı var. Hafta sonları farklı atölyelere mesken sahipliği yapıyor. Kafesinde ağaçların altında dinlenmek güzel bir seçenek.
Çocukların doyasıya eğlenmesi için Bodrum’daki en âlâ adreslerden biri yeniden Torba’daki Vogue Supreme Hotel’in içindeki Candyland. Devasa aquapark’ı, dalga havuzları, Bodrum’a girişte herkesin dikkatini çeken dönmedolabın da olduğu lunaparkı ve küçük diskosuyla Candyland çocuklar için adeta bir cennet. Hem otel konuklarına hem de dışarıdan ziyaretçilere açık. Öncesinde rezervasyon gerekli.
Torba’da konaklayacaksanız veiyi bir yemek, hoş bir plaj istiyorsanız en düzgün alternatif Susona Bodrum, LXR Hotels &Resorts. Çocuklu aileler için Family Beach isminde başka bir plaj var ve otelin ısıtmalı havuzlarından biri olan infinity pool’u kullanabiliyorsunuz. Oteldeki herkes çocuklarla çok ilgili. Lorin biz sarfiyat gitmez havuza girdi ve neredeyse tüm gün çıkmadı. Cankurtaran olarak çalışan bir ablası çabucak suya girerek Lorin’le ilgilendi hatta yüzmeyi öğretti. Bana da lokal ve gurme lezzetlerini harmanlayan imza restoranı Malva’da, executive şef Necmi Ağaç’ın mikrolokal lezzet anlayışıyla hazırladığı yemekleri tatmak için fırsat doğdu. Öbür restoranlarında da vegan ve organik seçenekler var. Deniz ve havuzdan yorulan Lorin uykuya daldığında Frankie Beach Club’da DJ müzik eşliğinde eğlenceli birkaç saat geçirdim, ne palavra söyleyeyim çocukla tatilde kendinize de vakit ayırmak işin bonusu oluyor. Susona’nın Frankie Beach’ine ve bünyesindeki restoranlara rezervasyonla günübirlik girmek mümkün.
Bodrum’da bu yaz da otellerin içinde sanat galerileri açılıyor. Hem çocuk hemsizin için uygun bir aktivite. Susona’daki Frank Arka Studio bunlardan biri. Fransa merkezli dünyaca ünlü sanat galerisi Perrotin Gallery, yaz uzunluğu Bodrum Loft’ta sanatseverlerle buluşuyor. METT Hotel’deki Nine Cloud standı, Anna Laudel Bodrum’daki Daniele Sigalot’nun ‘Around the WORD’ isimli şahsî standı de görebileceğiniz öbür sanat yapıtlarından yalnızca birkaçı.
  CENNET VE KARAİNCİR
Bodrum’da nerede konakladığınız çok kıymetli değil, aracınızla ya da dolmuşlarla her koya rahatlıkla gidebilirsiniz. Bizim favori koyumuz Cennet. Deniz kıyısı yumuşacık kum. Çocuklar için ülkü sığlıkta, biraz açılırsanız koyun ismini nereden aldığını anlıyorsunuz. 5-6 metre tabanı görmek ve dağların ortasında yüzmek insanı hakikaten cennette hissettiriyor. Küçük bir işletme var. Şezlong 100 lira. Tost 40, limonata 30 lira. Otopark fiyatsız. Dilerseniz kendi sandalyelerinizle de gidip fiyat ödemeden denize girebilirsiniz.
Çocukla gidilebilecek bir başka deniz seçeneğiyse Akyarlar’daki Karaincir Plajı. Ne yazık ki burada halk plajı ismine pek yer kalmamış. Uygun fiyatlı beach’ler üzere değerli olanlar da var, seçim sizin. Pırıl pırıl bir suyu ve altın sarısı kumu var. Lakin denizin suyu soğuk. Bodrum’da Mavi Bayraklı 67 plaj var, münasebetiyle denizi gördüğünüz anda üstünüzü çıkarabilirsiniz fakat tekrar de en güzeline gideceğiz üzere bir savınız varsa Mazı Köyü’ndeki Hurma Sahili’ni es geçmeyin. Ağaçlarla dolu bu köyü bitirdiğinizde karşınıza masmavi bir deniz çıkıyor. Ufak birkaç pansiyon var. Tam baş dinlemelik. Su sıcak lakin denizi taşlık. Son olarak önereceğim deniz elbette İçmeler. Kumbahçe’deki İçmeler’in suyu o kadar soğuk olmasına karşın içinden çıkmak istemiyorsunuz. Aspat Koyu’nu da tavsiye edecektim lakin biz gittiğimizde bir otel koyun etrafını çevirmişti. İçeri giriş için kişi başı 1.000 lira istiyorlardı. Üzgünüm, Bodrum’un en hoş koylarından Aspat artık halka kapalı.
Deniz sonrası kıyı yürüyüşlerinde Bodrum’un her beldesinde kesinlikle bir çocuk parkı bulursunuz. Bodrum Kalesi’ni hazine oyunu sistemiyle gezmek de eğlenceli olacaktır.
0 notes
gallipolidaytours · 10 months
Text
Burada güneş yıl uzunluğu parlıyor...
Beni bu sefer yola çıkaran termal şifa sevdam. Mersin’in Mescitli Köyü’nden 9 bin yıldır şifalı sular çıkıyor. Roma devrinden kalma Mozaikli Hamam kükürtlü suyuyla meşhur. Yerelde bilinen bu suların şifası, bölgeye kurulan 5 yıldızlı turistik bir otelle dünya çapında kıymetini duyurma fırsatı buluyor. Mersin İçmeler’de, 450 dönüm arazi içindeki BN Hotel Thermal&Wellness, resort ve termali bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gallipolidaytours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/uyku-nedir-bilmeyen-bir-orman-ve-delta.html
Uyku nedir bilmeyen bir orman ve delta
Tumblr media Tumblr media
Bir tabiat tarihi müzesine gittiğimizde çeşitli bölgelerin öne çıkan kültürel ve doğal bedellerine yönelik eserler görürüz. Müzededirler ve de müzeliktirler! Zira muhtemelen birçok ya kalmamıştır ya çok azdır ya da bilinmeyen gizli olduğu için görmek mümkün değildir. Hani deriz ya az bulunur ve farklı manasında ‘tam müzelik’ diye. İşte Güney Amerika tam manasıyla açık bir müze. Üstelik hoş bir müzeye girdiğimizde bizde oluşan o hayret hissini da hesaba katarak söylüyorum. İşte bu türlü az kalmış alanlardan biri Ibera Ulusal Parkı. İsmi ulusal park olsa bile kendi aslında bir Amazon havzası deltası. Üstelik alanın öyküsünün gerisinde yalnızca biyolojik çeşitlilik de yok. Hususun ucu angus sığırlarına ve şu bizim ünlü Arjantin bifteğine kadar dayanıyor.
Tumblr media
YILDIZLAR YERYÜZÜNE İNMİŞ
Hatırı sayılır ölçüde bölgeye gerek seyahat gerekse araştırma için gitmiş biri olarak Ibera’da yaşadığım tecrübesi rahatlıkla listede üst sıralara koyabiliyorum. Gelelim nedenine… “Orada dur, buraya bak” derken alana ulaşmak geceye kaldı ve yol bayağı deltanın içinden geçiyor… Etrafta çok fazla aydınlatma da yok; yıldızları ve küçük sürprizimizi saymazsanız. Yol uzayınca ve bünyeye uyku etki etmeye başlayınca, yolda ışıklar görmeye başladığımı sandım. Bir, iki derken dinlenmek için dışarı çıktığımda, uykusuzluk emaresi sandığım ışıkların etrafımı saran ateşböcekleri olduğunu anladım. Yıldızlar yeryüzüne inmiş, her tarafımda dans ediyordu adeta. Lakin tahminen milyonlarcası! Bu görsel şölene Ibera’nın kurbağalarının başı çektiği gece orkestrası da katılınca olağanüstünün fevkinde bir ana şahit olma fırsatı yakaladım. Uyku nedir bilmeyen bir orman ve delta!
Tumblr media
Biyolojik çeşitliliğin nasıl bir düzeyde olduğunu o vakit yine idrak ettim. Canlı cinslerini de kapsayan bu zenginlik, daha fazlasını görünceye kadar onunla sınırlıymış üzere gelir bize. Lakin ne vakit Amazon üzere bir yere gitsek ‘Bugüne kadar bir şey görmemişim’ kanısı gelir konar aklımıza. Üstelik belgesellerde yıllar boyunca seyretsek bile… Bu kadar biyolojik çeşitlilik dedik, nelermiş bunlar, biraz ayrıntıya girelim…
Tumblr media
Parkın gözdesine gelmeden evvel timsahlardan kelam etmek gerekiyor. Bizler üzere doğal alanlarda rahat rahat yürümeye alışmış coğrafyanın insanları için parkın çabucak her yerinde karşınıza çıkabilecek timsahlar, katiyetle dikkatinizi ziyadesiyle çekecek. Birçok vakit hareketsiz bir halde durduklarından bilhassa fotoğraf çekme sıkıntısında olanlar için ülkü canlılar. Bununla birlikte park içinde yükseltilerek inançlı hale getirilmiş yürüyüş yolları dışına çıkmayı önermiyorum. Objektif dostu bir öteki simge canlı kapibaralar. Parkın her yerinde dolaşan bu canlılar çok fotojenik. Üstelik ailece bayram gezmesine çıkmış üzere, süslü halleriyle ortalıkta arzı endam ediyorlar.
Tumblr media
Armadillo’yu unutmamak lazım. Çünkü belgesellerin en ilgi alımlı canlılarından biri ve parkta görülebilecek en hoş cinsler ortasında. Bir de maymunlar var. Ibera Deltası’nda yüklü olarak bir tıp maymun olsa da meraklıları için etraftaki ormanlarda farklı tipler de görmek mümkün. Bunun dışında çok sayıda pampa geyiği üzere göğüslü canlı var.
Tumblr media
Bitki meraklıları için, tek tek tıp söylemenin büsbütün anlamsız olduğu Amazon Havzası tek sözle biricik. Ağaçların üzerinde yaşayan orkide tipleri de son derece ilgi alımlı. Kuşlara baktığımızda yalıçapkınları, elbette ‘kolibri’ler öteki isimleriyle sinekkuşları ve tyrant’lar (Alectrurus risora) özel bir yere sahip. Güney Amerika’nın devekuşları olan rhea’lar da alanda görülebilecek özel çeşitler ortasında. Tüm bunların yanında biyolojik çeşitlilik kelam mevzusuysa piramidin en üstündeki yırtıcıların ve elbette büyük kedilerin yeri bir öbür oluyor. Neden mi kelam ediyorum? Elbette jaguarlardan!
Tumblr media
KRAL KÖYÜNE GERİ DÖNDÜ
Alanın öyküsünün başrollerinden biri jaguar. Üstelik yalnızca cazibeli ve gizemli bir canlı olduğundan değil. Çünkü alan neredeyse yok olmak üzereyken kurtarılıyor. Angus sığırları da ana aktörler ortasında. Arjantin bilhassa sığır yetiştiriciliğinde dört mevsim yeşil ot bulunabilen, global ölçekte kıymetli bir ülke. Bunda Amazon Havzası’nın tesiri var. Ülkemize kadar ulaşan angus sığırları ve tekrar son derece meşhur Arjantin bifteği hepimizin malumu. Bununla birlikte yüksek sayıda sığır yetiştirmek için çok ölçüde ormandan arınmış çayırınız olması gerekiyor. Bu da neredeyse büsbütün Amazon ormanlarıyla kaplı Orta ve Kuzey Arjantin’in ormansızlaşması ve özel mülkiyete geçmesi sürecini doğuruyor.
Tumblr media
Ormanlarla birlikte orman içi deltalar üzere sulak alanlar da tarım ve meralara dönüyor. Ülkemizde de gördüğümüz, aşina olduğumuz bir durum. İşte Arjantin’de bu durumu jaguar değiştiriyor. Çünkü bu efsanevi canlı üstte değindiğim olumsuz süreç sonucunda bir devir bölgede yok oluyor. Sonrasında yürütülen çok sayıda muhafaza projesi kapsamında, evvel alanın özel mülklerden alınması, yine restore edilmesi ve jaguarın alana tekrar yerleştirilmesiyle kral köyüne geri dönüyor.
YENİDEN VAR EDİYOR
Bu ortada kelamını ettiğim alanlar 3-5 beş hektar değil. Günümüzde korunan alan 150 bin hektar, toplam doğal alan da 758 bin hektar civarında. 2007’de başlayan tekrar yabanlaştırma (rewild) programı kapsamında jaguarın yanında, büyük karınca yiyen (Myrmecophaga tridactyla), büyük susamuru (Pteronura brasiliensis) ve yeniden bir kedi tipi olan ocelot (Leopardus pardalis) eski ömür alanlarına geri döndürülüyor. Çok sayıda kuş ve öteki canlı da süreç içinde geri geliyor. Münasebetiyle ikonik bir canlı olan jaguar kendiyle birlikte birçok çeşidi ve elbette eşsiz Ibera Deltası’nı tekrar var ediyor. Günümüzde hâlâ vakıf ve derneklerin müdafaa ve tekrar yabanlaştırma çalışmaları devam ediyor.
Tumblr media
Biyolojik çeşitliliğin yanında kültürel zenginlik ulusal parkın etrafındaki köylere gittiğinizde çok daha görünür hale geliyor. Hepinizin merak ettiği Amazon’un şimdi günümüz dünyasıyla karşılaşmamış yerli (indigenous) kabilelerini alanda görme bahtımız yok ancak köylerde lokal halkla vakit geçirmeyi seviyorsanız onların izini görmeniz mümkün. Çünkü Arjantin genelinde Andlı insan kümeleri ve Amazonlular çabucak fark ediliyor. Tavsiyem odur ki kesinlikle mahallî halkın ortasına karışın ve köylerde daha uzun vakit geçirin.
Tumblr media
Ibera bölgesi neredeyse yok olmak üzereyken kurtarılıyor. Bugün hâlâ yine yabanlaştırma ve muhafaza çalışmaları devam ediyor. Jaguarlar ve angus sığırları ana aktörler.
Tumblr media
PİZZA HAMURU BİLE BİFTEKTEN
Arjantin genel olarak etiyle çok meşhur olan bir ülke lakin bilhassa Ibera’da ‘asado’ denen barbekü çok tanınan. Bununla birlikte And ve Amazonlara mahsus yüzlerce farklı yemek tipi var. Denemek için bir ömür gerekiyor. Bölgede et o denli ünlü ki Ibera’da pizza söyleyip bu nasıl bir hamurmuş diye şöyle bir baktığımda, hamur yerine ince biftek kullandıklarına bile şahit oldum. İspanyolca menülere dikkat edin!
Ibera Ulusal Parkı’na karayoluyla ulaşmak elbette mümkün. Uçakla seyahat etmeyi tercih edecek olanlarsa yakındaki Corientes ve Iguazu havaalanlarını kullanabilirler. 
Tumblr media
Objektif dostu kapibaralar.
Tumblr media
‘Rhea’ isimli devekuşları.
Tumblr media
Pampa geyiği
0 notes
gallipolidaytours · 10 months
Text
Bulgarların radarında Çanakkale var
Bulgar medyası, Çanakkale’den bu sene en çok seyahat edilecek destinasyonlar ortasındaki ‘gizli mücevher’ olarak bahsediyor. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Bulgaristan’la turizm bağlantılarını güçlendirme çalışmaları kapsamında Mustafa Kemal Atatürk’ün 1913-1915 ortasında Sofya Ataşemiliterliği misyonu sırasında kullandığı çalışma odasının onarımını üstlenmişti. Sofya Büyükelçiliği Konutu’nun…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes