Tumgik
eskibirhirka · 9 months
Text
Bu yazı yüzüne bir bok söyleyemediğim kızın arkasından saydırma yazısıdır.
Bazı insanlar vardır çok konuşurlar, hep kendileri haklıdır, her bok hakkında bilgileri vardır, kendini beğenmişlerdir, "Ay onu yapamam, bunu yapamam" derler, ağızlarını yaya yaya konuşup, fazlaca itici jest ve mimik kullanırlar ya... heh öyle bir insanla 1 haftadır aynı evdeyim ve daha önümde 4 gün var.
Tumblr media
Hayalimde kıza her dakika kafa atıyorum ama yüzüne bir şey diyemiyorum çünkü annesinin hatırı var. Yoksa ben bu kızın bir ağzına sıçarım bir ağzına sıçarım ki şaşar kalırsınız.
Bak şimdi ben bu satırları yazarken tuvalete gitti bütün gücünü kapıyı açmak ve kapatmak için kullanıyor minnoşluğuna yandığım.
Tumblr media
Hanımefendi sigaraya başlamış, ha bire sigara içiyor, anasından da gizliyor. Geçen gün okey oynarken biz sigara içenler yaktık sigarayı. Bu çok bilmiş demesin mi "yeeaa aynı anda sigara yakıyorsonooozz ben raadsıızz oluyorooommm dumanından. Tek tek içeeennn!" Ulan gerizekalı sen fosur fosur içerken rahatsız olmuyorsun da dumanından biz içerken mi rahatsız oluyorsun diyemedim diye sinirim içime içime patlıyor. Sen anana dua et anana. O kadının iyilikleri olmasa ben seni orada rezil eder yerin dibine sokarım bir daha kafanı çıkaramazsın yer yüzüne.
Gelmiş bize yaz tatili yapmaya. Kendi evimde ben daha çok misafirim bu malozun yanında. Ev her şey dahil otele döndü. Helal hoş olsun da bir sus be, bir sus da azıcık nefes al oksijen gitsin beynine. Ay erasmusa gitmiş de, çok çılgınmış da, her gün içmiş de, en farklısı oymuş da, teni çok hassasmış da, hemen hasta olurmuş da, tüm alerjiler ondaymış da, sevgilisinin yanında elini cebine atamazmış da, en kötü o aldatılmış da...
Ööfffffffffffffff!!!!!!
Suuusss bee!!!!
Suuuuuusssssss!!!
Tumblr media
10 notes · View notes
eskibirhirka · 10 months
Text
Çalkala hadi adamım...
Anam çok uzun zaman olmuş be yazmayalı. Neyse ki ot gibi bir hayatım var da değişen bi bok olmadı. En son yazımdan bugüne hala aynıyım. Maymundan evrilen atalarımız beni görse "buna mı evrildik la biz şimdi?" diyip evrilmekten vazgeçerler.
O kadar otum ki bir çiçek bile açmadım sayın ahali. Aksine tam soluyordum ki "başlarım lan böyle işe!" diyip solmaktan vazgeçtim. Güzel bir depresyona girdim önce. Üstüme gübreler yağdı. Bir parça psikiyatr biraz antidepresan. Dedim olmaz böyle bıraktım kendi kendime hem terapiyi hem antidepresanı. (Tabi siz evde denemeyin.) Yaptığım şey büyük bir cahillikten başka bir şey değil aslında ama sinirim bozuldu. Aslında psikiyatriye gitmeye karar verdiğimde çok kötü bir durumdaydım. Depersonalizasyonum şaha kalkmış, sosyofobikliğim içimi çürütmüş, depresyonum cesede dönüştürmüştü. Ne ev işi ne yemek, hiç bir şey yok. 10 kilo falan verdim. Annem halime acıyordu. Batu'nun huzuru kalmamıştı. O yüzden gideyim dedim. Psikiyatri'ye ilk gidişim olmadığı için bana neler olduğunun farkında birisi olarak gittim azıcık akademik dille tüm anamnezimi (hasta geçmişi) anlattım. Fazla mı akademik konuştum nedir, "kitab-i bilgilerle gelmişsin." dedi doktor. Batuşu çağırdı görüşmeye bu da "bence Pınar'ın bir şeyi yok tembellikten hep." demez mi? Ulan dedim öyleyse başlarım böyle işe. Benim kafamı dinlemeye ihtiyacım var. Evden bir çıktım çıkış o çıkış. Anam leyleği havada mı gördüm nedir? Önce Elazığ, sonra Samsun ardından Marmaris tekrar Samsun oradan Artvin bir daha Samsun derken sonunda evime döndüm. Çoh da iyi geldi ha! Tabii bu süreçte aslında hep antidepresan kullanıyordum daha yeni kendi kendime bırakma evresine geçtim. Muhtemelen ilaç vücudumda etki göstermeye başladığı için de iyi gelmiş olabilir. Bilemiyorum. Bırakınca göreceğiz bakalım ebesininkini!!!!
Ben Samsun'u Karadeniz sanıyordum meğerse Karadeniz Samsun'dan sonra başlıyormuş. Artvin Kemalpaşa'da arkadaşım var ona ziyarete gittim. "İşte!" dedim "Karadeniz böyle olmalı." Her yer yeşil yahu. Gözlerim bayram etti. Nereye gitsem çıldırıyordum. "Oha burası çok güzel", "Lan burası da çok güzel.", "Anam avradım olsun burası da harika." demekten kendimi alıkoyamadım her gittiğim yerde. Ha bu arada Karadeniz fıkralarında anlatılanlar hiç bir şeymiş. Adamların kendisi komple fıkra. Biz tam Kurban Bayramı zamanı Artvin'deydik. Kemalpaşa da Artvin'in Gürcistan ile arasındaki sınır ilçe. Sarp sınır kapısına 5km falan. Bu kadar sınıra yakınken bir de Batum'a geçelim diye düşündük. Trafik falan olur diye de kendi arabamızla değil de taksiyle gidelim dedik. Bindik taksiye "sınır kapısına" diyince adamın suratı düştü direkt ama el mahkum devam etti yola. Anam bir trafik var görmeniz lazım. Tüm Türkiye Batum'a gidiyor sanki. Maksimum 10 dakikada gideceğimiz yolu 1 saatten fazla sürede gittik. Şoför de Karadeniz şivesiyle konuşup durdu yol boyunca. Bir ara trafikte giderken arkada başka bir taksi ufak bi kaza yaptı. Meğer bizim şoförle aynı durağın taksisiymiş. Adam bir anda indi taksiden. Gitti baktı kazaya sonra uzaktan Batu'ya "sen kullan" diye işaret yaptı. Anam benim Batu'm Batum yolunda bindiğimiz taksinin şoförlüğünü yapmaya başladı. Biz bayağı ilerledik adam arkada kaldı. Tünele girdik çıktık falan bir baktık adam geldi bu sefer de diyor ki "Ben bir sigara iççem sen devam et ben yetişirim sana." Batu da devam etti. Neyse tüm uğraşlardan sonra sınıra zor bela geldik. Arkadaşımın eşi sınırda jandarma. Önce onun yanına uğradık o da demez mi "girişler şu an çok kalabalık. Sıraya girseniz 2 saate anca geçersiniz kapıdan. Dönüşte de bir o kadar beklersiniz, bence girmeyin." Batu ve ben... Sıra beklemek öyle mi? Hah! Mümkünatı yok bacım! Biz döneriz geri. Eskişehir'e kadar gidip sıra var diye Balmumu müzesine girmemiş insanlarız biz. Batum'a mı gircez? Ben kendi memleketimi gezerim anam kalsın. Öyle de yaptık sınırdan geri dönüp Artvin'de gezmediğimiz yerleri gezdik, mutlu mesut döndük evimize.
Samsun'a dönüş yolunda Sümela'ya gitmeye karar verdik. Daha doğrusu ben Batu'ya ısrar kıyamet kabul ettirdim. Bizim araba da 1.2 motor. Balataları daha yeni yakmışız. Sümela yolu yokuştur araba zorlanır diye Batu istemedi. Hele ki orada da trafik varsa balatalar bir kere daha yanar diye endişelenmeye başladı. Ben çok ısrar edince gönülsüzce kabul etti. Tüm bunları düşünerek erkenden yola çıkmaya karar verdik böylece trafiğe falan yakalanmadan Sümela'yı gezip Samsun'a dönecektik. Planladığımız gibi de oldu. Trafiğe yakalanmadan Manastır'ı gezdik döndük. Dönüş yoluna girdiğimizde Sümela'ya girişte 3km falan trafik oluşmuştu. Batu manyağı bir anda sinirlenmeye başladı. "Görüyorsun işte ben sana dedim trafik olur. Ya biz de bu trafiğe yakalansaydık. Arabanın balataları yanardı kalırdık burada." Dedim ki "Canım o karşının trafiği biz ne alaka? Zaten o yüzden erkenden geldik. Yakalanmadık işte." Bizimki de hala ısrar ediyor "Yakalanabilirdik" diye. - Ama yakalanmadık-, - ama Yakalanabilirdik - mevzusundan bir kavga etmeye başlamışız... Evlere şenlik! Lan karşının trafiği bizi gerdi resmen. Herif manyağa bağladı. Sinirden ağlamaya başladım da o an sonra çok dalgasını geçtim ama. Arkadaş ortamında bire bin katarak anlatıp ortalık mezesi yaptım. Oğluuummm benimle uğraşmaya çalışma! Üzerim!
Bunlar da Artvin ve Sümela'dan çektiğim fotoğraflar. Batum'a girip ayfon alaydım daha iyi çekerdim.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bu arada Sümela'da su 20 TL, limonata 98 TL, kola 50 TL. Alın şimdi bu bilgiyle naparsanız yapın.
Tumblr media
11 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Bir kaç hafta önce Batu'nun ailesi bizdeydi. Kardeşi İstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisans yapıyor. Geçen sene bizde kaldı. O yüzden İzmit'ten üniversiteye gidiş geliş yaptı - ki bu aşırı mantıklıymış-. Bu sene tez yazma senesi olduğu için okula gitmiyor. Bize geldiklerinde tez danışmanıyla görüşmek için İstanbul'a gitmesi gerekti. "Pınar abla birlikte gidek mi?" diyince ben de "Gidek." dedim. İstanbul'un dibindeki şehirde oturmama rağmen daha önce gezmeye hiç gitmedim. Sadece üniversiteden çok yakın bir arkadaşım veteriner kliniği açacaktı bir süreliğine ona yardıma gittim. O kadar yoğunduk ki sadece ev ve klinik arasında mekik dokuduk. O yüzden kabul ettim Batu'nun kardeşinin fikrini. Dedim "beni bi İstiklal'e götür be." Dedi "Ayıpsın Pınar abla, seni sahafların bulunduğu bir çarşıya götüreceğim." Ulan abi-kardeş beni can evimden vurmayı nasıl da biliyorlar.
Bir gün öncesinde de burada Ormanya diye bir yer var. Oraya gittik. Hava yağmurluydu. Ormanya'da yürüyüş parkurları var. Eğer yolunuz o tarafa düştüyse genelde çoğu insanın takıldığı yerlerde takılmışsınızdır. Bir de kırmızı parkur denen yürüyüş parkuru var orası 8km uzunluğunda dik dik bayırları olan çok yorucu bir parkur. Ormanya'nın en ücra kısımlarından birisinde bir gölet var. Bizim amacımız oraya en kısa yoldan ulaşıp, orada yanımızda götürdüğümüz şeyleri yemek için mola verip kırmızı parkuru devam ederek çıkışa gitmek.
Tumblr media
Ormanya haritası bu. Bu haritadan yolları takip ederek gidiyorsunuz. 10 numaralı yer göletin olduğu yer. Oraya mümkün olan en kısa yoldan gittik. Ayrıca burada çıkış saati diye bir şey var. Eğer gitmek isterseniz saat 18.00'de bu bölgeden çıkmış olmanız lazım. Biz zaten gölete vardığımızda saat 16.00 civarıydı. Kırmızı parkurdan geri döneceğimiz için 16.45 gibi yürümeye başladık. Yürü yürü bitmiyor. Bir bayır iniyorsun bir bayır çıkıyorsun. Ayakkabılar ayağımı vuruyor falan. Kırmızı parkurda bir yerden sonra nerede olduğunuzu gösteren haritalar yok. Saat 18.00 oldu biz hala çıkışa gitmeye çalışıyoruz. Telefon bazı yerlerde çekmiyordu. Çeken yerlerde bu haritaya bakıp nerede olduğumuzu tahmin etmeye çalışıyorduk. Yağmur yağıyordu bir de. Sırılsıklam olduk ama çok eğlendik. Neyse sonunda 18.30 gibi bölgeden çıkışımızı yaptık. O gün bacaklarım kopacak gibi ağrıyordu, ayaklarım da ayakkabılar yüzünden sızlıyordu. Yolda Neslihan tez danışmanının yarın okulda olamayacağını söyledi ama biz zaten hızlı trene bilet almıştık gitmeye karar verdik o yüzden. İstiklal'e vardık dönüp Neslihan'a dedim ki, "Demek yurt dışına gitmek böyle bir his!" Etrafımızda herkes yabancıydı. Avrupa'dan, Asya'dan, Orta Doğu'dan falan bir sürü insan vardı. Yurt dışında gibiydim yani. Ağzımı aça aça yürüdüm tüm İstiklal'i. Neyse sahaflar çarşısına girdik, Aslıhanlar Pasajı'ydı sanırım. Orada bir tur kendimizi kaybettik. Sonra tekrar Galata' ya doğru yürümeye başladık. Yolda da şöyle bir kilise gördük.
Tumblr media Tumblr media
Fotoğrafları bok gibi çektim, çünkü sosyofobiklik bunu gerektirir. İstanbul'da kendimi çektiğim bir fotoğrafım bile yok. Zaten İstanbul'da çektiğim toplam 3 fotoğraf var. İkisi bunlar diğeri de bu:
Tumblr media
Neyse efendiler, çok uzattım. Biz kilisenin içine girerken turist kızın biri kapısında seksi pozlarla fotoğraf çekiliyordu. Garipsedim açıkçası. İbadethane burası sonuçta, saygı iyidir diye kızı bir kınadım kendi içimde. Şimdi saygı iyidir diyorum da hikayenin devamında bir amcamız beni mort etti. Yani önce iğneyi kendine batıracaksın bacım. Yok öyle millete atıp tutmak. Velhasıl girdik biz içeri, öyle az buçuk bakındık. İçeride mum yakanlar, dua edenler, bir de bizim gibi alık alık etrafına bakanlar vardı. En sonunda bakıp çıkışa yöneldik. O sırada da Neslihan'ın kulağına kendi kendimle dalga geçen bir espri yaptım, çıkışa da çok yakındık. Beynim kendini çoktan kapıdan dışarı çıkarmış olacak ki birazcık yüksek bir sesle gülmeye başladım. Taa ki arkamdaki amcanın biri "Gençleeerr sessiiizz!" diye bağırana kadar. Valla amca sen buraları okumazsın da yine de buradan sana iki çift lafım var. Birincisi, çok haklısın, ikincisi o kadar çok utandım ki Galata'ya varana kadar keyfim bir hayli kaçtı. Ona göre yani!
Ortaköy'e yürüdük sonra. Orada da turistin biri benden fotoğraflarını çekmemi istedi. "You can do this, you can do thiiiss" diyerek ekranda bana bir şeyler gösterdi ama "I can't" ablacım. Ne gösterdiğini gram anlamadım. "Hayır yani benim çektiğim fotoğraflar ahan da bunlar emin misin benim çekmemi istediğinize?" nin İngilizcesini bilmediğimden "okey, okey" dedim. Neyse sonra orada da sahaf bulduk. Yan yana küçük kulübelerde sahaflar vardı. Biz birine girdik içerisi boştu, öyle bakınırken adam "aradığınız bir şey var mı?" diyerek bizi başka bir sahafa soktu. Ne olduğunu anlamadan adamdan 2 tane kitap aldık. Yolda yürürken Neslihan ile aramızda "şimdi biz bu kitapları kendi irademizle mi aldık?" tartışmasını yaptık. Adam o kadar laf cambazıydı ki öz irademizin sahibinin o an o olduğuna karar kılıp, Üsküdar vapuruna bineceğimiz yere doğru yürüdük. Vapura binip karşıya geçince medeniyet değiştirdik zannettim. İstanbul'un Avrupa yakası ile Anadolu yakasında bu kadar farklılık olacağını hiç düşünmemiştim. Direkt farklı bir havası vardı. Ya da yoktu da ben yorgunluktan öyle hissetmiş olabilirim. 2 gün boyunca yarınlar yokmuşçasına yürüdüğüm için eve geldikten sonra 5 gün falan oturup kalkamadım.
Ne de uzun yazı yazmışım yahu! Neyse hani şu puzzle vardı ya o postu paylaştığımdan beri anca 10 parça eklemişimdir. Seneye bitiririm herhalde.
Tumblr media
17 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Tumblr media
6 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Tam 1 haftadır şu aptal puzzle üzerinde çalışıyorum. Boynum sızım sızım sızlıyor ve sadece bu kadar ilerleyebildim. Kafam dağılsın dedim iyice sinirim bozuldu. Daha fazla ilerleyemiyorum.
Bu arada gbt'mi sorgularsanız hakkımda açılmış bir dava görürsünüz. Belalıyım diyorum inanmıyorsunuz. Bu sosyofobiklikle ne kadar belalı olunursa artık! Zamanında anam babam dedemin evinin üstüne (tamamen maddi manevi olarak kendi cebimizden, boğazımızdaki rızkı keserek) ev yapmışlar. Çocukluğum falan hep o evde geçti benim. Babam vefat etmeden önce adamın birine evin projesini çizsin de evi üstümüze alalım diye peşin para vermiş adam da paranın üstüne yatıp projeyi çizmemiş, babam vefat edince de çok saygı değer! dedem anneme "Sen evlenirsin." diyerek evi üstümüze yapmadığı için ev şu an hukuki olarak diğer iki amcamla ortak gözüküyor. Miras konusunda da anlaşamayınca büyük amcam bizi mahkemeye vermiş. Kendi oturduğumuz ev elimizden gidiyee kısacası. Son zamanlarda hiç görüşmediğim kadar çok avukatla görüştüm. Maalesef ev dedemin arsası üzerinde olduğu için hukuki olarak bi' bok yapamıyoruz. Bütün herşey bizim aleyhimize.
Dava tebligatı geldiğinde ellerim ayaklarım tutmadı bir süre. O güne kadar Hukuk bilimine dair tek bildiğim şey Müge Anlı'daki avukat amca ve Kpss Vatandaşlık ile öğrendiklerim. Avukata bir gidişim var avukatın bana ilk sorduğu şey "Sen dayak mı yedin?" Artık nasıl bir halde girdiysem büroya. Dayak yemedim Avukat ablacım anksiyetik kişiliğim hortladı onun yankısı bu. Neyse cevap dilekçesi için 2 haftalık bir süre vardı bir şekilde dilekçeyi yazdık yolladık. Süreç bize pahalıya patlayacak ama hadi hayırlısı!!!
Tabi bu olayın üzerinden de 2 haftadan biraz fazla geçti. Daha sakinim şimdi. Kendimi bu puzzle'a verdim düşünmeyeyim diye. Puzzle da görevini layıkıyla yerine getiriyor kendisinden başka bir haltı düşünmüyorum.
Kpss de açıklandı. Ben 80.9 almışım ama 81 diyorum çünkü neden olmasın ki? Muhtemelen bana devlet yolları göründü. Tabi devlet babamızın canı atama yapmak isterse. Kısmet!
Saat gecenin 1'i olmuş. 3000 lik puzzle'dan 3 parça daha yerleştireyim de 2997 parçam kalsın geriye. Gerçi bundan daha az kalmıştır, abartmayalım. Amaan ya da abartalım çünkü neden olmasın ki?
Tumblr media
10 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
🧚🧚‍♂️🧚‍♀️
4 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Tumblr media
1 note · View note
eskibirhirka · 2 years
Text
Tumblr media
5 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Uzun zamandır önermeyince tabi, öneremiyorsun. 🙄🌻🌻
Merhaba ıssız adaya düşmüş insanlar. Yanınızda kimler var bakem?
Çok güzel bir anime izledim geçenlerde. Normalde en sevdiğim anime "Elfen Lied"di artık değil! Birazdan bahsedeceğim anime ilk olarak 99 yılında çekildi daha sonra 2011 yılında tekrar çekildi. Mangasının çıkış senesini bilmiyorum. Google ablaya sorarsınız o kısmı. Bu mangayı yazan abimiz yazarken çok uzun aralar veriyormuş. Bu nedenle son sezonu 2014 yılında yayınlanmış. Ben daha yeni izledim. Yeni bölümlerin mangası çıkacak diyorlar. Umarım animesi de çekilir.
Bu uzun girizgahtan sonra diyeceğim o ki; bahsi geçen anime: HUNTER X HUNTER
Tumblr media
Ahhh Gon'um, taş kağıt makasım. Çok üzdüler bu bebeyi.
Uzun zamandır yazmadığımdan mı nedir yazan yerlerim tutmuyor. Nasıl anlatsam bilemedim. Neyse sudan çıkmış balık gibi dalıyorum ortaya. Eşlik edin de mal gibi görünmeyeyim.
Tumblr media
Bu manga/anime evreninde Hunter diye bir olay var. Bu hunterlık yüksek bi' mevki. Öyle kafasına göre herkes çıkıp olamıyor. Çok zor bir sınavdan geçip bu lisansı alman lazım. Her sene yüzlerce kişiden sadece 3-5 kişi alabiliyor lisansı.
Baş kahramanımız Gon (yukarıda başını kaşıyan velet), bu veletin babası bir avcı. Hunter yani. Fakat Gon babasıyla hiç tanışmamış, halasının yanında büyümüş küçük bir çocuk. Diyor "Ben de babam gibi avcı olacağım, onunla tanışacağım." Sınava girmek için yola çıkıyor. Böylece anime Gon'un avcılık lisansını alıp babasıyla tanışabilme ihtimalinin etrafında şekilleniyor.
Gon bu yolda bir kaç dost ediniyor. Gon ile karşılaşan herkes onun saflığıyla ve temizliğiyle mest oluyor falan. Klasik baş karakter.
Tumblr media
Başlangıçta ponçiklikler dolu anime daha sonra çaktırmadan karanlık bir tarafa evriliyor.
İçinde bir çok şahsına münhasır karakterlerin olduğu anime bazen çok durgun bölümlerden oluşuyor. Yine de bir sonraki bölümü izleme hevesiyle yanıp tutuşuyorsunuz.
Tumblr media
Ahh Killua'm üzümlü kekim. En has karakterlerden biridir. Gon'un en has dostu. Her eve lazım türden. Kendisi hakkında çok fazla bilgi vermeyeceğim. Güzel bir karakterdir. Kusursuz başrolün yanında kendimize daha yakın hissettiğimiz kusurları olan bizden biri. Yani çok da bizden biri değil düşününce ama öyle gibi de...
Hızlı tüketim içeriklerin içinde kaliteli ürünlerden. İzlerseniz pişman olmazsınız izlemezseniz de hayatınızda bir şey değişmez. Öyle "Aaaaa nasıl izlemeezssiiiinnn kankaaaa" cılardan değilim ama yine de sorarım "İzledin mi?" diye.
İzledin mi?
Kanka izledin mi?
Hala izlemedin mi?
İzledin mi?
İzlesene...
Niye izlemedin?
İzle!!!
İzledin mi kanka?
İzle ha tamam mı?
Tumblr media
3 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Ağzıma takılan şarkılarda bugün...
🦎🦎🦎
2 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Anlamıyorum bu insanlar neye seviniyor? Geleceğimizin bu bir sınavı bile yapamayan insanların elinde kobay olmasına mı seviniyorlar? O kadar emek çöp oldu. Sınavın iptal olması doğru bir karardı, katılıyorum fakat bu duruma düşürülmek doğru muydu? Bazı insanlar bu sınava göre plan program yaptı. Şimdi bize diyorlar ki "Her şeyi sil baştan yapacaksınız." Biz de "oleeey!" diyoruz. Gerçek şu ki sınav iptal olsa da olmasa da Kpss'ye giren insanların hakkı her türlü yendi, gasp edildi!!
Bazı insanlar sınavdan sonra atanana kadar 3-5 kuruş kazanmak için işe girdi şimdi hem çalış hem çalış diyorlar. Yani hem study hem work! Allah kolaylık versin ne diyeyim??
10 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
"Hesap Vakti"
youtube
Ne zaman dinlesem tüylerim diken diken olur. Bu 7 dakika 50 saniyelik parça Atatürk'ün demeçlerinden, mektuplarından, notlarından ve Nutuk'tan alınan sözleriyle düzenlenmiş bir çalışmanın son parçasıdır. Sadece bizi ilgilendiren değil tüm dünyayı özetleyen bir çalışmadır. Bu çalışmanın tamamını dinlemenizi öneririm. Özellikle son seste ve kulaklıkla dinleyin. Dinleyemeyenler için aşağıda okumanız için sözleri bırakıyorum.
"Hesap vakti gelmişti. Tarih alışkanlığından vazgeçecek. Kimsiz, kimliksiz, kişiliksiz kalanlar; Şimdi kendi yazgılarını yazacaklar!
Ne ezen olmalıydı, ne ezilen. Her ulus kendi bağımsızlığını kendisi yaratacak. Eğer siz bu işleri başkaları adına yaparsanız; Bunun adına emperyalizm denir. Oysa biz emperyalizmi kahretmeye geliyoruz.
Hakimiyet milletindir dediğimde acaba ne anlıyorlardı?Ama anlayacaklardı. Savaştıkça anlayacaklardı. Kazandıkça anlayacaklardı.
Bir gün ressamlar kahramanlık yüzünü kaybederlerse Gitsinler Yıldırım'ın resmini yapsınlar. Aksak Timur şimdi yaşasaydı belki de aynı şeyi yapacaktı.
Şu gencecik çocuklara bak. Yeni Zelandalı, Avusturalyalı, Anzak ve Yunan için anlamsız bir savaşın garip mezar taşları değiller mi? İşte şimdi bizden öğrenecekler. Özgürlüğün ne olduğunu, Bağımsızlığın ne olduğunu? İçleri rahat, yanı başımızdaki mezarlarda
Daha ilk meclis açılırken oradakilerin çoğunun ulus kavramı yoktu. Padişah, hilafet ve ümmet. Bundan başka kişiliği olmayanlarla böyle bir özgürlük savaşı nasıl kazanılacaktı?
Diyelim ki kazandık, Bu savaş kimin adına kazanılacak?
Ana kalbi işte... Düşündüklerimi ve arkadaşlarımı tanıdıkça başıma bir şeyler gelecek korkusuyla anacığım pamuk elleriyle okşamıştı beni
'Mustafa'm' dedi, 'korkuyorum, padişaha karşı mı geleceksin?'
Gün nasıl doğacaksa, sen beni nasıl doğurduysan anacığım...
Sonra ateş, sonra kan, sonra ihaneti gördük. İhaneti ateşle yakıp, aydınlatıp, Korku korkudan kaçıp, ressamlar bizim resmimizi yaptılar. Gencecik Yeni Zelandalı, Anzak, Avusturalyalı... Koyun koyuna bağımsızlığın resmini bizden öğrendiler
Aydınlattık! Korku korkudan kaçıp, doğudan doğdu güneş. İlk defa karanlık korktu. İhaneti ateşle yakıp, aydınlattık!
İnsanlar bilinçlendikçe kişiliklerini ister. Milletler de öyledir. Kabiliyetlerini keşfetmek, zengin olmak isterler. Bu zenginlik başkalarının açlığı pahasına olursa İşte o zaman iş değişir. Eninde sonunda hesabı sorulur.
Din adına, ideoloji adına başka milletleri boyunduruk altına almak... İşte biz buna emperyalizm deriz.
Gerçek bir devrimcinin amacı; Egemenliğin kayıtsız ve şartsız ulusta olmasını sağlamaktır. Tam bağımsızlık dünya milletleriyle kardeş olmak demektir.
Irk esasına dayanan düşünce unsurları, İnsanlık ailesine üvey evlat yetiştirmek demektir.
Bilinçlenen bir toplum demokrasiden korkmaz! Halkını cahil bırakan insanlar eninde sonunda kahrolurlar.
Fakirliği paylaşmakla, zenginliği paylaşmak ayrı ayrı şeylerdir. Sosyal devlet emeğin ve geniş halk kitlelerinin refahı demektir. Bunun kaideleri bellidir.
Ne üç beş kişi parası ile dünyayı değiştirebilmelidir, Ne de devlet zalim olmalıdır!
İnsan zekâsı ve kültürü soyut ve somut kavramlarıyla bir bütündür.
Sanata, bilime ve söylediğin türküye, ekmek kadar acıkıyorsan ne mutlu sana!
Barış zekâ ürünüdür. Savaş aklı olmayanlara aittir. Eğer uğruna savaşacak bir şeyin varsa, O olsa olsa özgürlüğündür, bağımsızlığındır!
Zaman akacak ve gidecektir. Hiçbir şeyi tabulaştırma! Dogmalara karşı koy!
Büyük devrimlere gereğin kalmayacak kadar devrimci kal yeter!
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur.
Sakın kurtarıcı bekleme!
yoksa...
Sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım."
8 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Note
biraz geç bir kutlamayla doğum günün kutlu olsun Pınar abla! ailenle, batu abiyle, arkadaşlarınla, sevdiklerinle geçireceğin çok güzel sağlıklı, uzun yaşların olur inşallah🤍✨ her yaşında her ânında hayattan daha da zevk alman dileğiyle✨sen ve yazıların da çok özlendi bunu bil lütfenn umarım oralarda bir yerde çok iyisindir 🤍🪄
Biraz geç bi farketmeyle teşekkür ederim canım anonim. Doğum günümün üzerinden 12 gün geçti. O yüzden görür müsün cevabımı bilemiyorum. 1 yıl sonra yine senin mesajını görmek mutlu etti. Hafızanda neden benim doğum günümün yer kaplamasına izin veriyorsun bilemiyorum ama teşekkürler tekrar.
Ben de yazmayı özledim de hiç içimden gelmiyor. Garip bir ikilem...
Güzel dileklerin günümü aydınlattı. Umarım gönlünden geçen her dilek seni bulur. Kendine iyi bak.
🌻🌻🌻
5 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Note
iyi akşamlarrr, bu kaç aydır tumblr’a girmiyordum ve şimdi girmişken ilk işim senin bloğuna bakmak ve yazılarını okumak oldu. ama sende bir süredir yokmuşsun be Pınar abla😅umarım sağlığın, sıhhatin her şeyin yerindedir ve bir gün buralara yeni şeyler yazarak sevindirirsin bu bekleyenleri🤍hep sağlıkla,mutlulukla kal..✨
Uzun zamandır girmiyorum. Aylar sonra Tumblr'a girince bir senin bir Verda'nın bir de hıyarın tekinin mesajına rastladım. Hıyar'ı engelledim ama sizin mesajlarınız içimi ısıttı. Hayatımda her şey yolunda. Yazmak içimden gelmedi bu sıralar. Umarım içimden geldiği bir zaman diliminde görüşürüz. Kendine iyi bak, hayatın güzellikleri kapında belirsin.
🌻🌻
7 notes · View notes
eskibirhirka · 3 years
Note
banasorarsan hesabına yeni film ve diziler yüklemelisinnn önerilerin çok güzel çünkü👉🏻👈🏻
Teşekkür ederim anonim ☺️
Bu ara iki hesabımı da boşladım. En müsait olduğum zamanda yüklemeye çalışacağım. Ortalık biraz karışık be anonim. 😄
🌻🌻🌻
7 notes · View notes
eskibirhirka · 3 years
Text
youtube
Durduk yere yine aklıma bu video geldi.
Şimdi sevdiğiniz insanların kulağına sinsice yaklaşıp ansızın "Beni seviyon he?" diye bağırın. O insan "seviyom He!" diyene kadar yılmayın.
10 notes · View notes
eskibirhirka · 3 years
Text
Merhabalar, nasıl gidiyor hayat?
Ülkemizde hatta tüm dünyada felaket üstüne felaket yaşanırken umarım özel hayatınız güzel gidiyordur. Benimki stabil. Ne ileri ne geri... Aslında yerinde saydığın her vakit biraz geriye gitmektir neticede.
Kitap fuarı var bizim buralarda. Pandemiden sonra ilk kitap fuarıymış. Gerçi buna da kitap fuarı demeye bin şahit gerek. 50 yayınevi diyorlar ama ben 50 görmedim. 4-5 stand Olympia yayınlarının zaten. Kitaplar bu yayınevinde çok uygun. 5 TL , 10 TL falan fakat basımlarda hatalar var. Defolu bir yayınevi sanırım. Akçay'da çok var bu yayınevinin kitapları, başta korsan sandım fakat kitap fuarında da standını görünce fuara korsan sokmayacaklarını düşünerek araştırma yaptım. Gördüğüm tüm yorumlar lanet ediyor yayın evine. Yanlış çeviri, hatalı basım diye. Günümüzde dolar ve euro kurunun artmasına bağlı olarak kitap fiyatlarının da bir hayli arttığını düşününce defolu mefolu diyip alıyorsun. Okuyunca kelimelerde veya cümlelerde bir terslik olduğu belli. Daha iyi yayınevinden alınan kitaptaki aynı haz yok fakat hiç kitap okumamaktan iyidir. Gerçi ben barkodu telefonumdan sorgulattım, Rusça bir şeyler çıktı. Bu durum da beni tekrar korsan olma ihtimaline yöneltti de kitap fuarında açılan stand olması da bu ihtimali yok saymama neden oluyor. Kafam çok karışık anlayacağınız.
Umarım bu sene Kocaeli Kitap Fuarı açılır. Özledim öylesine büyük fuarları. (Ben bu satırlara ufak bir yemek arası verip, yazımı taslaklara kaydetmişken instagramda Kocaeli Kitap Fuarı'nın Ekim ayında yapılacağını öğrenmiş bulunmaktayım. Hayırlı uğurlu olsun.)
Şu an Akçay'dayım. Pazar günü kardeşimin alan sınavı var. O sınavdan sonra doğru İzmit'e. Ardından ufak bir Samsun maceramız olacak. Evimi çok feci özledim ama en az 2 Eylül'e kadar evime kesin giriş yapabilecek gibi durmuyorum.
Tumblr media
9 notes · View notes