yemin olsun ki, bir daha asla birinin hayatına girmeyeceğim. birilerini kırmayacak, hayatlarını mahvetmeyeceğim. herkese en çirkin hâlimi göstereceğim. beni sevmelerine izin vermeyeceğim. bencilce davranıp herkesten yavaşça uzaklaşacağım. arkamda kalanlar beni unutana kadar da böyle yapacağım. gittiğim her yeri cehenneme çevirmekten kaçınmayacağım. ben, bir yerlere sığabilecek, uğruna şiirler yazılabilecek, sevilebilecek bir kadın değilim. sığamadığım hiçbir yerde durmayacağım.
En güzel yıllarımı benden aldın, gözlerimin içinin güldüğü anları,hayatı dolu dolu yaşadığım zamanlarımı benden çaldın,şimdi bende bıraktığın izlerle baş etmeye çalışıyorum,hayata tutunmak için elimden geleni yapıyorum,bu enkazın altından sağ çıkmak için bir ışık arıyorum kendime,çünkü ben yaşamayı hak ediyorum...
Hayat sana zehir olmalıydı bana değil...
Bu olanlar sana olmalıydı bana değil...
Sabahları mutlu uyanan ben olmalıydım...
Korkmadan dışarı çıkabilen, kalabalıktan kaçmayan,herkesin gözlerinin içine güle güle ben bakmalıydım...şimdi yanlızlığa sarılmış kendi kendini teselli eden köşesine çekilmiş olup biteni izleyen bir beden oldum...
Ruhum hangi alemde geziniyor hiç bilmiyorum...Ben bu dünyanın acımasızlığından bıktım....
tırnağım kırılınca ağlarsam hepiniz gülersiniz. şımarık bi çocuk olurum. ama kolum kopunca susarsam, hiçbir şey olmaz değil mi. siz sadece yuhlamak için varsınız. aslında hep var sanılan yoklarsınız. evet tırnağım kırılınca ağlayacağım, çünkü ben kolum kopunca sustum.
• kendimi bir bitkiye benzetecek olsam, bu istisnasız kaktüs olurdu. duruşunu seviyorum bir kere. kendine has karakteriyle dayanıklı, sağlam; hiçbir şeyi umursamayan bir tavrı var. haddini aşana dikenleri var, sınırını bilene fevkalade güzelliği... bakana diken, görmeyi bilene çiçek.
Adına dünya dediğimiz şey de, tıpkı sandık köşelerinde unutulan eski fotoğraflara benzemiş. Hani şu ancak; elimize geçince baktığımız, ancak bakınca hatırladığımız, zamanımıza uzak zamanlar katan sararmış fotoğraflara…