Tumgik
erhan0855 · 3 years
Text
Öğretmen Arkadaşımın Emanet Karısını Siktim!
Mrb arkadaşlar, ben ilköğretimde öğretmenlik yapan biriyim. Okulda en samimi olduğum Öğretmen arkadaşım Haluk’un karısı Necmiye ile olan ilişkimi sizlerle paylaşacağım. Okula atandığımda tanıştığım Haluk ve Necmiye çiftiyle zamanla samimiyetimizi iyice geliştirmiştik. Bunlar daha yeni evlilerdi, yaş itibariyle de aynı yaşlarda olduğumuz için çok iyi anlaşıyorduk, her konuda muhabbet ediyorduk. Bunlar beni birileriyle baş göz etmenin peşindelerdi, “Bekar bekar olmuyor, sana da birilerini bulalım, artık senin de baş göz olma zamanın geldi!” filan diyorlardı. Ama ben evlenme taraftarı değildim, daha yeni atanmıştım ve biraz maaşın tadını çıkarmak istiyordum.
İlk başlarda Necmiye o kadar da hoşuma gitmiyordu, ama tanıdıkça, biraz da abazalıktan olsa gerek, gözüme çok tatlı gelmeye başlamıştı. Bunların sex hayatlarını hayal edip, nasıl sikiştiklerini tahmin etmeye çalışarak, ara ara zevke geliyor, 31 çekiyordum. Bir gün Haluk’un memlekette bir işi çıktığından, 2 günlüğüne oraya gitmesi gerekiyordu. Bunlarla da samimiyetimiz oldukça fazla olduğundan ve bana çok güvendiklerinden, beni aradı, karısının tek başına kalmaktan korktuğunu söyledi ve 2 günlüğüne karısının yanında kalabilir miyim diye sordu. Ben tabi havalara uçarak, fırsat bu fırsat, belki bir şans doğar diye, hemen kabul ettim. Daha sonra, akşam Haluk hocayı Necmiye ile birlikte otogara bırakıp yolcu ettikten sonra, eve geçmeden önce bir lokantada yemek yedik, sonra da evlerine geçtik.
Necmiye bana, “Ben üzerimi değiştireceğim, rahat birşeyler giyeceğim, istersen sen de değiş, eşofmanlarını giy, rahat edersin!” dedi. “Tamam!” dedim. Necmiye yatak odalarına gitti, ben de onun arkasından farkettirmeden gidip, kapı deliğinden onun üstünü değişmesini izledim. Vücudu tahmin ettiğimden de güzeldi ve üzerinde çok sexy bordo bir iç çamaşırı vardı ve göğüsleri bunların altından harika görünüyordu. O an kapıyı açıp içeri girmemek için kendimi zor tuttum. Sonra ben de diğer odaya üstümü değiştirmeye gittim. Boxerla kaldım ve sikimi kaldırdım. Giyinmeyi biraz ağırdan alıyordum ki, belki Necmiye gelir, kalkık sikimi görür gibisinden. Ki tahmin ettiğim gibi oldu, Necmiye kapıyı bir anda açınca, beni boxerla gördü. Tabii kısa bir anlığına da olsa, gözleri benim kazık gibi olmuş sikime takıldı, sonra hemen özür dileyip, çıktı.
Ben üstümü giyindikten sonra mutfağa yanına gittiğimde, Necmiye çay demleyip, meyve tabağı hazırlıyordu. Beni görünce biraz utandı, ama gülerek, “Ya pardon dalgınlığıma geldi, hiç kapıyı vurmadan açtım pat diye!” dedi. Ben de gülerek işi ibneliğe vurdum, “Önemi yok, yabancı mıyız sanki?” dedim. Baktım halen gülüyor, içimden (Bu iş tamamdır, Necmiye tav olmaya hazır, biraz yıkama yağlama yapmak lazım!) dedim kendi kendime ve mutfakta oturup çay içtiğimiz yerde konuyu, bana kız bulma meselesine getirip, “Ne zaman bana bir kız ayarlayacaksın ya?” dedim. O da, “Sabret ayarlayacağız…” dedi. Ben de, “Sabrederim etmesine, ama değmesi lazım, senin gibi güzel ve tatlı birşey olsun bak, yoksa beğenmem!” dedim. Necmiye gülerek teşekür etti, “Beni beğeniyormusun?” dedi…
“Bu da sorulur mu şimdi! Fıstık gibi kızssın, her şeyin yerli yerinde, nazar değmesin! Kocan çok şanslı senin gibi biriyle beraber olduğu için!” dedim. “Hadi yaa, yalan söyleme, ben kendimi bilmiyormuyum sanki!” dedi. Ben de, “Valla çok hoşsun, seni çok beğeniyorum, tatlılık desen var, vücut desen, sexilik desen var, daha ne olsun? Ben senin gibi biriyle beraber olsam, bir deri bir kemik kalırım!” dedim. “O niye ki?” dedi. “Eee yataktan hiç çıkmayız da ondan!” dedim. Bu Necmiyenin hoşuna gitti ki, kahkaha ataraktan, “Ne terbiyesizsin sen ya, iyice azmışsın sen, sana bir an önce bir kız bulmak lazım!” dedi. “Valla şaka bir yana, hakikaten bu aralar çok azgınım, canım fena halde birileriyle beraber olmak istiyor!” dedim. “Tamam, sen merak etme, ben sana ayarlayacağım arkadaşlarımdan birini!” dedi. “İyi o zaman, sabırsızlıkla bekliyorum!” dedim.
Artık ikimiz de rahat rahat konuşmaya başladığımızdan, ben buna, “Sizin aranız nasıl? Kocandan memnun musun? Aşk hayatı nasıl gidiyor?” dedim. Necmiye de hiç çekinmeden anlatmaya başladı. Kocasını çok sevdiğini, onun gibi birini bulduğu için çok şanslı olduğundan filan bahsetti, “Ama bir sorun var, kimseye söyleme bak, aramızda kalsın!” dedi. Ben, “Tamam!” deyince devam etti, “Yatakta hiç iyi değil, performansı çok düşük. Acaba sorun benden mi kayanaklanıyor bilmiyorum. Beraber oluyorken hiçbir şey anlamıyorum, tam hoşlandığım sırada yorulup bırakıyor! Ben de Haluk kendini kötü hissetmesin diye birşey diyemiyorum, ama bir yandan da ben mutsuz oluyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Kimseye de soramıyorum, söyleyemiyorum, sen bana bir akıl versene bir erkek olarak, ne yapmam lazım?” dedi.
Artık ben iyice azmıştım, Necmiye ile böyle açık açık her şeyi konuşmak beni çıldırtmış, benim yarak kazık gibi olmuş, konuşurken boşalacaktım nerdeyse. Ben Necmiyeye ufak tüyolar verdim, sex hayatlarını canlandırmak adına, Halukla sevişirken, onu cesaretlendirici, kışkırtıcı sözler söylemesini ve sevişirken neden hoşlanıyorsa onu devam ettirmesini, hemen boşalttırmamasını, sevişme sürecini uzatmasını söyledim ve “Gerekirse sen üstte, o altta kalacak şekilde pozisyon değiştir, sen onu yönlendir!” dedim. Necmiye, “Tamam, birdahaki sefere denerim! İyiki gelmişssin, valla bu konuda ne yapacağımı bilmiyordum, çok teşekkür ederim!” dedi. Ben dolaptan soğuk su almak bahanesiyle ayağa kalktım, asıl amacım benim kalkan yarrağı buna göstermek istiyordum. Ve öyle de oldu, ben buzdolabının önünde dururken, Necmiye benim yarrağa kaçamak bakışlar atıyordu, giydiğim eşofman da yarrağımı direkt belli ediyordu zaten…
Ben de Necmiyeye gülerek, “Ne o kız, nereye bakıyorsun öyle? Kocanı mı özledin?” dedim. “Ya yok, ondan değil de, seninki de epey dikkat çekici, gözüm kaydı…” dedi. Gülerek ona, “Ne yapayım, böyle muhabbetler edince ister istemez kalktı… Baksana birşey merak ediyorum, sence senin kocanınki mi büyük, yoksa benimki mi?” dedim. Necmiye ilk başta nazlandı, “Ya ne bileyim ben!” deyip geçiştirmeye çalıştı. Ben de konunun üzerine giderek, “Hadi söyle ya, bunca şeyi konuştuk ta, o mu kaldı söylemeyeceğin?” dedim. “Ne bileyim ben, daha önce başka bir erkeğinkini görmedim, ama kocamınki çokta büyük değil herhalde…” dedi. “Benimki daha mı büyük yani?” dedim. “Bilmem, seninki ne kadar ki? Eşofmandan çok belli olmuyor, ama seninki daha büyük sanki…” dedi. “O zaman göstereyim bak, kıyasla!” dedim. “Saçmalama, olmaz öyle şey, ben yapamam!” dedi. “Ya ne var yapamayacak, bir bakacaksın sadece!” dedim ve yanına gidip, direkt eşofmanımı boxerle birlikte indirdim…
Necmiye ilk başta ne yapacağını şasırdı, bakmamak için kafasını başka tarafa çevirip, gülmeye falan başladı. Ben de gülerek, “Hadi kız, ne var utanacak, sanki daha önce bir erkeğinkini hiç mi görmedin? Zaten sabahtan beri önüme meraklı bakışlarla bakıyordun, al sana direkt canlı canlı alet!” dedim. Necmiye sonra kafasını çevirip bakmaya başladı. “Nasıl, beğendin mi? Kocanınki mi büyük, bu mu?” dedim. “Hemen hemen aynı sanki, ama seninki belki biraz daha büyük…” dedi. “İyi o zaman, bak sana kocanı aratmam işte, bu iki gün! Eline almak, okşamak ister misin?” deyip, yanına doğru iyice yaklaştım. Necmiye biraz teredütte kaldıktan sonra, eline alıp benim yarrağı okşamaya başladı. O an sanki kalbim duracak sandım, kaç kez hayalleyip 31 çektiğim kadın yarrağımı eline almış okşuyordu. Ama sonra elini çekti ve “Yapmayalım! Senle böyle birşey yapmam yanlış olur!” dedi.
Ben de, “Söz veriyorum, yaşadıklarımız sadece ikimizin arasında kalacak! Ve kocan geldikten sonra asla böyle birşey birdaha yapmayız, sadece sana iki gunlüğüne kocalık yapacağım, hem pişman da olmazssın bak, benimle yaşadığın şeyler senin için büyük bir tecrübe olur, kocanla nasıl sevişmen gerektiğini, bir erkeği yatakta mutlu etmenin yollarını öğretirim!” dedim. Necmiye kabul etti, “Ama bak kimse duymayacak, yoksa mahvolurum!” dedi. “Deli misin sen? Niye söyleyeyim, ben de senle beraber rezil olurum, kendimi niye ateşe atayım?” dedim. Necmiye ikna olunca benım yarrağı tekrar eline verdim, ben ayakta dururken bunu çömelttim. Sikimi iyice sıvazladıktan sonra, buna sikimi öpmesini, sonra da dondurma yalarmış gibi yalamasını söyledim. Necmiye uslu bir öğrenci gibi dediklerimi aynen yapıyordu, itiraz etmeden. Sikimi öyle bir yalayışı vardı ki, sanki kırk yıldır sike hasretmiş gibiydi.
Sonra buna sikimi somurmasını söyledim, bu somurmaya başladı. Ben iyice zevkten sarhoş olmuştum, içimden sanki iliklerimi alıp çıkarıyolar gibiydi, kasıklarımda karıncalanmalar oluyordu. Bıraksam sabaha kadar somuracaktı nerdeyse, ama ben de dur demeye nefes kalmamıştı, sonra boşalacağımı hissedip, ağzına boşalmamak için, belki huylanır, sevişmeyi bırakır diye, bunu saçından çektim ve o anda yere boşaldım…
İkimiz de nefes nefese kalmıştık. Biraz soluklandıktan sonra, Necmiyeyi ayağa kaldırıp, üzerindekileri çıkarıp, öpüşmeye başladık. Bunun dudaklarına öyle bir yapıştım ki, bırakmıyordum. O da öpüşmekte harikaydı. Sonra boynundan göğüslerine dogru öperekten indim. Bunun göğüslerini iyice öpüp yalamaya başladım. Göğüs uçları iyice sivrilmişti, zevkten inim inim inliyordu. Necmiyeyi daha sonra mutfaktaki masanın üzerine yatırıp, bacaklarını açtım ve amını yalamaya başladım. Üst üste dil darbeleri atıyordum. Necmiye artık zevktten çıldırmış bir vaziyetteydi, bacakları iyice kasılıp, karnı titriyordu, bir yandan da amı sulanmaya başlamıştı. Am suyu geldikçe ben daha da iştahlanıp, amını iyice somuruyordum. Necmiye, “Artık yeter, bitirdin beni, gir içime!” demeye başlamıştı. Ama benim hemen girmeye niyetim yoktu, onu elimden geldiğince çıldırtmak istiyordum. Bu kadar zaman beklemişim, hemen girip zevkini almak istemiyordum…
Sikimi elime alıp, bunun amının üzerinde gezdirip, aşağı yukarı yaparak amını fırçalıyordum. Sonra tekrardan eğilip amını yalıyordum. Bu artık iyice kudurmuştu, “Yeterrrr, sok hadiii, sik beni!” demeye başladı. Ben de daha fazla dayanamayıp, bunun amının içine kaydırdım yarrağımı. O anın zevkini anlatamam, yok böyle bir şey! Kendimden geçmiş, sanki transa geçmiş gibiydim ve durmadan gel git yapıyordum. Necmiye ellerini belime dolamış, tırnaklarını derime geçirmiş, zevkten çıldırıyor, altımda orgazm olurken çığlıklar atıyordu. Ben de gelmek üzereydim, kenetlendim ve bunun içine boşalmaya başladım. Ama volkan patlaması gibi, durmadan geliyordum, o kadar dolmuşum, özlemişim ki, hiç durmayacak gibi geliyordum…
Biraz sikim amında kaldıktan sonra, kalkıp birlikte duş almaya gittik. Bir yandan birbirimizi sabunluyor, bir yandan da konuşuyorduk. Necmiye daha önce hiç böyle olmadığını, gerçekten çok iyi seviştiğimi söyleyip duruyordu. Mutfakta bunun amını yalarken, amının kıllarından biraz rahatsız olmuştum, jiletle onları temizledim ve amını kaymak gibi yaptım. İyice yıkadıktan sonra bunun amını tekrardan yalamaya başladım. Ve Necmiye yine çılgınlar gibi iliyordu. Banyonun akustik etkisiyle de sesi öyle bir azdırıcı geliyordu ki kulağıma, ben bunu köpükledikten sonra ters çevirip, ellerini fayanslara dayayıp domalttım, sonra arkadan amına sikimi biraz sürttükten sonra içine girdim ve pompalamaya başladım. Sabunun da etkisiyle gir çık yaparken baldırlarımızın birbirine değerken çıkardığı ses inanılmazdı.
Banyoda Necmiyeyi sikerek 2 kez daha orgazm ettikten ve kendim de boşaldıktan sonra, tekrar yıkandık ve kurulanıp yatağa geçtik. Biraz dinlenip sohbet ettikten sonra, mutafaktan meyve tabağını getirip, dilimlenmiş meyveleri bunu göğüslerine, göbeğine ve amına dizdim, ve hepsini tek tek ağzımla alırken, bir yandan da öpüp okşuyordum Necmiyenin vücudunu…
İki gün boyunca, o yataktan yemek, banyo ve WC haricinde hiç çıkmadan seviştik, sikiştik. Hayatımın en zevkli, en heyecanlı deneyimiydi. Artık Necmiye ile beraber olmasakta, her ortamda birbirimize kaçamak bakışlar atmadan duramıyoruz!
Herkese heyecanlı sikişler!
352 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Yarrağı Görünce Evli Olduğumu Unuttum
Merhaba ben Serpil. 46 yaşında emekli öğretmenim. Kocamda benim gibi emekli öğretmen ama benim gibi olmayan bir yanı var ki bundan 3 yıl kadar önce artık yatakta beni tatmin etmeyi bıraktı. İlk başlarda sertleşme sorunu çekiyordu, ilişkilerimiz 1 saatten uzun sürüyordu bu yüzden ama kısa sürede artık bir daha işlev göremez hale geldi. Aslına bakarsanız olayın kötü olan tarafı bu değil, kötü olan şey benim hala cinsel arzularımın diri durması ve bu yüzdende kocamı aldatmak istemediğim için sık sık sex videosu izleyerek kendimi parmaklıyor ve orgazm oluyorum.
Geçen aya kadar bu böyleydi, hemen hemen her akşam porno videosu izleyerek kendimden geçiyordum ve yalan yok sex videosu izlerken gördüğüm o kocaman devasa yarraklara bakıp iç geçiriyordum. Ulaşılabilir olmadıkları için sadece arzu edip mastürbasyon yapıyordum ama işte geçen ay girdiğim bir porno sitesinde benim gibi üye olan birinden mesaj aldım. Mesajda erotik sohbet için partner aradığını söylüyordu, o ana kadar internet üzerinden erotik sohbetler nasıl yapılır hiç bilmezdim ama o mesajdan sonra bir kaç sohbet sitesine girerek yaşamaya karar verdim. Girdiğim bir sitede profilimi oluşturduktan sonra beklemeye başladım. Gerçi pekte uzun süre beklemedim, bir dakika bile geçmeden bir kaç kişiden mesaj aldım ve hemen yazışmaya başladım. Amacım tabiki onlarla sex yapmak değildi, amacım sadece belki internet üzerinden canlı canlı bir yarrak görüp onu izleyerek mastürbasyon yaparım diye düşünüyor, bunun yanında da biraz terbiyesiz konuşurum diyordum.
Önce bir kaç kişiyle o sohbet üzerinden sohbet ettim, ardından biri çok samimi geldi ve oldukça da yakışıklıydı, o yüzden ona facebook profilimin adresini verdim. O gece ve ertesi gece pek fazla erotik konu konuşmadık ama tanıştıktan 3 gün sonra, akşam üzeri tekrar sohbet etmek üzere bilgisayar başına geçtiğimde o gecenin diğer gecelerden farklı olacağı daha başından belliydi. Sözünü ettiğim kişinin ismi Kemal, 38 yaşında, evli ve kendi işinde çalışan biri. Ben Kiliste oturuyorum, o iste İstanbul’da oturuyormuş. Şahsen benim amacım sadece internet üzerinden yaramazlık yapmaktı ve dedimya kocamı aldatmayı da hiç düşüyordum ama o gece bana bir anda yaptığı iltifatlar ve bir anda erotik konulardan konuşmaya başlaması başımı döndürmüş, tahrik olmama neden olmuştu. Bir kaç dakika sohbet ettikten sonra kameraları açmaya karar verdik. Önce o açacaktı kamerayı, eğer resimlerde ki kişiyse bende açacaktım, öyle anlaşmıştık.
Kamerasını açtığında gerçekten resimlerde ki kişi olduğunu anladığım anda bende kameramı açtım ve karşılıklı kameralarla edepsiz sohbetimize devam ettik. Bir saat kadar gayet cinsel konular konuştuk, kocamla yaşadığım ilişkiler ile ilgili sorular sordu, anal sex yapıp yapmadığımı, kocamı aldatıp aldatmadığımı sordu. Bende aynı şekilde aklıma gelen soruları ona sordum. Sohbet ilerledikçe dahada edepsiz bir hal aldığımız an artık Kemal’in kamerasıda yavaş yavaş aşağı doğru kayıyordu. Yarrağını görmek için can atıyordum ama görstermesi için ilk hamleyi ben yapamazdım. Eğer ben göster demiş olsam gösterdikten sonra oda benden aynı şeyi isteyebilir ve amımı görmeyi ısrar edebilirdi. Bu yüzden ben birşey istemedim ama Kemal çok geçmeden kamerayı yarrağına doğru indirerek yarrağını sergilemeye, okşamaya ve kameraya karşı 31 çekmeye başladı. O kadar güzel, kalın ve uzun bir yarrağı vardı ki görür görmez canım çekmişti.
O istemeden bende hemen kamerayı aşağı indirdim ve amımı göstermeye, amımı parmaklamaya ve okşamaya başladım. Artık karşılıklı olarak birbirimize cinsel organlarımızı gösteriyor, sohbetimize o şekilde devam ediyorduk. İnanması güç olabilir ama Kemal’in yarrağını gördüğüm an evli olduğumu unuttum, kocamı aldatmak istemiyorum falan demiştim ya, hiç onlar aklıma bile gelmedi. Aklıma gelen tek şey biran evvel Kemal’in o kocaman yarrağını içime almak için ne yapabileceğimi ile ilgiliydi. Bir kaç dakika Kemal’in kocaman yarrağını izleyerek amımı parmakladım, ardından daha fazla dayanamadım ve Kemal’e Kilis’e gelip beni sikmesi için yalvarmaya başladım. Teklifi yapar yapmaz yol parasını, kalacak yeri falan ben karşılayacağımı söyledim. Başta teklifimi kabul etmedi, yani geleceğini söyledi ama tek kuruş para almam dedi fakat ben yinede Kilis’e gelip beni sikmesi için hesabına 1000 lira gönderdim.
Hemen hafta sonu acilen gelmesini söyledim. Hafta sonuna kadar kocama bir bahane bulup evden çıkmam ve gün boyu eve gelmemem gerekiyordu. Bu nedenle eski meslektaşlarımdan biriyle görüşeceğimi ve ona kiralık ev bakacağımızı söyledim. Kocam başta bizimle beraber gelmek istedi ama kadın kadına gezeceğimizi söyleyerek gelmemesini söyledim. Hafta sonu olduğunda doğru Kemal’i havalimanından almak üzere arabaya atlayıp yola koyuldum. 15 dakika kadar sonra havalimanında idim ve ben vardığımda Kemal henüz inmemişti. Hemen hemen yarım saat kadar daha bekledikten sonra Kemal’in geldiği uçak piste inince anons geçildi. O anonsla beraber öyle heyecanlandım ki kalbim duracak gibiydi. Bir kaç dakika sonra da çıkış kapısında belirdi. Ben uzun uzun bakmama rağmen onu göremedim ama o beni görüp yanıma geldi. Gelir gelmez internette ki erotik sohbetlerimizden dolayı yeterince sammi olduğumuzdan dolayı sıkıca sarılarak kulağıma “yolculuk boyunca dimdiktim” diye fısıldadı. Zaten son derece azgın bir haldeydim, Kemal öyle deyince hemen arabaya atladığımız gibi en yakın otele gittim.
Zaman zaman aklıma kocam geliyordu, gelmiyor değil ama aklıma o gece kamerada gördüğüm yarrak gelince tekrar evli olduğumu unutuyor, hatta dünya ile ilişiğim kesiliyordu adeta. Otelden içeri girdiğimiz an hemen bir kaç saatliğine bir oda kirladık. Asansöre biner binmez kendime hakim olamadım ve asansörde Kemal ve benim dışımda kimse olmadığı için elimi aletine atarak dudaklarına yapıştım. Aynı şekilde o da çok azgındı, ben o devasa yarrağını asansörde sıkıca tutup okşarken oda kot pantolonumun üzerinden kalçalarımı okşamaya başladı. Hem o hemde ben son derece sabırsızlanıyorduk. Biran evvel uzun zamandır atamadığım bu yarrak özlemime bir son vermek istiyordum. Asansörden çıkıp odamıza girdiğimiz an hemen üzerimde ne var ne yoksa hepsini çıkarttım ve ayı şekilde Kemal’e de soyunmsını söyledim. Saniyeler içerisinde ikimizde çırılçıplak kalakalmış, birbirimizi izliyorduk. Kemal’in önünden sallanan o kocaman yarrak sanki dile gelmiş, onu yalamamı emrediyordu. Dizlerimin üzerine çöktüğüm gibi odanın ortasında yarrağın büyüklüğüne bakmadan ağzımın içine sokuşturmaya başladım. Çok zor giriyordu ağzıma, hatta başından biraz daha fazlasını ancak alabiliyordum ama yinede boğazıma kadar sokup yutkunarak o kocaman yarrağın hak ettiği hazzı vermeye çalışıyordum. Kemal bu denli azgın olmamdan öyle memnun olmuştu ki bir kaç dakika sonra beni yerden kaldırarak kendi diz çöktü ve amımın dudaklarını ağzına alarak emmeye başladı. Tarif dahi edemeyeceğim şekilde, aşırı bir biçimde ıslanmıştım. Daha önce zevk sularımın amımından aşağı, bacaklarıma doğru aktığını hiç hatırlamıyorum ama o gün Kemal amımı yalarken inanın bacaklarıma kadar ıslandığımı hissettim. Kemal bir süre amımı yalayıp oral sex ile beni deliye çevirdikten sonra kucağına aldığı gibi yatağa yatırdı ve hemen üzerime çıkıp devasa yarrağını amımın deliğine dayadı.
Sohbetlerimizden dolayı uzun zamandır yarrak yemediğimi biliyordu o yüzden elinden geldiği kadar dikkatli giriyordu içime. Bense biran önce hepsini sokması için fısıltılar şeklinde Kemal’e yalvarıyordum. Yinede beni dinlemedi ve yavaş yavaş aletinin hepsini amıma yerleştirdi. Neyseki gerçekten yavaş yavaş girmişti çünkü yavaş girerken bile ara ara acıdan parmağımı ısırıyor, bağırmamak için elimi ağzıma kapatıyordum. İçime girip amımı alıştırması 1-2 dakika sürdü. Sonunda amım Kemal’in kocaman yarrağına alıştığında kendimi tamamiyle ona ve o devasa yarrağa teslim ettim. Altında inleye inleye sikilmeye başladığımda Kemal’de inleye inleye yarrağını içime sokup çıkartıyordu. İnanın bana içime tamamen giripte rahat rahat sikmeye başladıktan belki 2 veya en fazla 3 dakika sonra ilk orgazmımı yaşadım. Gözümden yaşlar gelerek boşalıyordum ve sıkı sıkı Kemal’e sarılarak uzaklaşmamasını söylüyordum.
Kemal’de dediğimi yapıyor, sıkı sıkı bana sarılıp yarrağını dibine kadar içime geçirerek yavaş yavaş ileri girip geri çıkıyordu. Abarttığımı düşünebilirsiniz ama zevkten ağlayarak ilk orgazmımı olduğumda henüz orgazm olmam bitmeden sanki Kemal’in yarrağını yememişcesine tekrar azdım ve hiç durmadan sikmeye devam etmesini söyledim. Kemal neyseki erken boşalan biri değil, beni orgazm ettikten hemen sonra, daha içimden çıkmadan tekrar hızla içime girip çıkmaya devam etti. Yani gerçekten Kemal’in yarrağı insana evli olduğunu unuttuacak cinsttendi abartmıyorum. O gün hayatımda ilk defa bir gün içerisinde 6 kez orgazm oldum. Tabi bu 4 saat içerisinde oldu ve 6’ıncı orgazmımı yaşarken artık son demlerine doğru kendimden geçiyor, baygınlık geçiriyordum ama tüm bunlara rağmen hala sikilme arzusu ile doluydum ve Kemal’de biraz yorulmuş olmasına rağmen ben dur diyene kadar amımı o kocaman yarrağıyla dövmeye devam etti.
Dinlene dinlene sikişmekten, ara ara dışarı çıkıp yemek falan yemekten dolayı o gün, gün boyu eve gitmedim ve Kemal ile doyasıyla bir sex yaşadım. Aradan bir ay geçti, bir aydır sadece internette konuşuyoruz ve karşılıklı olarak yaşadıklarımızı düşünerek kameranın önünde orgazm oluyoruz. O kadar mutluyum ki böyle büyük bir yarrağa sahip olan erkek bulduğum için. Büyük olasılıkla bu hafta sonu tekrar buluşacağız. Kemal bu defa anal sexte istediğini söyledi ama o kadar büyük bir yarrağı götüme alabileceğimi zannetmiyorum. Gelişmeleri sizlerle paylaşmak isterim, umarım fırsatım olur tekrar olan biteni sizlerle paylaşabilirim.
241 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Kocam İstedi Komşumla Sikiştim! (Serpil 39 Y., Düsseldorf / Almanya)
Almanyadan Merhabalar, ismim Serpil, 39 yaşındayım ve evliyim. Samimi olduğumuz, aile dostumuz, Oktay abimiz bir akşam bize yemeğe gelmişti. Karısı ve çocukları Türkiyeye izine erken gittiğinden, Oktay abi yalnız kalmış, 2 hafta sonra o da peşlerinden gidecekti. Oktay abileri ailece çok severdik, onlar da bizlerden memnun olduklarından, genellikle boş zamanlarımızı beraber değerlendirirdik. O akşam havadan sudan sohbetlerle yemeğimizi yedik, ardından erkekler bira aldılar, ben de onlara 1-2 bardakla eşlik ettim. Ama dikkatimi çekti, kocamın tavırları biraz değişikti bu akşam, taa ilk başından pek anlam veremedim.
İlerleyen saatte, TV'den gelen müziğe eşlik etmek için, kocam beni dansa kaldırdı. Daha sonra lavaboya gitme bahanesiyle Oktay abiye yerini bıraktı. Böylelikle şimdi Oktay abinin kollarındaydım ve (uygun bir şekilde) dans ediyorduk. Az sonra kocam gelip, birden arkamdan bana sarılıp, sonra da Oktay abiyi bana doğru belinden çekti. Şimdi ikisinin arasına Preslenmiş kalmıştım. "Napıyorsun aşkım?" diyerek tepkimi gösterdim. Oktay abi de gerilmişti, fakat kocam ikimizi de adeta kelepçelemiş, pis pis sırıtıyordu. Bunla da kalmamış, birde kulağımın altından boynumu öperek yalıyordu. Şimdi Oktay abinin de tavrı değişmiş, pantolonunun önü kabarmaya başlamıştı, bacak arama yapışık olduğundan bunu hissediyordum. Artık o da pişkince davranıp, diğer taraftan boynumu öpüyordu...
Tuhaf tuhaf hisler içindeydim, sıcak beynime vurmuştu, kocam kıçıma yapışmış, Oktay abi de kabarmış sikiyle yukarı aşağı sürtünerek, pantolon üzeri amıma masaj yapıyordu. 10 dakika kadar böyle devam ettik, artık ben de tüm çekingenliğimi atmış, kendimi olanlara bırakmıştım. Oktay abi arasıra boynumdan yukarı çıkıp dudaklarıma yakın öpüp, hatta bazen dudaklarıma dudağıyla dokunuyordu. Kocamın ne yapmaya niyeti olduğunu anlamasam da, galiba amacına ulaşmıştı ki, Oktay abiye, "Karım sana emanet Oktay!" deyip masaya döndü. Oktay abi de beni elimden tutup yatakodamıza götürdü. Beynim tilt olmuştu, itiraz bile etmeden kuzu kuzu gitmiştim.
Odaya girince kapıyı kapatıp, yine dans eder gibi birbirimize sarıldık, ama busefer dudaklarımız kenetlenmiş, ağzımız açılmış, dillerimiz karşılıklı dans edip yalaşıyorlardı. Oktay abinin elleri tişörtümün içine dalmış, memelerimi südyenimin üstünden mıncıklıyordu. Oktay abi her hareketi bilinçli hatta ustaca olarak tişörtümü başımdan sıyırıp, südyenimin kopçasını çözüp, iki eliyle dolgun memelerimi avuçlamış, uçlarını emiyordu. Ben de onun gömleğinin düğmelerini çözmüş, vücudunu okşamaktaydım. Ardından taytımı aşağı sıyırdı, sadece külotumla kalmıştım. Beni yatağa yatırdı, kendisi de soyunup üstüme çıktı. Dudaklarımız tekrar buluşmuş, zevkle öpüşüyorduk...
Dudaklarımı bırakıp boynuma indi, buharlı nefesini tenimde hissediyordum. Dudaklarını çok ustaca kullanırken, tenime baskısı ne çok, ne az, tam orta kıvamdaydı. Ordan omuzuma geçti. Kollarımı yukarı kaldırıp koltuk altımı emerken, balık etli olduğumu, tenimi emmekten çok zevk aldığını söylüyordu. Ben artık tüm kadınlığımla teslim olmuştum Oktay abiye, daha önce hiç yaşamadığım zevklerle tanışıyordum. Koltuk altımdan bukadar zevk alacağımı hiç düşünmemiştim. Dudakları ordan tekrar memelerimle buluşup, memelerimi yalayıp okşadıktan sonra aşağıya yöneldi. Külotumu ağzıyla kapıp aşağıya çekerken, ben de kalçamı kaldırmış külotsuz kalmama yardımcı oluyordum. Tamamen savunmasız kalmıştım...
Külotumu çıkarıp kenara bıraktıktan sonra, ayaklarımdan öperek yukarıya doğru çıktı. Diz kapağımın içine gelmiş, lop etli yerlerini ağzında vakumluyordu. Bacaklarımın iç kısmından yukarı doğru gelip amıma kavuştu dudakları. Amımın sağ kanadıyla bacak arasına yapışmış, sülük gibi emiyordu. Bitmek üzereydim, yatakta kıvranıyordum. Bir kadına ancak bukadarı yaşatılır diye düşünürken, Oktay abi ordan sağa kayıp, amımın dudaklarının çevresinde diliyle daireler çizerek beni uçuruyordu. Dilini mükemmel kullanıyordu, içime dalıp dalıp, çıkarıp, ardından amımı tamamen ağzına alıp, sularımı içine çekiyordu. Ard arda Orgazmlar yaşıyor ve artık içimde istiyordum, kadının zevki için çok uğraşan bu adamı...
Yavaş yavaş üstüme çıkıp, bacak arama yerleşti. Kulak mememi öperek kulağıma, "Serpil sikimi tut amına yerleştir!" dedi. Kalın sikini kavrayıp, amımın ortasına yerleştirdim, mantar gibi başını içime almış, gerisini istekle bekliyordum. "Serpil, kadınım olmaya hazırmısın?" diye sordu. "Hazırım Oktay abi, herşeyimle al beni, senin olmak istiyorum!" diye cevapladığımda, sikini girebildiği kadar amcığıma kökledi. Offff neydi bu, nebiçim bir zevkti bu? Beynimde şimşekler çaktı. İçimde bir müddet böyle kaldıktan sonra, tamamen dışarı çıkmadan tekrar çekip, amıma yeniden gömdü. Yavaş yavaş gidip, sert hamlelerle geri geliyordu. Ben de ritmine uyup, o çekerken kalçamı gerileyip, o basarken ben de kalçamı ileri sürüp, gümleyerek buluşmamıza yardımcı oluyordum...
Böylesini ilk kez yaşıyordum, içimde değişik ritimde gelip gitmesi mi, yoksa kulağıma, "Hadi kadınım, bırak kendini, zevkin doruğuna çıkalım, patlat Orgazmını, sana zevk verdiğimi duymak istiyorum!" gibi cümlelerı fısıldaması mı daha çok tahrik ediyordu emin değildim. Herşeyi unutmuş, Dünyada sadece Oktay abiyle ben ve çılgın sevişmemiz vardı sanki. Defalarca üst üste boşalıyordum. Kendisi de artık gelmek üzereydi, iki eliyle alttan kalçalarımı sıkıca avuçlamış, nefes alışverişi hızlanmış, alnında ter boncukları birikmiş, içimde daha hızlı gidip geliyordu. "Hadi erkeğim sen de patlat içime, yıkıl kal üstüme!" dediğimde, "Oohhhhh!" diyerek, sıcak spermlerinin içime boşaldığını son uzun bir titremeyle hissetmiştim. Bana muhteşem seksi yaşatan Oktay abi, üstümde 1-2 dakika yığılıp kaldı. Sonra yanıma uzanıp beni kendine çekti. Başımı göğsüne koyup sarıldım. Bitkin, ama çok mutlu bir şekilde, 15-20 dakika dalmışım...
Oktay abinin kıpırdamasıyla uyandığımda, "Ben artık gideyim, bu geceyi asla unutamayacağım, çok mutlu ettiniz beni!" deyip, giyindi ve beni öperek odadan ayrıldı. Yorganı üstüme çekip doğruldum. Dış kapı kapandıktan sonra kocam içeri girip yanıma oturdu. Yüzüne bakamıyordum, "Neden yaptın bunu?" diye sorduğumda, "Sevgili karıcığım seni çok seviyorum, sensiz bir hayat düşünemiyorum, ameliyatımdan sonra sana yatak odamızda hiç yeterli olamıyordum, senin de seksi zevkle yaşadığını biliyorum, başka birine yenik düşmendense, güvendiğim Oktay abimize seni teslim etmek benim için daha cazip geldi!" dediğinde, gözyaşlarımı tutamayarak, beni bukadar çok seven kocama sarıldım :)
[Serpil]
170 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Bu Bir Seks Hikayesi
Ben Ayfer.
43 yaşında, evli, bir çok açıdan sıradan bir kadınım.
İstanbul’un eski semtlerinden birinde, eski bir mahallede yaşıyorum. Kocam Eminönü’nde esnaf. Kendim, tecrübeli bir ev hanımıyım. Bir ara tuhafiye açtık bana bu semtte, ama bilirsiniz, kendi semtinde işler yürümez. Komşuların gönlü hatrına yazdığım veresiyelerle bir sene içinde açtığımız gibi kapadık dükkanı. Ben de evime, uzun ve bomboş geçen hayatıma, dolapta giyilmeyi bekleyen iç gıcıklayıcı kıyafetlerimi her gün yeniden ütüleyip, giymeden asmalara geri döndüm.
40’lı yaşların tadını yeni yeni almaya başladığım, boğucu yazlardan biriydi bahsedeceğim o yaz. Kocamın geçim kaygısı, boçlar, vergiler ile boğuşmaktan beni unuttuğu, benimse koca yaz pencere önünde çiçek gibi sararıp solduğum vakitlerdi. Her sabah, artık eskisi kadar sıkı olmayan ancak üzerine gelen yeni bir olgunlukla gözüme eskisinden bile lezzetli görünmeye başlayan kalçalarımdan aşağı, göğsü açık tek parça mavi elbisemi çekiştirerek indirir, saçlarımı aynada şöyle bir savurduktan sonra yerinden fırlayacakmış gibi duran göğüslerimi iki elimle kavrayıp yerine oturtup, evimden tüm  mahalleye yayılan mis gibi türk kahvesi ve dekolteme sıktığım yasemin kokularıyla camın önüne oturur, bir sigara yakıp sokağı seyre dalardım.
Yine böyle bir sabah, kahvemden lk yudumu almamla beraber evimin önünde duran bir kamyon, ve peşi sıra gelen bir taksi dikkatimi çekti. Kamyondan adamlar alelacele inip eşyaları indirmeye başladılar, tam yarılamışlardı ki taksiden uzun boylu, esmer, oldukça hoş bir delikanlı indi.
Dikkat kesilerek izlemeye başladım. Tam karşı apartmanın, tam da bizim olduğumuz katındaki karşı karşıya baktığımız cephesindeki daire nicedir kiralıktı. Penceresiz camlarda, eşyaların oraya taşınmaya başlandığını gördüm. Bir saat kadar, bu genç ve hoş delikanlıyı izledim penceremden. Hamallarla beraber eşyaları yapılı vücuduyla kolayca kaldırıp indiriyor, sürekli inip çıkarak gayretle koşturuyordu. Yakıcı sıcakta 3. Kata inip çıkmaktan ter içinde kalmıştı, bir komidini yukarı taşıdıktan sonra camın önünde tişortunu çıkartıp eline alarak yüzünü ve boynunu kuruladı. Düzgün karnından kasıklarına doğru inen çizgi biçimindeki kılları, göğsündekilerle birleşiyor, ve o esmer, parlak tene daha erkeksi bir çekicilik katıyordu. 26-27 yaşlarındaydı en fazla, gür simsiyah saçları ensesinde düzgünce kesilmişti. Güçlü bir çenesi, sert ama toy bir
ifadesi vardı. İster istemez dudaklarımı yalayarak , sigaramı söndürdüm, boş kahve fincanımı alarak yemek yapmak üzere istemeye istemeye mutfağa yollandım.
Mutfakta tuzlu suya yatırmak üzere patlıcanları doğrarken, elimde olmadan en müstehcen düşüncelerin pençesinde kıvranıyor, bacaklarımın arasında boşa giden ıslaklığım arttıkça dizginlenemez bir arzuyla yanıyordum. Yemeği hazırlayıp ocağa verir vermez tekrar cama koştum. Delikanlı ortada gözükmüyordu. Yatak odama girdim, boy aynasının önüne geçerek üzerimdeki elbiseyi sıyırıp attım.  Çamaşırlarımı bir bir çıkartıp, vücudumu incelemeye başladım. Senelerdir güneş görmeyen tenim mermer gibi bembeyazdı. Tombul göğüslerim biraz sarkmıştı, ama olsundu, hala yuvarlaklıklarını koruyorlardı. Seneler içinde aldığım kilolar, gençliğimde incecik, narin bir kız olan beni, şimdilerde dolgun ve iştahlı bir kadın gibi gösteriyordu. Hala güzeldim, 43 yaşında gibi durmadığımı çevremden hep duyuyordum zaten. Evin içinde ve dış dünyadan uzak yaşanan bir hayatın bana bağışladığı tek şey, genç görünümüm olmuştu.
Çırılçıplak halde, geçen sene bir akrabanın düğününde giymek için aldığım yüksek topuklu ayakkabılarımı giydim. Kalçalarımı sallayarak salona, pencerenin önündeki koltuğa geçip oturdum. Bacaklarımı kaldırıp ayırarak, topuklu ayakkabılı ayaklarımı pencerenin pervazına yasladım. Sırılsıklam olmuş pembe beyaz amımı, kapalı perdenin arkasındakileri düşünerek okşamaya başladım.
Bir elimle dimdik olmuş göğüs uçlarımı sıkıyor, bir elimle de parmaklarımı amıma sokup çıkarıyor, kendi kendime hafif hafif inliyordum. Vücudumu saran zevk dalgası arttıkça cüretkarlaşıyor, aklıma olmayacak fikirler düşüyordu. Ayakkabımın ucuyla perdeyi hafifça araladım. Bu riski göze alacak kadar azmıştım, perdeyi açtığım anda delikanlı eğer oradaysa, beni tamamen görebilecekti. Tüm çıplaklığımla hem de. Gözlerimi kapattım, beni görüyor mu bilmiyordum. Şiddetli bir orgazmın yaklaşmakta olduğunu farkettiğim anda son bir cesaret gözlerimi açtım, ve yeni takılmış perdelerinin ardından elinde o muhteşem sikiyle bana eşlik eden delikanlıyla göz göze geldim.
Ani bir heyecanla tüm vücudum sıtmaya tutulmuş gibi titreyerek boşaldım. Delikanlının da tam o anda başını geriye atmasıyla, onun da şiddetli bir şekilde boşaldığını anladım.
Delikanlı boşaldıktan sonra tek kolunu cama yaslayıp, kafasını da kolunun üzerine koyarak ve hafifçe sırıtarak gözlerime bakmayı sürdürdü. Bu bakışı biliyordum, gençken aşina olduğum bakışlardı bunlar. Yetinememe bakışıydı, bu bir son değil başlangıçtı. İçindeki tatmin olmayan bir arzuyu uyandırmıştım, ve o arzuyu benden başka bir kadın artık yatıştıramayacaktı.
Boşaldıktan sonra ani bir panik ve suçluluk duygusu üzerime çökünce ayağımı alelacele perdeden çekip, küçücük aralığı kapattım. Yüzüm kıpkırmızı bir halde kalkıp özensiz bir eşofman altı ve bluz geçirdim üstüme, yemeğin altını kapatıp sofrayı kurmaya başladım.
Bütün akşam yemeği boyunca, eşim sofrada bir yandan ağzını şapırdata şapırdata musakkayı yiyip bir yandan bu ay karın yüzde kaçının cebimize kalacağını anlatırken, aklımda hep esmer delikanlı ve onun iri aleti vardı. Gece yatarken kocama yanaştım, ancak çoktan horlamaya başlamıştı bile.
Ancak ben uyuyamıyordum.
 Islak ve sıcak amım, çılgınlar gibi, saatlerce sikilmek istiyordu çünkü.
Ertesi sabah, hissettiğim suçluluk duygusuyla pencerenin önüne yanaşamasam da içimdeki istek dinmek bilmiyordu. Kapalı perdenin arkasında her zamanki gibi kahvenle beraber sigaramı tüttürürken, aklıma bakkal Remzi geldi. Remzi, mahallenin en dindar esnafındandı. Dindardı dindar olmasına, ancak mahallaye geldim geleli benim için yanıp tutuşurdu. Birkaç sene önce, yine çok azdığım bir dönem kendisine teslim olmuştum. O da karısından kaçabildikçe arka mahallede kiralık boş evlerinde buluşur, saatlerce doymadan siktirirdim kendimi. Sonralarında eve kiracı bulunup da dolunca, görüşemez olmuştuk. Hem de karısı Ziynet sürekli dükkanda yardıma gider olmuştu.
Remzi çirkin bir adamdı. 51 yaşlarındaydı. Göbekli, kıllı vücudunun üzerinde lastik top gibi duran yusyuvarlak bir kafası, ve kafasına yapışmış gibi duran her daim yağlı saçları vardı. Fakat fantazilerinin sınırı yoktu, hakkını yememek lazım, kaç kere çığlıklar ata ata boşalmıştım Remzi’nin koca göbeğinin altında.
Aklına Remzi’nin düşmesiyle, telefonu eline aldım. Bakkalın numarasını tuşladmı, Remzi açınca umutlandım. 
-Alo?
Dedim en şen şakrak, işveli sesimle.
-Sipariş verecektim müsaitseniz…
Bu üstü kapalı daveti hemen anlayan Remzi, gerçekten bir siparişim olup olmadığını bile sormadan “hemen geliyorum” diye tıslayarak telefonu kapattı.
Odama koştum, azgınlıktan delirecek gibiydim. Kafası her türlü fantaziye basmasına rağmen bir hesap bile yapmaktan aciz olan Remzi, yeğeninin bilgisayarında izlediği porno filmlerden jartiyerleri tangaları öğrenmiş, her Aksaray’a gittiğinde bana oradan torba torba en iç gıcıklayıcı çamaşırları taşır olmuştu o dönem. Remzinin getirdiklerini sakladığım dolabın çekmecesini açtım, üstüne örttüğüm çarşaf ve havluları kaldırdım. Giymek üzere ip gibi bir kilot, ve göğüs uçlarını dışarıda bırakan bir sütyen seçtim. Saçlarımı açıp savurdum, dudaklarımı biraz pembeleştirdim.
Remzi kapıda eli kemerinde duruyordu. Davet beklemeden paldır küldür içeri girdi, beni tutup duvara yapıştırırken ayağıyla kapıyı tekmeleyerek kapattı. Sigaradan sararmış bıyıkları boynumda gezinirken elleri götümü sıkmaya başlamıştı bile. “Delirdim kız, kudurdum, yanıyorum nicedir! Seni düşüne düşüne çavuşu tokatlamaktan sikim yara oldu.”
Ses çıkarmadan kendimi remzinin azgın kollarına bıraktım bir süre, elleri kilodumun arasından amıma inmeye başladığında çekeren onu pencerenin önündeki koltuğa getirdim, göğsünden iterek oturttum. Perdeyi çok minik araladım. Delikanlı, camın önüne aldığı yemek masasında bir şeyler yazıyordu. Penceremdeki hareketi farkedince göz göze geldik. Hiç tereddüt etmeden arkamı dönüp, Remzi’nin kucağına o azmış sikini içime alarak oturdum.
-Kız sen şaşırdın mı? El gün görecek, kız kime diyorum azgın köpek seni. Ouuu…
Kucağında, arkadan izlendiğimi bilmenin zevkiyle göğüslerimi ağzına vere vere oturup kalkıyordum .
-İster misin biri daha gelsin? Şu karşıdaki delikanlıyla beraber,ha ? Hem ne zamandır götümden sikmek istiyordun, o da gelirse siktireceğim sana götümü…
Remzi bir an duraksadı, bir karşıdaki delikanlıya baktı, bir götümü kavradı. Üzerinde inleyerek kıvrandım bir süre daha.
-Tamam lan allahsız karı gelsin. Doyumsuz kevaşe seni,ohh. Yavaş kız kızışmış kancık, oaahh…
Remzi’nin üzerinden kalkıp, ona arkamı dönüp pencereye yüzümü dönerek tekrar oturdum sikinin üstüne. Remzi zevk içinde kasıklarında zıplayan kalçalarımı sıkıp tokatlarken, ben inip kalkarak delikanlının gözlerine bakıyordum. Delikanlı ayağa kalktı, geriye doğru birkaç adım atıp dönüp tekrar bana baktı.  Bakışlarıyla onay istiyordu adeta. Daha şehvetle zıplamaya, göğüslerimi sıkmaya başladım cevap olarak.
Bir dakika sonra, delikanlı kapımdaydı.
Yakından daha bir yakışıklı, daha bir hoştu bu gencecik afet. Kapıdan girdiği anda, hiç duraksamadan sert bir hamleyle kucağına aldı beni, salona götürüp , koltukta sikiyle oynayan Remzi’nin ayaklarının altına yatırdı.
-Selamın aleyküm dayı.
Remzi’yi selamlayarak üstündekileri bir çırpıda çıkardı, bacaklarımı iki eliyle kaldırıp ne zamandır bu anı bekliyormuşçasına amıma yumuldu. Dilini amıma sokuyor, am dudaklarımı emiyor, klitorisimi ufak ısırıklarla uyarıyordu. Kıvrım kıvrım kıvranıyordum altında. Koltukta bizi izleyerek aletini sıvazlayan Remzi bile zevkten çatallaşmış sesiyle “Ulan ağzının tadını biliyon sen azgın sürtük” diyerek inim inim inliyordu. Yarım saate yakın yaladı yuttu azgınlıktan şişip kabarmış amımı, bir kere boşalmış, tekrar eskisinden beter azmıştım.
Kafasını kaldırdı, bacaklarımı tekrar açıp kaldırıp Remzi’ye gelip girmesin i işaret etti. Remzi bir an bile duraksamadan, kalçamdan kavrayıp kazık gibi olmuş sikini içime soktu. Adının Hakan olduğunu orgazm anımda öğrendiğim delikanlı da kalkıp, yüzüme doğru hafifçe oturarak o muhteşem iri aletini dudaklarımın arasına soktu. Zevk içinde kıvranıyordum, amım bir yandan, ağzım bir yandan sertçe sikiliyordu. Hakan saçlarımdan tutmuş çeke çeke boğazıma kadar ittiriyordu iri sikini, Remzi köküne kadar soktukça tüm bedenim sarsılıyordu. Hakan ağzımdan kalktı, beni yüz üstü çevirerek domalttı. Arkama geçip amımla sonunda o harika yarrağını buluşturdu. Sırılsıklam amıma sokup çıkarırken, bir yandan da ağzında ıslattığı parmağıyla göt deliğimi açmaya başladı. Remzi, gelip kalçamın üstüne ata biner gibi oturarak göt deliğimi zorlamaya başladı. Hakan bir eliyle beni daha da azdırıp kolay götten almam için klitorisimi okşuyor, hem de hızla gidip geliyordu ıpıslak amımda. Remzi bir anda çok da ufak olmayan sikini götüme soktu. Bir an acıyla çığlık attım, ama ok yaydan çıkmıştı artık. İkisi de deli gibi sikiyorlardı beni. Acıya alışınca hem götten hem amdan sikilmenin tadına varmıştım. Hepimiz deli gibi inliyorduk, ben çığlıklar atıyordum. İkisi de Ayfer diye sayıklıyorlar, bana kadın olduğumu tekrar hatırlatıyorlardı sanki. Fazla dayanamadım, komşular duyar diye bile düşünmeden bağıra çağıra boşaldım.
Hakan ve Remzi hala boşalmamışlardı. İkisi de kalktılar, beni tekrar domalttılar. Remzi aletini ağzıma verdi, Hakan da arkama geçip götümden girerek sikmeye devam etti. Hakan inleyerek götümde gidip geldikçe Remzi’ninkini daha sıkı emiyor, yalıyordum. Boğazıma kadar sokup emerken, arada ağzımdan çıkarıp taşaklarını yalıyor, elimle devam ediyor, sonra tekrar ağzıma sokup hızlı hızlı emmeye devam ediyordum. İkisi de kendilerinden geçmişlerdi, iki erkeği de fazlasıyla doyuruyordum. Remzi daha fazla dayanamayıp saçlarıma yapışarak ağzıma, yüzüme boşaldı. Yorgunlukla ve rahatlamayla kendini yere atınca, Hakan arkadan dağılan saçlarımı tutup çekerek yüzümü kendisine çevirdi. Döle bulanmış suratımı izlerek götümü sertçe sikmeye devam etti. Boşalmak üzere olduğunu anladım ve kendimi serbest bıraktım. Üçüncü kez aynı şiddetle boşalmaya başladığımda, Hakan’ın ılık döllerinin götümden akmaya başladığını hissettim.
Üçümüz bir süre yerde hareketsiz yattık. İnlemeler, sayıklamalar kesilmişti. Harika hissediyordum kendimi, büyük bir açlığın üzerine çok lezzetli bir yemek yemiş gibiydim.  Egom okşanmış, iki adamın gözünde de adeta bir seks tanrıçası olmuştum. Yavaşça yerimden kalktım, kocamın geleceğini söyleyip hazırlanmalarını rica ederek odama geçtim. Bir şarkı mırıldanarak günlük kıyafetlerimi giydim. Önce Remzi çıktı, beş dakika sonra da Hakan’ın çıkmasını kararlaştırmıştık. Remzi çıktıktan sonra Hakan , kapının önünde bir posta daha sikti beni üstümdekileri çıkarmadan eşofmanımı yarıya indirerek. Bu sefer sert ve kısaydı, bir anda amımdan çıkarıp ağzıma verdi. “Orospum benim” diye mırıldanarak ağzıma boşaldı, eğilip yanağımdan öperek fermuarını topladı ve çıkıp gitti.
O günden sonra Remzi’yi fazla katmadan Hakan ile hemen hemen her gün buluşup sikişmeye başladık. Neşe ve canlılık yüzüme yansımıştı, kocam bile bir haller var sende der olmuştu. Hakan zorunlu olarak şehirden taşınana kadar, birkaç sene devam etti ilişkimiz. Hakan toy ve saf bir şekilde bağlanmıştı bana, giderken ikimiz de çok zorlandık. 
Şimdi yine o camların önündeki yalnız sabahlarıma geri döndüm. Hakan’ın oturduğu daire yine boş. Kim bilir, belki yeni bir gençlik iksiri taksiyle beliriverir evin önünde diye yine her sabah kahvemle camda bekliyorum…
319 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Karısını Sikmeyenin karısını sikerler....
İsmim Zeliha, 29 yaşında, 1,68 boyunda ve 60 kiloda, kapalı bir bayanım. Kapalı derken, kocamın zoruyla kapandım. Bir kızım var 10 yaşında. Sezeryanla olduğu için başka çocuk istemedim. Kocam zorlasa da, ben hep karşı çıktım, bir daha çocuk yapmadım.Kocam fabrikada vardiyalı bir işte çalışır. Kazancı fazla olmadığı için maddi durumumuz da pek iyi değil, ama geçinip gidiyoruz işte.
 Kocamla maalesef monoton bir hayatımız var. Kendisi 1,70 boyunda ve 95 kiloya yakın. Kendine hiç bakmaz. Ne giyinmesini bilir, ne de kadın ruhundan anlar. Ama sorsanız yatakta ondan iyisi yok. Yatakta ise 5 dakika bile sürmez ilişkimiz, sonra da,“Bu kadar uzun kimse yapamaz, benim kıymetimi bil!” diye övünür.İnanın 11 senelik evliliğimde bir kez olsun seksten zevk almadım. Ne doğru dürüst öpüşmesini bilir, nede başka yerlerimi öper sever. 
Bir kez başka kadınlardan duyduğum için ben ona oral yapmaya niyetlendim, bana söylemediği laf, etmediği hakaret kalmadı.“Öyle şeyleri orospular yapar, yarın bir gün benim de sana yapmamı beklersin!” falan filan…Bir gün bizim oturduğumuz mahallede bir müstakil ev satıldı. Alan kişiler Türk olduğu için çok sevindim. İnşallah iyi insanlar olur da en azından komşuluk yaparız diye ümit ettim. İsimlerini sonradan öğrendiğime göre, Jale ve Hakan isminde evli bir çift imiş alanlar. Durumları çok iyiye benziyordu, adamın makam arabası gibi koskocaman bir arabası, hanımında da son model bir Jip vardı. 
Taşınırlarken ben kocama,“Bir hayırlı olsun ve hoşgeldin diyelim, çay, kurabiye, börek falan yapıp yanlarına gidelim. Malum adamlar sabahtan beri taşınmayla uğraşıyorlar!” dedim.Kocam başta mırın kırın etse de razı oldu ve gittik. Jale hanım ve kocası Hakan çok ama çok iyi insanlara benziyorlardı, öyle havalı falan hiç değiller, aksine çok mütevazi idiler. Bize karşı da çok iyi davrandılar ve teşekkür ettiler.İki gün sonra Jale hanım elinde benim bıraktığım tepsi ve çantayla kapımı çaldı. 
Güzel bir çiçek almış ve çantayı da çikolata ile doldurmuştu. Jale hanıma,“Neden zahmet ettin, ne gerek vardı…” diyerek içeri buyur ettim ve akşama kadar oturduk, sohbet ettik, çay kahve içtik.O günden sonra çok samimi olduk. Kocam, Hakan'ı beğenmese de ziyaretlerine kocamla beraber gidip gelmeye başladık. Kocam sanırım Hakan'ı kıskanıyordu. Hakan 1,80 boylarında ve çok atletik bir vücuda sahipti. Genelde çok dar gömlek veya tişört giyerdi. Adamdın vücudunda yağ denen bir şey yoktu neredeyse.
Hakan'ın birkaç tane Süpermarketi varmış ve yanında nereden baksan 35-40 kişi çalışıyormuş. Bir akşam yine onlara oturmaya gitmiştik. Sohbet esnasında konu işten güçten açılınca, Jale bana,“Sen neden çalışmıyorsun Zeliha, eve katkın olur ve en azından evde boş oturmasın!” dedi. Kocam hemen atladı,“Gerek yok, ben çalışıyorum! Hem kapalı olduğu için ona iş vermezler!” dedi. Jale de kocama,“Eğer isterse bizim markette kasada çalışabilir. Hem ben de sürekli marketteyim, beraber gider geliriz, gözün arkada olmaz!” dedi.
Akşam evimize dönünce kocamı yalvar yakar ikna etmeye çalıştım. Sonuçta ayda 1.400 Euro maaş alacağım için ikna oldu. Dünyalar benim olmuştu.Birkaç gün sonra işe başladım. Kızım okula gittiği için sabah 8'den 16'ya kadar çalışıyordum. İşi çok çabuk öğrendim, kasa işi çok kolaydı ve iki aya kalmadan neredeyse her şeyi biliyor ve her işe yardım ediyordum. Jale ile de çok yakın arkadaş olmuştuk.Bir gün sabah yine Jale'nin arabası ile işe giderken, konu evlilikten, mutluluktan açıldı ve sonunda sekse geldi. Jale bana,“Seks hayatınız nasıl gidiyor Şekerim?” diye sorunca ben,“Ehh işte, öyle böyle idare ediyoruz!” diyerek geçiştirdim. 
Ama o anlatırken ağzım açık kaldı. Kocası ile yaptıklarını anlatırken hem gözünün içi gülüyor, hemde ara sıra kasığını tutup,“Sorma, benimki akşamdan sevişmeye bir başladı mı, sabah saat üçe dörde kadar yapar. Aramızda kalsın, Hakan'ınki oldukça büyük, bazen karnıma ağrılar girer, bazen de yürümek bile zor gelir, resmen yürüyüşüm değişir. Üstelik beni yalayarak bir iki kez orgazm etmeden asla girmez bana!” dediğinde bende film koptu.“Yalar mı? Nasıl yalar?” diye sorduğumda, Jale başladı gülmeye ve"Nasıl yalayacak canım, amımı götümü, her tarafımı yalar! 
Hele bazen 69 oluruz, bu en sevdiği pozisyon, işte o zaman yarım saate yakın o beni, ben de onunkini yalarım!“ demez mi.O gün iş yerinde çalışırken aklım başımda değildi, sürekli Jale'nin anlattıklarını düşündüm durdum.Pazartesi sabah birlikte işe gitmek için yine Jale'nin arabasının yanına indim. Jale evden çıktığında yürüyüşü değişmişti, resmen bacakları ayrık ayrık ve zorla yürüyordu. Bana gülümseyip,“Günaydın!” dedi. Arabaya otururken altına küçük bir yastık koyunca,“Hayırdır ne oldu, hasta mısın, istersen sen gelme ben otobüsle giderim!” dedim.“Yok canım birazdan geçer popomun sızlaması, dün gece Hakan yine coştu ve son olarak arkadan yaptı, oranın da hastası, girince çıkmak bilmiyor!” dedi ve güldü.“Arkadan derken?” diye sorunca,“Ahh Zeliha, sen de bu yaşına gelmişsin, genç kız gibi soru soruyorsun. 
Arkamdan yaptı, yani götümden sikti, şimdi anladın mı?” dedi. Ben şaşkınlıkla,“Gerçekten mi?” diye sorunca,“Niye inanmıyorsun kız, kocan seni hiç arkadan yapıyor mu?” dedi. Ben de nasıl oldu bilmem ama,“Bırak arkadan yapmayı, önden bile doğru dürüst yapmaz!” dedim.“İlahi Zeliha, tam bir alemsin valla!” dedi ve gülüştük, devam ettik yolumuza.O günden beri ailecek her bir araya geldiğimizde gözüm hep Hakan'ın önüne kayıyordu. Pantolonun önü öyle şişkin duruyordu ki… 
Karısıyla nasıl seviştiklerini gözümde canlandırmaya çalışırken buluyordum kendimi, içim bir tuhaf oluyordu. Ama Hakan'ın da ara sıra bana baktığını yakalamıştım bu arada. Utanıp başka yere baksam da, genelde mutfağa gidip gelirken götüme baktığını hissediyordum.Günlerim artık daha bir değişik geçiyordu. Kocamı aldatmak asla aklımdan geçmiyordu. Günah olduğunu da biliyordum. Ama yine de kaçamak bakışlarla Hakan'ın önüne bakmaktan kendimi bir türlü alamıyordum. Ve yalnız kaldığımda onunla seviştiğim hayaller kuruyordum.
Yaz tatili vakti geldi. Ben markette işe başlamadan çok önce kocam çalıştığı Fabrikadan üç haftalığına izin almıştı, birlikte Türkiye'ye gidecektik. Ama şimdi benim durum değişmişti. Markette herkes eski çalışanlar olduğu için millet izinini ayarlamış, ama bana izin yoktu. Ben de gideyim desem markette duracak insan kalmayacaktı. Samimiyetimizi kullanıp özel bir muamele de istemedim. Hakan abi de,“Zeliha, söz, seneye yaz tatilinde sana bir ay izin vereceğim. Bize çok yardımcı oldun bu sene, ben de unutmam bu iyiliğini!” dedi ve teşekkür etti. Ben artık kocama,“Siz bensiz gidin memlekete!” demek zorunda kaldım. “Nasıl olsa Jale var, arkadaş olur bana, zaten koca gün markette çalışıyor olacağım.”Evde boş oturmayıp çalışmama ve eve para getirdiğim için hoşnut olan kocam hemen razı oldu. 
Kocamla kızımı taksiye bindirdik ve havaalanına gittiler. Akşam Türkiye'den aradı kocam ve"Bizi merak etme, sen kendine dikkat et, biz babamlarla iyiyiz burda!“ dedi.İlk kez yalnız kalıyordum koca evde… Bekar bir kadın gibi… Ne koca, ne çocuk…Yatakta soyunup sereserpe yattım, yine Hakan'la ilgili ayıp hayaller kurdum, kendimi okşayarak uyudum. Ertesi sabah işe giderken Jale,“Kızımla iki hafta okulu ile tatile gidiyoruz. Velilerden iki kadın da gitmesi lazımmış, ben de bu sene tatile gidemiyorum diye kabul ettim! Zeliha bak buralar sana emanet. 
Hakan yemek ve çamaşır işinden anlamaz, ben sana bir anahtar vereyim, bizim eve de bakar ol, ama lütfen kızma ve sana bir maaş da ikramiye verelim, yoksa Hakan kabul etmez!” dedi. Ben,“Seve seve yaparım canım, ikramiyeye ne gerek var!” desem de, Jale ısrar edince ekstra maaşı kabul ettim.Bir gün sonra Jale'yi kızı ile hava alanına Hakan abi götürdü. Hakan abi genelde akşamları eve saat yedi sekiz arası gelirmiş, ben de o gün işten çıktım, doğru Hakan abilere geçtim. 
Evi toparladım, bir güzel de yemek yaptım. Masayı itinayla, peçetesine, soğuk suyuna, birasına, vazosundaki çiçeğe kadar hazırladım ve çıktım.İkinci gün yine mesaiden sonra onların eve gittim, yemek yaptım, masayı hazırladım, tam çıkmak üzereyken Hakan abi erkenden geldi.“Zeliha dünkü yemek harika idi, ellerine sağlık, ben alışkın değilim öyle güzel yemeklere, Jale pek anlamaz, bak beni şişmanlatacaksın onlar gelene kadar!” diye takıldı.“Afiyet olsun!” deyip çıkacakken,“Zeliha nereye? Otur, beraber yiyelim, sen de yalnızsın ben de, bir tencere yemeği kim yiyecek?” diye ısrar edince, birlikte yemeyi kabul ettim.Yemek yerken Hakan abiyi Jale aradı, yarım saat konuştular. 
Yemekten sonra Hakan abi,“Zeliha oldu olacak bir de çay demle de içelim!” deyince, kıramadım çayı da demledim. Tam çaylarımızı salona götürmüştüm, sohbete dalmıştık ki kocam aradı. Hakan abiye sessiz olmasını işaret edip, telefonu açtım. Kocam,“Nerdesin?” diye sorunca,“Evdeyim, nerede olacağım bu saatte!” diyerek tersledim adamı… 
Kısa bir konuşmadan, günümün raporunu verdikten sonra kapattı telefonu. Hakan abi manalı bir bakışla gülümseyerek,“Niye bende olduğunu söylemedin Zeliha?” dedi. Yüzüm kızardı biraz, utanarak omuzumu silktim,“Neme lazım, yanlış anlar, bana kızar, olay çıkarır! Ona laf anlatmaya çalışmaktansa bilmemesi daha iyi benim için…” dedim.“Zeliha bozulma ama senin kocan biraz yabani! Birbirinizden ayrısınız ve seninle bir dakika bile konuşmadı ve ilk sorduğu şey de ‘Nerdesin?’ oldu!” dedi.“Aman Hakan abi, benim bütün hayatım bu…
Böyle gelmiş, böyle gider. Maalesef değişmez. Söylediklerinde çok haklısın kocam odunun teki!” dedim. Çaylarımızı içerken Hakan abi,“Zelihacım, müsaadenle ben üzerime rahat bir şey giyeyim. Oturur sohbet ederiz, nasıl olsa artık arayan soran olmaz!” dedi.Üzerine bir tişört ve spor pantolonu ile geldi içeriye. Ama eşofman tarzında giydiği şey çok ince olduğu için önündeki şişkinlik çok net görünüyordu. Sohbete başladık, çay kahve derken saat on olmuştu. Onunla konuşmaya, gülüşmeye doyamıyordum ama sonunda gitmek için müsaade istedim. 
Hakan abi,“Zeliha yarın pazar güzelim, iş yok. Gidip ne yapacaksın? Benimle otur. Hem uykun gelince geç, misafir odasında yat. Korkacak bir şey yok, yabancı mıyız allasen?” deyince ben gaza geldim,“Yoo niye korkayım? Senden korkacak halim yok ya… Ama yine de doğru olmaz gecenin bu saatinde, ben gideyim!” dedim yarım ağızla…Aslında pek de gitmek istemiyordum doğrusu… Dediği gibi, eve gidip tek başıma ne yapacaktım ki… Burada oturup hayran olduğum erkekle dipdibe konuşup sohbet etmek, arada onun kabarmış önünü izlemek hoşuma gidiyordu. Odun kocamla sessiz sedasız geçen monoton akşamlardan sonra iyi gelmişti bana bu… 
Hakan abi,“Bak sen de ben de yalnız oturmaktansa sohbet ederiz biraz daha!” diye ısrar edince kıramadım. Ben gitmekten vazgeçince, Hakan abi kilere indi ve bir şişe beyaz şarapla yukarı geldi tekrar…"Zeliha hiç şarap içtin mi?“ dedi yüzüme ilgiyle bakarak soruyordu. Yüzüm kızardı, utandım.“Hayır içmedim, hem alkol almak günah, içemem.” dedim.“İlahi Zeliha, şarap alkol değil ki, üzüm suyu. Gel felekten bir gün çalalım, aramızda kalır, kimseye söylemeyiz, söz!”“Bilmem ki…” dedim yarım ağızla… “Hiç içmedim. Hem günah…”“Jale bunu çok sever, her akşam beraber bir iki kadeh alırız. 
Ama eğer sen yok ben içemem, bana ağır gelir diyorsan, içme!” dedi. O sırada yine gaza geldim,“Jale içiyorsa bana niye ağır gelsin ki, tamam içelim!” dedim. Kalktı slow bir müzik açtı ve iki bardak getirdi. İkimize de yarımşar kadeh doldurdu (Şarap öyle içilirmiş sonra öğrendim) ve sohbete koyulduk yine…Üçüncü kadehten sonra başımın döndüğünü hissettim, vücudumun her yerini ateş basıyordu sanki. Hakan abi de,“Bak yanakların kızardı, istersen fazla içme!” dedi. Ben de gülerek,“Haklısın, her tarafımı ateş bastı, nasıl üzüm suyuysa bu şarap!” dedim. O sırada Hakan abi,“Dur ateşine bir bakayım! Korkmaya başladım, gerçekten yüzün kıpkırmızı oldu.” diyerek karşı koltuktan kalktı, yanıma oturdu. 
Elinin dışı ile yanaklarıma temas edip,“Valla haklısın, yanakların ateş gibi yanıyor resmen!” dedi ve güldü. Sonra da, “Biliyor musun, yanakların kızarınca daha tatlı oldun!” deyince utandım, yüzümü çevirdim. Hakan abi,“Utanacak bir şey yok Zeliha, gerçekten güzel oldun, zaten güzel bir kadınsın, ama böyle daha güzel oldun! Ama istersen eşarbını ve üzerindeki ceketini çıkar, yoksa havale geçireceksin!” deyip gülümsedi.Onun ilgisi ve başımın dönmesiyle bir cesaret geldi bana, her şeyi boş verdim. Eşarbı çıkardım, saçlarımı serbest bıraktım. 
Saçlarım nerdeyse kalçalarıma kadar uzundur. Sonra ceketi de çıkardım. Altımda sıfır kollu ve daracık tişört olduğunu unutmuşum. Göğüslerim oldukça büyük ama dik olduğu için, Hakan abi gözleri faltaşı gibi açılmış durumda, hayranlıkla göğüslerime bakıyordu.“Offf Zeliha, çok güzelsin inan… Böyle bir güzelliği neden saklıyorsun?” dedi. Ben yine utanıp,“Aman, sanki güzel olsam ne olacak, kıymetini bilen olmadıktan sonra!” dedim. O sırada Hakan abi saçlarımı kafamdan aşağı ta kalçalarıma kadar okşayıp,“Bu güzelliğin kıymetini bilmeyeni vurmak lazım, nasıl bir erkek senin ahmak kocan?” dedi. 
Eli kalçamın üzerinde kaldı. Kalçamı okşamaya başlayınca,“Hakan abi yapma lütfen…” diyerek döndüm. O sırada yanağımdan öyle sıcak öptü ki, bir tuhaf oldum. Bir yandan hoşuma gitmişti, bir yandan da,“Abi yapma lütfen…” demeye devam ediyordum. Boynumu, boğazımı öpmeye, kulak mememi emmeye başladı. Sonra kulağıma,“Şarap da aramızda kalacak, bu yaptıklarımız da… 
Ben artık dayanamıyorum, lütfen kırma beni Zeliha!” dedi. Bedenim titriyordu resmen. Ağzım, “Yapma!” dese de, içimden devam etmesini umuyordum. Yavaşça arkamdan tişörtümü çıkarttı ve hemen sütyenimi de açtı, önüme geçti. Ben,“Abi yapma…” dedikçe göğüslerimi ve meme uçlarımı emiyordu. Bacak aram resmen ıslanmıştı. Ne oluyordu bana böyle? İçimdeki yangına, arzularıma karşı koyamıyordum…
Salondaki koltukları çok genişti, yatak gibiydi nerdeyse. Beni yatırdı ve eteğimle külotumu çıkarttı. “Yapma abi…” desem de, bacak arama yumulmuştu bile. O aşamadan sonra bende film koptu. Amımı öyle bir yalıyordu ki, dilini içine sokarak, am dudaklarımı tek tek emerek, klitorisimi dudaklarının arasında sıkıştırıp sündürerek…
Sonunda bana birden bir titreme geldi, ölüyorum sandım ve amımdan resmen sular akmaya başladı. Orgazm dedikleri bu olsa gerek. İnanın yarım saate yakın yaladı amımı ve o yarım saatte belki üç kez orgazm oldum. Bulutlarda uçuyordum resmen. Onbir yıllık evliydim, ama bu duyguyu daha önce hiç yaşamamıştım.Sonunda doğruldu, beni kucağına aldı ve ikinci kata çıktık. Ben kucağında, bir yandan dudaklarımı emiyor, bir yandan merdiven çıkıyordu. Bu nasıl güçlü bir adam böyle diye düşünürken yatak odasına geldik.Koskoca bir yatakları vardı, yatırdı beni. Ve önümde soyunmaya başladı. 
Baksırını çıkarınca nerdeyse dilimi yutuyordum. Aman Tanrım, o nasıl bir yaraktı öyle, uzunluğu nerdeyse bileğim kadar ve başı kalın mı kalın. Jale demek ki, “Hakan'ınki oldukça büyük!” derken abartmamıştı. Hakan yarağını ağız hizama getirip,“Şimdi de senin hünerlerini görelim bakalım!” diye dudaklarımın arasına doğru dayadı. Sıra bende idi. Beni böyle dili ve ağzı ile üç kez orgazma ulaştıran adama mümkün mü yok demek?Çekingen bir tavırla, titreyen ellerimle tuttuğum yarağını yalamaya başladım. 
Ama kafası bile ağzıma sığmıyordu, zorlanıyordum iyice. Acemice ve korkuyla karışık merak içinde, elimden geldiği kadar yaladım… On dakika geçmeden, Hakan,“Şimdilik yeter bu kadar! Şimdi de amının hünerlerine bir bakalım!” deyip yarağını ağzımdan çekti. Yatağa yanıma sırtüstü uzanıp,“İlk seferinde gel sen üzerime canım!” dedi.Kocam beni sikerken hep altına alırdı. Yine acemi hareketlerle üzerine çıktım. İçime almama izin vermedi önce… 
Belimden tutup bastırarak am dudaklarımla Hakan'ın göbeğine yapışmış yarağı üstünde ileri geri gitmemi sağladı. Tüm bu sürtünmeler sırasında klitorisimden aldığım zevk delirtti beni, am sularımla resmen yıkadım yarağını…En sonunda onun yönlendirmesiyle yarağı başından tutup ıslak amımın ağzına yerleştirdim. Amım o kadar ıslak olmasına rağmen sırf o kocaman başını içime alana kadar öldüm nerdeyse. 
Ama Hakan hiç alttan hareket etmiyor,“Aşkım sen kendin ayarla, yavaş yavaş. Hepsi girince biraz acır belki, ama sonra alışırsın!” diyordu.Ona söylemesi kolay, o yarak sonuçta bana giriyordu. Amım yırtılıyor sandım, ama sonunda yarısını almıştım ve artık durmak niyetim de yoktu. Biraz daha, biraz daha derken sonunda taşaklarına kadar oturdum.Yarağını sanki midemde hissediyordum. Yarağı komple içimde iken hiç kımıldamadan, on dakikaya yakın sadece öpüştük, yiyiştik. Sonunda dayanamadım ve hafiften kalkıp oturmaya başladım…
Tanrım bu ne güzel bir şeydi böyle, amımın duvarlarında kalın yarağının damarlarını hissediyordum. Amım yarağına alıştıkça alıştı ve benim hareketlerim de daha bir serileşti. Gittikçe hızlanan bir tempoyla kalkıp oturuyordum artık. Kocamdan alışık olduğum için bitecek korkusu ile, bir ara çok hızlanmışım. Hakan,“Aşkım acele etme, daha sabaha kadar vaktimiz var, sabaha kadar o senin, elinden alan yok, tadını çıkar!” demesi ile yavaşladım.Bir onbeş yirmi dakika sonra Hakan beni üzerinden indirip altına aldı, bacaklarımı omzuna attı.
 Yarağını amıma tek seferde köküne kadar sokunca tekrar yırtılıyorum sandım. O esnada öyle bir bağırmışım ki, nerdeyse tüm mahalleyi ayağa kaldıracaktım. Hakan,“Aşkım sakin ol, adam öldürüyorum sanacaklar!” diye güldü.“Gülme aşkım, o yarak sana girse ölürsün valla!” dedim.Ufak ufak hızlanarak pompalamaya başladı. Artık orgazmlarımı saymaktan vazgeçmiştim. Ama bende tam yine bir titreme başladığında Hakan iyice hızlandı. 
Ben yeniden orgazm olurken Hakan da boşaldı.Onbir yıllık evliliğimde kocamla hiçbir zaman aynı anda boşalmamıştım. İçime Hakan'ın dölleri bahçe hortumundan akar gibi akıyordu. Birbirimize kenetlendik ve içimden çıkmadan beni üstüne aldı.İyice yorulmuş ve mayışmıştım. Hakan altımda ve yarağı içimde, bir saate yakın uyumuşum. Hakan'ın alttan amıma pompalamasıyla uyandım. 
Dudaklarına dudaklarımı verip öpüştükten sonra,“Sen nasıl bir insansın böyle, halen mi sikiyorsun beni?” demem gülüp,“Evet canım, doyamıyorum sana!” dedi ve beni üstünden indirdi. Beni dört ayak pozisyonuna alıp arkama geçti. Yine sikecek diye beklerken, başladı hem amımı hem götümün deliğini yalamaya. Böyle bir zevk yok dünyada, perişan oldum.Sonunda götümün deliğine okkalı bir tükürük bırakıp, o koca yarağını götüme dayadı. 
Niyetini anlamıştım, götten sikecekti beni. Telaşla,“Hakan yapma kurban olayım, oraya girmez, ölürüm valla, hem ordan daha hiç yapmadım!” desem de, Hakan'ı durdurmak imkansızdı.Ama ne kadar denediyse de girmedi. Komodinden kreme benzer bir şey aldı ve bu sefer hem yarağını, hem götümün deliğini kremledi.“Aşkım kasma kendini, ben bu götü sikmezsem uyuyamam, kasarsan acır, serbest bırak kendini!” dedi.En sonunda yarağının kafasını götüme öyle bir geçirdi ki, dudağımı ısırdım, gözümden yaş geldi. 
Hakan,“Bak aşkım kafasını aldın işte, gerisi kolay!” dese de ben ölüyordum acıdan…Yarağının kafası götümde hareketsiz beklerken bir yandan da amımı okşamaktan alamıyordu kendini. Amımı okşadıkça ben gevşedim ve sonunda milim milim de olsa, o koca yarağı götüme tam olarak aldım. 
Yavaş yavaş acı geçti ve o koca yarak götüme girip çıktıkça resmen zevk almaya başladım.Tabii arkama girip çıkarken, amımı da sürekli okşamaya devam etti. Yarım saate yakın götümü sikti ve en sonunda içime boşaldı. Yarağını götümden çıkarmadan yan yatırdı beni, 66 pozisyonunda arkamdan bana sarıldı ve uykuya daldık…
Sabah bir uyandım ki, o koca yarağı halen götümde. Yavaşça kendimi çekip yataktan kalktım. Duşa gidecektim, ama yürümekte zorlanıyordum. Jale'nin yürüyüşünün bazen neden öyle değiştiğini şimdi çok iyi anlıyordum.Duşumu yaptım. Kahvaltıyı hazırladım ve Hakan'ı uyandırdım. Yüzünde bir gülümsemeyle beni öptü ve"Aşkım harikaydın dün gece! Artık bizimkiler gelene kadar buradasın, hiçbir yere göndermem seni!“ dedi…O günden beri artık sikişmeden duramıyoruz. Fırsat buldukça, arabada, depoda, bazen de otelde beni sikmeden bırakmıyor.Seni çok seviyorum koca yaraklım ve o yaraksız yaşamak istemiyorum! 
842 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Yakışıklı Genç İnşaatçıya Götten de Verdim! (Dilek 23 Y., İstanbul)
Merhaba seks hikayesi seven arkadaşlar, ben Dilek. Hastahanede hemşireyim. Çalıştığım hastahanenin dış cepesini yapmak için karar alınmış ve bakanlıktan da onay gelmişti. İnşaatçılar bir hafta sonra dış cepheye başlamışlardı. Ben inşaatçıları hiç sevmez ve kaba saba insanlar olarak bilirdim, ki zaten öyleler. İnşaatçının biri camdan içeri girdi, 20 yaşlarında falandı. Sinirlendim, fırça attım, "Kapıdan niye gelmiyorsun?" diye bağırdım. O da, "Ya hanfendi pardon, elimi kestim, iskeleden inemedim, kusura bakmayın!" deyince, birşey demedim. "Elime pansuman yapabilir misiniz?" dedi. Baktım eli baya kesilmiş, pansuman yaptım, sekiz dikiş atıp yolladım. Ama çok yakışık biriydi, çok güzel de parfüm kokuyordu. Güçlü ve kaslı biriydi. İlk defa bir inşaatçıdan etkilenmiştim. Onunla tanışmak istiyordum, hemen 2 fincan kahve alıp camın önüne gittim. Halen orda çalışıyordu. Bağırdığım için özür diledim, kahveyi ikram ettim.
Biraz sohbett ettikten sonra, konuya nasıl gireceğimi düşünüyordum. Haa, bu arada ismi de Utku. Çok güzel ve bilgili konuşuyordu, konuşmaları etkiliyiciydi. Sokakta görseniz Üniversiteli sanırsınız. Neyse, biz konuşurken kapı çalındı, hastalardan biri girdi içeri. Utku kendi işine döndü, ben de gelen hastayla ilgilendim. Akşam oldu, mesaim bitip, eve giderken, Utku'ya, "İyi akşamlar!" deyince, arkadaşlarının hepsi dönüp Utku'ya bakarak, "Oooo!" dediler. Zaten inşaatçıların hep kaba olduklarını söylemişimdir.
Akşam evde hep Utku'yu düşündüm. Biran önce sabah olmasını istiyordum. Sabah kalkar kalkmaz duşumu aldım, makyaj yaptım, saçlarıma bukle yapıp işe gittim. Utku ogün bir üst katta çalışıyordu. Busefer numarasını almalıydım. Camı açıp Utku'yu çağırdım. Lafı biraz geveleyerek numarasını istedim ve almayı başardım. Sonunda Utku'yla çıkmaya başladık. Çok seviyordum onu, onunla beraber olmalıydım. Bir akşam evime davet ettim. Romantik bir ortam hazırladım. Beraber yemek yapıp yedik. Çok güzel yemek yapıyordu, şok olmuştum. Neyse, yemekten sonra birer kadeh viski aldık. Yudumlarken dayanamıyordum, Utku benim olmalıydı.
Ve başarmıştım, dudaklarına yapışıp, deliler gibi dudaklarını yalıyordum. Beni kucağına alıp yatakodasına götürmesini istedim. Dediğimi yaptı ve beni yatakodasına götürdü. Ayakta dudaklarımı yalarken, üstümü çıkardı. Ben de Utku'nun tişörtünü çıkardım. Utku'nun üstünde pontolonu ve benim üstümde mini eteğim kalmıştı. Beni yatağa uzatıp, boynumdan aşağıya doğru öpmeye başladı. Göğüslerimi avuçluyor ve yalıyordu. Elleri ve dudakları her yerimi kapsamıştı. Elini eteğimin altından sokarak amıma ulaştı. Amımı okşarken amımın suları akıyordu.
Eteğimi çıkardı. Sexy dantelli külot giymiştim. Külodumu çıkardı, bacaklarımı yalayarak, amıma doğru geldi. Amıma inceden dilini sürterek yalıyordu. Çok güzeldi. İnlemelerim Utku'yu dahada kudurtuyordu, amımı daha şehvetli yalıyordu. Kudurmuştum, "Hadi aşkım sik beni!" diye inliyordum. Saçlarını okşayarak kafasını amıma bastırıyordum. Ayağa kalktı ve ben Utku'nun pantolonunu çıkardım. Külodunu indirince ve o kocaman yarrağını görünce, gözlerim yerinden fırladı. Daha önce böyle büyük bir yarrak yememiştim. Yarrağı ağzıma zor giriyordu. Adeta yutuyordum yarrağını, yarım saat yaladım. Utku, "Aşkım geliyor!" dedi. "Ben de bunu bekliyorum aşkım!" dedim. Ve döllerini ağzıma boşalttı.
Yarrağı düşmüyordu. Uzattım yatağa, çıktım üstüne. Tuttum yarrağını amıma soktum. Zor giriyordu amıma. Kalktım üstünden, "Sen yap aşkım!" dedim. Domalttı beni, kalçama şaplak atarak soktu amıma. Canım yanıyordu. Ben inledikçe, Utku daha sert sokuyordu. Sanki içimde birşeyler kopuyordu. İlk kez böyle zevk alıyordum. Defalarca orgazm oldum. Dizlerim tutmaz hale gelmişti, zevkten titriyordum, "Yeter aşkım, boşal hadi!" diye haykırıyordum. Ama Utku boşalmak bilmiyordu...
"Çok güzel götün var aşkım!" diyordu. Beni götten sikmek istediğini söyledi. Ben yok dedikçe ısrar ediyordu. Onu kırmak istemiyordum, "Canım yanarsa çıkaracaksın!" dedim. "Tamam!" dedi ve bana yarrağını tekrar yalattırdı. Beni domaltıp, götüme tükürerek, deliğime masaj yaparak iyice yumuşatarak parmağını sokuyordu. Sonra yarağını dayayıp yüklendi ve zorlayarak kafasını soktu. Canım çok yanmıştı, ama inanılmaz bir zevkti. Alıştıra alıştıra tamamını götüme sokmuş ve yavaş yavaş gidip gelmeye başlamıştı. Gittikçe de hızlanıyordu. Götümün deliği genişlemişti. Ama yine de canım yandığından boşalmasını istiyordum. Ve yarım saat siktikten sonra, "Ağıııhhhh!" diye inleyerek götümden çıkarıp sırtıma boşalmış ve olduğu yere yığılıvermişti. Benim de dizlerim tutmuyordu ve götüm çok acıyordu. Kafamı omuzuna koyup yattım.
Sabah kalkıp beraber duş aldık ve işimize doğru gittik. Ama tüm gün götümün üstüne oturamadım. Utku'yla halen görüşüyor ve sevişiyoruz. Göt deliğim artık genişledi ve Utku'nun yarağına alıştı. Artık çok zevk alıyorum götten. Utku götten sikmese bile, ben söylüyorum sikmesini. Tüm kızlara tavsiye ederim götten denemelerini. Ki, ilk birkaç seferden sonra çok zevkli oluyor. Hatta amdan yemekten bile daha zevkli diyebilirim!
[Dilek]
126 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Yüksek Libido (1)
Tumblr media
Merhaba, ismim Tuğçe. İstanbul'da özel bir lisede fizik öğretmeniyim. 37 yaşındayım ve 10 yıllık evliyim, çocuğum yok.
Fiziksel özelliklerimden bahsetmek gerekirse; 1.75 boyundayım, esmerim, dolgun ve geriye doğru çıkık kalçalara, görenlerin avuçlamamak için kendini zor tuttuğu yuvarlak büyük bir göte, sütun gibi bacaklara ve yaşıma rağmen oldukça diri ve büyük memelere sahibim. Yüzüme ise bakan bir daha dönüp bakar. Gençliğimden beri düzenli spor yaptığım için 20 yaşındaki bir kadının vücuduna sahibim diyebilirim.
Kocam Hakan ise 37 yaşında, oldukça yakışıklı ve fit bir adam, aynı zamanda yatakta da çok iyi. Onunla ilk sikiştiğimiz günü unutamıyorum. Sabaha kadar koskocaman yarrağıyla döve döve beni sikmişti.
Sert seks sevdiğimi bildiği için yatakta bana hep hoyratça davranır. Hatta bir keresinde götümü öyle sert sikmişti ki, sabah kalktığımda yürümekte bile zorluk çekiyordum. O halde okula gitmemek için Doktor bir arkadaşımdan 3 günlük rapor almıştım.
Yatakta ikimizin de sınırı yok. Anal, oral her türlü sikişir, birbirmizi doyurana kadar da durmayız. İlk sikiştiğimizde nasıl ben onun haşinliğine ve büyük yarrağına hayran kaldıysam, o da benim oral yeteneklerime hayran kalmıştı. 18 yaşından beri yarrak yaladığım için bu konuda oldukça tecrübeliyim.
Büyük ve düzgün bir yarrak yakalayınca kıtlıktan çıkmış gibi yalıyor, emiyor, erkeğimi eritene kadar durmuyordum. Hatta üniversite zamanlarımda Erasmus ile bizim okula gelen bir zencinin kocaman sikini bile komple ağzıma alabiliyordum.
Anlayacağınız libidosu çok yüksek ve sekse inanılmaz bağımlı bir kadınım. Tabii Hakan'la evlendikten sonra ondan başka bir erkekle birlikte olmadım. Gerek kocamın beni başkasıyla paylaşmak istememesi, gerek beni her türlü doyuma ulaştırması sebebiyle benim de böyle bir arzum yoktu.
Fakat evliliğimiz ilerledikçe yatakta monotonlaşmaya başladık. Bu monotonlaşmayı sürekli yeni fantaziler bularak bastırıyorduk, fakat bunların hepsi geçici çözümdü. Bir gün başkasıyla sikişme fantazisi kurmaya başladık.
Hakan beni sikerken başka bir kadını siktiğini, ben de başka bir erkek tarafından sikildiğimi düşünüyordum ve bu bizi ilişkimizin ilk günlerindeki gibi azdırıyordu. Tabii bunlar sadece yatakta kalıyordu ve yatak dışında bu konuyu hiç konuşmuyorduk. Bir süre böyle devam ettik.
Geçen sene Hakan uzun zamandır çalıştığı şirketten ayrılıp başka bir şirkete girdi. Bu şirket de onu sürekli yurtiçi veya yurtdışı iş seyahatlerine gönderiyordu. Bu seyahatler bazen bir-iki hafta sürüyordu ve her gün sikilmeye alışmış olan ben çok zorlanıyordum.
Hakan evde olmayınca birbirimizi görüntülü arıyor, o 31 çekerek, ben de vibratörümü kullanarak birbirimizi boşaltıyorduk. Tabii bu yeterli olmuyordu ve kocam nihayet eve döndüğünde sabaha kadar amımı, götümü, ağzımı sikiyordu.
Benim iş hayatıma gelecek olursam, özel bir lisede çalıştığımı söylemiştim. Burada son sınıfların dersine giriyordum. Okulun bulunduğu semtten ve öğrencilerin ailelerinin zengin olmasından dolayı kızlar çok rahat takılıyorlardı. Daracık kıyafetler, taytlar, etekler havada uçuşuyordu. Çoğunun bakire olmadığına emindim.
Ben de giysi seçimlerimde adeta o küçük aşiftelerle yarış yapıyordum. Dar ve kısa etekler, dekolteli kıyafetler giyerek vücudumu sergilemekten çok haz alıyordum. Okuldaki istisnasız tüm erkeklerin -öğretmenler de dahil- gözü üzerimdeydi ve bu benim gururumu okşamakla birlikte, yüksek olan libidomu daha da arttırıyordu.
Bazen derste bilerek silgiyi veya tebeşiri yere düşürüyor, almak için tüm sınıfın önünde domalıyor; herkese müthiş bacaklarımı, kalçalarımı, götümü gösteriyordum. Bazen birisi bir soru sorduğunda, yanına kadar gidiyor, sıraya doğru eğilip dolgun memelerimi onlara sergiliyordum.
Daha ergenlikten çıkmamış bu tazecik gençlerin beni düşünerek mastrübasyon yaptıklarını, döllerini bana akıttıklarını düşündükçe amım vıcık vıcık oluyordu.
Bazen bilerek götümü veya memelerimi elliyorlar ve buna yanlışlıkla yapılmış süsü veriyorlardı. İleri gitmedikleri için çok ses etmiyordum. Hafiften benim de hoşuma gidiyordu. Eminim bana dokunduktan sonra arkadaşlarına (Tuğçe hocanın götünü avuçladım!) falan diye anlatıyorlardı.
Seyahatlerinden dolayı kocamla sikişmelerimiz de son zamanlarda oldukça azaldığı için oldukça zor bir durumdaydım.
Son sınıflardan birinde Emre adında geçen senelerden bir öğrenci vardı. 1,90 boyunda, atletik vücutlu, yakışıklı bir çocuktu. Orospu kızların çoğu onun peşinden koşuyordu. Bir sene okula geç yazıldığı için diğerlerinden büyüktü ve 18 yaşına çoktan girmişti. Beni her gördüğünde resmen gözleriyle sikiyordu ve ben yine inanılmaz tahrik oluyordum.
Okullar yeni başlamıştı. Son sınıflar sene sonunda üniversite sınavına gireceği için stresliydi. Bir gün teneffüste Emre yanıma geldi. Giriş faslından sonra konuyu açtı,
“Hocam biliyorsunuz benim fizik dersim iyi değil. Yazın da çalıştım fakat yine de yapamıyorum. Sene sonu da sınav var. Eğer zamanınız varsa bana özel ders verebilir misiniz?” diye sordu.
“Tabii canım, neden olmasın. Ben haftada iki gün boşum. İstersen dersten sonra burada çalışabiliriz!” dedim. Bu yakışıklı erkeği kaçırmamak için makul ve çok düşük bir ücret söyledim. Rakamı duyunca gözleri parladı, kabul etti, anlaştık…
Artık haftada iki gün Emre'yle okul bittikten sonra boş sınıflardan birinde ders çalışıyorduk. Sırada yan yana otururken Emre sürekli bana temas ediyordu. Oturunca iyice açılan bacaklarıma bacaklarını değdiriyor, koluyla göğüslerime dokunuyordu.
Son zamanlarda yarrağa hasret kalan ben de bu temaslarla tahrik oluyordum. Dekolteli elbiselerimle ona memelerimi sergilemekten hiç çekinmiyordum. Her seferinde derse başladıktan 5-10 dakika sonra Emre'nin pantolonundaki kabarıklık meydana çıkıyordu. Emre her ne kadar saklamak istese de başarılı olamıyordu.
Baya büyük bir siki olduğu belliydi ve her görüşümde amım vıcık vıcık oluyordu. Mola verdiğimizde ise Emre hızlı adımlarla tuvalete gidiyordu. Beni düşünerek 31 çektiğinden adım gibi emindim.
Genç ve yakışıklı bir erkeğin beni böylesine arzulaması ise gururumu okşuyordu. O tuvaletlerde kendiyle uğraşırken ben zavallı da eteğimin altından külodumu sırılsıklam yapan minik yaramazımı okşayarak arzularımı bastırmaya çalışıyordum.
Yine bir akşam evde vibratörle kendimi tatmin etmeye çalışırken kapının açıldığını duydum. Kocam Hakan'dan başkası olamazdı bu. Geleceğini söylememişti, sürpriz yapmak istemişti demek ki.
Hemen koşarak kucağına atladım ve öpüşmeye başladık. İkimiz de bir haftadır sikişmediğimiz için perişan haldeydik. Kucağından inip önünde diz çöktüm ve bir çırpıda pantolonunu indirip yarrağını ağzıma aldım.
Yarrak yemeyi çok sevdiğim için mükemmel sakso çekerim. Üstelik şimdi bir haftadır yarraksız kaldığım için deli gibi yalıyordum Hakan'ın sikini. Ayakta resmen zevkten bayılacaktı. Beni hemen yatak odasına götürdü ve yatağa atıp hiç vakit kaybetmeden amıma girdi. İkimiz de sikişsiz geçen bir haftanın acısını çıkarıyorduk.
Sabaha kadar amımı götümü sikti. Üçüncü postadan sonra yorgunluktan yatağa yığıldık. Hakan'ın göğsüne uzandım. Konuşmaya başladık. Hakan,
“Tuğçe, bu böyle olmayacak. Otel odalarında 31 çekmekten mahvoldum. Her gece yan odalardan gelen sikiş seslerini duydukça delirecek gibi oluyorum!” dedi.
“İnanırım aşkım, biliyor musun, ben de aynı senin gibiyim. Eve gelir gelmez kendimi yatağa atıp vibratöre sarılıyorum, ama yetmiyor. Resmen psikolojim bozuldu yarraksızlıktan!” dedim. Hakan yüzüme birkaç saniye baktı ve
“Neden başkalarıyla sikişmiyoruz?” dedi. Çok şaşırmıştım. Kaşlarımı kaldırarak Hakan'a baktım. Hakan devam etti,
“Kendimize gereksiz yere eziyet ediyoruz yavrum… Libidomuz o kadar yüksek ki, sikişmeden duramıyoruz. Kıskançlığı bir tarafa bırakalım. Hem son zamanlarda monotonlaşan seks hayatımızı da renklendiririz belki!” dedi.
Benden bir cevap bekliyordu şimdi. Ne diyeceğimi bilemedim. Biraz düşününce mantıklı geldi. Hakan bazen bir haftadan fazla süre evde olmuyor ve ben resmen kahroluyordum. Kendimize bu işkenceyi yapmanın bir manası yoktu. Hem çevremde bir sürü kolayca kendimi siktirebileceğim çekici erkek vardı.
“Tamam, bana da mantıklı geldi. Eğer sıkıntı çıkmayacaksa deneyelim!” dedim. Hakan bu cevabı duyunca rahatladı. O gece beni bir posta daha sikti ve sarılıp uyuduk.
Hakan iş seyahatine gider gitmez icraata başladı. Her gece otel odasına bir kadını alıp evire çevire sikiyordu, sonra da bana anlatıyordu. Onun bu kadar rahatlaması ve mutlu olması beni de sevindirmişti. Ben ise henüz kendimi kime siktireceğime karar vermemiştim.
Bir gün okuldaki son sınıf öğrencilerini öğleden sonra üniversite gezisine götürdüler. Ben de öğretmenler odasında yapayalnız oturuyordum ki, sabah girdiğim sınıflardan birinde sınıf defterini imzalamayı unuttuğumu fark ettim. Öğretmenler odasından çıktım ve sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfın kapısına geldiğimde içeriden sesler duymaya başladım.
“Aferin orospu, böyle devam et!” diyordu sesi tanıdık gelen birisi ve bu kişi Emre'ydi.
Hemen anahtar deliğinden içeri baktım. Emre, okulun en orospu kızı Buse'yi önünde diz çöktürmüş, ağzını sikiyordu. Kanım donmuştu, o şekilde kalakalmıştım. Emre kızın saçlarından sıkıca tutarak sertçe ağzını sikiyordu. Demek ki okul gezisinden bir şekilde kaytarıp kendilerini ilk buldukları boş sınıfa atmışlardı.
İlk dikkatimi çeken şey Emre'nin kocaman siki oldu. Ağzım açık kaldı onu görünce. Kocamınkinden bile daha büyük, kalın ve düzgündü.
Ne yapacağımı bilemedim. İzlemeye devam ettim. Emre, Buse'yi ayağa kaldırdı ve sıraya domalttı. Bir çırpıda taytını indirip, zenci yarrağı gibi olan sikini orospunun amına geçirdi. Geçirir geçirmez de eliyle ağzını kapattı, çünkü Buse çığlık atıyordu. Amını yırtmıştı resmen kızın.
“Sus lan orospu, bizi yakalattırırsan götünü sikerim!” dedi ve amını sikmeye başladı.
Emre gibi kibar ve nazik bir çocuğun bu derece vahşileşmesi beni çok etkiledi. Buse'nin kalçalarını, memelerini tokatlıyor, saçlarından asılıp, suratına tokatlar atıyordu.
Daha sonra Buse'nin kafasını sıraya dayayıp, bir eliyle saçlarını kopartacakmış gibi kavradı, diğer eliyle de kolunu beline getirip o şekilde tuttu ve amansızca sikmeye devam etti. Buse bağırmamak için kendini zor tutuyor, parmağını dişlerinin arasına almış, ısırıyordu. Orospunun zevkten gözlerinin kaydığını görebiliyordum.
Gördüklerime inanamıyordum. Terlemeye ve titremeye başladım. Uzun zamandır beni gözleriyle siken Emre şimdi okuldaki bir kızın amını dağıtıyordu, hem de tam benim sevdiğim şekilde…
Emre bir güzel siktikten sonra Buse'yi önünde diz çöktürdü ve ağzına boşaldı, ama ne boşalma! Oluk oluk boşalıyordu. Buse döllerinin hepsini ağzına alamıyordu. En sonunda Emre'nin boşalması bitti. Buse'nin ağzı yüzü gözü döl içinde kalmıştı, bir kısmını yuttuğu halde…
Benim artık ayakta duracak halim yoktu. Amımdan çıkan sular külodumdan taşmış, bacaklarımdan akıyordu. Kendimi hemen bir tuvalete attım ve amımı deli gibi okşayıp parmakladım.
Zangır zangır titriyordum, kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Zevkten avazım çıkana kadar bağırmak istiyor fakat bağıramıyordum. Beynim uyuşmuştu. En sonunda boşaldım. Kan ter içindeydim.
O an karar verdim. Kendimi Emre'ye siktirecektim. Akşam bunu telefonda kocama anlattığımda şaşırdı,
“Çok tehlikeli ama sen işini bilir, önlemini alırsın.. Neler olacağını çok merak ediyorum, işiniz bitince bana rapor ver!” dedi ve otel odasındaki Rus çıtırı sikmeye kaldığı yerden devam etti.
Ertesi gün Emre'yle özel dersimiz vardı. Sabah erkenden kalkıp duş aldım. Vücudumun her yerini kremledim. Bacaklarımı daha güzel göstermesi için biraz yağladım. Güzel bir makyaj yaptım.
Üstüme dar beyaz bir gömlek giydim, her zamanki gibi cesur şekilde açık bıraktım düğmeleri. İçime südyen giymedim. Altıma dar kısa bir etek giydim, gömleğimi eteğin içine soktum. Ayaklarıma da kırmızı topuklu ayakkabı giydim.
Bu halimle pørnø filmlerdeki sekreterlere benziyordum. Bu eteği özellikle seçmiştim çünkü kalçalarımı çok ön plana çıkarıyordu.
Daha okulun bahçesinde arabamdan iner inmez yine tüm gözler üzerime kilitlendi. Tüm erkeklerin azgın bakışlarıyla okul binasına girdim. Koridorda Emre'yi gördüm.
“Hocam, bu ne güzellik ya, okuldaki kızları kıskançlıktan öldüreceksiniz!” dedi. Bunu duyunca içim bir hoş olmuştu. Asıl hedefim olan küçük aygırımdan bu sözler duymak hoşuma gitmişti.
“Teşekkür ederim canım!” dedim gülerek ve yanından geçip öğretmenler odasına yürüdüm. Emre'nin arkadan götüme baktığından emin olduğum için orospu gibi kıvırta kıvırta yürüyordum.
Son ders zili de çaldı. Emre'yle 10 dakika sonra derse başlayacaktık. Lavaboya gittim. Gömleğimin düğmelerinden birini daha açtım. Südyensiz memelerim patlayacak gibi duruyordu şimdi. Sağımdan veya solumdan bakan birisi rahatlıkla memelerimi uçlarına kadar görebilirdi.
Eteğimi de biraz yukarı doğru kıvırdım. O kadar seksi olmuştum ki, ben bile etkilendim kendimden. Okulda Emre'yle benim dışımda kimse kalmadığı için biraz rahattım. Sokakta birisi beni bu halde görse eskort zannederdi muhtemelen.
Tuvaletten çıktım ve sınıfa girdim. Emre sırada oturuyordu, beni görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Baştan aşağı tüm vücudumu süzdü.
“Hayırdır Emre, neye bakıyorsun öyle?” dedim gülerek.
“Gözlerimi alamıyorum hocam sizden, çok güzelsiniz!” dedi. Emre son zamanlarda çok cüretkar konuşuyordu benimle ve bu beni delirtiyordu. Teşekkür ettim ve yanına oturdum. Derse başladık başlamasına, ama Emre dersle değil, sadece benim vücudumla ilgileniyordu.
Biraz öne eğildiğim için memelerim artık iyice meydana çıkmıştı, dibimde duran Emre'nin onları görmemesi imkansızdı. Eteğim de kalçalarıma kadar sıyrılmıştı. Emre'yle çok yakın oturuyorduk birbirimize. Bacağımı onun bacağına yapıştırdım.
Hafiften irkildi ama bacağını çekmedi. Pürüzsüz, kaymak gibi gibi bacaklarımı hissetmesinin onun kalkık yarrağını daha da sertleştirdiğini görebiliyordum pantolonundan. Üstelik bana belli etmeme gibi bir derdi de yoktu artık.
Emre'yi her gördüğümde Buse'yi sikişi aklıma geliyordu ve beni de öyle sikmesi için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Emre iyice zorlanmaya başladı. Ben de çok heyecanlıydım ve sırılsıklam olmuştum.
Resmen oğlum yaşındaki birine, hareketlerimle (Sik beni!) diyordum evli olduğum halde. Sırılsıklamdım. Emre o an üzerime saldırsa hiçbir tepki vermez, onunla orada sikişirdim.
Mola verdik. Emre koşarak tuvalete gitti, yine 31 çekecekti belli ki. Ben ise yaptığım şeyin ne kadar doğru olduğunu düşündüm bir an. Sonuçta kocam bana izin vermişti ve ben beni son derece arzulayan genç bir delikanlıya siktirecektim kendimi, bunun neresi yanlıştı?
Ben bunları düşünürken Emre sınıfa girdi. Biraz rahatlamıştı. Sıraya oturdu ve havadan sudan konuşmaya başladık:
- “Emre, sevgilin yok mu senin?”
- “Yok hocam!”
- “Aa, tüm okulun kızları senin peşinde! Senin gibi bir erkeğin sevgilisinin olmaması beni çok şaşırttı!”
- “Ben olgun kadınlardan hoşlanıyorum hocam!”
- “Benim gibi mi?”
- “Şey… Evet…”
- “O zaman neden dün Buse'yi siktin?”
Emre kıpkırmızı oldu. Bu kadar ileri gitmemi beklemiyordu şüphesiz. Bir şeyler söylemeye çalıştı fakat söyleyemedi. Terlemeye başlamıştı utancından.
“Aman, niye utanıyorsun canım? Sen sikmeyeceksin de kim sikecek?” dedim kahkaha atarak. Emre şaşkınlık ve utanç içindeyken devam ettim,
“Hem Buse'yi sikmeyen mi kaldı okulda sanki, sen de iyi dağıttın kaşarı!” dedim yine gülerek. Daha fazla üstüne gitmek istemiyordum. İstediğim kıvama gelmişti çünkü. “Neyse, dersimize devam edelim biz!” dedim.
Yarım saat daha çalıştık, fakat Emre'nin kafası yine derste değildi. Dersi bitirdik.
“Emre, burada rahat edemiyoruz. Bundan sonra benim evde yapalım dersleri. Hem kocam da evde olmuyor, rahat rahat çalışırız!” dedim gözlerine azgın bir bakış atarak.
“Tamam hocam, siz nasıl isterseniz!” dedi. Niyetimi anlamıştı.
İki gün sonra kendi evimde Emre'ye kendimi siktirecektim…
*** Sonraki Bölüm ***
108 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Bu Bir Seks Hikayesi
Ben Ayfer.
43 yaşında, evli, bir çok açıdan sıradan bir kadınım.
İstanbul’un eski semtlerinden birinde, eski bir mahallede yaşıyorum. Kocam Eminönü’nde esnaf. Kendim, tecrübeli bir ev hanımıyım. Bir ara tuhafiye açtık bana bu semtte, ama bilirsiniz, kendi semtinde işler yürümez. Komşuların gönlü hatrına yazdığım veresiyelerle bir sene içinde açtığımız gibi kapadık dükkanı. Ben de evime, uzun ve bomboş geçen hayatıma, dolapta giyilmeyi bekleyen iç gıcıklayıcı kıyafetlerimi her gün yeniden ütüleyip, giymeden asmalara geri döndüm.
40’lı yaşların tadını yeni yeni almaya başladığım, boğucu yazlardan biriydi bahsedeceğim o yaz. Kocamın geçim kaygısı, boçlar, vergiler ile boğuşmaktan beni unuttuğu, benimse koca yaz pencere önünde çiçek gibi sararıp solduğum vakitlerdi. Her sabah, artık eskisi kadar sıkı olmayan ancak üzerine gelen yeni bir olgunlukla gözüme eskisinden bile lezzetli görünmeye başlayan kalçalarımdan aşağı, göğsü açık tek parça mavi elbisemi çekiştirerek indirir, saçlarımı aynada şöyle bir savurduktan sonra yerinden fırlayacakmış gibi duran göğüslerimi iki elimle kavrayıp yerine oturtup, evimden tüm  mahalleye yayılan mis gibi türk kahvesi ve dekolteme sıktığım yasemin kokularıyla camın önüne oturur, bir sigara yakıp sokağı seyre dalardım.
Yine böyle bir sabah, kahvemden lk yudumu almamla beraber evimin önünde duran bir kamyon, ve peşi sıra gelen bir taksi dikkatimi çekti. Kamyondan adamlar alelacele inip eşyaları indirmeye başladılar, tam yarılamışlardı ki taksiden uzun boylu, esmer, oldukça hoş bir delikanlı indi.
Dikkat kesilerek izlemeye başladım. Tam karşı apartmanın, tam da bizim olduğumuz katındaki karşı karşıya baktığımız cephesindeki daire nicedir kiralıktı. Penceresiz camlarda, eşyaların oraya taşınmaya başlandığını gördüm. Bir saat kadar, bu genç ve hoş delikanlıyı izledim penceremden. Hamallarla beraber eşyaları yapılı vücuduyla kolayca kaldırıp indiriyor, sürekli inip çıkarak gayretle koşturuyordu. Yakıcı sıcakta 3. Kata inip çıkmaktan ter içinde kalmıştı, bir komidini yukarı taşıdıktan sonra camın önünde tişortunu çıkartıp eline alarak yüzünü ve boynunu kuruladı. Düzgün karnından kasıklarına doğru inen çizgi biçimindeki kılları, göğsündekilerle birleşiyor, ve o esmer, parlak tene daha erkeksi bir çekicilik katıyordu. 26-27 yaşlarındaydı en fazla, gür simsiyah saçları ensesinde düzgünce kesilmişti. Güçlü bir çenesi, sert ama toy bir
ifadesi vardı. İster istemez dudaklarımı yalayarak , sigaramı söndürdüm, boş kahve fincanımı alarak yemek yapmak üzere istemeye istemeye mutfağa yollandım.
Mutfakta tuzlu suya yatırmak üzere patlıcanları doğrarken, elimde olmadan en müstehcen düşüncelerin pençesinde kıvranıyor, bacaklarımın arasında boşa giden ıslaklığım arttıkça dizginlenemez bir arzuyla yanıyordum. Yemeği hazırlayıp ocağa verir vermez tekrar cama koştum. Delikanlı ortada gözükmüyordu. Yatak odama girdim, boy aynasının önüne geçerek üzerimdeki elbiseyi sıyırıp attım.  Çamaşırlarımı bir bir çıkartıp, vücudumu incelemeye başladım. Senelerdir güneş görmeyen tenim mermer gibi bembeyazdı. Tombul göğüslerim biraz sarkmıştı, ama olsundu, hala yuvarlaklıklarını koruyorlardı. Seneler içinde aldığım kilolar, gençliğimde incecik, narin bir kız olan beni, şimdilerde dolgun ve iştahlı bir kadın gibi gösteriyordu. Hala güzeldim, 43 yaşında gibi durmadığımı çevremden hep duyuyordum zaten. Evin içinde ve dış dünyadan uzak yaşanan bir hayatın bana bağışladığı tek şey, genç görünümüm olmuştu.
Çırılçıplak halde, geçen sene bir akrabanın düğününde giymek için aldığım yüksek topuklu ayakkabılarımı giydim. Kalçalarımı sallayarak salona, pencerenin önündeki koltuğa geçip oturdum. Bacaklarımı kaldırıp ayırarak, topuklu ayakkabılı ayaklarımı pencerenin pervazına yasladım. Sırılsıklam olmuş pembe beyaz amımı, kapalı perdenin arkasındakileri düşünerek okşamaya başladım.
Bir elimle dimdik olmuş göğüs uçlarımı sıkıyor, bir elimle de parmaklarımı amıma sokup çıkarıyor, kendi kendime hafif hafif inliyordum. Vücudumu saran zevk dalgası arttıkça cüretkarlaşıyor, aklıma olmayacak fikirler düşüyordu. Ayakkabımın ucuyla perdeyi hafifça araladım. Bu riski göze alacak kadar azmıştım, perdeyi açtığım anda delikanlı eğer oradaysa, beni tamamen görebilecekti. Tüm çıplaklığımla hem de. Gözlerimi kapattım, beni görüyor mu bilmiyordum. Şiddetli bir orgazmın yaklaşmakta olduğunu farkettiğim anda son bir cesaret gözlerimi açtım, ve yeni takılmış perdelerinin ardından elinde o muhteşem sikiyle bana eşlik eden delikanlıyla göz göze geldim.
Ani bir heyecanla tüm vücudum sıtmaya tutulmuş gibi titreyerek boşaldım. Delikanlının da tam o anda başını geriye atmasıyla, onun da şiddetli bir şekilde boşaldığını anladım.
Delikanlı boşaldıktan sonra tek kolunu cama yaslayıp, kafasını da kolunun üzerine koyarak ve hafifçe sırıtarak gözlerime bakmayı sürdürdü. Bu bakışı biliyordum, gençken aşina olduğum bakışlardı bunlar. Yetinememe bakışıydı, bu bir son değil başlangıçtı. İçindeki tatmin olmayan bir arzuyu uyandırmıştım, ve o arzuyu benden başka bir kadın artık yatıştıramayacaktı.
Boşaldıktan sonra ani bir panik ve suçluluk duygusu üzerime çökünce ayağımı alelacele perdeden çekip, küçücük aralığı kapattım. Yüzüm kıpkırmızı bir halde kalkıp özensiz bir eşofman altı ve bluz geçirdim üstüme, yemeğin altını kapatıp sofrayı kurmaya başladım.
Bütün akşam yemeği boyunca, eşim sofrada bir yandan ağzını şapırdata şapırdata musakkayı yiyip bir yandan bu ay karın yüzde kaçının cebimize kalacağını anlatırken, aklımda hep esmer delikanlı ve onun iri aleti vardı. Gece yatarken kocama yanaştım, ancak çoktan horlamaya başlamıştı bile.
Ancak ben uyuyamıyordum.
 Islak ve sıcak amım, çılgınlar gibi, saatlerce sikilmek istiyordu çünkü.
Ertesi sabah, hissettiğim suçluluk duygusuyla pencerenin önüne yanaşamasam da içimdeki istek dinmek bilmiyordu. Kapalı perdenin arkasında her zamanki gibi kahvenle beraber sigaramı tüttürürken, aklıma bakkal Remzi geldi. Remzi, mahallenin en dindar esnafındandı. Dindardı dindar olmasına, ancak mahallaye geldim geleli benim için yanıp tutuşurdu. Birkaç sene önce, yine çok azdığım bir dönem kendisine teslim olmuştum. O da karısından kaçabildikçe arka mahallede kiralık boş evlerinde buluşur, saatlerce doymadan siktirirdim kendimi. Sonralarında eve kiracı bulunup da dolunca, görüşemez olmuştuk. Hem de karısı Ziynet sürekli dükkanda yardıma gider olmuştu.
Remzi çirkin bir adamdı. 51 yaşlarındaydı. Göbekli, kıllı vücudunun üzerinde lastik top gibi duran yusyuvarlak bir kafası, ve kafasına yapışmış gibi duran her daim yağlı saçları vardı. Fakat fantazilerinin sınırı yoktu, hakkını yememek lazım, kaç kere çığlıklar ata ata boşalmıştım Remzi’nin koca göbeğinin altında.
Aklına Remzi’nin düşmesiyle, telefonu eline aldım. Bakkalın numarasını tuşladmı, Remzi açınca umutlandım. 
-Alo?
Dedim en şen şakrak, işveli sesimle.
-Sipariş verecektim müsaitseniz…
Bu üstü kapalı daveti hemen anlayan Remzi, gerçekten bir siparişim olup olmadığını bile sormadan “hemen geliyorum” diye tıslayarak telefonu kapattı.
Odama koştum, azgınlıktan delirecek gibiydim. Kafası her türlü fantaziye basmasına rağmen bir hesap bile yapmaktan aciz olan Remzi, yeğeninin bilgisayarında izlediği porno filmlerden jartiyerleri tangaları öğrenmiş, her Aksaray’a gittiğinde bana oradan torba torba en iç gıcıklayıcı çamaşırları taşır olmuştu o dönem. Remzinin getirdiklerini sakladığım dolabın çekmecesini açtım, üstüne örttüğüm çarşaf ve havluları kaldırdım. Giymek üzere ip gibi bir kilot, ve göğüs uçlarını dışarıda bırakan bir sütyen seçtim. Saçlarımı açıp savurdum, dudaklarımı biraz pembeleştirdim.
Remzi kapıda eli kemerinde duruyordu. Davet beklemeden paldır küldür içeri girdi, beni tutup duvara yapıştırırken ayağıyla kapıyı tekmeleyerek kapattı. Sigaradan sararmış bıyıkları boynumda gezinirken elleri götümü sıkmaya başlamıştı bile. “Delirdim kız, kudurdum, yanıyorum nicedir! Seni düşüne düşüne çavuşu tokatlamaktan sikim yara oldu.”
Ses çıkarmadan kendimi remzinin azgın kollarına bıraktım bir süre, elleri kilodumun arasından amıma inmeye başladığında çekeren onu pencerenin önündeki koltuğa getirdim, göğsünden iterek oturttum. Perdeyi çok minik araladım. Delikanlı, camın önüne aldığı yemek masasında bir şeyler yazıyordu. Penceremdeki hareketi farkedince göz göze geldik. Hiç tereddüt etmeden arkamı dönüp, Remzi’nin kucağına o azmış sikini içime alarak oturdum.
-Kız sen şaşırdın mı? El gün görecek, kız kime diyorum azgın köpek seni. Ouuu…
Kucağında, arkadan izlendiğimi bilmenin zevkiyle göğüslerimi ağzına vere vere oturup kalkıyordum .
-İster misin biri daha gelsin? Şu karşıdaki delikanlıyla beraber,ha ? Hem ne zamandır götümden sikmek istiyordun, o da gelirse siktireceğim sana götümü…
Remzi bir an duraksadı, bir karşıdaki delikanlıya baktı, bir götümü kavradı. Üzerinde inleyerek kıvrandım bir süre daha.
-Tamam lan allahsız karı gelsin. Doyumsuz kevaşe seni,ohh. Yavaş kız kızışmış kancık, oaahh…
Remzi’nin üzerinden kalkıp, ona arkamı dönüp pencereye yüzümü dönerek tekrar oturdum sikinin üstüne. Remzi zevk içinde kasıklarında zıplayan kalçalarımı sıkıp tokatlarken, ben inip kalkarak delikanlının gözlerine bakıyordum. Delikanlı ayağa kalktı, geriye doğru birkaç adım atıp dönüp tekrar bana baktı.  Bakışlarıyla onay istiyordu adeta. Daha şehvetle zıplamaya, göğüslerimi sıkmaya başladım cevap olarak.
Bir dakika sonra, delikanlı kapımdaydı.
Yakından daha bir yakışıklı, daha bir hoştu bu gencecik afet. Kapıdan girdiği anda, hiç duraksamadan sert bir hamleyle kucağına aldı beni, salona götürüp , koltukta sikiyle oynayan Remzi’nin ayaklarının altına yatırdı.
-Selamın aleyküm dayı.
Remzi’yi selamlayarak üstündekileri bir çırpıda çıkardı, bacaklarımı iki eliyle kaldırıp ne zamandır bu anı bekliyormuşçasına amıma yumuldu. Dilini amıma sokuyor, am dudaklarımı emiyor, klitorisimi ufak ısırıklarla uyarıyordu. Kıvrım kıvrım kıvranıyordum altında. Koltukta bizi izleyerek aletini sıvazlayan Remzi bile zevkten çatallaşmış sesiyle “Ulan ağzının tadını biliyon sen azgın sürtük” diyerek inim inim inliyordu. Yarım saate yakın yaladı yuttu azgınlıktan şişip kabarmış amımı, bir kere boşalmış, tekrar eskisinden beter azmıştım.
Kafasını kaldırdı, bacaklarımı tekrar açıp kaldırıp Remzi’ye gelip girmesin i işaret etti. Remzi bir an bile duraksamadan, kalçamdan kavrayıp kazık gibi olmuş sikini içime soktu. Adının Hakan olduğunu orgazm anımda öğrendiğim delikanlı da kalkıp, yüzüme doğru hafifçe oturarak o muhteşem iri aletini dudaklarımın arasına soktu. Zevk içinde kıvranıyordum, amım bir yandan, ağzım bir yandan sertçe sikiliyordu. Hakan saçlarımdan tutmuş çeke çeke boğazıma kadar ittiriyordu iri sikini, Remzi köküne kadar soktukça tüm bedenim sarsılıyordu. Hakan ağzımdan kalktı, beni yüz üstü çevirerek domalttı. Arkama geçip amımla sonunda o harika yarrağını buluşturdu. Sırılsıklam amıma sokup çıkarırken, bir yandan da ağzında ıslattığı parmağıyla göt deliğimi açmaya başladı. Remzi, gelip kalçamın üstüne ata biner gibi oturarak göt deliğimi zorlamaya başladı. Hakan bir eliyle beni daha da azdırıp kolay götten almam için klitorisimi okşuyor, hem de hızla gidip geliyordu ıpıslak amımda. Remzi bir anda çok da ufak olmayan sikini götüme soktu. Bir an acıyla çığlık attım, ama ok yaydan çıkmıştı artık. İkisi de deli gibi sikiyorlardı beni. Acıya alışınca hem götten hem amdan sikilmenin tadına varmıştım. Hepimiz deli gibi inliyorduk, ben çığlıklar atıyordum. İkisi de Ayfer diye sayıklıyorlar, bana kadın olduğumu tekrar hatırlatıyorlardı sanki. Fazla dayanamadım, komşular duyar diye bile düşünmeden bağıra çağıra boşaldım.
Hakan ve Remzi hala boşalmamışlardı. İkisi de kalktılar, beni tekrar domalttılar. Remzi aletini ağzıma verdi, Hakan da arkama geçip götümden girerek sikmeye devam etti. Hakan inleyerek götümde gidip geldikçe Remzi’ninkini daha sıkı emiyor, yalıyordum. Boğazıma kadar sokup emerken, arada ağzımdan çıkarıp taşaklarını yalıyor, elimle devam ediyor, sonra tekrar ağzıma sokup hızlı hızlı emmeye devam ediyordum. İkisi de kendilerinden geçmişlerdi, iki erkeği de fazlasıyla doyuruyordum. Remzi daha fazla dayanamayıp saçlarıma yapışarak ağzıma, yüzüme boşaldı. Yorgunlukla ve rahatlamayla kendini yere atınca, Hakan arkadan dağılan saçlarımı tutup çekerek yüzümü kendisine çevirdi. Döle bulanmış suratımı izlerek götümü sertçe sikmeye devam etti. Boşalmak üzere olduğunu anladım ve kendimi serbest bıraktım. Üçüncü kez aynı şiddetle boşalmaya başladığımda, Hakan’ın ılık döllerinin götümden akmaya başladığını hissettim.
Üçümüz bir süre yerde hareketsiz yattık. İnlemeler, sayıklamalar kesilmişti. Harika hissediyordum kendimi, büyük bir açlığın üzerine çok lezzetli bir yemek yemiş gibiydim.  Egom okşanmış, iki adamın gözünde de adeta bir seks tanrıçası olmuştum. Yavaşça yerimden kalktım, kocamın geleceğini söyleyip hazırlanmalarını rica ederek odama geçtim. Bir şarkı mırıldanarak günlük kıyafetlerimi giydim. Önce Remzi çıktı, beş dakika sonra da Hakan’ın çıkmasını kararlaştırmıştık. Remzi çıktıktan sonra Hakan , kapının önünde bir posta daha sikti beni üstümdekileri çıkarmadan eşofmanımı yarıya indirerek. Bu sefer sert ve kısaydı, bir anda amımdan çıkarıp ağzıma verdi. “Orospum benim” diye mırıldanarak ağzıma boşaldı, eğilip yanağımdan öperek fermuarını topladı ve çıkıp gitti.
O günden sonra Remzi’yi fazla katmadan Hakan ile hemen hemen her gün buluşup sikişmeye başladık. Neşe ve canlılık yüzüme yansımıştı, kocam bile bir haller var sende der olmuştu. Hakan zorunlu olarak şehirden taşınana kadar, birkaç sene devam etti ilişkimiz. Hakan toy ve saf bir şekilde bağlanmıştı bana, giderken ikimiz de çok zorlandık. 
Şimdi yine o camların önündeki yalnız sabahlarıma geri döndüm. Hakan’ın oturduğu daire yine boş. Kim bilir, belki yeni bir gençlik iksiri taksiyle beliriverir evin önünde diye yine her sabah kahvemle camda bekliyorum…
319 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
BALDIZIMIN DARACIK AMINI MORS ALFABESİ GİBİ SİKİYORDUM
Karımla evlendiğimizde baldızım küçük bir okullu kızdı. Sempatik, şişman, yaygaracı bir kız. Ama iki yıl içinde gelişti, serpildi, genç kız oldu. Hem de ne kız. İncecik belli, düzgün bacaklı, iri göğüslü, afet mi afet bir şey. O etli dudakları, iri yeşil gözleri, uzun sarı saçları, havalı yürüyüşü bütün erkekleri dönüp baktırıyordu kendine. Hiç kötü gözle bakmadım baldızıma, bize kalmaya geldiğinde sere serpe mini eteğiyle bacaklarını sergilediğinde, denize gittiğimizde mayosunu geren göğüslerini, önündeki kabarıklığı gördüğümde, banyo yaptıktan sonra havluya sarınıp ıslak saçlarıyla, su damlacıkları parıldayan uzun çıplak bacaklarıyla çıktığında, gezmeye gittiğimizde önümde daracık mini etekle yürürken diri kalçalarının etlerinin titremesini, sağa sola sallanmasını izlediğimde…
Yanındayken korumam gereken bir varlıktı o. Karımın kızkardeşi. Akrabam. Baldızım. Sadece geceleri fantazilerimde benimdi. Hep hayallerimde sevişmeye devam ettim baldızımla. Minik sahneleri büyütüp geliştirdim, hayaller kurdum, seviştim. Oturma odasında uyurken baldızın açılmış bacaklarını örttüm, gece hayalimde o bacakları açıp içine girdim, saatlerce evirip çevirdim, kıvrandırdım zevkten inlettim, bağırttım.
Sonunda baldızım evlendi ve yurtdışına (Almanyaya) gitti. Yılda bir kez gelebiliyor, kısa süre kalıp gidiyordu. Daha da olgunlaşmış, harika olmuştu. Bacanağın işleri nedeniyle baldız hep yalnız kalıyordu, bazen de uçağa atlayıp yanımıza geliyor, bazen uzun süre yanımızda kalıyordu. Bir gün gezmeye gitmek için giyindiğimiz sırada baldızın şiddetli karın ağrısı başladı. Makyaj için girdiği yatak odasından inlemelerini duyunca fırlayıp yanına gittim. Baldızım ellerini karnına bastırıp koca yatakta kıvranıyordu. İki büklüm oluyor, vücudu şekilden şekile giriyordu. Bu sırada acıdan kıvrandığında elbisesinin etekleri yukarıya toplandı, ince siyah çoraplı bacakları açıldı, küloduna kadar gözlerimin önüne serildi hazineleri. Şu seksi, beni bitiren çoraplardan giymişti, dantelli, işlemeli. Külodu tanga idi, amının arasına girmiş, am dudaklarının arasında kaybolmuştu. Elbisesinin açıldığının farkında değildi. İnliyordu, yatağın üzerinde sağa sola yılan gibi kıvrılıyordu vücudu…
Kocası yoktu yine, ben vardım onu korumak için. Ablası da telaşlanmış, hemen doktora götürmemi istiyordu. Baldızı kucakladım, doktora götürmek üzere beline sarılıp merdivenlerden inmesine yardım ettim. Düşmemesi için sıkı sıkı sarılmıştım. Biryandan telaşlanıyor, diğer yandan bu muhteşem vücudu kollarımın arasında tuttuğum için seviniyordum. Sol kolum belinde, sağ elimle de parmaklarımı pençe gibi geçirdiğim sağ kolunu tutuyordum. Kolunu acıttığımı söyledi. Kendimden geçmiş, canını yakmıştım güzel baldızımın. Özür diledim. Doktora gittik, gereken tedaviyi uyguladılar, ilaçlarını aldım. Bacanağa kızıyordu ilgilenmediği için, bana minnet dolu gözlerle bakıyordu. O gece ve sonrasında yeni fantaziler geliştirdim. O acıyla kıvrılan vücudu hayalimde zevkle kıvranıyordu, şehvetle sarılıyordu bana, duyduğu arzuyla, aldığı zevkle inliyordu, bağırıyordu fantazilerimde.
Ertesi sene izine yalnız geldiğinde takıldım baldızıma, “Bacanağı yalnız bırakmasaydın Nilaycım, yaramazlık yapabilir orada. Ne de olsa serbest memleket sizin orası!” dedim. Baldızım da, “Merak etme enişte, bacanağının o taraklarda bezi yok, bir sene yalnız kalsa aramaz o!” dedi. Şaşırmıştım, “İnsan senin gibi bir kadını yalnız bırakır mı hiç?” diyebildim. Baldızım, “Neden enişte?” diye sordu. Gülerek işi şakaya boğdum, ama sözlerim gerçeği yansıtıyordu, “Gençsin, güzelsin, çapkınlar seni rahat bırakmazlar. Asılırlar. Senin gibisini buldular mı kaçırmazlar kızım. Hem yapayalnız bu kadar gün geçer mi?” dedim. Baldızım, “Sen varsın ya enişte…” dedi. Değişik bir ses tonuyla söylemişti bunu, (Sen varsın ya, yalnız bırakma sen de, güzelsem bu güzelliği sen değerlendir!) diyordu sanki. Bir an gözlerinin için bakıp kalakaldım, ne diyeceğimi bilemedim. Bir an suskunluktan sonra, aklımdan geçenleri anlamış gibiydi, ilave ediverdi, “Korursun yani beni, Çapkınlara yedirmezsin!” dedi.
“İyi de sen burada, bacanak orada. Erkek adamın canı mutlaka bir şeyler isteyecek. Sen de yoksun…” dedim. “Boş ver enişte, dedim ya, aramaz o!” dedi. “Peki sen Nilaycım? Sen de mi aramazsın?” diye sordum. “Bacanağını mı arayacağım? Bırak enişte…” dedi. Sesinin tonundaki acılık içime dokunmuştu. Güzel, yeşil gözleri dolu dolu olmuştu. Uzatmadım ben de, konu değişti, başka şeylerden bahsetmeye başladık. Ama mesajı almıştım, bacanak doyuramıyordu baldızımı, Sekse açtı. Karıma da anlatmış durumu. Doğruydu, ilgilenmiyordu bacanak onunla. İş bahanesiyle dışarı çıkıyor, içiyor, evde tartışıyor, arkadaşlarıyla geziyordu…
Bir gün işten geldiğimde kapıda beni baldızım karşıladı, sarılıp yanaklarımdan öptü, sonra çekilip bana baktı, “Üçgen vücutlu eniştem benim!” dedi. Beğeni vardı gözlerinde. Geniş göğsüme, geniş omuzlarıma bakıyordu. Yine işi şakaya boğdum, “Hadi canım, abartma!” diyebildim. Ama gece yattığımda hayallerimde yapmadığımı bırakmadım baldıza. Altımda ezdiğimi, sikimi bastıra bastıra amını siktiğimi, zevkten bağırttığımı hayal ettim…
Ertesi gün baldız benden telefonunun ayarlarını değiştirmemi istedi yanıma oturup. Hava sıcaktı, askılı ince bir bluz vardı üzerinde. Ben telefonla uğraşırken baldız eğilip istediği değişiklikleri söylüyor, yaptıklarımı izliyordu. Başbaşa vermiştik. Yanımda oturuyordu mini şortuyla. Gözümün ucuyla o güzelim bacaklarını izliyordum. İyice sokuldu, göğüsleri koluma temas ediyordu. Gözüm telefonda, bütün duyularım göğsünün yaslandığı sağ kolumdaydı. Biraz daha yanaştı, baldızın taş gibi memesi kolumun pazusunda eziliyordu şimdi. Hissediyordum, özellikle yapıyordu bunu. Ama görüntüde tüm ilgisini telefona vermiş, göğsünün ezildiğinin farkında değilmiş gibiydi. İçimden telefonu fırlatmak geliyordu, Şeytan kulağıma fısıldıyordu sanki: ‘At telefonu elinden, her istediğini ver! Seviş, öp, okşa baldızını!’ diye. Ama yine hiç bir harekette bulunmadan bitti her şey. Telefonunu ayarlayıp uzattım, teşekkür etti ilgilendiğim için.
Bir uzun bayram tatilinde Almanya’ya onların yanına gittiğimizde, yanımıza prezervatif almayı unuttuğumuzdan oradan almak zorunda kaldık. Dile kolay, dört hafta kalacaktık Almanya’da. Dil bilmediğimizden, Kaufhof’da karım mecburen utana sıkıla baldızın yardımını istedi. Karımın, “Acaba geniş midir? Eniştene dar gelmesin buranınkiler?” diye sorduğunu duyduğumda, baldızımın gözleriyle karşılaştı gözlerim. Baldız gözümün içine, birşeyler anlatmaya çalışır gibi derin derin bakıyordu. O gece karımla yalnız kaldığımızda kullandık prezervatifi. Karımın amında gidip gelirken gözlerimi kapadığımda, baldızımın bana ilgiyle bakan gözlerini görüyordum.
Yine bir gece hep birlikte bir eğlence yerine gittiğimizde, süper mini siyah eteği vardı baldızın altında. Düzgün, sütun gibi bacakları ince siyah çorapları, ince yüksek topuklu ayakkabıları, askılı siyah dekolte bustiyeriyle, yine o hayallerimdeki Vamp kadın olmuştu. Bütün gece gözlerimi baldızın dans ederken kıvrılan seksi vücudundan alamadım. Nefisti.
Almanya tatilimiz bitip Türkiye’ye döndüğümüzde baldızım aklımdan çıkmıyordu hiç. Aradan geçen bir yıl boyunca Almanya’daki kısacık beraberliğimizde yaşadıklarımızı düşünüyor, olanları geliştiriyor, fantaziler kuruyor, senaryolar yazıyor, küçük anlık anılarla avunuyordum. Karımla sevişirken gözümü kapatıp hep balzımla ilgili hayaller kuruyordum. Karımla sikişirken, baldızın yanıbaşımızda, yatağın kenarında bizim sikişmemizi seyrettiğini, eli eteğinin altında külodunun içinde kendini tatmin ettiğini, dayanamayıp soyunduğunu, çıplak vücudunun yanımızda, yatağımızda zevkle kıvrandığını, ablası ile sikişirken kendimi tuttuğumu, boşalmadığımı, karımı sikip Orgazm ettikten sonra baldızımla sikişmeye başladığımı, baldızın sekse susadığını, her isteğime arzuyla yanıt verdiğini hayal ediyor, bu hayalle sikim olmadığım kadar sertleşiyor, karıma saldırıyordum.
Geçtiğimiz yaz olan oldu. Baldız yine işini bırakamayan bacanağı Almanya’da bırakıp çocuklarla gelmişti tatile. Havaalanında karşıladık, özlemle sarıldım baldızıma. Yanaklarından öptüm. Göğsüme bastırıp bir an sıkıca sarılıp bıraktım. Gerçekten özlemiştim. Önceden planladığımız gibi ertesi gün hep beraber Bodrum’a tatil köyüne gittik. Rezervasyonu önceden dışarıdan yaptırdığımızdan yerli turist yoktu hiç. Baldız çocuklarla yandaki Bungalow’da kalacaktı, ben ve ablası da geniş tek yataklı bir odada. Hepimiz iki odaya dağıldık, karım çocukları havuza bırakıp geldi, geniş yatağa serilip kaldı, yol yorgunluğu ve sıcak etkilemişti. Bense hemen denize dalmak, uzun yolculuğun yorgunluğunu ve terini denizde atmak istiyordum. Hemen üzerimdekileri atıp, çırılçıplak, mayomu aramaya başladım…
Mayomu bulduğum anda kapı açılıverdi, baldız fırtına gibi daldı odaya, “Haydi millet, denize iniyoruz, hazırlanın çabuk!” diye bağırdı neşeyle. Öff, bir içim su gibiydi baldızım yine. Genç kızlığındaki gibi değildi elbet, ama o balık eti vücudu kadınlığının en tatlı en gösterişli dönemini yaşıyordu. İki çocuktan sonra hala taş gibiydi. Göğüsleri daha da irileşmişti. Bikinisinin üstü zor kapatıyordu memelerini. Altını sormayın. Minicikti. Amının hemen üzerinde başlıyor, bacaklarının arasında mini bir üçgen görünüyordu sadece. Yanları ip şeklinde fiyonk yapılmıştı. Çekiversen çırıl çıplak her şeyiyle meydana çıkacaktı hemen!
Benim onu süzdüğüm gibi o da beni süzmüştü, gözleri aşağıdan yukarıya beğeniyle gidip geldi bir an. Birden başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Anahtarı üzerinde bıraktığımız kapıyı çalmadan aniden odaya dalan baldızımın seksi vücudunu seyrederken çıplak olduğumu tamamen unutmuştum. Ve seks abidesi baldızımı izlerken doğal olarak sikim sertleşmiş, dimdik oluvermişti. Baldızın yanakları kıpkırmızı olmuş, gözlerini ayırmadan önümdeki mızrağa bakıyordu. Hemen banyoya koşup mayomu geçiriverdim altıma. Karımın gözleri kapalı, hiçbir şeyin farkına varmamıştı. Baldızımsa yanakları hala kıpkırmızı bana bakıyordu.
Kollarımı açtım, “Ben hazırım! Ama tembel ablan uyumak istiyor bu sıcakta!” dedim. Karım da, “Yaa, başım ağrıyor yine. Siz gidin olmaz mı?” dedi gözlerini açmadan, “Sen klimayı ayarla, serin serin sessizlikte uyursam biraz kendime gelirim. Siz çocukları alıp gidin, eğlencenize bakın.” diye ekledi. Baldızım da, “Tamam abla. Merak etme, çocuklara biz bakarız. Onlar çocuk havuzuna daldılar bile. Sen dinlenmene bak. Ben bütün yıl hasret kaldım güneşe. Hemen gitmem lazım, hadi görüşürüz abla. Hadi enişte biz gidelim!” dedi. “Tamam Nilaycım. Haydi gidelim. Düş önüme bakalım!” dedim ve odadan çıktık…
Baldızla konuşa konuşa, o önden ben arkadan, denize inen dar yolda ilerlemeye başladık. Şimdi arkadan izliyordum baldızı. Geniş kalçaları, ince beli harikaydı. O ince bele bir de altın zincir takmış haspa, bitirdi beni. Ayak bileğinde Halhalı parlıyor, topuklu terliklerinin üzerinde seke seke, kalçalarını kıvıra kıvıra gidiyordu, ‘Nazo Gelin’ gibi. Mayomu zorlamaya başlayan sertliği olduğu gibi o kalçaların arasına yerleştirmek istiyordum. O taş gibi yuvarlak kalçaların titremesini sikimin ucunda duymak istiyordum…
Baldız, “Yaa enişte, kusura bakma, kapıyı çalmam lazımdı, heyecandan aklıma bile gelmedi senin odanın ortasında mayo giyeceğin…” diye özür diledi. “Önemli değil canım. Asıl sen kusura bakma. Hata bende dediğin gibi, odanın ortasında mayo değiştirmek, mal mülk meydanda…” deyince, baldız kahkahayla güldü, “Evet enişte, mal beyanında bulunman lazım senin!” diye espiri yaptı. Bu lafı duyunca gözlerimi zorla kalçalarından ayırıp hayretle yüzüne baktım. Hem konuşuyor, hem de başını geri çevirmiş, bana bakıyordu. Kalçalarını seyrettiğimi anlamıştı. Kızardım. Baldız ise fettan gözleriyle mayomun önünü kabartan tümseği işaret edip, gülerek, “Enişte bana böyle bakmaya devam edersen malın mülkün iyice artacak, ona göre!” dedi. Baldıza cevap vermeye kalmadan çocuk havuzuna varmıştık…
Çocukları izledik, neşeyle suda çırpınıyorlardı. Baldız, “Hadi enişte, bunların keyfi yerinde, biz denize atalım kendimizi!” dedi. “Gidelim baldız da…” dedim. “Eee? Ne oldu? Gelmiyor musun yoksa?” diye sordu baldız. Çocuk gibi dudaklarını sarkıtarak sormuştu bu soruyu. O köfte dudakları ye beni, ısır beni diyordu adeta. Ben de gülümseyerek, “Geliyorum gelmesine de, yalnız sen mayo giymeyi unutmuşsun!” dedim, üzerine giymiş olduğu o amını götünü zor örten küçücük bikinisinin altını göstererek. Anladı, güldü kahkahayla. Gülmesi de seksiydi bu kızın. İnsanın içini eritiyordu. “Amaann enişteee!” dedi gülerek, koluma girdi ve “Deniz kenarı burası, herkes çıplak baksana!” diyerek etrafımızı gösterdi. Doğruydu, etrafta sadece yabancı turistler vardı, mayolu, bikinili, üstsüz, tangalı. Boy boy, renk renk, çeşit çeşit…
“Ne bileyim kızım yaa. Onlar giyer, turist onlar!” dedim. Baldız gülerek, “Tamam işte enişte, ben de turistim, Avrupadan geldim. Onlar gibi giyinebilirim ben de!” dedi. Ben de gülerek, “İyi bari, oldu olacak üstünü de çıkar, tam turist olursun onlar gibi…” dedim. “Niye olmasın enişte? Onlardan bir eksiğim mi var? Bak iyi aklıma getirdin…” demesiyle elini boynuna götürüp bikini üstünü indirivermesi bir oldu. Kalakaldım. İri memeleri tüm güzelliğiyle meydandaydı şimdi. Offf… Harikaydı! Elimi uzatıp avuçlamamak, o üzüm tanesi gibi olmuş meme uçlarını öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Sanki hipnoz olmuş gibi, kurşun yemiş gibi kalakalmıştım. Gözlerimi memelerinden ayıramıyordum. Ne kadar bu durumda kaldığımı bilmiyorum. Baldız gülerek koluma girip ilerleyince kendime gelebildim.
Baldız, “Aman eniştee! Sanki hiç meme görmemiş gibi bakma öyle! Hadi gel denize girelim de, kimse görmesin kıymetli baldızını. Baldızını kıskandın mı yoksa?” dedi. “Çok gördüm görmesine de, seninkiler başka. Hem ben bacanağın vekiliyim burda. Seni korumam lazım…” dedim. Suya girmiş, ilerliyorduk bunları konuşurken. Dipteki çakıl taşlarından ayağını korumak için parmaklarının ucunda yürümeye çalışıyor, dengesini korumak için kolumu tutup bana yaslanıyordu. Üstsüz memelerini yaslamayı da ihmal etmiyordu. Çaktırmamaya çalışıyordum, umarsamaz gibi hareket ediyordum ama bu yakınlık delirtiyordu beni. Derinlik fazla değildi, su hala belimizdeydi. Biz iyice erotikleşmeye başlamış muhabbetimize devam ediyorduk…
Baldız, “Yaa? Peki vekil olarak ne yapmaya yetkin var enişte?” diye sordu. “Ne gibi Nilay?” derken aslında bal gibi anlamıştım ne demek istediğini. Denize değil, tehlikeli sulara girmiştik ikimiz de. Bizi içine çeken bir girdabın kenarlarında dolaşıyorduk. “Nereye kadar yetkilisin yani? Sadece kıskanmakla mı yetkilisin? Yoksa vekalet verenin her yaptığını yapabilir misin?” diye sordu baldız. Off! Bu imalı, lastikli soruyu duyunca dağıldım yine. Resmen istiyordu kaltak. İçimden, (Ah yavrum, hayallerimde sana yaptığım şeyleri bir bilsen!) diye geçirdim, yine de kendimi toplamaya çalıştım, “Sen böyle afeti devran gibi ortalıklarda dolaşırsan kıskanırım tabi. Dikkat çekiyorsun. Erkekler dönüp sana yiyecek gibi bakıyorlar. Kendimi boynuzlanmış gibi hissediyorum!” dedim.
Baldızım, “Boş ver enişte! Bakmaktan ne zarar gelir ki? Güzele bakmak sevapmış derler. Sen de beni güzel buluyorsun herhalde, az önce sen de bakıyordun onların baktığı yere!” dedi. “Benim bakmam normal. Emanetsin çünkü. Gözüm gibi bakmam lazım. Ondan bakıyorum sana!” dedim. “İyi de, emaneti veren senin kadar bakmıyor ki, senin gözün hep üstümde!” dedi. “Yani bunda benim ne suçum var şimdi? Bir içim su gibisin. Harikasın!” dedim. “Sahi mi enişte? Gerçekten bakılacak kadar güzel miyim?” diye sordu. “Sorman bile abes canım! Senin en büyük hayranın benim biliyorsun. Şu vücuda baksana. Her yerin taş gibi. Fıstık gibi kadınsın. Seninle olmak için dünyaları verir erkekler!” dedim. “Amann eniştee! Utandırıyorsun beni. Abartma bu kadar, şımarırım yoksa!” dedi.
Durdum, kendime çevirdim, ellerini tutup havaya kaldırmış, vücuduna bakıyordum. Dalgalarla minicik bikinisi bir görünüyor, bir kayboluyor, ıslak tenindeki ıslak ince bikini kumaşı amının kabarıklığını gizleyemiyor, tüm hatlarıyla belli ediyordu. Soğuk su iri göğüslerinin uçlarını kabartmış, üzüm tanesi büyüklüğünde beni delirtecek gibi görünüyordu. Ya o çıplak göğüslerinden dimdik aşağı inen kaslı göbeği. Baktıkça bakasım, o minicik göbek deliğini yalayasım geliyordu. “Yalan mı söylüyorum kızım? Şu güzelliğe bak! Bu güzellikle bakılmak da, şımarmak da hakkın senin. Sen Pazar günü doğdun herhalde baldız, Tanrı seni boş gününde özene bezene yaratmış!” dedim şakalaşarak.
Baldız güldü yine, “Ah sağol eniştem. Teşekkür ederim!” deyip kollarını boynuma uzattı, öpmek için yanağıma uzandı. Hafif eğilerek uzanmış, arada bir kaç santim mesafe bırakmıştı, normal Enişte-Baldız öpüşmesi düşünüyordu herhalde. Ama bende dayanacak hal kalmamıştı, baldızın beline sarılıp sertçe kendime çektim bir anda ve dudaklarının kenarından öptüm baldızı. O vaziyette kalakaldık. Ne o kollarını çözmüştü boynumdan, ne de ben belini bırakmıştım. Öylesine duruyorduk yüzyüze. Dudakları aralanmıştı. O etli dudakları. Gözlerime bakıyordu, gözlerimin içine. O öpülesi göğüs uçları göğsüme sürtünüyor, bitiriyordu beni. Bir an çevremize baktım, kimsenin baktığı, aldırdığı yoktu. Hani oracıkta, suyun içinde birleşsek, kimse umursamayacaktı. Bizim gibi öpüşenleri, birbirlerine sarılıp okşayanları, suyun içinde neşeyle oynaşan çiftleri görebiliyordum. Yanımızdan bize bakmadan, hafif gülümseyerek geçip gidiyorlardı. Herkes kendi havasındaydı.
Kolumun çemberini biraz daha daralttım, hafifçe sıktım, biraz daha sıktım. Göğüsleri göğsümde eziliyordu şimdi. Bırakmadan, bir iki adım ileri gittim, su belimizi aşmıştı şimdi. Elimin birini aşağı kaydırıp kalçalarını da bastırdım. Kasıkları önüme yapıştı. Suyun içinde bu afetle sarmaş dolaş olmam sikimi taş gibi yapmıştı. Sert ve kalın sikim mayomun içinde isyan ediyor, kabardıkça kabarıyordu. Baldızın kasıkları bu kabarıklığa yaslanmıştı şimdi. Dalgaların etkisiyle sağa sola öne arkaya sallanıyorduk, bu hareket de kasıklarımızın birbirine sürtünmesine yol açıyordu. Sikim zonklamaya başlamıştı. Damar damar attığını hissediyordum. Acı veriyordu, patlayacak gibiydi…
Baldız birden, “Enişte…” dedi kısık sesle. Göğüsleri inip kalkıyordu, dudaklarını yaladı. Kurumuştu dudakları. “Efendim canım?” dedim. Benim de ondan bir farkım yoktu. Olduğum yerde boşalacaktım nerdeyse. “Enişte, ben… ben…” dedi. “Söyle güzelim?” dedim. “Enişte dizlerim titriyor. Tut beni. Sarıl bana!” dedi. “Tutuyorum canım. Merak etme. Seni bırakmam. İstesen de bırakmam!” dedim. Sımsıkı sarılmıştım baldızıma. Kendimizden geçmiştik. Etraftaki insanlar umurumuzda değildi. Başını boynuma gömdü. Alev gibiydi nefesi, boynumu yakıyordu. Kalçalarında dolaştırdım elimi. Islak bikini altını avuçlayıp sıktım suyun içinde. Diğer elim sırtını, boynunu, saçlarını okşuyordu…
“Enişte… Yapma…” diye kıvrandı kısık sesle. “Ne yapmayayım Nilay?” dedim. Bu yaptığını yapma. Yapamayız…” dedi. “Neden?” diye fısıldadım kulağına, “Neden yapmayalım? Söyle bana!” dedim. “Doğru değil enişte. Biz… ablam… kocam…” dedi. Bunları söylerken ne kollarını çözmüştü, ne de uzaklaşmak için çaba sarf ediyordu. Kollarımın arasında ezilmekten şikayetçi değildi. Ökseye yakalanmış kuş gibi titriyordu sadece. Dudaklarımla yanaklarını okşarken fısıldadım ben de, “Kocan yanında değil, her zamanki gibi. Ablan da başı ağrıdığından ilacını almış, mışıl mışıl uyuyor, ben de yalnızım her zamanki gibi. İkimiz varız. Sen ve ben. Ben seni istiyorum. Hem de yıllardır istiyorum seni, biliyor musun?” dedim.
“Biliyorum enişte! Bakışlarından. Hareketlerinden. Anlaşılmayacak gibi değil ki. Öyle bakışın var ki içimi eritiyordu baktığın zaman!” dedi. “Peki sen? Sen istemiyor musun? Sen de açsın biliyorum. Ablan anlattı neler olduğunu, salak bacanak seni ihmal ediyormuş hep!” dedim. “Doğru enişte. Doğru. Ayda bir aklına eserse istiyor beni. O da benim zorumla oluyor. Olduğu da iki dakika. Ne öpmek, ne sevmek… İki dakikada, erkenden boşalıyor, arkasını dönüyor bana. Ben de kadınım enişte. Mutlu olmak benim de hakkım. Başka erkeklere gidemedim. Orospu olmak istemedim. Lezbiyen ilişkiye bile girdim. Ama olmuyor. Aynı şey değil enişte. İçime attım her şeyi. Neler yaptım ilgisini çekmek için neler. Sexy iç çamaşırları, giysiler, jartiyerler, kokular…” dedi.
“Ooohhh… Anlatma Nilay, bitiriyorsun beni. Seni o şekilde görmek için neler vermezdim!” diyebildim. “Bak işte enişte, sen anlatmamla tahrik oluyorsun, kocam yanımdayken ilgilenmiyor. Hem şey…” dedi. “Söyle canım, çekinme. Çekinecek bir şey kalmadı artık. Sen beni gördün, ben seni görüyorum!” dedim. “Doğru. Seninkini gördüm. Bizim sorunumuz da bu galiba…” dedi. “Neymiş sorun? Anlayamadım?” dedim. “Küçük enişte. Kocamınki küçük. Seninkinin yanında ufacık kalır. Şimdi anlıyorum, kocam komplekse girmiş, ondan sevişmiyor benimle. Seninki gibi değil…” deyip başını çevirip etrafa bakındı. Kimsenin bizimle ilgilenmediğini, herkesin kendi halinde olduğunu görünce, elini aramıza soktu, suyun altında mayomun üstünden sikimi avuçlayıverdi…
Beklemiyordum bunu. İrkiliverdim. Bir inilti koptu benden, “Ohhh Nilayy! Ne yapıyorsun?” dedim. “Mmmm. Enişte lütfen bırak, dokunayım ona. Odada seni çıplak gördüğümden beri bunu yapmak için yanıp tutuşuyorum. Bırak okşayayım, gerçek erkeklik neymiş hissedeyim!” diyerek eli mayonun dışından, sertleşmiş, taş gibi olmuş sikimi okşuyordu. Gözleri yarı kapalı zevkle yapıyordu bunu. Ben de elimle yandan mayomu hafif indirdiğimde, suyun içinde bile alev gibi yanan parmaklarını sikimin gövdesinde hissettim. Parmaklar gövdeyi sıkıca kavrayıp sıktı. Dudaklarını uzattı, önce yavaşça dudaklarını okşadım, sonra alt dudağını emmeye başladım.
Baldız kısık sesle, “Enişte ne kadar güzel. Damarlarını hissediyorum. Ne olur götür beni, seviş benimle. Dayanamıyorum artık. Ohhh. Hadi enişte! Yanıyorum ben. Söndür baldızının ateşini enişte!” diyordu. “Ben de dayanamıyorum canım. Bitirdin beni. İstersen bırak, boşalmak üzereyim…” dedim. “Öyleyse bırak kendini enişte!” diyerek parmaklarının baskısını arttırdı. Suyun içinde mastürbasyon yaptırıyordu bana. Fazla dayanamadım, kasılmaya, spermlerimi boşaltmaya başladım. Elini çekip boynuma sarıldı. Dudaklarını dudaklarıma bastırıp emmeye başladı. Birbirimize sarılmıştık. Çıplak bedenlerimiz birbirine sımsıkı temas ediyor, memeleri göğsümde eziliyor, sikim aramızda eziliyordu. Kasılmalarım bitince bir an hareketsiz kaldım…
Sonra ilk kendine gelen baldızım oldu, “Haydi gel enişte, benim odamda devam edelim. Acele et, dayanacak halim kalmadı artık!” dedi. Mayomu çekip baldızımın ince beline sarıldım, sarmaş dolaş sahile çıktık. Hızlı adımlarla çocuk havuzunun yanından geçtik. Animatörler çocukları toplamışlar, eğleniyorlardı. Dünyayı görmüyorlardı. Hiç durmadan devam ettik tırmanmaya. Bizim odanın kapısını yavaşça aralayıp içeriye baktım, karım ilaç şişesi başucunda derin uyuyordu hala. Kapıyı örttüm yavaşça ve benden önce Bungalow’a girip kapıyı aralık bırakan baldızımın yanına koştum. İçeri girip kilidi çevirdim.
İnanamıyordum. Yıllardır hayalini kurduğum şey gerçek oluyordu. Baldızım karşımda duruyordu. O da benim gibi heyecan içindeydi. Soluk soluğa gözlerini gözlerime dikmiş, ihtirasla bakıyordu bana. Çıplak, sadece bikinisinin altıyla, tanrıça heykeli gibi duruyordu önümde. Göğüslerinin inip kalktığını görüyordum. Uzanıp elini tuttum, kendime çektim, “Tatlım… İstediğine emin misin? İstersen çıkıp gidebilirim şu anda, hiç bir şey olmamış gibi devam ederiz eski yaşantımıza?” diye sordum. Sarıldı hemen. Dudaklarını uzatırken fısıldadı, “Eminim enişte! Hiç bir şey umurumda değil! Bırakma beni. Sarıl bana. Sen istesen de bırakmam. Kadınlığımı yaşat bana!” dedi.
Günah benden gitmişti artık. Baldızımı kucaklayıp kendime çektim, kollarımın arasına alıp dudaklarına yumuldum. Sımsıkı sarmış, göğsümle memelerini, ellerimle kalçalarını önüme bastırıyordum. Baldızımla tek vücut olmuştuk. Dudaklarını emiyordum. Dilimle aralanan ağzından içeri dalıp dilini okşuyordum. Ensesinden, saçlarından tutup başını arkaya eğdim, dudaklarımı boynunda gezdirdim hafifçe, oradan göğüslerine kaydırdım. Denizde üstünü çıkardığından beri avuçlayıp öpmek için yanıp tutuştuğum göğüsleri en sonunda dudaklarımla buluştu. İrileşmiş göğüs ucuna dokunduğumda, “Mmmmm…” diye inledi. Bir süre oynadım göğüsleriyle, biraz dudaklarımla okşadım uçlarını, biraz dilimle. Baldızım kendinden geçmiş inliyor, kıvranıyordu kollarımda, “Ohhh… Yapma enişte! İşkence yapma bana! Ahh… Çok güzel! Em onları enişte! Emmm!” diyerek.
Göğüs ucunu ağzıma alıp şiddetle emmeye başladım. Vakum gibi emiyordum memesini. Baldız saçlarımın arasında parmaklarını dolaştırıyor, kendine çekiyor, inliyordu, “Ooohhh! Çok güzel! Mmmm… Emm! Oohhhh! Bitiriyorsun beni enişte! Ooohhhh…” diyordu durmadan. Bir sağ göğsünü emiyordum, yalaya yalaya diğerine geçiyor, onu emmeye, yemeye başlıyordum. Kıvranıyordu kollarımda. Göğüslerini bırakıp kollarından tuttum, geriye, iki adım ilerdeki geniş, çift kişilik yatağa götürdüm. Usulca yatırdım. Yarım bıraktığım yerden, memelerinden yalayarak aşağıya inmeye başladım. Göbeğine gelmiştim. Dilimin ucunu göbek deliğine soktum, yaladım, ısırdım. Dizlerimin üstüne çökmüştüm. Baldızın bikinisi içinde şehvetle şişmiş, yumruk gibi kabarmış amı önümdeydi.
Elimi zevk suyuyla ıslanmış minicik bikinisinin fiyonklarına götürüp ikisini birden çözdüm. Şimdi çırılçıplak gözümün önündeydi baldızımın amı. Amının kıllarını ağdayla almış, sadece tam üzerinde ince, uzun bir tutam bırakmıştı Brezilyalı kadınların amlarını traş ettiği model gibi. Amının kabarmış dış dudakları ayrılmış, pespembe iç dudakları amının içinden fışkıran zevk suyu ile ıslanmış, ışıl ışıl parlıyordu. Sular bacaklarını ıslatarak aşağıya süzülüyordu apış arasından. Dilimle bastıra bastıra yukarıya kadar yalayıp aldım o zevk sularını. Amına geldiğimde dilimi çektim, başımı kaldırıp yüzüne baktım. Dirseklerinin üzerinde, dudakları aralanmış, kısık gözlerle beni izliyordu. Parmakları saçlarımın arasında duruyordu. Gözümü aşağıya amına çevirdim, küçük bir öpücük kondurdum amına…
Baldız, “Oohhh! Enişitee…” diye inledi anında, “Yapma…” dedi. “Yapmak istiyorum canım. Öpmek, yalamak istiyorum. Emmek, dilimi içine sokmak istiyorum. Sen istemez misin? Bana bırak kendini!” dedim. “Tamam enişte, bana bakma sen. Ne istersen yap! O beceriksiz kocam hiç yapmadı bunu biliyor musun? Ne dili değdi amıma, ne de dudağı! Yapamazmış salak! Hadi o zevki tattır bana enişte! Devam et!” dedi. Bir daha, bir daha öptüm amını, öpücüklerle dolaştım etrafında. Baldız bacaklarını Pergel gibi açabildiği kadar açtı. Şimdi tam anlamıyla çiçek gibi açılmıştı amı. Dudaklarımla öpüşür gibi amının dış dudaklarında gezindim. Dilimle yalamaya başladım. Dilimi Klitorisine değdirdiğimde ise elektrik çarpmış gibi titredi, saçlarımdaki parmakları kasıldı…
Parmaklarımı kalçalarına geçirip kendime çekerek sertleşmiş Klitorisini emmeye, dudaklarımın arasına kıstırıp dilimle yalamaya başladım. Baldızın titremesi devam ediyordu. Kasılmaları şiddetlendi, parmakları saçımı acıtmaya başlamıştı, çekiştirip duruyordu, “Aaahhh… Eniştee… Ne yapıyorsun bana? Ooohhh… Bitiriyorsun beni… Geliyorumm!” deyince, aniden amını yalamayı bırakıp yukarı çıktım. Meme uçlarını sertçe dudaklarımın arasına alıp emmeye başladım. Baldız ne yapacağını şaşırmış, çarşafı avuçlarının içinde sıkıyor, başını sağa sola sallıyordu. Ben göğüslerine yükselince o da kollarını dolayıp kendine çekti sıkıca. Zevkten kendini kaybetmiş, Orgazm dalgalarıyla sarsılırken haykırmaya başlamıştı. Dudaklarına yumuldum. O etli, körpe dudaklarını emmeye başladım. Ağzımın içinde boğuldu zevk çığlıkları. Tırnaklarının sırtımı çizerken verdiği acıya aldırmadım. Ben de onun alt dudağını ısırdım…
Bir müddet sonra her şey duruldu. Fırtına geçmişti. Yüzüm boynuna gömülü, körük gibi soluyordum. Baldızım da nefes nefeseydi. Diri memeleri altımda inip kalkıyordu. Kendimi yana bıraktım, üstünden kayarak devrildim. Yan yana yatıyorduk şimdi. Baktım, dudağını ısırdığım yerde hafif bir kan damlası belirmişti. Dirseğimin üstünde doğrulup işaret parmağımla o kan damlasını aldım, kendisine gösterdim. Fısıltıyla, “Özür dilerim!” diyerek kan damlasını yaladım. Baldız gülümsedi, seks yorgunu bir ifadeyle, “Kanım sana feda olsun eniştem! Hayatımda böyle zevk duymamıştım. Hiç böyle Orgazm olunduğunu bilmiyordum. Zevkten bitirdin beni! Öldürdün zevkten!” dedi.
“İnanamıyorum sana Nilay, bunca yıldır evlisin, nasıl olur?” diye sordum. “İnan enişte inan. İşte bu yüzden bıktım evlilikten. Filmlerde, pornolarda bu şekilde boşalan kadınları gördükçe, etrafımdaki kadınlar anlattıkça olamaz diye düşünüyordum. Ya bunlar yalan yapıyorlar diyordum, ya da ben kadınlığımı yaşamıyorum diyordum!” dedi. Baldızım bunları anlatırken dudaklarımı tüy gibi dudaklarında, kulaklarında, yanaklarında gezdiriyordum. Boşta kalan elim ise boydan boya güzel vücudunu tavaf ediyor, her tarafını okşuyordum. Kah göğüslerini, kah dümdüz karnını, göbek deliğini, süs gibi bir şerit halinde bıraktığı amının tüylerini okşuyor, parmaklarımı az önce yaşadığı zevk kasırgasıyla sırılsıklam olmuş, ıslak am dudaklarında gezdiriyor, parmak ucumu Klitorisine sürtüyordum…
Dakikalarca bu sexy yaratığa şehvetin en koyusunu tattırmak için uğraşmıştım, ama ben hala aç duruyordum. Sertleşen ve kan hücumundan damarları parmak parmak kabarmış sikim yan durduğumdan onun bacaklarına baskı yapıyordu. Okşamalarımın yanı sıra sikimin sertliğini hisseden baldızım ürperiyor, tüyleri diken diken olmuş, Klitorisi yine sertleşmeye başlamıştı. Artık dayanamıyordum. Doğrulup baldızımın bacaklarını araladım, ağırlığımı vermeden üzerine uzandım. Sikim bacak arasına baskı yapıyordu şimdi. Islak am dudaklarını okşadım sikimle. Kaygan sıvılar sikimin mantarımsı başını kayganlaştırmıştı. Islak ıslak parlamaya başlamıştı sikimin kafası. Biraz daha devam ettim, Klitorisine fırça çektim, suları akmaya başlayan amının girişini, sikimle ıslak am dudaklarını okşadım…
Sıcacıktı. Yanıyordu baldızın amı. Daha içine girmeden yangını hissetmeye başlamıştım. Baldız da sikimin sertliğini amının ağzında hissedince bacaklarını biraz daha araladı, derin bir “Ooohhh” çekti. Boynuma sımsıkı sarılarak dudaklarımdan öpmeye, emmeye başladı. Ben amına fırça çekmeye devam ediyor, sikimi klitorisine bastıra bastıra boylu boyunca okşuyordum. Baldızımın kalçaları hareketlenmeye başlamıştı, içine girmemi istercesine hareketler yapıyor, altımda kıvranıyordu. Nihayet dayanamadı, “Oohhh! Hadi enişte, sok artık! Yeter kıvrandırdığın!” dedi. “İstiyor musun? Gireyim mi içine?” dedim. “Evet! Gir içime, gir! Sok onu içime! Dayanamıyorum artık! Sookkk!” diye yalvarıyordu baldız.
“Ateş gibi yanıyorsun aşkım. Girmemi istiyorsan istemen lazım!” dedim. Baldız şaşırmış bir şekilde, “İstiyorum ya enişte!” dedi. “Aşkım, ne istiyorsan adıyla söyle! Seni sikmemi istiyorsan sikmemi emret! Söyle sikeyim mi seni? O fındık gibi, ıslanmış amına gireyim mi yarrağımla?” dediğimde, “Evet eniştem! Evet! Sik beni! Deminden beri yalvarıyorum sok diye, hadi artık, sok o koca şeyini içime! Yıllarca bunun hayalini kurdum. Ablamla sevişirken çıkardığınız sesleri dinleye dinleye, ablamın acıdan, zevkten bağırmasını duya duya kendimi tatmin ettim. Kocamın altında yatarken seni hayal ettim. Üstümde yatanın sen olduğunu farzettim gözlerimi kapatıp. O kaslı kollarınla beni sımsıkı kucakladığını, üçgen vücudunla beni eze eze becerdiğini hayal ettim. Hele bu sabah seni çıplak gördüğümde öldüm, bittim enişte! O andan beri bunu yemek için yanıyorum. Hadi artık sik beni!” dedi.
“İnan, ben de seni hayal ettim hep! Ablanı sikerken karanlıkta senin yanımızda olduğunu, bizi izlediğini, seni de siktiğimi hayal ettim! Ablanla sikişirken yanımızda hep sen vardın!” dedim. “Hadi enişte! İşte şimdi gerçekten yanındayım. Altındayım. Sik beni! Amcığım sikini yemek istiyor! Oohhhh, bak, nasıl yanıyor amım? Hadi artık, o koca sikini sok amıma! Sik baldızını! Mmmmm, hadi sik beni!” dedi. “Ohhh baldızım benim! Kaygan amcıklım! Merak etme, öyle bir zevk vereceğim ki sana, senelerin acısını çıkartacaksın!” deyip, sikimin başını am dudaklarına dayadım, yavaşça girmeye çalıştım. Ama bütün kayganlığına, akan zevk sularına rağmen sikim girmekte zorlanıyordu. Nilay da başını kaldırmış, dudaklarını ısırarak, sikimin amına girişini izlemeye çalışıyordu. Dayanamadı, ellerini aramıza sokup amının dudaklarını ikiye ayırdı, “Hadi gir içime eniştemm! Bak senin için açtım kapılarımı. Hadi sok sikini! Amıma sok!” dedi…
Ben hafif yüklenince, “Acıyor! Yavaş eniştem! Yavaş sik baldızını! Alışkın değilim böyle büyük yarak yemeye!” diye inlemeye başladı. “Canım benim. Merak etme, senin canını yakamam. Kıyamam sana. Yavaş yavaş sokarım sikimi, alıştıra alıştıra, ıslata ıslata! O güzelim amcığına kıyamam ben! Ohhhh Baldız! Amın o kadar dar ki, sanki bakire amı gibi!” dedim. “Aslan eniştem benim! Errkeğimm! Ooohhhh! Senin koca sikini yemeden bakire sayılırım ben, kocamın küçük pipisi açamadı amımı, doyuramadı beni! Sik baldızını! Bacanağın güzel sikemedi beni, sen sik, yarrağa doyur baldızını! Ooohhh! Bak başı girdi, Tokmak gibi duruyor kapımda, sok hepsini!” diyordu baldız.
Yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Baldızımın daracık amcığını yara yara giriyordum. İki santim ileri, iki santim geri. İki ileri, bir geri. Dediğim gibi, alıştıra alıştıra, yara yara! Yarısına kadar soktum, bekledim. Yavaşça ucuna kadar geri çekilip tekrar giriyordum, amından akan sular boydan boya ıslatıyordu sikimi. Baldızımın gözleri kaymaya başlamış, dudakları terlemişti. Kesik kesik soluyordu. Ellerini belime koymuş, ben bastırdıkça tutup engel olmaya çalışıyor, acısı geçince tekrar çekerek girmemi istiyor, girişi çıkışı baldız idare ediyordu. Yarısına kadar sokmuştum. Durup bekledim biraz. Sonra omuzlarından tutup aniden bastırıverdim…
Baldız, “Aaahhhhhhhh!” diye bir çığlık koyverdi, “Amımı yardın enişteee! Koca sikin öldürdü beni! Dur nolur! Kıpırdama! Bekle biraz! Alışsın! Ooohhh, hiç böyle yememiştim, harikaymış! Amımın içine beton dökülmüş gibi, kol girmiş gibi enişte! Anlatılmaz bu zevk! Ne kadar güzelmiş kalın siki içime alması, hem acıyor, hem zevk duyuyorum! Ooohhhh!” deyince, kıpırdamadan durup bekledim. Sonra eğilip dudaklarını yalamaya, öpmeye başladım. Kulak memelerini, boynunu. Daha da eğilip memelerine uzandım. Uçlarını emdim. Baldız inlemeye başladı yine. Emerken sikimi milim milim oynatmaya başladım baldızın amında. Sonra git gellere başladım. Yavaş yavaş, santim santim çektim dışarı, ucu göründüğünde tekrar yavaşça, yara yara girdim. Baldızımın sesi, soluğu kesilmiş, tüm dikkati, tüm duyuları amına girmekte olan sikimde toplanmıştı…
Kasıklarım kasıklarına, sikimin başı ta dibine değdi, bastırdım, Klitorisini tüm ağırlığımla ezdim, tekrar yavaşça geri çıktım. Sürekli aynı hareketi yapıyordum. Nilay yine inlemeye başlamıştı. Tırnakları sırtımda geziniyor, başını istemsiz bir şekilde sağa sola sallıyordu. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatıyordu. O minik pembe dilini görünce dayanamadım, eğilip öptüm o ıslak dilini, dilimle okşadım. İnlemeleri ağzımın içinde kayboluyordu. Parmakları sırtımı okşayarak kalçalarıma inmiş, bacaklarının arasında sürekli hareket halinde olan kalçalarımı okşuyor, tırnaklıyordu şimdi. Ağırlığımı tek dirseğime verip sol elimle memelerini okşuyor, parmaklarımla meme ucunu sıkıp okşuyordum. Hızlanmaya başladım. Mors alfabesi gibi çalışıyordum, iki uzun bir kısa. İki kısa, bir dip! Kasıklarımdaki (epeydir traş etmediğim) uzun kıllarla, baldızın sertleşmiş klitorisini kah okşuyor, kah bastırıp eziyordum…
Ben kökledikçe baldızım zevkten çıldırmış gibiydi, durmadan, “Ohhh eniştem, nasıl zevk bu? Oohhhhh, sevişmek buymuş demek ki! Hadi hızlan enişte, dibime dibime göm sikini! Ohhhh! Koca yaraklı eniştem benim, harika sikiyorsun! Erkeğimm! Kocamm! Ooohhhh geçirr amcığıma! Tokmakla! Yar beni, yar amımı! Aaahhhh! Ooohhh! Hiç böyle sevişmedim eniştemm, hiç böyle sikişmedim, hiç böyle sikilmedim! Güçlü erkeğim benim, bastır, ez beni, kemiklerimi kır! Kökle sikini amıma enişte!” diyordu. Baldızın bu tür konuşmalarıyla ben de kendimden geçiyordum ve “Dar amcıklı baldızım benim! Orospum benim! Aşkım benim! Sikimi eldiven gibi saran amcığına kurbanlar olurum! Mhhhhhh, ohhhhhhh!” diyerek bastıkça basıyordum baldızın daracık amına…
Baldız birden, “Evvvet enişte! Evvett, işte bu! Bas! Bas! Hızlı bas! Ohhhh! Koca sikinin damarlarına kadar hissediyorum, yumruk gibi kafasını hissediyorum! Aaaahhhh! Ohhhhhh! Geliyorummm enişteeeeeeee!” diye çırpınmaya, kasılmaya başlamıştı yine. Baldızın kalçaları inip kalkıyor, dişleri kenetlenmiş, arasından tıslayarak nefes alıp veriyor, başını sağa sola atıyordu. Baldız fısıldaşmayı bırakmış, Orgazm olup boşalırken sesli çığlıklar atıyordu artık. Kimseyi umursadığımız yoktu o anda, duyacaklarmış, göreceklermiş, dünya yıkılsa aldıracak halde değildik ikimiz de. Benim de dayanacak halim kalmamıştı, “Ben de geliyorum! Çıkayım mı aşkım?” diye sorabildim soluk soluğa. “Hayır! İçime boşal enişte! Korunuyorum! Boşal, sula içimi! Hadiiii!” dedi. Daha fazla tutamadım, son bir hamleyle sikimi dibine kadar kökledim kaldım ve fışkırmaya, bağıra bağıra baldızın amının içine boşalmaya başladım. Bitmek bilmiyordu püskürmem…
Üzerine yığılıp kaldım baldızın. Nefes nefeseydik. İçinden çıkmamıştım. Baldız halen kasılıp duruyordu. Kolları, bacakları kenetlenmiş vaziyetteydi halen. Sonunda sakinleşti. Duruldu. Gem vurulmaya çalışılan kısrak gibi bir kaç kasılma daha yaşadı, sonra hareketsiz kaldı. Yanına devrildim. İçine boşalttığım spermlerim, ağzı açık kalan amından aşağı süzülüyor, yatağın üzerine akıyordu. Göğsü inip kalkıyor, dudakları örselenmiş, ağzı açık nefes almaya çalışıyordu. Uzanıp bereli dudaklarına yavaşça bir öpücük kondurdum. Dudakları kıpırdadı, parmağımı bastırıp susturdum. Söylenecek tek kelime yaşadığımız büyüyü bozacak gibi gelmişti o anda. Baldızın yeşil gözleri doymuş, mutlu, hayatından memnun bir kedi gibi bakıyordu bana…
337 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Kayınçom Üst Katta Uyurken Ben Karısını Siktim
Merhabalar ben Emin. Daha önce Karımın yanımda çalışan genç garsonum ile ateşli saatlerini paylaşmıştım, şimdi paylaşmak istediğim olay ise, senelerdir hayranlık duyduğum ve hasta olduğum kayınçomun karısı ile 3 ay öncesi yaşamış olduğum ateşli sikişmelerimizdir.
Yaz tatili için karımı ve iki çocuğumu her sene oldugu gibi bu sene de Türkiyeye ailemin yanına yollamıştım. Karım ve çocuklarım gideli 10 gün kadar olmuştu ki, kayınçom beni bir Cumartesi akşamı evlerine yemeğe çağırdı. Ben de Lokantacı olduğum halde, sırf kayınçonun karısını görmek için bu teklifi büyük bir menmuniyetle kabul ettim. Kayınçomun ismi Remzi ve 37 yaşında, karısının ismi de Aysun. O da 34 yaşında, ama mükemmel bir vücuda sahip, çok Sexy bir kadın. Bunların da 2 çocukları var ve o gün çocukları Kayınpeder havuza götürmüş. Çocuklar haftasonunda da Kayınpederlerde kalacaklarmış.
Akşam 19:00 gibi bunların evine gittim. Kapıyı Aysun açtı ve herzamanki gibi yine muhteşem Sexy görünüyordu. Altında siyah etek ve üzerinde de kolları kısa, kırmızı bir Penye vardı. Ama herşeyden önemlisi yine etek de, Penye de çok dardı, o sikilesi muhteşem götü ve emilesi memeleri, bütün hatlarıyla belli oluyordu. Ne zaman onlarla görüşsem, gözlerimi Aysun’dan alamıyor ve kayınçoma yakalanmaktan çok korkuyordum. İceri geçip biraz sohbet falan ederken, Aysun da masayı hazırlamıştı. Yemeklerimizi yedikten sonra Çay Kahve içerek sohbet etmeye başlamıştık. Saat 23:00 olmuştu, ben istemeyerek de olsa izin istedim. Ama Aysun, “Daha erken, ne güzel muhabbet ediyoruz, eve gidip ne yapacaksın? Çoluk çocuk da yok. Hem birazdan her zamanki gibi Remzinin uykusu gelir yatar ve ben de yine tek başıma Televizyon seyretmek zorunda kalırım, sen olursan sohbet ederiz!” dedi. Ben ise bu teklifi beklercesine, içimde büyük bir sevinçle, hayallerimin kadınının teklifini kabul ettim…
Remzi de, “Ozaman birer duble içeriz, değil mi?” diyerek dolaptan bir şişe Wiski ve iki bardak getirdi. O birer duble oldu tabii üçer duble. Saat 24:00’e doğru Remzi uykusunun geldiğini, kusura bakmamamı söyleyerek kalktı. Aysuna, “Bu saatten sonra eve gitmesin, buraya yatak aç da bu gece burda yatsın, hem sabah kahvaltıyı da birlikte yaparız.” dedi. Ben yarım ağızla, “Yok olmaz, gideyim!” dedim, ama kabul etmediler ve Remzi yatmak için üst kattaki yatak odalarına çıktı. Hayallerimin kadını ile başbaşa kalmıştım, sohbete devam ettik. Biraz zaman geçmişti ki, Aysun, “İstersen Remzinin şortlarından getireyim de rahatça otur, sabahtan beri bu elbiseler içinde sıkıntı basmıştır.” dedi. Ben de, “Valla çok iyi olur, ama sen de üstünü değiştirip rahat birşeyler giyersen!” dedim.
Aysun, “Tamam, zaten ben de rahat birşeyler giymeyi düşünüyordum.” diyerek gitti. Yaklaşık 5 dakika sonra elinde benim için bir şort ile geldi. Ama ne geliş! Üzerini değiştirmişti, onun da üzerinde Pembe bir şort vardı. Fakat bu giymiş olduğu şort yumuşak pamuklu streç kumaştan bir şorttu ve (altında külot yoktu) amının şişkin dudakları Deve dudağı gibi belli oluyordu. Üstüne ise ince bir beyaz tişört vardı, meme uçları ve uçların etrafının koyuluğu belli oluyordu, aklım başımdan gitmek üzereydi, resmen saldırmamak için kendimi zor tutuyordum. Benim giymem için getirdiği şortu verip, mutfaktan meyve hazırlayıp getirmek için salondan tekrar çıktı. Bu arada ben üstümü değiştirip onu beklemeye ve ondaki bu rahatlığı görünce bu gece kesin birşeyler olacak diye heyecanlanmaya başlamıştım.
Aysun elinde meyve tabağı ile extradan bir bardakla geldi ve “Bugün Felekten bir gece olsun benim için, ben de içecem, hiç içmedim çabuk sarhoş olurum, ama senin bana bir kötülük yapmayacağından eminim!” dedi. Ben ise, “Aslında senin gibi bir kadına hangi erkek birşeyler yapmak istemez!” diyerek sözde şaka yapmıştım. Gülüşerek, oturup içmeye ve sohbete başladık. Aysun bana, Gerçekten beni, söylediğin gibi her erkeğin isteyeceği bir kadın olarak mı görüyorsun, yoksa iltifat olsun diye mi söyledin? diye sorduğunda, içimden hayallerinin kadınına bu sefer ulaşacağıma dair hisler belirmişti. Başladım onun hoşuna gidecek laflar etmeye. Aradan bir saat falan geçmişti. Bn nerdeyse şişeyi bitirmek üzereydim, ama Aysun halen ikinci bardağındaydı, “Neden içmiyorsun? Yoksa bu söylediklerimden sonra sana birşeyler yaparım diye mi korkuyorsun?” dedim. Gülerek, “Neden olmasın? Madem her erkeğin arzulayacağı tipte bir kadınım ve sen de 10 gündür bekarsın, ne olur ne olmaz, ben yine de fazla içmeyim!” dedi.
Ben artık kendimi tutamaz haldeydim, hayallerimin kadını ile bir odada baş başa içki içiyordum ve o kadının Sexy vücudunun yarısından fazlası açıktı. İçkinin de vermiş olduğu cesaret ile Aysun hakkında düşüncelerimi bir anda söylemiştim. Ama Aysunda hiç bir şaşkınlık belirtisi falan yoktu, onu beğendiğimi zaten bildiğini söyledi. Ben de, “Evet seni çok beğeniyor ve arzuluyorum!” dedim. Aysun, “Yaa kocamı çok seviyorum, ama aslında ben de değişiklik istiyorum, çünkü eminim ki kocam da bazen değişiklik yapıyordur!” dedikten sonra, ben bir anda dudaklarına yapıştım. Önce, “Dur yapma!” diyerek ben itmeye çalıştıysa da, sonra karşılık vermesiyle müthiş bir şekilde öpüşmeye başladık. Adeta birbirimizin dudaklarını koparacakmış gibi, yaklaşık 10 dakika kadar öpüştükten sonra, ben boynundan yalamaya başlayarak tişörtünü yukarı sıyırdım ve göğüslerini öpüp yalamayla emmeyle devam ettim. Elimi de şortunun içine soktuğumda ise, Aysun un sıcacık ve nemli amı iyice sulanmaya başladı…
Aysunun amını okşayıp parmaklayarak onu Orgazm ettikten sonra şortunu çıkarıp, bacaklarını ayırdım ve vıcık vıcık olmuş amını yalamaya başladım. Aradan 4-5 dakika geçmişti ki Aysun müthiş bir titremeyle birkez daha Orgazm olup ağzıma boşalmıştı. Ben ise senelerdir hayal ettiğim kadının ağzıma işer gibi boşalmasına aldırış etmeden amını ve amının sularını yalamaya devam ediyordum. Aysu sakinleştikten sonra yalama sırası ona gelmişti, beni koltuğa oturtup şortumu çıkardı ve kazık gibi olmuş yarağımın zonklayan başını ağzına alarak yalamaya ve emmeye başladı. Yarağımı kudurmuş gibi emiyordu. Aysunun ağzına boşalmamak için kendimi zor tutuyordum. 10 dakika kadar yaladıktan sonra bıraktı ve “Hadi sok amıma da, senin de kadının olayım artık!” dedi ve koltuğa yatarak bacaklarını ayırdı, eline tükürüp amına yedirdikten sonra, “Hadi gel, gir içime!” dedi…
Aysunun bacakları arasında yerimi aldım ve yarrağımı kökünden kavrayarak başını senelerdir sikme hayalleri kurduğum amcığa yerleştirip, yavaş yavaş soktum. Dibini bulduğumda gidip gelmeye başlayacaktım ki, Aysun “Yavaş sik, tadını çıkarmak istiyorum!” dedi. Ben de aynen onun dediği gibi yavaş yavaş pompalamaya başladım. Ama malesef, herzaman uzun süreli siken ben, heyecandan mıdır nedir, daha 4-5 dakika geçmeden büyük bir titremeyle amının içine boşaldım. Çok erken boşalmıştım, ama hiç te bu kadar zevkli bir boşalmam olmamıştı. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu, Aysunun üstüne yığılıp kalmıştım. Üstünde 10-15 dakika kadar onu öperek kendime gelmeye çalıştım. Biraz dinlendikten sonra benim yarrak yeniden canlanmaya başladı. Tekrar onun her tarafını yalayarak, özellikle de o muhteşem götünü yalayıp, Aysunu domaltıp arkasında yerimi aldım. Arkadan amına geçirip sikmeye başladım. Ve bu sefer çok daha uzun süren bir sikişten sonra yine amına boşaldım…
O gece Aysunu sabahın altısına kadar, 3 defa daha siktim. Aysun bitkin bir şekilde kocasının yanına yatmaya giderken, ben de bitkin bir şekilde zor attım kendimi yatağıma. Sabah bir elin sikimin üstünde dolaştığını hissederek uyandığımda, Aysun butün güzelliği ile karşımda bana bakıyordu, “Günaydın erkeğim!” diyerek beni öptükten sonra yarağıma sarıldı. Saate baktım, saat 10:00’u geçiyordu, “Remzi nerede? Yakalanmayalım!” dedim. Aysun da, “Şimdi çıktı, ekmek almaya şehir merkezine gitti, yarım saatten erken gelmez, kim bilir böyle bir fırsatı birdaha nezaman buluruz!” diyerek, yarağımın üstüne oturdu. Kocası gelmeden bir posta da sabah sikişi yaptık…
Gerçekten de o günden sonra çok az fırsat oldu, ileriki günlerde kayınçomun karısını anca iki defa daha siktim. Birbuçuk aydır fırsat çıkıp ta sikemiyorum ve bu da beni deli ediyor. Karım da daha Türkiyede tatilde…
318 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Seks hikayeleri,Herşey Ders vermeye başlamamla başladı
Ben İstanbulun iyi bir üniversitesinden mezun, yakışıklı sayılabilecek biriyim. İş
değiştirme sürecimde evde vakit geçiririyordum. Bizim yıllardır komşu olduğumuz alt kattaki Ayla abla ve Can
abi, liseye giden oğullarına ders çalıştırmam konusunda ricada bulundular. Oğullarını bırakalım, ben başta biraz
Ayla abladan bahsedeyim. Ayla abla 34 yaşında, beyaz tenli, siyah saçlı, mavi gözlü, memeleri ve götü dolgun
tam bir afet. Cilveli, güler yüzlü, hani ‘Adamın ömrünü uzatan kadın!’ derler ya, işte tam da bu cinsten bir
hatun. Benim Ayla ablaya karşı yıllardır ilgim vardı, fakat kocası çok sert görünümlü bir adam olduğundan, hiç
yanaşmadım Ayla ablaya. Ara sıra bize oturmaya falan gelirdi, ben de o zamanlarda göz banyosu yapar, bazen
de gider tuvalette 31 çekerdim. 
Sonuç olarak Ayla ablanın oğlunu ders çalıştırmaya onlara gittim ve kapıyı çaldım. Kapıyı Ayla abla açtı. Onu
öyle görünce az kalsın oracıkta boşalacaktım. Ayla abla meğer bir yakınının düğününe gidecekmiş, saçını
yaptırmış, bir elbise giymiş mini, göt kabak gibi çıkmış ortaya, memelerin de yarısı dışarıda. “Oooo hoş
geldiniz Hakan Bey! Sizi görmeyeli koca adam olmuşsunuz!” dedi. Ben de, “Siz de görmeyeli daha bir
güzelleşmişsiniz Ayla abla!” diye bir anda ağzımdan kaçırıverdim. Hafif tebessüm etti ve yanağımdan öpüp,
“Gel canım!” diyerek, beni içeri davet etti. İçimden, (Ne bu samimiyet, sanki bana kur yapıyor!) diye
geçirdim… 
Neyse biz oğluyla ders çalışmaya başladık. Ayla abla da yanımıza oturdu, bizi dinliyor, bana bakıyor hayran
hayran. Bir ara bana, “Sen gerçekten zeki birisin!” dedi. Ben de teşekkür ettim. O ara heyecandan kalemi
yere düşürdüm, almak için masanın altına eğilince ne göreyim, Ayla abla bacaklarını ayırmış, külodunun
yanlarından taşmış am dudakları gözüküyor. Sikim anında kazık gibi oldu. Kalemi aldım yerden, derse devam
ettim, ama aklım Ayla ablanın amında kaldı. Sonra kapı çaldı, kocası olacak göt gelmiş, kadın hemen kalktı,
üzerine ince şalını aldı, topuklu ayakkabılarını aldı ve dışarı çıktı. Sikim kazık gibiydi halen. Oğluna çözmesi
için bir soru verdim ve hemen tuvalete gidip 31 çektim. Bir şey farkettim, sex yaparken hiç bukadar çok
boşalmazdım. Anladım ki Ayla ablayı arzuluyordum. Neyse, ders bitince eve gittim. 
Ertesi gün yine oğlana ders çalıştırmak için Ayla ablalara gittim. Kapıyı yine Ayla abla açtı. Evde temizlik
yapıyormuş, busefer üzerinde bol bir tişört (içinde sütyen yoktu, meme uçları belli oluyordu), altında da penye
bir tayt vardı. Ben, “İsterseniz bu gün ders yapmayalım, işiniz var…” dedim. Ayla abla yorulmuştu herhalde ki,
gerinerek, “Yok yok, işim neredeyse bitti, içeri gel canım, sizi rahatsız etmem!” dedi. Ama gerinirken memeleri
öyle bir yükselmişti ki, fındık gibi uçlarına kadar görmüş ve afallamıştım, “Tamam, çalışalım!” dedim… 
Oğluyla derse oturduk yine, ama benim gözüm sürekli Ayla ablanın vücudunda. Koridorda yerleri silerken,
yönü bana dönükken tişörtünün cömert yakasından memeleri gözüküyordu. Sikim yine kazık gibi oldu. Sonra
arkasını dönüp domaldı, bu sefer de götü kabak gibi çıktı, penye taytından, içinde külot olmasına rağmen
amının ve götünün deliği belli oluyordu. Ben dayanamadım, “Evden bir kitap alıp geleceğim.” dedim ayağa
kalktım, sikim kalkık ama çocuğa farkettirmeden arkamı döndüm ve koridora gittim. Ayla abla da o sırada
tam kapının önünde domalmış, kapının mermerini siliyordu. Kalkık sikimi götüne sürttürerek geçmeye çalıştım.
Ayla abla irkilerek doğruldu ve önüme baktı, gülümsedi. Ama ben sanki istemeden olmuş gibi geçtim
arkasından ve eve gittim. Hemen 31 çektim rahatladım, bir de kitap aldım Ayla ablalara geri geldim. 
Kapıyı çaldım, oğlu açtı, “Hakan abi sen içeri gir, ben bir markete gidip geleceğim hemen, annem çay ve şeker
istedi, acilmiş…” dedi. “Tamam!” deyip içeri girdim, çocuk markete gitti. Banyodan su sesi geliyordu.
Banyoya doğru yürüdüm. Ayla abla işi bitirmiş, banyoda yıkanıyor olmalıydı. Şeytan dürttü, kapı deliğinden
dikizlemeye karar verdim. Çok heyecanlanmıştım, delikten bir baktım, Ayla ablanın çırılçıplak muhteşem
vücudu tam karşımda ve amını okşar gibi sabunluyordu (veya mastürbasyon yapıyordu!). Benim elim de
sikime gitti, zevke gelmiştim. Mutfaktan peçete alıp tekrar banyonun kapısına geldim ve delikten Ayla ablaya
bakarak 31 çekip, peçeteye boşaldım. Peçeteyi de mutfaktaki çöpe attım, salona geçtim oturdum… 
Ayla abla banyodan memelerini örten ve dizinin üstünde havluya sarılı çıktı ve “Oğlum, Hakan abin ne zaman
gelecekmiş?” diyerek salona gelip beni görünce, “Ayyy, pardon Hakancığım, geldiğini bilmiyordum canım!”
diyerek yatak odasına kaçtı. Sonra da oğlu geldi ve biz derse devam ettik. Ayla abla giyinmiş geldi, yanımıza
oturdu. Mis gibi kokuyordu, ay gibi parlıyordu. Benim yine sikim kalktı. 2 defa boşaldım ama yine sikim
kalkmıştı. Kadın yine bana hayran hayran bakıyordu, “Oğlum da ilerde senin gibi başarılı olur umarım!” dedi.
Ben de, “Böyle bir annenin çocuğu tabiki başarılı olacak!” dedim. Çok hoşuna gitti ve gözlerimin içine derin
derin bakıyordu. 
Neyse biz böyle 1 hafta çalıştık. Oğlu çalıştığımız 2 dersi de yüksek not alarak geçmiş sorumluluk
sınavlarından. Ben sınavları geçtiğini öğrenmiştim, ama bilmiyormuşum da sonucu merak etmişim gibi Ayla
ablalara gittim, kapıyı çaldım. Ayla abla açtı kapıyı, üzerinde dar bir tişört, bir de dar eşofman vardı. Beni
görünce gözlerinin içi güldü, boynuma sarıldı ve “Çok teşekkür ederim Hakancığım, sayende bizim çocuk 2
dersi de geçti!” dedi. Ama memelerini bana öyle bir yasladı ki, sikim kalktı bir anda. “Rica ederim, bu başarı
tamamen sizin çocuğa ait, o kadar çalıştı!” dedim. Beni içeri davet etti, “Gel Hakancığım, sana bir kahve
yapayım!” diyerek mutfağa gitti, “Evde kimse yok, mutfak daha serin, gel burada oturalım canım!” dedi… 
Arkasından mutfağa gittim, oturdum ve Ayla ablayı izlemeye başladım. Arkası bana dönüktü, tanga külodunun
götünün arasına sıkıştığı incecik eşofmanından belli oluyordu. Öylesine tahrik edici bir görüntüydü ki, nerdeyse
kalkıp saldıracaktım, sikim zaten çadırı kurmuştu, o derece olmuştum yani. Ayla abla bu arada bir miktar para
çıkardı ve bana vermek istedi. Parayı almadım ve “Ben dersi para için anlatmadım ki, sizin hatırınız için
anlattım!” dedim. “Olur mu öyle şey, bu senin hakkın, 1 senede anlamadığını sen 1 haftada anlattın!” dedi. Ben
yine parayı almayacağımı söylediğimde, “Demek benim çok hatırım var sende…” dedi ve rafa kahveyi almak
için uzandı. Kahveye ulaşabildiği halde ulaşamıyormuş gibi yapıp, “Artık son bir iyilik yapıp, şu kahve
kavanozunu alabilirmisin Hakancığım?” dedi. Ben de gülümseyerek, “Tabii, ama bu çok zor bir iş!” dedim
kalktım… 
Ayla abla çekilmedi, öyle duruyordu. Kavanozu almak için mecburen arkasına yanaşıp uzanmam gerekiyordu.
Kalkık sikimi götüne dayadım ve rafa uzandım. Ama Ayla abla götünü sikime doğru ittirip, kavanozu almamı
engelliyordu. Resmen götüyle sikime sürtünüyordu. Ben de biraz bastırınca, birden döndü ve “Madem para
istemiyorsun, o zaman ben de başka türlü öderim! Beni istiyormusun?” dedi. Ben birşey demeden götünü
avuçlayıp, dudaklarına yapıştım ve başladık öpüşmeye. Ayla abla da sikimi avuçluyordu. Biraz öpüştükten
sonra, “Hadi yatak odasına geçelim!” dedi. Ayla ablayı kucağıma aldığım gibi yatak odalarına götürdüm.
Hemen soyunduk ve ayaktayken ben Ayla ablanın memelerine yapıştım, nasıl sıktırıyorum, öpüyorum,
emiyorum, yalıyorum. Sonra yatağa uzattım ve bacak arasına yumuldum. Amı tertemiz, içi de pespembeydi.
Yalamaya başladım, tadı çilek gibiydi. Ayla abla dayanamadı ve titreyerek Orgazm oldu, “Hadi gir içime!”
diye inliyordu… 
Bacak arasına yanaştım ve sikimi sulanmış amının deliğine yerleştirip, yavaşça ilk önce kafasını soktum,
sonrada bir seferde kalanını soktum. Ayla abla öyle bir inledi ki sormayın. Ayla ablanın amı sanki bakire kız
amı gibi dardı. Amını yara yara gidip gelmeye başladım. Ayla abla inledikçe, ben hızla sokup çıkarıyordum. 5
dakika içinde Ayla abla birkez daha Orgazm olunca, ben de dayanamadım ve “Geliyorummm!” dedim.
“Korunuyorum, içime boşal!” deyince, boşalmaya başladım. Sikimden okadar çok döl fışkırdı ki, boşalmam
hiç bitmeyecek sandım. Boşalmam bitince sikim hiç inmemişti, amının içinde halen kazık gibi duruyordu. Ayla
abla sikimi amından çıkarmasıyla döller bacaklarına akmaya başladı. Tişörtüyle bacaklarını ve amını sildi, beni
alta aldı, sikimin üstüne oturdu ve deli gibi zıplamaya başladı. Memeleri nasıl da hopluyordu… 
15 dakikaya yakın zıpladı ve ben boşalacağımı söylediğimde, “Daha boşalma! Birlikte boşalacağız!” deyip
sikimden indi ve yanıma uzanıp amını deli gibi ovuşturmaya başladı. Az sonra gözleri kaydı, nefes alışverişi
sıklaştı, “Hadi gel, sikini sok!” diyerek beni üstüne çekti. Ben de Ayla ablanın bacaklarını ayırıp amına soktum
ve sertçe sikmeye başladım. 2 dakika anca dayanabildim ve “Geliyorumm!” dedim. “Gellll!” diyerek titremeye
başladı. Birbirimize tam kenetlendik, ikimiz de aynı anda ve şiddetli bir şeklide Orgazm olduk…
Sonra sırtüstü uzandık yan yana. Ayla abla anlatmaya başladı. Kocasıyla evlenmeden önce üniversiteye giden
bir sevgilisi varmış, aynı ona benziyormuşum, hem akıllı hem de yakışıklı olduğumu söyledi. O gün akşama
kadar Ayla ablayla bilmem kaç kere daha sikiştik. Eve giderken zor yürüyordum. 
Her yaz olduğu gibi oğlu dedesinin yanına gitti, kocası olacak yavşak da çalışıyor. Biz de her gün akşama
kadar sikişiyoruz :)Benimle Tanışmak isteyen ciddi bayanlar skype MSN ve mail adresim [email protected] ekleyin veya mail atın tanışalım ciddi ve güvenilir bayanlar yazsın…)
79 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Ooooffff oooff
Tumblr media
122 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Kayınçomun Karısı
Tumblr media
Kayınçomun karısı Seda, geçici görevle Ankara’dan gelecekti. Çalıştığı kurumun  misafirhanesi olmasına rağmen, karım dışarıda kalmasına kesin bir dille itiraz edip, gelmeden epeyce konuşmuş ve biz de kalması için ısrar ederek ikna etmişti.
Ankara'da kalan kayınçom ise hem işi, hem de okula giden çocuklarından dolayı gelemiyordu. Bizim de evimiz, işimiz ve ekonomik durumumuz oldukça müsait olduğundan, Seda da bizde kalmaktan memnun olmuştu. Evimizin banyolu konuk odasını ona vermiştik. Seda artık gündüzleri işe gidiyor, akşam iş çıkışının yoğun trafiğinden yorgun argın gelip, kendini hemen banyoya attıktan sonra dinlenebiliyordu. Bizim için de değişiklik olmuştu.
Seda eğlenceli bir kızdı. Orta boyda, kumral, uzun dalgalı saçlı, ela gözlü, minik burunlu, kiraz dudaklı, düzgün bacaklı, sıkı yuvarlacık çıkık kalçalı, hafif bir göbeği ve oldukça iri göğüsleri olan, açık renkli ve kaymak gibi temiz cilt yapısında birisiydi.
Kiloları kasıklarından üst tarafına doğru fazlalaşıyordu, ama fazlalıkları hep de seksi yerlerinde toplanmıştı. Akşam yemeklerinde ikişer kadeh içip, ardından Televizyon ya da DVD izliyorduk.
Evde iri göğüslü, kıpır kıpır, hoş bir dişinin varlığı beni yavaş yavaş etkilemeye başlamış, karımı sikerken bile Seda'yı siktiğimi hayal eder olmuştum. Az biraz pas verse sikecektim de… Nihayet bir hafta sonu karım değişiklik olması için kendilerini yemeğe çıkarmamı istedi. Hemen kabul ettim. Akşam yemeği için hanımlar özenle hazırlandılar. Karım, düzgün vücut hatlarına güvenerek, koyu renk pantolon ceket, içine de  ipek bir bluz giymiş, özenle makyajını yapmıştı.
Seda ise fazla kilolarını saklamak için olsa gerek, toprak rengi, desenli bol bir etek ve siyah bluz giymiş, kumral saçlarını lüle lüle omuzlarına salmıştı. Bluzunun sınırlı yaka dekoltesinden görünen dolgun göğüslerinin başlangıcı kendisine seviyeli bir seksilik sağlamıştı. Açık teni ile koyu kıyafeti hoş bir kontrast yakalamıştı. O da özenli, ama hafif bir makyaj yapmıştı. Müzikli seçkin bir yere gittik. Karım yanıma, Seda da karşıma oturmuştu. Uzun bir yemek ve içki faslından sonra hanımlar çakırkeyf olmuşlardı. Ben bu akşam harekete geçmeyi kafaya koyduğum için, daha az içip, ayık kalmaya gayret ederken, hanımların kadehlerini boş bırakmıyordum. Benim daha az içmemin bahanesi de araç kullanıyor olmaktı haliyle… Bir ara karım dans etmemizi istedi. Kalktık, slow birkaç parçadan sonra karım,
“Seda'ya ayıp olmasın, onu da dansa kaldır!” dedi. Masaya döndük. Seda dans teklifime
“Biraz başım dönüyor, kalkmasam olmaz mı?” diye itiraz edecek olsa da, karımın ısrarı ile Seda'yı alıp tekrar piste döndüm. Seda kollarını doğrudan boynuma dolayıp,
“Çoktandır dans etmedim. Hem de içkiliyim, sen beni idare et biraz!” dedi gülerek. İşte buydu beklediğim, artık herkesin bahanesi hazırdı. Seda'nın nefis parfüm kokusunu içime çeke çeke dansa başladık. Vücutlarımız gitgide daha çok birbirine temas eder oldu. Bir süre sonra ikimiz de ilk andaki tedirginliğimizi atıp iyice rahatladık.
O kadar ki, benim kazıklaşan sertliğim onun kasığına sürtmeye başlarken, onun da iri göğüsleri göğüslerime sürtünüp duruyordu. Onun belindeki ellerim yavaş yavaş, ama taciz etmeden, sırtını okşuyor, o ise bu temasları umursamıyor, hatta yardımcı olur görünüyordu. Başı omuzumda şarkı mırıldanıyordu. Etrafımız kalabalıklaşmış, benim gayretimle biz ortalarda kalmıştık. Seda bu akşam çok eğlendiğini, bunun için bana minnettar olduğunu belirterek teşekkür etti. Karşılık olarak,
“Rica ederim, lafı bile olmaz, sen bizim için çok özelsin!” diyerek, ortamın loşluğundan faydalanarak karıma fark ettirmeden hafifçe yanağından öptüm.
Tumblr media
Tepkisi gülümseyip gözlerimin içine içine bakmak oldu. Bu iş oluyordu. Ama karımı daha fazla yalnız bırakıp kuşkulandırmamak için,
“Oturalım mı?” dedim. Seda tam havaya giriyordu, biraz isteksizce de olsa,
“Peki!” dedi.
Biraz daha oturup, kahvelerimizi içtikten sonra kalktık. Eve geldiğimizde merdivenleri çıkmak için her ikisinin de koluna girmek zorunda kaldım. Havalar ısınmıştı artık, ben üzerimi değiştirip bir tişörtle altıma bir şort giydim. Hanımlar da üzerlerine şort ve askılı birer bluzdan oluşan bol ve hafif ev kıyafetlerini giyip salona geldiler.
Sütyenlerini de takmadıkları göğüs uçlarının belli olmasından anlaşılıyordu. Hele Seda'nın iri memeleri kumaşı davul gibi gererek, uçlarının iyice ortaya çıkmasına sebep olmuştu.
Çakırkeyf halleri devam ediyordu, dilleri biraz peltekti. En küçük espriye güler olmuşlardı. Ben de havaya girmiştim, müstehcen fıkralarla ortamı kahkahaya boğuyordum. Yatmadan cila olması için hepimize buz gibi birer bira koydum getirdim. Tabii, karımınkine yedi damla uyku ilacı karıştırarak… Biraların bitmesinden onbeş dakika sonra karım oturduğu yerde uyumaya başladı. Onu yatağa götürüp yatırdım. Derin derin uyumaya başlamıştı. Emin olmak için sarsmama rağmen uyanamıyordu.
Ama salona döndüğümde moralim bozuldu, Seda da kanepenin arkasına yaslanmış olarak uyuklamaya başlamıştı. Anlaşılan bu gece Seda'yı sikme emelime kavuşamayacaktım. Moral bozukluğu ile,
“Hadi Seda, sen de yatağına git artık!” dedim. Gözlerini açamadan anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı.
“Anlaşılan sana da uyku bastı, tek başına gidemeyeceksin, dur ben sana yardım edeyim!” diyerek, kolunu boynuma atıp, odasına kadar adeta sürükleyerek, bu arada tuttuğum yerlerini okşayarak yardım ettim, yatağının üzerine oturttum. Gözleri kapalı sallanıyor, hemen yatmak istiyordu.
Tumblr media
“Hadi bakalım, sana iyi geceler!” diyerek önce yanaklarından öptüm, sonra dayanamayıp dudaklarını öpmeye başladım.
Dans ederken hafif okşamalarımı ve yanağına kondurduğum öpücüğü tebessümle karşılamasına, hatta davetkar bakışlarına rağmen, beklemediği bu öpücüklere karşılık kadınca bir içgüdüsel tepki ile başını çevirip kurtulmaya çalıştı. Çenesinden tutup dudaklarımı dudaklarına yapıştırarak derin derin öpmeye başladım. Elleri ile başımı uzaklaştırmaya çalışıyor, ama alkolün etkisi ile başarılı olamıyordu.
Önce yüz verip şimdi de reddetmesi egomu kırmış, beni hırslandırmıştı. Yatağa sırtüstü devirerek, her iki kolunu başının üstüne doğru gerip, sol elimle de bileklerinden tutarak, yatağa yapıştırdım.
İri göğüsleri top top gerilmişti. Bacaklarını da ayırarak arasına girip üstüne abandım. Artık tamamiyle hareketi kısıtlanmış, ağır gövdemin altında hapsolmuştu. Şortumu delecek gibi duran yarağımı amının üstüne denk getirip, ileri geri sürtünmeye başladım.
Seda kendini kurtarmak için uğraşıyor, çıplak bacakları sağımda solumda sallanıyor, ama bu cılız kıvranışları benim içimdeki ona sahip olma hislerimi iyice besleyip büyütüyordu. Boynunu, çenesinin altındaki tombul gıdısını ve omuzlarını öpmeye başladım. Oradan dolgun koltuk altlarına inip, hafif dişleyerek emdim. Seda gözlerini açamadan,
“Hayır, olmaz… Hayır…” diye mırıldanıyor, bedenini benden uzaklaştırmaya çabalıyordu.
Fakat onu dinleyecek halde değildim. Adeta vahşi bir hayvana dönmüş, kendimi ona sahip olma arzusunun büyüsüne kaptırmıştım. Altımda kıvrandıkça içimdeki ateşi de büyütüyordu.
Dilimi boynu üzerinde dolaştırarak yeniden yüzüne ulaştım. Burnunu, yanaklarını, kulak memelerini yaladım. Kulak memelerini yalarken karşı koymaları azaldı. Dilim kulağının etrafında dolanıyor, arada sıcak nefesimle birlikte deliğine girip çıkıyordu. Dişlerimi hafif hissettirerek kulak memelerini emmeye başladım, itirazları iyice kesildi. Artık direnmiyor, sanki olacakları kabullenmiş gibi görünüyordu. Direnmekten yorulmuş ellerini serbest bıraktım. Şimdi ellerini beni uzaklaştırmak için kullanmıyordu. Kulak memelerinin emilmesiyle iyice gevşemişti.
Boynunu ve çenesini emerek geldiğim dudaklarını tekrar emmeye, dilimi ağzının içinde dolaştırmaya başladım. Dilimin ağzında dolaşmasına itiraz etmiyor, ama karşılık ta vermiyordu. Gözleri kapalı, sanki istediklerimi yapmama izin vermişti. Üst giysisini yukarı sıyırıp, memelerini avuçlayarak, öpücüklerime devam ettim. Boynunu yalayıp, çenesinin altını uzun uzun emerken, ellerim de bacaklarını okşayıp, kalçalarını avuçluyordu. Biraz sonra da üzerinden kalkıp, şort ve tişörtten oluşan giysilerini çıkarıp attım.
Siyah bir külotla kalmıştı. Gözleri kapalı derin derin inliyordu. Göğüsleri iri iri yayılmış, loş ışıkta olduğundan daha diri görünüyorlardı. Göbeğinin tümsekliğinden itibaren yukarı doğru başlayan tombulluğu benim gibi iri kadınlardan hoşlanan birisi için oldukça tahrik ediciydi.
Bir süre bu lekesiz, temiz ciltli, kaymak gibi bembeyaz vücudu, düzgün bacaklarını, göbek çukurunu seyrettim. Nedense cildi bende ‘Krem Şanti’ çağrışımı yapmıştı. Artık bu kaymak gibi vücut bana aitti, saatlerce her istediğimi yapabilir, istediğim kadar sahip olabilirdim. Sonra ben de soyunup, yatağın kenarına diz çökerek bacaklarına yumuldum. Hiç acele etmeden, dizlerinden kasıklarına kadar olan bölgeyi uzun uzun yaladım, emdim. Sonra yukarıya yönelerek dilimi bacaklarının üzerinden ve kasıklarının yanlarından boylu boyunca gezdirerek tombul göbeğinin çukuruna ilerledim. Burayı uzun uzun yalayıp emdim.
Bir taraftan da sol elimle memelerini, diğeriyle külotunun üzerinden amını okşuyordum. Amının okşanmasına bacaklarını açıp kalçalarını oynatarak karşılık vermeye başladı. Dilimi göbek çukuruna sokup çıkardıkça hoşlandığını belli edercesine hafif hafif inliyordu. Daha da yukarı ilerledim ve düzgün biçimli, iri ama iki çocuğa rağmen halen dolgun duran göğüslerine bir süre iştahla baktım. Bembeyaz ve pürüzsüzdü, meme başları pembe pembe bana göz kırpıyordu.
İki elimle göğüsleri yanlardan bastırarak nazikçe avuçladım ve ağır ağır yoğurdum. Ardından onları arzuyla yalamaya başladım. Seda'nın inlemeleri artmıştı.
Gözleri tamamen kapalıydı, ama meme uçları iyice sivrilmişti. Dilim bir fırça gibi uçlarda gezindikçe nefes alıp verişleri hızlandı. Göğüslerini iki yanlarından sımsıkı kavrayarak, sivrilttiğim meme başlarını hafifçe ısırarak emmeye başladım. Yüzümü göğüslerine sürterek, koklaya koklaya, aç bir bebek gibi dakikalarca somurdum. Belki de biraz canı yanan Seda gözlerini açamadan kıvranmaya, inlemeye devam ediyordu. Sesinin daha çok yükselmesinden çekinerek, öperek susturmayı denedim.
Bu kez öpücüklerime o da karşılık verdi. Ve çılgınca öpüşmeye başladık. Dillerimiz dans ediyor, birbirimizin dudaklarını emiyorduk. Dudaklarımı Seda'nınkilerden güçlükle kurtarıp, külodunu acele etmeden yavaşça sıyırıp ayaklarından çıkardım, bir hediye paketini açar gibi. Bu geceyi daha sonra anımsamak adına, her şeyi, her anı beynime kazımak için Slowmotion yaşamak istiyordum. Amının dudakları ve çevresi özenle temizlenmişken, kanatların başladığı yerden üstte kalan tarafı ise, iki parmak eninde bir şerit şeklinde açık kahverengi tüylerle kaplıydı. Sanki kasıklarından amına giden yolu gösteren bir işaret çubuğu gibi.
Tanrım, Seda'nın o evcimen görünüşünün altında, bedenine özen gösteren, dişiliğini önemseyen ve karşısındakini tahrik etmek için öne çıkaran biri vardı demek ki! Tüylü bölgesini parmaklarımla okşayıp, dolgun, etli amına kısa bir süre baktıktan sonra, bacaklarını iyice ayırarak başımı arasına gömdüm. Amını, salyalarımı akıta akıta boydan boya yalıyor, klitorisini ve kanatlarını ağzıma doldurabildiğim kadar emiyordum.
Kalın dudaklı, ağız dolduran harika bir amı vardı. Ben yaladıkça titriyordu. Seda iki doğum yapmıştı, ama sezeryan doğumlar yaptığından, kasığındaki doğum kesiğinden başka amında en ufak bir deformasyon yoktu. Bakire bir genç kız amından farksızdı. Bir süre amının her noktasını yalamaya devam ettikten sonra, bacaklarını dizlerinden yukarı doğru kırıp, dilimi amının içine sokup sokup çıkarmaya, onu adeta dilimle becermeye başladım. Islak amının içi fırın gibi yanıyordu.
Başını arkaya atarak iyice kasılan Seda, artık açık seçik ve yüksek sesle inliyor, başımı elleriyle içine doğru bastırıyordu. Benim salyalarımla, Seda'nın amından sel gibi boşalmaya başlayan sıvılar birbirine karışıyordu.
Tumblr media
Yaklaşık on dakika sonra ben de yatağa ters uzanarak, 69 pozisyonuna geçtim. Sol başparmağımı köküne kadar amına sokup çıkararırken yalamaya devam ettim. Yarağımın başını ıslak ve hafif ayrık olan dudaklarına değdirdim, elini tutup yarağıma götürdüm.
Yarağımı büyük bir ustalıkla kavrayan Seda bir an sonra başını yalamaya başladı. Kalın yarağımı bir yandan ustaca avuçlarken, yarağımın irileşmiş kafasını ağzına alıp emiyordu. Ufff, harika sakso çekiyordu, zevkten kuduruyordum. Anlaşılan kayıbirader iyi yetiştirmişti karısını. Artık ikimiz de fena azmıştık, birbirimizi emiyor, yalıyor, inliyorduk. Seda sanki uyanmaya çalışıyor da bir türlü gözlerini açamıyor gibiydi, yaşadıklarının gerçek mi rüyamı olduğunu, kiminle seviştiğini anlayamıyordu sanki. Belki de kendisini kocasıyla sevişiyor sanıyordu.
Beş dakika süren bu şehvetin sonunda Seda'nın şiddetli kasılmalar ve vahşi iniltilerle üst üste orgazm olması nerdeyse benim de boşalmama sebep olacaktı. Doğrulup,
“Umduğumdan da tatlıymışsın aşkım, dur bakalım bu henüz başlangıç, daha ne zevkler yaşatacağız birbirimize!” diye fısıldadım kulağına.
Beni duyup duymadığı belli değildi. Cevap veremedi, ama kısık sesle inlemeye devam etti. Nefesi biraz normalleşince, Seda'yı yüzükoyun çevirdim. Vücudu arkadan da çok sexy görünüyordu. Dışa çıkık sıkı kalçaları iki adet top gibi duruyordu.
Ensesinden başlayarak aşağıya doğru tüm sırtını, belini, kalçalarını, bacaklarının ve dizlerinin arka taraflarını, baldırlarını öperek, emerek, yalayarak, ısırarak ilerledim. Ayak bileklerini, topuklarını uzun uzun öptüm. Tombul ama tertemiz pedikürlü parmaklarını emdim.
Acele etmeden yukarıya ilerledim ve Seda'nın günlerdir beni delirten o sımsıkı yuvarlak poposunu ısıra ısıra öpmeye başladım. Belden yukarısı yatakta kalıp dizleri yere temas edecek şekilde, bacaklarını yataktan aşağıya sarkıttım. Bacaklarını biraz yanlara açtım. Dizlerinin üzerinde domalmış bir pozisyon almış, yuvarlacık poposu gerilerek iyice ortaya çıkmıştı.
Yuvarlak top top kalçalarını avuçlayıp ayırdım. Amı zevkten sulanıp kabarmış, iri bir midye gibi duruyor, hemen üstündeki küçücük kahverengi göt deliği de büzülmüş, mahçup mahçup bana bakıyordu. Tişörtümü alıp, götünün deliğini iyice sildim, sonra ağzımı yapıştırıp büyük bir zevkle emmeye başladım. Dilimi çıkarabildiğim kadar çıkarıp deliğin üzerine yapıştırıp fırçaladım.
Bir süre salyalarımla iyice ıslatıp, kaslarının gevşemesini bekledim. Sonra ellerimle kalçalarını iyice araladım ve dilimin ucunu götünün deliğine soktum. Seda şiddetle inleyince,
“Sessiz ol tatlım, sesimiz duyulacak!” deyip dilimle göt deliğini sikmeye devam ederken, bir yandan da işaret ve orta parmaklarımı amına sokup çıkarmaya başladım.
Dilimi göt deliğine soktukça Seda inliyor, titreyerek dilimin daha derinlere girmesini sağlıyordu. Yalama tempomu iyice arttırdım, artık hem amını hem götünü emiyor, dil atıyor ve bızırını dişliyordum.
İyice azan Seda kalçalarını havaya kaldırıyor, deli gibi sağa sola sallıyordu. Birden inleyerek titremeye başladı, çok şiddetli orgazm oluyordu… Titremeleri bitip nefes alışları da düzelince, onu tekrar yatağa alıp sırtüstü çevirdim. Belinin altına yastık koyarak amını ve götünü iyice ortaya çıkarttım. Sonra yukarı kayıp dudaklarına yumuldum, zevk sarhoşu tombulum, beni vahşice öpüyor, dişliyordu.
Ben de başparmağımı köküne kadar amına, orta parmağımı da iyice ıslanmış ve gevşemiş göt deliğine inlete inlete sokarak o kocaman memelerine yumuldum yeniden. Büzüğünün girişindeki ilk kaslar bir sıkışıp bir gevşiyor, parmağıma alışmaya çalışıyordu.
Başparmağımla amından aldığım sıvıları göt deliğine sürüp, girişi iyice kayganlaştırdım. Artık orta parmağım rahatlıkla dibine kadar götüne girmiş, Seda'nın iki deliği de dolmuştu. Amındaki başparmağımla götündeki orta parmağımı hissediyordum. Onu tekrar tahrik etmek istiyordum. Memelerinin sivrilmiş başlarını emiyor, oradan göbeğinin çukuruna dilimi sokuyor, sonra yukarı çıkıp boynunu, kulaklarını, hatta kolunu yukarı kaldırıp koltuk altlarını emiyordum.
Koltuk altlarındaki hafif ter kokusu bile çok tahrik ediciydi. Parfüm kokularından daha fazla dişiliğini vurguluyor, beni hepten azdırıyordu. Seda bedenine yapılan bu çılgın saldırıya dayanamadı yine, açık seçik ve yüksek sesle inlemeye başladı.
“Hadi sik beni, nolur sikkk!” diye söyleniyordu. Sevişmeye başlayalı kırkbeş dakika olmuş, artık yarağım çatlayacak hale gelmişti. Bacaklarını omuzuma alarak yarrağımı köküne kadar amına soktum. Ve girip çıkmaya başladım.
Belimden aşağısı bir Şimendifer gibi hedefine doğru çalışıyordu. Yarrağımın başına kadar dışarı çıkarıp, sonra dibine kadar köklüyordum. Ben girip çıktıkça, iri memeleri, göbeği kıpır kıpır oynuyordu. Yüzünü sanki acı çekiyormuşçasına buruşturuyor, başı sağa sola ve geriye kasılıyordu.
Omuzlarımdaki bacaklarını, ağzıma aldığım ayak parmaklarını emmeye başladım. Erken boşalmadan, bu sevişmenin mümkün olduğunca uzaması için, kendimi kontrol ediyor, büyük bir zevkle içine girip çıkıp, girip duruyordum… Sonra tekrar yüzükoyun çevirip, bacaklarını ayırarak kazık gibi olmuş ıslak yarağımı tekrar amına sonuna kadar soktum. Seda küçük bir çığlık attı ve kendini tatlı tatlı esnetmeye başladı. Bacaklarını birleştirip ata biner gibi kalçalarının üzerine oturdum.
“Nasıl, hoşuna gidiyor değil mi? Artık biraz da benim istediklerim olsun!” diyerek ritmik hareketlerle kalçalarının üzerinden içine doğru gidip gelmeye başladım.
Zevkten kudurmuştum. Yuvarlak taş gibi poposunun kasıklarıma teması harikaydı. Üzerine uzanıp, ele sığmayan iri göğüslerini alttan avuçlayıp, tüm gücümle yüklenmeye devam ettim.
İyice irileşip kemikleşmiş yarağım Seda'nın alev almış amına bir makine disiplininde girip çıkıyor, kasıklarımın kalçalarına her çarpışından çok tahrik edici sesler çıkıyordu. O da altımda kıvranıyor, kalçalarını ileri geri oynatıyordu. Ama bu işin de bir sonu vardı elbet. Sona doğru yaklaştığımı anlayınca içinden çıkmadan Seda'yı yan çevirdim, dizlerini karnına doğru çekip kaşık pozisyonunu aldım.
Şimdi, kalça kemiğimi vücudumun ağırlık merkezi yaptığımdan, çok daha rahat, bir piston gibi girip çıkıyor, atak üstüne atak yapabiliyordum. Seda'nın başı sağ kolumun üzerindeydi. Sol elimle memelerini avuçlayıp, karnını ve kasıklarını okşarken, boynunu ve kulaklarını aralıksız emiyordum… Tempomu ne kadar azaltsam, işi ne kadar yavaştan alsam da, uzun süre dayanılacak bir durum değildi bu. Kısa süre sonra nefes alıp verişlerimiz iyice hızlandı, tüm bedenim elektriğe kapılmış gibi kasılarak, boşalmaya başladım.
O da benimle birlikte orgazmın doruklarına tırmanıyor, inlemeleri odada yankılanıyordu. Ben ise zevk haykırmalarımın dışarıdan duyulmaması için başımı Seda'nın lüle lüle kumral saçlarına gömdüm. Bu şekilde titremem bir iki dakika devam etti. Bu ilk postaydı. Dinlendikten sonra sikmeye devam ettim. O gece Seda'nın orgazm inlemeleri sabaha kadar sürdü. Vücudunda yalanıp emilmedik bir santimetrekare yer kalmadı. Sabaha karşı, Seda'nın tüm vücudunu temizleyip, giysilerini giydirerek yatırdım… Ertesi gün öğleye doğru uyandık. Kahvaltıda, biraz garip bir durgunluğu vardı Seda'nın. Karım durgunluğunun sebebini sorunca,
“Çok garip rüyalar gördüm…” dedi.
Belki de yaşadıklarının rüya olduğunu sanıp, ne kadar gerçekçi yaşadığına şaşırıyordu :)
308 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Arkadaşımın Karısını Sürekli Sikiyordum
Merhabalar. Adım Nahit, 32 yaşındayım. Yıllarca bir fabrikanın müdürlüğünü yaptıktan sonra, 7 yıldır tecil ettirdiğim askerliğimi yapmak için müracatta bulundum. Fabrikada tüm personel tarafından sevilen, sayılan, aynı zamanda çok otoriter biriydim. Fabrikanın yemekhaneden sorumlu aşçısı, Erkan isminde genç biriydi ve iki ay önce 17 yaşında bir kızla evlenmişti. Düğününe beni de davet etmiş, ben şehir dışında olduğum için düğünlerine gidememiş ve evlendiği kızı görememiştim, fakat çokta merak ediyordum. Bu arada erkan benden çok korkar, aynı zamanda çokta saygı gösterir, her zaman günlük menü dışında bana özel yemekler yapar, bazen de, “Müdürüm bir gün seninle kafaları çekelim, mezeler benden!” derdi. Ama bir türlü işlerimizin yoğunluğu nedeniyle fırsat bulamamıştık. Neyse günüm geldi işimden ayrıldım ve askere gittim.
Askerden geldikten sonra oturduğum apartmanın altında boş olan bir dükkanı kiraladım ve inşaat malzemeleri üzerine bir işyeri açtım. Aradan 6 ay kadar geçmişti, bir gün fabrikaya eski patronumu ziyaret için gittim. Fabrikada benim dönemimden çalışan hiç kimse kalmamış, bütün personel yenilenmiş, patron işleri baya bir küçültmüştü. Çalışanlara yemekhane sorumlusu Erkanı sordum, onun da işten ayrıldığını ve yemeklerin tabildottan geldiğini söylediler. 15 gün kadar sonra bir gün sabah dükkanın önüne bir sandalye atıp güneşlenirken, motorlu birisi önümden geçti ve Erkana çok benziyordu. Ama güneş gözlüğü taktığı için tam emin olamadım. Aynı kişi akşam üzeri tam ters istikamete doğru geçince, ben sabahları ve akşamları yola bakmaya başladım ve her gün geçiyordu. Birkaç gün sonra akşam geçerken ben bunu durdurdum, evet Erkandı. Beni görünce baya bir şaşırdı, “Oooo müdürüm!” deyip elime sarıldı. Dükkana davet ettim. Hoş beşten sonra, “Birkaç gündür görüyorum ama emin olamadım, her gün bu caddeden nereye gidiyorsun?” diye sordum. Yeni taşınmışlar, evi caddenin sonundaki varoş mahallesinde imiş ve başka bir fabrikada aşçı olarak çalışıyormuş…
Baya bir hasret giderdikten sonra, motoruna bindi, giderken de, “Müdürüm, ailecek te görüşelim, buralarda hiç çevremiz yok, herkes kendi halinde, bari sizinle gidip gelelim, hanımın ve çocuğun çok canı sıkılıyor!” dedi. Okeyleştik ve “İstediğiniz zaman buyurun gelin!” dedim. Akşam durumdan eşime de bahsettim. Bu arada ben 8 yıllık evliyim ve 4 yaşında bir çocuğum var. Erkanın da hemen bir çocuğu olmuş ve bir buçuk yaşına girmiş. Eşim, “Olabilir, eğer hanımı kafadengi birisi ise, benim de canım sıkılıyor aslında, benim içinde iyi olur.” dedi. Erkan birkaç gün sonra dükkanın önünden motorla geçtiğinde bu sefer arkasında başörtülü, pardesülü kapalı bir bir bayan ve kucağında bir çocuk vardı. Ofisimde olduğum için onlar beni görmedi, ama ben çok şaşırmıştım, karısının kapalı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim ve ilk defa görüyordum, fakat çok hızlı geçtikleri için doğru dürüst görememiştim.
Cumartesi akşam üzeri Erkan dükkana uğradı ve “Müdürüm, müsaitseniz Pazar günü size gelmek istiyoruz?” dedi. Karıma telefon açıp müsait olup olmadığımızı sorduğumda, karım da, “Müsaitiz müsaitiz, buyursunlar gelsinler, hatta biraz erken gelsinler kahvaltıyı da birlikte yapalım!” dedi. Pazar günleri işyerini açmıyordum, Pazar sabah erkenden kalkıp unlu mamül fırınına giderek Simit, Poaça ve Börek aldım ve beklemeye başladık. Saat 10:00 gibi geldiler, kapıda karşıladık. İçeri geçtiler, “Hoşgeldin!” diyerek eşine elimi uzattım ve tokalaştık. Ama ne tokalaşma! Elleri ateş gibi yanıyordu! Samimi bir şekilde, “Ben Hayriye!” dedi. “Ben de Nahit!” dedim ve ekledim, “Bu arada siz hasta olacaksınız galiba, ateşiniz var!” dedim. Hayriye hafif gülümseyerek, “Yok, benim doğal halim bu!” dedi. Erkan da, “Müdürüm ben kışın soba kullanmıyorum, Hayriyenin teni çok sıcaktır!” dedi, gülüştük. Hayriye minyon tipli, hafif çukur gözlü, beyaz tenli, yüzü ve vücut yapısı süper güzel bir kadındı. Ona bakmaktan kendimi alamıyor, fakat göz göze gelmeye de korkuyordum.
Kahvaltı masasına geçtik. Hayriye çocuğu uyutmak için yan odaya geçti. Bu arada biz masaya oturunca, ona benim karşımdaki sandalye kaldı. 5-10 dakika sonra geldi ve karşıma oturdu. Derin bir kahvaltı sohbeti, yaz olduğu için balkon kapısı açık, güzel bir ortam, kakara kikiri 2 saat kadar masada kaldık. Hayriye kapalı olmasına rağmen çok hoş sohbet, biraz utangaç ama konuşkan birisiydi. Kahvaltıdan sonra biz balkonda koyu sohbete dalmışken, hanımlar bulaşık falan derken öğlen oldu ve hanımlar yanımıza gelerek pikniğe gitme teklifinde bulundular. Hazırlıklar yapıldı pikniğe gittik. Vaktimiz çok güzel ve eğlenceli geçiyor, bu arada samimiyetimiz artıyordu. Piknikte çay içerken Hayriye bana, “Nahit abi, Erkan 3 yıldır seni öyle anlatıyordu ki, merakımdan çatlamıştım!” dedi. Erkan da lafa girdi, “Ee o benim biricik müdürüm, bana çok babalık yaptı, ondan gördüğüm iyiliği babamdan görmedim ben, gerçi fabrikada yardım etmediği tek işçi yoktu, o fabrikadaki bütün işçilerin babasıydı!” dedi. Hayriye de, “Abi ne zaman bir durum olsa Erkan, şimdi Nahit müdürüm olacaktı ben bu hale düşmezdim diyor, seni anlata anlata bitiremiyor!” dedi. Bu arada eşim bir bana, bir Hayriyeye bakıyor, bir şeyler çözmeye çalışıyordu. Ben ise kötü duygulara girmemek için kendimi zorluyor, fakat Hayriyeden de gözümü alamıyordum. 19 – 20 yaşında, süper güzel bir hatun karşımda ve göz göze gelmemek için resmen kendimle savaşıyorum.
Akşam üzeri piknikten döndük, akşam yemeği falan derken saat 22:30 oldu. Herkes pikniğin de etkisiyle baya yorulmuştu. Bunlar, “Artık kalkalım…” dediler. Sabah gelirken minibüsle geldikleri için yine minibüsle gitmeleri gerekiyordu ben, “Olmaz, minibüsle göndermem, sizi ben bırakırım!” dedim. “Ya zahmet etme.” falan dediler. Ben de, “Hem evi de öğrenmiş olurum.” deyince itiraz etmediler. Eşime, “İstersen sen de gel.” dedim. Eşim, “Ben yorgunum, sen bırak gel.” dedi. Neyse ben bunları evlerine bıraktım. Arabadan inerlerken çocuk Erkanın kucağında idi. Vedalaşırken yine tokalaştık, ama Hayriyenin elleri yine ateş topu gibi yanıyor ve içimi fena yapıyordu. Elimi bırakmadan, “Nahit abi her şey için çok teşekkürler, çok güzel bir gündü, en kısa zamanda biz de sizi bekliyoruz!” dedi. Bu arada gözlerimin içine bakıyordu, durduğum yerde yarağım kazık gibi olmuş, yüzüm kızarmıştı. “Abi sen bana diyorsun ama sen hasta olacaksın, yüzün kıpkırmızı ve terliyorsun!” dedi. Ben de güneş çarpmış olabileceğini söyledim. Vedalaştık ve ben eve döndüm.
Eşim geceliğini giymiş yatmış, yatakta beni bekliyordu. Soyundum ve yatağa girdim. Biraz sohbet ettik, onları nasıl bulduğunu sordum. Çok beğendiğini, iyi insanlar olduğunu ve görüşebileceğimizi söyledikten sonra bana manalı manalı bakarak, “Umarım bu düşüncelerim yüzünden beni pişman etmezsin!” dedi. (Eşim çok kıskanç bir yapıya sahiptir). “Ne demek istiyorsun?” dedim. “Kız çok güzel ve sana da çok hayran kaldı!” dedi. “Ne alaka? Kocası anlatmış, o da merak etmiş, ne var bunda?” dedim. “Daha çok toy, sen yine de dikkat et!” dedi. “Abartıyorsun! Duymadın mı, bana Abi diyor, ayrıca kapalı birisi!” dedim. “Orası öyle, ama ne bileyim, o kadar güzel ki kıskanmamak elde değil!” dedi. Ben de, “Sen ondan güzelsin karıcığım!” diyerek dudaklarından öptüm ve amını avuçladım ve okşamaya başladım. Sonra karımın külodunu çıkardım, amını yalayıp, az önceki elin sıcaklığının ve konuşmalarında etkisinde kalarak kazık gibi olmuş yarağımı karımın amına geçirdim. Karım, “Offfffff, işte bu huyuna bayılıyorum senin, ne zaman aklımdan geçse yarağını amımda buluyorum!” diyor ve dudaklarını ısırıyordu…
Ben ise Hayriyeyi siktiğimi hayal ediyor, karıma köklüyordum. Karım zevke gelmiş çılgınlar gibi inliyor, “Ben bu yarağı kimseyle paylaşamam! Bu yarak bana ait! Sakın o karıyı sikeyim deme!” diyor, kendi kuşkularını dillendiriyordu. “Karıcığım merak etme, Hayriye karşımda soyunup bacaklarını ayırsa bile dönüp bakmam!” diyerek karımın amına pompalıyordum. Karım, “Ben seni bilmezmiyim? On senedir yediğim bu yarağı tanımazmıyım? Öyle bir fırsatı kaçırırmısın sen, bulduğun ilk fırsatta koyarsın kızın amına!” diyor, beni daha da azdırıyordu. 20 dakikadır karımı sikiyordum ve artık son noktaya yaklaşmıştım, hızla pompalıyor, “Merak etme aşkım, siksem bile bana senin kadar zevk veremez!” diyerek karımı rahatlatmaya çalışıyordum. Karım ise ikinci defa boşalıyor olmanın zevkiyle, “Sik kocacığım sik, bu yarağa helal olsun, bu yarak ne Hayriyeler hak ediyor! Offfff çıldırıyorum, pompala kocacığım, kökle amıma!” derken, korunmadığı için, yarağımı son bir hamleyle karımın amından çektim ve göbeğine boşaldım. Nefes nefese kalmış bir vaziyette üzerinde 2-3 dakika hareketsiz kaldım, sonra yanına uzandım. Karım dudağıma bir öpücük kondurarak, “Az önce söylediklerimi sakın ciddiye alıp ta kıza birşey yapayım deme haa! Sana belli olmaz, izin verdiğimi falan düşünürsün!” diyerek gülümsedi.
Aradan 3-4 gün geçmişti ama Hayriye bir türlü aklımdan çıkmıyor, resmen bütün gün düşüncemi işgal ediyordu. Ellerinin sıcaklığı aklıma geldikçe yarağım kalkıyor, elleri böyleyse acaba amı nasıldır bunun diye düşünmeden edemiyor, bir yandanda arkadaşımın karısı hakkında böyle düşünceler taşıdığım için kendime kızıyor, müthiş bir suçluluk duygusu yaşıyordum. Tam bir ikilem içindeydim. Bir akşam vakti tam dükkanı kapatmayı düşünüyordum ki, Hayriye caddenin karşı kaldırımından kucağında çocuk ile yavaş yavaş yürüyerek evlerinin ters istikametine doğru gidiyor ve sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Hemen koşarak yanına gittim ve arkasından, “Hayriye?” dedim. Galiba sesimi tanıyamadığı için birden irkildi, beni görünce de biraz rahatladı. “Bu saatte böyle yaya nereye gidiyorsun? Hayır mı?” dedim. “Abi sorma ya, Erkan gece vardiyasında çalışıyor, işe gitti, ben de annemlere gidiyorum. Minibüsü beklemeyeyim, yavaş yavaş yürüyeyim dedim, ama hep dolu geçiyorlar, almadılar, buraya kadar geldim.” dedi. Ben de, “Yorulmuşsun, gel biraz dinlen, böyle olur mu, o kadar yol kucağında çocukla yürünür mü, gel hadi!” diyerek çocuğu kucağından alarak, biraz da emrivaki bir tavırla işyerime götürdüm…
Hayriye yorulmuş, kan ter içinde kalmıştı. Soğuk bir kola ikram ettim. “Abi ben almasaydım, geç oluyor, şimdi minibüsler nöbete düşerse çok geç kalırım!” dedi. Ben de, “Merak etme, seni bu saate minibüsle gödermem, ben bırakırım, rahat ol, al şunu iç, serinle biraz!” dedim. “Nahit abi zahmet etme, ben minibüsle giderim!” dedi. Ben kaşlarımı çatarak, “Seni bu saatte böyle göndermem, sonra Erkan duyarsa bana kırılmaz mı?” dedim. Hayriye de çaresiz, “Peki abi!” dedi ve kolayı aldı. Çocuk uyuyordu, koltuğa yatırmıştım. Sohbete başladık, tam karşımda oturuyor ve havadan sudan konuşuyorduk. Ben ise yine gözümü dikmiş öyle derinlere dalmıştım. Birkaç defa göz göze geldik. Ben hep gözümü kaçırıyordum ve sonuncuda kaçıramadım, bir an sessizlik oldu, 10-15 saniye gözgöze bakıştık. Bu defa o gözünü kaçırdı, ben hemen toparlanmaya çalıştım, ama bu arada masa altında benim yarak yine kazık gibi olmuştu. “Abi ne zaman kapatıyorsun?” dedi. Ben de, “5-10 dakikaya kadar kapatırım, gideriz!” dedim. Bu arada yukarıyı evi aradım ve bir işim olduğunu, bir yere kadar gidip geleceğimi ve merak etmemelerini söyledim.
Masanın altından yarağımı düzelttim, eğer anlarsa rezil olacağımı düşündüm ve sakinleşmek için birkaç dakika dikkatimi dağıttım, masadaki evrakları dosyaları falan toparladım. Sakinleşince de, “Hadi kalkalım!” deyip çocuğu kucakladım ve arabaya kadar ben götürdüm. Arabaya varınca çocuğu almasını, kapıları açacağımı söyledim. Çocuğu alırken ben biraz çekingen davrandım, ama o çok rahattı ve yanaştı, çocuğu sıkı tutabilmek için sarılarak alırken, benim kolumun birisi çocukla onun arasında kaldı ve pardüsünün üzerinden taş gibi göğüslerini ilk defa hissederken neredeyse kalp krizi geçirecektim. Kapıları açtım, arkaya binmek istedi. “Aşk olsun, bu da ne demek oluyor? Hakaret sayarım bunu!” deyince, “Ay abi özür dilerim, böyle düşüneceğini bilemedim!” dedi ve ön tarafa geçti. Neyse yola çıktık, bu arada hava iyice kararmıştı. Ben acele etmiyor, yolu uzattıkça uzatmaya çalışıyorum. Gideceğimiz yer normal trafikte yarım saatlik yoldu, ama akşam trafiği de işin içine girince baya bir uzadı. Trafik durunca, ben kucağındaki çocuğun yanağını okşamak bahanesiyle ona yanaşıyor, zaman zaman kazara olmuş gibi göğüslerine elimi sürtüyordum…
Çaktırmadan kalkmış yarağımı düzelttim ve konu açılsın diye, “Demek Erkan benden çok behsetti ha, öyle mi?” diye sordum. “Sorma Nahit abi, seni yere göğe sığdıramıyor, ben de merakımdan çatlıyordum.” dedi. “Eee merakın geçti mi? Nasıl, merak ettiğin kadar varmıymışım bari?” dediğimde, bir iki saniye sustu ve “Evet, çok iyi bir insansınız!” dedi. “Teşekkür ederim, sizde iyisiniz, Erkanı severim, çok saygılı çok efendi bir çocuk. Onla evli olğun için çok şanslısın! Eminim iyi bir kocadır!” diye zarf attım. Hayriye yine bir iki saniye sustuktan sonra, “Eh işte, öyledir…” dedi. “Ne demek şimdi bu? Nasıl eh işte? Evliliğinizde sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum. “Abi evlilik olur da sorun olmaz mı?” dedi. “Hayırdır, büyük bir sorun mu? Bak üzüldüm şimdi, oysa ben sizi çok mutlu görmüştüm.” dedim. “Yok, tabi ki mutluyuz, ama bizim de kendimize göre sorunlarımız var tabi, biraz özel sorunlar Nahit abi.” dedi.
“Bana güvenebilirsin, eğer paylaşmak istersen seni dinlerim ve elimden geldiğince de çözümü konusunda yardımcı olurum, ayrıca bende sır olarak kalır, bu konuda bana güvenebilirsin!” dedim. “Nahit abi sana güvenmesem bu kadarını da söylemezdim zaten, ama güvensem de daha fazlasını anlatmam doğru olmaz.” dedi. “Peki sen bilirsin!” deyip, torpidodan bir kartvizitimi çıkardım ve uzattım, “Eğer çok daralır da konuşmaya ihtiyaç duyarsan çağrı bırak, ben seni ararım!” dedim. Kartı aldı, “Tamam abi, ararım!” dedi. Bu arada yüzü değişmiş, hüzün, utanma, çekinme ve korku karışımı tuhaf bir ifade almış, gözlerini karşıya dikmiş anlamsızca yola bakıyordu. Bir kart daha çıkardım ve bir kalemle birlikte uzattım, “Buna da sizin numarayı yaz, bende de sizin numaranız bulunsun.” dedim. Numarasını yazdı ve uzattı. Baktım ev numarasını yazmış sadece, “Cep numaranı da yazsaydın.” dedim. “Ben cep telefonu kullanmıyorum, hep evde olduğum için ihtiyacım olmuyor.” dedi. “Peki tamam!” dedim.
Bu arada gideceğimiz yere varmıştık. Hayriyeye arabadan inmeden ona, “Sen kötü görünüyorsun, büyük bir sorununuz var galiba?” diye sordum. “Yok bir şey abi, sonra anlatırım!” dedi. “Tamam o zaman, yarın mutlaka telefonunu bekliyorum, anlatacaksın bana!” dedim. “Tamam! Erkan öğleden sonra saat 2:30 gibi evden çıkıyor, ozaman ararım.” dedi. “Tamam o zaman saat 2:30 dan sonra telefonunu bekliyorum, mutlaka ara bak! Bu arada sen geri nasıl döneceksin, saatte epeyce oldu?” diye sordum. “Ben bu gece burada kalacağım abi, kardeşimin düğün hazırlıkları var, yarın alışverişe çıkacağız, alışverişten sonra oradan direkt minibüsle dönerim eve. Abi çok teşekkür ederim, sana zahmet oldu bu geç saatte.” dedi. “Ne zahmeti canım, ne olacak ki, ne zaman arabalık bir durum olursa, gece gündüz farketmez, aramazsan gücenirim!” dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Çocuğun başını dizine koydu ve tokalaştık. Eli elimde, “Yok bu sıcaklık normal bir şey değil!” diyerek gülümsedim. “Abi benim elim hep böyledir, pek tokalaşmam ama kimle tokalaşsam çocukluğumdan beri hep bunu söylüyorlar, demek ki sıcak kanlı birisiyim!” diyerek o da gülümsedi ve arabadan indi.
Hemen geri döndüm, ama içim içime sığmıyordu, eve nasıl vardım bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyordu, ertesi gün öğlene kadar bana bir yıl kadar uzun geldi. Saat 14:30 gibi çıktım dışarıya ve Erkanın geçmesini bekliyorum, ama geçmedi. Saat 15:30 oldu, ne Erkan geçti ne Hayriyeden telefon geldi, kafayı yiyordum. Masama geçip koltuğuma oturup gözlerimi saate diktim, kulağım telefonda. Saat 16:15 oldu halen telefon yok. Ne olursa olsun ben arayacaktım, eğer Erkan açarsa (Haftasonu müsaitseniz, ya siz gelin, yada biz gelelim) deyip bir şekilde olayı kapatacaktım. Kaldırdım telefonu, çevirdim numarayı, daha ilk çalışının ilk saniyesinde telefon açıldı…
“Alo.” dedim. Hayriyeden titrek ve kısık bir sesle cevap geldi, “Alo?” dedi. “Ben Nahit, Erkan evde mi?” diye sordum. “Yok Nahit abi, 14:30’da gitti o.” dedi. “Buradan geçmedi, kapıda bekledim ama göremedim?” dedim. “Abi motorla gitmedi, servisle gitti, normalde servis alıyor onu, ara sıra motorla gidiyor.” dedi. “Anladım. Hani arayacaktın, neden aramadın?” diye sordum. “Aramadım işte…” dedi. “Neden? Hani konuşacaktık?” diye sordum. Kısa bir sessizlik oldu, “Boşver Nahit abi, konuşmayalım!” dedi. “Hmmm. Pardon, sanırım aramakla ben yanlış yaptım. Ben konuşacağımızı, bana sıkıntılarını anlatacağını düşünmüştüm.” dedim. Yine kısa bir sessizlikten sonra, “Abi hangi sıfatla dinleyeceksin benim sorunlarımı, yani sana neden anlatayım, seninle neden konuşayım bunları?” dedi. “Dost olduğumuzu düşünüyordum ben.” dedim. “Tamam abi dostuz, ama aile dostuyuz, sorunlarımızla seni meşgul etmek istemem.” dedi.
“Sen bilirsin, ama akşam da dediğim gibi, eğer anlatmak, boşalmak istersen dinlerim ve anlattıklarını da bir sır olarak saklarım (burada boşalmak kelimesini özellikle kullanmıştım), her şeyi içine atmak sağlığına zarar verebilir, insanda bazen dışa vurma ihtiyacı doğar.” dedim. “Ya elbette konuşmaya ihtiyacım var, elbette birilerine anlatsam rahatlarım, ama bu neden siz olasınız? İşte benim kafamı karıştıran bu, yoksa birileriyle sıkıntımı paylaşmayı ben de isterim.” dedi. “Sen bilirsin, kime güveniyorsan onunla paylaşırsın, güvendiğin birisi varsa ona anlat, ama içinde tutma. Akşam bir ara çok kötü oldun, o halin aklımda kaldı, üzüldüğüm için aradım, onun için anlatmanı istedim, bana güvenebileceğini düşündüm.” dedim. “Güveniyorum…” dedi. “Güveniyorsan anlatırsın.” dedim. “Şimdi değil, ama belki daha sonra anlatırım.” dedi. “Peki ne zaman istersen anlatabilirsin, bilesin ki ben dinlemeye hazırım!” dedim. “Tamam abi bunu bilmek içimi rahatlattı.” dedi.
“Seni tutmayayım, eğer işin varsa kapatabiliriz.” dedim. “Yoo işim yok, çocuk uyuyor zaten.” dedi. “İyi, benim de canım sıkılıyordu, sakıncası yoksa öylesine sohbet edelim.” dedim. “Sakıncası yok…” dedi. “Alışverişi yaptınız mı?” diye sordum. “Evet yaptık, çok güzel şeyler aldık.” dedi. “Senin güzel şeylere ihtiyacın yok ki.” dedim. “Bana değil, kardeşime aldık… (Biraz sessizlik oldu) Hem benim neden güzel şeylere ihtiyacım olmasın ki?” diye sordu. Sustum, terledim ve titremeye başladım. Titrek bir sesle, “Sen zaten çok güzelsin, extra güzel bir şeye ihtiyacın yok!” dedim. Yine kısa bir sessizlik ten sonra, “Ciddi ben güzelmiyim?” diye sordu. “Hemde çok!” dedim. “İltifatın için teşekkür ederim, bunu duymak çok güzel!” dedi. Hayriyenin bu sözleri bana cesaret vermişti, artık balık oltaya geliyordu, “İltifat değil, gerçekten çok güzelsin, hatta hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın!” dedim. “Yok artık, o kadar da abartmayın lütfen!” dedi. “Abartmıyorum!” dedim. “Nerem güzel ki?” diye sordu. “Yüzünden başka nereni gördüm ki?” deyince gülüştük…
“Beni güzel bulmana sevindim Nahit abi!” dedi. “Sorununuz bu mu yoksa, Erkan seni güzel bulmuyor mu?” diye sordum. “Yok, o da güzel olduğumu söyler ara sıra.” dedi. “Hmmm, tutturamadım!” dedim. “Abi sonunda konuşturacaksın beni, bizim sorunumuz sağlık sorunu!” dedi. “Nasıl yani, sağlık derken? Yoksa hastamısın? Demiştim sana bu sıcaklık normal değil diye.” dedim. “Yok abi, sorun Erkanda, bende değil!” dedi. “Öylemiiii? Peki nesi var? Hemen tedavi ettirelim, ağır bir hastalığı falan mı var? Doktora gittiniz mi?” diye sordum. “Hayır gitmedik! Zaten sorun da bu! Doktora gitmemesi!” dedi. “Nasıl yani? Niye gitmiyor ki?” dedim. “Gitmiyor işte!” dedi. “Ben götürürüm onu, sen hastalığını söyle bana!” dedim. “Gitmez abi! Utanıyor!” dedi. “Yahu sağlığın utanması mı olur, bu nasıl bir zihniyet, doktora gidilmez mi, nesi var bunun? Verem mi? Kanser mi?” diye sordum. “Yok abi, öyle bir şey değil, erkekliği ile ilgili…” dedi.
İşte tuzağıma düşmüştü. Biraz sessizlik oldu. “Hmmm, sanırım anlıyorum, ama sağlık sağlıktır, ben öyle düşünürüm, eğer tedavisi olan bir rahatsızlıksa gitmeli doktora!” dedim. “Abi özür dilerim, ama bir şey soracağım, tamam ben sana güveniyorum, ama aynı zamanda da senden utanıyorum, biraz açık konuşsam ayıp olur mu?” dedi. “Ne ayıbı yaa! Sen ne saçmalıyorsun, ayıp falan olmaz, istediğin gibi konuş! Anlat şimdi, nedir sorun?” dedim. “Abi Erkanın erken boşalma sorunu var!” dedi. “Öylemi? Hmmm, anladıımm, peki ne kadar erken?” diye sordum. “Çok erken! Dakika bile sürmeden! Bir defasında içine bile giremeden 3 kere boşaldı, dördüncüde de içine girer girmez boşaldı ve o günde çocuk kaldı. Aslında gerdeği de o gün yapmış olduk, yani düğünden 2 ay sonra! Ara sıra söylüyorum doktora gidelim diye, doktora gideceğimize beni öldür diyor.” dedi.
“Hmmm, durum baya vahimmiş, senin adına nekadar üzüldüğümü bilemezsin!” dedim. “Nahit abi bana bunları anlattırıyorsun da, peki yengemle sizin sevişmeniz nekadar sürüyor? Ne sıklıkta yapıyorsunuz?” diye sorduğunda bir üst Level’e geçtiğimizin göstergesiydi bu soru. Zafer kazanma yolunda ilerliyordum. Konuşmanın bundan sonrasını iyi yönlendirebilirsem, Hayriyeyi kesin sikebilecektim. “Yengenle hemen hemen hergün sevişiriz ve 20-25 dakikadan tut da 1 saati geçer bazen!” dedim. Hayriyenin şaşkınlığını telefondan bile hissedebiliyordum, “Yok yaa? Okadar sürüyor mu abi? Okadar süre yengemle ne yapıyorsunuz?” diye sordu. “Vaktimiz kısıtlıysa hemen yengene girerim ve 20-25 dakika yaparım yengeni, fakat vaktimiz bol olduğunda, yarım saate yakın birbirimize Oral yaparız, 69 yaparız, Rus işi, Fransız işi yaparız, Amerikan işi yaparız, değişik Fantaziler yaparız, Dirty Talking yaparız, birbirimizi birer ikişer kez Orgazm ettikten sonra Finali Doggy veya Jokeyle yaparız!” dedim. (Bilerek bu kelimeleri seçmiştim!).
Hayriye, “Oral? 69? Dörti Tolkink? Jokey? Dogi? Rus işi…? Abi anlatacaksan Türkçe anlat da anlayayım!” dedi. “Oooo, pardon canım! Haklısın! Örneklelerle anlatsam daha iyi olur aslında, fakat biraz açık saçık olur, sakıncası var mı?” dedim. “Yoo, sakıncası yok, istediğin gibi anlat abi!” dedi. “Bak şimdi, sevişmeden önce, yani sikişmeden önce, ön sevişme denilen birşey var, 69 bunlara en güzel örnek. 69’u sana şöyle açıklayım: Mesela ben yatakta sırtüstü yatıyorum, sen de benim üzerime ters yatıyorsun, ben seninkini yalarken, sen de benimkini yalıyorsun. Bunları yaparken de Dirty Talking yapıyoruz, mesela, Yarrağımı iyi yala Orosopu! Taşaklarımı em amına koduğumun Kaltağı! Birazdan senin bu daracık amcığını sikip parçalayacam! Domaltıp, osurta osurta sikecem seni Fahişe! Yarak hastası azgın Orospu seni! diyorum. Sen de, Sik parçala amcığımı koca yaraklı sikicim, erkeğim, kökle amıma, geçir yarrağını! falan diyorsun!” dedim…
Hayriye belliki bu kadar da açık beklemiyordu, sesi kesilmiş, telefonda hızlı hızlı nefes alışını duyabiliyordum. Muhtemelen eli amına gitmişti. Gerçi benim de elim sikimdeydi. Birkaç saniye suskunluktan sonra Hayriye heycanla ve titrek bir sesle, “Eee, sonra…?” diye sorunca, bir üst Level’e daha geçmiş olduk ve anlatmaya devam ettim. Artık resmen telefonda sekse dökmüştüm işi, “Bak mesela, amın kıllı mı?” diye sordum. Hayriye burnundan soluyarak, heyecanla, “Yok değil, devam et lütfen!” dedi. “Ohhh, yani amın kaymak gibi, kaymak gibi amlara bayılırım! Amının dudaklarını ağzıma alıp sündürüyorum, emiyorum, amcığına dilini sokuyorum, götünün deliğini parmaklıyorum! Sen de yarağımı hızlı hızlı emiyor, aynı zamanda amını yüzüme bastıra bastıra sürtüyorsun. İkimiz de birbirimizin ağzına boşalıyoruz, ben senin amının sularını yalarken, sen de benim döllerimi yalayıp yutuyorsun!” deyince, Hayriye köpek gibi soluyarak, telefonda inlemeye başladı. Çok geçmeden, Hayriyeden “Ağıhhhh Ihhhhh…” diye bir inleme çıktı ve hiç birşey söylemeden telefonu kapatıverdi. Kesin Orgazm olmuştu ve utancından kapatmıştı telefonu. Bu arada ben de küloduma boşalmıştım!
Ertesi gün yine aynı vakitte aradım. Hemen açtı yine telefonu, “Alo?” dedi. “Alo benim, Nahit! Dün hata ettim galiba, özür dilemek ve vedalaşmak için arıyorum, söz birdaha aramayacam! Kendine iyi bak, bye!” dedim. Hayriye hemen, “Dur kapatma!” dedi. “Efendim canım?” dedim. “Eğer dünkü bir hataysa, bu sadece senin hatan değil, bunu ben de istedim! Bana kızma, dün çok tuhaf oldum, ondan kapattım telefonu! İlk defa kendimi gerçek bir kadın gibi hissettim, ne olur konuş benimle. Beni birdaha aramazsan, ot gibi yaşamaya mahkum olurum, hayatımda hiç heyecan kalmaz!” dedi. Hayriye tam istediğim kıvama gelmişti, biraz daha üstüne gitmeye karar verdim ve “Bak canım, bu yaptığımızın yanlış olduğunu ve de sonunun nereye varacağını sen de biliyorsun, en iyisi burda bitirelim bu işi!” dedim. Hayriye ağlamaklı bir ses tonuyla, “Bunu bana yapma! Eğer yalvarmamı istiyorsan yalvarırım! Ne yapmamı istersen yaparım, nasıl olmamı istiyorsan öyle olurum! Altına yatmaya bile hazırım! Orospun olurum! Kaltağın olurum! Yarağını yalarım, döllerini yutarım! Erkeğim benim, sikicim benim! Domalt sik beni! Geçir yarağını amıma! Götümü sik, parçala!” deyince, dünkü kaldığımız yerden telefon seksine devam ettik…
Yaklaşık bir hafta boyunca hergün telefonda seks yaptıktan sonra, arkadaşımın o kapalı ve utangaç karısı Hayriye, artık tam bir Orospu gibi olmuştu ve artık gerçekten sikilmek istiyordu. Ben de dayanamıyordum artık ve nezamandır yüzünü görmemiştim, “Yarın sabah işyerime uğrasana aşkım, seni çok özledim!” dedim. “Kocam evde, çıkamam!” dedi. “Karımdan yemek tarifi almaya gideceğini söylersin, 5 dakika görsem yeter!” dedim. “Tamam bakarız!” dedi. Ertesi sabah saat 08:45 gibi işyerime geldiğinde içim içime sığmıyor, çıldırıyorum. Hemen kapıyı kilitledim, pancurları indirdim ve yanına geçtim. Aman tanrım o ne güzellik! Hafif bir makyaj yapmış, başında desenli saten bir başörtüsü vardı. Pardesüsünü çıkardığında, üzerinde beyaz sıfır yaka bir badi, altında topuklarına kadar inen, tüm hatlarını belli eden, kırmızı dar bir etek. Direk yanına vardım, ellerimi uzattım, ellerimden tuttu. Koltukta oturuyordu, kendime doğru çekerek kaldırdım ve direk dudaklarına yapıştım…
Çılgınlar gibi öpüşüyoruz. “Aşkım gel arka odaya geçelim!” dedim, elinden tuttum, arkadaki küçük odada Çekyat vardı, hemen oraya girdik. “Dur yapma, yakalanırsak rezil oluruz!” dedi. “Aşkım ben o riski alacak kadar istiyorum seni! Ya sen?” dediğimde, eteğini kaldırdı külodunu sıyırdı, Çekyata yattı ve “Ben de kocamı ve çocuğumu evde bırakıp sabahın köründe karından yemek tarifi almak gibi sudan bahaneyle buraya gelecek kadar istiyorum! Hadi sik beni!” dedi. Hemen amına yumuldum, bir iki dil darbesi atmak için, fakat sanki hiç am yok, orada incecik bir çizgi varmış gibi duruyordu amcığı. Hayatımda siktiğim karının haddi hesabı yoktur, ama böylesini hiç görmemiştim, 3-4 cm uzunluğunda ince bir çizgi! Aşkım bu ne böyle?” dedim. “Ne var, ne oldu?” dedi. “Aşkım bence Erkanda sorun yok, bu amcığa giremeden boşalmak hastalık değil, kimse dayanamaz buna!” dedim…
Hayriye saçlarımdan tutup beni kendine doğru çekti, “Çok konuşma şimdi karın falan gelir, hadi aç şu amcığımı!” dedi. Benim yarak zaten akşamdan beri kazık vaziyette, o amcığı da görünce damarlar patlayacak hale geldi. Hemen kafasını bolca tükürükledim ve Hayriyenin amına aşağı yukarı sürtmeye başladım. Yarağımın kafasını amının dudaklarında hissedince, Hayriyenin gözleri kaydı, “Aşkım, ilk erkeğim sen olacaksın, çok özledim bu anı, hadi sevgilim, geçir artık bana!” dedi. “Aşkım sen doğum yapmadın mı? Bu amcık sanki hiç açılmamış gibi!” dedim. “Sezeryanla doğurdum! Zaten Erkan içine girdi bir defa bile git gel yapmadan patladı, amımın gördüğü yarak bu kadar! Şimdi sen patlat, hadi göster marifetini, Zifaf yaptır bana, acıt canımı!” diyerek habire üstüne çekiyordu. “Hazırmısın aşkım?” dedim. “Hazırım erkeğim! Hemde nasıl hazırım! Anladın mı şimdi elimdeki ateşin sebebini?” dedi.
Yüklendim! Sanki yarağımla çarşaf yırtıyorum, o kadar dar amcık! Zar zor yarısına kadar soktum, Hayriye kolunu ısırıyor, gözleri sım sıkı kapalı, sanki nefes almıyordu. Biraz bekledim, kollarını açtım, parmaklarımı parmaklarına geçirdim, “Gözlerini aç sevgilim!” dedim, açtı. Göz gözeyiz, nefeslerimiz birbirine karışıyor, “Hadi kökle erkeğim!” diye inliyor. Bir daha yüklendim ve artık dibindeydim. Gözü gözümde, dişlerini sıkıyor ve öyle bir bakışı vardı ki, gözlerinden birer damla yaş başörtüsüne doğru süzüldü. Sikimi yavaşça geri çektim, tekrar yüklendim. Birdaha, bir daha derken titremeye başladı. O tapılası güzellik altımdaydı ve ben onu sikiyordum, hemde göz göze, inanamıyordum. Saatlerce öyle kalabilirdim, fakat acele etmeliydim, vaktimiz çok dardı, başladım pompalamaya ve gözlerinin içine bakarak, “Aşkımsın! Sevgilimsin! Kadınımsın! Orospumsun! Fahişemsin!” diyordum…
Hayriye de, “Erkeğimsin! Sikicimsin! Vurucumsun! Hadi sik beni! Hadi kökle! Vur dibime! Ohhhh yedir yarrağını bana, hadi sik Erkanın karısını, hadi vur koçum, vur erkeğim, çatır çatır sik, doyur amımı! Ohhhh, ilk erkeğimsin! Kökle Orospuna! Kökle Fahişene! Hadi hadi sik beni! Sik arkadaşının karısını! Senin Orospunum hadi!” diyordu. Bir süre pompaladım ve Hayriye sara hastası gibi titreyerek Orgazm oldu ve “Ben bittim, hadi sen de boşal erkeğim!” dedi. “Korunuyormusun?” dedim. “Hayır, fakat patla amıma, fışkırt, dibimi dölle erkeğim!” deyince ben de öyle bir patladım ki, 15 yıldır böyle boşalmamıştım. 3-4 dk. içinden çıkmadan üzerinde yattım dudak dudağa. Sonra hemen kalktık toparlandık. Pancurları ve kapıyı açtım hem caddeye bakıyoruz hem konuşuyoruz. “Harikaydın aşkım, bana kadınlığımı tattırdın!” dedi. “Sen de öyle aşkım, o nasıl amcık öyle, neredeyse hiç olmayacakmış, resmen yarağımı acıttın!” dedim. “Bendeki amcık amcık da, siken yarak olmayınca amcık ne yapsın? Aşkım ben gideyim artık, kimseyi şüphelendirmeyelim!” dedi. “Tamam aşkım, yalnız bu sikişi ben saymıyorum! Bu akşam geleceğim, seni evinde doya doya sikeceğim, olur mu canım?” diye sordum. “Aşkım çok korkuyorum gören olur diye!” dedi. “Yok ben kimseye görünmeden gelirim aşkım. Saat tam 20:30 da sendeyim, tamam mı Hayriye?” dedim, “Tamam Nahit!” dedi, gitti.
Heyecanla akşamı beklemeye başladım. Akşam saat 20:30 da evinin önünden geçerken sokak kapısının açık olduğunu gördüm ve hemen içeri daldım. Kapıdan içeri girer girmez kapı arkamdan kapandı. Baktım kapıya sırtını dayamıs öyle bekliyordu. Evin ışıkları tamamen sönüktü, ancak sokak lambasının ışıkları pencereden sızıyor ve evin içini loş bir aydınlık kaplamıştı. Hemen kucağıma aldım ve odaya götürdüm hiç konuşmuyorduk. Öpmeye başladım. Yavaşça çömeldi ve gözlerimin içine bakarak fermuarımı açtı, yarağımı ağzına alarak öyle bir emmeye başladı ki, daha bir dakika olmamıştı, benim yarak beton gibi olmuştu bile. Ben de onu yalamak istiyordum, yarağımı iki eliyle kavradı, “Hayır ben bunu istiyorum hemen, sen sonra yalarsın, vaktimiz çok nasıl olsa!” dedi.
Hemen birbirimizi soyduk, yere uzandı, “Hadi koçum! Hadi benim hovardam! Göster şu erkekliğini! Yarağa doyur şu amcığımı!” dedi. Hiç beklemedim, hemen bacaklarının arasında yerimi aldım, yarağımı amının dudaklarında aşağı yukarı gezindirmeye başladım. Hayriye çıldırmıştı, kıvaranıyor, “Geçir kökle artık, ne olur dayanamıyorum, sok koca yaraklım, sok orospun olayım, sok artık!” diye yalvarıyordu. Öyle bir kökledim ki yarağımı, sanki kızgın bir taşın deliğine sokmuşum gibi acı duydum. Onun ise çığlıkları evin içini doldurdu. Gözleri hafif kaydı, bayılacak sandım. Derin derin nefes alıyordu. Ben yarağımı amından yavaşça geri çekip, çok sert bir şekilde tekrar yüklendim. Kısık bir sesle inliyor, boynumu ve kulaklarımı yalıyor, küçük ısırıklar konduruyordu. Ben hızlanmıştım, kısık kısık nefes alıyordu, “Vur erkeğim, dibime vur! Vur koçum! Sik, becer beni! Sen benim ilk erkeğimsin, yırt şu amımın yarak görmeyen yerlerini, yırt aşkım, kocacığım, koca yaraklı hovardam, sik parçala amımı koca yaraklım, sikemeyenin amını böyle sikerler, off dayanamıyorum, içimi yakıyorsun, pompala canım, hadiiiiii geçirrrrr aslanım!” dedikçe hayvanlaşmıştım…
Hayriye amının kaslarını sıkarak adeta yarağımı bırakmamacasına eziyordu. Amcığı gevşeyeceğine sanki dahada sıkılıyor, daralıyordu. Susmak bilmiyor, haykırıyordu, “Açım koca yaraklım, açım yarağa, açım sikilmeye! Of ne güzel sikiyorsun! Seni ilk gördüğümde amımdan akan suyu görseydin oracıkta Erkanın yanında tecavüz ederdin bana, Erkana da başımı tuttururdun!” dedi. “Tutarmıydı?” diye sordum. “Böyle siktiğini görse eminim beni kendisi siktirir sana, zaten tapıyor sana!” dedi. Bunları duyunca anladım ki, o hanım hanımcık, çıtı pıtı, kapalı kadının fantazi dünyası sınırsızmış, sikişirken konuşmak ve özellikle kocasını aşağılamaktan müthiş zevk alıyordu. Hemen ben de buna yardım etmeye başladım, “Senin o boynuzlu kocanın amına koyayım ben! Karısını siktiğimin pezevengi!” dedim.
“Oooohhh, eveeet, sik Erkanın karısını! Pezevenk kocamın sikemediği amına koyyy errkeğimmm. Sik, boynuzlat arkadaşını, Erkana boynuz taktır bana, sikicim sen ol, boynuzlu pezevengim o olsun, yırt amımı, yırt götümü, sana kendimi o pezevengin kucağında siktirmezsem bu yarrak bana haram olsun sikicim!” diye haykırıyordu. “Sen tam bir Orospuymuşsun, amına koyduğumun Kahpesi, amının ateşi vücuduna, eline vurmuş, anlasaydım ilk fırsatta zorla sikerdim seni, adi Fahişe!” dedim. “Evet tecavüz etmeliydin bana, zorla, bağırta bağırta, ağlata ağlata sikmeliydin, o gün arabanla dağa kaldırmalıydın beni!” dedi. “Sende bu Orospuluk varken seni daha öyle sikerim ki, o pezevenk kocanın boynuzları caddelere sığmaz, merak etme!” dedim. “Ooohhh sik erkeğim Erkanın karısının tazecik amcığını! Daha bu orospu kocasının taptığı bu arkadaşına neler verecek!” dedi. “Neler vereceksin?” dedim. “Amcığımı verecem!” dedi. “Onu zaten verdin amcık karı, dalga mı geçiyorsun, amına koyduğumun Orospusu seni!” dedim.
“Götümü de verecem, bakire el değmemiş götümün de sahibi sen olacaksın erkeğim!” dedi. “İşte bu güzel!” dedim. “Götümü de siktirecem sana, fakat önce şu doymamış amcığımı doyurmalısın, sik Nahitim! Sik erkeğim, hovardam benim! Oohhh! Kocam olacak o pezevengin boynuzları uzasın, arkadaşının altında amımı siktiriyorum, ohhhh! Hadi vur! Sakın durma! Oooof, aaaah dayanamıyorum, bana birşeyler oluyor, içim gidiyor, sakın durma, kökle birtanem, kökle! Ahhhh…” dedi ve titremeye başladı. Boşalmak üzereydi, zevk alması için yarağımı geri çektim, başının yarısına kadar çıkardım ve tekrar kökledim ve öyle bir bastırdım ki, dibinde bekledim ve boşaldığını hissettim. Ben ise hızımı daha alamamıştım, kendimi sıkıyor boşalmamak için direniyordum…
Yaklaşık 45 dakika sonra Hayriye dördüncü kez boşalırken, ben de patlamak üzereydim ve makina gibi hızlandım, “Geliyorum Orospu, nerene boşalayım?” dedim. Hemen bacaklarını sımsıkı belime, kollarını da boynuma doladı, gözlerimin içine bakıyor, sıktığı dişlerinin arasından, “İçime boşal koçum, içime boşal aslanım! Her yerim senin, istediğin yerime boşalabilirsin, ama önce şu Orospunun döle susamış taze amını döllerinle bir sula, arkadaşının sikemediği karısını dölle, bu am senin döllerine kurban olsun, hadi sikicim, hadi fışkırt amıma, fışkırt döllerini!” dedi. “Ya hamile kalırsan?” deyince, “Offff, hadiii, fışkıırrrrt aşkımm, bırak kendini, hadiii ak içimeee, ak amımaa, ohhh hadi sikicim, yolla döllerini hadiii, kalırsam sana hamile kalayım, senin çocuğunu doğurayım, hadiiii!” diye bağırdı. Öyle tahrik olmuştum ki, artık bu sözler üzerine o anda patladım! Ama ne patlayış, amının içi, en ücra köşesine kadar dolmuştu. Adeta kısa bir baygınlık geçirdi…
O gece Hayriyeyi defalarca siktim (Götten de siktim!) ve ilişkimiz 3 yıldır sürüyor. Her fırsatta amdan, götten, ağzından, neresi denk gelirse orasından çılgınca siktim. Şimdi benden hamile kalınca kocasına her şeyi anlatmış, kocası önce kızmış, ama sonra çaresiz olduğu için kabullenmiş…
608 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Yengemin kız kardeşini siktim
Abim Üniversite'de son sene tanıştığı kızla evlenmek istiyordu. Onun için Adana'ya kız istemeye gittik. Otobüsle uzun bir yolculuktan sonra Adana'ya vardık ve otele yerleştik. Babam bir araba kiraladı, Adana'da kalacağımız süre boyunca rahat ulaşım yapabilmemiz için. Ertesi gün kızın köyüne gittik. Evlerini bulduk. Sohbetler ediliyordu, ama abimin evleneceği kız halen gözükmemişti. Nihayet kahveleri getirirken gördük kızı. Kapalı bir kızdı, fiziği yerindeydi, ama öyle ahım şahım bir güzelliği de yoktu. Ama arkasından gelen kız tam bir afetti, görünce ağzım açık kaldı. Sonradan öğrendim ki, o kız da abimin evleneceği kızın kardeşiymiş. Adı Tuğba, benimle yaşıt, 1.70 boylarındaydı. Büyük ve dik göğüsleri, yaşına göre dolgun kalçaları ve şık giyimiyle beni etkilemişti. O ailedeki kızlardan tek başı açık o vardı. O gün abime kızı istedik. Ertesi gün de Giresun'a döndük. Tarih ayarlanmıştı, Temmuzun ortasında düğün yapılacaktı. Günler aktı gitti ve düğün tarihi geldi çattı. Bize de yine Adana yolculuğu gözüktü. Yol bu sefer sanki bitmek bilmemişti. Adana'ya varınca otel yerine hemen köye geçtik ve bize gösterdikleri bir eve yerleştik. Düğüne 2 gün kalmıştı. Gelinlik, damatlık vesaire herşey hazırdı. Aileler düğün telaşından başka bir şey düşünmediğinden, biz de Tuğba'yla gezip dolaşıyorduk. 2 gün boyunca arkadaş gibi olmuştuk. Düğün gecesi nikah kıyıldıdıktan sonra büyük bir sofra kurulmuştu. Yemeği yiyenler kalkıyor, isteyenler dolanıyor, isteyenler sohbet ediyordu, tam bir şenlik havası vardı. Biz de Tuğba'yla bir ağacın altında oturuyorduk. Tuğba'nın üstünde beyaz dar askılı bir kıyafet ve altında da dar, mavi bir diz üstü etek vardı. Hafif bir makyajla harika olmuştu. Tuğba'ya çok sıkıldığımı söylediğimde, beni kaldırdı ve “Gel benimle!” dedi. Tanımadığımız bir evin önüne geldik. Düğün yerine çok uzaktı. Tuğba çantasından anahtar çıkarıp kapıyı açtı. “Burası neresi?” dediğimde, “Arkadaşımın evi, ailecek 2 haftalığına Adana'ya gittiler!” dedi ve gülümsedi. Ben salona geçtim, Tuğba da mutfaktan kola getirdi. Kolalarımızı içerek muhabbet etmeye başladık. Kolalar bitince Tuğba benim elimdeki bardağı aldı ve tepsiye koydu. Önümde domalarak tepsiyi alırken görüntüye dayanamadım. Hemen belinden tutarak koltuğa yatırdım ve dudaklarına yapıştım. Beni itiyordu, ama gücü yetmiyordu. Dudaklarını dudaklarımdan kurtarınca, “Bak bağırırım, yapma!” dedi. Ama ben dinlemiyordum, “Hadi ama, çok azdırdın beni!” dedim. O da, “Bakireyim ben!” dedi. “Söz veriyorum, kızlığına dokunmayacağım!” dediğimde biraz sakinleşti. Tekrardan dudaklarına yapıştım. Karşılık vermiyordu, ama eskisi gibi de öpmemi engellemiyordu. Dudaklarını uzunca bir süre narin narin öptüm, nefes alışı değişmişti. Dudaklarından boynuna indim ve boynunu bir süre yaladıktan sonra bıraktım. Sikim acaip sertleşmişti. Hemen pantolonumu çıkarıp, Boxerımı indirdim. Tuğba şaşkınca sikime bakıyordu. “Hadi, yala!” dediğimde, “Almam ben bunu ağzıma!” dedi. Israr ettim, “Hadi ama, mızmızlanma!” diye. İsteksizce eline aldı ve biraz inceledikten sonra dudaklarını araladı. Yavaş hareketlerle ağzına sokunca bana muhteşem bir zevk geldi. Hızlanmasını istiyordum, ama acemiydi ve sikimin tamamını bile ağzına alamıyordu. Onun acemice yalamasını izleyerek ben daha da azıyordum. Tuğba 10 dakika kadar yarrağımı yaladıktan sonra, “Yeter!” dedi. Ben de daha fazla zorlamadım. Hemen üstündeki askılıyı çıkarttım, südyenini çözdüm ve dik göğüslerine yumuldum. Tuğba bir yandan beni izliyor, bir yandan da hafifçe inliyordu. Göğüs uçları iyice kabarmıştı ve bu da zevk aldığının bir işaretiydi. Gözleri kısılıyordu yavaşça. Göğüsleri yalamamdan dolayı iyice ıslanmıştı, iki göğsünü de hızlı hızlı yalıyordum. Tuğba'nın göğüslerini emmeyi bırakmadan eteğini çıkarttım. Altında beyaz üzerine kırmızı benekli bir külot vardı. Bembeyaz teninde çok seksi duruyordu. O an külotunu parçalayıp sikebilirdim onu, ama birine söylerse benim ölüm çıkabilirdi o köyden. Göğüslerinden karnına doğru öpücükler kondurarak aşağı indim. En sonunda külotuna geldim. Tam külotunu indirecekken, Tuğba elimi tutarak, “Yapma!” dedi. “Kızlığına dokunmayacağım, sadece amını yalayacağım!” dediğimde, “Olmaz!” dedi. Ben de ısrar etmedim, külotunun üzerinden amını yalamaya başladım. Yavaş yavaş külotu ıslanıyordu. Tuğba'ya baktığımda iki göğsünü elleriyle kavramış sıkıyordu. Gerçekten yaşına göre, harika dik ve büyük göğüsleri vardı. Tuğba'yı kaldırdım ve koltukta domaltıp, götünün yanaklarını külotun üzerinden öpüp, okşamaya başladım. Bir yandan da amının üstünü okşuyordum. Tuğba kasılmalara başladı ve en sonunda orgazm oldu. Tuğba'yı tekrardan sırt üstü yatırdım ve sikimi ağzına verdim. Bu sefer itiraz etmeden almış almış ve yalıyordu. Çok geçmeden ben de boşalacağımı anladım ve ağzından çekerek göğüslerine boşaldım. Tuğba hemen kalkıp banyoya koştu. Önce o yıkandı çıktı, sonra da ben girdim banyoya. Yıkanıp çıktığımda, Tuğba giyinmişti ve koltukta oturuyordu, sinirli gözlerle bana bakıyordu. Yanına oturacağımda, “Gidelim!” dedi kalktı. Evden çıktık, konuşmadan düğün yerine gittik. Millet halen eğleniyordu. Gece 4'e kadar sürdü eğlence ve ardından herkes evlerine dağıldı. Sabah bizimkiler dünürlerine kahvaltıya gideceğimizi söyledi. Normalde ben gitmezdim, ama Tuğba'yla konuşabilmek için gittim. Abim ve yengem sabah erkenden balayı için Antalya'ya yola çıkmışlardı. Tuğba, başının ağrıdığını söyleyerek kahvaltıya gelmedi, ama emindim ki bununla alakası yoktu. Kahvaltıdan sonra da hiç konuşmadık Tuğba'yla. Canımı sıkıyordu bu durum. Babama arabayla biraz dolaşmak istediğimi söyleyip, izin aldım. Giresun'a gidene kadar köyden biraz uzakta kalmak istiyordum. Adana'ya gittim. Akşama kadar gezdim, dolaştım. Geceyarısı gibi dönecektim köye, ama saat 9 gibi telefonuma Tuğba'dan mesaj geldi, “Köyün girişindeki patikada seni bekliyorum!” yazıyordu. Hemen atladım arabaya köyün yolunu tuttum. Köyün girişinden önce sağa doğru küçük patika bir yol vardı, arabayı oraya çektim. İndim ve etrafa bakmaya başladım, karanlıktan hiç birşey gözükmüyordu. O sırada arkamdan birisi gözlerimi kapattı. Tuğba'ydı bu. Gülümsüyordu bu sefer. Hemen arabaya bindik. “Arkadaşımın evine gidelim yine!” dedi. Oraya doğru sürmeye başladım arabayı. Ona, “Neden bugün benimle konuşmak istemedin?” diye sordum. Ama Tuğba, “Bunları konuşmayalım, baştan başlıyoruz!” diyerek gülümsedi. Arkadaşının evine geldiğimizde saat 10'u biraz geçiyordu. Bu gece birşeyler olacaktı, hissediyordum. Bu sefer altına dar bir pantolon, üzerine ise kırmızı bir askılı bluz giymişti. Dar kot pantolonundan iyice kalçaları belli oluyordu. Dayanamıyordum, ama bu sefer de benim biraz ağır olmam gerekiyordu. Yanıma geldi oturdu. Sohbet ediyorduk havadan sudan. Hiç beklemediğim bir anda beni koltuğa sırt üstü yatırdı. Dudaklarıma yapıştı ve öpüşmeye başladık. Bir gün önceki isteksiz kız gitmişti sanki ve yerine resmen azgın birisi gelmişti ve ben de buna seviniyordum. Öpüşürken bir bacağını diğer yana atarak tam kucağıma oturdu. Sikim amına değiyordu, ama fazla hissedemiyordum, ikimizde de pantolon vardı. Tuğba gerçekten harika öpüşüyordu, sadece o ilk gün isteksizdi. Benim üzerimdeki tişörtü çıkarttı ve vücudumun üst kısmına öpücükler kondurmaya başladı. En sonunda göbeğime gelmişti öperek. Fazla oyalanmadan pantolonumu çıkarttı. Boxerımı da indirerek sikimi eline aldı, 31 çektirir gibi bir süre okşadı. Sonra da taşaklarıma öpücükler kondurmaya başladı. Hızlı hızlı yarrağımı sıvazlıyordu bu arada. Çok acayip zevk alıyordum ve Tuğba'nın böyle becerileri olduğunu bilmiyordum. En sonunda dudakları yarrağıma geldi, yavaş yavaş başını ağzına aldı ve ilerlemeye başladı yine önceki gibi ortalarına kadar yalıyordu, ama bu sefer istekliydi. Saçlarından tutarak bastırmaya başladım, ama hızlanmıyordu, kendi temposuna göre gidiyordu. Resmen zevkle acı karışımı bir histeydim, daha fazla hızlanmasını istiyordum ama olmuyordu. Tuğba en sonunda yarrağımı bıraktı ve kalktı. Üzerindeki askılıyı çıkarttı. İçinde bu sefer südyen yoktu. Hemen göğüslerine yumuldum. Acaip azmıştım, hemen kucağıma oturttum, sikim direkt pantolonun üzerinden amına temas ediyordu. Göğüsleri iyice dirileşmişti ve Tuğba inliyordu. Kucağımdan kaldırdım ve sırt üstü bıraktım yatağa, pantolonunu çıkarttım. Külotunu çıkartmadım. Tuğba, “Neden çıkartmıyorsun?” dediğinde gülümsedim ve hemen külotundan asılarak saniyeler içinde çırılçıplak bıraktım. Bembeyaz tenli vücudu karşımda çırılçıplak duruyordu. Bacaklarını araladığımda, tüysüz, kaymak gibi amı karşıma çıktı. Eğildim ve ufak bir dil darbesi attım. Hafiften inledi. Ben de dilimle iyice hızlanmaya başladım. Tuğba da daha sesli inlemeye başladı. Göğüslerini sıkıyor ve dudağını ısırıyordu. Tuğbanın amına iyice yumuldum, dudaklarım amının dudaklarında, dilim içine giriyordu. Tuğba kendinden geçmişti. “Beni sikebilirsin” dediğinde dünyalar benim olmuştu, fakat hemen, “Sadece götümden, kızlığıma dokunmak yok!” dedi. Ben de tamam anlamında kafamı salladım. Tuğba'yı kaldırdım ve domalttım. Kalçaları kabak gibi karşımdaydı. Hemen göt deliğini yalamaya başladım. Bir elimle de klitorisini okşuyordum. Tuğba bir süre sonra çığlıklar atarak orgazm oldu. Ben de göt deliğini alıştırmak için orta parmağımı içine soktum. Parmakladıkça büzük kasları yavaş yavaş gevşiyordu. Tuğba ise inlemekten başka bir ses çıkartmıyordu, arada mırıldanır gibi oluyordu sadece. İyice alıştırıp gevşetince, artık işe koyulma vakti geldi dedim ve bolca türkürükle sikimi göt deliğine dayayıp bir anda bastırdım. Kafası girdiği anda Tuğba acaip bir çığlık attı. Yerden külotunu aldım ve ağzına tıktım. Bastıra bastıra, yavaş yavaş giriyordum götüne. 4-5 dakika kadar sonra sikimin tamamı götünün içindeydi. Tuğba'nın biraz kendine gelmesi ve götünün sikime alışması için birkaç dakika süre tanıdım. Sonra da hızlı hızlı girip çıkmaya başladım götüne. Sikim daracık göt deliğinden ara sıra komple çıkıyordu, ama yeniden sokup köklüyordum. Pompaladıkça kalçaları da sallanarak acayip tahrik ediyordu beni. Az sonra Tuğba da ağzındaki külotu çıkarttı, artık alışmıştı ve bağırmıyordu. 20-25 dakika aynı pozisyonda siktikten sonra inleyerek götünün içine boşaldım. Biraz dinlenip kaktık, beraberce banyoya girdik ve duşumuzu aldık.
187 notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Arkadaşımın Karısı
Tumblr media
Merhabalar. Adım Nahit, 32 yaşındayım. Yıllarca bir fabrikanın müdürlüğünü yaptıktan sonra, 7 yıldır tecil ettirdiğim askerliğimi yapmak için müracatta bulundum. Fabrikada tüm personel tarafından sevilen, sayılan, aynı zamanda çok otoriter biriydim.
Fabrikanın yemekhaneden sorumlu aşçısı, Erkan isminde genç biriydi ve iki ay önce 17 yaşında bir kızla evlenmişti. Düğününe beni de davet etmiş, ben şehir dışında olduğum için düğünlerine gidememiş ve evlendiği kızı görememiştim, fakat çok da merak ediyordum. Bu arada Erkan benden çok korkar, aynı zamanda çok da saygı gösterir, her zaman günlük menü dışında bana özel yemekler yapar, bazen de,
“Müdürüm bir gün seninle kafaları çekelim, mezeler benden!” derdi. Ama bir türlü işlerimizin yoğunluğu nedeniyle fırsat bulamamıştık. Neyse günüm geldi işimden ayrıldım ve askere gittim.
Askerden geldikten sonra oturduğum apartmanın altında boş olan bir dükkanı kiraladım ve inşaat malzemeleri üzerine bir işyeri açtım. Aradan 6 ay kadar geçmişti, bir gün fabrikaya eski patronumu ziyaret için gittim. Fabrikada benim dönemimden çalışan hiç kimse kalmamış, bütün personel yenilenmiş, patron işleri baya bir küçültmüştü. Çalışanlara yemekhane sorumlusu Erkanı sordum, onun da işten ayrıldığını ve yemeklerin tabildottan geldiğini söylediler.
On gün kadar sonra bir gün sabah dükkanın önüne bir sandalye atıp güneşlenirken, motorlu birisi önümden geçti ve Erkan'a çok benziyordu. Ama güneş gözlüğü taktığı için tam emin olamadım.
Aynı kişi akşam üzeri tam ters istikamete doğru geçince, ben sabahları ve akşamları yola bakmaya başladım ve her gün geçiyordu. Birkaç gün sonra akşam geçerken ben bunu durdurdum, evet Erkan'dı. Beni görünce baya bir şaşırdı,
“Oooo müdürüm!” deyip elime sarıldı. Dükkana davet ettim. Hoş beşten sonra,
“Birkaç gündür görüyorum ama emin olamadım, her gün bu caddeden nereye gidiyorsun?” diye sordum.
Yeni taşınmışlar, evi caddenin sonundaki varoş mahallesinde imiş ve başka bir fabrikada aşçı olarak çalışıyormuş… Baya bir hasret giderdikten sonra, motoruna bindi, giderken de,
“Müdürüm, ailecek de görüşelim, buralarda hiç çevremiz yok, herkes kendi halinde, bari sizinle gidip gelelim, hanımın ve çocuğun çok canı sıkılıyor!” dedi. Okeyleştik ve
“İstediğiniz zaman buyurun gelin!” dedim. Akşam durumdan eşime de bahsettim. Bu arada ben 8 yıllık evliyim ve 4 yaşında bir çocuğum var. Erkan'ın da hemen bir çocuğu olmuş ve bir buçuk yaşına girmiş. Eşim,
“Olabilir, eğer hanımı kafa dengi birisi ise, benim de canım sıkılıyor aslında, benim içinde iyi olur.” dedi.
Erkan birkaç gün sonra dükkanın önünden motorla geçtiğinde bu sefer arkasında başörtülü, pardesülü kapalı bir bir bayan ve kucağında bir çocuk vardı.
Ofisimde olduğum için onlar beni görmedi, ama ben çok şaşırmıştım, karısının kapalı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim ve ilk defa görüyordum, fakat çok hızlı geçtikleri için doğru dürüst görememiştim.
Cumartesi akşam üzeri Erkan dükkana uğradı ve
“Müdürüm, müsaitseniz Pazar günü size gelmek istiyoruz?” dedi. Karıma telefon açıp müsait olup olmadığımızı sorduğumda, karım da,
“Müsaitiz müsaitiz, buyursunlar gelsinler, hatta biraz erken gelsinler kahvaltıyı da birlikte yapalım!” dedi.
Pazar günleri işyerini açmıyordum. Sabah erkenden kalkıp unlu mamul fırınına giderek simit, poğaça ve börek aldım ve beklemeye başladık. Saat on gibi geldiler, kapıda karşıladık. İçeri geçtiler,
“Hoşgeldin!” diyerek eşine elimi uzattım ve tokalaştık. Ama ne tokalaşma! Elleri ateş gibi yanıyordu! Samimi bir şekilde,
“Ben Hayriye!” dedi.
“Ben de Nahit!” dedim ve ekledim, “Bu arada siz hasta olacaksınız galiba, ateşiniz var!” dedim. Hayriye hafif gülümseyerek,
“Yok, benim doğal halim bu!” dedi. Erkan da,
“Müdürüm ben kışın soba kullanmıyorum, Hayriye'nin teni çok sıcaktır!” dedi, gülüştük.
Hayriye minyon tipli, hafif çukur gözlü, beyaz tenli, yüzü ve vücut yapısı süper güzel bir kadındı. Ona bakmaktan kendimi alamıyor, fakat göz göze gelmeye de korkuyordum.
Kahvaltı masasına geçtik. Hayriye çocuğu uyutmak için yan odaya geçti. Bu arada biz masaya oturunca, ona benim karşımdaki sandalye kaldı. Beş on dakika sonra geldi ve karşıma oturdu. Derin bir kahvaltı sohbeti, yaz olduğu için balkon kapısı açık, güzel bir ortam, kakara kikiri iki saat kadar masada kaldık.
Hayriye kapalı olmasına rağmen çok hoş sohbet, biraz utangaç ama konuşkan birisiydi. Kahvaltıdan sonra biz balkonda koyu sohbete dalmışken, hanımlar bulaşık falan derken öğlen oldu. Hanımlar yanımıza gelerek pikniğe gitme teklifinde bulundular.
Hazırlıklar yapıldı pikniğe gittik. Vaktimiz çok güzel ve eğlenceli geçiyor, bu arada samimiyetimiz artıyordu. Piknikte çay içerken Hayriye bana,
“Nahit abi, Erkan üç yıldır seni öyle anlatıyordu ki, merakımdan çatlamıştım!” dedi. Erkan da lafa girdi,
“Ee o benim biricik müdürüm, bana çok babalık yaptı, ondan gördüğüm iyiliği babamdan görmedim ben, gerçi fabrikada yardım etmediği tek işçi yoktu, o fabrikadaki bütün işçilerin babasıydı!” dedi. Hayriye de,
“Abi ne zaman bir durum olsa Erkan, şimdi Nahit müdürüm olacaktı ben bu hale düşmezdim diyor, seni anlata anlata bitiremiyor!” dedi.
Bu arada eşim bir bana, bir Hayriye'ye bakıyor, bir şeyler çözmeye çalışıyordu. Ben ise kötü duygulara girmemek için kendimi zorluyor, fakat Hayriye'den de gözümü alamıyordum. Yirmi yaşında, süper güzel bir hatun karşımda ve göz göze gelmemek için resmen kendimle savaşıyorum.
Akşam üzeri piknikten döndük, akşam yemeği falan derken saat 22:30 oldu. Herkes pikniğin de etkisiyle baya yorulmuştu. Bunlar,
“Artık kalkalım…” dediler. Sabah gelirken minibüsle geldikleri için yine minibüsle gitmeleri gerekiyordu ben,
“Olmaz, minibüsle göndermem, sizi ben bırakırım!” dedim.
“Ya zahmet etme.” falan dediler. Ben de,
“Hem evi de öğrenmiş olurum.” deyince itiraz etmediler. Eşime, “İstersen sen de gel.” dedim. Eşim,
“Ben yorgunum, sen bırak gel.” dedi.
Neyse ben bunları evlerine bıraktım. Arabadan inerlerken çocuk Erkanın kucağında idi. Vedalaşırken yine tokalaştık, ama Hayriye'nin elleri yine ateş topu gibi yanıyor ve içimi fena yapıyordu. Elimi bırakmadan,
“Nahit abi her şey için çok teşekkürler, çok güzel bir gündü, en kısa zamanda biz de sizi bekliyoruz!” dedi. Bu arada gözlerimin içine bakıyordu, durduğum yerde yarağım kazık gibi olmuş, yüzüm kızarmıştı.
“Abi sen bana diyorsun ama sen hasta olacaksın, yüzün kıpkırmızı ve terliyorsun!” dedi. Ben de güneş çarpmış olabileceğini söyledim. Vedalaştık ve ben eve döndüm.
Eşim geceliğini giymiş yatmış, yatakta beni bekliyordu. Soyundum ve yatağa girdim. Biraz sohbet ettik, onları nasıl bulduğunu sordum. Çok beğendiğini, iyi insanlar olduğunu ve görüşebileceğimizi söyledikten sonra bana manalı manalı bakarak,
“Umarım bu düşüncelerim yüzünden beni pişman etmezsin!” dedi. Eşim çok kıskanç bir yapıya sahiptir.
“Ne demek istiyorsun?” dedim.
“Kız çok güzel ve sana da çok hayran kaldı!” dedi.
“Ne alaka? Kocası anlatmış, o da merak etmiş, ne var bunda?” dedim.
“Daha çok toy, sen yine de dikkat et!” dedi.
“Abartıyorsun! Duymadın mı, bana Abi diyor, ayrıca kapalı birisi!” dedim.
“Orası öyle, ama ne bileyim, o kadar güzel ki kıskanmamak elde değil!” dedi.
“Sen ondan güzelsin karıcığım!” diyerek dudaklarından öptüm ve amını avuçladım ve okşamaya başladım. Sonra karımın külodunu çıkardım, amını yalayıp, az önceki elin sıcaklığının ve konuşmalarında etkisinde kalarak kazık gibi olmuş yarağımı karımın amına geçirdim. Karım,
“Offfffff, işte bu huyuna bayılıyorum senin, ne zaman aklımdan geçse yarağını amımda buluyorum!” diyor ve dudaklarını ısırıyordu…
Ben ise Hayriyeyi siktiğimi hayal ediyor, karıma köklüyordum. Karım zevke gelmiş çılgınlar gibi inliyor,
“Ben bu yarağı kimseyle paylaşamam! Bu yarak bana ait! Sakın o karıyı sikeyim deme!” diyor, kendi kuşkularını dillendiriyordu.
“Karıcığım merak etme, Hayriye karşımda soyunup bacaklarını ayırsa bile dönüp bakmam!” diyerek karımın amına pompalıyordum. Karım,
“Ben seni bilmez miyim? On senedir yediğim bu yarağı tanımaz mıyım? Öyle bir fırsatı kaçırır mısın sen, bulduğun ilk fırsatta koyarsın kızın amına!” diyor, beni daha da azdırıyordu. Yirmi dakikadır karımı sikiyordum ve artık son noktaya yaklaşmıştım, hızla pompalıyor,
“Merak etme aşkım, siksem bile bana senin kadar zevk veremez!” diyerek karımı rahatlatmaya çalışıyordum. Karım ise ikinci defa boşalıyor olmanın zevkiyle,
“Sik kocacığım sik, bu yarağa helal olsun, bu yarak ne Hayriye'ler hak ediyor! Offfff çıldırıyorum, pompala kocacığım, kökle amıma!” derken, korunmadığı için, yarağımı son bir hamleyle karımın amından çektim ve göbeğine boşaldım.
Nefes nefese kalmış bir vaziyette üzerinde bir kaç dakika hareketsiz kaldım, sonra yanına uzandım. Karım dudağıma bir öpücük kondurarak,
“Az önce söylediklerimi sakın ciddiye alıp da kıza bir şey yapayım deme haa! Sana belli olmaz, izin verdiğimi falan düşünürsün!” diyerek gülümsedi.
Tumblr media
Aradan bir kaç gün geçmişti ama Hayriye bir türlü aklımdan çıkmıyor, resmen bütün gün düşüncemi işgal ediyordu. Ellerinin sıcaklığı aklıma geldikçe yarağım kalkıyor, elleri böyleyse acaba amı nasıldır bunun diye düşünmeden edemiyor, bir yandan da arkadaşımın karısı hakkında böyle düşünceler taşıdığım için kendime kızıyor, müthiş bir suçluluk duygusu yaşıyordum. Tam bir ikilem içindeydim.
Bir akşam vakti tam dükkanı kapatmayı düşünüyordum ki, Hayriye caddenin karşı kaldırımından kucağında çocuk ile yavaş yavaş yürüyerek evlerinin ters istikametine doğru gidiyor ve sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Hemen koşarak yanına gittim ve arkasından,
“Hayriye?” dedim. Galiba sesimi tanıyamadığı için birden irkildi, beni görünce de biraz rahatladı. “Bu saatte böyle yaya nereye gidiyorsun? Hayır mı?” dedim.
“Abi sorma ya, Erkan gece vardiyasında çalışıyor, işe gitti, ben de annemlere gidiyorum. Minibüsü beklemeyeyim, yavaş yavaş yürüyeyim dedim, ama hep dolu geçiyorlar, almadılar, buraya kadar geldim.” dedi.
“Yorulmuşsun, gel biraz dinlen, böyle olur mu, o kadar yol kucağında çocukla yürünür mü, gel hadi!” diyerek çocuğu kucağından alarak, biraz da emrivaki bir tavırla işyerime götürdüm…
Hayriye yorulmuş, kan ter içinde kalmıştı. Soğuk bir kola ikram ettim.
“Abi ben almasaydım, geç oluyor, şimdi minibüsler nöbete düşerse çok geç kalırım!” dedi.
“Merak etme, seni bu saate minibüsle gödermem, ben bırakırım, rahat ol, al şunu iç, serinle biraz!”
“Nahit abi zahmet etme, ben minibüsle giderim!” dedi. Ben kaşlarımı çatarak,
“Seni bu saatte böyle göndermem, sonra Erkan duyarsa bana kırılmaz mı?” dedim. Hayriye de çaresiz,
“Peki abi!” dedi ve kolayı aldı.
Çocuk uyuyordu, koltuğa yatırmıştım. Sohbete başladık, tam karşımda oturuyor ve havadan sudan konuşuyorduk. Ben ise yine gözümü dikmiş öyle derinlere dalmıştım.
Bir kaç defa göz göze geldik. Ben hep gözümü kaçırıyordum ve sonuncuda kaçıramadım, bir an sessizlik oldu, bir on saniye göz göze bakıştık. Bu defa o gözünü kaçırdı, ben hemen toparlanmaya çalıştım, ama bu arada masa altında benim yarak yine kazık gibi olmuştu.
“Abi ne zaman kapatıyorsun?”
“Beş on dakikaya kadar kapatırım, gideriz!”
Bu arada yukarıyı evi aradım ve bir işim olduğunu, bir yere kadar gidip geleceğimi ve merak etmemelerini söyledim.
Masanın altından yarağımı düzelttim, eğer anlarsa rezil olacağımı düşündüm ve sakinleşmek için birkaç dakika dikkatimi dağıttım, masadaki evrakları dosyaları falan toparladım. Sakinleşince de,
“Hadi kalkalım!” deyip çocuğu kucakladım ve arabaya kadar ben götürdüm. Arabaya varınca çocuğu almasını, kapıları açacağımı söyledim.
Çocuğu alırken ben biraz çekingen davrandım, ama o çok rahattı ve yanaştı, çocuğu sıkı tutabilmek için sarılarak alırken, benim kolumun birisi çocukla onun arasında kaldı ve pardesünün üzerinden taş gibi göğüslerini ilk defa hissederken neredeyse kalp krizi geçirecektim. Kapıları açtım, arkaya binmek istedi.
“Aşk olsun, bu da ne demek oluyor? Hakaret sayarım bunu!” deyince,
“Ay abi özür dilerim, böyle düşüneceğini bilemedim!” dedi ve ön tarafa geçti.
Neyse yola çıktık, bu arada hava iyice kararmıştı. Ben acele etmiyor, yolu uzattıkça uzatmaya çalışıyorum. Gideceğimiz yer normal trafikte yarım saatlik yoldu, ama akşam trafiği de işin içine girince baya bir uzadı.
Trafik durunca, ben kucağındaki çocuğun yanağını okşamak bahanesiyle ona yanaşıyor, zaman zaman kazara olmuş gibi göğüslerine elimi sürtüyordum… Çaktırmadan kalkmış yarağımı düzelttim ve konu açılsın diye,
“Demek Erkan benden çok bahsetti ha, öyle mi?” diye sordum.
“Sorma Nahit abi, seni yere göğe sığdıramıyor, ben de merakımdan çatlıyordum.”
“Eee merakın geçti mi? Nasıl, merak ettiğin kadar varmışım bari?” dediğimde, bir iki saniye sustu ve
“Evet, çok iyi bir insansınız!” dedi.
“Teşekkür ederim, siz de iyisiniz, Erkan'ı severim, çok saygılı çok efendi bir çocuk. Onunla evli olduğun için çok şanslısın! Eminim iyi bir kocadır!” diye zarf attım. Hayriye yine bir iki saniye sustuktan sonra,
“Eh işte, öyledir…” dedi.
“Ne demek şimdi bu? Nasıl eh işte? Evliliğinizde sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum.
“Abi evlilik olur da sorun olmaz mı?”
“Hayırdır, büyük bir sorun mu? Bak üzüldüm şimdi, oysa ben sizi çok mutlu görmüştüm.”
“Yok, tabi ki mutluyuz, ama bizim de kendimize göre sorunlarımız var tabi, biraz özel sorunlar Nahit abi.”
“Bana güvenebilirsin, eğer paylaşmak istersen seni dinlerim ve elimden geldiğince de çözümü konusunda yardımcı olurum, ayrıca bende sır olarak kalır, bu konuda bana güvenebilirsin!”
“Nahit abi sana güvenmesem bu kadarını da söylemezdim zaten, ama güvensem de daha fazlasını anlatmam doğru olmaz.”
“Peki sen bilirsin!” deyip, torpidodan bir kartvizitimi çıkardım ve uzattım, “Eğer çok daralır da konuşmaya ihtiyaç duyarsan çağrı bırak, ben seni ararım!” dedim. Kartı aldı,
“Tamam abi, ararım!” dedi. Bu arada yüzü değişmiş, hüzün, utanma, çekinme ve korku karışımı tuhaf bir ifade almış, gözlerini karşıya dikmiş anlamsızca yola bakıyordu. Bir kart daha çıkardım ve bir kalemle birlikte uzattım,
“Buna da sizin numarayı yaz, bende de sizin numaranız bulunsun.” dedim. Numarasını yazdı ve uzattı. Baktım ev numarasını yazmış sadece, “Cep numaranı da yazsaydın.” dedim.
“Ben cep telefonu kullanmıyorum, hep evde olduğum için ihtiyacım olmuyor.” dedi.
“Peki tamam!” dedim.
Bu arada gideceğimiz yere varmıştık. Hayriye'ye arabadan inmeden ona,
“Sen kötü görünüyorsun, büyük bir sorununuz var galiba?” diye sordum.
“Yok bir şey abi, sonra anlatırım!”
“Tamam o zaman, yarın mutlaka telefonunu bekliyorum, anlatacaksın bana!”
“Tamam! Erkan öğleden sonra saat 2:30 gibi evden çıkıyor, o zaman ararım.”
“Tamam o zaman saat 2:30 dan sonra telefonunu bekliyorum, mutlaka ara bak! Bu arada sen geri nasıl döneceksin, saatte epeyce oldu?”
“Ben bu gece burada kalacağım abi, kardeşimin düğün hazırlıkları var, yarın alışverişe çıkacağız, alışverişten sonra oradan direkt minibüsle dönerim eve. Abi çok teşekkür ederim, sana zahmet oldu bu geç saatte.”
“Ne zahmeti canım, ne olacak ki, ne zaman arabalık bir durum olursa, gece gündüz fark etmez, aramazsan gücenirim!” dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Çocuğun başını dizine koydu ve tokalaştık. Eli elimde,
“Yok bu sıcaklık normal bir şey değil!” diyerek gülümsedim.
“Abi benim elim hep böyledir, pek tokalaşmam ama kimle tokalaşsam çocukluğumdan beri hep bunu söylüyorlar, demek ki sıcak kanlı birisiyim!” diyerek o da gülümsedi ve arabadan indi.
Hemen geri döndüm, ama içim içime sığmıyordu, eve nasıl vardım bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyordu, ertesi gün öğlene kadar bana bir yıl kadar uzun geldi. Saat 14:30 gibi çıktım dışarıya ve Erkanın geçmesini bekliyorum, ama geçmedi.
Saat 15:30 oldu, ne Erkan geçti ne Hayriye'den telefon geldi, kafayı yiyordum. Masama geçip koltuğuma oturup gözlerimi saate diktim, kulağım telefonda. Saat 16:15 oldu halen telefon yok.
Ne olursa olsun ben arayacaktım, eğer Erkan açarsa (Hafta sonu müsaitseniz, ya siz gelin, ya da biz gelelim) deyip bir şekilde olayı kapatacaktım. Kaldırdım telefonu, çevirdim numarayı, daha ilk çalışının ilk saniyesinde telefon açıldı…
“Alo.” dedim. Hayriyeden titrek ve kısık bir sesle cevap geldi,
“Alo?” dedi.
“Ben Nahit, Erkan evde mi?” diye sordum.
“Yok Nahit abi, saat ikibuçukta gitti o…” dedi.
“Buradan geçmedi, kapıda bekledim ama göremedim?”
“Abi motorla gitmedi, servisle gitti, normalde servis alıyor onu, ara sıra motorla gidiyor.”
“Anladım. Hani arayacaktın, neden aramadın?”
“Aramadım işte…”
“Neden? Hani konuşacaktık?” Kısa bir sessizlik oldu,
“Boşver Nahit abi, konuşmayalım!”
“Hmmm. Pardon, sanırım aramakla ben yanlış yaptım. Ben konuşacağımızı, bana sıkıntılarını anlatacağını düşünmüştüm.” Yine kısa bir sessizlikten sonra,
“Abi hangi sıfatla dinleyeceksin benim sorunlarımı, yani sana neden anlatayım, seninle neden konuşayım bunları?”
“Dost olduğumuzu düşünüyordum ben…”
“Tamam abi dostuz, ama aile dostuyuz, sorunlarımızla seni meşgul etmek istemem.”
“Sen bilirsin, ama akşam da dediğim gibi, eğer anlatmak, boşalmak istersen dinlerim ve anlattıklarını da bir sır olarak saklarım (burada boşalmak kelimesini özellikle kullanmıştım), her şeyi içine atmak sağlığına zarar verebilir, insanda bazen dışa vurma ihtiyacı doğar.”
“Ya elbette konuşmaya ihtiyacım var, elbette birilerine anlatsam rahatlarım, ama bu neden siz olasınız? İşte benim kafamı karıştıran bu, yoksa birileriyle sıkıntımı paylaşmayı ben de isterim.”
“Sen bilirsin, kime güveniyorsan onunla paylaşırsın, güvendiğin birisi varsa ona anlat, ama içinde tutma. Akşam bir ara çok kötü oldun, o halin aklımda kaldı, üzüldüğüm için aradım, onun için anlatmanı istedim, bana güvenebileceğini düşündüm.”
“Güveniyorum…”
“Güveniyorsan anlatırsın.”
“Şimdi değil, ama belki daha sonra anlatırım.”
“Peki ne zaman istersen anlatabilirsin, bilesin ki ben dinlemeye hazırım!”
“Tamam abi bunu bilmek içimi rahatlattı.”
“Seni tutmayayım, eğer işin varsa kapatabiliriz.”
“Yoo işim yok, çocuk uyuyor zaten.”
“İyi, benim de canım sıkılıyordu, sakıncası yoksa öylesine sohbet edelim.”
“Sakıncası yok…”
“Alışverişi yaptınız mı?”
“Evet yaptık, çok güzel şeyler aldık.”
“Senin güzel şeylere ihtiyacın yok ki.”
“Bana değil, kardeşime aldık… (Biraz sessizlik oldu) Hem benim neden güzel şeylere ihtiyacım olmasın ki?” diye sordu. Sustum, terledim ve titremeye başladım. Titrek bir sesle,
“Sen zaten çok güzelsin, ekstra güzel bir şeye ihtiyacın yok!” dedim. Yine kısa bir sessizlikten sonra,
“Ciddi ben güzel miyim?” diye sordu.
“Hem de çok!”
“İltifatın için teşekkür ederim, bunu duymak çok güzel!” Hayriyenin bu sözleri bana cesaret vermişti, artık balık oltaya geliyordu,
“İltifat değil, gerçekten çok güzelsin, hatta hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın!”
“Yok artık, o kadar da abartmayın lütfen!”
“Abartmıyorum!”
“Nerem güzel ki?”
“Yüzünden başka nereni gördüm ki?” deyince gülüştük…
“Beni güzel bulmana sevindim Nahit abi!”
“Sorununuz bu mu yoksa, Erkan seni güzel bulmuyor mu?”
“Yok, o da güzel olduğumu söyler ara sıra.”
“Hmmm, tutturamadım!”
“Abi sonunda konuşturacaksın beni, bizim sorunumuz sağlık sorunu!”
“Nasıl yani, sağlık derken? Yoksa hasta mısın? Demiştim sana bu sıcaklık normal değil diye.”
“Yok abi, sorun Erkan'da, bende değil!”
“Öyle mi? Peki nesi var? Hemen tedavi ettirelim, ağır bir hastalığı falan mı var? Doktora gittiniz mi?”
“Hayır gitmedik! Zaten sorun da bu! Doktora gitmemesi!”
“Nasıl yani? Niye gitmiyor ki?”
“Gitmiyor işte!”
“Ben götürürüm onu, sen hastalığını söyle bana!”
“Gitmez abi! Utanıyor!”
“Yahu sağlığın utanması mı olur, bu nasıl bir zihniyet, doktora gidilmez mi, nesi var bunun? Verem mi? Kanser mi?”
“Yok abi, öyle bir şey değil, erkekliği ile ilgili…” dedi. İşte tuzağıma düşmüştü. Biraz sessizlik oldu.
“Hmmm, sanırım anlıyorum, ama sağlık sağlıktır, ben öyle düşünürüm, eğer tedavisi olan bir rahatsızlıksa gitmeli doktora!”
“Abi özür dilerim, ama bir şey soracağım, tamam ben sana güveniyorum, ama aynı zamanda da senden utanıyorum, biraz açık konuşsam ayıp olur mu?”
“Ne ayıbı yaa! Sen ne saçmalıyorsun, ayıp falan olmaz, istediğin gibi konuş! Anlat şimdi, nedir sorun?”
“Abi Erkan'ın erken boşalma sorunu var!”
“Öyle mi? Hmmm, anladıımm, peki ne kadar erken?”
“Çok erken! Dakika bile sürmeden! Bir defasında içine bile giremeden üç kere boşaldı, dördüncüde de içine girer girmez boşaldı ve o gün de çocuk kaldı. Aslında gerdeği de o gün yapmış olduk, yani düğünden iki ay sonra! Ara sıra söylüyorum doktora gidelim diye, doktora gideceğimize beni öldür diyor.”
“Hmmm, durum baya kötüymüş Hayriye… Senin adına ne kadar üzüldüğümü bilemezsin!”
“Nahit abi bana bunları anlattırıyorsun da, peki yengemle sizin sevişmeniz ne kadar sürüyor? Ne sıklıkta yapıyorsunuz?” diye sorduğunda bir üst Levele geçtiğimizin göstergesiydi bu soru. Zafer kazanma yolunda ilerliyordum. Konuşmanın bundan sonrasını iyi yönlendirebilirsem, Hayriye'yi kesin sikebilecektim.
“Yengenle hemen hemen hergün sevişiriz ve 20-25 dakikadan tut da bir saati geçer bazen!” dedim. Hayriye'nin şaşkınlığını telefondan bile hissedebiliyordum,
“Yok yaa? O kadar sürüyor mu abi? O kadar süre yengemle ne yapıyorsunuz?” diye sordu.
“Vaktimiz kısıtlıysa hemen yengene girerim ve 20-25 dakika yaparım yengeni… Fakat vaktimiz bol olduğunda, yarım saate yakın birbirimize Oral yaparız, 69 yaparız, Rus işi, Fransız işi yaparız, Amerikan işi yaparız, değişik fantaziler yaparız, Dirty Talking yaparız, birbirimizi birer ikişer kez orgazm ettikten sonra finali Doggy veya Jokeyle yaparız!” dedim. Bilerek bu kelimeleri seçmiştim!
“Oral? 69? Dörti Tolkink? Jokey? Dogi? Rus işi…? Abi anlatacaksan Türkçe anlat da anlayayım!”
“Oooo, pardon canım! Haklısın! Örneklerle anlatsam daha iyi olur aslında, fakat biraz açık saçık olur, sakıncası var mı?”
“Yoo, sakıncası yok, istediğin gibi anlat abi!”
“Bak şimdi, sevişmeden önce, yani sikişmeden önce, ön sevişme denilen bir şey var, 69 bunlara en güzel örnek. 69’u sana şöyle açıklayım: Mesela ben yatakta sırtüstü yatıyorum, sen de benim üzerime ters yatıyorsun, ben seninkini yalarken, sen de benimkini yalıyorsun.”
“Yalamak mı? Baya dilinle?”
“Evet, ikimiz de dilimizle yalıyoruz, sen ağzına sokuyorsun… Bunları yaparken de Dirty Talking yapıyoruz. Argo, müstehcen konuşmalar yani…”
“Ne gibi?” Öğrencim çok meraklıydı ve ben de dibine kadar gittim olayın…
“Mesela, Yarrağımı iyi yala Orosopu! Taşaklarımı em amına koduğumun Kaltağı! Birazdan senin bu daracık amcığını sikip parçalayacam! Domaltıp, osurta osurta sikecem seni Fahişe! Yarak hastası azgın Orospu seni! diyorum. Sen de, Sik parçala amcığımı koca yaraklı sikicim, erkeğim, kökle amıma, geçir yarrağını! falan diyorsun!”
Hayriye belli ki bu kadar da açık beklemiyordu, sesi kesilmiş, telefonda hızlı hızlı nefes alışını duyabiliyordum. Muhtemelen eli amına gitmişti. Gerçi benim de elim sikimdeydi. Birkaç saniye suskunluktan sonra Hayriye heyecanla ve titrek bir sesle,
“Eee, sonra…?” diye sorunca, bir üst Levele daha geçmiş olduk ve anlatmaya devam ettim. Artık resmen telefonda sekse dökmüştüm işi,
“Bak mesela, amın kıllı mı?” diye sordum. Hayriye burnundan soluyarak, heyecanla,
“Yok değil, devam et lütfen!” dedi.
“Ohhh, yani amın kaymak gibi, kaymak gibi amlara bayılırım! Amının dudaklarını ağzıma alıp sündürüyorum, emiyorum, amcığına dilini sokuyorum, götünün deliğini parmaklıyorum! Sen de yarağımı hızlı hızlı emiyor, aynı zamanda amını yüzüme bastıra bastıra sürtüyorsun.” Telefonda nefes alıp vermelerini duyabiliyordum.
“İkimiz de birbirimizin ağzına boşalıyoruz, ben senin amının sularını yalarken, sen de benim döllerimi yalayıp yutuyorsun!” deyince, Hayriye köpek gibi soluyarak, telefonda inlemeye başladı. Çok geçmeden,
“Ağıhhhh Ihhhhh…” diye bir inleme çıktı ve hiç bir şey söylemeden telefonu kapatıverdi. Kesin orgazm olmuştu ve utancından kapatmıştı telefonu. Bu arada ben de küloduma boşalmıştım!
Tumblr media
Ertesi gün yine aynı vakitte aradım. Hemen açtı yine telefonu,
“Alo benim, Nahit! Dün hata ettim galiba, özür dilemek ve vedalaşmak için arıyorum, söz bir daha aramayacam! Kendine iyi bak, bye!” dedim. Hayriye hemen,
“Dur kapatma!” dedi.
“Efendim canım?”
“Eğer dünkü bir hataysa, bu sadece senin hatan değil, bunu ben de istedim! Bana kızma, dün çok tuhaf oldum, ondan kapattım telefonu! İlk defa kendimi gerçek bir kadın gibi hissettim, ne olur konuş benimle. Beni bir daha aramazsan, ot gibi yaşamaya mahkum olurum, hayatımda hiç heyecan kalmaz!” Hayriye tam istediğim kıvama gelmişti, biraz daha üstüne gitmeye karar verdim ve
“Bak canım, bu yaptığımızın yanlış olduğunu ve de sonunun nereye varacağını sen de biliyorsun, en iyisi burada bitirelim bu işi!” dedim. Hayriye ağlamaklı bir ses tonuyla,
“Bunu bana yapma! Eğer yalvarmamı istiyorsan yalvarırım! Ne yapmamı istersen yaparım, nasıl olmamı istiyorsan öyle olurum! Altına yatmaya bile hazırım! Orospun olurum! Kaltağın olurum! Yarağını yalarım, döllerini yutarım! Erkeğim benim, sikicim benim! Domalt sik beni! Geçir yarağını amıma! Götümü sik, parçala!” deyince, dünkü kaldığımız yerden telefon seksine devam ettik…
Yaklaşık bir hafta boyunca her gün telefonda seks yaptıktan sonra, arkadaşımın o kapalı ve utangaç karısı Hayriye, artık tam bir orospu gibi olmuştu ve artık gerçekten sikilmek istiyordu. Ben de dayanamıyordum artık ve ne zamandır yüzünü görmemiştim,
“Yarın sabah işyerime uğrasana aşkım, seni çok özledim!” dedim.
“Kocam evde, çıkamam!” dedi.
“Karımdan yemek tarifi almaya gideceğini söylersin, beş dakika görsem yeter!”
“Tamam bakarız!”
Hayriye ertesi sabah saat 08:45 gibi işyerime geldiğinde içim içime sığmıyor, çıldırıyorum. Hemen kapıyı kilitledim, panjurları indirdim ve yanına geçtim.
Aman tanrım o ne güzellik! Hafif bir makyaj yapmış, başında desenli saten bir başörtüsü vardı. Pardesüsünü çıkardığında, üzerinde beyaz sıfır yaka bir badi, altında topuklarına kadar inen, tüm hatlarını belli eden, kırmızı dar bir etek.
Direk yanına yaklaştım, ellerimi uzattım, ellerimden tuttu. Koltukta oturuyordu, kendime doğru çekerek kaldırdım ve direk dudaklarına yapıştım… Önce tutuk ve çekingen davranıyordu ama hemen bana katıldı. Çılgınlar gibi öpüşmeye başladık.
“Aşkım gel arka odaya geçelim!” dedim, elinden tuttum, arkadaki küçük odada çekyat vardı, hemen oraya girdik.
“Dur yapma, yakalanırsak rezil oluruz!”
“Aşkım ben o riski alacak kadar istiyorum seni! Ya sen?” dediğimde, eteğini kaldırdı külodunu sıyırdı, çekyata yattı ve
“Ben de kocamı ve çocuğumu evde bırakıp sabahın köründe karından yemek tarifi almak gibi sudan bahaneyle buraya gelecek kadar istiyorum! Hadi sik beni!” dedi.
Hemen amına yumuldum, bir iki dil darbesi atmak için, fakat sanki hiç am yok, orada incecik bir çizgi varmış gibi duruyordu amcığı. Hayatımda siktiğim karının haddi hesabı yoktur, ama böylesini hiç görmemiştim, üç dört santim uzunluğunda ince bir çizgi!
“Aşkım bu ne böyle?”
“Ne var, ne oldu?”
“Aşkım bence Erkan'da sorun yok, bu amcığa giremeden boşalmak hastalık değil, kimse dayanamaz buna!” Hayriye saçlarımdan tutup beni kendine doğru çekti,
“Çok konuşma şimdi karın falan gelir, hadi aç şu amcığımı!” dedi. Benim yarak zaten akşamdan beri kazık vaziyette, o amcığı da görünce damarlar patlayacak hale geldi. Hemen kafasını bolca tükürükledim ve Hayriye'nin amına aşağı yukarı sürtmeye başladım. Yarağımın kafasını amının dudaklarında hissedince, Hayriye'nin gözleri kaydı,
“Aşkım, ilk erkeğim sen olacaksın, çok özledim bu anı, hadi sevgilim, geçir artık bana!”
“Aşkım sen doğum yapmadın mı? Bu amcık sanki hiç açılmamış gibi!”
“Sezeryanla doğurdum! Zaten Erkan içine girdi bir defa bile git gel yapmadan patladı, amımın gördüğü yarak bu kadar! Şimdi sen patlat, hadi göster marifetini, Zifaf yaptır bana, acıt canımı!” diyerek habire üstüne çekiyordu.
“Hazırmısın aşkım?” dedim.
“Hazırım erkeğim! Hem de nasıl hazırım! Anladın mı şimdi elimdeki ateşin sebebini?”
Yüklendim! Sanki yarağımla çarşaf yırtıyorum, o kadar dar amcık! Zar zor yarısına kadar soktum, Hayriye kolunu ısırıyor, gözleri sım sıkı kapalı, sanki nefes almıyordu. Biraz bekledim, kollarını açtım, parmaklarımı parmaklarına geçirdim,
“Gözlerini aç sevgilim!” dedim, açtı. Gözgözeyiz, nefeslerimiz birbirine karışıyor,
“Hadi kökle erkeğim!” diye inliyor. Bir daha yüklendim ve artık dibindeydim.
Gözleri gözlerimde, dişlerini sıkıyor ve öyle bir bakışı vardı ki, gözlerinden birer damla yaş başörtüsüne doğru süzüldü. Sikimi yavaşça geri çektim, tekrar yüklendim. Bir daha, bir daha derken titremeye başladı.
O tapılası güzellik altımdaydı ve ben onu sikiyordum, hem de göz göze, inanamıyordum. Saatlerce öyle kalabilirdim, fakat acele etmeliydim, vaktimiz çok dardı, başladım pompalamaya ve gözlerinin içine bakarak,
“Aşkımsın! Sevgilimsin! Kadınımsın! Orospumsun! Fahişemsin!” diyordum… Hayriye de,
“Erkeğimsin! Sikicimsin! Vurucumsun! Hadi sik beni! Hadi kökle! Vur dibime! Ohhhh yedir yarrağını bana, hadi sik Erkan'ın karısını, hadi vur koçum, vur erkeğim, çatır çatır sik, doyur amımı! Ohhhh, ilk erkeğimsin! Kökle orospuna! Kökle fahişene! Hadi hadi sik beni! Sik arkadaşının karısını! Senin orospunum hadi!” diyordu. Bir süre pompaladım ve Hayriye sara hastası gibi titreyerek orgazm oldu ve
“Ben bittim, hadi sen de boşal erkeğim!” dedi.
“Korunuyor musun?” dedim.
“Hayır, fakat patla amıma, fışkırt, dibimi dölle erkeğim!” deyince ben de öyle bir patladım ki, on yıldır böyle boşalmamıştım.
Bir kaç dakika içinden çıkmadan üzerinde yattım dudak dudağa… Sonra hemen kalktık toparlandık. Panjurları ve kapıyı açtım hem caddeye bakıyoruz hem konuşuyoruz.
“Harikaydın aşkım, bana kadınlığımı tattırdın!” dedi.
“Sen de öyle aşkım, o nasıl amcık öyle, neredeyse hiç olmayacakmış, resmen yarağımı acıttın!”
“Bendeki amcık amcık da, siken yarak olmayınca amcık ne yapsın? Aşkım ben gideyim artık, kimseyi şüphelendirmeyelim!”
“Tamam aşkım, yalnız bu sikişi ben saymıyorum! Bu akşam geleceğim, seni evinde doya doya sikeceğim, olur mu canım?”
“Aşkım çok korkuyorum gören olur diye!”
“Yok ben kimseye görünmeden gelirim aşkım. Saat tam 20:30 da sendeyim, tamam mı Hayriye?”
“Tamam Nahit!” dedi, gitti.
Heyecanla akşamı beklemeye başladım. Akşam saat 20:30 da evinin önünden geçerken sokak kapısının açık olduğunu gördüm ve hemen içeri daldım. Kapıdan içeri girer girmez kapı arkamdan kapandı.
Baktım kapıya sırtını dayamış, öyle bekliyordu. Evin ışıkları tamamen sönüktü, ancak sokak lambasının ışıkları pencereden sızıyor ve evin içini loş bir aydınlık kaplamıştı.
Hemen kucağıma aldım ve odaya götürdüm hiç konuşmuyorduk. Öpmeye başladım. Yavaşça çömeldi ve gözlerimin içine bakarak fermuarımı açtı, yarağımı ağzına alarak öyle bir emmeye başladı ki, daha bir dakika olmamıştı, benim yarak beton gibi olmuştu bile. Ben de onu yalamak istiyordum, yarağımı iki eliyle kavradı,
“Hayır ben bunu istiyorum hemen, sen sonra yalarsın, vaktimiz çok nasıl olsa!” dedi. Hemen birbirimizi soyduk, yere uzandı,
“Hadi koçum! Hadi benim hovardam! Göster şu erkekliğini! Yarağa doyur şu amcığımı!” dedi.
Hiç beklemedim, hemen bacaklarının arasında yerimi aldım, yarağımı amının dudaklarında aşağı yukarı gezindirmeye başladım. Hayriye çıldırmıştı, kıvaranıyor,
“Geçir kökle artık, ne olur dayanamıyorum, sok koca yaraklım, sok orospun olayım, sok artık!” diye yalvarıyordu.
Öyle bir kökledim ki yarağımı, sanki kızgın bir taşın deliğine sokmuşum gibi acı duydum. Onun ise çığlıkları evin içini doldurdu. Gözleri hafif kaydı, bayılacak sandım. Derin derin nefes alıyordu.
Ben yarağımı amından yavaşça geri çekip, çok sert bir şekilde tekrar yüklendim. Kısık bir sesle inliyor, boynumu ve kulaklarımı yalıyor, küçük ısırıklar konduruyordu. Ben hızlanmıştım, kısık kısık nefes alıyordu,
“Vur erkeğim, dibime vur! Vur koçum! Sik, becer beni! Sen benim ilk erkeğimsin, yırt şu amımın yarak görmeyen yerlerini, yırt aşkım, kocacığım, koca yaraklı hovardam, sik parçala amımı koca yaraklım, sikemeyenin amını böyle sikerler, off dayanamıyorum, içimi yakıyorsun, pompala canım, hadiiiiii geçirrrrr aslanım!” dedikçe hayvanlaşmıştım…
Hayriye amının kaslarını sıkarak adeta yarağımı bırakmamacasına eziyordu. Amcığı gevşeyeceğine sanki daha da sıkılıyor, daralıyordu. Susmak bilmiyor, haykırıyordu,
“Açım koca yaraklım, açım yarağa, açım sikilmeye! Of ne güzel sikiyorsun! Seni ilk gördüğümde amımdan akan suyu görseydin oracıkta Erkan'ın yanında tecavüz ederdin bana, Erkan'a da başımı tuttururdun!” dedi.
“Tutar mıydı?”
“Böyle siktiğini görse eminim beni kendisi siktirir sana, zaten tapıyor sana!” dedi.
Bunları duyunca anladım ki, o hanım hanımcık, çıtı pıtı, kapalı kadının fantazi dünyası sınırsızmış, sikişirken konuşmak ve özellikle kocasını aşağılamaktan müthiş zevk alıyordu. Hemen ben de buna yardım etmeye başladım,
“Senin o boynuzlu kocanın amına koyayım ben! Karısını siktiğimin pezevengi!” dedim.
“Oooohhh, eveeet, sik Erkan'ın karısını! Pezevenk kocamın sikemediği amına koyyy errkeğimmm. Sik, boynuzlat arkadaşını, Erkana boynuz taktır bana, sikicim sen ol, boynuzlu pezevengim o olsun, yırt amımı, yırt götümü, sana kendimi o pezevengin kucağında siktirmezsem bu yarrak bana haram olsun sikicim!” diye haykırıyordu.
“Sen tam bir orospuymuşsun, amına koyduğumun kahpesi, amının ateşi vücuduna, eline vurmuş, anlasaydım ilk fırsatta zorla sikerdim seni, adi fahişe!”
“Evet tecavüz etmeliydin bana, zorla, bağırta bağırta, ağlata ağlata sikmeliydin, o gün arabanla dağa kaldırmalıydın beni!”
“Sende bu orospuluk varken seni daha öyle çok sikerim ki, o pezevenk kocanın boynuzları caddelere sığmaz, merak etme!”
“Ooohhh sik erkeğim Erkan'ın karısının tazecik amcığını! Daha bu orospu kocasının taptığı bu arkadaşına neler verecek!”
“Neler vereceksin?”
“Amcığımı verecem!”
“Onu zaten verdin amcık karı, dalga mı geçiyorsun, amına koyduğumun orospusu seni!”
“Götümü de verecem, bakire el değmemiş götümün de sahibi sen olacaksın erkeğim!”
“İşte bu güzel!”
“Götümü de siktirecem sana, fakat önce şu doymamış amcığımı doyurmalısın, sik Nahit'im! Sik erkeğim, hovardam benim! Oohhh! Kocam olacak o pezevengin boynuzları uzasın, arkadaşının altında amımı siktiriyorum, ohhhh! Hadi vur! Sakın durma! Oooof, aaaah dayanamıyorum, bana bir şeyler oluyor, içim gidiyor, sakın durma, kökle birtanem, kökle! Ahhhh…” dedi ve titremeye başladı.
Boşalmak üzereydi, zevk alması için yarağımı geri çektim, başının yarısına kadar çıkardım ve tekrar kökledim ve öyle bir bastırdım ki, dibinde bekledim ve boşaldığını hissettim.
Ben ise hızımı daha alamamıştım, kendimi sıkıyor boşalmamak için direniyordum…
Yaklaşık bir saat sonra Hayriye dördüncü kez boşalırken, ben de patlamak üzereydim ve makina gibi hızlandım,
“Geliyorum orospum, nerene boşalayım?” dedim. Hemen bacaklarını sımsıkı belime, kollarını da boynuma doladı, gözlerimin içine bakıyor, sıktığı dişlerinin arasından,
“İçime boşal koçum, içime boşal aslanım! Her yerim senin, istediğin yerime boşalabilirsin, ama önce şu orospunun döle susamış taze amını döllerinle bir sula, arkadaşının sikemediği karısını dölle, bu am senin döllerine kurban olsun, hadi sikicim, hadi fışkırt amıma, fışkırt döllerini!”
“Ya hamile kalırsan?”
“Offff, hadiii, fışkıırrrrt aşkımm, bırak kendini, hadiii ak içimeee, ak amımaa, ohhh hadi sikicim, yolla döllerini hadiii, kalırsam sana hamile kalayım, senin çocuğunu doğurayım, hadiiii!” diye bağırdı.
Öyle tahrik olmuştum ki, artık bu sözler üzerine o anda patladım! Ama ne patlayış, amının içi, en ücra köşesine kadar dolmuştu. Adeta kısa bir baygınlık geçirdi…
O gece Hayriyeyi defalarca siktim. Tabi, götünün kızlığını da aldım. İlişkimiz üç yıldır sürüyor. Her fırsatta amdan, götten, ağzından, neresi denk gelirse orasından çılgınca siktim. Eve gidince de karımı bıktırana kadar sikiyorum, şüphelenmesine fırsat bırakmıyorum.
Hayriye benden hamile kalınca yine içine girmeden erken boşaldığı bir gece, iyice ezikleşen Erkan'a her şeyi anlatmış. Kocası önce kızmış köpürmüş, ama sonra çaresiz olduğu için kabullenmiş.
“Her şeye razıyım Hayriye’m, yeter ki beni bırakma… Senin çocuğun benim çocuğum…”
Bunu bana Hayriye'yi domaltmış, o daracık amcığını çatır çatır, inlete inlete sikerken anlattı.
“Söyle o kocan olacak pezevenge, merak etmesin” dedim. “Size ben yardımcı olurum. Azgın karısını yarrağımla doyuruyorum, sikmesini beceremeyen kocana da paramla destek olurum.”
Tumblr media
1K notes · View notes
erhan0855 · 3 years
Text
Kocamın Doktor Arkadaşı
Tumblr media
Ben Gül… 30 yaşında, 8 yıllık evliyim, çocuğumuz yok, sarı saçlı, mavi gözlü, güzel bir kadınım. Kocamla her konuda anlaşırız, seks de dahil buna… 
Yalnız anlaşamadığımız bir tek konu var. Kocam beni arkadan yapmak istiyor, ama ben vermiyorum. Canım yanıyor, daha ilk denemesinde feryat figan bıraktırıyorum. Şunu da biliyorum ki, kocamın beni bir kere arkadan yapmak için feda etmeyeceği, kabul etmeyeceği şey yok.
Kocamla Tamer kafa dengi, bir çok ortak yönü olan, sürekli görüşen çok samimi iki arkadaştı. Ben kendisiyle tanışmamıştım. Kocamla ikisi bazen telefonda, bazen internette görüşürler, spordu, maçtı derken hayli uzun süren sohbetleri sırasında ben de film seyrederdim.
Bir akşam yine bir derbi maç sırasında birbirlerine mesaj atıyorlar, yorum yapıyorlardı. Benim film bittiği halde onların sohbeti bitmemişti. Canım sıkılmıştı, ben de kocamın yanına oturdum, laptopta yazılanları okuyordum. Kocam
“Karım da yanımda, sana selam söylüyor…” yazdı. Tamer de
“Selam.” dedi, hal hatır sordu. Çok kibar bir adamdı. Kocam bir ara tuvalete kalkınca, Tamer’le ben mesajlaşmaya başladım. Doktor olduğunu, eşinden yeni boşandığını, bir tane kızı olduğunu söylüyordu. Ben de kocamın kendisinden çok bahsettiğini, tanışmış kadar hakkında bilgi sahibi olduğumu yazınca sevindi.
Çok güzel konuşuyordu, beni etkilemişti, onunla yazışmaktan zevk alıyordum. Her konuda konuşuyor, daldan dala atlıyorduk. Hazır doktoru bulmuşken, benim daha önce atlattığım bir vajinal enfeksiyondan bahsettim. Bana tıbbi terimlerle gayet güzel açıklamalarda bulundu, merak etmememi söyleyip rahatlattı beni…
“Tabi görseydim daha iyi teşhisimi koyar ve tedavin için gereğini yapardım” dedi. Onun kadınlığımı görecek olması bir hoş etti içimi… Sonra laf döndü dolaştı, eşiyle anlaşamadıklarını, yuvasının dağıldığını yazdı.
“Üzüldüm” diye yanıtladım.
“Yo, üzülmene gerek yok. Atlattım artık.” Biraz durakladı. “Tabi kocanla siz çok güzel anlaşıyorsunuz, anlatıyor hep, gıpta ediyorum size…” dedi.
“Evet, hemen hemen her konuda”
“Hemen hemen dedin, neden ki?” Yazıp yazmamakta kararsız kaldım, ama az önceki vajina muhabbetinden sonra doktora bunu söylememde mahzur görmedim, sorunumun ne olduğunu anlattım
“Ya, sekste falan mükemmeliz de… Benden anal seks istiyor sürekli”
“Ee, ne var bunda? Sorun göremedim”
“Sorun bende sanırım. Ben anal istemiyorum, sık sık münakaşa ediyoruz yatakta…”
“Aslında normal bir şey bu zamanda anal seks… Çiftlerin büyük çoğunluğu anal seks yapar. Ben de severim, eski karım da… Evliyken sürekli anal seks yapardık. Sanırım yaklaşımdan kaynaklanıyor. Kocan aceleci davranıyorsa, canın yanıyor olabilir.”
Adam beni büyülemişti sanki… Öyle güzel anlaşıyorduk ki… Öte yandan doktor da olsa, yabancı bir erkekle seks muhabbeti yapmaktan içim kıpır kıpır olmuştu. Kasıklarım yanıyor, karıncalanıyordu. O ara kocam geldi.
“Karıcım, benim uykum geldi. Yatıyorum” dedi.
“Benim pek uykum yok canım, ben devam edebilir miyim?” dedim. Yanağımdan öpüp
“Tabi edebilirsin. Benden izin alacak halin yok ya.. Tamer’e benden selam söyle, kusura bakmasın, çok uykum geldi” dedi ve yatmaya gitti.
Tamer’le sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik. Tamer çok iyi laf yapıyordu, espriler fıkralar uçuşuyor, o yazdıkça kıkır kıkır gülüyor, bilgisayardan ayrılamıyordum. Özellikle açık fıkralarda çok iyiydi. Geniş bir erotik fıkra dağarcığı vardı. 
Bir ara iş tümden cinselliğe döküldü. Fadime yatakta vermeyince abazan kalmış, duvarlara tırmanan bir Temel fıkrasına güldükten sonra Tamer
“Aslında ben de fıkradaki Temel’den farksızım. Dört aydır seks yapmıyorum desem inanır mısın?” yazdı.
“İnanmam buna. Senin gibi biri seks yapmadan durmaz. Kadınlar etrafında dönüyordur.”
“Gerçekten söylüyorum. Etrafımda kadınlar var ama, zevkime uygun, güzel birini bulamadım. Siz ne güzel, kocanla her gece seks yapıyorsunuz.” Şaşırdım,
“Nerden biliyorsun her gece seks yaptığımızı? “ diye yazdım cevabını bile bile…
Ah şu boşboğaz kocam… Tamer’e bizim seks hayatımızdan mı bahsediyordu yoksa? Kimbilir neler anlatmıştı benimle ilgili… Yüzüm yanmaya başlamıştı bile… Fazla beklemeden tahmin ettiğim yanıt geldi,
“Ya, bilirsin… Malum erkek şövenizmi, böbürlenmesi işte… Lafın yeri geldiği zaman ufak ufak bir şeyler anlatıyor kocan… Beni yabancı biri olarak görme lütfen. Aslında senin hakkında çok şey biliyorum sayılır…”
“Nasıl yani? Çok şey derken?”
“Söz ver, sana anlattığımı kocana söylemeyeceksin ve kızmayacaksın.”
“Söz veriyorum, anlat hadi, neler anlattı sana kocam?” dedim merakla…
“İşte, seninle ilgili çok şey diyeyim kısaca… Her gece seks yaptığınızı, senin kocanla sevişmeden uyumadığını, çok ateşli olduğunu, çok güzel vücudun olduğunu… Bazen sabahları kocanı uyandırıp sabah seksi istediğini… Öyle güzel kalçaların varmış ki, seninle anal seks yapmak, arkana girebilmek için her şeyi yapabileceğini söyledi kocan… Yani, sizin anal seks sorununu sen anlatmadan biliyordum açıkçası…”
Yanaklarım alev alev yanıyordu utançtan… İnanamıyordum. Kocam olacak orospu çocuğu bütün sırlarımızı anlatmıştı. Yabancı bir erkek benim yatakta neler yaptığımı çok iyi biliyordu. Ve ben şu anda, o erkekle karşılıklı mesajlaşıyor, gayet samimi bir şekilde konuşuyordum.
Bir yandan da içimde bir şeyler kıpırdanmaya başlamıştı. Tamer kocamın hakkımda anlattıklarından, benim vücudumu neredeyse ezbere biliyordu. Beni istiyordu bu adam… Benimle sevişmek istiyordu.
Bu gerçek kafama dank edince, yanaklarımdaki alev kasıklarıma indi. Elimi külodumun üstünden amıma bastırdım, avuçladım istekle… Islanmıştım.
“Sustun. Kızmadın değil mi? Sakın kızma… Kocanla ikimiz kankayız, birbirimizin sırrı bizde kalır. Hem sırdaş, hem bir doktor olarak anlattı bana bu sırlarınızı…”
“Hem kızdım, hem utandım. Hakkımda her şeyi biliyorsun” dedim. Bir süre hareketsiz kaldı, sonra yazmaya başladı,
“Pek biliyorum denemez”
“Ne gibi?”
“Ne gibi.. Şu anda üstünde ne var, bilmiyorum mesela…” Kasıklarımdaki ateşin şiddeti iyice arttı, yangına dönüşmeye başladı. İki azgın yeni yetmenin sohbetine dönmüştü ortam… Merak ettiği şeyi yazarken bunu ona da söyledim,
“Aman doktor… Yeni yetme ergen gençler gibiyiz. Bu saatte üzerimde ne olabilir ki :) Gecelik var” dedim.
“İçinde ne var?”
“Sütyen ve tanga külodum var.” Ona cevap vermekten kendimi alamıyordum.
“Rica etsem onları çıkartır mısın?” Heyecanla kalkıp üstümdeki üç parça şeyi fırlatıverdim.
“Çıkarttım…” dedim. “Üzerimde sadece takılarım var. Çırılçıplak vaziyetteyim.”
‘Offf…’ çekti, “Kocanın anlata anlata bitiremediği göğüslerini görmek isterdim şimdi… Uçları sertleşti mi?” dedi. Gerçekten parmak gibi sertleşmişti,
“Evet.”
“Yerim ben onları…”
“Ye, hazırlar…” dedim, ama nasıl böyle bir şey yaptığıma ben de şaşırmıştım. Tamer beni çok etkilemişti. O anda yanımda olsa üstüne saldıracak kadar istiyordum onu…
“Gül… Webcamları açalım mı, seni görmek istiyorum!”
“Peki doktor… Ben de seni görmek istiyorum zaten.” dedim.
Parmak uçlarımda yatak odasına gidip kocamı kontrol ettim, horlayarak uyumaya devam ediyordu. Hem yatak odasının, hem de salonun kapısını sımsıkı kapadım, döndüm. Webcamları açtık, artık hem görüntülü hem kısık da olsa sesli konuşuyorduk.
Küçük ekran penceresinde memelerimi, kabarık uçlarını görebiliyordum. Tamer de gözünü ekrana dikmişti. Onun da üstü çıplaktı. Atletik, yakışıklı, yapılı, güçlü bir erkek vardı karşımda… Bana ayağa kalkmamı söyledi, ben de kalktım.
“Harika… Muhteşem…” diyordu tok erkek sesiyle… Bu beni daha çok kabartmıştı. “Arkanı dön!” dedi, döndüm. “Aman Tanrım, bu ne güzellik! Kocan haklıymış, ben de bu götü sikmek isterdim…” dedi. O anda
“Sik!” lafı ağzımdan çıktı.
“Nasıl? Duyamadım. Sik dedin galiba…” dedi.
“Evet, sik dedim. Haydi buraya gel… Sik beni…” dedim. “Kocamın yanında sik”
“Eşinin dediği kadar varsın sen Gül…” dedi. “O ne diyecek bu işe peki?”
“Kocamın benimle anal seks yapabilmek için yapmayacağı şey yoktur. Kocama bir kere istediği şeyi verir, sorunu hallederim…” dedim. Tamer de
“Ben de seni sikmek için her şeyi yaparım. Hallet bu işi öyleyse… Gelip kocanın yanında sikeyim seni…” dedi.
“Sıra sende…” dedim. “Ben de senin sikini çok merak ediyorum, görmek istiyorum”
Eşofmanını indirdi, slip külodu vardı altında, önünde upuzun bir kabarıklık görünüyordu. Elini önüne götürüp o kabarıklığı sıvazladı.
“Hadi doktor…” dedim. “Delirtme beni… Külodunu değil, içindekini görmek istiyorum…”
Külodunu da bir striptiz yapar gibi yavaş, aheste hareketlerle belinden tutup aşağıya indirdi. Offf… Dar slibin içinde hapsolunan erkekliği yay gibi meydana çıktı, kocaman ve çok kalındı. Aklım başımdan gitmişti. Kim bilir böyle bir alet nasıl zevk verirdi.
“Beğendin mi?” dedi.
“Evet, çok!” dedim yalanarak…
“Hepsini alır mısın?” dedi.
“Evet alırım!” dedim. “Zevkle…”
Çıldırmıştım adeta. Bir saat kadar kamerada seks yaptık, karşılıklı birbirimizi boşalttık ve kapattık, çok geç olmuştu.
Şimdi sıra kocamı ayarlamaya gelmişti, çünkü benim Tamer’e gitme ihtimalim yoktu ve o güzel yarağı mutlaka tatmalıydım. Kocam sabah işe giderken ona sarıldım sımsıkı, kulağına,
“Çok azdım kocacığım, akşama sikişli bir film getir seyredelim.” dedim. Kocam
“Ne istersin karıcım? Konusu nasıl olsun?” dedi. Ben
“Anal seks olsun… İki erkeğin bir kadını becerdiği bir film olsun… Grup seks olsun. Ne bileyim işte güzel bir şeyler getir…” dedim.
“Tamam.” deyip neşe içinde işe gitti. Ben de hemen bilgisayarın başına geçtim, O beni bekliyordu. Başladım Tamer’le sanal seks yapmaya. Ona yakında beni alabileceğini, bir kaç gün beklemesini, kocamı ayarlayacağımı söyledim. Tamer çok sevinmişti. İşimiz bittikten sonra, o da kendi işine gitti. Ben akşamı iple çekiyordum. Akşam kocam geldi,
“Karıcım çok güzel bir CD aldım…” dedi.
“Hadi bir an önce yemeğimizi yiyelim, sonra da yatağımızda film izleyelim aşkım…” dedim.
Aceleyle iki lokma bir şeyler atıştırdık, şarap şişesini ve kadehleri yanımıza alıp yatak odasının yolunu tuttuk. Soyunup dökünüp yatağa girdik. Sırtımızı büyük yastıklara dayayıp elimizde şarap kadehleriyle çırılçıplak vaziyette, yatağın karşısındaki ekranda porno film seyretmeye başladık.
Kocam tam istediğim gibi, iki erkekle sevişen bir kadının filmini almıştı. Aynı anda kocaman aletleri olan iki porno yıldızı erkek, güzel vücutlu bir kadını evire çevire, her yerinden beceriyorlar, kadını bağırtıp duruyorlardı. Erkeğin biri aletini yalarken diğerinin domalmış vaziyetteki kadınla anal yaptıkları sahnede kocam taş gibi olmuş sikini sıvazlayarak,
“Karıcım bak, kadın nasıl zevk alıyor…” diye beni de anal için iştahlandırmak istedi. Ben de Tamer’i hayal ederek,
“Şanslı kadınmış…” dedim. Kocam anal seksten bahsettiğimi zannediyordu sanırım,
“Sen de ister miydin karıcığım?” deyince,
“Hangi kadın istemez ki aynı anda iki erkeği, tabi isterdim!” dedim. Kocam biraz bozulur gibi olduysa da bozuntuya vermeden,
“İki erkeği kast etmedim, götten sikmemi ister miydin demek istedim…” dedi. Ben şaka yapıyormuşum gibi,
“Valla yatağımızda bir erkek daha olsaydı, senin beni arkamdan sikmene izin verirdim…” dedim. Kocam bunun üzerine
“Oh karıcım…Bi r kere götünü sikeyim, sana söz, ikinci erkeğe izin verecem!” dedi. Kocamla konuşmamız tam istediğim yöne gidiyordu, biraz daha gaz verdim,
“Sen mi başka bir erkeğin beni sikmesine izin vereceksin?” dedim.
“Sen bana götten ver, söz, ikinci erkeği kendi elimle bulacam sana!” dedi. Elini tutup çıplak kalçama koydum, götümü okşatırken dudaklarına yumuldum,
“Hadi o zaman… Sana mükafatını avans olarak peşin vereyim.” dedim şehvetten çatallanan sesimle…
O gece kocama götten verdim, verirken de Tamer’i hayal ettim, çok zevk aldım. Kocam da yıllardır hayal ettiği götümü sikmenin sevinciyle uçuyordu. Kremler, vazelinler… Epeyce bir zaman uğraştıktan sonra işimiz bittiğinde saat geceyarısını geçmişti. Dağınık yatağın içinde sırtüstü yatıp dinlenirken kocama
“Ben sözümü tuttum, sıra sende!” dedim. Kocam kıvıracak gibi oldu,
“Ha deyince kimi bulacam, bu iş herkesle olmaz ki, güvenilir biri olması lazım…” falan demeye başladı. Ben hemen
“Tamer…” dedim. “Beni Tamer’le birlikte sikin! Hem samimisiniz, hem o bir doktor, güvenebiliriz.” Yüzüme baktı kuşkuyla,
“O benim en samimi arkadaşım, ona söyleyemem…” dedi. Ben de gülerek,
“Yalan söyleme… Şu yatakta olan biten çoğu şeyi anlatmışsın ona… Her gece beni kaç posta becerdiğini, benim nelerden hoşlandığımı… Aranızdan su sızmıyor, öğrendim ben…”
“Vay gevşek ağızlı vay…” diye kızar gibi oldu. “Sen de o anlattıkça doktora yavşadın değil mi? Vay namussuz vay… Karıma sulanmış sinsi pezevenk…” Doğrulup dudaklarına yumuldum, öperken,
“Kızma ona… Ben de yatak sırlarımızı anlattığın için sana kızmadım. Madem sen söyleyemiyorsun, bilgisayarda sohbeti açar, bir punduna getirir, ben söylerim… ” dedim.
Kocamın ağzından girdim, burnundan çıktım, yapmadığım seks numarası kalmadı. Sikini emdim, yaladım, sonunda razı ettim. İsteğimi kabul edince sevinçten deliye döndüm. Ve vazgeçmesin diye yatmadan önce bir kere daha götten verdim kocama… O da yıllardır vermem için yalvarıp durduğu arka deliğime girmenin heyecanıyla dimdikti hala… Benim Tamer’le sevişecek olmam umurunda bile değildi.
Çırılçıplak, yorgun argın, arka deliğimde yanma ve sızıyla uykuya dalarken kocamı heyecanlandıranın anal sekse kavuşması mı, yoksa karısını bir başka erkekle paylaşacak olması, grup seks yapacak olması mı diye bir şüphe belirdi kafamda… Uyudum. Sabah kocam işe giderken,
“Ben bugün Tamer konusunu hallediyorum…” dedim. Gecenin yorgunluğu gözaltı torbalarından belli oluyordu. Beni öperek,
“Ah benim azgın karım… Sen iyice karar vermişsin. Peki o zaman, tamam, ne istersen yap…” dedi ve işe gitti.
Ben hemen Tameri aradım. O da merakla bekliyordu, hafta sonunda bize gelmesi için anlaştık. Kocamı nasıl ikna ettiğimi sordu. Bende kocama yıllardır istediği şeyi verdiğimi söyledim. Tamer,
“Hafta sonuna kadar kocana götten vermeye devam et aşkım… Minik deliğin biraz açılsın. Yoksa canın yanar, çünkü ben de seni o güzel götünden sikicem!” dedi…
Böyle amlı götlü sikmeli konuşması delirtiyordu beni, yerimde duramaz oluyordum. Anüsümün kaşındığını hissettim,
“Terbiyesiz, böyle konuşma, hafta sonunu zor beklerim böyle yaparsan…” dedim gülerek…
Hafta sonu olmuştu. Bakımımı özenle yaptım, bol dökümlü, mini etekli kıpkırmızı bir elbise giydim. Tamer iç çamaşırı sevmediği için içimde ne sütyen, ne külot, hiç bir şey yoktu. Gelme saatine yakın kocamla masayı kurduk, müziği hafif açtık, mumları yaktık, heyecanla Tamer’i bekliyorduk. Baştan aşağıya süzdü beni kocam,
“Ah benim azgın karıcım, öyle güzelsin ki… Gözlerin ışıl ışıl parlıyor…” Sesim titreyerek yanıtladım,
“Evet aşkım… Çok heyecanlıyım… Baksana ellerime, nasıl titriyor heyecandan…”
Tamer geçmek bilmeyen dakikalar sonra, anlaştığımız gibi akşam üzeri geldi, elinde bir buket çiçek ve iyi cins bir şarap vardı.
İlk defa görüyordum onu… Kanlı canlı… Ekrandaki görüntüsünden çok daha yakışıklı, iri yarı görünüyordu. Yanında ufacık kalmıştım neredeyse… Gözlerimi onun mavi gözlerinden alamıyordum. Tokalaştık, sıcacık, uzun parmaklı elleri içimi ürpertti. Tamer'e sarılıp tokalaşırken,
“Gel bakalım doktor bey” dedi kocam… “Ulan ne yere bakan yürek yakanmışsın sen… Arkadaş diye sırlarımızı anlattık, sen karımı ayartmışsın.”
“Benim suçum yok dostum. Öyle güzel, öyle seksi bir karın var ki… Papazı bile baştan çıkarır bu güzel kadın…”
Gülümseyerek iki erkeğin arasında, onların benimle ilgili beğeni sözlerini dinliyordum. İki erkek de beni beğeniyorlar, beni istiyorlardı. Ve az sonra bu iki erkekle aynı anda, aynı yatakta sevişecektim.
Masaya oturduk. Hem yemek yiyor, hem içiyorduk. Tamer’in getirdiği şarap bitince, bir şişe şarap da kocam açtı. Kafalarımız iyice çakır olmuştu. Müzik setinden yayılan nefis dans müziğinin ritmiyle oturduğum yerde mutlulukla sallanıyordum. Kocam Tamer’e
“Hadi kanka… Karım yerinde duramıyor, hadi onu dansa kaldır…” dedi.
Tamer kalkıp önümde abartılı hareketlerle eğilerek reverans yaptı, beni dansa davet etti. Elimi tutup kaldırdı. Boynuna sarıldım sımsıkı, o da belimi sarıp kendine çekti. Dans etmeye başladık.
Kocam gülümseyerek bizi izlerken, aşığım incecik elbise kumaşının üzerinden oramı buramı okşuyordu. Şarap mı, yoksa onun kollarında olmak, okşanmak mı başımı döndürüyordu bilemiyordum. Ama mutluydum. Gözlerim kapalı, ben de kendimi ona yapıştırıyor, kazık gibi olmuş erkekliğini karnımda, kasıklarımda hissediyordum.
Birbirimize sımsıkı sarılmış, başım onun geniş göğsüne yaslı, döne döne dans ederken Tamer kocamı gösterdi. Kocam oturduğu koltukta bizi seyrederken pantolonunun üstünden kalkmış sikini sıvazlıyordu. Tamer’le dans ederek kocamın yanına gittik. Tamer beni koltuğa, kocamın yanına oturttu, kendisi de öteki tarafıma oturdu.
Kocamla Tamer’in ortasındaydım. Şen şakrak, vara yoğa gülüyor, konuşuyor, ve aslında biraz sonra olacakları heyecanla bekliyordum. İkisinin de sikleri kalkık vaziyette pantolonlarını zorluyordu. Tamer kocamdan taraftaki elimi tuttu ve kocamın sikinin üstüne bıraktı. Ben kocamın fermuarını açıp sikini çıkardım ve avuçlamaya başladım.
Tamer de kendi fermuarını açıp yarağını çıkardıktan sonra boşta kalan elimi tutarak sikine götürdü. Kamerada göründüğü gibiydi, kalın, uzun ve güzel… Kocaman, mor bir başı vardı. Tek fark, şimdi avuçlarımda ateş gibi parmaklarımı yakan sıcaklığını da hissediyor olmamdı. Aynı anda ikisinin sikini sıvazlamaya başladım…
Tamer
“Sırayla yala bizi sevgilim…” deyince, eğildim, dönüşümlü olarak bir kocamın sikini, bir Tamer’in sikini yalamaya başladım. Ben birine dönüp onun sikini yalarken, diğeri elini elbisemin eteğinin altından sokup bacaklarımı, çıplak kalçalarımı, ıslak külotsuz amımı okşuyordu. Biraz sonra Tamer sikini yalamakta olduğum kocama,
“Ortak yeter, soyunalım artık…” dedi.
Artık “kanka” demiyordu kocama, “ortak” diyordu. Ve “ortak” oldukları şey de bendim. Beni, vücudumu, benden alacakları zevki paylaşıyorlardı. Bir başka zamanda olsa, bir başka kadın olsa aşağılanma anlamına alacağı muhakkaktı bu ortak söylemini ama o anda aklıma bile gelmedi bu… Tam aksine… İki erkeğin arasında paylaşılmak, etimin istenmesi mutluluk verdi bana… Arzumu daha da arttırdı, zevkle kıvrandım.
Oturduğum yerde elimi eteğimin altına götürüp kadınlığımı okşaya okşaya, beni bırakıp ayağa kalkan ikiliyi izlemeye başladım. İkisi de hızla çırılçıplak soyundu. Önlerindeki taş gibi olmuş sikleriyle bana döndüler.
Tamer beni de elimden tutup kaldırdı, üstümdeki tek giysi olan dekolte elbiseyi beni çıldırtacak kadar ağır hareketlerle çıkarıp soydu. Şimdi beni deli gibi arzulayan çıplak iki erkeğin arasında ben de çırılçıplaktım. Sadece yüksek topuklu ayakkabılarım vardı üzerimde… Tamer beni koltuğun üstüne dört ayak pozisyonuna getirdi. Baş tarafım kocamdan taraftaydı, kocam sikini ağzıma verdi hemen…
Tamer de arkamda, bacaklarımı iyice açtı ve başladı amımı yalamaya. Deli gibi amımı yalıyor, dilini içeri sokup sokup çıkarıyordu. Ben kudurmuştum iyice, bir an önce beni sikmesini istiyordum. Amımdan sular akmaya başlamıştı, dayanamadım Tamer’in ağzına boşaldım. Kocam da yaşadığım müthiş orgazmın etkisiyle ısıra kopara sikini yalamama dayanamadı, o da benim ağzıma boşaldı.
Tek boşalmayan Tamer’di. Kocam masadan aldığı bir peçeteye sikini silerek banyoya gitti. Tamer ise amımı yalamaya devam ediyordu.
“Yeter Tamer, sok yarağını amıma, sik beni aşkım!” dedim inleyerek… Tamer
“Tamam aşkım!” diyerek yarağını arkadan amıma yerleştirince, zevkten kalbim duracaktı. Tamer’in koca yarak am dudaklarımı ikiye ayırdı adeta, ıslak ve kaygan olmasına rağmen zorlanıyordu kalınlığı almakta… Tamer yavaş yavaş, zorlaya zorlaya girdi amıma…
Tamamen girdikten sonra pompalayarak amıma gidip gelmeye başladı. Yarağını yavaşça kafasına kadar çekiyor, sonra yine yavaşça amıma köklüyordu… Kalın alet içimi yara yara gidip geldikçe ben zevkten deliriyordum. Gözlerim kayıyordu zevkten… Kocam bu arada banyoda temizlenip tekrar yanımıza geldi, Tamer’e
“Ohhhh, hayırlı işler ortağım, bakıyorum da beni beklemeden başlamışsınız sikişe…” dedi. Kocamın ses tonunda sanki biraz sitem, kıskançlık ve pişmanlık hissettim, başımı arkaya çevirip,
“Aslan kocacığım, götten ilk sikme sırası da senin…” diyerek gönlünü yaptım. Tamer de
“Ne yapayım ortak, dayanamadım, karın öyle güzel, öyle şehvetli ki… Ohhh… Gerçekten anlattığın gibiymiş… Daracık amcığı var karının… Yarrağımı eldiven gibi sardı… Fırın gibi yakıyor sikimi karının amı… Ahhh… Harika…” Gülerek başımı kocama çevirdim,
“Seni orospu çocuğu… Demek karının amını başkasına anlatırsın ha? Al bakalım, o anlattığın amı nasıl siktiriyorum, gör…”
“İyi ki yapmışım… Azgın fahişe… Fena mı oldu? Bu güzelliği yaşayamayacaktık. Ohh karıcım… Öyle güzel görünüyorsunuz ki… Porno film izler gibiyim… Hadi devam edin sikişmeye… Sizi izlemek de güzelmiş… İştah açıcı…”
Tamer, eli sikinde bizi izleyen kocamın gözü önünde beni arkadan becermeye devam etti bir süre daha… Sonra amıma doymuş olmalı ki bir anda içimden çıkardı sikini,
“Pozisyon değiştirelim…” deyip geçti koltuğa oturdu ve elimden tuttu, kocam da öbür elimden tutarak beni kaldırdı ve beni Tamer’in yarağının üstüne oturttu. Kocam omuzlarımdan kavrayıp aşağıya bastırınca bir anda köküne kadar ıslak, sular akıp duran amıma girdi koca alet… Tamer memelerimi yalıyor, ben yarağın üstünde gidip geliyordum, kocam da götümün deliğini parmaklıyordu.
Çok geçmeden amımdan sular çağlamaya başladı, yeniden orgazm oluyordum. Tamer’in kucağında boşaldım. Zevkten beynim zonkluyor, alev alev yanıyordum. Hayatımda ilk defa bir penisin üstünde boşalmıştım. 
Hemen ardından orgazm kasılmalarımla içimdeki koca yarağını sağıp durduğum Tamer de dayanamadı, amıma, içime boşalmaya başladı. Sanki içime lavlar akıyordu, o ne biçim boşalmaydı öyle. 
Tamer’in kucağından kalktığımda amımdan, am sularımla Tamerin dölleri birbirine karışmış akıyordu…
Hemen Tamer’le birlikte duş alıp geldik. Üçlü koltuğa kocamın yanına oturup biraz dinlendik, birer sigara yaktık, birer bardak şarap daha içtik. Sonra kocam Tamer’in sırtüstü halıya yatmasını, benim de Tamerin üstüne, 69 olacak şekilde uzanmamı istedi.
 Amımı Tamerin ağzına verdim ve sikini yalamaya başladım. Tamer alttan dilini amıma sokarken, ben yarağını yalıyordum, kocam da arkama geçmiş götümün deliğini yalıyordu.
Kocam götümün deliğini biraz daha yaladıktan ve parmakladıktan sonra, sikini yerleştirip götümü sikmeye başladı. Benim için bundan daha güzel ne olabilirdi, aynı anda klitorisim yalanırken, arka deliğimde bir alet gidip geliyor, çılgınca zevk alıyordum. 4-5 dakika götüme gidip geldikten sonra
“Geliyorum galiba…” diyerek boşalmadan sikini götümden çıkardı ve “Tamer sıra sende…” dedi. 
Tamer altımdan kalkıp kocamla yer değiştirdiler. Tamer götümün yanaklarını ayırmış götümün deliğini inceliyordu. Deliğim alev alev yanıyordu. Hem sokmasını istiyor, hem korkuyordum, amıma zorla almıştım, götüme nasıl alacaktım. Tamer yarrağını götüme dayadı, kocama da
“Belini tut ortak!” dedi. Kocam altımda sıkı sıkı belime yapışmış, sikini ağzıma ittirirken aynı zamanda da amımı yalıyordu. 
Anlatmadan geçemiyecem, Kocam amımı Tamer’den daha güzel yalıyordu. Kocam amımı yaladıkça ben arkamı Tamerin yarrağına itiyordum…
Tamer sonra öyle bir abandı ki, yarağının başı götüme girerken sanki götümün deliği ikiye ayrılmıştı. O anda ‘Yırttın götümü Tamer!’ diye avazım çıktığı kadar bağırmak istedim, fakat duyduğum acıyı içime attım, bağırarak kocamın moralini bozmak istemiyordum.
Tamer bir daha itti, yarıya kadar girmişti, ölüyorum zannettim. Bir daha itti, tamamı girmişti, acıdan bayılacak gibi olmuştum. Tamer biraz bekledi ve götümde gidip gelmeye başladı. Kocam da deli gibi amımı yalıyordu. Acım hafiflemiş, kalçalarım oynamaya başlamıştı. Artık zevk alıyordum ve götümü Tamer’in sikine ittiyordum.
O vaziyette on dakika kadar sikiştikten sonra üçümüz de boşaldık. Benim inlemelerim, erkeklerin şehvetli goriller gibi zevkle homurdanmaları, vücutlarımızın birbirine çarparken çıkan sesler, şapırtılar… Her şey aldığımız zevki arttırıyor, katmerliyordu. 
Sonunda kocam yine ağzıma, ben kocamın ağzına, Tamer de götüme! Beynim yerinden çıkacak gibi olmuş, her yanımı ateş basmıştı. Kocam altımdan sıyrılıp banyoya gitti. Tamer’e
“Nolur çıkartma aşkım!” dedim, O da yarağı inene kadar götümden çıkartmadı…
O gece kocamla Tamer beni sabaha kadar önden arkadan, her pozisyonda, evire çevire siktiler. Şimdi her hafta sonu Tameri çağırıyoruz ve bol sikişli harika bir gece yaşıyoruz. Bu zevki tarif etmenin mümkünü yok, yaşamak lazım, tavsiye ederim…
519 notes · View notes